2 Aralık 2014 Salı

RİYAZÜS SALİHİN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER / ✿ܓ✿ ♥ܓ \ ALLAH'IN KULLARINI KONTROL ve DENETİMİ - 1

RİYAZÜS SALİHİN
5) Allah’ın Kullarını Kontrol ve Denetimi - 1

     Bu bölümdeki beş ayet ve dokuz hadisten Allah’ın kullarını devamlı görüp gözetmekte olduğunu, nerede olursak olalım Allah’ın bizlerle beraber olduğunu, yerde ve gökte hiç birşeyin Allah’a gizli kalmayacağını her an Rabbimizin bizleri denetlemekte olduğunu, gözlerin sinsi bakışlarını ve kalplerin gizlediğini Allah’ın bildiğini, iman, islâm ve ihsan kelimelerinin tariflerini ve kıyametin alametlerinin neler olduğunu, her an Allah’a karşı sorumluluk bilinci üzere olunması gerektiğini, bir kötülüğün arkasından hemen iyilik yapılırsa o iyiliğin o kötülüğü silip süpürmüş olacağını, Allah rızasının her işin önünde tutulması gerektiğini, Allah dilerse insanların insanlara zararının dokunabileceğini, değilse hiç bir kimsenin zarar verme gücünün olmadığını, zaferin sabırla, sevincin üzüntüyle, kolaylığın zorlukla beraber olduğunu, Allah kullarının günah işlemesini istemediğini, her türlü nimetin Allah tarafından imtihan için verildiğini, Allah’ın kullarını denetiminin devamlı olduğunu, (ala tenli, kel, kör hikayesini) akıllı kişinin nefsine hakim olup ölüm sonrası için çalıştığını, aciz kişinin ise nefsine uyup kurtuluşu için Allah’tan dileklerde bulunup hayal kurduğunu, kişinin iyi müslüman olmasının kendisini ilgilendirmeyen şeylerden uzak durmasıyla mümkün olabileceğini öğreneceğiz. [1]
  • “O ki, gece namazına kalktığın zaman, seni görüyor. O’nun huzurunda saygıyla, yere kapananlar arasında yer aldığını da görmektedir.” (Şuarâ: 26/218-219)
  • “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (Hadîd: 57/4)
  • “Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (Âl-i İmrân: 3/5)
  • “Çünkü Rabbin her zaman gözetleyip durmaktadır.” (Fecr: 89/14)
  • “Çünkü Allah art niyetli bakışların ve kalplerin gizlediği düşüncenin farkındadır.” (Mü’min: 40/19)
61. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
     Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
     – Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu.
     Adam:
     – Doğru söyledin, dedi.
     Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti.
     Adam:
     – Şimdi de imanı anlat bana, dedi.
     Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.
     Adam tekrar:
     – Doğru söyledin, diye tasdik etti ve,
     – Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu.
     Adam yine:
     – Doğru söyledin dedi, sonra da:
     – Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
     Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.
     Adam:
     – O halde alâmetlerini söyle, dedi.
     Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır” buyurdu.
     Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben:
     – Allah ve Resûlü bilir, dedim.
     Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     – “O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu. [2]

Açıklama: İman, İslâm, ihsan ve kıyamet denilen dinimizin dört direğinden bahseden bu hadîsi şerîfin “cariyenin hanım efendisini doğurması” cümlesi günümüzde çok görülen olaylardandır. Anne ve babaya koca herif ve koca karı ifadeleri; ahlakî yapıdaki bu çöküşün görüntüleridir. Ekonomik yapıda da yine çöküş devam etmekte olup bunun da görüntüsü lüks ve refah o kadar artacak ki; dünün fakirleri geçmişlerine bakmaksızın bina yapımında yarışa gireceklerdir. Günümüzde bunun da örneklerini memleketin her köşesinde görmek mümkündür.
 [3]

62. Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde ve Ebû Abdurrahman Muâz İbni Cebel radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
     “Nerede ve nasıl olursan ol, Allah’dan kork. Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o kötülüğü silip süpürsün. İnsanlarla güzel geçin!” [4]
Açıklama: Toplumun hangi kesiminden olursa olsun kişi daima okuyup, dinini öğrenmek durumunda olmalıdır. Yapacağı hataları öğrendiği iyiliklerle tamir etmeye çalışmalıdır. [5]

63. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:
     Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:
     “Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) [6]

Dipnotlar:
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 29.
[2] Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 30.
[4] Tirmizî, Birr 55.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 30.
[6] Tirmizî, Kıyâmet 59.

