19 Nisan 2013 Cuma

KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI'NA 330 SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALINACAK

KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIMI HAKKINDA DUYURU 

     Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre, 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan esaslar ile ek ve değişiklikler çerçevesinde istihdam edilmek üzere, Mimar (14), Mühendis (10), Şehir Plancısı (2), Tekniker (70), Diğer Teknik Hizmetler Personeli (30) pozisyonlarında KPSS (B) grubu puan sıralaması esas alınmak, Restoratör (150 kişi) pozisyonunda mesleki uygulama sınavı başarı puanı esas alınmak, Arşiv Uzmanı (50), Mütercim (3) ve Mütercim-Tercüman (2) pozisyonları için ise KPSS (B) grubu puan sıralamasına konulmak kaydıyla pozisyon sayısının 5 katı aday arasına girenlerin katılacağı sözlü sınav başarı puanı esas alınmak, suretiyle toplam 331 adet sözleşmeli personel alımı yapılacaktır.


KPSS (B) GRUBU PUAN SIRALAMASI İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     İnşaat Teknikeri: Ankara (1), Antalya (1), Bursa (1), Diyarbakır (1), Edirne (1),Erzurum(1), Gaziantep (1), İstanbul(7), İzmir (3), Karabük (1), Kars (1), Kayseri (2), Konya (1), Kocaeli(1), Kütahya(1), Nevşehir (1), Samsun (1), Sinop (1), Sivas(1),Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Trabzon (1), Van(1)

     Elektrik Teknikeri: Adana (2), Ankara (3), Antalya (1), Aydın (1), Bursa (1), Çanakkale (1), Diyarbakır (1), Erzurum (1), Eskişehir (1), Gaziantep (1), İstanbul (6),İzmir (3), Kayseri (1), Kırşehir (1), Konya (2), Kocaeli (1), Mardin (1), Mersin (1), Muğla (2), Ordu (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Trabzon (1), Uşak (1), Van (1)

     Mimar: Diyarbakır (1), Erzurum (2), Gaziantep (1), İstanbul (2), Kocaeli (1), Muğla (2), Nevşehir (1), Sivas (3), Van (1)

     Elektrik-Elektronik Mühendisi: Merkez (1),

     Harita Mühendisi: Diyarbakır (1), İstanbul (1), Van (1)

     Makine Mühendisi: Ankara (1),Diyarbakır (2),

     İnşaat Mühendisi: Erzurum (1), Gaziantep (1), Kayseri (1)

     Şehir Plancısı: Kütahya (1), Şanlıurfa (1)

     Diğer Teknik Hizmet Personeli:

     Sanat Tarihi Bölümü mezunlarından: Aksaray (1),Antalya (1), Aydın (1), Balıkesir (1), Bartın (1), Batman (1), Bitlis (1), Bolu (1), Bursa (1), Düzce (1), Erzurum (1), Erzincan (1), Gaziantep (1), Isparta (1), Karaman (1), Kars (1), Kırşehir (1), Kütahya (1), Malatya (1), Muğla (1), Nevşehir (1), Niğde (1), Osmaniye (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (2), Tokat (1).

     Hititoloji Bölümü mezunlarından: 
Çorum (1)
     Antropoloji Bölümü mezunlarından: Karaman (1)

SÖZLÜ SINAV İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     MERKEZ TEŞKİLATI
     Arşiv Uzmanı (9),
     Mütercim (Rusça 2, Almanca 1),
     Mütercim-Tercüman (İngilizce 2)

     TAŞRA TEŞKİLATI
     Arşiv Uzmanı: Adana (1), Ankara (4), Antalya (1), Aydın (1), Bursa (1), Çanakkale (1), Diyarbakır (1), Edirne (1), Erzurum (1), Eskişehir (1), Gaziantep (1), İstanbul (11), İzmir (3), Karabük (1), Kars (1), Kayseri (1), Kocaeli (1), Konya (1), Kütahya (1), Muğla (1), Nevşehir (1), Samsun (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Trabzon (1), Van (1)

MESLEKİ UYGULAMA SINAVI İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     Restoratör:

     a) Restorasyon Bölümü mezunlarından: Adana (3), Afyonkarahisar (1), Aksaray (1), Ankara (16), Antalya (11), Aydın (1), Bolu (1), Burdur (1), Bursa (9), Çorum (1), Denizli (1), Diyarbakır (7), Edirne (1), Erzurum (9), Eskişehir (1), Gaziantep (7), İstanbul (21), İzmir (9), Kars (1), Kayseri (1), Kırşehir (1), Konya (4), Kocaeli (1), Kütahya (1), Malatya (1), Manisa (1), Mardin (2), Muğla (3), Nevşehir (7), Niğde (3), Samsun (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Tokat (1), Trabzon (7).

     b) Kimya, Kimya Mühendisliği Bölümü mezunlarından (Eğitim Fakülteleri hariç): Ankara (1), Antalya (1), Bursa (1), Diyarbakır (1), Erzurum (1), Gaziantep (1), İstanbul (2), İzmir (1), Nevşehir (1), Trabzon (1)


     1-GENEL ŞARTLAR:
     a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48 inci maddesinde belirtilen şartları taşımak
     b) 2012 yılına ait Kamu Personeli Seçme Sınavına girmiş ve Mimar, Mühendis ve Şehir Plancısı pozisyonu için KPSSP8 puan türünden en az 70 puan almış olmak; Tekniker pozisyonu için KPSSP93, Diğer Teknik Hizmet Personeli ve Arşiv Uzmanı pozisyonu için KPSSP3 puan türünden en az 70 puan almış olmak; Mütercim ve Mütercim-Tercüman pozisyonu için KPSSP6 puan türünden en az 70 puan almış olmak.


     2- ÖZEL ŞARTLAR:
     A- Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden lisans düzeyinde mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     B- Tekniker:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden en az önlisans düzeyinde mesleki teknik eğitim mezunu olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     C- Diğer Teknik Hizmet Personeli:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden (Sanat Tarihi, Antropoloji, Hititoloji bölümlerinden) lisans düzeyinde mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     D- Restoratör:
     a) Yükseköğretim kurumlarının en az lisans düzeyinde eğitim veren kimya mühendisliği, kimyagerlik, restorasyon (Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü, Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü) bölümlerinden mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     E- Arşiv Uzmanı:
     Yükseköğretim kurumlarının kütüphanecilik, arşiv ya da transkript ile belgelendirmek kaydıyla programında Osmanlı Paleografyası, Arapça, Farsça derslerinden en az birine yer veren bölümlerinden mezun olmak.

     F- Mütercim, Mütercim-Tercüman

     a) Yükseköğretim kurumlarının en az lisans düzeyinde eğitim veren ilgili bölümlerinden mezun olmak ve en az B düzeyinde KPDS veya dengi yabancı dil bilgisine sahip olmak.
     b) Yabancı dil sınav sonuçları (5) yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde yeniden sınava girerek en az (B) düzeyinde belge getirmeyenlerin sözleşmeleri fesh edilir.

