10 Aralık 2010 Cuma

HADİS-İ ŞERİFLER ... KONU: DUANIN FAZİLETİ ve VAKTİ

H A D İ S - İ    Ş E R İ F L E R
KONU: DUA

   DUA konumuza 1 mektup ile giriş yapmıştık. İlk konuyu okumadıysanız buraya tıklayarak, açılan sayfaya bir göz atın...

BİRİNCİ FASIL


DUANIN FAZİLETİ VE VAKTİ

1. (1750)- Nu´man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): "Rabbiniz: "Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gâfir 60). [Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479). Metin Tirmizî´ye aittir.][3]

AÇIKLAMA:
Normalde cümle "Dua ibâdettir" şeklinde olabilirdi. Ancak araya hem zamir girmesi ve hem de ibâdet kelimesinin başına eliflâm konarak kelimenin ma´rife kılınması, Arapça´da mânaya kuvvet kazandırmaktadır. Böylece hadis, "ibadet münhasıran duadır”, "duadan başka bir şey değildir" gibi hasr ifâde eden bir mânâya gelir. Bunun örneği hacc bahsinde geçmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) haccın esâsını Arafat vakfesi teşkil ettiği için, "Hacc Arafat´tır" buyurmuştur. Bunun mânâsı, "haccla ilgili rükünlerin en büyüğü Arafat´taki vakfedir" demektir.

Öyle ise, dua da kabul edilsin edilmesin bir ibadet olmaktadır. Çünkü dua ile kişi, ihtiyacını teminde aczini idrak etmiş, bunu ancak her şeye kâdir olan Rabbinin te´min edeceğinin şuuruna ermiş ve bu sebeple O´na iltica etmiş olmaktadır. Esâsen ibâdet de bundan başka bir şey değildir. Nitekim, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın delil olarak okuduğu âyet, önce dua etmeyi emrediyor, sonra da kibir ve büyüklük havasıyla "dua etmemek"i, "ibadet etmemek" olarak ifâde zımnında duâ etme dâvetine icâbet etmeyenlerin cehenneme hakîr ve zelîl olarak gireceklerini beyan ediyor. [4]

2. (1751)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah´a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah´ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir."[Tirmizî, Daavât 112, (3542).][5]

AÇIKLAMA:
1- Kişiye dua kapısının açılması, çokça dua etmeye muvaffak kılınmasıdır. Dua edebilmek, kişi için büyük bir hayırdır. Mü´min, ayet-i kerîmenin mantûkunca, kendisine isâbet eden her hayrı Allah´tan bilmekle mükelleftir: "Sana ne iyilik gelirse Allah´tandır, sana ne kötülük gelirse nefsindendir" (Nisâ 79), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua etme hayrını "dua kapılarının açılması" olarak ifâde buyurmuştur.

2- Rahmet kapısının açılması, -duası sebebiyle- bazan dileğinin aynen verilmesi, bazan da ona denk şekilde günahının affını ifade eder. Her ikisi de rahmettir, Hadisin başka vecihleri, şârihlerin bu yorumunu te´yîd eder, zîra bir vechinde: "Onun için icâbet kapıları açılır" denilirken, bir başka vechinde: "Onun için cennet kapıları açılır" denmiştir.

3- Allah´tan istenenler arasında Allah´ın en ziyade sıhhati sevmesi, insan için sıhhatin önemini te´yîd eder. Ancak, sıhhat ve âfiyet âbid mü´minde kıymet ve değer kazanır. Çünkü mü´min, sıhhatli geçen ömrünü faydalı ve hayırlı faaliyetle, ibâdetlerle meyvadâr kılar. Sıhhat kâfirin küfrünü, fâsığın fıskını artırabilir. Bu ise kişi için hayır değil, şerdir. Öyle ise mü´min, sıhhat isteyecek fakat bu ömrü hayırlı işlerde geçirme gayretini eksik etmeyecektir, zira ahirette ömrün her anından hesap var ve sağlıklı ömrün hesabını vermek daha zordur.

4- Duanın, inen musibet için faydası, onun ortadan kalkması, hafif atlatılması şeklinde olabilir. Yahut da Cenâb-ı Hakk´ın vereceği sabır ve mukâvemet yoluyla da olabilir. Böylece musibete tahammül edilir ve zararı hafif atlatılır. Zaten gelmiş olan musibet karşısındaki sabırsızlık ve panik musibeti katmerler. Allah´tan geldiğinin şuuru içinde "her duaya cevap var" inancıyla Rabb-i Rahimine iltica edenin kazanacağı rûhî emniyet ve sekinet kişiyi panikten ve dolayısıyla paniğin getireceği müteakip musîbetlerden korur. Binaeleyh, musîbet anında yapılacak duanın tesiri kesindir.

5- İnmeyen musîbete duanın faydası daha zâhirdir. Henüz inmemiş olan belâ, duanın bereketiyle defedilip kaldırılabilir. Yahut, musibete maruz kalacak kişiyi, duanın önceden te´yid ve takviyesi de âlimlerce bir fayda olarak değerlendirilmiştir, duanın kaza ve belayı defedeceğine dair Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın beyanlarını en başta kaydetmiştir.

Hadis, son olarak, belirtildiği gibi mutlak hayır ve fayda olan duaya mü´minleri teşvîk etmekte, "öyle ise sizlere dua etmek gerekir" buyurmaktadır.

3. (1752)- Ubâde İbnu´s-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah´tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin." [Tirmizî, Da´avât 126, (3568).][7]

AÇIKLAMA:
Yukarıda kaydedilen "Dua edin icabet edeyim" meâlindeki âyeti açıklayan bu hadis-i şerif, duaların ya aynen kabulü yani ne istenmişse o şeyin verilmesi, ya da bir günahın affı şeklinde mutlaka karşılık göreceğini te´yid eder.

Cenab-ı Hak, Müslümanın her talebine mutlaka cevap vermektedir. Ancak, her dua eden, dua ettiği şeyin gerçekleşmesini aynen görmeyebilecektir. Çünkü Allah, hikmetle iş yapmaktadır. O´nun hikmeti, isteneni olduğu gibi vermeyi gerektirmeyebilir. O takdirde günahının affı veya -dua ibadet olması sebebiyle- ibadet sevabı kazanmak şeklinde cevap almaktadır.

Bu hadis duaya icâbet için gerekli olan iki şarta dikkat çekiyor:

1- Dua ile taleb edilen şey, mâsiyet olmamalı, yani günah olan, Allah´a isyana götürecek olan bir şey olmamalıdır. Çünkü, insan dar görüşlü ve hissî olduğu için, aleyhine olan veya uzun vadede aleyhine tecellî edecek olan bazı şeyleri isteyebilir: "İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir" (İsrâ 11); "...İhtimal ki hoşlanmadığınız şey, sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir" (Bakara 216).

2- Sıla-i rahme aykırı olmamalı: Yani insanlar arasındaki akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, din kardeşliği gibi bir kısım yakınlıkların te´sis ettiği beşerî bağları koparıcı bir gaye gütmüş olmamalı.

Şimdi âyet ve hadislerde dualarımıza Cenâb-ı Hakk´ın icabet edeceği hususunda verilen kesin te´minat ve garantiye nefisleri iyice ikna için şöyle bir soru soralım:
"Madem Allah söz vermiş, Resûlü kesin bir ifade ile mükerrer hadislerinde te´yid etmiş, öyle ise buna inanmamanın veya tereddüt etmenin sebebi ne?"
"Allah, hâşa va´dinde, sözünde yalancı mı, bizi aldatmak mı istiyor?"
"Yoksa Allah,va´dini yapmaktan aciz mi?"
O celle şânuhu, her kusurdan müberra, her şeye kâdir olduğuna göre, va´di haktır. Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm)´nün garantisi ayn-ı hakikattir.

Her duamıza ya aynen cevap verilmek, yahut da günahlarımızın affı veya sevaplarımızın artması suretiyle icabet edilmektedir. Yeter ki hak şey taleb edilsin, ihlâsla istenilsin.

