11 Ekim 2011 Salı

İSLAM TARİHİ ... BEDİR MUHAREBESİ (3)

 İ S L A M   T A R İ H İ
BEDİR MUHAREBESİ (3)

     Hz. Ebû Bekir ile Oğlu
     Manzara oldukça ibretli idi. Mus’ab b. Umeyr Müslümanlar safında muhacirlerin sancaktarı iken, kar­deşi Ebû Azîz İbni Umeyr ise müşrik ordusunun birinci bayraktarıydı. Daha garibi de vardı. Hz. Ebû Bekir, oğlu Abdullah’la Müslümanlar safında bulunurken; diğer oğlu Abdurrahman ise, Ku­reyş müşrikleri arasındaydı. Ce­sareti ve keskin ok atıcılığı ile meşhur olan Abdurrahman, bir ara ortaya atılıp er dileyince, Hz. Ebû Bekir ayağa kalktı; Hz. Re­sû­lul­lah’tan, oğluyla çarpışmak üzere müsaade istedi. Fakat Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Yâ Ebâ Bekir! Bilmez misin ki sen benim görür gözüm ve işitir kulağım yerindesin!” buyurarak izin vermedi ve yanın­dan ayırmadı.
     Hz. Re­sû­lul­lah’tan, oğluyla kılıç kılıça dövüşmek için izin alamayan Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.), hiddetli hiddetli oğ­luna, “Ey Abdurrahman! Bana olan mü­nâsebetin nerede kaldı?” diye seslendi. Abdurrahman ise, “Aramızda silahtan, uzun, yüğrük at­tan ve kılıçtan başka bir şey kalmadı” [27] diye cevap verdi.

     Harp Başladı
     Tarih, 17 Ramazan Cuma günü sabah saatleri... Artık iki ordu, olanca güç ve kuvvetleriyle birbirine saldırmaya geçmişti.
     Resûl-i Kibriya Efendimiz, mücahitleri Allah yolunda cihada teşvik eden konuşmalar yapıyor, şehit düşenlerin makamlarının cennet olacağını müjdeli­yordu. “Zafer bizimdir!” diyerek de, her zaman mücahitlerin gayret ve ümitle­rini hep aynı canlılıkta tutma­ya ihtimam gösteriyordu. Zaman zaman da ordu­nun önüne geçip bilfiil cesaretini göstererek, mücahitlerin de cesaretini artırı­yordu.
     Hz. Ali der ki: “Bedir günü harp şiddetlendiği zaman, Re­sû­lul­lah’a sığın­mıştık! O gün, halkın en cesaretlisi, en kahramanı o idi! Müşriklerin saflarına ondan daha ya­kın kimse yoktu!” [28]

     Hâris b. Süraka’nın Şehit Düşmesi
     Hazreç kabilesinden Hâris b. Süraka adındaki genç, or­dunun gerisinde su ha­vuzunun başında bulunuyor ve vuruşmayı temâşâ ediyordu. Düşman tara­fından atılan bir ok, ön saftaki mücahitlerin üzerinden geçerek ona isabet etti ve orada şehit oldu. İşte, ensar­dan ilk şehit düşen, bu zâttır. Harp safında bulunan mücahitleri aşıp giden bir okun, gerideki Haris’e isa­bet edip onu şehit etmesi, hepsi için bir ibret dersi oldu.

     Pey­gam­be­ri­mizin Mücahitleri Harbe Teşviki
     Harp bütün şiddetiyle devam ediyordu. Resûl-i Ekrem ise, durmadan mü­cahitleri harpte sebat etmeye çağırıyordu: “Muhammed’in varlığı kudret elin­de olan Allah’a yemin ederim ki bugün Allah’ın rızasını umarak sabır ve sebat göstererek çarpışanları ve arkasına dönmeden ilerlerken öldürülenleri, Allah muhakkak cennetine koya­caktır!”

     Umeyr’in Şehit Düşmesi
     Ensardan Umeyr b. Humam Hazret­leri, elinde hur­masını yerken Re­sû­lul­lah’ın bu müjdesini işitti ve “Ne iyi, ne iyi! Cennete girmek için, şu heriflerin elinde öl­mekten başka bir şey lâzım değilmiş” diye konuşarak elindeki hur­maları yere attı ve hemen kılıcını sıyırarak, şehâdetin faziletine ve ahiret haya­tının ehem­miyetine dair müessir beyitler söyleyip düşmanın üzerine hücum etti. Gidiş, o gidiş oldu. Bir daha geri dönmeyen Umeyr, birçok müşriği öldür­dükten sonra, kendisi de arzuladığı şehâdet mertebesine ulaştı.

     Bir Mucize
     Çarpışma bütün şiddetiyle devam ederken, Resûl-i Kibriya Efendimiz, yer­den bir avuç ince kum alıp küffar ordusunun üzerine attı ve “Yüzleri kara ol­sun! Allahım, kalplerine korku sal, ayaklarına titreme ver!” diye dua etti. [29] “Yüzleri kara olsun!” sözü bir kelâm iken, onlardan her birinin kulağına gitmesi gibi, o bir avuç kum dahi her bir müşriğin gözüne gitti. Hücumu terk edip gözleriyle meşgul olmaya başladılar. Kur’an-ı Azîmüşşan, bu mucizeyi şu ayetiyle ilan eder: “Onları siz değil, Allah öldürdü! Onları (kumları) attığın zaman da, sen at­madın, Allah attı!” [30]
     Evet, Resûl-i Kibriya’nın avucunda küçücük taşlar zikir ve tes­bih ettiği gibi, aynı avucuna alıp attığı kum ve küçücük taşlar da düşmana el bombası hük­müne geçiyor ve onları dehşete düşürüyordu!