     3- BAŞVURU ŞEKLİ VE SÜRESİ:
     Atatürk Bulvarı No:29 Opera/Ankara adresinde bulunan Bakanlığımız Personel Dairesi Başkanlığından veya www.kulturturizm.gov.tr internet adresinden temin edilecek başvuru formu ile form dilekçenin eksiksiz doldurularak, istenilen belgeler ile birlikte 03/05/2013 mesai bitimine kadar adı geçen Başkanlığa elden teslim edilmesi gerekmektedir. Posta ile yapılan başvuruların, son başvuru tarihi olan 03/05/2013 mesai bitimine kadar Personel Dairesi Başkanlığının yukarıda belirtilen adresine teslim edilmesi gerekmektedir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. Eksik belge ve bilgilerle yapılacak başvurular işleme konulmayacaktır. İlandan önce yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
     Adaylar sadece bir pozisyon unvanı ve üç yer için başvuru yapabilecektir.

     4- BAŞVURU SIRASINDA İSTENİLECEK BELGELER:
     a) Başvuru formu (Fotoğraflı) ve form dilekçe,
     b)Yükseköğrenim diplomasının veya geçici mezuniyet belgesinin fotokopisi,
     c) Nüfus cüzdanı fotokopisi,
     ç) ÖSYM tarafından 2012 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavına ilişkin sonuç belgesinin internet çıktısı (Restoratör pozisyonuna başvuracaklar hariç),
     d) Mütercim, Mütercim-Tercüman kadroları için sınav tarihi itibariyle geçerlilik süresini doldurmamış (son 5 yıl içerisinde alınan), en az (B) düzeyindeki KPDS belgesi ya da dengi yabancı dil belgesi.


     5- DİĞER HUSUSLAR:
     Sözleşmeli personel, kamu hizmetlerinin gördürülmesini temin maksadıyla, ihtiyaç duyulan hizmet birimleri ve pozisyonlarda istihdam edildiğinden, Devlet memurlarında olduğu gibi kurum içinde veya kurumlar arasında naklen atanmalarına dair mevzuat bulunmamaktadır. Bu nedenle bu pozisyonlara yerleştirilen personel herhangi bir nedenle (eş durumu, sağlık, vb.) nakil talebinde bulunamazlar.
     Mütercim pozisyonuna başvuracaklarda yabancı dili akıcı olarak konuşmak, yazılı ardıl ve simültane çeviri yapmak, iletişim, ikna yeteneğine sahip olmak ve güzel Türkçe konuşma yeteneğine haiz olanlar tercih sebebidir.
     Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı, Diğer Teknik Hizmet Personeli (Sanat Tarihi, Antropoloji, Hititoloji), Restoratör ve Tekniker unvanından başvuracaklarda aranan “Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak” şartı hususunda, ilgililerin yazılı beyanları dikkate alınacaktır.
     Atamaları yapılmayan adayların başvuru evrakı, sonucun ilanından itibaren 15 gün içinde talep edilmesi halinde iade edilecek olup, belirtilen süre sonrası yapılacak talepler dikkate alınmayacaktır.
     Öte yandan, anılan Esaslar gereğince; önceden anılan esaslar kapsamında sözleşmeli olarak görev yapmakta iken, hizmet sözleşmesi esaslarına aykırı hareket etmesi nedeniyle kurumlarınca sözleşmesinin feshedilmesi veya sözleşme dönemi içinde sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi halinde, ilgilinin fesih tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kamu kurum ve kuruluşlarının sözleşmeli personel pozisyonlarında yeniden istihdam edilmesi mümkün görülmemektedir. Ancak, sözleşmesini; 
     a) Kısmi zamanlı veya proje süresi ile sınırlı çalışanlardan,
     b) Esasların Ek 4 üncü maddesi çerçevesinde unvan değişikliği yapanlardan,
     c) Eş veya sağlık durumu nedeniyle yer değişikliği talebinde bulunmakla beraber; geçiş yapacağı hizmet birimi bulunmaması, birim bulunmakla beraber o birimde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunmaması veya en az bir yıllık fiili çalışma şartını karşılayamaması nedenlerinden herhangi birine bağlı olarak, Esasların Ek 3 üncü maddesinin (b) veya (c) bendi hükmü kendilerine uygulanamayanlardan, tek taraflı feshedenler, bir yıllık süre şartına tabi tutulmadan yeniden istihdam edilebileceklerdir.

     6- YERLEŞTİRME SONUÇLARININ DUYURULMASI:
     Mesleki Uygulama Sınavı ile Sözlü Sınav tarihleri, saati ve yeri daha sonra www.kulturturizm.gov.tr adresinde ilan edilecektir.
     Başvurular, pozisyonlar itibariyle KPSS(B) gurubu puanı esas alınarak yer ve pozisyon olarak ayrı ayrı sıralama yapılacağından, en yüksek puanı alan adaydan başlanarak pozisyon sayısı kadar sözleşmeli personel alınacaktır. Başvuru sonuçlarının tamamlanmasından sonra bir hafta içinde www.kulturturizm.gov.tr adresinden ve Atatürk Bulvarı No:29 Opera/Ankara adresi ile İnönü Bulvarı No:5 Bahçelievler/Ankara adresinde bulunan Bakanlık hizmet binalarının girişine asılarak ilan edilecektir. Ancak puan sıralaması sonucunda puanı eşit adayın olması halinde doğum tarihi önce olandan başlamak suretiyle, doğum tarihinin de aynı olması halinde diploma tarihi önce olan adaydan başlamak suretiyle sıralama yapılacaktır. Bu ilan tebliğ mahiyetinde olacağından, ayrıca ilgililere tebligat yapılmayacaktır.
     Ataması yapılacaklar, başvuru sırasında istenen belgeler dışındaki diğer belgeleri, sonuçların yukarıdaki şekilde ilan edildiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde Personel Dairesi Başkanlığının belirtilen adresine elden teslim edeceklerdir.
     Kamu Personeli Seçme Sınavındaki başarı sırasına göre atamaları yapılan adaylardan ikamet ettikleri yere atananlar atanma onaylarının kendilerine tebliği tarihini izleyen iş günü, ikamet ettikleri yer dışına atananlar ise atanma onaylarının kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde, görevlerine başlamak zorundadırlar. Belirtilen süre içinde görevine başlamayan veya atamaya esas evraklarını teslim etmeyenlerin yerine puan sırasına göre diğer adaylardan çağrılabilir. Gerçeğe aykırı beyanda bulunan adayların müracaatları kabul edilmeyecek ve sorumluluk kendilerine ait olacaktır. Göreve başlamış olsalar dahi aranılan şartları taşımadıkları sonradan anlaşılanların görevlerine son verilir.
     İlan olunur.
Ayrıntılı bilgi için irtibat:
M.Atila ÖZŞATIR (0312) 311 20 61
Mustafa GENÇ (0312) 312 49 05