Ya Rabb! Va´dine istinâden Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm)´ ini, İsm-i Âzam´ını, Kitâb-ı Mübîn´ini ve sana dua eden melâike-i izâm ve Enbiya-ı kirâmı şefaatçi yaparak dua ediyoruz. [8]

4. (1753)- Ebû´d-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) sordu:
 
"En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melîkinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi "

"Evet! Ey Allah´ın Resûlü!" dediler.
"Allah´ın zikridir!" buyurdu.
[Tirmizî, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur´ân 24.][9]

5. (1754)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allahu Teâlâ hazretleri şöyle seslenir: "Beni bir gün zikreden veya bir makamda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!"
[Tirmizî, Cehennem 9, (2597).][10]

AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen bir gün tâbiri zamanlardan bir zaman, vakitlerden bir vakit demektir. Yani bir kimse mü´min olarak, Allah´ı herhangi bir an için bile zikretmiş olsa bunun boşa gitmeyeceğini, başkaca günahlar için cehenneme girmiş bile olsa dünyadaki o bir müddetcik zikri sebebiyle ateşten çıkarılacağını ifade ediyor.

Tîbî, hadiste kastedilen zikrin "kalbî ihlâsla ve doğru niyetle yapılan zikir" olduğunu söyler. "Aksi takdirde kâfirler, kalbî olmaksızın dilleriyle zikri onlar da yapıyorlar" der. Bu mânada olmak üzere Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Kim kalbinden gelerek ihlâsla Lâilâhe illallah derse cennete girer" buyurmuştur.

2- Makam da, zaman gibi mutlak ifade edilmiştir. Günah işleme makamında veya durumunda Allah´tan korkup vazgeçen demektir. Nitekim âyet-i kerimede: "Ama kim Rabbinin makamından korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa varacağı yer şüphesiz cennettir" (Nâziat 40-41) buyurulmuştur. Korkudan maksad, âzaların masiyetten uzak tutulması, tâatle kayıtlanmasıdır. Bu olmadığı takdirde korku laftan ibaret kalır. Korku demeye liyakat kazanmaz. Bazı büyükler fiile intikal etmedikçe, kendimizi "Allah´tan korkuyorum" diyerek aldatmamamıza dikkat çekerler ve: "Eğer derler, birisi size Allah´tan korkmuyor musun diye sorarsa sükût et. Zira hayır desen küfürdür, evet desen yalandır."[11]

 
6. (1755)- Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor
: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah´tan dünya ve âhiret için hayır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin."
[Ebû Dâvud, Edeb 105, (5042).][12]

 
7. (1756)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bir kimse evine veya yatağına girince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler. Melek:
"Hayırla aç!" der. Şeytan da:
"Şerle aç!" der.
Adam, şayet (o sırada) Allah´ı zikrederse melek şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şayet: "Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah´a hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah´a hamdolsun" dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur."
[Rezîn ilâvesidir.][13]

8. (1757)- Hz.Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah´ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmâil´in oğullarından dört tanesini âzad etmemden daha sevgili gelir. Allah´ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi âzad etmemden daha sevgili gelir."
[Ebû Dâvud, İlm 13, (3667).][14]

AÇIKLAMA:
1- Burada Allah´ı zikirden maksad her çeşit zikir olabilir: Kur´ân-ı Kerim´i tilâvet etmek, tesbih (subhânallah), tehlil (lâilâhe illallah), tahmid (elhamdülillah), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a salavât. Âlimler zikir ve ibadet mânasına dâhil edilen ilmî meşguliyet, tefsir ve hadis gibi şer´î ilimlerin öğrenilmesini de burada mütâlaa ederler.

2- Böyle bir cemaatte, fiilen zikretmeyip dinleyici olarak bulunmanın da aynı fazileti vereceği belirtilmiştir. "Böyle hayırla meşgul olanlara arkadaşlıktan zarar gelmez" denmiştir.

3- Bu hadis, zikrin, köle âzadı ve sadakadan efdal olduğunu beyan etmektedir.

4- Hadis günlük zamanı tanzim yönüyle de yol göstericidir: "Mü´min imkân nisbetinde sabah ve ikindi vakitlerini faydalı sohbetlere tahsis etmelidir.” [15]

9. (1758)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve:
"Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der."
Rivayetin Müslim´deki bir vechi şöyle: "Allahu Teâla gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semâya inerek şöyle der:
"Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek "
[Buhârî, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavât 13, Müslim,Salâtu´l-Müsâfirin 166, (758); Muvatta, Kur´ân 30, (1, 214); Tirmizî, Daavât 80, (3493); Ebû Dâvud, Salât 311, (1315).][16]

AÇIKLAMA:
1- Allah´ın dünya semasına inmesini ifade eden rivayetler çoktur, tevâtür derecesine ulaşmıştır.
2- İnme vaktiyle ilgili olarak hadislerde farklı zaman dilimleri zikredilmiştir:
"Cuma gecesi", "her gece", "gecenin son üçte biri", "gecenin yarısı, yahut üçte ikisi gittimi", "gecenin üçte biri geçtiği vakit."
3-
Allah´ın yeryüzüne inmesi müteşâbih bir ifadedir. İfadeyi, lügavî hakikatiyle anlamak mümkün değildir. Zîra Allah´a mekan izâfe etmek olur. Halbuki Cenab-ı Hakk, mahlûkata ait bir vasıf olan tehayyüzden (yani mekanla kayıtlanmak, bir yerde olup başka yerde olmamakla, gelmek, gitmek gibi vasıflardan) münezzehtir, uzaktır, bunlar mahlûkatla ilgili nâkıslık ifade eden sıfatlardır. Öyle ise bunların Cenab-ı Hakk´a izâfesi, bir kısım gaybî hakikatı ve İlâhî şuûnâtı bize anlatmak, onların tarafımızdan kavranmasını sağlamaktır.

Allah´ın kullarına yakınlaşması, O´nun rahmetini ifade eder. Öyle ise geceleyin belirtilen saatlerde, Allah´ın, yapılan duaları kabul etmek suretiyle lütuf ve rahmetini bol kılacağı, lisan-ı nübüvvette o suretle ifâde edilmiştir. Hammâd İbnu Zeyd, "Allah´ın inmesi, ikbal ve teveccühüdür" demiştir. "Allah´ın emîr ve melekleri iner" şeklinde de te´vil edilmiştir. Hattâbî, bu ve benzer hadislerin sıfat hadisi olduğunu, selef ulemâsının bu sıfatlara inanıp hadisleri zahirî mâna üzerine bıraktığını, tevilden kaçındığını belirtir.

Esâsen, hadiste temas edilen mânaya şu âyette destek bulunmuştur:
"Rabbin (in emri geldiği) melekler saf saf olarak geldikleri vakit" (Fecr 22). [17]

10. (1759)- Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Derdi ki: "Ey Allah´ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir "
"Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi."
[Tirmizî, Daavât 80.][18]

11. (1760)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)"
"Öyleyse, dendi, "ey Allah´ın Resûlü, nasıl dua edelim "
"Allah´tan, dedi, dünya ve âhiret için âfiyet isteyin!"
[Ebû Dâvud, Salât 35, (521); Tirmizî, Salât 46, (216), Daavât 138, (3588, 3589).][19]

12. (1761)- Sehl İbnu Sa´d (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua."
[Muvatta, Nidâ 7, (1, 70); Ebû Dâvud, Cihâd 41, (2540).][20]

AÇIKLAMA:
1- Rivâyetin Muvatta´da gelen vechi bazı nüshalarda mevkuftur. Ancak, ictihadla söylenemeyecek bu çeşit ahbarın ref´ine hükmedilmiştir. Yani Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in sözü olmalıdır. Mamafih, aynı rivayet İmam Mâlik´ten merfu olarak da rivayet edilmiştir. Muvatta´nın rivayeti metin itibariyle de farklıdır:

"İki vakit vardır, onlarda sema kapıları açılır,dua edenlerden pek azının duası kabul edilmeyip geri çevrilir: Namaz için ezan okunma vakti, Allah yolunda (cihad için) saf tutma ânı."

2- Sema kapılarının söylenen iki vakitte açılması, o vakitlerin faziletini ifade eder. Yani o iki vaktin Allah indindeki kıymet ve faziletleri sebebiyle o zamalarda sema kapıları açılır ve yapılan dualar kabul-i İlâhi´ye mazhar olurlar.

