18 Kasım 2011 Cuma

Bir canın bedeli kaç paradır? / Demet Tezcan / Milat Gazetesi

Bir canın bedeli kaç paradır?

Demet TEZCAN
demettezcan@gmail.com

Osman Aslı, 2009 yılında dağıtım iznini İstanbul’da bulunan ailesinin yanında geçirirken Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü Önleyici Yunus Ekibi tarafından alınarak Firuzköy Şehit Ilgaz Aykutlu Polis Merkezi’ne sorgusu yapılmak üzere teslim edilir. GBT sorgulaması için bekletilen Osman nezarethaneye değil avukat görüşme odasına alınır. Çünkü nezarethanenin anahtarı bulunamaz o esnada. İlginç değil mi bir karakolun nezarethanesinin anahtarının bulunamaması? Diyelim ki büyük bir hadise çıktı ve birçok kimseyi gözaltına almak durumundalar belki de bir katili ama nezarethanenin kapısı kilitli. Veya içeride birileri var yangın çıktı, acilen tahliye edilmeleri lazım, anahtar yok.
Osman görüşme odasında iken de ifadeye göre görevli memurlar geçici olarak oradan ayrılırlar ve gözaltına alınmış bir şahıstan alınması gereken kendisine zarar verebileceği eşyaları da almamışlardır Osman’dan. Tam da o geçici olarak ayrıldıkları süre içinde Er Osman Aslı asar kendisini ve kimse duymaz bunu. Avukatlarının “ölüme sebebiyet” suçundan davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi talebi reddedilerek “görevi kötüye kullanmak” isnadı ile sulh ceza mahkemesinde sadece bir polis memuru hakkında dava açılır.
Ailenin iddiasına göre evlatlarının vücudundaki morluklar, alnında kırık ve çökme olması işkence ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
İntihar ihtimalini ispatlamak için görevli memurlarca “bali tüpleri” resimlenerek savunmaya destek oluşturulur. Ne var ki adli tıp kurumu raporunda Osman’ın kanında uyuşturucu ve benzer madde izine rastlanmaz.
Bali kullandığı iddiası adli tıp raporunda çürütülmüşken, dosyadaki çelişkili ifadeler, ailenin anlatımları, kamera kayıtlarının avukatlar tarafından incelemesine izin verilmemesi, olay yerinin bilirkişi incelemesinin yaptırılmaması gibi şüphelerle, ailenin ve avukatlarının tüm girişimlerine rağmen sorular cevaplanmadan, karanlık pek çok nokta aydınlığa kavuşmadan bu ayın 3’ünde Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı “Görevi Kötüye Kullanmak Suçu” ile bir polis memuruna 6 bin lira para cezası vererek davayı karara bağladı. Üstelik erteleyerek.(Bu şu manaya geliyor polis memuru bir daha aynı suçu işlerse bu para cezasını ödeyecek)
Şimdi aile, evlatlarının ölümüne mi, iddialarının dikkate alınmadığına mı, kafalarındaki soruların cevapsızlığına mı, yüreklerini bir nebze olsun soğutacak bir karar çıkmamış olmasına mı hangisine yansın?
Baba zaten olaydan sonra kalp rahatsızlığı geçirmiş, işini kaybetmiş, sağlığı gün geçtikçe daha da bozulmuş, iş için Urfa’ya taşınmış hayat mücadelesi veriyor. Tüm bu adalet arayışının sonunda kolu kanadı kırılmış olan aile “bari ölümüze iftira atılmasın” diyor.
Nereden baksanız acı! İntihar ise karakolda ne oldu da birliğine dönüş biletini almışken, yola çıkacakken alelacele kendini astı? İntihar değilse nasıl bir muamele ile karşılaştı da ölümüne sebep oldu? Hadi öyle veya böyle öldü. Bir evladın, bir canın bedeli var mı? Varsa 6 bin lira mı? Bu kararı verenler kendi evlatlarının bir gülüşüne, saçının bir teline, evlatları üstüne kurdukları gelecek hayallerine kaç para bedel koyuyorlar acaba? Anne- babanın içine düşen ateşi söndürecek bir yöntem var mı mesela?
Adalet yerini bulmuş mudur?

Hiç yorum yok:

03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avan...