27 Kasım 2014 Perşembe

BİNLERCE KARDEŞİM VAR Projesi, Kasım-Aralık 2014 Etkinlikleri

BU AYIN PROGRAMLARI
Her bir program 09.00 da kahvaltı ile başlıyor.
Araştırmacı-yazar Özlem NAS hanımefendinin;
Avuçlarımız Yanıyor..!
O Yangını Sönürmeliyiz...
Yaşadığımız Çağı Müslümanı mıyız..?
Kuran'ı Kerim Işığında Bir Değerlendirme...
Konulu sunumu ile devam ediyor.
             

26 Kasım 2014 Çarşamba

TEFSİR DERSLERİ / ✿ܓ✿ ♥ܓ \ Bakara Sûresi'nin 21. ve 22. Ayet-i Kerimeleri'nin Tefsiri

TEFSİR DERSLERİ
Bakara Sûresi'nin
21. ve 22. Ayeti Kerimelerinin Tefsiri
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla


     Ayet
     Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız. ﴾21﴿
     Tefsir
     Bundan önceki âyetlerde iman bakımından insanlar “mümin, kâfir, münafık” olarak çeşitlendirilmiş, her bir grubun özellikleri açıklanmıştı. Bu âyette inanç durumları ne olursa olsun bütün insanlara hitap edilerek hepsi birden Allah’a kul olmaya davet edilmekte ve bu çağrı İslâm’ın şu özelliklerini ortaya koymaktadır:
a) Bu ilâhî çağrı (İslâm) din, dil, ırk, bölge, sınıf... farkı gözetmeksizin bütün insanlığa yöneltilmiştir.
b) Bu çağrıya muhatap olmak ve Allah kulluğuna kabul edilmek için bir ön şart yoktur. Daha önce neler yapmış, ne kadar büyük suç ve günah işlemiş olursa olsun bir kimse gönülden benimseyerek “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed O’nun elçisidir” dediği anda müslüman olmuş, Allah’a kulluğa ilk adımı atmış, geçmiş günahlarını silmiş olur.
c) Kulluk edilecek varlığın yaratılmamış (varlığı zorunlu, kendinden, ebedî ve ezelî), yaratıcı ve eşyaya özelliklerini verici olması gerekir. Bu vasıfları taşıyan tek varlık kâinatın yaratıcısı ve Rabbi olan Allah Teâlâ’dır. Bu sebeple O’ndan başkasına kulluk edilemez.
d) Yukarıda verilen meâle göre “Allah’a kul olma” emri ile takvâ (sakınma) arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmuştur. Allah’a kulluk etmenin (İslâm’a özgü iman, ibadet, ahlâk ve diğer amellerin) hâsıl edeceği sonuç takvâdır. 
     Sakınma kavramı, sakınılacak alan ve varlık ile sakınma iradesini gerektirir; bu da İslâm’ın tasarladığı insanın resmini çizer: Müslüman insan her istediğini yapmayan, önce durup düşünen, belli değer ölçüleri ve sınırlara göre ölçüp biçen, bu ölçülere uygun düşmediği takdirde nefsinin isteklerini ve arzularını frenleyen; akıllı, imanlı, iradeli varlıktır.
     Allah’a kulluk olmadan sakınma (takvâ) gerçekleşemez, sakınma olmadan da kâmil insan olunamaz. Âyeti, “Sizi ve sizden öncekileri sakınsınlar diye yaratan Allah’a kulluk edin” şeklinde çevirmek de mümkündür. Buna göre de takvâ ile kulluk birbirini tamamlayan, biri bulunmadan diğeri bulunmayan, her ikisi bir bütün olarak yaratılışın amacını teşkil eden iki kavram olarak ortaya çıkmış olur; yani insanlar Allah’a kulluk edince yaratılış amaçlarını teşkil eden takvâyı gerçekleştirmiş, bunu gerçekleştirince de kulluğu yerine getirmiş olurlar (ayrıca bk. Bakara 2/197).