Hadis nadir hallerde, o mübârek vakitlerde yapılacak duanın geri çevrileceğini ifade ediyor. Zürkânî, duanın kabul edilme şartlarından veya rükünlerinden birinin eksikliği gibi bir sebeple reddedilmesinin söz konusu olacağını belirtir.

3- Duayı makbul kılan savaş, îlayı kelimetullah için yapılan savaştır. Bu da küffâra karşı bu niyetle yapılan savaştır. Ganimet, şeref, tegallüb gibi Allah´ın rızasını kazanmaya yönelik olmayan maksadlarla yapılan savaşlar buraya girmez.

4- Şunu da belirtelim ki, bu anlarda yapılan duada istenen şeyler de mühimdir. Allah´ın rızasına uymayacak şeyler taleb edilmemelidir. Taberânî, Müstedrek ve Deylemî´de gelen bir rivayet şöyle: "Müslüman kişi için üç vakit vardır, onlarda dua ederse, sıla-i rahmi kıran ve günah olan bir şey taleb etmedikçe, kendisine mutlaka icabet edilir: Namaz için müezzin ezan okurken susuncaya kadar, savaşta iki saf karşılaşınca Allah aralarında hükmedinceye kadar, yağmur yağarken kesilinceye kadar."[21]


 13. (1762)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."
[Müslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875).][22]

AÇIKLAMA:
Bu hadiste ifade edilen yakınlık, maddî bir yakınlık, yâni mekân yakınlığı olmamalıdır. "Zira Allah, ilmiyle kişiyi bilme, kalbinin hatıratından bile haberdar olma, kişi üzerinde istediği şekilde tasarruf ederek ona kıyam, sağlık, hastalık, ölüm verme gibi hususlarla şah damarından daha yakındır" (Kâf 16). Tıpkı güneşin ışıklarıyla yeryüzündeki her bir mahlukun yanında hazır bulunması gibi.

Ama kul, maddî olarak Rabbinden uzaktır, Secde hâlinde kulluk, en geniş, en kâmil hâliyle tezâhür ettiği için, bu kula mânevî bir yakınlık, Rabbinin rızasına uygun bir hal kazandırmaktadır. Nitekim âyet-i kerimede "Secde et ve yakınlık kazan" (Alak 19) emredilmektedir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sadedinde olduğumuz rivayette, İlâhî yakınlığa ermede zirve olduğu bizzat Allahu Zülcelâl hazretleri tarafından belirtilmiş olan secde hâlinde çok dua etmeye teşvik etmektedir.[23]

14. (1763)- Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor:
"(Allah´ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın evladına duası."
[Tirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862).][24]

AÇIKLAMA:
1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), burada duası makbul olan üç kişiyi haber vermektedir: Mazlum, misafir ve baba. Aslında hadislerde duası makbul olan başka kimseler de mevzubahis edilmiştir. Oruç açtığı sırada oruçlunun duası, âdil imamın duası, gâibin gâibe duası (kişinin arkasından yapılan dua). Şu halde, hadislerde geçen rakamlar kesin sayı bildirmeye mâtuf değildir.

2- Mazlumun yâni zulme uğrayanların dualarının makbuliyeti, onların Mü´min ve Müslüman olmaları şartına bağlı değilir. Başka rivayetlerde zulme uğrayan kimsenin fâcir (büyük günahı alenen işleyen) veya kâfir olmaları hâlinde de dualarının makbul olduğu tasrih edilmiştir.
"Mazlumun duasından kaçının, kâfir bile olsa. Zira onun duasının önünde perde yoktur.""Mazlumun duası makbuldür, fâcir bile olsa; zira onun fücûru kendi aleyhinedir."
Hemen kaydedelim ki, hadiste yasaklanan zulüm, mutlaktır. Âlimler, bu durumdan hareketle mal, can, ırz vs. her neye yönelik olursa olsun, bütün çeşitleriyle zulmün yasaklandığını belirtirler.[25]

15. (1764)- Abdullah İbnu Amr İbni´l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür´atli olanı yoktur."
[Tirmizî, Birr 50, (1981), Ebû Dâvud, Salât 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhârî, Mezâlim 9.][26]
AÇIKLAMA:1- Bu hadise göre, Allah´ın derhal kabul buyuracağı dualardan biri de, mü´min kimsenin mü´min kardeşi için gıyâbında yapacağı duadır. Bu hususta Müslim´in bir riayeti daha açıktır:
 "Müslüman kimsenin, kardeşi için gıyâbında yaptığı dua müstecâbdır. Dua edenin başucunda ona müvekkel bir melek vardır. Kardeşi için hayır dua yaptıkça bu melek: "Amin, istediğin şeyin bir misli de sana olsun" der." [27]

Dip Notları
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/513.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/513.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/514.
[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/514-515.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/516.
[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/516-517.
[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/517.
[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/518.
[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/518.
[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/519.
[13] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/519.
[14] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/520.
[15] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/520.
[16] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/521.
[17] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/521.
[18] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/522.
[19] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/522.
[20] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/523.
[21] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/523-524.
[22] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/524.
[23] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/524.
[24] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/525.
[25] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/525.
[26] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/526.
[27] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/526.

9 Aralık 2010 Perşembe

İSTANBUL-TAKSİMDEKİ SEYAHAT ACENTASINA PERSONEL ARANIYOR

İstanbul Taksim’deki özel bir seyahat acentasının Tur Satış ve Uçak Bileti Departmanında görev alacak çalışma arkadaşı aranıyor, Gönül Erleri Mail Grubumuza duyurmamız isteniyor...
Alınacak personelde aranacak şartlar:
* İyi derecede İngilizce bilen
* İyi derede bilgisayar bilgisine sahip
* İyi derecede Amadeus, Troya kullanabilen
* Seyahat engeli olmayan
* İnsan ilişkileri ve ikna kabiliyeti kuvvetli olan
* Diksiyonu düzgün
* Seyahat Acentasında çalışmış tecrübe sahibi

Çalışma Şartları :
* Mesai saatleri 09:00-19:00
* Sigorta
* Yol ücreti (aylık Akbil bedeli)
* Yemek ücreti
* Maaş, karşılıklı mülakat sonrasında belirlenecektir...

İrtibat: Merkezi İstanbul Taksim'de bulunan bu seyahat acentasına iş başvurusunda bulunmak isterseniz, CW nizi  mgilanlar@hotmail.com  adresimize gönderiniz... Acenta Firmasıyla iletişiminiz sağlanacaktır...

SGK BAŞKANLIĞINDAN 145 SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI


SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞINDAN
657 SAYILI KANUNUN 4/B MADDESİNE GÖRE
SÖZLEŞMELİ BÜRO PERSONELİ ALIM İLANI

     1- GENEL AÇIKLAMALAR
     Kurumumuz taşra teşkilatına bağlı 17 adet Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile İl Müdürlüklerine bağlı Merkez Müdürlüklerinde (il/ilçe), 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi gereğince 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar ile ek ve değişikliklerine göre sözleşmeli personel olarak istihdam edilmek üzere; Kurumumuz internet sitesinden (http://www.sgk.gov.tr/) başvuru yapılmak suretiyle ÖSYM veri tabanında kayıtlı bulunan 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) (B) grubu KPSSP3 puan türü esas alınarak toplam 145 adet Sözleşmeli Büro Personeli alınacaktır.

