2 Mayıs 2012 Çarşamba

İSLAM İLMİHALİ ... Altıncı Bölüm: NAMAZ ... 10. Konu: CUMA NAMAZI - C) CUMA NAMAZININ KILINIŞI

İ S L A M    İ L M İ H A L İ
Altıncı Bölüm: Namaz
Onuncu Konu: CUMA NAMAZI
     B) CUMA NAMAZININ ŞARTLARI (başlıklı birinci bölümü daha önce yayınlamıştık, buraya tıklayarak tekrar okuyabilirsiniz...)
     C) CUMA NAMAZININ KILINIŞI
     Cuma günü öğle vaktinde ezan okunur (dış ezan). Camiye girince vakit uygunsa iki rek`at tahiyyetü'l-mescid, ardından dört rek`at sünnet kılınır. Bu, cumanın ilk sünnetidir. Hatip minbere çıkmadığı sürece bu namazlar kılınabilir. Ama hatip minbere çıkmış ise, onu dinlemek daha uygundur. Sonra cami içinde bir ezan daha okunur (iç ezan), arkasından minberde imam, cemaate hutbe okur. Bu hutbeden sonra kamet getirilerek cuma namazının iki rek`at farzı cemaat halinde kılınır ve imam açıktan okur. Bundan sonra dört rek`at sünnet kılınır. Bu dört rek`at, cumanın son sünnetidir.
     Burada yeri gelmişken cuma namazının farz ve sünnetlerinden sonra kılınan dört rek`atlık "zuhr-i ahîr" namazı ve onun devamında "vaktin sünneti" adıyla kılının iki rek`atlık namaz hakkında bilgi verilecek, bundan sonra da cuma namazının vaktiyle ve cuma namazıyla ilgili bazı fıkhî meselelere temasla konu tamamlanacaktır.

     1. Zuhr-i Ahîr Namazı. Esasen cuma namazının farzından sonra kılınan sünnet namazın kaç rek`at olduğu konusunda farklı rivayetler ve buna bağlı olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Ebû Hanîfe'ye göre cumanın farzından sonra tek selâmla dört, Şâfiî'ye göre iki selâmla dört, Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre dört artı iki (toplam altı) rek`at nâfile kılınır. Bazı âlimler, cumanın farzından sonra kılınacak sünnetin eğer camide kılınacaksa dört, cami dışında bir yerde kılınacak ise iki rek`at kılınmasının uygun olacağını söylemişlerdir.
     Zuhr-i ahîr namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı, öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca bir "son öğle namazı" kılmanın anlamı nedir?
     Esasen Hz. Peygamber'den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında zuhr-i ahîr diye bir namaz yoktur. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle cuma namazının bir bölgede bir tek camide kılınması şartının şehirlerin nüfusunun artması sebebiyle gerçekleşmemesi, dolayısıyla bir şehirde birkaç yerde namaz kılma mecburiyetinin ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiş bir namazdır. Bunun anlamı şudur: Cumanın her yerleşim biriminde tek bir camide kılınması namazın sahih olması için şart görüldüğü takdirde, bir şehirde sadece bir camide cuma namazı kılmanın da artık imkânsız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, bir şehirde birkaç camide kılınan namazlardan sadece birinin sahih, ötekilerin bâtıl olması kaçınılmaz olur. Cuma namazı bâtıl olan kişilerin de öğle namazını kılmaları gerekir. Hangisinin sahih, hangilerinin bâtıl olduğu bilinmediğine göre, hepsinin ihtiyaten yeniden öğle namazı kılması en uygun çözümdür. İşte bu son öğle namazı, böyle bir ihtiyatın hatta kaygının ürünü olup o günün öğle namazını kurtarma düşüncesiyle kılınmaktadır. Fakat, bu tedbirin kaynağı olan kaygı ve var sayıma mahal yoktur. Çünkü cuma namazının bir camide kılınması, cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bu şartın yerine getirilmesi mümkün değildir. Fakihlerin böyle bir şart ileri sürmüş olmasını kendi dönemlerindeki şartlarla irtibatlandırmak gerekir. Dolayısıyla İmam Muhammed'in görüşüne uyularak, izdiham olsun olmasın bir şehirde birden fazla camide cuma namazı kılınabileceğinin tercih edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim sonraki Hanefî fıkıhçılar da bu ictihadı fetvaya esas almışlardır. Böyle olunca, her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı sahih olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazı kılanların ayrıca son öğle namazı (zuhr-i ahîr) kılmaları gerekmez. Son öğle namazının niyetinde ve gerekçesinde "cumanın sahih olmadığı" kaygısı vardır. Halbuki yukarıda sayılan şartlar yerine getirilerek kılınan cuma namazı sahih bir namaz sayılacağından, bunu telâfi maksadıyla ikinci bir namazın kılınması gereksiz olduğu gibi böyle bir telâfi niyeti de doğru değildir.
     2. Cuma Vakti ve Cuma Namazıyla İlgili Bazı Meseleler. Hanefî mezhebine göre cuma namazına imam selâm vermeden önce yetişen kimse cuma namazına yetişmiş olur. Bu kişi imamın selâm vermesinden sonra namazını kendisi tamamlar. Muhammed, Mâlik ve Şâfiî'ye göre ise, cumaya yetişmiş sayılabilmek için en az bir rek`atı imamla birlikte kılmak gerekir. Buna göre, imam ikinci rek`atın rükûundan doğrulduktan sonra yetişip uyan kimse, namazını öğle namazı olarak dörde tamamlar.
     Cuma namazını kılmakla yükümlü olmayan yolcunun ve mazeret sahibi kimselerin, cuma günü cuma namazı kılınan bir yerde öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Cuma namazını kaçıran kimseler de öğle namazını ezansız, kametsiz ve cemaatsiz kılarlar. Cuma ile mükellef olanların, cuma kılınan bir beldede cuma kılmayıp, cumadan önce veya cuma namazı esnasında öğle namazını kılmaları haramdır.
     Cuma günü öğle (zeval) vaktinden önce yolculuğa çıkmakta bir sakınca yoktur. Zevalden/ilk ezandan sonra cuma namazını kılmadan yolculuğa çıkmak tahrîmen mekruhtur. Otobüs, tren veya uçağın hareket saati tam da bu saate denk geliyorsa, kişinin kendi ihtiyarını aşan bir durum olduğu için bu kerâhet kalkar. Bununla birlikte diğer mezheplerin, cuma namazının kaçırılması endişesine binaen cuma günü fecirden sonra yolculuk yapmaya sıcak bakmadıklarını göz önüne alarak mümkün oldukça, cuma günü yapılacak yolculuğu cuma namazına göre ayarlamak daha uygun olur.
     Cuma günü cuma ezanını işiten kimselerin çarşı ve pazardaki alışverişlerini bırakıp cuma namazına koşmaları gerekir. Cuma namazı ile yükümlü kişilerin cuma günü zeval vaktinden sonra hatibin minberde olduğu sırada alışveriş yapmaları Hanefîler'e göre tahrîmen mekruh olmakla birlikte yapılan alışveriş geçerlidir. Diğer mezheplere göre bu vakitte alışveriş yapmak haramdır ve bu esnada yapılan akdin geçerli olmayacağı kanaati hâkimdir.
  

