18 Aralık 2018 Salı

Bakara Sûresi 254. Ayet'i Kerimenin Meali ve Tefsiri

Bakara Sûresi'nin
254. Ayet-i Kerimenin
Meali ve Tefsiri
  • Bakara Suresi 254. Ayet-i Kerimenin Meali
     "Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan Allah’ın size verdiklerinden O’nun için harcama yapın. Kâfirler zalimlerin ta kendileridir."
  • Yukarıdaki Ayet-i Kerimenin Tefsiri
     İnsanlar dünyada bir şeye ihtiyaç duyduklarında ya bunu satın alırlar ya dostlarından karşılıksız temin ederler ya da bir yabancıdan –araya bir dostu veya tanıdığı koyarak– elde ederler. Âhirette bu üç imkândan hiçbiri mevcut değildir. Orada kulun muhtaç olduğu geçer akçe dünya hayatında yaptığı hayırlardır, Allah rızâsı için yapılan harcamalardır, âhirette biçmek için dünya tarlasına ekilen tohumlardır.
     “Allah için harcama” şeklinde çevirdiğimiz infak “O’nun rızâsı dışında bir karşılık beklemeden harcamak” demektir. Bu ibadet maksadıyla ve usulüne uygun olarak yapılırsa zekât olur, sadaka olur, kurban olur; aile ve akrabaya yönelik olursa nafaka olur. Hâsılı burada infak geniş mânada kullanılmış, yalnızca savaşa gidenlere veya yoksullara yapılacak harcama ve yardım kastedilmemiştir.
     Âhirette kulların amel defterleri dolu olursa (dünyada iken ibadet ve infak yapmış olurlarsa) o amellerin (geçer akçelerin) alacağı değerli şeyleri alırlar. Amel defterleri boş olursa dostluk ve şefaatle işlerini yürütemez, ihtiyaçlarını gideremezler. Çünkü orada aracılık ve şefaat Allah’ın iznine bağlıdır, özel durumlara mahsustur ve ortada adalet terazisi (mîzân) vardır.
     “... şefaatin olmadığı” ifadesinden, bunu kayıtlayan ve açıklayan naslar olmasaydı, “âhirette hiçbir aracılığın ve şefaatin olmayacağı” sonucu çıkarılırdı. Halbuki hemen bunu takip eden âyette “Allah’ın izniyle şefaatin olabileceği” ifade edilmiştir. Ehl-i sünnet’e göre âhirette Allah Resulü’nün ümmetine şefaati olacaktır; bu husus birçok âyet ve hadiste bildirilmektedir (bk. Bakara 2/48). Hz. Peygamber’den başka genel olarak peygamberler, melekler, şehidler, Kur’an ve müminlerin şefaatlerine de izin verileceğine, bunların da bazı kimseler için şefaatçi olacaklarına dair hadisler vardır (Buhârî, “Tevhîd”, 24; Müslim, “Îmân”, 302; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 28; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’an”, 1).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 397
[​IMG]
    Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı
    kuran yolu tefsiri ile ilgili görsel sonucu

    7 Aralık 2018 Cuma

    Rüya İle SosyoPsikoloji Köşesi //*\\ SOSYOPSİKOLOJİYE GİRİŞ


    besmele hareketli resimli ile ilgili görsel sonucu
    SOSYOPSİKOLOJİYE GİRİŞ
         Alemlerin Rabbi ve her biri bir alem olan alimlerin Rabbi’ne hamd-ü sena…
         Alemlere Rahmet olan Peygamber Efendimize salat ve selam olsun...

         Gönül Erleri Mail Gurubu Ailesi'nin değerli üyesi; Allah-u Teala'nın selamı, bereketi ve mağfireti üzerinize olsun...

         Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; benim için bu günün heyecan verici özel bir anlamı var... Tevafuk bu ya, bugün (yani 12 Aralık) küçük oğlum Abdullah Enes'in 15. doğum günü ve benim de Gönül Erleri'ne özel SosyoPsikolojik yazılar yazmaya başladığım gün...
         Gönül Erleri Mail Gurubu; benim tam dokuz senedir üyesi olduğum, harika bir mail trafiği olan ve çok güzel faaliyetler düzenleyen çok büyük bir aile... Böylesi güzel bir topluluğa özel yazılar yazmamı rica eden Gönül Erleri Genel Koordinatörü AbdulMevla kardeşimizi kırmayarak yazmayı kabul ettim. Çünkü biliyorum ki hatalarımı kapatacak, belki uyaracak çok samimi bir gurupla muhatabım. Yine de sürçi lisan edersem şimdiden affınıza sığınıyorum...

    hoÅŸcakal veda ile ilgili görsel sonucu     Bu yazıların sizler için verimli olacağını düşünüyorsanız, her ayın 12 sinde yeni yayınlanacak yeni yazılarımı siz de takip edin. Bugünkü ilk konumuzun; biraz tanım ve bilgi içerikli, ısınma yazısı olmasını istedim... Bundan sonrakiler ise biraz sizin değinmemizi istediğiniz konular, biraz benim katkılarımla oluşsun... İnşAllah hep birlikte, her ayın bir günü verimli bir 10-15 dakika geçirelim... Tevfik Allah'u Teala'dan, vesselam...

         * Yeni evli genç bir mimar iyi bir burs kazanır. Altı ay sureyle dünyada mimari eserleri gezip görecek, bilgi ve öngörüsünü artıracaktır. Ailesiyle vedalaşıp yola çıkar. Ancak kısa bir süre sonra, onlardan ayrılamayacağını düşünerek geri döner. Duygusal olarak aslında uzak yaşamanın zorluğunu hisseden mimar, kazandığı bursun tüm ailesinin yol masraflarını  karşılamaya yetmeyeceğinden bursu da iade eder...

    başarmak ile ilgili görsel sonucu     * Liseli bir öğrenci iki yıldan beri büyük bir azimle derslerine çalışmaktadır. Nihayet çalışmalarının semeresini görür ve tıp fakültesini kazanır. Böylece genç yaşta kaybettiği babasına verdiği, doktor olma sözü yerine getirmiştir.

         Şimdi, konumuz olan sosyal psikolojiyi bu iki örnek üzerinden somutlaştıralım.

         Temelde sosyal psikoloji, sosyoloji ve psikolojinin ortak noktasını teşkil eden insanı ve davranışlarını inceler.
         Yukarıdaki iki hikayede geçen olayların ortak yanları nelerdir? Genç mimar ailesine bağlılığı nedeniyle son derece zor kazanılacak bir bursu geri çevirmiştir. İkinci örnekte ise; liselinin babasına verdiği söz, hayatının yönünü belirlemiştir…
         Bu örneklerden hareketle düşünelim. İnsanlar arası ilişkilerimizi belirleyen, yönlendiren ve bu yönde davranış üreten faktörler nelerdir?
         Bu iki örnekte de bir ortak nokta daha var. Kişiler; rasyonel bir davranıştan ziyade heyecanlarına ve duygularına kapılmış görünmekteler... Tüm insanlar böyle midir?
         Evet hepimiz diğer insanlardan etkileniriz ve buna sosyal psikolojide ‘SOSYAL ETKİ‘ olarak adlandırırız.
         Sosyal etki; diğer insanların söylediklerinin, eylemlerinin ya da yalnızca varlıklarının, düşüncelerimiz, duygularımız, tutum ya da davranışlarımız üzerinde yaptığı etkidir. Yani bireyin olaylara, karşılaştığı durumlara tepkileri, davranışlarının oluşumunda kendi duygu ve düşünceleri tek başına bir neden oluşturmayabilir. Çoğu zaman bireyin sosyal çevresi davranışların oluşumunda çok önemli bir fonksiyon göstermektedir.