     Ayet
     O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah'a ortaklar koşmayın. ﴾22﴿
     Tefsir
     Allah Teâlâ kullarını yaratıp kendi hallerine bırakmamış; onların yaratılış amaçlarına doğru ilerleyebilmeleri için maddî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılamış; yani bunları karşılayacak bir kâinat düzeni kurmuş, “kayyûm” isminin tecellisi olarak da bir an bile ihmal etmeksizin bu düzeni korumuş, yürütmüş ve gözetmiştir. Yeryüzünü insanların burada oturmalarına, istirahat etmelerine, huzur bulmalarına ve üretim yapmalarına uygun kılmıştır. Yerkürenin her noktasından yukarıya doğru bakıldığında görülen ve görülemeyen bütün uzaklıkların ve yaratılmış varlıkların bir kısmı “sema”dır (bk. 29. âyetin tefsiri). Uzayda sağlam, ince, dengeli ve hikmetli bir düzen ve yapı oluşturulmuştur. Bu yapı hem dengeyi hem de dünyadakilerin gök cisimlerinden, gökte olup bitenlerden zarar görmemelerini sağlamaktadır. İnsanlara verilen bilgi edinme ve bilgiden yeni bilgilere ulaşma kabiliyeti doğru kullanıldığı takdirde yaratıcı Allah’ın varlık ve birliğine kolayca ulaşmak mümkündür. Kuvve halinde (potansiyel olarak) insanda mevcut olan bu bilgiye rağmen onun, Allah’a ortak koşması, O’nu bırakıp başka varlıklara tapınması veya itaat etmesi veya her şeyin kendiliğinden ve bir tesadüf sonucu oluştuğuna inanması “bile bile şirk koşmak ve inkâr etmek” sayılmaktadır. Çünkü bu inanç ve anlayış (inkâr ve şirk) insanın fıtrat ve tabiatına (potansiyel bilgisine) ters düşmektedir.

24 Kasım 2014 Pazartesi

KELİMELER - KAVRAMLAR ✿ܓ✿ ♥ܓ SOSYAL DAYANIŞMA

KELİMELER - KAVRAMLAR
SOSYAL DAYANIŞMA

     Bir toplum içerisinde yaşayan insanların aralarındaki yakınlaştırıcı bağları ve karşılıklı yardım veya işbirliği ile ilgili durumlarını gösteren bir oluşum.

     Genel olarak insanlar, bir arada yaşamak ihtiyacındadırlar. Bu husus psikolojik bir ihtiyaçtan olduğu kadar, sosyal ve iktisadî bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı fertler kendi çevrelerinde öyle bir düzen bulmalılar ki; bu düzen, onların kendi aralarındaki ilişkileri en iyi şekilde kuracak esaslara sahip bulunsun. İşte tarih içerisinde çeşitli milletler, farklı din, ideoloji ve sistemleri bu tür istek ve ihtiyaçlarını tatmin edebilmek gayesi ile benimsemişlerdir.

     Sistemler arasındaki farklılığa bir göz atacak olursak, herbirinin insana bakışının ve onu değerlendirişinin değişik dozajda olduğunu görürüz. Meselâ Kapitalizm; kendi sistemi içerisinde ferdi ön plâna çıkarıp, toplumun menfaatinden ileri görmektedir. Sistemin siyasî ve iktisadî temeli, ferdiyetçi bir özelliğe bürünmekte ve fert, sınırsız bir hürriyet içinde hareket etmektedir. Komünizm veya Sosyalizmde ise, toplumcu bir bakış açısı öne sürülürken, ne fert ne de toplum, serbest bir seçim yapamamaktadır. Söz; toplum adına "belirli bir yönetici zümre"nin elinde olmaktadır.

     Başta bu iki ideoloji olmak üzere, insan aklının bulduğu her ideoloji; sosyal 
dayanışma konusunda bazı isabetli kaideler tesbit ederken, bir çok yönleri göremeyerek eksik bir sistem ortaya koymuş; bunların dışında, hayatın faydalı ve huzurlu bir şekil almasında en büyük rolü üstlenen insanın düşünce ve davranışlarına uygun bir ölçü bulamamışlardır. Çünkü sosyal dayanışmanın bir toplumda oluşabilmesi için, öncelikle fertlerin diğerlerine karşı iyi niyet ve samimi bir hisle yaklaşması gerekmektedir. Genelde şahsî ihtiras ve arzuların kontrolüne giren insanoğlunun ruh ve karakterinin olgunlaştırılması, ancak onun fıtrî özelliklerinin bilinmesi ile gerçekleşebilir. Bu konuda İslâm, Allah'ın kendi yaratmış olduğu kuluna ait hayat prensiplerini içinde bulunduran ve böylece diğerlerinden farklı olan bir "hayat tarzı" ortaya koymuştur.

