30 Ocak 2011 Pazar

Şehid Hasan El Benna (1906 - 1949)

Şehid Hasan El-Benna
(1906-1949)

     14 Ekim 1906'da Mısır'ın Buhayre iline bağlı Mahmûdiye kasabasında doğan Hasan Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, ilk öğrenimini, geçimini saatçilikle temin ettiği için "Saatî" lakabıyla anılan babası Hanbelî âlimi Ahmed b. Abdurrahman el-Bennâ'dan almış; sekiz yaşında Mahmûdiye'deki klasik eğitim veren Medresetü'r-Reşâdi'd-diniyye'ye girmiş ve orada Kuran'ın bir kısmını ezberlemiş; ayrıca nahiv ve Arap edebiyatı okumuştur. Üzerinde derin izler bırakan medresenin yöneticisi Şeyh Muhammed Zehrân'ın buradan ayrılmasıyla modern bir tarzda eğitim veren el-Medresetü'l-İdâdiyye'ye kaydolan Hasan el-Bennâ, burada bir yandan da hıfzını tamamlamaya çalışmıştır. Mısır yönetiminin idadileri kapatması üzerine Demenhur'daki ilköğretmen okuluna geçen el-Bennâ, idadi yıllarında Cemiyyetü'l-Ahlâkı'l-Edebiyye ve Cem'iyyetü men'i'l-Muharremât gibi kuruluşlarda görev almıştır. Bu dönemde Hassâfiyye tarikatı şeyhi Abdülvehhab el-Hassâfi'ye intisap etmesi, onun mutasavvıf çevrelerle yakın bir ilişki kurmasında etkili olmuş; müteakip dönemlerde de Mahmûdiye'de Cem'iyyetü'l-Hassâfiyye el-Hayriyye ile eş-Şübbânü'l-Müslimîn'in kurulmasında önemli bir rol oynamıştır.
     İlköğretimini bitirmesinin ardından Kahire'ye giden Hasan el-Bennâ, burada "Küçük Ezher" olarak bilinen Dârülulûm'a kaydolmuştur. Kendisini derslerine ve ilmî faaliyetlerine adadığı bu yıllarda, fırsat buldukça Kahire'ye giden ve saat tamirciliğine devam eden babasına yardımda bulunmuştur. 
     İngiliz emperyalizminin Mısır'ı maddi-manevi sömürdüğü bu dönemde, Hasan el-Bennâ'nın yoğun bir faaliyet içinde olduğunu görüyoruz. Dönemin tanınmış alimleriyle temas kuran ve onları bir araya getirmeyi başaran Hasan el-Bennâ, öğrencilik yılları boyunca cami ve kahvehanelerde toplantılar düzenlemiş; gerek buralara davet ettiği alimler yoluyla, gerekse
kendi konuşmaları ile halkın bilinçlendirilmesinde etkin bir rol oynamıştır. Mezuniyeti sonrasında öğretmen olarak göreve başladığı İsmâiliye'de de, cami ve kahvehanelerde sürdürdüğü konuşmalarıyla etrafında çok sayıda insanın toplanmasını sağlamıştır. 1928 yılı Mart ayında evinde toplanan bir grup insanla İslam davası yönünde yaşama ve ölme yemini ederek, "milletin kalbinde yeni bir ruh olarak" "İhvan-ı Müslimin" (Müslüman Kardeşler) teşkilatının temellerini atmıştır. 1933 yılına kadar âlimler, tarikat şeyhleri ve muhtelif cemiyetler gibi toplumun farklı kesimlerine ulaştırılan bu davet, Kahire'deki Cem'iyyetü't Tehzîbi'l-İslâmî adlı gençlik teşkilatının da İhvan-ı Müslimîn'e katılmasıyla genişleme fırsatı bulmuştur. 1933 yılında Kahire'ye yaptığı ziyaret sırasında teşkilatın genel merkezini

     Kahire'ye taşıma kararı alan Hasan el-Bennâ, İsmâiliye'deki ailesi ile birlikte Kahire'ye yerleşmiştir. Öğretmenliğe devam ettiği bu dönemde, vaktinin çoğunu İhvan-ı Müslimîn'in faaliyetlerine adayan Bennâ, erkek ve kız çocuklarına yönelik okullar açılmasına ön ayak olmuş; İskenderiye'de bir mescid ve bir merkez açılmıştır. Teşkilat faaliyetlerini, dinî, sosyal, kültürel, ekonomik ve sportif alanlar gibi birçok farklı alana yaymış ve bu çerçevede Şebrâhit'te bir lokal ve fabrika, Mahmûdiye'de birer tekstil ve halı fabrikası ile tefsir ve hadis eğitimi yapan bir medrese kurulmuştur. Hedef olarak dengeli ve adil bir toplum modelinin inşa edilmesi seçilmiştir.
     Ancak II. Dünya Savaşı sırasında Mısır'da iktidarı elinde bulunduran hükümetlerin, İngilizler'in talepleri istikametinde İhvan-ı Müslimîn'e baskı yaptıkları dönemde, Hasan el-Bennâ ve arkadaşları da birçok defa tutuklanmıştır. 8 Ekim 1945'de yapılan genel kurul sonunda yeniden ve ömür boyu teşkilat başkanlığına seçilen Hasan el-Bennâ'nın Mısır'daki sömürgeye son vermek için İngiltere'ye savaş ilan etmesi, teşkilat üzerindeki hükümet baskılarını artırmıştır. Ancak baskılara direnç gösteren teşkilat, Filistin meselesine de el atmış ve düzenlediği büyük bir protesto gösterisi ile İngiliz desteğindeki Yahudi göçü ve devleti aleyhine belli bir kamuoyu oluşturmuştur. 6 Mayıs 1948'de teşkilatın Mısır ve Arap ülkelerine Yahudilerle savaş konusunda yaptığı cihad çağrısı ve Filistin'e gönderdiği çok sayıdaki taraftar, teşkilatın mevcut hükümet tarafından yasadışı ilan edilmesine, hatta 12 Ocak 1949'da da kapatılmasına yol açmıştır. Teşkilatın kapatılması üzerine ülkeyi terk eden çok sayıda üye, fikirlerini komşu Arap ülkelerine de taşımışlar ve Suriye ve Yemen'de buna benzer partiler kurulurken; Filistin ve Ürdün'den de teşkilata aktif bir destek gelmiştir. Teşkilatın kapatılması üzerine, kurucusu olduğu Şübbânü'l-Müslimîn'de faaliyet göstermeye başlayan Hasan el-Bennâ, 12 Şubat 1949 günü teşkilat merkezinden evine dönüşü sırasında otomobiline açılan ateş sonunda hayatını kaybetmiştir. Hükümet her ne kadar suikastı örtbas etmek gayesiyle basın kuruluşlarına sıkı bir sansür uygulamışsa da, 1952 yılında yeniden başlatılan soruşturma ve yargılama sürecinde gizli polis teşkilatının üç mensubu suçlu bulunmuştur.
     Mısır'ın muhtelif eğitim kurumlarında edindiği birikimi, fikrî ve manevi bir buhran döneminden geçen Mısır toplumunun yaşadığı yozlaşmanın ıslahına adayan Hasan el-Bennâ, Mısır'ın yaşadığı bu buhran ve düşüşün sebebini İslam'a olan bağlılığın gevşemesine ve gördükleri Batılı eğitim sonucu kendi din, tarih
ve medeniyetlerine yabancılaşan Mısır yöneticilerinin halkı kimlik buhranına sürükleyen sorumsuz yönetimlerine bağlamış ve ülkenin tek kurtuluş çaresinin İslam'ın temel değerlerine dönüş olacağını savunmuştur. İslam'ın hayatın bütün yönlerini kuşatan kapsayıcı bir dünya görüşü olduğunu dile getiren Bennâ, İslam'ın ana öğretisini üç ana tez etrafında toplamıştır. Bunlardan ilki, İslam'ın bağlayıcı yanının Kuran ve sahih hadisler olduğunun vurgulanması ve İslam'a sonradan girmiş olan yanlış yorum ve bidatlara karşı Müslümanların bilinçlendirilmesi gerektiğidir. İkinci ilke, bu saflaştırılma fikrinin İslam'ın modern hayatın ihtiyaçlarına cevap verebileceği fikriyle birleştirilmesi, üçüncü ilke ise, bu prensiplerden yola çıkılarak İslâmî esasları hayata geçirecek şekilde belli bir dayanışma ruhu içinde teşkilatlanılmasıdır. Hasan el-Bennâ bu çerçevede halk arasında yaygın olan cincilik, büyücülük ve falcılık gibi hurafelerin yanı sıra, muhtelif tasavvuf ve tarikat hareketlerini de sorgulamıştır.
     Müslümanların hayatını yoğun bir şekilde kuşattığını söylediği hurafelerle etkili bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini savunan Hasan el-Bennâ, fikir
 hürriyetini tanıyan ve ilmî araştırmaları teşvik eden İslam dininin akıl ile gaybı, ilim ile metafiziği birleştiren bir din olduğunu, sömürgecilikle temelleri kemirilmiş ve kaynakları kurutulmuş Müslümanların muhtaç olduğu kalkınma hamlesinin de, ancak hayatın bütün alanlarını kuşatan İslam'la gerçekleşebileceğini ileri sürer. İslam'ın ırkçılığı reddettiğini vurgulayarak, ancak bir milletin tarihî ve kültürel kimliğine sahip çıkması anlamındaki bir milliyetçiliğin benimsenebileceğini dile getiren Hasan el-Bennâ, vatan anlayışını, coğrafî sınırların tayin ettiği, kin, düşmanlık ve ırkçılık üzerine dayalı Batı tipi bir milliyetçilik anlayışının reddedilmesi gerektiğini zikreder ve Batı'ya karşı çıkarken de Doğucu olunmaması gerektiğini, Doğuculuğun geçici bir slogan olduğunu, Müslüman doğunun uykusundan uyandığı zaman dünya liderliğini ele geçirebileceğini vurgular. Dini terk eden Batı'nın manevi yapısının çöktüğünü ve materyalist bir hayat felsefesi benimsediğini, aynı durumu sömürgesi altında olan İslam ülkelerine de empoze ettiğini dile getirmekte ve Batı'nın bunu Doğu ülkelerini iktisadî anlamda kendisine bağımlı kılarak yaptığını ileri sürmektedir.
     Girişilecek ıslahat hareketlerinde işe ferdin eğitimi ve ailenin sağlam temeller üzerine inşâ edilmesinden başlanılması gerektiğini vurgulayan Hasan el-Bennâ'nın siyasi görüşlerine gelince; o Abbasî hilâfetinin dağılışından XIX. yüzyılda Avrupalı devletlerin İslam ülkelerini kolonileştirmesine kadarki dönemde İslam milletlerinin içine düştüğü yozlaşmayı, Müslümanlar arasındaki çıkar çatışmaları, siyasi tefrika ve mezhep kavgaları, yöneticilerin ihmal ve gafleti, ilmin uygulamalı disiplinlerden uzak olarak faydasız tartışmalara yönelmesi, Avrupalıların hayat tarzının taklit edilmesi gibi muhtelif faktörlerle izaha çalışır. Nihai çözüm olarak da, hilafetin tesisi yoluyla İslam birliğinin sağlanmasını, İslami değerlerin hayata geçirileceği bir devletin kurulmasını salık verir ve İslam dünyasının her türlü yabancı hakimiyetinden ancak bu yolla kurtarılabileceğini ifade eder.
     Çok sayıdaki taraftar ve sempatizanı ile bir kitle hareketine dönüşen ve kendini siyasetin içinde bulan İhvan-ı Müslimîn hareketi, Hasan el-Bennâ'nın ölümünden sonra, bir kısmı ılımlı, bir kısmı ise daha etkin mücadele yanlısı gruplarca sürdürülmüştür. Ilımlı kanadı, el-Müslimûn adlı dergiyle Bennâ'nın damadı Saîd Ramazan, etkin kanadı ise ed-Da've dergisiyle Sâlih Aşmâvî temsil etmiştir. İhvan-ı Müslimîn'in Hasan el-Bennâ'dan sonraki en güçlü temsilcisi ise, harekete 1951 yılında katılan Seyyid Kutub olmuştur.
     Hasan el-Bennâ'nın başlıca eserleri, 1942 yılına kadarki hatıralarını ve bu hatıralar vesilesi ile dile getirdiği fikirlerini ihtiva eden Müzekkirâtü'd-Da've ve'd-dâ'iye ile, muhtelif dönemlerde kaleme aldığı sekiz risaleden oluşan ve daha ziyade İhvân-ı Müslimîn teşkilatının gaye ve metodları ile onun bu teşkilat hakkındaki tespitlerinin yer aldığı Mecmû'atü Resâili'l İmami'ş-Şehîd Hasan el-Bennâ adlı koleksiyondur. Bennâ'nın ayrıca İhvan-ı Müslimîn'in resmî yayın organları olan muhtelif gazete ve dergilerde de yazıları yayımlanmıştır.