18 Nisan 2013 Perşembe

26 - 28 NİSAN İSTANBUL / ÜRGÜP, GÖREME ve KAPADOKYA GEZİSİ

İstanbul
&
Kapadokya, Ürgüp ve Avanos Gezisi
26 Nisan Cuma 21:00 Gidiş
28 Nisan Pazar 23:30 Dönüş
2 Gün Gezi + 1 Gece Konaklama
190.00 TL
Gezimize katılmak isterseniz;
birinizin adını-soyadını, kaç kişi olacağınızı,
nereden bineceğinizi ve cep tlf. numaranızı yazınız.
Yeriniz ayrılacak ve size bilgi verilecek...
(6 kişilik yerimiz kaldı) 
İrtibat Tlf.: 0216 452 60 70 / 0532 293 32 19
 PROGRAM 
26 Nisan Cuma 
21:00 Bakırköy - İncirli'den Hareket
Topkapı, Haliç Köprüsü, Mecidiyeköy, Boğaz Köprüsü Giriş ve Çıkışı, Göztepe, Kozyatağı, Bostancı, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla... (Bu güzergahtaki farklı İETT durakları da olabilir...)
23:30 İzmit Halkevi Önü
00:30 Bolu'da Tursan Tesislerinde İhtiyaç Molası (www.tursantesisleri.com)
01:00 Bolu / Tursan Tesisinden Hareket
05:00 Ankara / Şereflikoçhisar İlçesinde İhtiyaç Molası (www.skochisarturistiktesisleri.com)
06:00 Şereflikoçhisar Tesisi'nden Hareket

27 Nisan Cumartesi 
Otobüste giderken Kahvaltı İkramı - (Ücretsiz / Ekmek, beyaz peynir, kaşar peyniri, zeytin, tereyağ, reçel, helva, domates, salatalıktan ve çaydan oluşan bir kahvaltı menüsü.)
Gezilecek Müzelere ücretsiz girmek için, gidilecek ilk Müzede
MÜZEKART çıkarttırılmasını önereceğiz...
Müze Kart bedeli 30 TL. dir. (Toplanacak fiyatımıza dahil değil.)
1 yıl boyunca bütün illerdeki müzelere ücretsiz giriş hakkı olacaktır.
Öğlen Yemeği (Bindallı Restaurant - öğlen yemeği fiyatımıza dahil değil, dileyen başka yerden de yiyebilir- / Açık Büfe / Meşrubat Hariç 11 TL.) 
* ASMALI KONAK (Müze Kart Geçerli Değil, Giriş 2 TL.)
* AVANOS Nevşehir'in 18 km kuzeyinde olan Avanos'un antik dönemdeki adı Venessa'dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır.
Avanos'ta da Hititler'den beri çarkla çanak-çömlek yapıldığı bilinmektedir.Bu el sanatı kavimden kavime,babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiştir. Avanos'un dağlarından ve Kızılırmak'ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice yoğurularak çamur haline getirilir.Çark adı verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerindeki çamurun maharetle şekillendirilmesiyle istenilen çanak yapılmış olur.İşlik denilen atölyelerde üretilen çanaklar önce güneşte,daha sonra da gölgede kurutulduktan sonra,saman ve talaşla yakılan fırınlarda 800 dereceden başlayıp 1200 derece sıcaklık arasında özenle pişirilir. 
Yörede yemek kapları,su testileri,kışlık yiyecek saklamak için çömlekler ve küpler,su kükleri tanınan çanak ürünleridir. Avanos,günümüzde "Kapadokya'nın el sanatları ve alış-veriş merkezi"olarak tanınmaktadır.
19:00 - 22:00 Akşam Yemeği (Açık Büfe, Ücretsiz...)
22:00 - 23:00 Çay İkramı, Tanışma, Hasbihal...
Konaklama...
 
29 28 Nisan Pazar 

07:00 - 09:00 Otelde Kahvaltı (Açık Büfe, Ücretsiz...)
12:00 Öğlen Yemeği / Dede Efendi Restaurant (Menü 1. / Meşrubat Hariç 11 TL. - Öğlen yemeği fiyatımıza dahil değil, dileyen başka yerden de yiyebilir-)
* UÇAN BALONLAR (2 Saatlık Geziler kişi başına yaklaşık 200-250 TL. gibi, çok pahalı olduğu için binilmez, gözlenmiş olur...)
15:00 Hareket
20:00 Bolu'da Tursan Tesisinde Akşam Yemeği (Akşam yemeği fiyatımıza dahil değil, 10-15 TL. gibi tutuyor...)
21:00 Hareket
22:30 İzmit Halkevi Önü Varış
23:30 Tuzla'ya Varış (Pendik, Kartal, Maltepe, Bostancı, Kozyatağı, Göztepe, Boğaz Köprüsü Giriş ve Çıkışı, Mecidiyeköy, Haliç Köprüsü, Topkapı... (Bu güzergahtaki farklı İETT durakları da olabilir...)
00:30 İncirli'ye Varış...
Fiyat: 
190 .00 TL. 
Otobüste koltuğa oturmamak kaydıyla 0-2 yaş çocuklar ücretsiz.
Fiyata Dahil Olan Hizmetler: 
* İstanbul - Kapadokya, Gidiş-Dönüş ve Geziler İçin 46 Kişilik Otobüs ile ulaşım
* Cumartesi Sabahı, Otobüste Kahvaltı İkramı
* Cumartesi Akşamı, Kalınacak Otelde Akşam Yemeği
* Pazar Sabahı / Kalınan Otelde Kahvaltı
* Otobüs içi ikramlar (su, neskafe, çay, gazoz, kek vs.)
* Profesyonel Rehberlik

Fiyata Dahil Olmayan Hizmetler:
* Müze Giriş Bedelleri (Bir defaya mahsus MÜZEKART bedeli 30 TL. olup, yıl boyunca, bütün illerdeki müzelerde sınırsız kullanma hakkı vardır...)
* Öğlen Yemekleri
* Dönüşte Akşam Yemeği

Notlar:
* Namaz vakitlerinde en yakın ve en uygun tesislerde, mekanlarda namaz molası verilecek.
* Malisef Kapadokya'da alkol bulunmayan, kaliteli hiç bir otel yok. Aşağıda internet adresini gördüğünüz, Büyük Avanos Otelin bir bölümünde alkol olmasına rağmen gayet temiz, ailece kalınabilecek bir mekan. Gurubumuza topluca namaz kılabileceğimiz mekan da tahsis edecekler. Dileyenler tahsis edilecek mescidde, dileyenler de kalacakları odalarında namazlarını kılabilirler...
* Uçan Balonlar malisef çok pahalı. Yaklaşık 2 saat gezdiriyorlar ve tek kişi için yaklaşık 250 TL. gibi. (Ciddi bir israf gibi görüyoruz ve önermiyoruz... Birde 20 dakikalık Uçan Balon Gezisi varmış, o da yaklaşık 100 TL. gibiymiş...)
* Ödemeler Seyahat esnasında nakit toplanacaktır, fiyatlara KDV. dahildir.
Kalınacak Otel hakkında bilgi edinmek için
yukarıdaki internet adresine tıklayabilirsiniz...