İLLER BANKASI A.Ş. TEKNİK UZMAN YARDIMCISI 50 MÜHENDİS ALACAK

İLBANK A.Ş.



İLLER BANKASI A.Ş.
TEKNİK UZMAN YARDIMCISI
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU


1. GENEL
Bankaya giriş sınavı ile Yurt İçi Hizmet Birimlerinde sözleşmeli olarak çalıştırılmak üzere Teknik Uzman Yardımcısı alınacaktır.

2. GİRİŞ SINAVI ŞARTLARI
Sınava başvuracak adayların aşağıdaki şartları taşıması gereklidir:
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
b) En az 4 yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının
     İnşaat Mühendisliği,
     Jeoloji Mühendisliği,
     Harita Mühendisliği,
bölümlerinden, bu bölümlere denkliği yetkili makamlarca onaylanmış dallardan mezun olmak ya da bu alanlarda denkliği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından kabul edilen yabancı fakültelerden birini bitirmiş olmak,
c) Yazılı sınava giriş tarihinde 35 yaşını doldurmamış olmak,
ç) Kamu haklarından yasaklı bulunmamak,
d) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süre ile hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
e) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
f) Diğer resmi veya özel kurum ve kuruluşlara mecburi hizmet yükümlülüğü bulunmamak,
g) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek bir hastalığı bulunmamak,
ğ) İlgili mevzuat hükümlerine göre mali sektörde ve bankalarda çalışması yasaklanmamış olmak,
h) Bankaya alınacak Teknik Uzman Yardımcılarının öğrenim dalları itibariyle dağılımı aşağıdaki şekildedir:

ÖĞRENİM DALLARI VE KONTENJANLARI
Birim Adı
İnşaat
Mühendisi
Jeoloji
Mühendisi
Harita
Mühendisi
Adana
Bölge Müdürlüğü
2
Bursa
Bölge Müdürlüğü
2
Diyarbakır
Bölge Müdürlüğü
2
2
Elazığ
Bölge Müdürlüğü
2
1
Erzurum
Bölge Müdürlüğü
3
1
2
Eskişehir
Bölge Müdürlüğü
1
Gaziantep
Bölge Müdürlüğü
2
İstanbul
Bölge Müdürlüğü
2
İzmir
Bölge Müdürlüğü
2
Kayseri
Bölge Müdürlüğü
4
Kastamonu
Bölge Müdürlüğü
2
2
Konya
Bölge Müdürlüğü
4
Samsun
Bölge Müdürlüğü
2
Sivas
Bölge Müdürlüğü
2
1
Trabzon
Bölge Müdürlüğü
4
Van
Bölge Müdürlüğü
4
1
Genel Toplam
39
2
9
Yurt İçi Hizmet Birimlerine atanacak adayların atandıkları yerde
en az üç yıl süreyle çalışmaları zorunludur.