     2- GENEL VE ÖZEL ŞARTLAR
2.1-Talepte bulunacak adayların;
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartlara haiz olmaları,
b) Sosyal Güvenlik Kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almıyor olmaları,
c) 01/01/2010 tarihi itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olmaları, gerekmektedir.
2.2- Erkek adaylar için muvazzaf askerlik çağına gelmemiş veya askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetlerini yapmış veya muaf veya erteletmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak.
2.3- 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSSP3 puan türünden en az 70 puan almış olmak.
2.4- Üniversitelerin Aktüarya/Aktüerya, Aktüerya Bilimleri, Bankacılık, Bankacılık Finans, Bankacılık ve Sigortacılık, Sigortacılık ve Risk Yönetimi, Sigortacılık, Bankacılık ve Finans, Bankacılık ve Finansman, Hukuk, İstatistik, İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri, Uluslararası İlişkiler, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Uluslararası ilişkiler ve Avrupa Birliği, Küresel ve Uluslararası İlişkiler, Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Ekonometri, Ekonomi, iktisat, İşletme, İşletmecilik, İşletme-Ekonomi, İşletme-İktisat, İş İdaresi, iş İdaresi ve İktisat, Maliye, Maliye-Muhasebe, Muhasebe, Muhasebe Bilgi Sistemleri, Muhasebe-Finansman, Muhasebe ve Finansal Yönetim/Muhasebe ve Finans Yönetimi, Kamu Yönetimi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Büro Yönetimi ve Sekreterlik lisans programından mezun olmak. (Üniversitelerin birden fazla lisans programından mezun olanlar için, 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavına girerken tercih ettikleri ÖSYM veri tabanında kayıtlı lisans programı esas alınacak olup, diğer lisans programları değerlendirmeye alınmayacaktır.)
2.5- Başvuruların internetle Kurumumuza gönderildiği son gün itibarıyla ilgili lisans programından mezun olmak. (Başvuruların internetle Kurumumuza gönderilmesinin son günü itibarıyla mezun durumda bulunmayan adayların yerleştirilmeleri yapılmış olsa dahi atamaları yapılmayacaktır.)
2.6- Sağlık açısından görevini devamlı yapmasına engel bir hali bulunmamak.

3- BAŞVURU İŞLEMLERİ
3.1- Yukarıda belirtilen şartları taşıyan adaylar gazete ilan tarihinden itibaren 15 gün içerisinde başvurularını internet yoluyla Kurumumuza göndereceklerdir. Sadece internetten yapılan başvurular geçerli olup, Kurumumuza elden veya posta yoluyla yapılacak başvurular kabul edilmeyecektir.
3.2- Adaylar, Kurumumuz internet adresinde (http://www.sgk.gov.tr/) bulunan "Sosyal Güvenlik Kurumu Sözleşmeli Personel Alımı Giriş Formu" (Sözleşmeli Büro Personeli Alım İlanı) alanına erişerek buradaki ilgili alana T.C. Kimlik numaralarını girecekler ve "Sorgula" butonunu tıklayarak karşılarına çıkan ekrandaki istenilen bilgileri dolduracaklar ve "Kaydet" butonunu tıklayarak bilgileri kaydedeceklerdir. Bu aşamada değiştirilmek istenen bilgi varsa geri dönülüp düzeltme yapılabilecektir. Bilgilerin doğruluğundan emin olunduktan sonra "Kaydet" butonuna tıklayarak başvuru işlemi tamamlanacaktır.
3.3- Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin yerleştirilmeleri geçersiz sayılarak atamaları yapılmayacak, yapılmış olsa dahi iptal edilecektir. Bu kişiler hiç bir hak talep edemeyecekler ve haklarında Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.
3.4- Kamu Kurum ve Kuruluşlarında, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre sözleşmeli olarak çalışmakta iken, son bir yıl içerisinde hizmet sözleşmesi esaslarına aykırı hareket etmesi nedeniyle herhangi bir Kurumca sözleşmeleri feshedilenler veya sözleşme dönemi içerisinde 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen istisnalar hariç sözleşmelerini tek taraflı feshedenlerin, fesih tarihinden itibaren bir yıl süreyle Kurumumuzun sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilmeleri mümkün değildir.
3.5- Halen Kurumumuzda 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi statüsünde sözleşmeli Büro Personeli olarak çalışan personelin başvuruları kabul edilmeyecektir.

4- BOŞ POZİSYONLAR VE YERLERİ
Alınacak 145 adet Sözleşmeli Büro Personelinin illere göre dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
 

5- YERLEŞTİRME İŞLEMİ
5.1- Yukarıda belirtilen şartları taşıyan ve belirtilen süre içerisinde başvuru yapan adayların başvuruları veri tabanına kaydedilecektir. Başvuru süresinin bitimini müteakip başvuran adaylar 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSSP3 puan türü esas alınmak suretiyle en yüksek puandan başlamak üzere sıralanacaktır. Yapılacak puan sıralamasına göre ilan edilen pozisyon sayısı (145) içerisinde yer alan adayları gösterir liste, adayların atanmak üzere ibraz edecekleri belgeler ve belgelerin son teslim tarihi ile atanmak üzere belgelerini ibraz edenlerden atanmalarına engel teşkil edecek bir durumu bulunmayanlar için yapılacak tercih işlemleri için Kurumumuza davet edilecekleri tarih, yer ve saat ile ilan edilen pozisyon sayısı içerisinde yer almamaları nedeniyle yerleştirilemeyenler için oluşturulacak 445 kişilik yedek aday listesi Kurum internet sitesinde (http://www.sgk.gov.tr/) ilan edilecektir. Adaylara bununla ilgili ayrıca yazılı bir tebligat gönderilmeyecektir.
5.2- Yerleştirme işlemlerinde aynı puanı alan adaylar arasından mezuniyet tarihi itibarıyla önce mezun olmuş olana, bunun aynı olması halinde de yaşı büyük olana öncelik tanınacaktır.

6- TERCİH VE ADAYLARIN ATAMA İŞLEMİ
6.1- İlan edilen pozisyon sayısı içerisinde yer alan adaylar tercih ve atama işlemleri için Ziyabey Caddesi No:6 Balgat/ANKARA adresinde bulunan Kurumumuz İnsan Kaynakları Daire Başkanlığına davet edilecektir. Tercih işlemleri için davet edilen adayların yanlarında nüfus cüzdanlarını veya fotoğraflı kimlik kartlarını (nüfus cüzdanı, ehliyet, pasaport vb.) bulundurmaları gerekmektedir. Tercih işlemlerinin yapılacağı tarihte belirtilen adreste bulunmayan adaylar tercih yapma hakkını kaybedecektir. Tercih işlemlerine Ankara dışından katılacaklara yapacakları seyahatle ilgili Kurumumuzca herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.
6.2- KPSSP3 puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle sırasıyla tercihler alınacak, her adayın yaptığı il tercihine göre o ilin boş pozisyon sayısı azalacağından diğer adaylar kalan boş pozisyonları tercih edecek olup, son adaya kadar tercih işlemi bu şekilde devam edecektir.
6.3- Tercih işlemleri sonucu yerleştirilenlerle sözleşme imzalanarak göreve başlayış tebligatı ve sözleşmelerinin bir örneği elden teslim edilecek ve adayların atama işlemleri tamamlanacaktır.
6.4- Tercih yapma işlemi için Kurumumuza davet edildiği halde gelmeyen, tercih yapmayan yada tercih yaptığı halde belirlenen sürede göreve başlamayan adaylar nedeniyle boş pozisyon kalması halinde, ilan edilen pozisyon sayısı doluncaya kadar yedek aday listesinden sırasıyla tercihler alınarak göreve başlatma işlemleri yapılacaktır.
6.5- Tercih işlemleri sonucu sözleşmeli Büro Personeli pozisyonlarına yerleştirilenlerden, tebligat tarihinden itibaren 15 gün içerisinde göreve başlamayan veya belge ile ispatı mümkün zorlayıcı sebepler nedeniyle tebligat tarihinden itibaren göreve başlamama hali 60 günü aşanların sözleşmeleri ve atamaları iptal edilir.

7- ATAMA ESNASİNDA İSTENİLECEK BELGELER
Atanma esnasında adaylardan istenecek belgeler şunlardır:
1- Dilekçe örneği.
2- Diploma veya mezuniyet belgesinin aslı veya noter tasdikli ya da okul onaylı örneği.(aslı gösterilmek suretiyle Kurumumuzca tasdikli örneği kabul edilir)
3- KPSS sonuç belgesinin aslı veya internet çıktısı.
4- Erkekler için; muvazzaf askerlik çağına gelmemiş veya askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış veya muaf veya erteletmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olduğuna dair yazılı beyanı.
5- Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal veya sosyal yetenekleri bakımından özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %40 ve üzerinde özürlü olmadığına dair yazılı beyanı.
6- Son altı ay içerisinde cepheden çekilmiş 2 adet vesikalık renkli fotoğraf.
7- Tanıtma formu.
8- Mal bildirim formu.
9- Adres fişi.
10- Etik Sözleşme.
11- Bu ilanın 3.4 üncü maddesi ile ilgili Taahhütname.