SELEF VE SELEFİLİK / Ebubekir Sifil

SELEF VE SELEFİLİK
Ebubekir Sifil

     Tarih içinde izine rastlanmadığı halde, günümüzde birçok fırka ve fikir akımı dikkat çekmektedir. Modernistler, Reformistler, Ehl-i Kur’an (Kur’aniyyun, Mealciler) ve İslâm’ın saf haline dönme iddiasında bulunan Selefîler bunlardan başlıcalarıdır.
     Günümüzde ilmin zayıflaması ve doğru ile yanlışın birbirine karıştırılmış olması sebebiyle bu tür akımlar, bazı iyi niyetli müslümanların aldanmasına, yanlış yollara sapmasına vesile olmaktadır.
     Bu yazı, son dönemlerde ortaya çıkan akımlardan biri olan Selefîliği kısaca tanıtmak ve yanlışlıklarını ortaya koymak maksadıyla kaleme alınmıştır. Bu akımın görüşleri, temsilcileri ve onların tenkidi, hakkında müstakil kitaplar yazılacak kadar ayrıntılı ve önemlidir. Biz burada sadece konuyu ana hatları ile ele alacak ve kısa değerlendirmeler yapacağız.

     Selef kime denir?

     Hz . Peygamber s.a.v.’in “En hayırlı nesil benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onların ardından gelenlerdir.”[1] şeklindeki hadisinde “en hayırlı nesiller” oldukları haber verilen ilk üç kuşağa Selef denir.
     Bu ilk üç kuşak, sırasıyla Sahabe, Tabiun ve Tebe -i Tabiîn’dir . Bunlar imanda, ilimde ve amelde bütün müslümanlar için örnek nesillerdir.
     Sahabe kuşağı, Hz . Peygamber s.a.v.’in vefatından sonra İslâm’ın biricik temsilcileri olarak yaşamış, gerek Hicaz bölgesinde, gerekse fethedilen yeni bölgelerde İslâm’ı hakkıyla tebliğ etmiş, öğrenciler yetiştirmişlerdir. Kur’an’ı, hadis-i şerifleri ve İslâmî uygulamaları bütün müslümanlar Sahabe kanalıyla öğrenmiştir. Bu sebeple Sahabe’nin İslâm ilim tarihinde olduğu kadar, iman, amel, edep, zühd , vera , takva ve ahlâkta da müstesna bir mevkii vardır.
     Onlardan sonra gelen kuşağa Tabiun denir. Bu kuşak da Sahabe’nin dizinin dibinde yetişmiş, imanı, ilmi ve ameli onlardan almıştır. Bu kuşağa Tabiun (izleyenler, tabi olanlar) denmesinin sebebi, Sahabe’ye uymakta gösterdikleri titizlik, ciddiyet ve özendir.
     Sahabe’nin önemi, Kur’an’da hayırla yad edilmiş olmaları, Hz . Peygamber s.a.v.’in yaşantısının ilk ve en önemli temsilcileri olmaları hasebiyle İslâm’ı en doğru şekilde anlayıp yaşamanın kıstası olmaları… gibi hususlardan kaynaklanmaktadır. Tabiun’un önemi ise temelde şu iki noktaya dayanmaktadır:
     1. İslâm’ı, Sahabe kuşağından, yani en doğru şekilde anlayıp yaşamış olan kuşaktan öğrenmiş olmaları.
     2. Sahabe zamanında rastlanmayan, sonradan karşılaşılmış yabancı birçok fikir akımı, kültür ve inanç şekliyle ilk defa onların muhatap olması.
     Başta felsefî akımlar ve Mu’tezile , Cebriye, Mürcie gibi bid’at fırkalar olmak üzere pek çok kültür, inanç ve cereyan ilk defa Tabiun döneminde İslâm toplumuna girmiş ve önemli fikrî ve akidevî sarsıntılara sebebiyet vermiştir.
     İşte Tabiun nesline mensup büyük alimler, bu akımlarla mücadele ederek Sahabe’den devralınan sahih İslâm anlayışının zedelenmeden yaşamasına ve gelecek nesillere aktarılmasına sebep olmuş ve çok büyük hizmette bulunmuşlardır. Dolayısıyla İslâm’ın özüne yabancı her türlü cereyan karşısında nasıl bir tavır takınacağımızı, Tabiun neslini örnek alarak tesbit etmekteyiz.
     Tabiun dönemi, aynı zamanda fıkhî mezheplerin temellerinin atıldığı ve müstakil mezheplerin ortaya çıktığı dönem olarak da dikkat çeker. Bu dönemde yaşamış olan Hasan-ı Basrî , Süfyan -ı Sevrî , İbrahim en- Nehaî , Şa’bî … gibi pek çok büyük alim, birer müçtehid olarak, müstakil mezhep sahibi idiler. Hanefî mezhebinin imamı Ebû Hanîfe de bu kuşağa mensuptu. (Allah hepsinden razı olsun)
     Tabiun’dan sonra gelerek onlara öğrencilik etmiş olan kuşağa da Tebe -i Tabiîn veya Etbau’t -Tabiîn (Tabiun neslini izleyenler) denir. Bu dönem de ilmî ihtisaslaşmanın ya şandığı, hadis-i şeriflerin yaygın olarak müstakil kitaplarda toplandığı, itikadî ve fıkhî mezheplerin iyice yerleşip müesseseleştiği bir zaman dilimidir.
     Kısaca tanıttığımız bu üç nesil, gerek Kur’an ve Sünnet’te övgüye mahzar olmaları, gerekse sahih İslâm anlayışının bize kadar kesintisiz olarak gelmesinde kilit rol üstlenmiştir. Bu sebeple, daha sonraki asırlarda devamlı olarak merkezî bir yer tutmuş ve adeta doğru-yanlış ayrımının ölçüsü olarak algılanmıştır.
     Tarih boyunca İslâm toplumlarında ne zaman bir sarsılma, gevşeme ve bozulma görülmüşse, bu üç neslin temsil ettiği İslâm anlayışına dönüş gayretleri sayesinde toparlanma olmuş ve doğru çizgi muhafaza edilmiştir.
     Bu sebeple “Selef-i Salihîn”, İslâm Ümmeti için vazgeçilmez bir nirengi noktası ve ölçü olmuştur.

     Selefîlik nedir?