     Buna göre; Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) tarafından 2010 veya 2011 yıllarında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarında KPSSP1 puan türünden yetmiş (70) ve üzeri puan almak kaydıyla, en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere tercih ettikleri Yurt İçi Hizmet Birimlerine ayrılan kontenjanın dört (4) katı aday arasına girmek, (Öğrenim dalları itibariyle Giriş Sınavına katılma hakkını elde eden en son adayla eşit puan almış adayların tümü giriş sınavına çağrılacaktır.)
ı) İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça dillerinin birinden ilan tarihi itibariyle son beş yıl içerisinde KPDS/ÜDS’den 50 puan almış olmak veya buna denk kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmak veya ÖSYM tarafından 2010 veya 2011 yıllarında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarının (KPSS) yabancı dil test sınavından en az 30 doğru cevap sayısına sahip olmak,

3. BAŞVURULAR
a) Sınava girmek isteyen adaylar İş Talep Formu’nu 27.04.2012–15.05.2012 tarihleri arasında Bankanın web sayfasından (www.ilbank.gov.tr) doldurup JPEG formatındaki fotoğraflarını da ekleyerek elektronik ortamda göndereceklerdir.
b) Adaylar müracaatlarını gerçekleştirdikten sonra aynı sitede yer alan “Başvuru Kontrol” tuşunu kullanarak başvurularının Banka tarafından sağlıklı olarak kayıt edilip edilmediğini kontrol edeceklerdir.
c) Adaylar giriş yaptıkları İş Talep Formunun çıktısını alıp imzalayarak 4.maddede (Başvuru Belgeleri) belirtilen belgelerle birlikte İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığına teslim edecekler veya “İller Bankası A.Ş. İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı Atatürk Bulvarı No:21 06053 Opera/ANKARA” adresine posta ile göndereceklerdir.
ç) 15.05.2012 Salı günü mesai saati bitiminden (Saat 17:30) sonra yapılacak başvurular dikkate alınmayacaktır. Posta yolu ile yapılan başvurularda, başvuru için istenilen belgelerin İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığına son başvuru tarihi mesai saati bitimine kadar ulaşması gereklidir. Postadaki gecikmeler kabul edilmez.
     İstenilen belgelerde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavı geçersiz sayılır ve atamaları yapılmaz. Bunların atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir. Bu kişiler hiçbir hak talep edemezler.
     Gerçeğe aykırı belge verdiği veya beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
d) Adaylar Yurt İçi Hizmet Birimlerinden sadece birisi için başvuruda bulunacaklardır.
e) Bankaca yapılan değerlendirme sonucu aranan şartları taşıyan adaylardan, en yüksek KPSS puanını alandan başlayarak Yurt İçi Hizmet Birimleri için alınacak olan ve ayrı ayrı belirtilen sayının dört (4) katı kadar aday giriş sınavına alınmak üzere Bankanın web sayfasında ilan edilir.

4. BAŞVURU BELGELERİ
     Giriş sınavına başvuru, Bankanın web sayfasında doldurulan İş Talep Formunun çıktısı ve aşağıda istenilen;
a) Nüfus cüzdanının fotokopisi,
b) Yüksek öğrenim diploması veya mezuniyet belgesinin fotokopisi, eğitimini yurtdışında tamamlamış olanlar için diploma denkliğinin Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından kabul edildiğini gösterir belgenin fotokopisi, bu ilanda yer alan bölümlere denkliği yetkili makamlarca kabul edilen alanlardan mezun olanlar da denklik belgesinin fotokopisini teslim etmek zorundadır.
c) KPSS sonuç belgesi ile 2 nci maddenin (ı) bendinde belirtilen asgari yabancı dil düzeyini gösterir belge,
ç) Son 6 ay içinde çekilmiş bir (1) adet vesikalık fotoğrafı
ile birlikte yapılır.

5. SINAV TARİHİ VE YERİ
a) Yazılı sınava girmeye hak kazanan adaylar 11.06.2012 tarihi itibariyle “Sınav Giriş Belgesi”ni www.gazisem.gazi.edu.tr adresinden alacaktır.
    Sınav giriş belgesi olmayan adaylar sınava alınmayacaklardır. Adaylar sınavda, sınav giriş belgesi ile birlikte resimli nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport belgelerinden birini ibraz etmek zorundadırlar.
b) Yazılı sınav 17.06.2012 tarihinde Ankara/Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi dersliklerinde yapılacak olup, ayrıca sınav yeri Sınav Giriş Belgesinde de belirtilecek ve Banka web sayfasında yayınlanacaktır.
c) Sözlü sınav Atatürk Bulvarı No:21 Opera/ANKARA adresinde yapılacak olup, sözlü sınav tarihi yazılı sınav sonuçları ile birlikte Banka web sayfasında ilan edilecektir.

6. SINAV ŞEKLİ VE KONULARI
     Sınav, yazılı (test) ve sözlü olmak üzere iki aşamada yapılacaktır.
     Yazılı sınavda adaylara başvurdukları öğrenim dalları ile ilgili temel bilgiler ve mesleki sorular sorulacaktır. Yazılı sınav yüz (100) tam puan üzerinden değerlendirilecek ve en az yetmiş (70) puan alanlar başarılı sayılacaktır. Yazılı sınavı kazananlar Bankanın web sayfasında yayınlanacaktır.
Yazılı sınavda başarılı olamayan adaylar, sözlü sınava katılamazlar.
     Sözlü sınavda adayların; mesleki konulara hâkimiyeti ile kavrayış, ifade ve temsil kabiliyeti, muhakeme gücü, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu gibi özellikleri değerlendirilir.
Sözlü sınavda başarılı sayılabilmek için yüz (100) tam puan üzerinden en az yetmiş (70) puan almak gerekir.