8- SOSYAL GÜVENLİK VE MALİ HÜKÜMLER
8.1- İlana uygun olarak göreve başlatılacak olanlar; sosyal güvenlik yönüyle, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4/a maddesi hükümlerine tabi olacaklar ve istihdam edilecekleri birimlerde aynı sınıftaki diğer personelin tabi olduğu çalışma saat ve usulüne tabi olarak çalışacaklardır.
8.2- Kurumumuzda göreve başlayacak olan sözleşmeli Büro Personeline aylık brüt 1200,87 TL, net 869,91 TL ücret ile ayda brüt 564,73 TL, net 493,80 TL ek ödeme, ayda 60 saat fiilen fazla çalışma yapılması halinde ise saat ücreti brüt 2,30 TL üzerinden ayda brüt 138,00 TL, net 99,97 TL fazla çalışma ücreti ödenecektir. Ayrıca İstanbul İlinde görev yapacak sözleşmeli Büro Personeline yukarıda belirtilen ek ödeme tutarına ilave olarak brüt 169,42 TL, net 148,14 TL ilave ek ödeme ödenmektedir. (Aylık brüt ücret tutarı ile fazla çalışma brüt tutarından sigorta ve sağlık primi ile gelir ve damga vergisi, ek ödeme brüt tutarından ise sigorta ve sağlık primi ile damga vergisi kesilmektedir.)
Ziyabey Cad. No:6 Balgat / ANKARA
Telefon: 0 (312) 207 80 00

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞINA 25 UZMAN YARDIMCISI ALINACAK

T.C.
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
SANAYİ VE TİCARET UZMAN YARDIMCILIĞI
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU

     Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ana hizmet birimlerinde (merkez teşkilatında) istihdam edilmek üzere genel idare hizmetleri sınıfında (25) adet Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrosu için 17–21 Ocak 2011 tarihleri arasında Ankara’da giriş sınavı yapılacaktır.

     Öğrenim dalları itibariyle alınacak Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılarının sayısal dağılımı aşağıda belirtilmiştir.



En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının;
* Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri mezunlarından (8),
* Hukuk Fakültesi mezunlarından (8),
* Mühendislik Fakülteleri mezunlarından ise;
(3) İnşaat Mühendisi,
(1) Elektrik Mühendisi,
(2) Makine Mühendisi,
(1) Harita Mühendisi,
(2) Bilgisayar Mühendisi olmak üzere toplam (9),


A) SINAVA KATILMA ŞARTLARI:
1) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan genel şartları taşımak,
2) Üniversitelerin en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme ve iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile mühendislik fakültelerinin inşaat, elektrik, makine, harita ve bilgisayar mühendisliği bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak,
3) ÖSYM tarafından 27–28 Haziran 2009 veya 10–11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavından (KPSS);
Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri mezunları için KPSS P73,
Hukuk Fakültesi mezunları için KPSS P97,
Mühendislik Fakülteleri mezunları için KPSS P3,
puan türünden (75) veya üzerinde puan almış olmak,
4) İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinde; 2006 yılı ya da daha sonra yapılan Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) veya dengi sınavlardan en az (C) düzeyinde başarılı olmak,
5) 01.01.2011 tarihinde otuz yaşını doldurmamış olmak,


B) BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ, ZAMANI VE DİĞER HUSUSLAR:

1) Başvurular en geç 24 Aralık 2010 günü saat 23.59’a kadar Bakanlığımızın http://www.sanayi.gov.tr/ internet adresinden elektronik ortamda yapılır. Posta yoluyla ya da şahsen yapılan başvurular kabul edilmeyecek, aranılan nitelik ve şartlara sahip olmayanların ve sınava katılmaya hak kazananlardan belgeleri eksik olanların başvuruları dikkate alınmayacaktır.
2) Elektronik ortamda doldurulan başvuru formunun bilgisayar çıktısı saklanacak ve sınava katılmaya hak kazanan adaylar bu formun imzalı ve fotoğraflı bir örneğini, diğer belgelerle birlikte sınavdan önce Bakanlığımıza teslim edeceklerdir.
3) Sınava katılmaya hak kazanan adayların isim listesi ile sınav günü, yeri ve saati en geç 28 Aralık 2010 tarihinde Bakanlığımızın duyuru panosunda ve Bakanlığımızın http://www.sanayi.gov.tr/  internet adresinde ilan edilecek olup, sınava katılamayacak adaylara herhangi bir bildirimde bulunulmayacaktır.
4) Sınavda, adayların kimlik tespitinde kullanılmak üzere, fotoğraflı ve onaylı bir kimlik belgesi (nüfus cüzdanı, ehliyet vb.) bulundurması zorunludur. Aksi halde adaylar sınava alınmayacaklardır.
5) Giriş sınavını kazananlardan başvuru belgelerinde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılır ve atamaları yapılmaz. Bu kişiler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Bu şekilde Bakanlığı yanıltanlar kamu görevlisi ise durumları çalıştıkları kurumlara bildirilir.


C) SINAVIN ŞEKLİ, KONULARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ:

1) Giriş sınavı sözlü olarak tek aşamada yapılacaktır. Sınava katılma başvurusu yapan ve katılma şartlarını taşıyan adaylardan; her grup için belirlenen KPSS puan türünden en yüksek puana sahip olandan başlanılarak yapılacak sıralama sonucunda öğrenim dalları itibariyle atama yapılacak kadro sayısının dört katı kadar aday (son sıradaki adayla aynı KPSS puanına sahip adaylar dahil) sınava katılmaya hak kazanacaktır. Mühendislik fakültelerinden mezun olan adayların sıralamaları her bir mühendislik dalı için ayrı ayrı belirlenen ve yukarıda gösterilen kadro sayıları esas alınarak yapılacaktır.
2) Giriş sınavında, adayların mezuniyet durumlarına bağlı olarak aşağıda belirtilen konularda bilgi düzeyleri, kavrayış, muhakeme, ifade yeteneği, tavır, hareket ve temsil kabiliyeti gibi kişisel niteliklerinin görev bakımından uygunluğu Sınav Komisyonunca değerlendirilecektir.

A) SİYASAL BİLGİLER, İKTİSAT, İŞLETME VE İKTİSADİ VE İDARÎ BİLİMLER GRUBU:
* Asıl alan; Mikro İktisat, Makro İktisat, Sanayi İktisadı, Uluslararası İktisat, Kalkınma-Büyüme, Türkiye Ekonomisi, İşletme İktisadı, İşletme Yönetimi ve Politikaları, Kamu Maliyesi,
* İkincil alan; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Medeni Hukuk Genel Hükümler, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ticari İşletme Hukuku ve Şirketler Hukuku,

B) HUKUK GRUBU:
* Asıl alan; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku, Ceza Hukuku, Kabahatler Hukuku, Medeni Hukuk Genel Hükümler, Şahsın Hukuku, Eşya Hukuku, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ticari İşletme Hukuku ve Şirketler Hukuku,
* İkincil alan; Mikro İktisat, Makro İktisat, Türkiye Ekonomisi, İşletme Yönetimi ve Politikaları, Kamu Maliyesi.