     Selefilik, İslâm’ı, yukarıda tanıttığımız Selef-i Salihîn’in anlayıp yaşadığı gibi anlayıp yaşama iddiasının vücut verdiği bir akımdır. İlk defa Mısır’da Cemaleddin Efganî ve öğrencisi Muhammed Abduh tarafından başlatılan “ İslâmî ıslah” hareketi, daha sonra Selefîlik adıyla anılan zümrenin doğmasına kaynaklık etmiştir.
     Aşağı yukarı aynı dönemde bugünkü Suudi Arabistan’ın sınırları içinde bulunan Necid bölgesinde ortaya çıkan ve Mısır’daki hareket ile benzer söylemleri dillendiren Muhammed b. Abdilvehhab’ın yürüttüğü “ Vahhabîlik ” hareketine de daha sonra Selefîlik denmiştir.
     Bu iki hareket arasında temelde önemli farklılıklar bulunmamakla birlikte, söz konusu iki akım şu noktalarda birbirlerinden ayrılır:
     1. İtikadî sahada Vahhabîler Kelâm mezheplerini kabul etmezler. Ehl-i Sünnet’in iki büyük kelâm alimi Ebu Mansur el-Maturidî ve Ebu’l -Hasan el- Eş’arî Vahhabîler’e göre, saf İslâm akidesini kelamî deliller kullanmak ve aklı nakle (ayet ve hadislere) hakem kılmak suretiyle bulandırmışlardır. Özellikle müteşabih [2] ayet ve hadislerin Allah Tealâ’nın şanına ve yüceliğine uygun olarak tevil edilmesine şiddetle itiraz eden Vahhabîler, tasavvufa da aynı şiddetle karşı çıkarlar.
     Efganî - Abduh çizgisi ise itikadî sahada kelâm alimlerinin kullandığı metoda temelde itiraz etmez; Felsefe, mantık ve kelâm gibi ilimleri reddetmez ve müteşabih ayet ve hadislerin, Allah Tealâ ile mahlukat arasında benzerlik kurulmaması için tevil edilmesi taraftarıdır.
     2. Vahhabîler, fıkhî mezhep olarak İbn Teymiyye ve öğrencisi İbnu’l -Kayyım’ın çizgisini izler. Diğer mezhepleri ise istihsan, ıstıslah, mesalih-i mürsele … gibi delillere yer verdikleri için bid’atçilikle itham ederler.
     Efganî - Abduh çizgisi ise genel olarak bir tek mezhebe mensubiyeti reddederek, bütün fıkhî mezhepleri birleştirme eğilimindedir.
     Aralarındaki ihtilafları kısaca zikrettiğimiz bu iki cereyan, zaman içinde birbirine yaklaşarak “Selefî” diye anılmışlardır. Ortaya çıkış döneminden günümüze doğru ilerledikçe, Selefîlik akımının içine başka görüşler de katılmıştır. Dolayısıyla “ Selefîlik ” dendiği zaman akla her ferdinin aynı şekilde düşündüğü homojen bir gruptan ziyade, aşağıda zikredeceğimiz görüşleri benimseyen kozmopolit bir kitle gelmektedir.

     Selefîlerin görüşleri
     Müteşabih ayet ve hadislerle ilgili görüşleri:
     Selefîliğin en bariz vasıflarından birisi, müteşabih ayet ve hadisleri lugat anlamını esas alarak olduğu gibi kabul etmek şeklinde kendisini göstermektedir.
     Buna göre Kur’an’da ve hadislerde Allah Tealâ hakkında zikredilen “el, yüz, gelme, oturma, inme, Arş’a istiva etme, gazaplanma , gülme…” gibi sıfatlar, mahlukat hakkında ne ifade ederse, Selefîler’e göre Allah Tealâ hakkında da aynı şeyi ifade eder.
     Oysa Kur’an’da yer alan pek çok ayet, Allah Tealâ’nın bu gibi sıfatlarını mahlukatın sıfatlarına benzetmenin doğru olmadığını ortaya koymaktadır.
     Her ilim dalında, o sahanın mütehassıslarının söylediklerine itibar edileceği açıktır. Bu gerçekten hareketle tefsir sahasında müfessirler, hadis sahasında muhaddisler , fıkıh sahasında fukaha ve akaid sahasında kelâm/ akaid alimleri ne demişse ona itibar edilir. Ömrünü fıkıh ilminin meselelerine vakfetmiş bir kimsenin akaid alanında söyledikleri, bir akaid aliminin söyledikleri gibi değerlendirilmez. Yahut yıllarını tefsir alanında çalışarak geçirmiş bir alimin, hadis ilminin derinlik ve inceliklerini bir hadis alimi kadar bilmesi beklenmemelidir.

     Tasavvuf hakkındaki görüşleri:
     İslâm dünyasının bazı yerlerinde tasavvuf adı altında sergilenen birtakım yanlış anlayı ş, Selefîler’in tasavvufun özüne düşmanlık beslemesine gerekçe teşkil etmiştir. Oysa Ehl -i Sünnet ve’l -Cemaat’ten asla ayrı düşünülemeyecek olan gerçek tasavvuf, Batınîlik, Hurûfîlik gibi sapık cereyanlardan uzaktır. Ehl -i Sünnet çizginin muhafazasında ve yayılmasında son derece büyük katkıları bulunan gerçek tasavvuf ehli, müslümanların kalbî ve ruhî hayatının inkişafında, ahlâkın güzelleştirilmesinde ve erdemli fertlerin yetişmesinde Sahabe döneminden itibaren izlenen yolu izlemiş ve tamamen onlara uymuştur. Gerek itikadî , gerekse amelî sahada gerçek tasavvuf büyüklerinin eserleri ve görüşleri ortadadır.

     Taklid hakkındaki görüşleri:

     Bir kısım Selefîler, fıkhî meselelerde herhangi bir müçtehid imamın taklid edilmesine de şiddetle karşı çıkarak, bunun da kişiyi şirke ve küfre götüreceğini iddia ederler. Bu iddialarını ispat için de birtakım ayet ve hadisleri delil olarak öne sürerler.
     Oysa bu ayet ve hadislere yakından bakıldığında taklidin haramlığı iddiasına uygun hale getirmek için zorlama yoluyla tevil edildikleri görülür. Tıpkı tevessül konusunda olduğu gibi, taklidin haramlığı konusunda da bu ümmetin tatbikatı Selefîler’in iddialarının geçersiz olduğunu gösteren en büyük delildir.
     Hadis alimleri arasında ittifakla dile getirilen bir husus vardır: Hadislerin sahih, hasen veya zayıf olduğu konusunda hadis alimleri tarafından verilen hükümler, onların kendi içtihadlarının sonucudur. Dolayısıyla onlardan sonra gelen ve onların kitaplarında yer alan hadisleri delil kabul edenler, onların bu hadislerin sıhhati konusundaki içtihadlarını taklid etmiş olmaktadırlar.
     Bugün bizlerin, bizden bin ikiyüz , bin üçyüz sene önce yaşamış hadis ravilerinin ahvalini ve durumlarını bilmemizin bir tek yolu vardır. O da hadis alimlerinin bu konudaki görüşlerini bize nakleden kitaplara başvurmaktır. Şu halde bizim, herhangi bir hadisin güvenilir olup olmadığı yolundaki değerlendirmemiz, tamamen hadis alimlerinin içtihadına dayanmaktadır ve bu da tamamıyla bir “ taklid”dir . Her hususta Selef’e tabi olduklarını iddia eden Selefîler dahi bu konuda hadis alimlerini taklid eden birer “ mukallid”dir .
     Eğer herhangi bir alimin bir görüşünü, delilini bilmeden kabul etmek demek olan taklid haramsa, bu haramı Selefîler de işlemektedir. Eğer hadis alimlerinin hadislerin sıhhati-zaafı konusundaki kanaatlerini taklid etmek caiz ise, müçtehid imamların fıkhî konulardaki içtihadlarını taklid etmek niçin haram olsun?