27 Ocak 2011 Perşembe

Şehid Bahattin Yıldız

Bahattin Ağabey!
Yolun Yolumuzdur,
Yolunu Sürdüreceğiz...
     1956 Sivas doğumlu. 1975 yılında İzmir İmam Hatip lisesinden mezun oldu. 1975-1980 yılları arasında okuduğu Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesini 1987 yılında Afganistan dönüşünde 2. öğrencilik döneminde bitirdi. Yazıları Mavera, Güldeste, Gurbet dergilerinde, Milli Gazete ve Yeni Devir Gazetesinde yayınlandı.
     Abdülhamit Muhaciri mahlas (müstear) ismiyle Milli Gazetede çocuk köşesini hazırladı. Aynı dönemde çıkan Selam Dergisinde de yazıları yayınlandı. İmza Dergisi ve Müslüman Genç Dergisinde çeşitli mahlaslarla birçok yazısı yayınlandı. Bazı internet sitelerinde yazarlık yapıyordu. Gönül Erleri Mail Grubu'muzun da onursal üyesiydi. Savaşan Afganistan, Cihat Günlüğü, Kar Çiçeği, Karda Ayak İzleri, Güllerin Vedası isimli kitapları yayınlandı. Henüz yayınlanmayan birçok çalışmasını ardında emanet olarak bıraktı. Üçü kız ikisi erkek beş çocuğu ve bir torunu var.
     Bahattin YILDIZ ağabey, Türkiye’de günümüz İslami Hareketinin filizlendiği 70-80’li yıllarda tarihe silinmeyecek izler bırakmış önemli isimlerden birisi. Osmanlının son döneminden başlayarak 1950’lere kadar devam eden yozlaşma sürecinin etkilerinin silinmesi için çabaların yoğunlaştığı bir zaman dilimini dolu dolu yaşayan bir yiğit.
     Henüz lise yıllarında iken MTTB ile tanışan ve bu bünyede hayırlı hizmetlere omuz veren Bahattin YILDIZ ağabey, gerek akranlarına gerekse de kendinden sonra gelen nesillere yaptığı olumlu katkılarla anılacak. İzmir İmam-Hatip Lisesinde hem İslami kimliğini inşa edip hem de sporcu kişiliğiyle öne çıktı. Lisenin güreş takımında yer aldı. Kitleleri etrafında toplayan bir özelliğe sahip olan Bahattin YILDIZ ağabey bu özelliklerinin de etkisiyle sevilen, sayılan ve etrafında toplanılan bir önder kişi olarak ortaya çıktı.
     İmam-Hatip yıllarının ardından gelen Erzurum’daki Üniversite yıllarında MTTB ve Akıncılar içerisindeki çalışmaları, Bahattin YILDIZ ağabeyin tam anlamıyla çevresine damgasını vurduğu yıllar olarak kayıtlara geçti. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi sıkıyönetim döneminde Milli Türk Talebe Birliği kapatıldığında baş harfleri MTTB olan “Mahalli Teknik Takımlar Birliği” isminde bir dernek kurarak MTTB isminin yaşatılmasını sağladı. Erzurum’da profesyonel olarak hem atletizm takımı, hem Milli Kayak Takımı içerisinde yer aldı. Özellikle Hicret’in 1400. Yılı sebebiyle 3 arkadaşıyla birlikte Erzurum’dan Kayseri’ye yaptıkları Hicret Koşusu Türkiye İslami Hareketinin önemli dönüm noktaları arasında yerini aldı. Erzurum’daki birinci öğrencilik döneminde İşletme Fakültesi Öğrenci Temsilciliği, Erzurum Atatürk Üniversitesi Yurdu Öğrenci temsilciliği, Telsizler Yurdu Öğrenci Temsilciliğini yürüttü. Akıncılar bünyesinde İzmir İl Başkanlığı ve daha sonra Akıncılar’ın 11 bölgesinden birisi olan İzmir Bölge Başkanlığı görevlerini yürüttü.
     1979 yılında Rusların Afganistan’ı işgal etmesi ve Türkiye’deki darbe ve baskı yılları Bahattin YILDIZ ağabey'in önüne yepyeni ufuklar ve farklı bir mücadele alanı açıyordu. Diğer ülkelerden gelen mücahitlerle beraber bir taraftan Afgan Cephesinde fiili cihadın içerisinde yer alırken diğer taraftan da o bölgenin tüm yerel dinamiklerinden ve değerlerinden istifade ediyordu. O, bulunduğu her ortamı bir öğrenim ve aksiyon alanı olarak görüyordu. Cihad süresince Afganistan ve yakın bölgesinin kültürel kodlarını çözümleyen ve bu bilgilerle ümmetin diğer bölgelerini aydınlatan birisi oldu. 1981 yılında Ruslara karşı girişilen en şiddetli çarpışmalarda Gazi’lik şerefine ulaştı. Defalarca ameliyat olmasını gerektiren yaralarına rağmen direncinden bir şey kaybetmedi.
     1987 yılında Türkiye’ye dönmesiyle birlikte öğrenciliğinin ikinci döneminde kaldığı yerden çalışmalarına devam eden Bahattin YILDIZ ağabeyimiz, öncelikle yarım kalan okulunu bitirdi. Yetiştirdiği talebelerini ülkenin her tarafına yaymaya başladı. O’nunla bir kez tanışan birisi hayatının bir çok önemli evresinde O’nu yanında buluyordu. Okuldan sonra iş aramasında, evlilik sürecinde eş bulmasında, akademik kariyerinde veya diğer alanlarda. O, daima ilgi alanındaki herkesin derdiyle dertlenmeye gayret eden bir pozisyonda oldu. Dur durak bilmeden 54 yıllık ömrünü adeta 100 yıllık bir ömür gibi yaşadı. Geceleri uyumak yerine yollarda geçirerek, ne zaman ihtiyaç duyulsa orada hazır olmayı kendine şiar edinen bir hayat yaşadı.
     İMH - İnsan ve Medeniyet Hareketi' mizin kuruluş sürecinde istişarelere katkılarda bulundu. Bu topraklarda yapılabilecek çalışmaların kodlarını belirlemede tavsiyeleriyle rol aldı. Özellikle Avrupa’da gönüllü olarak Hareketin ve faaliyetlerinin tanıtılması için elinden gelen tüm gayreti gösterdi. Son olarak Avusturya’da düzenlediği kamp programına gençleri de dahil ederek hareketlerin sürekliliğine vurgu yaptı.
     Gençliğin eğitimi için sürekli yayınların önemine değinen Bahattin YILDIZ ağabey, etrafındakileri kitap ve dergi yayıncılığı için teşvik ederdi. Gönül Erleri Mail Grubumuzun onursal ağabeyi Cemal Balıbey’le birlikte hayallerini kurdukları Özgün Yayıncılık, bu derdin bir neticesiydi. Etrafındaki öğrencileri çıkardıkları amatör dergilere omuz vererek, teşvik ederek ve yüreklendirerek desteklerdi.
     Zorlukları değil, zorlukların nasıl aşılacağını anlatırdı.
     Bahattin YILDIZ ağabey, nerede Allah rızası için bir çalışma yapılsa içinde yer almaya gayret etti. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yurt içi, yurt dışı yardım organizasyonlarında gönüllü olarak hizmet etti. Kurban organizasyonlarında Balkanlar bölgesinde defalarca görev yaptı. Keşmir depremi sonrasında bölgeye ilk ulaşanlardan birisi olarak Keşmir’li Müslümanların yardımına koştu. Daha önceki cihad döneminden bölgeyi iyi tanıması, bölge insanının karakter yapısını ve dilini bilmesi birçok yardım çalışmasının daha kolay ve verimli bir şekilde yapılmasını sağladı.
     Balkanlara yaptığı seyahatlerle birlikte özellikle Srebrenitsa Katliamına sessiz kalmamak ve unutturmamak için yapılan yürüyüşe 2009 da katıldı. Saraybosna’nın Nezük köyünden Srebrenitsa’ya yapılan 110 km’lik yürüyüşün en ön safında yer aldı. Binlerce insanla birlikte, farklı etnik yapılardaki köylerden geçerek Avrupa’da tekbir ve tehlil seslerini yankılandırdı.
     Bu mücadeleci kişiliğinin yanı sıra, bir insandı Bahattin YIldız ağabey. Adeta bir insan güzeli idi. Tulumunu giyerek yanında çalışan ustalarından bir usta olur, ekmeğini onlarla bölüşüp yer, geceleri öğrenci evlerimizin misafiri olurdu. Dünya malı, ayağının altından geçip giderken eğilip almaya tenezzül etmeyen, mütevazi bir hayat yaşadı.
     Tanıştığı herkesle iletişim kurmanın bir yolunu aradı. Gençle genç oldu, çocukla çocuk. Akademisyenlerle müzakereye oturdu. İşadamlarına nasihat etti. En ulaşılmaz, deli dolu delikanlılar, babalarının sözünü dinlemeyen gençler, Bahattin abi dediler amcaları yaşındaki adama. Ve onun nasihatini dinlediler. Gecenin bir vakti telefonla ulaştı onlara, tuttukları takım yenildiğinde damarlarına basmak için aradı. Hangi yolla bu delikanlıya bir mesaj ulaştırırım sorusuna cevap aradı yıllar boyu. Cevabını da buldu. Zaten bu cevapları yüzünden herkesin ağabeyi oldu. İzmir’den Erzurum’a, Malezya’dan Almanya’ya kadar her bölgede şimdi ondan bir iz bir eser kaldı.
Bahattin yıldız 1     Bir babaydı aynı zamanda. Beş çocuklu bir ailenin babasıydı. Bütün yoğunluğuna ve koşturmasına rağmen mesafe koymadı çocuklarıyla arasına. Onların da rahatça konuşup tartışabildiği babaları, öğretmenleri ve arkadaşları oldu.
     Ömrünü Allah yolunda ve Allah Rasulü’nün örnekliği çerçevesinde yaşamaya gayret etti. Bir ayağını İzmir gibi şartları zor bir bölgeye sabitleyip, diğer ayağıyla adeta bütün bir dünyayı dolaştı. İzmir’e her yolu düşene ev sahibi oldu. Bilal Yaldızcı  ağabeyimizin şehadeti, Bahattin YILDIZ ağabey’in eğitmenliğiyle birlikte adeta bir okul oldu. Her yıl Ödemiş’te Bilal Yaldızcı’nın şehadet yıldönümünde yaptığı programlarla onlarca öğrenciyi ve genci eğitti. Hayatı, bir şehid şuuruyla yaşamayı öğretti hepimize.
     Mütevazi hayatının yanı sıra engin kültürel birikimi ve entelektüel seviyesiyle her tanıştığı kişinin hayranlıkla baktığı birisiydi O. Ulusal ve uluslarası olaylara getirdiği tahliller, günlük olayları okuma ve değerlendirmedeki isabetli yorumlarıyla oynanan oyunların görülmesine ve yarınlara daha sıhhatli yön verilmesine katkı sağladı.
     Hayatı hep örneklikle geçti. Son noktada yine bir örneklikle tamamladı. Dünyevi kaygılar ötesinde tamamen Allah rızası için, yetimlere yönelik bir çalışma için çıktığı bir yolculukta, aramızdan ayrıldı.
     Tüm gayreti daha adaletli, daha huzurlu ve daha yaşanır bir dünya tesis etmek için oldu. Zulme karşı durmak, mazlumun yanında olmak O’nun şiarındandı. Yeryüzünde insanlığın vicdanı olmak gerektiğini söylerdi. İnsanlığın bağrına saplanan İsrail hançerini çıkarmak için yola çıkacak gemilere yetişmekti arzusu. Bu insanlık dışı ambargonun delinmesi için yola çıkacak ekipte o da yerini alacaktı. Bu sebeple çok sevdiği Afganistan’dan acele dönmeyi planlıyordu. İnsan olmanın özelliklerini bünyesinde toplayıp özellikle yetimler için çalışmayı birinci görevi kabul ederdi. Son projesinin ismi de “Yetim Projesi” oldu. Adeta hepimize ölecekseniz, bu uğurda ölün mesajını bu kadar canlı ve diri verebilirdi. Yine mazlumların işinde koştururken, bir yetimhane inşası için arsa almak üzere gittiği Afganistan’ın Kunduz Bölgesinden Kabil’e dönerken kavuştu herşeyden daha çok sevdiğine.
     Bahattin YILDIZ ağabeyimiz; bütün ömrünü, rızasını kazanmak için harcadığı Rabbi’ne doğru yola çıktı. O zaten bütün ömrünü bu yolculuğun hayaliyle yaşamıştı. Kavuşmak hayal etmekle başlar derdi. O hayal etti ve Rabbi’ne kavuştu.
Ey insan güzeli!
Mekanın Cennet olsun.
Dostların peygamberler,
şehitler, sıddıklar ve Salihler olsun.
Yolun açık olsun inşallah.
Amin.
Bahattin Ağabey,
sen hep gönüllerimizde olacaksın...