7. KAZANANLARIN İLANI VE ATANMASI
     Yazılı ve sözlü sınav notunun toplamının ikiye bölünmesiyle elde edilen puan esas alınarak, her bir alan için en yüksek puandan başlanarak Yurt İçi Hizmet birimleri itibariyle başarı sıralaması yapılır. Ancak yapılan sıralama sonunda eşitlik olması halinde sırasıyla yazılı notu yüksek olana, yabancı dil puanı yüksek olana ve mezuniyet sonrası eğitim durumu yüksek olana öncelik verilir. Eşitliğin bozulmaması halinde adaylar arasında kura çekilir.
     Sınavda başarılı olanların isimleri, başarı sıralamasına göre, her bir alan için öngörülen sayıda asıl aday ve asıl adayın yarısı kadar yedek aday ve atama için gerekli belgeler Bankanın web sayfasında ilan edilir.
     Yapılan sınav sonucunda, Yurt İçi Hizmet Birimleri için belirlenen sayıdan daha az sayıda adayın sınavı kazanması durumunda, sınav kurulu kararı ile aradaki eksiklik aynı branştan olmak kaydıyla istemleri halinde sınavı kazanan diğer adaylardan tamamlanabilir.
     Giriş sınavını kazanan teknik uzman yardımcısı adaylarının atanmaları için, sınav sonuçlarının ilan edildiği tarihten itibaren 15 günlük süre içinde İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığına atama için gerekli belgeler ile birlikte başvurmaları gereklidir. 15 günlük süre içinde geçerli bir mazereti olmaksızın başvuruda bulunmayanların atama işlemi yapılmaz. Ancak bu süre, adayın belgelendirilmiş geçerli bir mazereti olması ve mazeretin Bankaca kabul edilmesi halinde 15 gün daha uzatılabilir. Bu durumda, süresinde başvurmayan adayların yerine yedek adaylar çağrılır.

8. BİLGİ
     Bu ilanda hüküm bulunmayan hallerde “İller Bankası A.Ş. İnsan Kaynakları Yönetmeliği” ve “İller Bankası A.Ş. Teknik Uzman Yardımcılığı ve Uzman Yardımcılığı Giriş ve Yeterlik Sınavları İle Teknik Uzmanlığa ve Uzmanlığa Atanma, Yetiştirilme, Görev, Yetki ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik” hükümleri uygulanır.
     Adaylar sınav sırasında hesap makinesi kullanabilir. Ancak üzerinde program yapılmasına, saklanmasına ve çalıştırılmasına izin veren hesap makineleri ile databank gibi özel donanımlar kullanılamaz. Hesap makinesinin sınav sırasında ödünç alınması, verilmesi ve değiştirilmesi yasaktır.
Sınavda başarılı olan adaylar Bankada; 14/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel olarak istihdam edilecektir.
     Sınavla ilgili her türlü bilgi, Bankanın web sayfası www.ilbank.gov.tr ve
0.312.508 75 17 – 62 numaralı telefondan edinilebilir.

1 Mayıs 2012 Salı

İSLAM TARİHİ ... UHUD MUHAREBESİ ÖNCESİ


İSLAM TARİHİ
UHUD MUHAREBESİ
Hicret’in 3. senesi  -  7 Şevvâl / Milâdî 625

     Ku­reyş müşrikleri, Bedir’de uğradıkları hezimetin acısını bir türlü unutmak istemiyorlardı, daha doğrusu unutamıyorlardı. İleri gelenlerinden birçoğunu bu savaşta kaybetmişlerdi. Bir avuç Müs­lü­mandan yedikleri ağır darbeyle iz­zet-i nefisleri kırılmıştı. Civar kabileler nezdindeki prestijleri de haliyle sarsıl­mıştı.
     Ayrıca sahilden giden Şam ticaret yollarının Resûl-i Ekrem tarafından de­vamlı kontrol altında tutulması da ticarî hayatlarına oldukça ağır darbe vuru­yor, onların askerî ve iktisadî mukavemetlerini kırıyordu. Ku­reyş müşrikleri bu se­fer Irak yoluyla Şam’a ticaret kervanlarını gön­dermeye başlamışlardı; ama bu­rası da Pey­gam­be­ri­miz tarafından kısa zamanda haber alınmış, gön­der­di­ği se­riy­ye ile bu yoldan giden ticaret kervanları kıstırılarak, mal­la­rına el ko­nulmuştu.
     Haliyle, bu durumlar, zaten Bedir hezimetinin acısıyla yanıp tutuşan Ku­reyş müşriklerinin Müslümanlara karşı kin ve husumetlerini artırıyor, intikam alma duygularını harekete geçiriyordu. İlk fırsatta bu intikam hislerini tatmin için adeta can atıyorlardı. Bedir’den sonra giriştikleri bir iki küçük baskın ha­reketi, onların bu kinlerini dindirme yerine, bozguna uğrayan kendileri olduğu için, daha da kabartmıştı.