C) MÜHENDİSLİK GRUBU:
* Asıl alan; Matematik, Fizik, Kimya,
* İkincil alan; Mikro İktisat, Makro İktisat, Türkiye Ekonomisi, İşletme Yönetimi ve Politikaları, Kamu Maliyesi, Temel Hukuk Bilgileri.
3) Mühendislik grubundan (inşaat, elektrik, makine, harita, bilgisayar) sınava katılmaya hak kazanan adaylar sözlü sınavın bir parçası olarak 17 Ocak 2011 Pazartesi günü saat 09.30’da asıl alan konularından (matematik, fizik ve kimya) teste tabi tutulacaklar ve adaylara asıl alan konuları olan Matematik, Fizik ve Kimya alanlarının her birinden (10)’ar adet olmak üzere toplam (30) soruluk test uygulanacaktır.
4) Sınav komisyonu üyelerince her adaya (100) tam puan üzerinden ayrı ayrı verilen puanların aritmetik ortalaması alınarak adayın sınav puanı belirlenir ve en az (70) puan ve üzerinde not alan adaylar başarılı olmuş sayılır. Sınav puanı esas alınarak giriş sınavı başarı puanı tespit edilir ve nihai başarı sıralaması gruplara göre (Mühendislik fakülteleri mezunu adaylar için her bir mühendislik dalına göre) ayrı ayrı yapılır. Sınav puanlarının eşit olması durumunda yabancı dil puanı yüksek olan adaya öncelik tanınır. Bu sıralama sonucunda ilanda belirtilen kadro sayısına göre sınavı kazananlar ile her grup için kadro sayısı kadar da yedek aday belirlenir.
5) Sınav sonuçları Bakanlık duyuru panosu ile http://www.sanayi.gov.tr/ internet sitesinde ilan edilir. Sınavı asil ve yedek olarak kazanan adaylara atama işleminden önce yazılı tebligat yapılır. Adayların, Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrosuna atanmaları başarı sıralamasına göre yapılır. Yedek adayların hakları sınav sonuçlarının ilan edildiği tarihten itibaren üç ay için geçerlidir. Bu süre içerisinde atama yapılan kadrolarda boşalma olması halinde yedekler başarı sırasına göre atanır.


D) SINAVA KATILMAYA HAK KAZANAN ADAYLARDAN İSTENİLECEK BELGELER:

1) Elektronik ortamda doldurulan başvuru formunun imzalı ve fotoğraflı bilgisayar çıktısı,
2) Yüksek öğrenim diplomasının veya mezuniyet belgesinin aslı veya noter ya da okuldan onaylı örneği,
3) KPSS sonuç belgesinin aslı veya bilgisayar çıktısı,
4) KPDS veya dengi sınavlara ilişkin sonuç belgesinin aslı veya bilgisayar çıktısı,
5) Bakanlığımız internet sitesinde yayımlanan formata uygun olarak adayın kendi el yazısı ile yazılan öz geçmişi.
     Kamuoyuna duyurulur.
     Sınavla ilgili olarak (0312) 201 57 47, 48, 49, 54, 59 numaralı telefonlardan detaylı bilgi alınabilir.

 

ULAŞTIRMA BAKANLIĞINA 30 ADET UZMAN YARDIMCISI ALINACAK

 SINAVLA
ULAŞTIRMA VE HABERLEŞME
 UZMAN YARDIMCISI ALINACAKTIR  

     Ulaştırma Bakanlığında görevlendirilmek üzere boş bulunan 30 adet Ulaştırma ve Haberleşme Uzman Yardımcısı kadrosuna sınavla personel alınacaktır.
     Öğrenim dalları itibariyle alınacak Ulaştırma ve Haberleşme Uzman Yardımcılarının sayısal dağılımı aşağıda belirtilmiştir.
- Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme ve İktisadi ve İdari Bilimler mezunlarından ( 4 ) kişi,
-İletişim Fakültesi mezunlarından ( 1 ) kişi,
- Fen veya Fen-Edebiyat Fakültelerinin;
İstatistik bölümü mezunlarından ( 1 ) kişi,
Matematik bölümü mezunlarından ( 1 ) kişi,
- Mühendislik Fakülteleri mezunlarından ise;
( 4 adet ) Makine Mühendisi,
( 3 adet ) Elektrik Mühendisi,
( 4 adet ) Elektronik Mühendisi,
( 1 adet ) Haberleşme Mühendisi,
( 4 adet ) Bilgisayar Mühendisi,
( 4 adet ) İnşaat Mühendisi,
( 1 adet ) Çevre Mühendisi.
( 2 adet ) Endüstri Mühendisi


   SINAVA KATILMA ŞARTLARI:
1- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan genel şartları taşımak,
2- En az dört yıllık lisans eğitimi veren yüksek öğretim kurumlarının veya bunlara denkliği YÖK tarafından kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının; siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler, iletişim, fen veya fen-edebiyat fakültelerinin istatistik ve matematik, mühendislik fakültelerinin makine, elektrik, elektronik, haberleşme, bilgisayar, inşaat, çevre ve endüstri mühendisliği bölümlerinden mezun olmak.
3- 2011 Yılı Ocak ayının ilk günü itibariyle 30 yaşını doldurmamış olmak,
4- 27-28 Haziran 2009 veya 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı’nın (KPSS) “KPSSP 8” puan türünden asgari 70 puan almış olmak,
5- İlan tarihinden önceki 5 yıl içinde İngilizce, Rusça, Arapça, Fransızca veya Almanca dillerinden herhangi birinde KPDS’den en az (D) düzeyinde puan almış olmak
6- Erkek adaylar için askerlik hizmetini yapmış, muaf veya erteletmiş olmak,
7- Sağlık durumlarının yurtiçi ve yurt dışında görev ve yolculuk yapmaya elverişli olması (Sözlü sınava girmeye hak kazananlardan sağlık kurulu raporu istenecektir),
8- Sınav için başvuran adaylardan yukarıda adıgeçen KPSS puan türünde puan sıralamasında en yüksek puanı alanlardan, atama yapılacak boş kadroların her bir bölüm için 5 katı aday ( 20 adet siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler, 5 adet iletişim, 5 adet istatistik ve 5 adet matematik, 20 adet makine mühendisliği, 15 adet elektrik mühendisliği, 20 adet elektronik mühendisliği, 5 adet haberleşme mühendisliği, 20 adet bilgisayar mühendisliği, 20 adet inşaat mühendisliği, 5 adet çevre mühendisliği, 10 adet Endüstri Mühendisliği) Kurumun yapacağı sözlü sınava çağrılacaktır.
     Sınava katılabilecek aday Bakanlığın Web sitesi ( http://www.ubak.gov.tr/ ) ile Bakanlık H Blok girişinde ilan edilecektir.


     SINAV TARİHİ VE YERİ:
a) Sınav Tarihi : 24.01.2011
b) Sınav Yeri : Ankara


     SINAVIN ŞEKLİ, KONULARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ:
1) Giriş Sınavı sadece sözlü olarak tek aşamada yapılacaktır.
2) Giriş Sınavı Kurulu üyeleri, sözlü sınavda adayın kavrayış, muhakeme gücü, ifade yeteneği, tavır, hareket ve temsil kabiliyeti gibi kişisel niteliklerinin uzmanlık bakımından uygunluğunu ve Ulaştırma ve Haberleşme Uzman ve Uzman Yardımcılarının Sınav, Atama, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 11 nci maddesinin 1 nci fıkrasının (c ) bendinde yer alan konulardaki bilgisini değerlendirerek her adaya ayrı ayrı not verir.Sözlü sınavda değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılır. Giriş Sınav Kurulu üyelerinin verdikleri notların aritmetik ortalaması sözlü sınav sonuçlarını gösterir. 70 puan ve üzerinde not alan adaylar başarılı sayılır.
Giriş Sınavı Kurulu üyeleri, adayların sözlü sınav puanlarını esas almak suretiyle giriş sınavı başarı puanlarını tespit eder ve başarı sıralamasını alanlara göre ayrı ayrı yapar. Sınavda başarılı olanların sayısı ilan edilen kadro sayısından fazla ise, en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere sıralama yapılarak belirtilen kadro sayısı kadar aday, giriş sınavını kazanmış kabul edilir. Giriş sınavında yetmiş ve üzerinde puan almış olmak bu sıralamaya girmeyen adaylar için müktesep hak teşkil etmez.