KELİMELER-KAVRAMLAR ... MUHADDİS

 K E L İ M E L E R - K A V R A M L A R 
  M U H A D D İ S 

     Hadis rivayet eden kimse; Hadis ilmiyle uğraşan ilim adamı; Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayet edilen her şeyin senetlerini; Peygamberimizden sonra bu bilginin kendisine nasıl ulaştığını, senedindeki ravilerin güvenilir olup olmadıklarını bilen kimse. Tahdis (rivayet etmek)ten ism-i fail olan muhaddis, ravi ile eşanlamlıdır. Ancak usul-u hadiste Muhaddis "ravi" kelimesine oranla daha özel bir anlam taşır. Buna göre her muhaddis ravidir fakat her ravi muhaddis değildir.
     Muhaddisi raviden ayıran fark, onun, rivayet ve dirayet yönünden mahir, sahih olan hadisi sakiminden ayırdedebilecek bir melekeye sahip, hadise müteallik bütün ilimleri ve hadisçilerin ıstılahlarına vakıf hadis ravilerinden mü'telif ve muhtelif, müttefik ve müfterik olanları ve hadislerdeki garib lafızları iyi bilen bir kimse olmasıdır. Bu bilgilere sahip olan bir hadisci muhaddis ismine lâyık olur.
     Muhaddis lâfzının, hadis ilminde hangi dereceye ulaşmış olana alem olacağı konusunda değişik görüşler vardır. Çünkü hadisle uğraşanlara, durumlarına göre çeşitli isimler verilmiştir. Cemalüddin el-Kasımi bu konuda şunları nakleder: "Kitablarda hadisle meşgul olan kimselere, "müsnid", "muhaddis" ve "hâfız" lâkablarının verildiği görülür. Hadisçilerin ıstılahlarına vâkıp olmayan kimseler, onların birbirine müradif olduklarını, mutlak olarak bunları herkese söylemenin caiz olacağını zannederler. Halbuki gerçek böyle değildir. Çünkü "müsnid", ister hadise ait bilgileri bilsin veya bilmesin, ister bilgisi sadece hadis rivayet etmekten ibaret olsun, isnâdı ile hadisi rivayet eden kimseye denir. "Muhaddis" ise müsnidden daha yüksek derecededir. Muhaddisin senedleri, illetleri, nicâlin isimlerini bilmesi, çok metin ezberlemesi, Kütüb-ü Sitteyi, Müsnedleri, Mu'cemleri ve hadise ait cüzleri dinlemesi şarttır. Selefe göre "hafız", "muhaddis"le (eşanlamlı)dır.
     Ayrıca muhaddis, ri'vayet ve dirâyet yönlerinden hadisle uğraşan, hadisin ravilerini ve bunlar arasındaki farkı bilen, kendi asrındaki ravilerin ve rivayet edilen şeylerin çoğundan haberden olan, bu konularda payının bulunduğu bilinen, hadisi iyi bilmesiyle meşhur olarak temayüz eden kimsedir. Eğer bu konuda, her tabakadan bildikleri bilmediklerinden daha fazla olacak şekilde, tabaka tabaka şeyhlerini bilecek kadar geniş bilgiye sahip olursa buna "hafız" denir. Mütekaddi'mun'dan bazıları: "Biz, yirmi bin hadisi imlâ suretiyle yazmamış olan kimseyi hadisçi saymazdık" şeklinde aktarılan sözleri kendi dönemlerindeki muhaddis tarifini yansıtmaktadır.
     İmam Ebû Şâme de şöyle der: "Hadis ilimleri üç kısımdır:
     Birincisi ve en şereflisi; hadis metinlerini ezberlemek, garib lâfızlarını, fıkıha ait hükümlerini bilmektir.
     İkincisi; senedlerini ezberlemek, ricâlini tanımak, sahihini sakiminden ayırt etmektir.
     Üçüncüsü; hadisleri toplamak, yazmak, rivayet yollarını ve senedlerini bir araya getirmek ve bu konularda derinleşmeye çalışmaktır."
     Hâfız İbni Hacer ise şöyle der: "Bu üç esası kendisinde toplayan kimse fakih ve kâmil bir muhaddistir. Bunlardan sadece ikisini bilen kimsenin derecesi daha aşağıdır." Tedribü'r-Ravi isimli eserde de bu şekilde ifade edilmiştir (Cemalüd-Din el-Kosımî, Kovaidü't-Tahdis, s. 76-77-1961 (1380).
     Ulemanın "muhaddis" tarifinde değişiklikler olmasına rağmen hepsinde de muhaddise verilen derece yüksektir. Bunlara göre muhaddis, senedleri ezberlemekle beraber, senedlerdeki ricâlin ne dereceye kadar adaletli veya mecrûh (kusurlu) olduklarını da bilen kimsedir. Muhaddisler arasında yüksek rütbeye sahip olana "hâfız", en yüksek dereceye sahip olana "huccet", en üstün mertebeye ulaşana da "Hâkim" denir.
     Meşhur görüşe göre, kendisine "Şeyh" ve "imam" da denilen muhaddis, hadis ilminde üstad-ı kâmil mertebesini bulan zattır. Muhaddis, yüz bin hadisi metinleriyle senedleriyle ezberlemiş olur ve senedlerdeki ricâli tercemeleriyle, cerh ve tadil noktasından halleriyle tanırsa "Hâfız" adını alır. "Hüccet" üçyüz bin hadisi böylece bilen muhaddisin ünvanıdır. "Hâkim" ise bütün sünneti kuşatmış olan İmama denir.
     İmam Cezerî'nin tarîfine bakılırsa "Muhaddis" ünvanı genel olup şartları içerisinde rivayet etmek üzere erbabından, yine şartları içerisinde hadis alıp (ahz), taşıyan (tahammül) her zata verilebilir.
     Zeynü'd-Din Irakî de; hadisleri kendi eliyle yazmış, erbabından dinlemiş, taliblere dinletmiş, hadis toplamak için diyar diyar dolaşmış, bine yakın Müsned, İlel ve Tarih kitablarının asıllarını elde etmiş, asıldan istinsah (kopya) edilmiş (feri) kitaplar üzerine talik (not)lar yazmış kimseye "muhaddis" denilebileceğini, söyler (Tecrid-i Sarih Tercümesi, I, 8-9).
Şamil İslam Ansiklopedisi
İsmail KAYA

26 Ocak 2011 Çarşamba

Dışişleri Bakanlığına Sözleşmeli 28 Mütercim Alınacak...

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINA
SÖZLEŞMELİ MÜTERCİM ALINACAKTIR

     Dışişleri Bakanlığı merkez teşkilatında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesi ve 06 06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan, "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar" çerçevesinde, büro hizmetlerinde çalıştırılmak üzere, İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça dillerinde "mütercim" unvanlı toplam 28 sözleşmeli personel alınacaktır.

A) Adaylarda Aranan Genel Şartlar:
1) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen genel şartları haiz olmak;
2) Son başvuru tarihinde 31 yaşından gün almamış (22 Şubat 1981 tarihinden sonra doğmuş olanlar) olmak;
3) Erkek adaylar için, askerlik hizmetini yapmış veya tecilli olmak;
4) Dışişleri Bakanlığı personeli olmaya engel hali bulunmamak (Bu konuda Dışişleri Bakanlığının takdiri esastır);
5) Üniversitelerin en az 4 (dört) yıllık eğitim veren, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça ve Farsça Dili Eğitimi/Edebiyatı/Müter-cim-Tercümanlık veya çeviribilim bölümlerinden veya Eğitim Fakültelerinin İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça ve Farsça Bölümleri ile bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt içi ve yurtdışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak
6) 30 Haziran-1 Temmuz 2009 ve 10 Temmuz-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılmış olan Kamu Personeli Seçme Sınavlarından birinden (2009-KPSS ve 2010-KPSS) en az "70" KPSSP3(B) puanına sahip olmak;
7) Son başvuru tarihinden 5 yıl öncesine kadar, başvuru yapılan yabancı dilde en az (B) düzeyinde KPDS puanına sahip olmak veya ingilizce'den başvuran adaylar için "Test of English as a Foreign Language" (TOEFL) sınavından en az 213 (veya geçerlilik süresi dolmamış eski dengi 550 puan) puan veya "International English Language Testing System" (IELTS) sınavından en az 7,5 puan düzeyinde yabancı dil bildiğini belgelemek.