     Ku­reyş İleri Gelenlerinin Teklifi
     Daha önce, Ebû Süfyan idaresinde Şam’a gönderilmiş olan büyük ticaret kervanı, Resûl-i Ekrem’in kumandasındaki Müslüman kuvvetlerin eline düş­mekten kıl payı kurtulup Mekke’ye zor gelebilmişti. Hemen arkasından Bedir Harbi’nin patlak vermesi, kervandaki malların taksimini geciktirmişti. Mallar olduğu gibi “Dâ­ru’n-Nedve”de muhafaza edilmekteydi. [1]
     Bu sırada, bilhassa Bedir Savaşı’nda yakınlarını kaybetmiş olanlar ve bunla­rın da içinden Cübeyr b. Mut’im, Safvan b. Ümeyye, İkrime b. Ebû Cehil gibi Ku­reyş’in ileri gelenleri sayılabilecek kimseler, Ebû Süfyan’a şu teklifte bulun­dular:
“Muhammed, büyüklerimizi öldürerek bizi perişan etti. Onlardan intikam alma zamanı artık gelmiştir. Kervandaki malların ser­ma­yesini sahiplerine ve­relim, kârıyla da Müslümanlara karşı harp hazırlığı yapalım!” [2] Teklif oy birliğiyle kabul edildi.
     Mallar satılarak altına dönüştürüldü: Toplam yüz bin altın... Hisse sahiple­rine sermayeleri olan elli bin altın verildi. Kârıyla da süratle harp hazırlığına başlandı. [3]
     Bedir’den gözü korkan Mekkeli müşrikler, bu sefer büyük bir ordu hazır­lamak kararında idiler. Sadece mahallî gönüllü askerler, hatta devamlı mütte­fikleri bulunan Ahabi [4]  kabilesi askerleriyle de iktifa etmiyorlardı. Arabistan Ya­rımadası’ndaki diğer kabileleri de yanlarına almak istiyorlardı. Bunun için hususî bir heyeti görevlendirdiler ve o kabileleri kandırmak için de özel bir fon ayırdılar. Bu fonla diğer kabilelerden paralı askerler kiralayacaklardı.
     Kendileri Mekke’de süratle harp hazırlıklarını sürdürürken, görevlendir­dikleri, içlerinde birçok ünlü kişinin, şâirin, hatibin de bulunduğu propaganda heyeti ise, bütün Arabistan Yarımadası’nı karış karış dolaşıyor, anlaşabilecek­lerini tahmin ettikleri kabilelere, girişecekleri hareketin mahiyetini anlatarak, halkı Pey­gam­be­ri­mize karşı ayak­landırmaya var güçleriyle uğraşıyorlardı. Bir şâirin tek bir sözü, bir hatibin tek bir hitabesi için kabilelerin ica­bında birbirle­rine girdiklerini, kanlar akıttıklarını kaydedersek, şâir ve hatible­rin bu harekete katılmaya teşvikte ne derece müessir oldukları ken­di­liğinden anlaşılmış olur.

     Müşrik Ordusu Hazır
     Civar kabilelerden gelenlerin ve parayla kiralanan askerlerin de katılma­sıyla şirk ordusu tam üç bin kişiyi buldu. Yedi yüz zırhlı, iki yüz atlı ve üç bin de deve vardı. [5] Askere moral vermek, onları harbe teşvik etmek, heyecanlarını devamlı diri tutmak için orduya kadınlar da katıldı. Türkü söyleyecek, def çalacak ve as­kerlerin moral gücünü takviye edeceklerdi!
     Komutan, Ebû Süfyan Sahr b. Harp idi. Kadınlar kolu da Ebû Süfyan’ın ka­rısı ve Bedir’de babasını kaybeden Hind’in kontrolü altında bulunuyordu. Gönlü kin dolu bu kadın, Bedir’de öldürülen yakınlarının intikamını alacakla­rına dair kadınlara yemin bile ettirdi.
     Ku­reyş ordusunun üç sancağı vardı. Birini Süfyan b. Uveyf, birini Talha b. Ebî Talha, üçüncüsünü de Ahâbiş kabilesinden biri ta­şı­yordu.
     Ku­reyş, hazırlıklarını böylece tamamlamış ve yirmi gün sürecek uzun bir sefere Mekke’den hareketle çıkmış bulunuyordu.

     Medine’ye Gelen Haber
     Medine’ye, Peygamber Efendimize bir haber geldi. Haberi getirmek üzere görevlendirilen adam, mektubu Resûl-i Ekrem’e heyecan ve telâş içinde uzattı. Açılan mektupta, Ku­reyş müşriklerinin hazırlıklarını ta­mam­la­dıkları ve Me­dine üzerine yürümek için yola çıktıkları yazılıydı.
     Mektubun altındaki imza, Pey­gam­be­ri­mizin amcası Hz. Abbas’a âitti. Re­sûl-i Ekrem’in emriyle, hem oradaki Müslümanlara yardımcı olmak, hem de olup bitenlerden kendilerini haberdar etmek maksadıyla Mekke’de oturmaya devam ediyordu. Hatta bir ara Medine’ye gelmek arzusunu izhar edince, Re­sûl-i Ekrem, “Sen bulun­duğun yerde daha güzel cihat etmektesin. Senin Mek­ke’de oturman daha hayırlıdır” [6] buyurmuştu.
     Peygamber Efendimiz, ilk anda mektubun muhte­viyatını gizli tuttu ve bir­kaç kişiden başkasına bildirmedi. Fakat “Kötü haber ça­buk yayılır” hesabı, Ku­reyş’in Medine üzerine yürüdüğü haberi çarçabuk etrafa yayıldı.
     Resûl-i Ekrem Efendimiz, önce Ku­reyş ordusunun durumunu gözetleyip tahkik etmek maksadıyla birkaç sahabe­yi Mekke’ye doğru gönderdi. Mücahit­ler, yolda Ku­reyş ordusunu gördüler ve durumunu öğrendikten sonra Me­di­ne’ye gelip durumu Peygamber Efendimize haber ver­di­ler.
     Mücahitlerin getirdiği haber, Hz. Abbas’ın mektupta yazdıklarına aynen uyu­yordu.