     BAŞVURU ŞEKLİ VE İSTENİLEN BELGELER:
     Başvurular 27.12.2010 günü başlayıp 07.01.2011 günü mesai bitiminde sona erecektir.
- Bakanlığımız Personel Dairesi Başkanlığından veya ( www.ubak.gov.tr ) internet adresinden temin edilerek doldurulacak Başvuru Formu
- T.C Kimlik Numarası beyanı
- Diploma veya mezuniyet belgesinin aslı veya Kurumca onaylı sureti
- KPSS sonuç belgesinin aslı yada Kurumca onaylı sureti
- KPDS sonuç belgesinin aslı yada Kurumca onaylı sureti
- 2 adet vesikalık fotoğraf
- Özgeçmiş
- Yukarıdaki belgelerde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılır ve atamaları yapılmaz. Bunların atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir. Bu kişiler hiçbir hak talep edemezler ve haklarında, 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
     Söz konusu belgelerin başvuru formuyla birlikte Hakkı Turayliç Cad.91. Sokak No: 5 Emek/ANKARA 06510 adresindeki Ulaştırma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığına son başvuru tarihinin mesai bitimine kadar şahsen veya posta ile teslim edilmesi şarttır. Postadaki gecikmeler ve belirtilen süre içinde yapılmayan başvurular dikkate alınmaz.


     SINAV GİRİŞ BELGESİ:
     Sınava girebileceklere Personel Dairesi Başkanlığınca “Sınava Giriş Belgesi” verilir. Sınavda bu belge ile birlikte kimlik tespitinde kullanılmak üzere nüfus cüzdanı veya fotoğraflı ve onaylı emsali bir kimlik belgesinin bulundurulması zorunludur.
Sınava katılmayacak müracaat sahiplerine herhangi bir bildirimde bulunulmayacaktır.
Bu iş ilginizi çektiyse başvuru formunu doldurunuz ve
şahsen veya PTT aracılığı ile yapınız...
Bütün yazılı ve sözlü haberleşmeler “haberleşme adresi ve telefonu” ile yapılacaktır.

Başvuru Adresi : Hakkı Turayliç Cad.91. Sok.No:5
Emek/ANKARA  06510 
Tel: (312)  203 13 25   Faks: (312) 203 13 33

8 Aralık 2010 Çarşamba

ŞİFALI BİTKİLER ... KİVİ

 Tek Başına Doktor Gibi Meyve...  
   K  İ  V  İ  
     Faydaları saymakla bitmez denir ya. Gerçekten de öyle. Özellikle kış aylarında mutlaka tüketilmeli. Neden mi?
     Kivi dünyada yoğun olarak tüketilen 26 meyve içerisinde besin maddesi yönünden en zengin meyve. C vitamini deposu olan kivinin düzenli tüketilmesi halinde özellikle kış aylarında görülen solunumla ilgili şikayetlerin azaldığı yönünde bilimsel veriler bulunuyor.
     Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Atnan Uğur, kivinin insan sağlığı açısından önemine de değindi.
Uğur, bu meyvenin özellikle astım, nefes darlığı ve solunum sorunlarına karşı iyileştirici etkisi bulunduğuna dikkat çekti ve faydalarını birer birer sıraladı.

 C VİTAMİNİ DEPOSU
     Kivi meyvesinin 100 gramında ortalama 100400 mg C vitamini bulunur. Ayrıca magnezyum içeriği bakımından da en zengin, yüksek potasyum miktarı ve düşük sodyum ile yine meyveler içerisinde ön sıralarda yer almaktadır.

 SOLUNUM ŞİKAYETLERİNİ AZALTIYOR
     E vitamini, bakır, fosfor, B2 vitamini ve A vitamini bakımından da iyidir. Öncelikle bir C vitamini deposu olan kivinin düzenli tüketilmesi halinde özellikle kış aylarında görülen solunumla ilgili şikayetlerin azaldığı yönünde bilimsel veriler bulunmaktadır.

 İTALYA'DA YAPILAN ARAŞTIRMAYLA
 KANITLANDI
     Örneğin İtalya'da 18 bin çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada, C vitamini içeriği yüksek meyve tüketen bireylerin yüzde 44`ünde solunumla ilgili sorunla karşılaşma riskinin azaldığı belirlenmiştir.

 NEFES AÇICI VE ÖKSÜRÜK KESİCİ
     Zaten eskiden beri astım hastalarında, nefes açıcı ve öksürük kesici olarak kullanıldığı bilinmektedir.

 İKTİDARSIZLIĞA İYİ GELİR
     Kivi, kanı sulandırır, erkeklerde iktidarsızlığa iyi gelir.

 KANSERE KARŞI İYİ
* Kivi kanseri başlatan genlerde mutasyonu önlemede etkili olan anti mutagenik bileşikler (beta karoten, glutathion, lutein ) içermektedir.
* Özellikle lutein amino asitinin prostat, akciğer ve kolon kanserine iyi geldiği bildirilmektedir.
* İskoçya'da Rowett Araştırma Enstitüsü'nde gönüllü bireylerle yapılan bir çalışmada, 3 haftalık periyotta kivi tüketimi sonucunda yapılan tahlillerde, kan plazmasında C vitamini içeriğinin arttığı, lenfositlerde DNA zararının belirgin bir şekilde azaldığı saptanmıştır.
* Sonuçta, kivinin anti kanserojen özelliği ile, vücudu koruma bakımından önemli olduğu bildirilmiştir.

 KALP KRİZİNİ ÖNLÜYOR
     Kivinin, yan etki göstermeksizin kanı sulandırarak, kalp krizini de önlediği yapılan bilimsel araştırmalarla saptanmıştır.

 KABIZLIK GİDERİCİ,
 ÇOCUKLARDA KEMİK GELİŞTİRİCİ
     Tüm bunların yanında kolesterol düşürücü, kabızlık giderici, depresyon önleme ve stres azaltıcı, vücut şekerini düzenleyici, trigliserit düşürücü, görme gücünü iyileştirici, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici, çocuklarda kemik ve beyin gelişimini arttırıcı, kilo koruma ve form tutmayı sağlama gibi daha birçok özellikleri nedeniyle kivi son derece sağlıklı bir meyvedir...


İSLAM TARİHİ ... İLK İSLAM DEVLETİ

 İ  S  L  A  M    T  A  R  İ  H  İ
İLK İSLÂM DEVLETİ
     Peygamber Efendimiz, on üç senelik Mekke devrinde mesâisini tamamıyla îmân esaslarını anlatmaya hasretmişti. Bu îmânî hizmet sayesinde bir çok kimse İslâmın saâdetli sinesine koşmuştu. İmanlı insanların sayısı çoğalmış ve Müslümanlar gözle görülür bir kuvvet haline gelmişlerdi. Ancak buna rağmen bu devrede İslâm düşmanlarına karşı her türlü maddî mukabele yasaktı. Müslümanların tek silahı vardı, o da sabırdı.
     Fakat, Hicret ile yeni bir muhite gelinmişti. Şartlar tamamıyla değişmişti. Müslümanlar îmânlarının gereği olan herşeyi serbestçe yapabiliyorlardı.
     Hz. Resûlullahın Medine'ye gelir gelmez gerçekleştirdiği en mühim iş, daha önce bahsedildiği gibi, Muhacirlerle Ensarı kardeş yapmış olmasıydı. Efendimiz bununla Müslümanlar arasında kuvvetli bir ittifak kurmuş oluyordu. İslâmın ırk, dil, sınıf ve coğrafi ayrılıkları tanımayan kardeşlik müessesesi böylece tarihte ilk defa gerçekleşiyordu. Ancak bununla herşeyin bitmediği muhakkaktı. Medine'de yalnız Müslümanlar yaşamıyorlardı. Bu yeni muhitte Musevîler, müşrik Araplar ve bazı Hıristiyanlar da vardı ve haliyle mütecânis olmayan bir manzara arzediyorlardı. Buna bir de Arap kabileleri arasındaki tükenmek bilmeyen rekabet ve çatışmalar ile Yahudîlerle Araplar arasındaki anlaşmazlıkları katarsak, bu yeni muhitin ne büyük bir karışıklık içinde olduğunu kolayca anlayabiliriz.
     Meselenin asla küçümsenmeyecek bir başka tarafı daha vardı: Mekkeli müşriklerin her an Medine üzerine yürüyebilecekleri hususu. Aralarında devam eden soğuk harb, her an sıcak harbe dönüşebilirdi.
     İşte Peygamber Efendimizin önünde böylesine mühim meseleler duruyor ve bunlar hal çaresi bekliyordu.
     Bu yeni muhitte, Müslüman olmayan unsurlarla anlaşmak, cemiyete bir teşkilatlanma ruhu ve havası getirmek icab ediyordu. Adlî, askerî, siyasî bir takım esasların tesbiti lüzumu vardı.
     Henüz hicretin 1. yılı bitmiş değildi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, bütün Medine ahalisinin temsilcilerini Enes bin Mâlik Hazretlerinin evinde bir araya topladı. Maksat, bazı içtimâi prensiplerin düzenlenmesi idi. Yapılan konuşmalar neticesinde bu prensipler düzenlendi ve derhal yürürlüğe kondu. Mühim maddeler yazıldı ve taraflarca imzalandı.
     Bu maddeler Hz. Resûlullahın başkanlığında teşekkül eden İlk İslâm Devletinin anayasasıydı. Hatta bu vesika, sadece ilk İslâm devletinin anayasası olmakla da kalmamakta, aynı zamanda bütün dünyada yazılı ilk anayasalardan birini teşkil etmekteydi. Bu anayasa ile Medine halkı artık diğer insanlardan ayrı bir millet teşkil etmiş oluyorlardı.