B) Başvuru:
Adayların, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı İç Hizmetler Şubesinden (Oda No: 423) ya da internet aracılığıyla http://www.mfa.gov.tr/  adresinden temin edecekleri İş Talep Formu'nu doldurarak, 2 adet vesikalık fotoğraf, nüfus cüzdanı fo-* tokopisi, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSSP3-B) sonuç belgesinin fotokopisi, öğrenim belgesinin fotokopisi, erkek adaylar için askerlik terhis/tecil belgesinin fotokopisi, yabancı dil sınavı sonuç belgesi fotokopisini en geç 22 Şubat 2011 günü mesai saati sonuna kadar Bakanlığımızda olacak şekilde posta ile veya bizzat başvurarak teslim etmeleri gerekmektedir. Başvuru evrakındaki yanlışlık ve noksanlıklar ile eksik belgelerden başvuru sahibi sorumlu olup süresi içerisinde tamamlanmadığı  takdirde başvuru geçerli kabul edilmeyecektir. Yukarıdaki belgelerin asıllarının sınav günü ibraz edilmesi gerekmektedir.
     Başvuruların tamamlanmasını müteakip, 29/03/2009 tarihli ve 27184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar"ın Sınav Şartı başlıklı 4. maddesinin (b) bendi uyarınca, KPSSP3(B) puanı en yüksek adaydan başlamak üzere, ilk 84 aday arasından yapılarak mülakat sonucunda başarılı bulunan 28 adayın güvenlik soruşturmalarının olumlu olması kaydıyla sözleşmeli "mütercim" pozisyonlarına atamaları yapılabilecektir.
     KPSSP3(B) puanı eşit olan adayların sıralamasında, KPDS puanı gözönüne alınacaktır.
     Güvenlik soruşturması olumsuz neticelenen ve/veya başvuru belgelerinde eksik ya da gerçeğe aykırı beyanı olduğu tespit edilen adayın ataması yapılmaz, yapılmış olsa da iptal edilir.
Atamaları yapılamayan veya iptal edilen adayların yerine, puan sıralamasına göre diğer adayların yerleştirmesi yapılabilecektir.

25 Ocak 2011 Salı

İSLAM İLMİHALİ ... BEŞİNCİ BÖLÜM: TEMİZLİK - 3. ABDEST

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Beşinci Bölüm: Temizlik
III. ABDEST
     A) MAHİYETİ ve ÖNEMİ
     Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve "el suyu" anlamına gelen abdest, belirli ibadetlerin ifasının ön şartı olan ve kendisi de ibadet mahiyetinde görülen bir nevi hükmî temizliktir. Arapça karşılığı güzellik, temizlik ve parlaklık anlamına gelen "vudû"dur. Fıkıhta abdest, "belli uzuvları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da eldeki su ıslaklığı ile meshetmek" şeklindeki ibadet temizliği olarak tarif edilir.
     Abdestle ilgili olarak Kur'ân-ı Kerîm'de, "Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başınızı meshedin ve topuklara kadar ayağınızı yıkayın. Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin" (el-Mâide 5/6) buyurulur. Bu âyet Medine döneminde nâzil olmuş ise de, müslümanların Mekke döneminde mi`rac gecesinde namazın farz kılınmasından itibaren namaz öncesinde mendup bir davranış olarak abdest aldıkları bilinmektedir. Âyet bunu müstakil bir hükümle teyit etmiş, ayrıca abdestin her amel için değil namaz için farz kılındığını açıklamıştır. Hz. Peygamber de hem müslümanlara fiilî olarak abdestin nasıl alınacağını göstermiş hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında kabul olunmayacağını belirtmiştir (Buhârî, "Vudû", 2; İbn Mâce, "Tahâret", 47).
     Abdest başlı başına maddî temizlik özelliği de taşıyıp sağlık açısından bir dizi faydalar içermekle birlikte esasen hükmî temizlik işlemi ve arınma yoludur. Bunun için de fıkıh dilinde maddî kirlilikten temizlenme "necâsetten tahâret" olarak anılır; hükmî kirlilik olan hadesten temizlik ise birer hükmî temizlik usulleri olan abdest ve gusülle olur. Abdest ile ağız, diş, burun, el, yüz ve ayaklar gibi kirlenmeye ve dışarıdan gelecek mikroplara en açık uzuvlar günde birkaç defa su ile temizlenir. Bu sayede vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hale gelir ve vücuda fizikî-tıbbî birçok fayda sağlar. Ayrıca abdest, namaz ibadetini ifa için yüce Allah'ın huzuruna çıkacak müminin mânevî ve ruhî hazırlık ve temizliği de demektir. Bu yüzden abdest, maddî temizlikle mânevî temizliği birleştirici, müslümana mânevî yönden destek ve güç sağlayıcı bir anlam ve öneme sahiptir.

     B) ABDESTİN GEREKLİLİĞİ
     Abdest başlı başına ve bizzat amaç olan bir ibadet değil belli ibadetleri yapmayı mubah kılan, kulun bu ibadetlere mânen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden âzami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta (vesile) ibadettir. Bazı ibadetler ve fiiller içinse abdestli olmak dinen gerekli görülmemiş olsa bile, taşıdığı birçok maddî ve mânevî faydalar sebebiyle tavsiye edilmiştir. Bundan dolayı abdestin dinî değer ve bağlayıcılık hükmü farz, vâcip ve mendup şeklinde üç çeşittir.
     Namaz kılmak, Kâbe'yi tavaf etmek, tilâvet secdesi yapmak, Kur'an'a dokunmak için abdest dinen gereklidir. Sünnî mezheplerin çoğu bunların farz olduğunda görüş birliğinde olup yalnız Hanefîler Kâbe'yi tavafta abdesti vâcip görürler. Kur'an'a dokunmak için abdestin farz olduğu hükmü, Kur'an'a ve Sünnet'e de (el-Vâkıa 56/79; Beyhaký, Sünen, I, 87-88) dayandırılmakla birlikte esasen müslümanların Kur'an'a atfettikleri önemi ve ondan istifadeyi âzami ölçüye çıkarma gayretlerini yansıtan ve bünyesinde birçok sosyal ve psikolojik gerekçeyi barındıran kolektif şuur konumundadır.

     Yatmadan önce abdest almak, vakit namazları için ayrı ayrı abdest almak, ezan okurken abdestli bulunmak mendup görülmüştür. Hatta mümine mânevî destek sağladığı, âdeta müminin silâhı olduğu, ayrıca Hz. Peygamber'in mümkün olduğu ölçüde abdestli halde bulunduğu göz önünde tutularak İslâm âlimleri müminin imkân ölçüsünde her işe abdestli olarak başlamasını ve abdestli bulunmasını tavsiye etmişlerdir.

     Abdestin yukarıda özetlenen bu dinî hükmünün tabii sonucu olarak abdestsiz kimsenin, cenaze namazı da dahil namaz kılması, şükür ve tilâvet secdesi gibi namaz hükmüne tâbi fiilleri yapması, Kâbe'yi tavaf etmesi, Kur'an'a dokunması ve onu elle tutması câiz görülmez. Abdestsiz olarak Mushaf'a bakarak veya ezberden Kur'an okumak ise câizdir.

     Kur'an yüce Rabbin kelâmı olduğu için ona her zaman âzami saygı göstermek, sû-i edeb olarak algılanacak davranışlardan kaçınmak gerekir. Kur'an tilâveti, öteden beri sünnet değer hükmü atfedilen bir ibadet olarak telakki edildiği için, Kur'an tilâvet ederken hem bu kolektif şuuru incitmemek ve hem de esasen her çeşidiyle ibadetin abdestli olarak ifasının ibadeti tamamlayan bir boyut olması sebebiyle böyle davranıp ibadet lezzetini daha derinden almak için abdestli olmaya özen göstermelidir. Fakihlerin Kur'an tilâvetini sünnet olarak nitelendirip ona ibadet içeriği yüklemeleri bu anlamda doğrudur ve bunun için abdestli olmanın şart koşulması da yerindedir. Ancak Kur'an okumaktan asıl maksadın mânasını anlamaksızın okuma değil, anlamak ve gereğini yerine getirmek üzere okumadır. Zaten Kur'an'ın indirilişinin aslî amacı da budur. Birinci okuyuşta ibadet niteliği ön plana çıktığı, ikincisinde ise anlama önem kazandığı için iki tür okuyuş arasında abdest açısından bir ayırım yapmak mümkündür. Bu ayırım sebebiyle olmalı ki, bazı bilginler, ikinci tür okuyuş biçiminde abdest almayı şart koşmamışlardır.

     C) ABDESTİN FARZLARI
     Abdestin farzları, bir fiilin abdest sayılabilmesi için onda bulunması zorunlu olan ana unsurlar demektir. Abdestin farzları ilgili âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere dörttür:
     1. Yüzü yıkamak.
     2. Kolları dirseklerle birlikte yıkamak.
     3. Başı meshetmek.
     4. Ayakları topuklarla birlikte yıkamak.
     Yüzün sınırı iki kulak yumuşağı, alındaki saç bitim yeri ile çenenin sona erdiği yer arasında kalan kısım olarak belirlenmiştir. Yüz yıkanırken sakal sık ise üstünü yıkamak yeterlidir. Abdest alırken parmaktaki yüzüğün altına su alacak şekilde oynatılması, el, yüz ve ayakta bulunan ve suyun deriye temasını önleyen maddelerin imkân dahilinde temizlenmesi gerekir. Dirseklerin yıkanması da abdestin farzları kapsamındadır. Başın dörtte birinin el içinin ıslaklığıyla meshedilmesi Hanefîler'e göre yeterlidir. Başın mesh miktarı Şâfiî mezhebinde daha az iken diğer iki mezhepte âdeta başın tamamıdır.

     Abdestin bu dört farzında Sünnî fıkıh mezhepleri ittifak etmiştir. Ancak Hanefî mezhebinin dışında kalan diğer üç Sünnî mezhebin buna bazı şartları da ilâve ettiği görülür. Meselâ niyet bu üç mezhebe göre, abdeste başlarken besmele çekmek Hanbelîler'e göre, dört farzın âyette sayılan sıraya uygun yapılması (tertîb) Şâfiî ve Hanbelîler'e göre, bu işlemlerin ara verilmeden yapılması (muvâlât) Mâlikî ve Hanbelîler'e göre farzdır. Ca`ferîler, abdestle ilgili âyetin ifade tarzından hareketle ayakların yıkanmasının değil meshedilmesinin farz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu görüþe yakýn olan bazý Sünnî âlimler de vardýr.