    sosyal psikoloji ile ilgili görsel sonucu     Bütün bu tanımlamalardan yola çıkıp kendi yaşantımıza baktığımızda insan olarak toplumsal bir varlık oluşumuzu ve başka bireylerle ilişkiler kurarak gelişimimizi sürdürdüğümüzü daha iyi anlarız. Sosyal ilişkiler, bireyin; arkadaş, komşu, meslektaş gibi diğer bireylerle oluşturdukları etkileşimler olarak tanımlanır. Bu etkileşimler tartışma, kıskançlık, sırların ifşası, sözünde durmama gibi olumsuz özellikleri yanında, sevgi, doyum, rehberlik ve yardımlaşma gibi olumlu duyguları da ortaya çıkartacak özellikleri içerisinde barındırır. Olumlu ilişkiler bireylere sevgi, yakınlık ve rehberlik sundukları için bireyleri mutlu etmektedir. Yapılan araştırmalarda mutlu bireylerin daha fazla sosyal ilişkileri olduğu görülmüştür.
         Aslında bütün bu araştırmaların ve bilimin tek ortak amacı vardır; İNSAN..!
         İnsan sosyalin en üstü olduğu gibi, varlıkların da en üstünüdür. İnsan topluma eklemlenme sürecinde her şeye bir yorum ve anlam getirme telaşı içindedir. Bu; anlamlandırma, algılama, yeterlik, dış dünyayı görme, izleme şeklinde gerçekleşir. Algıladığı bilgiler ışığında sosyalleşen insan hemen hemen tüm davranışlarını öğrenme yoluyla gerçekleştirir. Bilgi ve becerilerin elde edilmesiyle, aitlik duygusu yaşadığı toplumda kendine daha yaşanılır bir alan oluşturur...

         Gönül Erleri için kaleme aldığım bu ilk yazımda, sosyal ve psikolojinin birbiriyle olan ilişkisini ve davranışlarımıza olan yansımasını anlatmaya çalıştım. Yazımı sonlandırmadan önce ilmin kaynağı olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) in (bütün toplumların en büyük mühendisi, psikolog, sosyolog, vs..) birkaç tavsiyesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

    * "Sizden biriniz kendiniz için istemediğini kardeşi içinde istemediği sürece gerçek mümin olamaz."

    * "İman etmediğiniz sürece cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmediğiniz sürece de iman etmiş sayılmazsınız."

    * "Müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir."

         Hayırlar feth olsun, şerler def olsun… Ahir ve akıbetimiz hep hayır üzere olsun... Büyüklerin duası ve himmeti hep üzerinize olsun...

         Sevgi, saygı ve selamet ile...
    Rüya Şahinoğlu
    [​IMG]

    6 Aralık 2018 Perşembe

    KELİMELER ~ KAVRAMLAR: YED

    KELİMELER ~ KAVRAMLAR
    YED
    (اليد)