     Ku­reyş Ordusu Uhud’da
     Mekke’den ayrılıp süratle yol alan Ku­reyş ordusu, Şev­vâl ayının başlarında bir Çarşamba günü gelip Uhud dağı­nın yakınında bulunan Ayneyn tepesi ya­nında karargâ­hı­nı kurdu.

     Pey­gam­be­ri­mizin Rüyası
     Bu sırada Resûl-i Ekrem Efendimiz, gördüğü bir rüyayı ashabına anlattı: “Ben kendimi sağlam bir zırh içinde gördüm. Kılıcım Zülfikâr’ın ağzında ise, bir gediğin açıldığını gördüm. Boğazlanmış bir sığır, arkasından da bir koç gör­düm.”
     Ashab-ı kiram, “Bunu ne şekilde tâbir ediyorsun yâ Re­sû­lal­lah!” diye sor­dular.
     Hz. Resûsullah’ın cevabı şu oldu: “Sağlam zırh giymek Medine’ye, Medine’de kalmaya işarettir. Kılıcımın ağ­zında bir gediğin açılmasını görmüş ol­mam, bir zarara uğramayacağıma işa­rettir. Boğazlanmış sı­ğır, ashabımdan bir kısmının şehit edileceğine işarettir. Onun arkasından bir koçun getirilmesine gelince... O, askerî bir birliğe işarettir ki inşallah Allah onları öldürecektir!” [7]
     Bir başka rivayete göre, Peygamber Efendimiz rüyasını, “Rüyamda kılıcı yere çarptım; ağzı kırıldı. Bu, Uhud günü mü’min­lerden bazılarının şehit dü­şeceklerine işarettir. Kılıcı tekrar yere çarp­tım; eski, düzgün haline döndü. Bu da, Allah’tan bir fetih geleceğine, mü’minlerin toplanacağı­na işarettir” [8] şek­linde anlatıp yorum­lamıştır.
     Peygamber Efendimizin bir Cuma gecesi gördüğü bu rüya, ashap­la harp hususunda yapacakları istişareye de tesir edecektir.

     Ashapla İstişâre
     Resûl-i Ekrem Efendimiz, ensar ve muhacirlerin ileri gelenleri­ni bir araya topladı ve kendileriyle bu hususta istişarede bulundu.
     Pey­gam­be­ri­mizin kanâati, gördüğü rüyanın da ilhamıyla, Medine’yi bizzat içeriden müdafaa etmekti. Buna rağmen Müslümanların da görüşlerine başvu­rup onların da kanaatlerini öğrenmek istiyordu.
     Ashabın ileri gelenlerinin birçoğu da, Peygamber Efendimizin bu kanaatine iştirak etti. O âna kadar hiçbir toplantıya çağrılmayan münafıkların reisi Ab­dullah b. Übey de bu istişareye çağrılmıştı. O da Medine’de kalma fikrindeydi.
     Ancak Bedir Gazâsı’nda bulunmayan kahraman ve genç sahabe­ler, Bedir’de bu­lunan gâzilerin nâil olduğu ecr ve sevabı, Bedir şehitlerinin ulaştığı yüksek de­receleri Resûl-i Ekrem Efendimiz­den işitmekle, o harpte bulunmadıkların­dan dolayı son derece üzülmüşlerdi. Bu sebeple, düşmanı Medine dışında kar­şı­lama arzu­su­nu taşıyor ve bu arzularında şiddetle ısrar ederek şöyle diyor­lar­dı: “Yâ Re­sû­lal­lah! Vallahi, onların Câhiliyye devrinde bile Medine’ye, üzeri­mize yürümelerine meydan ve imkân verilmemiştir. İslamiyet devrinde onla­rın Medine’ye, üzerimize yürümelerine nasıl müsaade buyrulur? Yâ Re­sû­lal­lah! Biz, Allah’tan bu günü isterdik. Bizleri dışarı çıkar. Düş­manlarımızla gö­ğüs göğüse cenk edelim!” [9]
     Bir kısmı ise şöyle diyordu: “Yâ Re­sû­lal­lah! Eğer onları dışarıda karşılamazsak, düş­man bu durumu korkaklığımıza ve zaafımıza hamlederek şımarır!”
     Bu arzuyu taşıyanlara, cesur ve bahadır bir zât olan Hz. Hamza, Sa’d b. Üba­de, Nu’man b. Mâlik gibi hatırı sayılır, ashabın ileri gelenleri de katıldı. Kah­raman Hz. Hamza, “Yâ Resû­lal­lah! Sana kitabı indiren Allah’a yemin ede­rim ki bu kılıcımla Medine dışında Ku­reyş müşrikleriyle çarpışmadıkça yemek ye­meyeceğim!” diyerek, çıkıp düşman üzerine hücum etme arzu ve görüşünü izhar etti.