     Pey­gam­be­ri­mizin Münâcâtı ve
     Meleklerin Yardıma Gelmesi
     Peygamber Efendimiz, bir taraftan mücahitler arasında dolaşıp cihada olan aşk ve şevklerini artırıcı konuşmalar yapıyor, bir taraftan da kıbleye yönelerek Yüce Mev­lâ­sına yalvarıyordu: “Allahım! Bana vadettiğin yardımı lût­fet!”
     Bu münâcâtı esnasında bir ara öylesine kendinden geçti ki ridâsı mübarek omuzlarından kayıp düştüğü halde farkına varmadı. Yanından ayrılmayan Hz. Ebû Bekir, ri­dâsını yerden alıp mübarek omuzlarına koydu ve “Yâ Re­sû­lal­lah! Rabbine ettiğin niyaz yetişir. Şüphesiz, O, sana olan vaadini yerine getirecek­tir” diye konuştu. [31]
     Bir müddet sonra Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Müjde ey Ebû Bekir! Sana Al­lah’ın yardımı geldi. İşte şu, Cebrail’­dir. Kum tepeleri üzerinde atının diz­ginini tutmuş, silahlan­mış, emir bekliyor!” diye buyurdu.
     Kur’an-ı Azîmüşşan, bu vak’ayı da şöyle hatırlatır: “Siz, (sayı, silah ve binekçe düşmandan çok) az ve zayıf iken, Allah, size Bedir’de kat’î bir zafer verdi. Allah’tan sakı­nın; ta ki şükret­miş olasınız! “O vakit sen, mü’minlere, ‘İndirilen üç bin melekle Rabbini­zin si­ze imdat etmesi yetişmez mi?’ diyordun.” [32]
     Rivayet edilmiştir ki o esnada, benzeri görülmedik, gayet şiddetli bir rüzgâr çıktı. Göz gözü görmez oldu. Sonra geçip gitti. Arkasından ikinci bir rüzgâr daha çıktı ve o da geçip gitti. Bu, Cebrail (a.s.) emrindeki üç bin meleğin gelip Resûl-i Kibriya Efendimi­zin yanında, sağında ve solunda yer alışının tezahürü idi. Melekler, başlarına beyaz sarıklar sarmışlar, sarıkların uçlarını ise arkala­rına salıvermişlerdi. Yalnız, Hz. Cebrail’in (a.s.) sarığı sarı idi. Meleklerin hepsi alaca renkte atlara binmişlerdi.

     Mücahitlerin Kahramanca Çarpışmaları
     Parolaları “Yâ Mansur! Emit” olan mücahitler, düşmanla kahramanca çar­pışıyor, hücum ve hamleleriyle düş­man saflarını yarıyor­lardı.
Hususan Hz. Hamza ile Hz. Ali (r.a.), son derece kahramanca ve cesurca müş­riklere hücum ediyorlar ve düşmanın hangi koluna hücum etseler yarıp geçiyorlardı. Hz. Hamza, iki elinde iki kılıç önüne geleni bir hamlede yere se­ri­yordu. Bu iki kahraman sahabe, müşrik ileri gelenlerinden birçok kimseyi kı­lıç­larıyla öldürdüler.

     Ebû Cehil’in Öldürülmesi
     Müslümanların büyük düşmanı olan Ebû Cehil’i öldürmek bir iftihar vesi­lesi olacağından, mücahitlerden her biri onu bulup öldürmek istiyordu. Hatta Ebû Cehil zannıyla, Hz. Hamza, müşriklerin reislerinden, Mahzumoğulla­rın­dan Hâlid b. Velid’in biraderi olan Ebû Kays İbn Velid’i ve Hz. Ali yine Benî Mahzum’dan Abdullah İbni Münzir’i öldürmüşlerdi.
     Ebû Cehil, yetmiş yaşında, korkunç yüzlü, inatçı ve mü­te­mer­rid bir İslam düşmanıydı. “Anam beni bugün için doğurmuş!” diyerek cesaretini izhar edi­yor ve askerini harbe sürüyordu. Mahzumoğulları, müşriklerden birçok kimsenin öldürüldüğünü görünce, Ebû Cehil’in etrafını deve sürüsü gibi sarmışlardı. Ne pahasına olursa olsun onu koruyacaklardı.
Harp bütün şiddetiyle devam ediyordu. Hz. Abdurrahman b. Avf, harp safında sağına soluna bakınca, ensar gençle­rinden iki delikanlıyı gördü. Onlardan biri kendisine yaklaşarak, “Ey amca! Sen Ebû Cehil’i tanır mısın?” diye sordu. Abdurrahman b. Avf, “Evet, tanırım. Ne yapacaksın onu?” deyince, genç şu cevabı verdi: “Allah’a söz verdim: Ebû Cehil’i gördüğüm gibi üzerine yürüyüp, ya onu öl­düreceğim yahut bu uğurda şehit olacağım!”
     Abdurrahman b. Avf Hazretleri, gencin bu azim ve kahramanlığını hayretle takdir ederken, diğer genç de yanına yaklaşıp aynı şeyleri söyledi. Abdurrahman b. Avf, önceleri kendi kendine, “Harp safında iki çocuk ara­sında kaldım!” derken onların bu cesurca sözlerine hayret etti. Bu iki genç, Afra Hâtun’un harbe iştirak etmiş yedi oğlundan ikisi olan Muaz ve Muavviz idiler. O sırada Abdurrahman b. Avf’ın (r.a.) gözü, müşrikler arasında dolaşıp du­ran ve Mahzunoğulları yiğitleri tarafından korunan Ebû Cehil’e ilişti. Soran gençlere göstererek, “İşte, aradığınız Ebû Cehil!” dedi.
     İki kahraman fedai, derhal kılıçlarını sıyırıp, Ebû Cehil’in bulunduğu tarafa doğru yürüdüler. Bu iki genç gibi birçok mücahit de Ebû Cehil’i öldürme fırsatını kolluyordu. Gençlerin Ebû Cehil’e yetişmesinden önce, onu başından beri gözetleyip du­ran, ensardan Muaz b. Amr b. Cemûh, o esnada bir fırsatını bulup Ebû Ce­hil’in ayağına bir kılıç darbesi indirdi. Ebû Cehil’in oğlu İkrime de kılıcıyla onun eli­ni kolunu yaraladı. Bu kahraman sahabe der ki: “Elim, derisinde sallandı kaldı. Çarpışmanın şiddeti bana onu unutturdu. O gün kesik elimi arkama atıp, hep çarpıştım durdum. Bana fazla zahmet verince de, ayağımla üzerine bastım, sallanan ko­lumu koparıp attım!” [33]
     Muaz b. Amr b. Cemûh’un yaralanmasından sonra iki genç kardeş olan Muaz ile Muavviz de, Ebû Cehil’in yanına vardılar. Üzerine hücum ederek kı­lıç darbeleriyle yere serdiler, öldü zannıyla da bırakıp gittiler.