         Kudret, mülkiyet, hâkimiyet mânasında Allah’a nisbet edilen zâtî sıfatlardan biri.
         Sözlükte “el” anlamındaki yed mecaz ve kinaye yoluyla “güç-kudret, mülkiyet, hâkimiyet, nimet-lutuf, yardım-destek” gibi mânalara gelir (Lisânü’l-Arab, “ydy” md.; Kamus Tercümesi, IV, 1238-1239). Kelime sekizi müfred, üçü tesniye, biri çoğul kalıbında on iki âyette Allah’a nisbet edilir (M. F. Abdülbâki, el-Mucem, “yed” md.). Bu âyetlerde belirtildiğine göre yahudiler Allah’ın elinin sıkı olduğunu iddia edince Cenâb-ı Hak, “İki eli de açıktır” ifadesiyle geniş cömertliğini beyan etmiş (el-Mâide 5/64), Hudeybiye Antlaşması’nda Allah’ın elinin (destek ve himayesinin) biat eden ashabın ellerinin üzerinde bulunduğu belirtilmiş (el-Feth 48/10), bunun yanında Allah Teâlâ semayı kendi elleriyle (kudretiyle) yarattığını, bütün hükümranlığın yanı sıra hayır ve lutfun da kendi elinde olduğunu ve bunları dilediğine vereceğini bildirmiştir (ez-Zâriyât 51/47; el-Mü’minûn 23/88; Âl-i İmrân 3/26, 73).
         Yed kelimesi çeşitli hadis rivayetlerinde de Allah’a nisbet edilir. Hadislerde Allah’ın iki elinin de sağ el (hayırlı, lutfedici) olduğu ifade edilmiş (Müslim, “İmâre”, 18), O’nun yardım elinin ve himayesinin cemaatin üzerinde bulunduğu (İbnü’l-Esîr, s. 1007), müminin sadaka niyetiyle verdiği bir hurmayı Uhud dağı büyüklüğüne ulaşıncaya kadar elinde çoğalttığı (Müsned, II, 418), Âdem’i eliyle (bizzat) yarattığı ve Tevrat’ı eliyle (bizzat) yazdığı kaydedilmiştir (Müsned, I, 281; II, 248; Buhârî, “Enbiyâ”, 3). Kur’ân-ı Kerîm’de sözlük anlamı “sağ, sağ el”; “güç-kudret, kemal”; “hayır, uğur” olan yemîn kelimesi (Lisânü’l-Arab, “ymn” md.) zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmekte (ez-Zümer 39/67; el-Hâkka 69/45), aynı kelime hadis rivayetlerinde de yer almaktadır (Müsned, II, 242, 313, 500; Müslim, “İmâre”, 18; Tirmizî, “Tefsîr”, 5/3; İbn Mâce, “Muķaddime”, 133; İbnü’l-Esîr, s. 1010). Yine Kur’an’da sözlük anlamı “almak, tutmak, avucunda tutmak, sahip olmak”, “daraltmak” olan kabz kavramı Allah’a nisbet edilmekte (el-Bakara 2/245; el-Furkan 25/46), aynı kavram hadislerde de geçmektedir (Wensinck, el-Mucem, “ķbz” md.). Bu kavramın yer aldığı âyetlerdeki mânası “Allah’ın rızkı daraltması” ve “gölgeyi murat ettiği yöne çekmesi” şeklindedir. Kabza ile yemîn kelimelerinin geçtiği âyette ise (ez-Zümer 39/67) kıyamet gününde bütün yeryüzünün Allah’ın kabzasında (mülkiyet ve hâkimiyetinde, Mâtürîdî, XII, 368-371) ve göklerin de sağ eliyle (kudret) dürülmüş olacağı beyan edilmektedir (krş. Lisânü’l-Arab, “kbz” md.).
         Naslarda Allah’a nisbet edilen yed, yemîn ve kabz kavramlarının anlamı hakkında âlimler farklı görüşler ileri sürmüştür. Bu kavramların hakikat mânasında olup naslarda belirtildiği gibi Allah’ın iki elinin bulunduğunu ileri süren ve sayıları çok az olan Müşebbihe ile Mücessime bir yana (Beyhaki, s. 417; İbnü’l-Cevzî, s. 12-13), aralarında bazı farklılıklar bulunmakla birlikte Selefiyye ile kelâmcılar meseleye dair bazı yorumlar ortaya koymuştur.
         1. Yed, yemîn ve kabz Allah’ın keyfiyeti bilinmeyen zâtî sıfatlarıdır. Bunlara yaratıklarınkine benzeyen “el” anlamı verilemeyeceğinde şüphe yoktur; bununla birlikte zâhirî mânaları dışında “kudret, nimet, yardım” gibi mecazi anlamlar da yüklenerek te‘vil edilemez. Zira böyle bir te’vil dil bilimi açısından tutarlı görünmez. Meselâ Allah’ın Âdem’i iki eliyle yarattığını ifade eden âyete, “Âdem’i iki kudreti veya iki nimetiyle yarattı” mânası verilemez. Yahudilerin, “Allah’ın eli sıkıdır” şeklindeki iddialarına karşılık, “Aksine O’nun iki eli de açıktır” buyurulması da (el-Mâide 5/64) O’nun zâtına iki el nisbet edilmesi gerektiğini kanıtlar. Bu sebeple Allah’ın, yaratıkların eline benzemeyen ve zâtının bir parçasını teşkil eden organ anlamına gelmeyen iki elinin bulunduğuna inanmak icap eder. Nitekim hayat, ilim gibi ilâhî sıfatlarda da “yaratıkların sıfatına benzemeyen” kaydı konulmaktadır. Allah’a sol el nisbet edilmez, çünkü sol el eksiklik ve güçsüzlük anlamı taşır. Hadiste yer alan, Allah’ın iki elinin de sağ el olduğuna ilişkin beyanlar da bunu göstermektedir. Yine hadiste yer alan, kıyamet günü Allah’ın yerküreyi bir eline, gökleri de diğer eline alacağına dair ifade de bunu ortaya koymaktadır. Selefiyye’ye mensup âlimlerle Ebû Hanîfe ve Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî gibi bazı kelâmcılar bu görüştedir (İbn Huzeyme, I, 193-198; Eş’arî, s. 125-140; Beyhaki, s. 416-419; Beyzâvî, s. 190; Beyâzîzâde, s. 186).
         2. Naslarda Allah’a atfedilen yed, yemîn, kabza ve kef gibi, zihinde organ anlamını çağrıştıran ve Allah’ın parçalardan oluştuğunu akla getiren bütün kavramlar, hakikat manasında olmayıp mecaz veya istiare niteliği taşıdığından dildeki kullanımlar dikkate alınarak te’vil edilmelidir. Aksi takdirde teşbih ve tecsîme düşmekten kurtulmak mümkün olmaz. Buna göre yed ve yemîn, Allah’ın yaratıcılığı ve yüceliğinin kemalini dile getiren, her şeyin O’nun hükümranlığına boyun eğdiğini belirten kudretini ve yaratıklarına lutufta bulunduğunu bildiren nimetini, bazan da emrini ve hükmünü ifade eder. Yed kelimesinin tesniye kalıbında yer alması kudret ve nimetinin büyüklüğünü anlatma amacı taşıyan ve mübalağa ifade eden bir kullanımdır. Hadislerde Allah’ın iki elinin de sağ el olduğunun belirtilmesi yed kelimesinin mecazi anlama geldiğine işaret etmektedir. Kabz (kabza) ve kef de “kudret ve hükümranlık” mânasındadır. Kelâmcıların çoğunluğu ile İbnü’l-Esîr ve İbnü’l-Cevzî gibi bazı Selefîler bu görüştedir (Kadî Abdülcebbâr, s. 228; Nesefî, I, 131; İbnü’l-Cevzî, s. 11-12, 52-53).