     "İslâm, ferdî hürriyeti en güzel şekilleriyle, insanî eşitliği en ince yönleriyle tanır. Fakat bu hürriyet ve eşitliği gelişigüzel kullanmaz. Toplumun değeri ne ise o derece hesaba katılır; insanilik ise gerektiği gibi değerlendirilir. Bu sebeple ferdi hürriyetin karşısına ferdi mesuliyetleri koyar. Bununla birlikte kişi ve toplumu içine alan sorumluluk ve yükümlülükleri de toplumâ yükletir. İslâm bütün şekil ve yönleriyle sosyal dayanışmayı ortaya koymaktadır. İslâma göre kişi ile kendisi, kişi ile yakın akrabası, kişi ile toplum, belirli toplum ile diğer toplumlar, belirli bir nesil ile ardarda gelen diğer nesiller arasında dayanışma sözkonusudur.

     Bir hadislerinde Hz. Peygamber (s.a.s) toplumun adalet, hayır ve güvenliğe ulaştırılması konusunda bütün müslümanların omuzlarına yüklenen ortak sosyal sorumluluğu tasvir etmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Allahın koyduğu sınırlara riayet edenlerle etmeyenlerin durumu şuna benzer: Bir topluluk gemi ile yolculuğa çıkmış ve kura neticesinde bazılarına geminin alt kısmı, diğerlerine de üst kısmı düşmüştür. Alt kısımdakiler su almak istediklerinde üst kısımdakilerin yanlarından geçmekte ve kendi kendilerine "Biz kendi nasibimize düşen bu kısımdan denize açılan bir delik açsak da üstümüzdekileri rahatsız etmesek!" derler. Bu durumda eğer üst kısımdakiler onları kendi hallerine bırakırlar ve istediklerini yapmalarına imkân verirlerse, hepsi helâk olur. Ama mani olurlarsa hem kendileri hem diğerleri kurtulmuş olur" (Buhari ve Müslim).

     Bu yüzdendir ki Peygamberimiz (s.a.s), "Mü'min, mü'min için bir kısmı öbür kısmını güçlendiren bina gibidir" der (Buhari ve Müslim). Bu açıdan hareketle, sosyal yapının uğradığı herhangi bir bozukluk, bütün İslâm toplumunun gidişatında mevcut bir tehlikenin belirtisi olacaktır. Eğer bu bozukluğu giderirlerse kurtulacaklar; aksi halde sosyal yapı çözülecek, gemi, içindekilerle birlikte batacaktır.

     Bu sosyal bütünleşme meselesi, bizi İslâm'da sosyal adaletin en önemli meselelerinden birine götürür ki; bu, devletin yerine getirilmesini istediği veya toplumun gönüllü ve isteyerek ortaya koyduğu "sosyal dayanışma" prensibidir. Devlet ve toplumun arkasında Hz. Peygamberin Mekke ve Medine'de geçirdiği yaşantısı boyunca ortaya koyduğu pek çok hadis ve değer ölçüsü bulunmaktadır (İmadüddin Halil, Sosyal Adalet Üzerine, İstanbul 1987, s. 77).

     Bütün anlam ve kapsamı ile sosyal dayanışma; toplumdaki her ferdin, kendi üzerinde topluma karşı yerine getirilmesi gerekli olan bir takım görev ve sorumlulukların bulunduğunu hissetmesi demektir. Eğer onlar, bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde ihmâlci ve sorumsuz davranışlarda bulunurlarsa, toplum da binaların çöktüğü gibi kendilerinin ve başkalarının üzerine çökebilir. Toplumun fert üzerine olduğu gibi, ferdin de toplumda hakkı vardır. Toplum, her hak sahibinin hakkını tam olarak azaltmadan ve geciktirmeden vermeli, zayıfların ihtiyaçlarını gidermeli ve muhtaçların dertlerini dindirmelidir. Eğer bunlar olmazsa, toplum bünyesini bir binanın tuğlaları gibi ören fertler, birbirlerine düşerler. İşte bundan sonra çöküş ve yıkılış, kaçınılması imkânsız bir sonuç olarak karşımıza dikilir.