     Hz. Hayseme’nin Konuşması
     Hz. Hayseme, Bedir Muharebesi’ne katılmak için oğlu Sa’d ile kur’a çek­miş­ti. Kur’a, Hz. Sa’d’a çıkmıştı. Bedir Harbi’ne katılan Sa’d ise, arzuladığı şe­hâ­det mertebesine ulaşmıştı. İşte, şehit babası Hz. Hayseme de şöyle konu­şu­yor­du: “Yâ Re­sû­lal­lah! Ku­reyşliler, çöl Araplarından ve müttefikleri olan Ahâ­biş’ten asker topladılar. Develerine ve atlarına binip gelerek meydanları­mıza in­diler. Bizi, evlerimizde ve kalelerimizde kuşatacaklar, sonra da dönüp gide­cek­lerdir. Aleyhimizde bir sürü söz söy­leceklerdir. Bu, onların cesaretle­rini artıracaktır. Görüp de karşılaşmazsak ve yurdumuzun ortasından onları kovma­yacak olursak, çevremizdeki Araplar da bize göz dikeceklerdir!
     “Allah Teâlâ’nın bizi, Ku­reyş müşriklerine karşı galip getireceği ümit edilir. Eğer ikincisi olursa -ki şehitliktir- Bedir, beni ondan mahrum kıldı. Hâlbuki, ben onu öylesine özlemiştim ki! Benim Bedir Muharebesi’ne çıkmayı arzuladı­ğımı duyan oğlum, benimle kur’­a çekmişti. Kur’a ona çıktı. Sonunda şehitlik mertebesine o ulaş­tı. Hâlbuki, ben şehit olmayı ne kadar arzu ediyorum! Dün gece oğlumu güzel bir surette gördüm: Cennet meyveleri ve ırmakları arasında do­laşıyor ve bana, ‘Cennette arkadaşlığa katıl! Ben, Rabbimin bana vad­ettiği gerçeği buldum!’ diyordu. Vallahi, yâ Re­sû­lal­lah! Sabah gözlerimi açınca, oğ­lu­ma cennette arkadaş olmayı candan özlemeye başladım. Yaşım, fazlasıyla iler­ledi. Artık Rab­bime kavuşmayı özlemekteyim. Yâ Re­sû­lal­lah! Beni şehit­lik­le, cennette oğ­lum Sa’d’ın arkadaşlığıyla nasiplendirmesi için Allah’a dua et!”
     Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz. Hayseme’nin bu arzusunu yerine getirdi. Ken­disi için dua etti. [10]
     Ebû Said el-Hudrî’nin babası Mâlik b. Sinan ise, “Yâ Re­sû­lal­lah! İki şeyden biri bizimdir: Ya, Allah bizi onlara galip ve muzaffer kılar -ki istediğimiz bu­dur- ya da, Allah bize şehitlik nasip eder! Vallahi yâ Re­sû­lal­lah! Bence bu iki­sinden hangisi olursa olsun, onda hayır vardır!” dedi.
     Yine kahraman bir sahabe olan Nu’man b. Mâlik ise, “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben şehâdet ederim ki rüyada boğazladığını gördüğün sığırın temsil ettiği asha­bın­dan birisi de benim! Bizi cennetten mah­rum etme! Kendisinden başka ilâh bu­lunmayan Allah’a yemin ede­rim ki ben cennete girsem gerektir!” diye ko­nuştu.
     Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Ne ile?” diye sordu.
     Hz. Numan, “Çünkü ben, Allah’tan başka ilâh bu­lun­madığına, se­nin de Allah’ın Resûlü olduğuna şe­hâdet eder, Allah’ı ve Resûlünü severim. Düşmanla karşı­laş­tığım gün de yüz çevirip kaç­mam!” dedi.
     Peygamber Efendimiz, “Doğrusun ve gerçeği söyledin” buyurdu. [11]

     Karar
     Resûl-i Kibriya Efendimiz, ekseriyetin düşmanı Medine dışında karşılamak arzu ve görüşünde olduğunu anlayınca, şehirden çıkıp muharebeyi açık ara­zide yapmayı kabul etmeye karar verdi. Ashabına hitaben de şöyle buyurdu: “Sabır ve sebat ederseniz bu kez Cenab-ı Hak size yardımını ihsan eder. Bize düşen, azm ve gayret göstermektir!”