         Allah’a izâfe edilen yed ve onunla eş anlamlı ya da bağlantılı diğer kavramların zâhirî ve hakikat mânasında kullanılmadığını âlimlerin büyük çoğunluğu kabul etmektedir. Selefiyye mensuplarının bu kavramları te’vil etmekten kaçınması teşbih meselesini ortadan kaldırmamaktadır. Zira söz konusu kelimelere “el, sağ el; tutmak, avucunda tutmak” gibi mânalar verilmesi kaçınılmaz şekilde insan zihninde yaratılmışlara özgü bazı organ ve fiilleri çağrıştırır. Bunların yaratılmışlara has organ ve fiillere benzemediğini söylemek de soruna çözüm getirmemektedir, çünkü insan ancak yaşadığı âlemdeki nesne ve olayları algılayabilmektedir. Yed kelimesinin bazı naslarda tesniye olarak kullanılması, Türkçe’de “işe iki elle sarılmak” sözünde olduğu gibi kemal mertebesinde iş görmek demektir. Yemîn (sağ el) de aynı konumdadır. Esasen bu tür kelime ve kavramlar Arapça sözlüklerde kelâmcıların yaptığı te’villere paralel olarak şiirlerden örneklerle çokça zikredilmektedir.
    Yusuf Şevki Yavuz
    TÜRKİYE DİYANET VAKFI
    İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
    İlgili resim

    17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

    Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...