     “Ebû Cehil, Bu Ümmetin Firavunudur!”
     O esnada Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Acaba Ebû Cehil, ne yaptı, ne oldu? Kim gidip bir bakar?” buyurarak, ölüler arasında onun araştırılmasını emretti.
Mücahitler aradılar, fakat bulamadılar. Peygamber Efendimiz yine “Arayınız! Benim, onun hak­kında sözüm var. Eğer siz, onun ölüsünü teşhis edemezseniz, dizindeki yara izine bakınız” bu­yurduktan sonra sözlerine şöyle devam etti: “Bir gün onunla Abdullah b. Cüd’a ’nın ziyafetinde bulunuyorduk. Ben, on­dan cüssece biraz büyükçe idim. Sıkışın­ca, onu ittim. İki dizi üzerine düştü. Di­zinden birisi yaralandı ve bu yaralanmanın izi, uru dizinden kaybolmadı!” [34]
     Bunun üzerine Abdullah İbni Mes’ûd Hazretleri, Ebû Cehil’i aramaya gitti. Onu son nefesinde, can çekişirken gördü. Kendisine, “Ebû Cehil sen misin?” dedi. Sonra da boynuna ayağıyla bastı ve “Ey Allah’ın düşmanı! Nihayet Allah seni hor ve hakir etti! Gördün mü?” dedi.
     Bedir Savaşı’nda şehit düşenlerin
     medfun bulundukları kabristan
     Can çekiştiği halde Ebû Cehil, “Ey koyun çobanı! Pek sarp yere çıkmışsın. Bü­yük bir kişinin, kavim ve kabilesi ta­rafından öldürülmesi, hemen şimdi olan bir şey değildir! Sen bana bugün zafer ve galebenin hangi tarafta olduğunu ha­ber ver” dedi.
     İbni Mes’ûd Hazretleri, “Nusret ve galebe, Allah ve Re­sûlü tarafındadır!” di­yerek, son nefesinde onu ye’se düşürdü. Böyle bir cihetten mey’us olan Ebû Cehil, bir kere daha küfrünü kustu: “Muhammed’e söyle ki şimdiye kadar onun düşmanı idim; şimdi düşman­lığım bir kat daha arttı!” Bunun üzerine, İbni Mes’ûd Hazretleri, hemen başını kesti.
Böylece, Ebû Cehil, son nefeste bile imana gel­medi, küfür ve dalâlette ısrar edip cehennemi boyladı. İbni Mes’ûd (r.a.), başını alıp huzur-u Ne­bevî’ye getirdi.
“İşte, Allah’ın düşmanı Ebû Cehil’in başı!” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Kuluna yardım eden, dinini üs­tün kılan Allah’a hamdolsun!” dedikten sonra, “Bu ümmetin Firavunu, işte bu­dur!” buyurdu. [35]
     Ebû Cehil’in öldürülmesinden sonra, müşrik ordusunda Müslümanlara kar­şı koyacak pek kimse kalmadı. Bu arada, azılı müşrik Ümeyye b. Halef de, Mek­ke’de merha­metsizce işkenceye uğrattığı Bi­lâl-i Habeşî (r.a.) tarafından yere se­rilince, Ku­reyş ordusu fena halde bozuldu. Müş­rik askerleri gerisingeri kaç­maya başladılar. Kaçanlar o anda kurtuldular, ele geçirilenler ise esir alın­dı­lar.

     Netice
     Birkaç saat bütün şiddetiyle devam eden kıyasıya mücadele neticesinde, Re­sûl-i Kibriya Efendimizin kumandanlığını yaptığı İslam ordusu, parlak bir mu­zafferiyet elde etmişti. Mücahitler, on dört şehit vermişlerdi; müşriklerden öl­dürdüklerinin sayısı ise yetmiş kadardı; bir o kadarını da esir almışlardı. Öl­dü­rülenlerden yirmi dört kişi, müş­riklerin ileri gelenlerindendi. Mücahitler, Pey­gam­be­ri­mizin emri gereği, müşrik ileri gelenlerinin cesetlerini toptan bir çuku­ra gömdüler.
     Resûl-i Ekrem, şehit olan mücahitlerin cenaze namazını da Be­dir’de kıldı.
Bu parlak zaferle, şüphe ve tereddüt bulutları parçalandı, Müslümanların cesaretlerine bir kat daha cesaret ka­tılmış oldu. Peygamber Efendimiz, derhal yola iki haberci çıkararak, bu şanlı zaferin bir an evvel Medine’ye duyurulma­sını istedi. Habercilerden biri şehrin üst tarafında, diğeri ise alt tarafında bu muhteşem müjdeyi Müslümanlara ulaştırdı.
[27] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 291.
[28] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 23.
[29] İbn Hişam, a.g.e., c. 2. s. 280.
[30] Enfâl, 17.
[31] İbn Sa’d, a.g.e., c. 3, s. 601-602; Müslim, Sahih, c. 5. s. 156-157.
[32] Âl-i İmrân, 123-124.
[33] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 287-288; Taberî, Tarih, c. 2, s. 284.
[34] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 288; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 284.
[35] Zehebî, A’lâmü’n-Nübelâ, c. 1, s. 346.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Uzman ve Destek Personel Alımı (988 kişi) İlanı

T.C. TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI
DESTEKLEME KURUMU

UZMAN ve DESTEK PERSONEL ALIMI
SEÇME SINAV İLANI

1.1 UZMAN ALIMI SEÇME SINAVI İÇİN
AÇIK BULUNAN VE ALIM YAPILACAK POZİSYONLAR

A. KAMUDAN ALIMLARA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurum ve kuruluşlarda çalışanlardan;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, lisans düzeyinde eğitim veren fakültelerin veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurumunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının mezunları arasından;


B. AÇIKTAN ALIMLARA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre İl Koordinatörlüklerine AÇIKTAN ATAMA şeklinde;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, lisans düzeyinde eğitim veren fakültelerin veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurumunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının mezunları arasından;


1.2 DESTEK PERSONELİ ALIMLARINA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5818 Sayılı Kanunla değişik, 5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre AÇIKTAN ATAMA şeklinde;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, aşağıda isimleri yer alan önlisans programlarının mezunları arasından;


2. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINA KATILACAK ADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR: A) GENEL ŞARTLAR:
1. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
2. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
4. Askerlik durumu itibariyle;
a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
5. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
6. Görevini devamlı yapmasına engel hastalığı bulunmamak, şartlarını taşıması gerekir.