     Abdestin farzlarının yerine getirilmiş olması kuşkusuz alınan abdestin fıkhen geçerli (sahih) olması sonucunu da doğurur. Bununla birlikte kullanılan suyun temiz ve temizleyici olması, abdest alırken özür durumu hariç abdesti bozan bir durumun bulunmaması, yıkanması gereken uzuvlarda hiç kuru yerin kalmaması da gerekir. Bazı ilmihal kitaplarında, abdest alırken yıkanan uzuvlarda iğne deliği kadar kuru yerin kalmamasının istenmesi, hakiki anlamı değil bu konuda âzami titizliğin gösterilmesi gerektiğini ifade içindir. Abdest uzuvlarında bulunup suyun deriyle temasını önleyen maddelerin imkân ölçüsünde temizlenmesi gerekir. Temizlemede zorluk varsa bunların bulunması abdeste zarar vermez. Boyacı, marangoz gibi esnafın, sanatkârların el ve kollarında bulunan boyalar böyledir. Bunlar el ve tırnaklardan kazınmadıkça abdestin geçerli olmayacağının söylenmesi, bilgiye dayalı fıkhî bir hüküm olarak değil de yukarıda sözü edilen hassasiyetin abartılı ifadesi olarak anlaşılmalıdır. Aynı şekilde bir uzvu yıkamak sağlık açısından sakıncalı ise meshedilir, meshetmek de zararlı ise terkedilir.

     D) ABDESTİN SÜNNETLERİ ve ÂDÂBI
     Hz. Peygamber'in farz ve vâcip kapsamında olmaksızın sürekli veya genelde yaptığı ve ümmetine de yapılmasını tavsiye ettiği fiillere fıkıh ilminde ve ilmihal dilinde sünnet, Hz. Peygamber'in bazan yapıp bazan da terkettiği fiillere ise mendup, müstehap veya âdâp denildiğini, fıkıh usulünde ise bu gruba giren bütün fiillerin, şer`î hükmün beşli taksimi içinde "mendup" olarak nitelendirildiğini biliyoruz.

     Abdestin başlıca sünnetleri şöyle sıralanabilir : Abdest almaya niyet etmek, başlarken besmele çekmek, elleri bileklerle birlikte üç defa yıkamak, ağız ve buruna su çekip iyi bir ağız ve burun temizliği (mazmaza ve istinşak) yapmak, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, sakalın içine su girmesini sağlamak, el parmaklarını birbirine sokup ovuşturmak, başın tamamını elin ıslaklığıyla meshetmek, boynu meshetmek, abdest uzuvlarını yıkarken bu sayılan sıraya uymak, abdeste sağ uzuvlardan başlamak, bu uzuvları üçer defa yıkamak ve su ile iyice ovmak (delk), abdeste ara vermeden tamamlamak.

     Abdestin bu sayılan sünnetlerine ilâve olarak abdestin âdâbı olarak da; abdest alırken -mümkünse- kıbleye dönmek, abdest sularını vücuda ve elbiseye sıçratmamak, dünya işlerine ilişkin konuşmayıp abdest dualarını veya bildiği dualardan okumak, suyu ölçülü kullanmak, abdest sonunda kelime-i şehâdet (Eşhedü enlâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh) getirmek gibi fiiller tavsiye edilir. Abdestin âdâbından maksat, abdestin farzlarının ve sünnetlerinin daha uygun şekilde ve ortamda, mükemmel bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu sebeple abdest alan kimse hangi davranışının abdestin amacına daha uygun olacağına ve abdest alırken nelerden kaçınması gerektiğine biraz da kendisi karar vermelidir. Meselâ günümüzde abdest öncesinde ellerin ve yüzün sabunlu su ile yıkanması, iyi bir ağız ve burun temizliği, imkân varsa dişlerin fırçalanması, suyun ölçülü kullanılması, çevre temizliğine özen gösterilmesi hem bireyin sağlığı açısından hem de üçüncü şahıslara saygının gereği olarak ayrı bir önem kazanmıştır.

     E) ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
     Abdestin maddî temizlik olma özelliği de taşımakla birlikte esasen hükmî temizlik olduğunu yukarıda görmüştük. Bu sebeple abdesti bozan durumların bir kısmı maddî kirlilik, bir kısmı da hükmî kirlilik grubunda yer alır.

     Şu durumlarda abdest bozulur:
     1. İdrar ve dışkı yollarından idrar, dışkı, meni, mezi, kan gibi bir necâsetin, herhangi bir sıvının veya maddenin çıkması, yellenmek.
     2. Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya herhangi bir maddenin çıkması. Ağızdan çıkan akıcı haldeki kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise abdesti bozar. Vücuttan çıkan kan akmadığı veya çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz. Şâfiî ve Mâlikîler'e göre idrar ve dışkı yolları hariç vücuttan çıkan kan ve benzeri sıvı maddeler abdesti bozmaz.
     3. Ağız dolusu kusmak. Kusulan şey ister yemek, ister safra veya kan olsun, abdest bozulur.
     4. Bayılma, delirme, sarhoş olma, uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar. Uyku dışındaki şuur kaybına yol açan durumların süresi ve o esnada kişinin konumu ne olursa olsun abdest bozulur. Uyku halinde ise, kişinin farkında olmadan abdestinin bozulmuş olması ihtimalinin derecesi ölçü alınır. Bu sebeple yatarak derin uykuya dalma abdesti bozar, uyku ile uyanıklık arasındaki hal ise bozmaz. Oturduğu yerden uyuklamada oturuşun şekli kadar bu kimsenin durumu, abdestin bozulma ihtimalinin kuvvet derecesi de önemlidir. Bundan dolayı tereddütlü durumlarda abdest alınması tavsiye edilir.
     5. Namazda yakındaki şahısların duyabileceği şekilde sesli olarak gülmek. Hanefîler'e göre rükûlu ve secdeli namazda sesli gülme abdesti de bozar. Diğer mezhepler ise sadece namazın bozulacağı görüşündedir.
     6. Cinsî münasebet veya fâhiş (aşırı) temas ve dokunma. Hanefîler'e göre erkekle kadının tenlerinin birbirine değmesi ile abdest bozulmasa da çıplak olarak veya arada bedenlerin sıcaklığının hissedilmesini engelleyecek bir giysi bulunmaksızın erkek ve kadının aşırı derecede şehevî teması, oynaşma ve kucaklaşması abdesti bozar. Hanefî fakihlerinin çoğunluğu temasın aşırılığında erkeğin cinsel organının sertleşmesini ölçü alırken, İmam Muhammed mezi gibi bir yaşlık çıkmadıkça abdestin bozulmayacağı görüşündedir. Şâfiîler'e göre erkek ve kadının tenlerinin birbirine değmesi, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise temastan cinsel haz duyulması halinde abdest bozulur.
     7. Mazeret halinin sona ermesi. Su bulamadığı için teyemmüm eden kimse suyu bulunca, mest üzerine mesh yapan kimsenin -yolcu olanlara üç, yolcu olmayanlara bir gün olarak tanınan- mesh süresi dolunca, özürlü kimse için de namaz vakti çıkınca abdesti bozulmuş olur.

     Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre bir kimsenin kendi cinsel organına teması da abdesti bozar. Bir kimse abdest aldığını kesin olarak bilse de abdestinin bozulup bozulmadığında tereddüt etse, Mâlikîler'e göre abdesti bozulmuş olur, diğer üç mezhebe göre ise bu durumda abdest bozulmuş sayılmaz.

     Ağlamak, gözden yaş gelmesi, kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi, tükürük ve sümüğe az miktarda kan karışması, ağız dolusu olmayan kusma, ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak-diş fırçası üzerindeki akıcılığı olmayan kan (diş eti kanaması hariç), sivrisinek, pire gibi haşeratın emdiği kan, namazda uyuklama, namazda sessiz gülme, tırnak kesme, tıraş olma kural olarak abdesti bozmaz.
     Abdestin bozulup bozulmadığıyla ilgili görüş ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak uygun olur. Özellikle imam olan kimselerin abdestinin diğer mezheplere göre de bozulmamış olmasına özen göstermesi şart değilse de yerinde bir davranıştır.

     F) ABDESTİN ŞEKLİ
     Sünnet ve âdâbına riayet edilerek, ayrıca dört mezhebin farz saydığı hususları da içerecek şekilde abdest şöyle alınır: Abdest suyunun elbiseye sıçramayacağı bir konum alınır, mümkünse kıbleye dönülür. Niyet ve besmele ile abdeste başlayıp önce eller bileklere kadar ve parmak araları da ovuşturularak üç defa yıkanır, cilt üzerindeki hamur, boya, sakız gibi maddeler temizlenir. Parmakta yüzük varsa oynatılır. Misvak veya diş fırçası ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlenir. Ağız, sağ el avucuna alınan su ile üç defa çalkanıp temizlenir. Üç defa da burna su çekilip sol elle burun temizlenir. Oruçlu olmayan kimse ağız ve burnun her yerine suyun iyice ulaşmasını sağlar. Üç kere yüz yıkanır. Varsa sakalın içinden parmaklar geçirilerek suyun sakal diplerine ulaşması sağlanır. Sonra dirsekle birlikte sağ kol üç defa, sonra aynı şekilde sol kol üç defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü bir defa meshedilir. Bu şekilde başın dörtte birini meshetmek yeterli ise de iki elle başın tamamının meshedilmesi -sağlık bakımından endişe verici bir durum yoksa- sünnettir. Eller yine ıslatılarak baş parmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi meshedildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun meshedilir. Önce sağ sonra sol ayak, parmak uçlarından başlanarak topuk ve aşık kemikleri de dahil olmak üzere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özen gösterilir. Abdestten sonra kelime-i şehâdeti okumak, içilebilir ise abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadr sûresini okumak da abdestin âdâbındandır.

     G) ÖZÜRLÜNÜN ABDESTİ
     Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı kanaması, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara ilmihal dilinde özür (mazeret), böyle kimselere de özürlü kimse (mâzur, mâzure) denilir.
     İslâm dini kolaylık ve rahmet dinidir. Namaz başta olmak üzere kişilerin ibadetlerini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirebilmeleri hem bir görev hem de bir haktır. Bu sebeple İslâm dini kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş, ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntının önlenmesini ilke edinmiştir. Bu sebepledir ki normal durumlarda abdesti bozan şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Su bulunmadığında veya suyun kullanımının sağlığa zararlı olduğu durumlarda teyemmüm imkânı, yaranın üstüne mesh hükümleri de yine İslâm'ın hem namazı ferdin aslî görevi ve dinin direği saymasının hem de kolaylık prensibinin birer örneğidir.
     Yukarıda sayılan türde olup en az bir namaz vakti süresince devam eden bedenî rahatsızlıklar özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır, bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vâcip, sünnet, eda ve kazâ namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe'yi tavaf edebilir, Mushaf'ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin abdesti özür hali dışında abdesti bozan ikinci bir sebeple de bozulur. Meselâ idrarını tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.

     H) MESH
     İslâm dini namazın ifasını dinin temel vecîbelerinden saymış olmasının yanı sıra her türlü mükellefiyette zorluğu gidermeye ve kolaylığı temin etmeye de ayrı bir önem vermiştir. Bunun bir örneği de, mükellefler için mest ve sargı üzerine mesh yaparak abdest alma ve böylece üzerine düşen ibadetleri ifa etme imkânı getirmiş olmasıdır.