     Kıyas konusundaki görüşleri:

     Günümüzde Selefîler olarak anılan grup içinde, kıyasın şer’î bir delil sayılamayacağını, çünkü kıyasın, “Allah’ın dininde şahsi görüş ile hüküm vermek” olduğunu söyleyenler mevcuttur.
     Oysa fıkıh usulü kitaplarında ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi, gerek Kur’an ayetleri, gerekse hadisler, vakıa olarak sınırlıdır ve insanlığın karşılaştığı her olayın hükmünün, ayetlerde ve hadislerde zikredilmiş olması mümkün değildir. Kur’an ve Sünnet konusunda biraz malumatı olan herkes bu noktayı kabul ve itiraf eder.
     Şu halde hükmü Kur’an ve Sünnet’te zikredilmeyen olaylar hakkında yapılabilecek iki seçenek var. Ya bu olaylar hakkında İslâm’ın herhangi bir hükmünün ve açıklamasının olmadığını söylemek, ya da karşılaştığımız olayın bizzat kendisi olmasa da, benzeri hakkında Kur’an ve Sünnet’te yer alan bir hükmü, aralarındaki benzerlik dolayısıyla yeni olaya da tatbik etmek.
     Bu seçeneklerden ilkinin doğru olduğunu söylemek, İslâm’ın evrensel olduğunu, bütün zaman ve mekânların problemlerine çözüm getirme özelliğini haiz bulunduğunu inkâr etmek demektir.
     Kıyas’ı inkâr eden İbn Hazm , bu iddiası sebebiyle, bırakalım bir “İslâm alimi”ni, aklı başında sıradan bir kimsenin bile gülüp geçeceği şeyler söylemiştir. Mesela Kur’an ve Sünnet’de domuz etinin haram olduğu zikredilmiştir. Ama domuzun yağının haram olduğuna dair ne Kur’an’da , ne de Sünnet’te herhangi bir hüküm yoktur. Sırf bu gerekçeyle İbn Hazm , domuzun yağının haram olmadığını söylemiştir.
     İşte kıyasın reddedilmesi sonucunda varılacak komik nokta budur.

     Ehl-i Sünnet ne diyor?
     Her ne kadar Selefîler, yukarıda özetlemeye çalıştığımız görüşlerinde Selef-i Salihîn’i örnek aldıklarını söylüyorsa da, bunun sadece bir iddia olduğunu söylemek durumundayız. Esasında mesela İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri de Selef’tendir ve onun gerek itikadî , gerekse fıkhî görüşlerini benimsemek, gerçek Selefîliktir . Bu söylediğimiz diğer büyük imamlar için de söz konusudur.
     Ebu’l -Muzaffer el- İsferâînî , Ehl -i Sünnet ve’l -Cemaat’in itikadî çizgisini ortaya koyan özellikleri zikrettikten sonra şöyle der:
     “Bilmi ş ol ki, Fırka-i Naciye’nin (kurtuluşa eren grubun) akaidinin özellikleri olarak zikrettiğimiz bütün bu hususlar, imanın sıhhati babında bilinmesi gereken hususlardır. (…)
     “Ehl -i Sünnet ve’l -Cemaat’in itikadı olarak zikrettiğimiz hususların hiç birisi hakkında Şafi’î ile Ebu Hanîfe ; (Allah her ikisine de rahmet eylesin) arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Sadece bu iki imam değil, Malik, Evzaî , Davud ez-Zahirî, Zührî , Leys b. Sa’d , Ahmed b. Hanbel , Süfyan es- Sevrî , Süfyân b. Uyeyne , Yahya b. Maîn , İshak b. Rahuye , Muhammed b. İshak el- Hanzalî , Muhammed b. Eslem et- Tûsî , Yahya b. Yahya en- Nisaburî , Hüseyin b. Fadl el- Becelî , Ebu Yusuf, Muhammed b. Hasan, Züfer b. Hüzeyl , Ebu Sevr ve Hicaz, Şam, Irak imamları, Horasan ve Maveraunnehir imamları gibi Ehl -i Rey ve Ehl -i Hadis’in tümü ile onlardan önce yaşamış olan Sahabe, Tabiun ve Etbau’t -Tabiîn de bütün bu konularda görüş birliği içindedir. Bu iki fırka ( Ehl -i Rey ve Ehl -i Hadis) arasında bütün bu konularda herhangi bir ihtilaf bulunmadığını tahkik etmek isteyenler, Ebu Hanîfe’nin Kelâm sahasında yazdığı Kitabu’l -Âlim ( ve’l - Müte’allim )’e, el- Fıkhu’l - Ekber’e (…) ve Osman el- Bettî’ye yazdığı (…) el- Vasıyye’sine baksın. Keza Şafiî’nin yazdığı eserlere baksın. Bu ikisinin mezhebi arasında herhangi bir farklılık bulamayacaktır.
     “Bütün bu imamlardan, burada zikrettiğimiz hususlar ile çelişik olarak nakledilen görüşlerin tümü, bid’atçilerin , kendi mezheplerini güzel ve doğru göstermek için uydurduğu yalanlardır. (…) Bu kimseler, Ehl -i Sünnet’in kılıçlarından korktukları için kendi habis akidelerini ihtiva eden sözleri Ebu Hanîfe’ye nisbet etmiş ve onun arkasına gizlenmişlerdir….” (et- Tabsîr fi’d -Dîn, s. 113-114)

     Bu ifadeler bize şunu göstermektedir: Selefîler’in “Selef” anlayışı ile gerçek Selef arasında büyük farklılık var. Dolayısıyla adına Selefîlik denen akım, her ne kadar Selef’in anlayış ve uygulamalarını esas aldığını söylüyorsa da, aslında Selef’in anlayış ve uygulamalarıyla bağdaştırılması hayli zor olan fikirler benimsemiştir. Onların reddedici, dışlayıcı, katı ve tekelci anlayışı, ne “ Ehl -i Sünnet-i Hâssa” dediğimiz Selef’te, ne de “ Ehl -i Sünnet-i Âmme” dediğimiz Halef’te görülür.

Dip Notlar:

[1] Basta Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok hadis alimi tarafindan rivayet edilmistir.
[2] “Allah Teala’nin eli, yüzü, gelmesi, gülmesi, gazaplanmasi , Ars’a istiva etmesi…” gibi ilk bakista mahlukata ait özellikler ile benzerlik arz eden, ancak mahiyet olarak farkli olan hususlarin zikredildigi ayet ve hadisler.