B.) ÖZEL ŞARTLAR:
1. Açıktan uzman alımlarına ilişkin AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlara başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Lisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP3" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları gerekmektedir.
2. Açıktan uzman alımlarına ilişkin AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Lisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP3" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları ve İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (KPDS) asgari 40 puan almış olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip olmaları gerekmektedir.
3. Açıktan destek personeli pozisyonlara başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Önlisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP93" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları gerekmektedir.
4. 5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 14. Maddesinin 4. Fıkrasında "il koordinatörlüklerinde uzman pozisyonunda istihdam edileceklerin asgari (D) düzeyinde puan almış olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip olmaları zorunludur. Kurum nitelikli personel ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için 31/12/2012 tarihine kadar, yabancı dil yeterliliği şartı aramayabilir. Bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil yeterliliği belgesini ibraz etmeyenlerin sözleşmeleri yenilenmez" hükmü bulunmaktadır.
Bu kapsamda sınavı kazanmış olan adayların KPDS, ÜDS ile YÖK'ün belirlemiş olduğu eş değerliliği olan İngilizce, Fransızca ve Almanca yabancı dil belgelerini 31/12/2012 tarihine kadar teslim etmek zorundadır.

3. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINA KATILANLAR İÇİN BAŞVURUDA İSTENEN BELGELER
Uzman ve Destek personel adayının bir veya birden çok ili tercih etmiş olması, o il veya illerde görev yapmayı taahhüt ettiği anlamını taşımaktadır. İl koordinatörlüklerine istihdamı planlanandan fazla ya da eksik tercih olması halinde kurum adayın başvuruda bulunmadığı il koordinatörlüğüne adayı atama konusunda serbesttir. (Başvuruda bulunan aday bu hususu peşinen kabul ve taahhüt eder.) Bir adayın bir ili tercih etmesi adayın o ile atanmasını zorunlu kılmayacak olup, takdir yetkisi Kurumdadır.
Tüm adaylar, meslek başvuru kodlarından yalnızca birini seçecekler ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinden temin ederek dolduracakları imzalı "Aday Bilgi Formu" ile birlikte aşağıdaki belgelerin asıllarını ibraz veya tasdikli örneklerini teslim etmeleri gerekmektedir:
a) Öğrenim diploması ve fotokopisi,
b) Son altı ay içinde çekilmiş 4 adet vesikalık fotoğraf,
c) Nüfus Cüzdanı ve fotokopisi,
d) Özgeçmiş, (21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun http://www.tkdk.gov.tr internet adresinde örneği verilmiş forma uygun şekilde doldurulacaktır.)
e) AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran adaylardan Yabancı dil düzeyini gösterir belge. ( KPDS, ÜDS ile YÖK'ün belirlemiş olduğu eş değerliliği olan İngilizce, Fransızca ve Almanca yabancı dil belgesi)
f) Askerlik durumu ile ilgili belge ve fotokopisi,
g) Kurumun internet adresinden temin edecekleri "Aday Bilgi Formu"nun çıktısı (21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr),
h) 2010 KPSSP3 Sonuç Belgesinin aslı ve fotokopisi (Sadece açıktan atama yoluyla başvuran uzman adayları getirecektir)
ı) 2010 KPSSP93 Sonuç Belgesinin aslı ve fotokopisi (Sadece açıktan atama yoluyla başvuran destek personeli adayları getirecektir)
i) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurum ve kuruluşlarda çalıştığını gösteren hizmet belgesi (Sadece kamu pozisyonundan başvuran adaylar getirecektir)

4. UZMAN ALIMI İÇİN SORU AĞIRLIKLARI
a) IPARD Programı, 40 (Kırk) Soru
b) Güncel Sosyal ve Ekonomik Konular, 8 (Sekiz) Soru
c) Türkiye Coğrafyası, 8 (Sekiz) Soru
d) Türkçe Dil Bilgisi, 7 (Yedi) Soru
e) TKDK Kuruluş Kanunu ve Personel Yönetmeliği, 6 (Altı) Soru
f) Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, 6 (Altı) Soru
g) Türk Medeniyet Tarihi, 5 (Beş) Soru
h) Türkiye'nin Yönetim Yapısı, 4 (Dört) Soru
i) AB Kurumsal yapısı, işleyişi, tarihçesi, 10 (On) Soru j) AB Ortak Tarım Politikası, 3 (Üç) Soru
k) AB ve Türkiye İlişkileri ile Müzakere Süreci, 3 (Üç) Soru

5. DESTEK PERSONELİ ALIMI İÇİN SORU AĞIRLIKLARI
I. Genel Kültür (20 Soru)
a) Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
b) Türkiye Coğrafyası
c) Temel Vatandaşlık Bilgisi
d) Türk Kültür ve Medeniyetleri
e) Türkiye ve Dünya ile İlgili Genel ve Güncel Sosyo-Ekonomik Konular
II. Genel Yetenek (30 Soru)
a) Türkçe
b) Matematik

6. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVININ BAŞVURU MERCİİ, BAŞVURU TARİHLERİ, BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE ZAMANI
Uzman ve Destek Personeli Alımı Seçme Sınavına başvuruda bulunacak adaylar, 21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr/) internet adresinden temin edecekleri "Aday Bilgi Formunu" doldurup Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr/) adresindeki web sitesi üzerinden elektronik olarak kuruma göndereceklerdir.
Elektronik olarak başvurular, 21.10.2011 tarihinde başlayacak olup, 24.10.2011 tarihinde (bu tarih dâhil) sona erecektir. "BAŞVURUDA İSTENEN BELGELER'in eksiksiz olarak tamamlanarak elden (şahsen veya bir yakını tarafından) Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Yerleşkesi Diş Hekimliği Eski Fakültesine 21.10.2011 tarihinden 27.10.2011 tarihi saat 18.00'e kadar ulaştırılmaları gerekmektedir. (Cumartesi başvurular 9:00­17:00 saatleri arası alınacak olup, Pazar günü başvuru alınmayacaktır.) Posta ve e-posta ile yapılan başvurular geçersiz sayılacaktır.

7. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI BAŞVURULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINAVA ÇAĞRI
Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca uzman alımı seçme sınavına açıktan atanacak AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlarına başvuranlar için, KPSSP3 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyonların 5 (Beş) katına kadar aday ve bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip diğer adaylar yazılı seçme sınavına girmeye hak kazanacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP3 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır.
Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca uzman alımı seçme sınavına açıktan atanacak AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17, AU19 pozisyonlarına başvuranlar için, KPSSP3 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyonların 5 (Beş) katına kadar kişi yarışma sınavına alınacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP3 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır. KPSSP3 puanları eşit olması halinde yabancı dil notu yüksek olanlar, yabancı dil puanlarının eşit olması halinde bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip olan adaylar yarışma sınavına alınır.
Destek Personeli alımı için Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atama yoluyla istihdam edilecek olan adaylarda, KPSSP93 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyon sayısının beş katı kadar aday ve bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip diğer adaylar yazılı seçme sınavına girmeye hak kazanacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP93 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır
Uzman ve Destek Personeli alımı seçme sınavında Kuruma yapılan başvurular, Sınav Kurulunca değerlendirildikten sonra yazılı sınava girmeye hak kazanan adayların isimleri, 31.10.2011 tarihinde Kurumun ilan panosunda ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinde ilan edilecektir. Yarışma sınavına kabul edilecek adaylara Kurum ayrıca bildirim yapmakla mükellef değildir.
Söz konusu ilanda isimleri bulunan adaylar (yazılı seçme sınavına girmeye hak kazananlar), 31.10.2011­02.11.2011 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASININ herhangi bir şubesinden, Kurum/FaturaTahsilatları, Sınav Ödemeleri, Diğer Kurum Sınavları, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Personel Alım Sınavı menüsünden Başvuru Kodu, Ad, Soyad ve T.C Kimlik Numaralarını bildirmek suretiyle 50 (Elli) TL sınav ücreti yatıracaklardır
Bu ücreti belirtilen tarihlerde yatırmayanlar kesinlikle yarışma sınavına alınmayacaktır. Ayrıca sınav ücretini yatırmakla beraber sınava girmeyen aday ya da sınavı kazanamayan adaylara sınav ücreti iade edilmeyecektir. Bununla beraber her ne sebeple olursa olsun sınav iptali ve benzeri durumda hiçbir adaya sınav ücreti iade edilmeyecektir.
Söz konusu ilanda isimleri belirlenen adaylar, Sınav Giriş Belgelerini Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinden 14.11.2011 tarihinden itibaren çıktı almak suretiyle temin edeceklerdir. Sınav Giriş Belgesi olmayan adaylar yazılı sınava alınmayacaktır.
Adaylar sınavda, Sınav Giriş Belgesi ile birlikte resimli nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport belgelerinden en az birini ibraz etmek zorundadırlar. Adayların yanlarında getirecekleri kimlik belgesinde T.C kimlik numarasının yazması zorunludur. Kimlik belgesinde T.C Kimlik Numarası bulunmayan adaylar yazılı sınava kesinlikle alınmayacaktır.

8. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINDA YARIŞMA SINAVININ ŞEKLİ, İÇERİĞİ, YERİ VE ZAMANI
Uzman Alımı Seçme Sınavı, çoktan seçmeli, test usulü ile tek aşamalı olarak yapılacaktır. Her sorunun puanı eşit olup, her doğru cevaba 1 (Bir) tam puan verilecektir. Yanlış cevaplanan sorular değerlendirmeye alınmayacaktır. (Yanlış cevap sayısı, doğru verilen cevapları etkilemeyecektir). Sınav sonunda soru iptali halinde, her adaya iptal edilen her bir soru için bir (1) tam puan verilecektir. Sınav başarı notu, yazılı sınav sonucudur.
• Uzman Personel Alımı Seçme Sınavı, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesinde 19.11.2011 tarihinde saat 10.00'da yapılacaktır.
• Uzman Personel Alımı Seçme Sınavında 100 soru sorulacak olup, Sınav Süresi 120 dakikadır.
Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavında 50 soru sorulacak ve her bir sorunun doğru cevabı 2 puan olacaktır. Yanlış cevaplanan sorular değerlendirmeye alınmayacaktır (Yanlış cevapların sayısı, doğru verilen cevapları etkilemeyecektir). Sınav sonunda soru iptali halinde, her adaya iptal edilen her bir soru için 2 tam puan verilecektir.
• Destek Personeli Alımı Seçme Sınavı, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesinde 19.11.2011 tarihinde saat 10.00'da yapılacaktır.
• Destek Personel Alımı Seçme Sınavında 50 soru sorulacak olup, Sınav Süresi 60 dakikadır.

9. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVI VE DEĞERLENDİRME ESASLARI
Uzman ve Destek Personel Alımı Yazılı Seçme Sınavında 100 tam puan üzerinden en az 70 puan almak kaydıyla en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere, her bölüm için belirlenmiş olan kontenjan kadar aday yazılı seçme sınavını kazanmış sayılır. Sınavda yetmiş ve yetmişin üzerinde puan almış olmak, bu sıralamaya giremeyen adaylar için kazanılmış hak teşkil etmez.
İlanda yer alan meslek grupları itibariyle belirlenmiş olan kontenjanların en son sırasında yer alan ve yazılı sınav puanları eşit olan adaylar arasından;
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca Kamudan uzman alım pozisyonlarına başvuran adaylarda noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atanacak ve AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlarına başvuran uzman personel adaylarında, KPSSP3 Puanı yüksek olan aday yarışma sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP3 puanının da eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atanacak ve AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran uzman personel adaylarında, KPSSP3 Puanı yüksek olan aday yarışma sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP3 puanının da eşit olması halinde yabancı dil notu yüksek olan aday, yabancı dil notu eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Destek personeli Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca atanacak olan destek personel adaylarından, KPSSP93 Puanı yüksek olan aday yazılı seçme sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP93 puanının da eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Sınav Kurulu, başarı sırasına göre sıralamaya tabi tutmak suretiyle başarılı adaylar arasından, boş pozisyon sayısının yarısı kadar yedek aday belirler. Yedek adayların göreve başlatılması konusunda takdir yetkisi Kuruma aittir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavı sonucunda, Kurum isterse boş kalan kadrolar için, diğer meslek gruplarından 70 puan ve üzeri almış olmakla beraber kendi alanında sınavı asil olarak kazanamamış adaylar arasından seçim yapabilecektir. Boş kalan kadro için, hangi meslek grubundan ikame yapılacağına Kurum tarafından karar verilecektir. Bu hususta takdir yetkisi Kuruma aittir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavı sonucunda 70 (Yetmiş) ve üzerinde puan almış olmak diğer meslek gruplarında doldurulamayan kadroların doldurulmasında herhangi bir hak teşkil etmez. Yazılı sınav sonunda oluşabilecek kadro boşlukları diğer meslek gruplarından doldurulurken, yerine ikamede kullanılan meslek grubunda asgari 70 (Yetmiş) puan üzerinden en yüksek puan esası gözetilecektir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Sınavına katılabileceği tespit edilmiş olup isimleri ilan olunan adaylardan, daha sonra sınava katılma şartlarını taşımadığı halde gerçeğe aykırı bilgi verdiği veya herhangi bir şekilde gerçeği sakladığı belirlenenler yarışma sınavına alınmaz. Bu şekilde sınava girmiş olanların sınavları geçersiz sayılır ve sözleşmeleri yapılmaz. Bu gibi durumları tespit edilenlerle sözleşme yapılmış olsa dahi sözleşmeleri feshedilir. Bu kişiler, hiçbir hak talep edemezler ve haklarında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Sınavı kazananların, başvuru esnasında belirttikleri adreslerine posta yoluyla yazılı olarak göreve başlama çağrısı yapılır. Ayrıca, sınav sonucu Kurumun ve/veya Bakanlığın ilan panosu ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinde veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın (http://www.tarim.gov.tr) internet adresinde ilan edilir. Sınavı kazananların, işlemlerinin yapılabilmesi için sınav sonuçlarının ilanından itibaren en geç 20 gün içerisinde Kuruma müracaat etmeleri gerekmektedir.
Yapılan göreve başlama çağrısına rağmen, Kurum tarafından kabul edilebilir bir belgeyle ispatı mümkün mücbir sebepler dışında, sınav sonuçlarının ilanından itibaren yirmi gün içerisinde müracaat etmeyenlerin ataması yapılmaz. Postadaki gecikmeden Kurum sorumlu değildir. Kazanan personelin Kurumun veya Bakanlığın internet sitesinde ilanı, aynı zamanda tebligat niteliği taşır.
Bu ilanda yer almayan hususlarda, 16.04.2008 tarihli ve 26849 sayılı "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği" esas alınacaktır.
İlanen duyurulur.

İSLAM İLMİHALİ ... Altıncı Bölüm: NAMAZ ... 4. NAMAZIN FARZLARI ve VÂCİPLERİ

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Altıncı Bölüm: Namaz
4. NAMAZIN FARZLARI ve VÂCİPLERİ
 
     Ergenlik (bulûğ) yaşına ve belli bir aklî olgunluk düzeyine gelmiş her müslümanın namaz kılması farz-ı ayındır. Buna göre namazın kişiye farz olmasının şartları, müslüman olmak, bulûğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir. Bu şartlara namazın vücûb şartları yani kişinin namaz kılmakla yükümlü olmasının şartları denir.
     Sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için namazın birtakım farzları ve vâcipleri (sıhhat şartları), sünnetleri ve âdâbı bulunmaktadır. Farzlara riayetsizlik, namazın bozulmasına yol açar.
     Vâcip, kesin olmayan bir delille sabit olduğu için, vâcibi inkâr eden kişi, kâfir olmaz. Ancak bir açıklama getirmeksizin ve te'vil etmeksizin vâcibi terkeden kimse fâsık kabul edilir. Namazın vâciplerinden herhangi birinin terkedilmesi namazı bozmaz. Namazın vâciplerinden biri sehven terkedilmişse sehiv secdesi yapmak gerekir. Eğer kasten terkedilmişse, namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması gerekir.
     Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı (muvâzebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhâneke okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itâb) vardır. Namazın sünnetleri, namazın vâciplerini tamamlar, onlardaki kusurları telâfiye ve fazla sevaba vesile olur. Sünnetlere riayet etmek ve devam etmek Peygamber'i sevmenin bir nişanesi sayılır. Bununla birlikte sünnetin terkedilmesi, ne farzın terkedilmesi gibi namazın bozulmasını ve yeniden kılınmasını, ne vâcibin kasten terkedilmesi gibi tahrîmen mekruhluğu ne de vâcibin sehven terkedilmesi gibi sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi "isâet" (yanlış ve kötü davranış) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre tenzîhen mekruhun üstünde, tahrîmen mekruhun altında yer alır.
     Edep (çoğulu âdâb), Hz. Peygamber'in devamlı olmaksızın zaman zaman yaptığı şeylerdir. Rükû ve secdede üçten fazla tesbih yapmak gibi. Mendup anlamına da gelir. Bunları terketmek, her ne kadar isâet sayılmaz ve kınamayı gerektirmez ise de bunlara riayet edilmesi daha faziletlidir (efdal). Esasen namazın âdâbı, yüce yaratıcının huzurunda durulduğunun farkında olunarak, zâhiren mütevazi bir halde bulunmaktır.
 