     Mesh, bir şey üzerinde eli gezdirmek, o şeyi elle silmek demektir. Fıkıhta mesh, bir nevi hükmî temizlik işlemi olup abdestte elin ıslaklığıyla bir uzuv, mest veya sargı üzerinde, teyemmümde ise yüz ve kollar üzerinde toprakla yapılan sembolik temizlik çeşididir. Abdest alırken baş, boyun ve kulakların meshedilmesi abdestin ilkten (aslî) hükmü, mest ve sargı üzerine mesh ise yıkama yerine geçen (bedel, halef) bir işlemdir.

     a) Mest Üzerine Mesh
     Dinimizin ibadetlerde kolaylığı tercih etmiş olması sebebiyle, ayaklara mest vb. giyildiğinde, abdest için bunun çıkarılması ve ayağın yıkanması istenmeyip mestin üzerine mesh yapma câiz görülmüştür. Mest deri ve benzeri maddelerden ayaklara giymek maksadıyla yapılan, ayakları topuklarla birlikte örten, içine su geçirmeyecek veya yere konduğunda kendi kendine dik durabilecek bir ayakkabı çeşididir. Ayakları aynı şekilde örten çizme, potin, kendisiyle yol yürünebilecek dayanıklılıkta çorap ve boğazlı terlikler ve benzerleri de Hanefîler'e göre mest hükmündedir. Devamlı olarak yerle temas halindeki çizme ve ayakkabılara meshetmek yeterli olmayıp altında veya üzerindeki necis maddelerin de temizlenmesi gerekir.

     Abdest alırken mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığıyla bir defa meshedilmesi gerekir ve yeterli olur. Bunun için mestin abdestli olarak giyilmiş, mestin ayağın abdestte yıkanması gereken yerlerini tamamen kaplamış, ayrıca dayanıklı ve sağlam bir maddeden yapılmış olması aranır. Mest ile yaklaşık 6 kilometre yürünebilmesi veya bırakıldığında dik durabilmesi bu dayanıklılık ve sağlamlığın ölçüsü olarak zikredilir. Mestin topuktan aşağı kısmında, altında veya üstünde ayak parmaklardan üçü girecek şekilde bir deliğin, yarık veya yırtığın bulunmaması, mestin içine su almaması da gerekir. Üzerine deri kaplanmış veya altlarına pençe vurulmuş çorap üzerine mesh edilebilir. Hanefî fakihlerinden Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed, altına pençe vurulmuş olması şartını aramaksızın kalın ve içini göstermeyen dayanıklı keçe ve yün çoraplar üzerine, bir grup fakih ise bu þartlarý da aramayarak çorap üzerine meshedilebileceği görüşündedir. İbadetlerin ve onlara hazırlık mahiyetindeki vecîbelerin yerine getirilmesinde bazı ölçüler belirlemeyi ve imkân dahilinde kolaylık sağlamayı hedefleyen fakihler arasındaki bu tür görüş farklılıkları mükellefe bu görüşlerden istediği tarzda bir kompozisyon oluşturma hakkını vermekten ziyade ihtiyaç halinde kullanılabilecek ruhsatları göstermesi yönüyle önem taşır.

     Abdesti bozan durumlar mest üzerine meshi de bozar. Üzerine meshedilen mestin ayaktan çıkması veya çıkarılması, mestin içine giren suyun bir ayağın yarıdan fazlasını ıslatması, mesh süresinin sona ermesi meshi bozar. Mest üzerine meshin süresi, yolcu olmayanlar için bir gün bir gece (24 saat), yolcular için üç gün üç gecedir (72 saat). Bu süre, mestin abdestli olarak giyilmesinden sonra ilk hadesten yani abdesti bozan ilk durumdan başlar. Bu süre dolduktan sonra, ayaklar su ile yıkanarak abdest alınıp gerekiyorsa mest tekrar giyilmelidir. Öte yandan, ayaklarını yıkamak suretiyle abdestli olan kimsenin bu abdesti devam ettiği sürece mestleri çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestlerin üzerine meshetmek suretiyle abdestli olup mestlerini çıkaran kimse, sadece ayaklarını yıkayarak abdestini tamamlayabilir.

     b) Sargı Üzerine Mesh
     Üzerinde sargı bulunan bir organın abdest alırken su ile yıkanması sağlık açısından zararlı ise, bu sargı çözülmeyip üzerinin meshedilmesiyle yetinilir. Yapılan bu mesh o uzvu hükmen yıkama sayılır. Hatta mesh de zararlı ise ondan da vazgeçilebilir. Sargının çoğunluğunu sadece bir defa meshetmek yeterlidir. Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel olmadığı gibi bu meshin süresi de yoktur. Özür hali devam ettiği sürece sargı üzerine meshedilebilir. Sargı üzerine ikinci bir sargı sarılsa bu sargıya ayrıca meshetmek gerekmez. Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra o sargı değiştirilirse hüküm yine aynı olmakla birlikte yeni sargının meshedilmesi müstehaptır. Üzerindeki ilâç, merhem bulunan yaraların meshi de sargı üzerine mesh hükmündedir. Yaranın iyileşip sargının çıkarılması halinde sargı üzerine yapılan mesh bozulmuş olur. Bu kimsenin şayet abdestli ise, sargı yerini yıkamakla iktifa etmesi mümkün ise de yeniden abdest alması daha yerinde bir davranış olur.
     Doldurulmuş veya kaplanmış dişler de sargılı veya merhemli yara -veya suyun deriye ulaşmasını engelleyen fakat çıkarılması zor olan boya vb.nin bulaştığı organ- gibidir. Suyun kaplama ve dolguya ulaşması yeterlidir.


İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Beşinci Bölüm: Temizlik
III. ABDEST

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞINA, Stajyer Gelirler Kontrolörü, 50 kişi alınacak.

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
STAJYER GELİRLER KONTROLÖRLÜĞÜ
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU


I- SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER
- Sınavı Açan Birim: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
- Görev Yeri: Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı
- Atama Yapılacak Kadro Unvanı ve Sayısı:
Stajyer Gelirler Kontrolörü, 50 kişi
- KPSS Puan Türü ve Taban Puanı: KPSSP57 puan türünden 80 ve daha üzeri puan alanlar.
- KPSS Puanının Geçerlilik Yılı: 27–28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihli Kamu Personeli Seçme Sınavları.

II- SINAV TARİHLERİ VE YERİ
- Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.
- Giriş sınavının yazılı bölümü 26–27 Mart 2011 (Cumartesi ve Pazar Günleri) Ankara’da yapılacaktır.
- Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile yazılı sınavın yapılacağı adres ve sınav saatleri; e-Devlet portalı (www.turkiye.gov.tr), Maliye Bakanlığı (http://www.maliye.gov.tr/), Gelir İdaresi Başkanlığı (www.gib.gov.tr) ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı (http://www.gelkont.gov.tr/) internet sayfalarında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir.
- Sözlü sınav tarihi ve yeri, anılan internet sayfalarında ayrıca ilan edilecektir.
III- SINAVA BAŞVURU ŞARTLARI
- En az 4 yıllık lisans eğitimi veren; Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinden veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurtiçi veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olmak,
ÖSYM tarafından 27–28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSSP 57 puan türünden 80 ve daha üzeri puan almış olmak kaydıyla, başvuruda bulunanlardan en yüksek puanlı 500 kişi içerisinde bulunmak,
(Yukarıda belirtilen 2 KPSS Sınavı birlikte değerlendirilecek olup, 500’üncü sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesindeki nitelikleri haiz olmak,
- Gelirler Kontrolörü olmak için gerekli karakter ve niteliklere sahip olmak (Bu husus Başkanlıkça Gelirler Kontrolörlerine yaptırılacak araştırma ve soruşturma ile saptanır),
- Sınavın açıldığı yılın Ocak ayı başında (01.01.2011 tarihi itibariyle) otuz (30) yaşını doldurmamış olmak,
- Daha önce Stajyer Gelirler Kontrolörlüğü sınavına katılmamış veya en fazla bir kez katılmış olmak,
- Erkek adaylar için askerliğini yapmış, muaf veya erteletmiş olmak,
- Süresi içinde usulüne uygun olarak sınav giriş başvurusunda bulunmuş olmak
- Sağlık durumu açısından Türkiye’nin her yerinde görev ve yolculuk yapmaya elverişli olmak,
- Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmaz.
şartları aranır.


IV- SINAV BAŞVURUSU VE ŞEKLİ
- Başvurular, 07.02.2011 tarihinde başlayıp 28.02.2011 tarihinde sona erecektir.
- Başvurular, “Stj. Gelirler Kontrolörlüğü Giriş Sınavı Başvuru Formu” (bundan sonra “Başvuru Formu” olarak anılacaktır) ile yapılacaktır.
- Başvuru Formu, elektronik ortamda ya da şahsen veya posta yoluyla Başkanlığa iletilebilir.
- Elektronik ortamda başvuru:
- Adaylar, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı internet sitesindeki (http://www.gelkont.gov.tr/) Başvuru Formunu doldurup elektronik ortamda gönderebilirler. Başvuru Formunun doldurulması ve iletilmesine ilişkin açıklamalar internet sayfasında yer almaktadır.
- Başvuruyu elektronik ortamda yapanların, Başvuru Formunun imzalı bir örneğini, en geç yazılı sınav saatinden önce Gelirler Kontrolörleri Başkanlığına veya sınav yetkilisine teslim etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde başvuruları geçersiz sayılarak sınava alınmayacaklardır.
- Şahsen veya posta yoluyla başvuru:
- Başvuru Formu, http://www.gelkont.gov.tr/, adresinden indirilmek suretiyle veya Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı, İstanbul Grubu veya İzmir Grubundan temin edilebilir. (Merkez ve Grup adresleri “Diğer Hususlar” kısmında belirtilmiştir.)
- Başvuru Formu usulünce doldurulduktan sonra “Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı Dikmen Cad. Yeni Hizmet Binası Kat: 8 06100 Dikmen/ANKARA” adresine şahsen veya posta yoluyla süresi içerisinde teslim edilecektir.
- Elektronik ortamda veya postada meydana gelebilecek gecikmelerden dolayı, 28.02.2011 tarihinden sonra Başkanlığa ulaşan başvurular dikkate alınmayacaktır.

V- SINAV KONULARI
- EKONOMİ: Mikro Ekonomi, Makro Ekonomi, Uluslararası Ekonomi, Milli Gelir, Para, Banka ve Kredi, İşletme Ekonomisi,
- MALİYE: Maliye Teorisi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi ve Vergi Hukuku, Kamu Maliyesi, Bütçe,
- HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Hükümler ve İdari Yargı), Medeni Hukuk (Aile Hukuku hariç), Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Genel Hükümler, Şirketler ve Kıymetli Evrak), Ceza Hukuku (Genel Hükümler),
- MUHASEBE: Genel Muhasebe, Şirketler Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi ve Teknikleri.