     İslâm, faziletli bir toplumun doğması için "kötülüklerden uzaklaştırıp, iyilikle emretmeyi" teşvik etmiştir. Buna dayanarak sapıkların sapıklıklarına son vermeleri, iyilerin de doğru yollarında yürümelerine devam etmeleri için genel irşadı gerekli kılmıştır. Allah bu konuda müslümanların sorumluluğuna şöyle işaret eder:
     "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız. (Çünkü) Allaha inanıyorsunuz" (Âlu İmran, 3/51).

     Kötülükler bütün dehşetiyle başını alıp giderken toplum buna seyirci kalır ve herhangi bir direnme göstermezse, topyekûn günahkâr olur. Bu da sorumsuzluğun cezasını bütün halkın çekeceğine dair bir işarettir. Kur'an-ı Kerim, İsrailoğullarını, aralarındaki kötü kimseleri gittikleri fena yoldan alıkoymayarak kendi fenalıkları ile başbaşa bıraktıkları, dolayısiyle toplumu ifsad ettikleri için suçlu saymaktadır.

     İslâm'da ibadetler nefisleri ıslah etmek, eşitlik duygusu ve içinde zulmün barınamayacağı birlik ve beraberlik şuurunu terbiye etmek için emredilmiştir. Hac, sosyal bir tanışma; zekât, zenginlerin mallarından fakirlere geçen sosyal bir yardımlaşmadır. İslâm, günahların keffâretini de sosyal dayanışmaya bir vesile kılmıştır. Mesela Ramazanda oruç bozan bir kimse, ya bir köle azad eder, ya altmış gün oruç tutar, ya da altmış fakir doyurur.

     İslâm dini, toplumdaki sosyal dayanışmayı belirli kuru söz ve sloganlarla ifade edip bırakmamıştır. Dini emirler, öncelikle kalplerin ıslah ve tezkiyesi gayesine yönelmiştir. Salih ve doğru istikamete yönelen kalpler, sosyal davranışları güzelleştirir. Ruhi ve kalbî ilişkiler üzerine oturmamış bir sosyal dayanışmada gerçeklik yoktur.

     Aile müessesesi, sosyal dayanışmanın en önemli unsurudur. Çünkü toplum yapısının ilk temel taşıdır. Aile, insan fıtratında var olan değişmez eğilimler, merhamet ve sevgi duyguları, ihtiyaç ve maslahatın gerekleri üzerinde kurulur.

     İslamın getirdiği miras düzeni, aynı ailenin fertleri arasında ve biribirini izleyen nesiller arasında bir yardımlaşma bulunduğunun açık bir delilidir. Üstelik bu düzen, toplumu rahatsız edecek şekilde büyümesini önlemek amacıyla servetin parçalanmasını sağlayan yollardan bir tanesidir.

     Müslüman toplum, Allah tarafından iyi ve güzel olan her konuda yardımlaşma ve dayanışma içerisine girmekle emredilmiştir: "İyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzere yardımlaşmayın" (el-Maide, 5/2).

     Elbette ki iyilikler ve fenalıklar Allah'ın çizdiği hudutlar dahilindedir. Hadler ise, yine Cenabı Hakk'ın tayin ettiği ölçülerdir.

     Sonuç olarak; sosyal dayanışma, ancak, kötü yönlerini ortadan kaldırmış fert ve toplumların birbirlerine sevgi ve merhametle yaklaşmalarıyla gerçekleşecek bir husustur. Bu özellikler olmadığı takdirde, toplumda fertler birbirlerini sömürecek ve sonunda çatışma ve mücadele başlayacaktır. Halbuki sosyal dayanışma, problemlerin ortadan kalktıktan sonra huzurlu ve sakin bir toplumda ortaya çıkacak çok yönlü iyi ilişkilerin bir sonucudur.


ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
Sami ŞENER

21 Kasım 2014 Cuma

İŞ İLANLARI

İ Ş   İ L A N L A R I


1) Merkezi İstanbul'da olan www.ozkardeslermakina.com firmasına Muhasebe personeli alınacak...
     Aranan Şartlar:
  • ETA bilen,
  • 30 yaş altı,
  • Muhasebe ve banka işlerini yürütebilecek bay personel alınacaktır... 
     Verilecek İmkanlar:
  • 1.400 TL. Maaş (yaş, eğitim, aile durumu ve tecrübeye göre daha yüksek olabilir, memnun kalınır anlaşılırsa birkaç ay sonra da artacaktır),
  • Yemek,
  • Sigorta,
  • Ulaşım.
     İş Başvurusu İçin:
bilal@ozkardeslermakina.com
adresine cv. veya detaylı tanıtım sayfası gönderin...



2) Merkezi, İstanbul-Üsküdar ilçesinde bulunan bir derneğin 2 ayrı birimine, 2 bayan personel alınacak...
İstanbul - Üsküdar İlçesi Bulgurlu Mahallesinde bulunan ve
yaklaşık 6 yıldır faaliyette olan
MUTLU AİLE MUTLU ÇOCUK
EĞİTİM KÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ'ne

  • Sekreter (1 kişi, bayan)
  • Gençlik Koordinatörü (1 kişi, bayan) alınacak.
     Sekreterde Aranan Özellikler ve Verilecek İmkanlar
  • Bilgisayar Kullanabilen (İnternet, Mail, Word, Excel, PowerPoint vs.)
  • En az lise mezunu
  • 23 - 35 yaş aralığında
  • Anadolu Yakasında ve en fazla 1 otobüs-minübüs ile gidilebilecek uzaklıkta ikamet eden
  • Sabah 09.00, Akşam 18.00 (Pazar hariç hergün çalışacak, haftada 1-2 gün 19.00 da çıkılabilecek.)
  • 1000 TL. Maaş (başlangıçta böyle, birkaç aylık deneme süresinden sonra artacaktır) + Yemek
     Gençlik Koordinatöründe Aranan Özellikler ve Verilecek İmkanlar
  • Herhangi bir Üniversitenin, herhangi bir bölümünden mezun olmuş
  • 23 - 35 yaş aralığında
  • Şehir dışı gezileri için engeli olmayan
  • Organizatörlük-Yöneticilik yapabilen
  • Anadolu Yakasında ve en fazla 1 otobüs-minübüs ile gidilebilecek uzaklıkta ikamet eden
  • Sabah 09.00, Akşam 18.00 (Pazar hariç hergün çalışacak, haftada 1-2 gün 19.00 da çıkılabilecek.)
  • 1300 TL. Maaş (başlangıçta böyle, birkaç aylık deneme süresinden sonra artacaktır) + SGK + Yemek
     İletişim Bilgileri
MUTLU AİLE MUTLU ÇOCUK
Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği
Bulgurlu Mah. Aşağı Bulgurlu Cad.
Üçler İş Merkezi No:132 / 2
Üsküdar İSTANBUL
Telefon: 0216 443 91 86
Fax: 0216 443 91 87

     İş Başvurusu İçin E-mail Adresi:
İş başvurusunda bulunmak isteyenler
lütfen yukarıdaki mail adresine cv. lerini göndersinler.
Değerlendirilip, uygun görülenler görüşmeye davet edilecekler...


3) Merkezi, İstanbul-Üsküdar ilçesinde bulunan bir yayınevine 1 bayan personel alınacak...

     Aranan Şartlar:
  • Deneyim sahibi
  • Bilgisayar ve ofis programlarını kullanabilen (Word, Excel vb.)
  • İnsan ilişkilerinde başarılı
  • İkna kabiliyeti yüksek
  • İyi iletişim ve sunum becerilerine sahip
  • Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek
  • 25-40 yaş arası, üniversite mezunu
     Verilen İmkanlar:
  • Ücret 1.500 TL. (2 aylık bir deneme süresi sonrası değerlendirme yapılacaktır.)
  • Yemek
  • SGK
  • Ulaşım
Bu ilana iş başvurusu yapmak isteyenler,
aşağıdaki mail adresimize;
mailin konusuna YAYINEVİNE İŞ BAŞVURUSU yazarak
CV. göndersinler...
mgilanlar@hotmail.com



Not: Bu sayfada yayında olan ilanlarımız geçerlidir, personel alımı olduğu zaman yayından kaldırılır.)

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...