     A) NAMAZIN FARZLARI
     Namazın on iki farzı vardır. Namazın farzları, namazın dışındaki farzlar ve namazın içindeki farzlar olarak iki gruba ayrılır. Namazın dışındaki farzlar, namazdan önce ve namaza hazırlık mahiyetinde olduğu için "namazın şartları" (şurûtü's-salât) olarak adlandırılır. Namazın içindeki farzlar ise, namazın varlığı ve tasavvuru kendisine bağlı olduğu, yani bu farzlar namazın mahiyetini oluşturduğu için "namazın rükünleri"  (erkânü's-salât) adını alır. Bunlar namazı oluşturan unsurlardır. Namazın farzlarından herhangi birinin eksikliği durumunda namaz sahih olmaz. Buna göre;
 
     a) Namazın Şartları
     1. Hadesten tahâret
     2. Necâsetten tahâret
     3. Setr-i avret
     4. İstikbâl-i kıble
     5. Vakit
     6. Niyet
 
     b) Namazın Rükünleri
     1. İftitah tekbiri
     2. Kıyam
     3. Kıraat
     4. Rükû
     5. Secde
     6. Ka`de-i ahîre şeklinde sıralanır
 
     Bu sayılan şart ve rükünlerde fakihler görüş birliğindedir. Namazın rükünlerinin düzgün bir şekilde yapılması demek olan ta`dîl-i erkân Ebû Yûsuf'a ve Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre rükün kabul edilmiştir. Kişinin kendi isteği ve fiili ile namazdan çıkması da (hurûc bi sun`ih) Ebû Hanîfe'ye göre bir rükündür. Farzlar arasında sıraya riayet etmek (tertip), Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre namazın rükünlerindendir.

2 Ekim 2011 Pazar

HADİS-İ ŞERİFLER ...SEFERDE OKUNACAK DUALAR

İKİNCİ BÂB: DUANIN KISIMLARI (İki kısımdır)
BİRİNCİ KISIM: SEBEBE VE VAKTE BAĞLI DUALAR (Yirmi fasıldır)
SEKİZİNCİ FASIL
SEFERDE OKUNACAK DUALAR

1. (1833)- İmam Mâlik'e ulaştığına göre Hz. Peygamber (sav.) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duayı okurdu: "Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allahım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vukûa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum". [Muvatta, İsti'zân 34, (2, 977).] [138]

AÇIKLAMA:
1- Allah'ın sefer arkadaşı ve evde vekil olarak tavsifi, hiçbir mekânın onun emrinden, hükmünden hâriç kalmadığını, her yerde mü'mine huzur verdiğini ifâde eder. Öyle ise Zât-ı Zülcelâl hazretleri yolcuya sefer sırasında selâmet vermek, rızık vermek, yardım etmek, muvaffak kılmak gibi çeşitli nimetleriyle beraberlik sağlamaktadır. Mü'min mazhar olduğu her hayrı Allah'tan bilerek onun huzurunu her yerde hisseder, yolculuk sırasında bile. Keza yolcu, geride kalan ailesi hakkında da aynı düşünce ve duyguları taşıyarak yolculuğunu huzur içinde devam ettirir.
2- "Bize arzı dür" cümlesi, yolculuğun süratli geçmesi için yapılmış bir duadır. Arz'dan maksad yoldur. Yolculuğun kolay, engelsiz geçmesi sür'at kazandırır. Kolaylaştırmak'tan murad sühulet'tir, meşakkate mâruz kalmamaktır.
3- Üzüntülü dönüş'le sefer sırasında üzüntü verici durumlarla karşılaşmak kastedilir. Bu, meşakkatlerden hâsıl olan sıkıntılar değildir, insanı üzecek ve üzüntüsü devam edebilecek durumlardır. Resûlullah (sav.) bunlardan Allah'a sığınmaktadır, tıpkı, geride bıraktığı mal ve âileye gelebilecek kötü hallerden sığındığı gibi. [139]

2. (1834)-  İbnu Ömer (ra.) anlatıyor: "Resûlullah (sav.), seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerîke leh, lehü'lmülkü ve lehü'lhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. (Allah'tan başka ilah yoktur. O tekdir, ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'nadır. O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz. Allah va'dinde sâdık oldu, kuluna yardım etti. (Hendek Harbi'nde) müttefik orduları tek başına helâk etti" derdi. [Buhârî, Daavât 52, Ömer 12, Cihâd 133, 197, Megâzî 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizî, Hacc 104, (950); Ebû Dâvud, Cihâd 170, (2770).] [140]

AÇIKLAMA:

1- Bazı rivayetler, burada mutlak gelen sefer'i açar: "...Gazve" "Hacc" veya "Umre seferinden dünüşte..."
2- "Allah vaadinde sâdık oldu" cümlesi ile, Allah'ın sabredenlere, mü'minlere zafer vereceği, dinin muzaffer olacağı, âkibetin muttakilere ait olacağına dair Cenab-ı Hakk'ın Kur'an'da va'detmiş bulunduğu hususların (A'râf 128; Hûd 49) gerçekleştiğini, bunların hep tahakkuk ettiğini ifâde eder. Bâzı rivâyetler, bu sözü Resûlullah'ın Usfân Seferi'nden dönerken söylediğini belirtir. Bu sefer, hicretin altıncı yılında cereyan etmiştir. O zamana kadar Bedir zaferi, Hendek zaferi gibi ciddî savaşlar yapılmış ve kesin zaferler elde edilmiştir. Nitekim duanın devamında geçen  "Ahzâbı tek başına hezimete uğrattı" cümlesi Hendek Savaşına temas etmektedir. Çünkü, Medîne'yi saran müttefik müşrik orduları, Müslümanlara çok zor günler yaşatmışlardır. Hendek'te Müslümanlara sayıca pek üstün olan bu çeşitli müşrik kabilelerinin ittifakıyla ortaya çıkan orduyu, Cenab-ı Hakk'ın gönderdiği fırtına darmadağın etmiş, geri çekilmeye, kuşatmayı kaldırmaya zorlamıştı, İlâhî yardım pek bârizdi. Onun için, Müslümanların zihninde pek canlı olan bu maddî yardımı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu duada görüldüğü üzere zaman zaman hatırlatacaktır.
Şunu da belirtelim ki, bazı âlimler buradaki ahzâb (hizipler, gruplar, müttefikler) ile, İslâm'a karşı teşkîl edilecek bütün ittifakların kastedildiğini, binaenaleyh, nerede bir İslam düşmanı ittifak zuhûr edecek olsa, Cenab-ı Hakk'ın lütfu ile hepsinin dağıtılacağını söylemişlerdir. [141]