     Şehir Devletinin Anayasası
     52 maddeden ibâret olan İslâm şehir devletinin ilk yazılı anayasasının 1. ve 2. maddelerinde şöyle deniliyordu:
1. Bu yazı, Resûlullah Muhammed (a.s.m.) tarafından Kureyşli ve Yesribli mü'minler ve Müslümanlar ve bunlara tâbi olanlarla yine onlara sonradan katılmış olanlar ve onlarla birlikte cihad edenler için tanzim edilmiştir.
2. İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir topluluk teşkil ederler. (438)
     Bu anayasaya göre Medine halkı, inanç farkı gözetmeksizin diğer milletlerden ayrı bir "millet" teşkil etmekte ve ayrı bir topluluk hüviyetini taşımaktaydı.
     Hz. Resûlullah, Ayrıca Medine etrafında bulunan kabilelerle, özellikle Mekkelilerin Şam ticâret yolu üzerinde ikamet etmekte olan kabilelerle derhal dostluk tesis etme yoluna gitti ve onlarla anlaşmalar imzaladı.
     Yine Müslümanlar, şehrin yerli halkı Yahudiler ve diğerleri ile münasebet halinde bulunmak mecburiyetinde idiler. Bu sebeple, kurulan devletin anayasasında onlara da haklar tanındı. Buna göre, onlar da Müslümanlar gibi yeni devletin vatandaşları sayılıyorlardı:
"Muhammed'in (a.s.m.) büyük basiret ve siyasî inceliği Yahudilere bahşettiği fermanda görülür. Bu fermanda diğer hususlar arasında onların da bizzat Müslümanlar gibi yeni devletin vatandaşları olduğu, Yesrib'teki iki kabilenin bir tek millet teşkil ettiği, suçların dinlerin ahkâmına göre cezalandırılacağı, ihtiyaç hasıl olduğu zaman her iki tarafın (Müslüman ve Yahudîlerin) yeni devleti müdafaâya çağırılacağı, gelecekte zuhûr edecek anlaşmazlıklar hakkında Resûlullah tarafından karar verileceği yazılıydı." (439)
     Ayrıca bu anayasa metninde harple ilgili madde de ilgi çekicidir. Vuku bulacak herhangi bir harpte, harp masraflarını kendileri karşılamak şartıyla Yahudiler, Medine şehir devletinin müdafaâsına katılacaklardı.
     Anayasanın 16. maddesine göre "tabi olmaları" şartı ile Müslümanların yardım ve müzaheretlerine hak kazanacakları tesbit ediliyordu. Aynı zamanda dışarıdan gelecek herhangi bir hücum karşısında da beraberce şehri müdafaâ edecekler, bu hususta birbirinin yardımına koşacaklardır. Bu hücum ister Müslümanlara, ister Yahudilere olmuş olsun, fark etmeyecektir.
     Bu maddeler ışığında, Müslümanların ehl-i kitaptan olan Yahudilerle ittifakını görmekteyiz. Burada ehl-i kitab olan Yahudi ve Hıristiyanlara tamamen bir din ve inanç hürriyeti tanınmıştır. Böylelikle ehl-i kitab arasında kitapsız olan müşriklere karşı hiç olmazsa asgarî müşterekte birleşme esası getirilmiştir ve bunun için de Müslümanlarla birlikte Yahudiler ilk anayasada zikredilerek bunların birlikte "tek camiâ" teşkil ettiklerinden söz edilmiştir.
     Peygamber Efendimiz, Medine'de te'sis ettiği devleti düşmanlardan korumak için buranın yerlileri olan gayr-ı müslim ehl-i kitapla siyasî ittifak ve andlaşmalar yaptığı gibi, inanç yönünden de bir ittifakın sağlanmasını temine çalışmıştır. Onları aralarında ortak bir kelime olan "tevhid" inancı üzere birleştirmek ve şirk ehline karşı inananlar paktını kurmak istemiştir. Nitekim bu gayeyi Medine içindeki ehl-i kitab için güttüğü gibi, ehl-i kitab olan dış devletler için de takib etmeye çalışmıştır. Bizans İmparatoru Heraklius'a ve diğer Hıristiyan prenslerine gönderdikleri davet mektubunda şu âyet-i kerime ile onlara hitab etmiştir: "De ki: 'Ey kitap ehli olan Hıristiyanlar ve Yahudiler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin! Allah'tan başkasına ibâdet etmeyelim, Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah'ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim!' Eğer onlar yüz çevirirlerse, siz deyin ki: 'Şâhid olun, biz Müslümanlarız." (440)     Bizzat Resûl-i Ekrem tarafından yazılı anayasa ile himâye ve yardıma mazhar olan kitap ehli ne yazık ki, andlaşmanın şartlarını bizzat kendileri bozmuş ve lehlerindeki şartların ortadan kalkmasına böylece yol açmışlardır. Anlaşmada şehir devleti içinde bulunanların birbirlerinin aleyhinde bulunmayacakları şartı, birbirlerinin düşmanlarıyla anlaşmaya varmayacakları maddesi yazılı iken, onlar (Yahudiler) Medine'nin müşriklerin taarruzlarına hedef olduğu çok nazik bir sırada baş kaldırdılar, daha yeni yeni teşekkül eden ve yeni yeni yerine oturan bir devletin aleyhinde tertipler düzenlemeye başladılar. Tabii ki, bu doğrudan doğruya onları Müslümanların himâyesinden mahrum bırakıyordu.
     Görüldüğü gibi bu anayasa, kurulan yeni bir devletin bir çok müessesesi hususunda hükümler taşımakta, her meselede istikametli çizgiler çizmekteydi: "Bu anayasa ile İslâm, hayatının yeni bir safhasına başladı. Madde ve cismaniyat ile mâneviyatın karışması, ona kendine has bir çizgi getirdi. Mâneviyatı, hatta ahlâkı tanımayan bir siyaset bizi maddeciliğe ve vahşi hayvanların hayatlarından daha aşağı bir hayata götürür. Yaşadığımız dünyanın hâdiselerinden ayrı bir maneviyat ise bizi melek mertebesinin üzerine çıkarabilir. Fakat, bu ancak son derece mahdud bir zümre için mümkündür. İnsanların büyük ekseriyeti, böyle bir ideolojiyi tatbik edenlerin çemberinin dışında kalır. Hz. Muhammed (a.s.m.) bilhassa vasat adamı düşündü ve ona insan hayatının iki tarafını nasıl dengeye getireceğini, madde ve mânâyı aynı zamanda içine alan bir terkip yapmayı öğretti. Bu dinî doktrin herkese en az derecede lâzım olan bazı esas noktalan seçer, fakat kendilerini mânevî hayata daha fazla verebilme tercihini fertlere bırakır.
     Bu durumda Hz. Peygamberin Sahabeleri müstakil bir devletin idare edici cemaâtı; Hz. Peygamber ise her sahada onun reisi oldu. (441)

438. Sîre, 2/147; Diğer maddeler için bkz: A.g.e., 2/147-150
439. Prof. Harun Han Şirvânî, İslâmda Siyasî Düşünce ve İdare, Terc.; s.18
440. Âl-i İmrân Sûresi, 64
441. Prof. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, 1/148

03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avan...