     Kesin Karardan Sonra
     Günlerden Cuma idi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Cuma namazını kıldırdıktan sonra, Müslüman­la­ra cihadın faziletinden, cihada nasıl hazırlanılacağından bahsetti ve “Cihatta geri durmak, ge­cikmek âcizliktir. Sabır ve sebat gösterildiği zaman Allah’ın yar­­dımı gelir. Sabır ve sebat ediniz! Sabır ve sebat ettiğiniz takdirde, Allah’ın yar­­dımı sizinledir” buyurdu. [12]
     Resûl-i Ekrem Efendimiz, vakti giren ikindi namazını da cemaate kıldır­dıktan sonra, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’le birlikte hâne-i saadetine girdi. Bu iki sahabe, Efen­dimizin hazırlanmasına yardımcı olacaklardı.
     Resûl-i Ekrem, içeride zırhını giymek, kılıcını kuşanmak­la meşgulken, dışa­rıda toplanmış bulunan Müslümanları, Sa’d b. Muaz ile Üseyd b. Hudayr, “Medine’den çıkmak istemediği halde, siz, çıkmaları için Re­sû­lul­lah’a ısrar edip durdunuz. Hâlbuki, ona emir gökten iner. Siz bu işi ona bırakınız, onun istediğini yapınız!” diyerek ikaz et­tiler.
     Bu sözler, Medine dışında düşmanı karşılamak fikrinde olanları bir derece de olsa yumuşattı; hatta pişmanlık bile duyar oldular. Resûl-i Ekrem’in zırhını giyinmiş, kılıcını kuşanmış halde evinden çıktığını görünce, “Yâ Re­sû­lal­lah! Senin hoşlanmadığın şeyi biz istemeyiz. Eğer Medine’de kalmak istiyorsan ka­lalım! Sana aykırı hareket edemeyiz!” diye konuştular.
     Hz. Re­sû­lul­lah’ın cevabı şu oldu: “Bir peygambere, zırhını giydikten sonra, düşmanla çarpışmadan ve Allah, onunla düşmanları arasında hükmünü vermeden zırhını sırtından çıkarmak yakışmaz.” [13]
     Arkasından da şöyle buyurdu: Süratle, size emrettiğim şeyleri yapmaya bakınız. Allah’ın ismini anarak gidiniz. Sabır ve sebat gösterdiğiniz müddetçe, Allah size yardım edecektir.” [14]
__________
Bu bölümümüze devam edeceğiz...
__________
Notlar
[1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 37.
[2] İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 64; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 37.
[3] İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 64; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 37
[4] Benî Mustalık’la Benî Hevnb. Huzeyme, Mekke’nin alt tarafındaki Hubşa dağı eteklerinde topla­nıp düşmanlarına karşı, sonuna kadar birlikte hareket edecekleri hakkında Mekkeli müşrik­lerle anlaşmış oldukları için, toplantı yerlerine nisbetle bu kabîlelere “Ahabiş” adı verilmiştir.
[5] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 37; Taberî, Tarih, c. 3, s. 12.
[6] İbn Sa’d, a.g.e., c. 4. s. 31.
[7] İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 66-67; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 37-38.
[8] Buharî, Sahih, c. 3, s. 27; İbn Kesir, Sîre, c. 3, s. 22.
[9] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 45; İbn Kesir, Sîre, c. 3, s. 24.
[10] İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 1. s. 353.
[11] İbn Kesir, Sîre, c. 3, s. 24.
[12] Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 315.
[13] İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 68; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 38.
[14] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 39.
Salih SURUÇ

2-3 Haziran'da İSTANBUL & ÇANAKKALE GEZİSİ

Gönül Erleri Organizasyonu
İstanbul & Çanakkale Gezisi2 Haziran Cumartesi 23:00 İstanbul'dan yola çıkış
3 Haziran Pazar 22:00 İstanbul'a dönüş
Hareket Noktaları:
Gebze, Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe, Kozyatağı, Kavacık
4.Levent, Eyüp, Bakırköy, Beylikdüzü
(Katılmak isteyenlere göre, ana arterlerde olmak kaydıyla yeni yerler eklenebilir,
bazısında da duraklamaya gerek kalmayabilir)

Yukarıda yazan noktalardan hareket.
Trakya üzerinden sabaha doğru Çanakkaleye varış.
• Sabah namazı ve ardından kahvaltı.
• Kilitbahir Kaleleri ve Namazgah Tabyaları
• Seyit Onbaşı ve Rumeli Mecidiye Tabyaları
• Havuzlar Şehitliği, Soğandere Şehitliği
• Alçıtepe Köyü, Salim Mutlu Savaş Müzesi, Sargıyeri Şehitliği
• Öğle yemeği ve Namaz
• Şehitler Abidesi (Büyük Zafer Anıtı)
• Morto Koyu ve Seddülbahir Köyü, Ezineli Yahya Çavuş
• Kanlı Sırt, Mehmetçiğe Saygı Anıtı, 57. Alay Şehitliği
• Conkbayırı, Kocadere, Hashane Şehitliği ve daha pekçok tarihi mekanın gezilmesinden sonra
• Türkülere konu olan Aynalı Çarşı'da serbest alışveriş ve saat 17:00 gibi İstanbul’a hareket.
Katılım Ücreti:
90.00 TL
0-2 Yaş ücretsiz (ayrıca kahvaltı ve öğlen yemeği alınmaması kaydıyla)
2-6 Yaş 35.00 TL (kahvaltı ve öğlen yemeği alınması halinde)

Ücrete Dahil Olanlar:
46 kişilik lüks otobüsle gidiş-dönüş ve otobüste ikramlar
Tecrübeli Rehber eşliğinde tarihi ve kültürel mekanların gezilmesi
Sabah Kahvaltısı ve Öğlen Yemeği

geziyoruz@hotmail.com adresimize
ad, soyad, cep telefonu, kaç kişi olacağınız ve
sizi nerden alacağımızı yazarsanız,
yeriniz ayrılacak ve size döneceğiz...
 Albatros Güvencesiyle
Gönül Erleri Organizasyon
Tlf.: 0216 452 60 70

03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 03-04-05 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avan...