3. (1835)-  Hz. Ebû Hüreyre (ra.) anlatıyor: "Bir adam Hz. Peygamber (sav.)'e: "Ey Allah'ın Resûlü, ben sefere çıkmak istiyorum, bana tavsiyede bulun!" diye talepte bulundu. Efendimiz: "Sana Allah'tan korkmanı ve (yol boyu aştığın) her tepenin başında tekbir getirmeni tavsiye ediyorum!" buyurdu. Adam döneceği sırada şu duada bulundu: "Allah'ım! Ona uzaklığı dür, yolculuğu kolay kıl." [Tirmizî, Daavât 47, (3441).] [142]

4. (1836)-  Abdullah el-Hatmî (ra.) anlatıyor: "Resûlullah (sav.) birisiyle vedalaştı mı şöyle derdi: "Dininizi, emânetinizi ve işlerinizin âkibetini Allah'ın muhafazasına bırakıyorum." [Ebû Dâvud, Cihâd 80 (2600); Tirmizî, Daavât 45,(3439).]  [143]

AÇIKLAMA:

1- Bu hadisin, Ebû Dâvud'daki aslının bidâyeti farklıdır. "Hz. Peygamber (sav.) bir ordu ile vedalaşacağı zaman" diye başlar. Tirmizî'deki rivâyet bazı küçük farklarla İbnu Ömer (ra.)'den yapılmıştır.
2- "Allah'ın muhafazasına bırakıyorum" diye yaptığımız tercümeyi "...Allah'tan muhafaza talep ediyorum..." şeklinde anlamak da mümkündür.
3- Emânet'ten murâd, Hattâbî'ye göre, geride kalan aile, yani evlad u iyâl ve mal-mülktür. Ancak sefer sırasında cereyan edecek alışveriş, insanlarla münasebet gibi bir kısım içtimâî davranışlar da emânet olarak değerlendirilmiştir. Zîra bu işlerde de hıyânet meydana gelebilir. Emânet'le bütün dinî tekliflerin kastedildiği de söylenmiştir. Nitekim âyete: "Biz emâneti semâvat, arz ve dağlara teklif ettik, onlar bunu kabullenmekten kaçındılar ve ondan korktular, onu insan yüklendi..." (Ahzab 72) buyurulmuştur.
4- İşlerin âkibeti'nden murad hüsnü'l hâtime'dir. Zîra uhrevî meselede esas olan budur. Çünkü daha önce yapılan işler, fena bile olsalar sondaki iyi âkibet'e tâbi olarak düzelmiş olurlar. Şârihler bu tâbirle hadisin bir başka vechinde, farklı şeklinde gelmiş olmasını da gözönüne alarak bütün amellerin sonunun kastedildiğini belirtirler. Öyle ise bu dua ile hayırlı sonların Allah'ın himâye ve muhafazası altında olması temenni edilmiş olmaktadır.[144]

5. (1837)-  Hz. Abdullah İbnu Ömer (ra.) anlatıyor: "Resûlullah (sav.) seferde iken gece olunca şu duayı okurdu: "Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende bulunanların da [145] sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikâmet eden (insîlerin ve cinnî)lerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım." [Ebû Dâvud, Cihâd 80, (2603).] [146]

AÇIKLAMA:

1- Arzdan gelecek şerden maksad, zelzele, hasf (yere batma), yoldan çıkıp, istikâmeti kaybetmek gibi durumlardır.
2- Arzda bulunanlardan maksad arzın tabiatından gelen bir kısım sıfatlar ve hallerdir; soğukluk ve sıcaklık gibi.
3- Arzda yaratılmış olanlardan maksad hevâm denen zararlı böceklerdir (bit, pire.... gibi).
4- Arz üzerinde yürüyenlerden maksat, zararlı haşerât nev'inden yürüyen, hareket eden hayvanlardır.
5- Hadisin sonunda yer alan "İblis'in ve İblis neslinin" ibâresinin Arapça aslıdır. Lügavi tercümesi "doğuran ve doğan"dır. Şârihler bundan maksadın gâlib ihtimale göre, İblis ve İblis'in nesli olacağını söylemiştir. Ancak, bundan doğma ve doğurma kabiliyetinde olan bütün hayvanların kastedilmiş olabileceğini söylerler. [147]

6. (1838)-  Havle Bintu Hakîm (ra.) anlatıyor: "Resûlullah (sav.) efendimiz buyurmuşlardır ki: "Kim bir yerde konakladığı zaman şu duayı okursa, oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez: "Eûzü bikelimâtillahi'ttâmmât min şerri mâ halâka. (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden Allah'a sığınıyorum.)"  [Müslim, 54, (2708); Muvatta, İsti'zân 34 (2, 978); Tirmizi, Daavât 41, (3433).] [148]

AÇIKLAMA:
Kelimâtu't tâmmât ile Kur'ân-ı Kerîm'in de kastedilmiş olabileceğini daha önce belirtmiş idik (Bak. 1825). [149]
[138] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/62.
[139] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/62-63.
[140] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/63.
[141] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/63-64.
[142] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/64.
[143] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/65.
[144] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/65.
[145] Bu cümle Ebu Dâvud'daki aslında yer almamaktadır.
[146] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/66.
[147] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/66.
[148] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/66.
[149] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/66.

07-08-09-10 Mart İSTANBUL - BOSNA TURU (THY ile)

07-08-09-10 Mart 2024 BOSNA KARADAĞ TURU (THY ile ve VİZESİZ) 3 GECE / 4 GÜN 4* lı OTELLERDE KONAKLAMA Saraybosna - Konjic – Blagaj - Mosta...