17 Nisan 2013 Çarşamba

KELİMELER - KAVRAMLAR / SELEFİLİK (Selefiyye)

KELİMELER - KAVRAMLAR
SELEFİYYE

     Daha çok bir Kelam ilmi terimi olarak kullanılan bu kelime, Selef'in mezhebi ve görüşü anlamına gelir. Akaid konu ve meselelerinde nass (Kur'an-ı Kerim ve Hadis) da varid olan hususları müteşabih olanlar da dahil olmak üzere, olduğu gibi kabul edip, teşbih ve tecsime (benzetme ve cisimlendirme) düşmemekle birlikte, te'vile (yoruma) de başvurmayan Ehl-i Sünnet-i Hassa'ya selefiyye denmiştir. Bunlar, Hz. Peygamber ile Sahabenin akaid (inanç) hususlarında takib ettikleri yolu olduğu gibi izleyenler diye bilinir.
     Tâbiîn mezhep imamları, önde gelen fakihler ve muhaddisler Selefiyye içinde kabul edilirler. Hicrî dördüncü yüzyılda Eş'arî ve Maturidî tarafından Ehl-i Sünnet Kelâm ilmi kuruluncaya kadar yaşamış olan bütün Ehl-i Sünnet âlimleri Selefin görüşlerini paylaşmışlardır.
     Selefiyye, ayrıca, bir görüş (mezhep) halinde hicri IV. yüzyılda ortaya çıkmış ve Hanbelî mezhebi mensupları tarafından ortaya atılıp savunulmuş bir görüşü de ifade eden bir terimdir. Bu anlamıyla Selefiyye mezhebi, Selefin akidesini canlandırmayı hedef edinir. Söz konusu mezhep VII. hicrî asırda kuvvetlenmiş, özellikle İbn Teymiye tarafından bu mezhebe yeni fikirler ilave edilmiştir.
     Selefiyye, metod olarak nakle ve nassa kesin olarak bağlılığı kendilerine gaye edinmişler, tartışmayı gerektirecek ve çözümü zor olan mesele ve konular ile uğraşmamışlardır. Âyetlerde ve Sünnette bulunan her şeye, meselâ; habere ait sıfatlara ve müteşabihat dahil tartışma götürebilecek konulara teslimiyetle iman etmişlerdir; teşbihten kaçındıkları gibi te'vile (yorum)'de gitmemişlerdir.
     Selefiyye, İslâm'a, Yunan düşüncesinin tesiriyle sonradan sokulduğunu kabul ettikleri mantık-akıl metodlarını, Sahabe ve Tâbiînin bunları bilmediğini ve kullanmadığını ileri sürerek benimsemezler. Bu sebeple, Mutezile mezhebi ve diğer mezheplerin aksine, mantıkî münakaşa (cedel) ve akıl yürütme metodunu kullanmayıp; akidenin esaslarını sadece Kitap (Kur'an) ve Sünnetten hareketle tesbit ve tayin etmenin gerekliliğini savunmuşlardır. Yani, inanç esaslarının kaynağı nass'lar olduğu gibi; bunların delilleri de oradan çıkarılmalıdır. Bu sebeple Selef mezhebi, Kur'an ve Sünnette yani nass'ta Allah'ın sıfatları ve fiilleri ile ilgili hususları, mecazi manasına bakmaksızın, olduğu gibi kabul ederler; onları te'vil ve yoruma gerek duymazlar.
     Selefiyye, sadece kendilerinin takib ettikleri yolun Kur'an yolu ve metodu olduğunu kabul eder. Onlara göre Kur'an'da İslâm dinine ve Allah'ın yoluna davetin metodu gösterilmiştir: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla, en güzel tarz hangisi ise onunla mücadele et" (en-Nahl, 16/125).
     Görüldüğü gibi, âyette, irşad için; hikmet, güzel öğüt ve cedel olmak üzere üç derece bulunmaktadır. Hikmet; düşüncede ve fiilde hakikate ulaşmak demek olup, hakkı arayan iyi niyetli kimselere uygulanır. Doğruyu kabul eden, fakat nefsinin arzularına uyanlara güzel nasihat ve bunların hiç birine sahip olmayanlara ise, durumuna göre cedel metodu uygulanacaktır (Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi (Giriş), İstanbul 1987, s. 87 vd.).
     Mu'tezile ekolünün akaid konularındaki aklî yorum ve izahlarına karşı çıkan ve özellikle nass'daki müteşabih (farklı anlayış ve yoruma müsait) ifadelerin te'viline şiddetle muhalefet eden Selef âlimlerinin akaid sistemlerini şu yedi temel prensip karakterize etmektedir:

     1- Takdis: Cenab-ı Allah'ı şanına uygun düşmeyen şeylerden tenzih etmek.
     2- Tasdik: Kur'an-ı Kerim ve hadislerde Allah'ın isim ve sıfatları hakkında nasıl bir ifade kullanılmış ve ne söylenmişse, onları olduğu gibi kabul etmek; yani, Allah'ı bizzat kendisinin ve peygamberinin tanıttığı gibi bilip tasdik etmek.
     3- Aczini itiraf etmek: Bilhassa nass'ta geçen müteşabih ifadeler konusunda tevil ve yorum yapmadan, bu konuda aczini kabul etmek.
     4- Sükût (susmak): Yine nass'ta geçen müteşabih ifadeleri anlamayanların, bunlar hakkında soru sormayıp susmaları.
     5- İmsak (uzak tutma): Müteşabih ifadeler üzerinde yorum ve te'vilden kendini alıkoymak.
     6- Keff: Müteşabih olan hususlarla zihnen bile meşgul olmamak.
     7- Ma'rifet ehlini teslim: Müteşabihe giren konuları bilmesi mümkün olan Hz. Peygamber, Sahabe, evliya ve mütehassıs âlimlerin söylediklerini kabul ve tasdik etmek (İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelam, İstanbul 1339/1341, I, s. 98 v.d.; Neşet Çağatay - İ. Agah Çubukçu, İslâm Mezhepleri Tarihi, Ankara 1976, s. 191).