VI- DEĞERLENDİRME
- Meslek Giriş Sınavında tam not, yazılı sınav konularında ayrı ayrı, sözlü sınavda tek olmak üzere 100’dür. Yazılı sınavı başarmış sayılmak için sınav konularının her birinden alınan notların 50’den, notlar ortalamasının da 65’den aşağı olmaması gerekir.
- Sözlü sınavda, yazılı sınav konuları yanında, adayların genel kültür, zeka, ifade ve kavrayış yetenekleri ile tavır ve hareketleri de göz önünde bulundurulur.
- Sözlü sınavı başarmış olmak için bu sınavda alınan notun 65’den aşağı olmaması gerekir.
- Meslek Giriş Sınavı notu, yazılı sınav notları ortalaması ile sözlü sınav notu toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunur.

VII- SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ
- Giriş sınavının yazılı ve sözlü bölümlerini kazanan adayların listesi Maliye Bakanlığı http://www.maliye.gov.tr/, Gelir İdaresi Başkanlığı http://www.gib.gov.tr/ ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı http://www.gelkont.gov.tr/ internet sitelerinde ilan edilecektir.
- Gerekçeleri belirtilmek kaydıyla, sınav sonucuna yazılı olarak Gelirler Kontrolörleri Başkanlığına itiraz edilebilir.

VIII- DİĞER HUSUSLAR
- Sınavda kimlik tespitini sağlamak için nüfus cüzdanını veya sürücü belgesini aday üzerinde bulunduracaktır.
- Gelirler Kontrolörlüğü mesleği hakkında ayrıntılı bilgi http://www.gelkont.gov.tr/ adresinden temin edilebilir.
- Sınavla ilgili olarak Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı 0312 415 38 95 – 415 38 96 no’lu telefonlarından bilgi temin edilebilir.
- Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
- Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler, sınavı kazanmış olsalar bile, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler.

ADRES BİLGİLERİ:
- Başkanlık: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı
Dikmen Cad. Yeni Hizmet Binası Kat: 8

06100 Dikmen/ANKARA

- Ankara Grubu: Mithatpaşa Cad. No:15 ANKARA
- İstanbul Grubu: Büyükdere Cad. No: 189 4. Levent/İSTANBUL
- İzmir Grubu: Cumhuriyet Bulvarı No: 65 Konak /İZMİR

TÜRK EXIMBANK'a 40 Uzman Yardımcısı Alınacak...

TÜRK EXIMBANK
TÜRKİYE İHRACAT KREDİ BANKASI A.Ş.
UZMAN YARDIMCISI GİRİŞ SINAVI DUYURUSU


1. GENEL
Bankamıza, giriş sınavı ile 40 adet uzman yardımcısı alınacaktır.

2. GİRİŞ SINAVI ŞARTLARI
Sınava başvuracak adayların aşağıdaki koşulları yerine getirmesi gereklidir:
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
b) En az dört yıllık eğitim veren siyasal bilgiler, hukuk, iktisadi ve idari bilimler, işletme ve mühendislik fakülteleri ile üniversitelerin matematik bölümlerinden veya bunlara denkliği T.C. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından onaylanmış yabancı fakülte ve yüksek okullardan mezun olmak,
c) YÖK'e bağlı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 2009 ve/veya 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarında (KPSS);
• İktisat alanında, KPSSP-28 puan türünden alınacak 13 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (130) kişi içerisinde bulunmak,
• İşletme alanında, KPSSP-29 puan türünden alınacak 14 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (140) kişi içerisinde bulunmak,
• Hukuk alanında, KPSSP-79 puan türünden alınacak 4 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (40) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Hukuk Fakültesi mezunları kabul edilecektir),
• Çalışma Ekonomisi alanında, KPSSP-46 puan türünden alınacak 2 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (20) kişi içerisinde bulunmak,
• Endüstri Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 3 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (30) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Endüstri Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Bilgisayar Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 2 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (20) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için Bilgisayar Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Makine Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 1 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (10) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Makine Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Matematik alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 1 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (10) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Matematik bölümü mezunu olanlar kabul edilecektir).
d) İyi derecede İngilizce bilmek, (KPSS İngilizce Yabancı Dil Testinden en az 42 doğru yapmak, KPDS İngilizce yabancı dil testinde en az 70 puan veya girilen TOEFL (İngilizce) sınavının en yüksek puanının en az % 50'si oranında puan aldığına dair ve son iki yıl içinde yapılan sınavlara ait geçerliliği olan bir belgeye sahip olmak),
e) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
f) Erkek adayların askerlik ile ilişiği olmaması (müracaat tarihinde en az 1 yıl tecilli olmak),
g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
h) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek bir hastalığı bulunmamak,
i) Diğer resmi kurum ve teşekküllere mecburi hizmet yükümlülüğü bulunmamak veya mecburi hizmet borcunu ödemeyi kabul etmiş olmak,
j) Sınavın yapıldığı yılın ocak ayının ilk gününde 30 yaşını doldurmamış bulunmak, k) Bankamız uzman yardımcılığı giriş sınavında daha önce 2 defa başarısız olmamak.

3. BAŞVURU
Türk Eximbank Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı için başvurular, 4'üncü maddede belirtilen belgelerle birlikte, 18.02.2011 günü mesai bitimine (Saat 17:30) kadar şahsen veya "Türk Eximbank Personel Müdürlüğü Müdafaa Cad. No:20 2. Kat 06100 Bakanlıklar/ANKARA" adresine posta yoluyla (iadeli taahhütlü) yapılacaktır.
18.02.2011 tarihinden sonra yapılacak başvurular dikkate alınmayacaktır. Posta yoluyla yapılan başvurularda, başvuru için istenen belgelerin Banka Haberleşme Müdürlüğüne en geç 18.02.2011 tarihine kadar teslim edilmesi gerekir. Postadaki gecikmeler kabul edilmez.

4. BAŞVURU BELGELERİ
Giriş sınavına başvuru, Genel Müdürlükten veya Bankanın internet sayfasından temin edilecek Başvuru Formu ve aşağıda istenecek belgelerle birlikte yapılır.
a) T.C. Kimlik Numarası beyanı,
b) Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuç belgesinin sureti,
c) Yükseköğretim kurumu diploması veya mezuniyet belgesinin aslı ve sureti (Belgenin aslı görüldükten sonra iade edilecektir),
d) KPSS İngilizce yabancı dil testinden en az 42 doğru yaptığına, KPDS İngilizce yabancı dil testinde en az 70 puan veya girilen TOEFL sınavının en yüksek puanının en az % 50'si oranında puan aldığına dair bir belgenin aslı ve sureti (Belgenin aslı görüldükten sonra iade edilecektir),
e) 2 adet yeni çekilmiş 4,5 X 6 ebadında fotoğraf.
Başvuru şartlarına uymayanlar sınava kabul edilemezler. Başvuru belgelerinde gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar ile gerçeğe aykırı belge verenlerin sınavları geçersiz sayılır ve atamaları yapılmaz, yapılmış olsa dahi iptal edilir.

5. SINAV ŞEKLİ
Sınav, yazılı (klasik) ve sözlü olmak üzere iki aşamada yapılacaktır. Yazılı sınav iktisat, işletme, hukuk, çalışma ekonomisi, bilgisayar mühendisliği, endüstri mühendisliği, makine mühendisliği ve matematik olmak üzere 8 farklı alanda yapılacaktır.
Adaylar başvuru alanlarına göre sınava gireceklerdir.
Yazılı sınav 100 tam puan üzerinden değerlendirilecek, yazılı sınav notu ve ilgili KPSS notu ortalamasına göre alan notu hesaplanacak ve en yüksekten en düşüğe doğru sıralama yapılacaktır. Bu sıralama dikkate alınarak her alan için Madde 2'nin c şıkkında ayrı ayrı belirtilen istihdam edilecek uzman yardımcısı sayısının 4 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır.
Yapılan sözlü sınavda alınan puan, alan puanı ağırlıklandırılarak adayın nihai başarı puanı belirlenecektir.
Sınav sonuçlarında;
Alan puan ağırlığı %70 (KPSS ve yazılı sınav notlarının ortalaması)
Sözlü sınav ağırlığı %30'dur.
Toplamda en yüksek puan alan adaydan başlanarak her alanda alınacak sayı kadar uzman yardımcısı sınavda başarılı kabul edilecektir. Ayrıca uygun görülen miktarda yedek aday belirlenecektir.

6. SINAV KONULARI
Sınav konuları aşağıda belirtilmiştir:
a) İktisat Alanı: Mikro - Makro İktisat, Uluslararası İktisat, Türkiye Ekonomisi, Maliye Politikası, Para-Banka,
b) İşletme Alanı: Temel İşletme Kavramları, İşletme Yönetimi, Üretim ve Finans Yönetimi, İşletme Finansmanı, Mali Tablolar Analizi, Muhasebe,
c) Hukuk Alanı: Hukukun Temel İlkeleri, İdare Hukuku (Genel Hükümler-İdari Yargı), Medeni Hukuk (Aile Hukuku ve Miras Hükümleri Hariç), Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Ticari İşletme, Şirketler Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku, Sigorta Hukuku), İcra ve İflas Hukuku, İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku,
d) Endüstri Mühendisliği Alanı: Yöneylem Araştırması, Sistem Analiz ve Tasarımı, Üretim Yönetim Sistemi, Üretim Planlaması, Yönetim Bilgi Sistemleri, Finansal Muhasebe,
e) Bilgisayar Mühendisliği: Bilgisayar Programlama, Bilgisayar Ağları, İşletim Sistemleri, Veri Tabanları
f) Makine Mühendisliği Alanı: Dinamik, İmalat, Termodinamik, Isı Transferi, Akışkanlar Mekaniği, Kontrol.
g) Çalışma Ekonomisi: Çalışma Ekonomisi, Endüstriyel İlişkiler, Temel İktisat, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
h) Matematik Bölümü: Temel Matematik, Lineer Cebir, Diferansiyel Denklemler, Diferansiyel Geometri, Olasılık ve İstatistik, Bilgisayar Programlama, Nümerik Analiz

7. SINAV TARİHİ VE YERİ
Yazılı Sınav, 05.03.2011 tarihinde, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dersliklerinde yapılacaktır.
Yazılı sınava katılabileceklere sınav giriş belgesi verilecektir. Sınav giriş belgesi olmayan adaylar sınava alınmayacaklardır. Adaylar sınavda, sınav giriş belgesi ile birlikte resimli nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport belgelerinden birini ibraz etmek zorundadırlar.
Yazılı sınavı kazanan ve sözlü sınava katılacak adayların isimleri ile sözlü sınav tarihleri Türk Eximbank internet sitesinde ve Genel Müdürlükte ilan edilecektir.

8. KAZANANLARIN İLANI VE ATANMASI
Sınavda başarılı olanların isimleri, başarı sıralamasına göre, öngörülen sayıda asıl aday ve aynı sayıda yedek aday Türk Eximbank internet sitesinde ve Genel Müdürlükte ilan edilecektir. Ayrıca kesin sonuçlar ve istenecek belgeler sınavı kazanan tüm adaylara 15 gün içinde yazılı olarak bildirilecektir.
Giriş sınavını kazanan uzman yardımcısı adaylarının atanmaları için, sınav sonuçlarına ait bildirimin kendilerine ulaştığı tarihten itibaren 15 günlük süre (her durumda sınav sonuçlarının ilan edildiği tarihten itibaren 30 gün) içinde Türk Eximbank Personel Müdürlüğüne başvurmaları gereklidir. Atama işlemlerinin yapılması için kendilerine bildirilen bu süre içinde geçerli bir mazereti olmadığı halde başvuruda bulunmayanların atama işlemleri yapılmaz. Bu durumda, gelmeyen adayların yerine yedek adaylar çağrılır.
Yapılacak sınavlar sonucunda yukarıda yer alan uzman yardımcısı sayısı kadar adayın sınavda başarılı olmaması halinde, Banka, bu bölümler arasında, ihtiyaca göre sayısal düzenleme yapmaya yetkilidir ve başarılı aday sayısı ilan edilen kadro sayısından az olduğu takdirde sınav duyurusunda ilan edilenden daha az sayıda Uzman Yardımcısı alma hakkı saklıdır.