     Dördüncü hicrî yüzyıldan sonra Selef inancını özellikle Hanbelî mezhebine bağlı olan ulema devam ettirmiştir. Selefiyenin müteahhirinini yani sonraki dönem temsilcilerini İbn Teymiye (751/1350), İbnül-Vezir (840/1436) ve Şevkânî (1250/1834) gibi alimler teşkil eder.
     Son derece muhafazakâr bir özellik gösteren Selef akidesi, halk tabakası (avam) için en sade ve güvenilir bir yol olarak kabul edilmiştir. Ancak çeşitli felsefe ve kültürleri tanımış olanlar için, Selefin bu metodu yeterli görülmemiş; bunlar için Ehl-i Sünnet kelamcılarının metodu daha uygun bir yol olarak gösterilmiştir.
    Selefiyye mezhebi müstakil ve birlikli bir mezheptir. Ancak, konu ve meseleleri kısa (icmali) ve geniş, teferruatla ele almaları bakımından iki kısma ayrılabilir. Önceki, yani ilk dönem (Mütekaddimîn) Selefiye, icmal ile yetindikleri halde; daha sonraki (Müteahhirûn) Selefiye, tafsile önem vermiştir. Selefiye mezhebine dair ilk bilinen eser İmam Ebu Hanife'nin Fıkh-ı Ekber'idir. Tafsile itina edenlerin başında İbn Teymiye bulunur. Selefiye mezhebine mensup olanların hepsi Ehl-i Sünnettendir (İsmail Hakkı İzmirli, a.g.e., I, s. 105 v.d.).

Şamil İslam ANsiklopedisi
Necip TAYLAN

16 Nisan 2013 Salı

CENNET KONULU HADİS-İ ŞERİFLER (3)

C E N N E T
KÜTÜB-İ SİTTE'DE KAYITLI
CENNET KONULU HADİS-İ ŞERİFLER (3)

     5091  - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları seyretmeniz gibi."
     Buhari, Rikak 51; Müslim, Cennet 10, (2830).

     5092  - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf) görürler. Tıpkı, ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi. Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir."
     Bunun üzerine Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu söylediğiniz, peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!" dedi. Ancak Aleyhissalatu vesselâm:
     "Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun! Gurfelerde kalanlar (peygamberler değiller), Allah'a inanıp peygamberleri tasdik eden kimselerdir!" buyurdular."
     Buhari, Bed'u'l-Halk 8; Müslim, Cennet 11, (2831).

     5093  - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Âdem'in yaratılışı üzere, altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde olacaklar."
     Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Enbiya 1; Müslim, Cennet 15, (2834); Tirmizi, Cennet 7, (2540).

     5094  - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Cennet ehli cennette yerler ve içerler. Ancak tükürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!" buyurmuştu. Ashab:
     "Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam:
     "Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."
     Müslim, Cennet 18, (3835); Ebu Davud, Sünnet 23, (4741).

     5095  - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir."
     Tirmizi, Cennet 23, (2565).

     5096  - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez."
     Tirmizi, Cennet 8, (2542).

     Tirmizi'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını aydınlatır."

     5097  - Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)."
     Tirmizi, Cennet 23, (2566).

     5098  - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!" buyurmuşlardı. Kendisine:
     "Ey Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu.
     "Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular."
     Tirmizi, Cennet 6, (2539).

     5099  - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Kıyamet günü arz, tek bir çörek olacak. Cebbâr (olan Allah Teâla hazretleri), onu, cennetliklere azık olarak elinde çevirecektir, tıpkı sizin sefer sırasında çöreğinizi çevirdiğiniz gibi!" Bu sırada bir yahudi gelerek:
     "Ey Ebu'l-Kâsım! Rahman (olan Allah) seni mübarek kılsın! Kıyamet günü cennet ehlinin (iştah açıcı) ikramı ne olacak haber vereyim mi?" dedi. Efendimiz:
     "Söyle bakalım!" buyurdular. Adam, tıpkı Aleyhissalâtu vesselâm'ın söylediği gibi:
     "Arz, tek bir çörek olur!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize baktılar. Sonra azı dişleri görününceye kadar tebessüm buyurdular ve:
     "Peki cennet ehlinin katıklarını sana haber vereyim mi?" dediler. Adam: "Buyurun!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
     "Bâlâm ve nûn!" buyurdular. Adam:
     "Bu nedir?" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
     "Öküz ve balıktır. Bunların ciğerlerinin kenarından yetmişbin kişi yer" buyurdular."
     Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikûn 30, (2792).

     5100  - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksenbin hizmetçisi, yetmişiki zevcesi vardır. Onun için inciden, zebercedden ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir büyüklüktedir."
     Tirmizi, Cennet 23, (2565).

     5101  - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennet ehlinin mertebece en düşük olanı o kimsedir ki: Bahçelerine, zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine, koltuklarına bakar. Bunlar bin yıllık yürüme mesafesini doldururlar.
     Cennetliklerin Allah nezdinde en kıymetli olanları ise, vech-i ilahiye sabah ve akşam nazar ederler."
     Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti okudu. (Meâlen): "Yüzler vardır, o gün ter ü tâzedir, Rablerini görecektir" (Kıyamet 22-23).
     Tirmizi, Cennet 17, (2556), Tefsir, Kıyamet (3327).

     5102  - Mugire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu:
     "Derece itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır?" Rab Teâla buyurdu: "O, cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki kendisine:
     "Cennete gir!" denilir. Adam:
     "Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu!" der. Ona şöyle denilir:
     "Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?"
     "Rabbim, razıyım!" der. Rab Teâla:
     "Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de."
     Adam beşincide:
     "Ey Rabbim razı oldum (yeter!)" der. Rab Teâla:
     "Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam:
     "Rabbim razı oldum (yeter!)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):
     "Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?"
     "İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimle diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, hiçbir beşer kalbine de hutur etmemiştir."
     Müslim, İman 312, (189); Tirmizi, Tefsir, Secde, (3196).

     5103  - Ebu Sa'id el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri cennet ehline;
     "Ey cennet ahalisi!" diye seslenir. Onlar:
     "Ey Rabbimiz, buyur! Ebrine âmâdeyiz! Hayır senin elindedir!" derler. Rab Teâla:
     "Razı oldunuz mu? diye sorar. Onlar:
     "Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. Rab Teâla:
     "Ben sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?" der. Onlar:
     "Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?" derler. Rab Teâla:
     "Size rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyen gadab etmeyeceğim!" buyururlar."
     Buhari, Rikâk 51, Tevhid 38; Müslim, Cennet 9, (2829); Tirmizi, Cennet 18, (2558).

     5104  - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Bana cennete giren ilk üç kişi arzedildi. Bunlardan biri şehid, biri iffetli olan (ve azla yetinerek) iffetini koruyan, biri de Allah'a ibadetini güzel yapan ve efendilerine hayırhah olan bir köle idi."
     Tirmizi, Fezâilu'l-Cihad 13, (1642).

     5105  - Harise İbnu Vehb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
     "Size cennet ehlini haber vereyim mi?" buyurdular. Ashab:
     "Evet ey Allah'ın Resûlü" dedi. Aleyhissalatu vesselâm:
     "Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah'a yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirirek tebrie eder ve hânis kılmaz" buyurdu ve tekrar sordu:
     "Size cehennem ehlini haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir."
     Buhari, Tefsir, Nûn 1, Edeb 61, Eymân 9; Müslim, Cennet 46, (2853); Tirmizi, Cehennem 13, (2608).

     5106  - Ebu Davud'da Harise radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
     "Cennete ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer."
     Ebu Davud, Edeb 8, (4801).

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...