9. BİLGİ
Sınavla ilgili her türlü bilgi, Türk Eximbank internet sayfası (http://www.eximbank.gov.tr/) ve 0312 4186037 nolu telefondan edinilebilir.

Türkiye Taşkömürü Kurumu, Teftiş Kurulu Başkanlığına 4 Müfettiş alınacak...

Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü
Teftiş Kurulu Başkanlığından

MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI
Kurumumuz Merkez Teşkilatı Teftiş Kurulu Başkanlığında görevlendirilmek üzere, yarışma sınavı ile, 4 adet (2 İdari, 2 Teknik) Müfettiş Yardımcısı alınacaktır.

1) SINAVA GİRİŞ KOŞULLARI:
a) Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinde yazılı koşulları taşımak,
b) Ocak 2011 tarihinin birinci gününde 30 yaşını doldurmamış olmak,
c) Adaylardan;
Müfettiş Yardımcısı (İdari) kadrosuna başvuracaklar için; En az dört yıllık lisans eğitimi veren Hukuk, İktisat, Siyasal Bilgiler, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri,
Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrosuna başvuracaklar için; Kurumun teknik yapısına uygun Mühendis yetiştiren en az dört yıllık lisans eğitimi veren Maden ve Makine Mühendislik Fakülteleri,
veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yerli ve yabancı eğitim kurumlarından birini bitirmiş olmak,
d) Tutum ve davranışları yönünden müfettiş yardımcılığına engel bir durumu bulunmamak,
e) ÖSYM tarafından 27-28 Haziran 2009, 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonucuna göre;
Müfettiş Yardımcısı (İdari) kadrosuna başvuracak adaylar için; KPSS 89 puan türünde 75 ve daha yüksek puan almış olmak ve başvuran adaylar arasında ilk 40 kişi arasında yer almak (Eşit puan almaları nedeniyle 40. sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağırılacaktır)
Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrosuna başvuracak adaylar için; KPSS 1 puan türünde en az 80 puan ile birlikte, KPSS Yabancı Dil Testinde en az 36 (otuzaltı) doğru cevabı bulunmak ya da Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavından (KPDS) en az 60 (altmış) puan almış olmak ve başvuran adaylar arasında ilk 40 kişi arasında yer almak (Eşit puan almaları nedeniyle 40. sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağırılacaktır)
2) GEREKLİ BELGELER :
a) Yazılı Sınav Öncesi İstenen Belgeler:
- 2 Adet Vesikalık Fotoğraf
- Adayın başvurduğu kadroyu belirten Aday Başvuru Formu (http://www.taskomuru.gov.tr/ adresinden temin edilebilir),
- Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sonuç belgesinin aslı veya kurumca onaylı sureti ya da bilgisayar çıktısı, (Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrolarına başvuracaklar için varsa KPDS sonuç belgesi aslı veya onaylı örneği),
- Diploma veya mezuniyet belgesinin aslı veya Kurumca onaylı sureti,
b) Sözlü Sınav Öncesi İstenen Bilgi ve Belgeler:
- T.C Kimlik numarası beyanı,
- Sağlıkla ilgili olarak görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu bulunmadığına dair yazılı beyanı,
- Erkek adayların askerlikle ilişiği olmadığına dair yazılı beyanı,
- 4 adet vesikalık fotoğraf,
- Sabıka kaydına ilişkin yazılı beyanı,
- Özgeçmişi,
3) YAZILI SINAV ŞEKLİ VE KONULARI:
a) Müfettiş Yardımcısı (İdari) Sınavına Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri mezunları arasından seçilecek adaylar için;
HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Esaslar, İdari Yargı), Ceza Hukuku (Genel Esaslar, Millete ve Devlete Karşı Suçlar), Medeni Hukuk (Genel Esaslar ve Ayni Haklar), Borçlar Hukuku (Genel Esaslar), Ticaret Hukuku (Genel Esaslar ve Kıymetli Evrak), İcra ve İflas hukuku (Genel Esaslar), İş Hukuku,
İKTİSAT: İktisat Teorisi, İktisadi Düşünceler, Para-Banka, Kredi ve Konjonktür Teorileri, Milli Gelir, Uluslar arası İktisadi İlişkiler ve Kuruluşlar, İşletme Denetimi ve Finansal Yönetim,
MALİYE: Genel Maliye Teorisi ve Maliye Politikası, Türk Vergi Kanunlarının Esasları, Kamu Giderleri, Bütçe Teknikleri ve Türleri,
MUHASEBE: Genel Muhasebe, Sınai Muhasebe, Bilanço Analizleri ve Teknikleri,
MATEMATİK: Matematik, Ticari Hesap, İstatistik,
Konularında yazılı sınav yapılacaktır. Hukuk ve Muhasebe sınavları klasik, İktisat, Maliye ve Matematik sınavları test usulü ile gerçekleştirilecektir.
b) Müfettiş Yardımcısı (Teknik) sınavına Maden ve Makine Mühendislik Fakülteleri mezunları arasından seçilecek adaylar için
HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Esaslar), Ceza Hukuku (Genel Esaslar, Millete ve Devlete Karşı Suçlar) , İş Hukuku ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Mevzuatı,
MATEMATİK: Matematik, Ticari Hesap, İstatistik,
KOMPOZİSYON: Enerji Sektörü veya Türkiye Taşkömürü Kurumunun çalışma konuları hakkında,
yazılı sınav yapılacaktır. Hukuk ve Kompozisyon sınavları klasik, Matematik sınavı test usulü ile gerçekleştirilecektir.
4) BAŞVURU ŞEKLİ VE SÜRESİ:
Sınava katılmak için 2. madde (a) bendinde Yazılı Sınav Öncesi İstenen Belgeler başlığı altında yer alan belgelerin en geç 18 Şubat 2011 Cuma günü 17.00’a kadar 5. maddedeki başvuru adresine elden veya posta ile teslim edilmesi gerekmektedir. Bu tarihten sonra yapılacak başvurular ile postadaki gecikmeler ve eksik veya geçersiz belgelerle yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.
5) BAŞVURU ADRESİ :
Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayla Mahallesi, Bağlık Caddesi, İhsan Soyak Sokak , No:2 67090 ZONGULDAK
6) BAŞVURULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINAVA ÇAĞRI:
Başvuruda bulunan adaylardan puan sırası en yüksek olanlardan başlamak üzere, 2 İdari Müfettiş Yardımcısı için 40, 2 Teknik Müfettiş Yardımcısı için 40 olmak üzere toplam 80 aday yazılı sınava çağırılacaktır. (Eşit puan almaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağrılacaktır).
Yazılı sınava girmeye hak kazanan adaylar Kurumun www.taskomuru.gov.tr internet adresinde ilan olunacak ve bu adayların adreslerine fotoğraflı Sınava Giriş Adaylık Belgesi iadeli taahhütlü mektup ile gönderilecektir.15 Mart 2011 Salı gününe kadar Sınava Giriş Belgesi kendilerine ulaşmayan adayların, bu belgenin bir suretini TTK Teftiş Kurulu Başkanlığından temin etmeleri gerekmektedir. Sınava girecek adaylar; Sınava Giriş Adaylık Belgesi ile birlikte T.C. Kimlik numaralarını içeren nüfus cüzdanı veya sürücü belgesini de yanlarında bulunduracaklardır. Sınava giriş belgesini yanında bulundurmayan, yukarıda belirtilen tarihe kadar kendisine ulaşmadığı halde bu belgeyi temin etmemiş olan adaylar, sınava alınmayacaktır.
7) YAZILI SINAV TARİHİ VE YERİ:
Yazılı sınav; 20 Mart 2011 Pazar günü Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Merkez Kampüsü İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde 09.00-12.00 ile 14.00-17.00 saatleri arasında yapılacaktır.
Ayrıca, sınav yeri ve saati yazılı sınava katılmaya hak kazanan adaylar ile birlikte www.taskomuru.gov.tr internet adresinde duyurulacak ve bu adaylara gönderilecek Sınava Giriş Belgesinde belirtilecektir.
8) YAZILI SINAV DEĞERLENDİRMESİ:
Yazılı sınavda başarılı sayılabilmek için her konudan 100 tam puan üzerinden 60’dan az olmamak üzere ortalama 65 puan almak gerekir. Başarılı olanların fazla olması halinde, her grupta en yüksek puan alandan başlamak üzere ilan edilen 2 İdari Müfettiş Yardımcısı boş kadro sayısının iki katı olan 4 aday, Teknik Müfettiş Yardımcısı boş kadro sayısının iki katı olan 4 aday olmak üzere toplam 8 aday sözlü sınava girmeye hak kazanır. Sözlü sınava girmeye hak kazanan en düşük puana sahip aday ile aynı puanı alan adaylar arasından yabancı dil notu yüksek olan aday tercih edilir. Bu durumun da eşitliği halinde yabancı dil notu eşit olan adayların tümü çağrılır.
9) YAZILI SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI:
Yazılı sınavda başarılı olan adayların listesi 28 Mart 2011 Pazartesi günü Sınav Kurulunca TTK Genel Müdürlüğü Haberleşme (Muhaberat) hizmet binasının girişine asılacak ve ayrıca Kurumun www.taskomuru.gov.tr internet adresinde duyurulacaktır. Kişilere ayrıca tebligat yapılmayacak olup, bu duyurular tebligat yerine geçerli sayılacaktır.
10) SÖZLÜ SINAV:
Yazılı sınavı kazananlar sözlü sınava çağrılırlar. Sözlü sınavın tarihi ve yeri, sözlü sınava katılmaya hak kazanan adayların listesi ile birlikte ilan edilen tarih ve yerde yapılacak olup; bu sınavda adayların, yazılı sınav konuları ve genel kültür konuları ile muhakeme ve konuşma yetenekleri de değerlendirilir.
Sözlü sınavda başarılı sayılabilmek için sınav kurulu üyelerinin her birinin 100 tam puan üzerinden verdiği notlar ortalamasının 65’ten aşağı olmaması şarttır. .
Müfettiş Yardımcılığına giriş sınav notu; yazılı ve sözlü sınav notlarının ortalamasıdır.
11) SINAV SONUÇLARINA İTİRAZ
Sınav sonuçları kendilerine tebliğ edilenler, tebliğ tarihinden başlayarak 7 takvim günü içinde dilekçe ile başvurmak suretiyle sınav sonuçlarına itiraz edebilirler.
Başvuru ve işlemler sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulundukları tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz, atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir. Bu kişiler hiçbir hak talep edemezler ve haklarında, Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.

03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avan...