EVLİLİKLER NEDEN ZORLAŞTI / Şüheda Derya Barış

EVLİLİKLER
NEDEN ZORLAŞTI

     Türkiye’de evlenme oranları son 10-15 yılda oldukça azaldı. Türkiye gibi geleneksel ailenin (2) hüküm sürdüğü, aile kavramının ön planda tutulduğu ve ataerkil toplumlarda evlilik hâlâ önemli bir statüyken evliliklerin azalıyor olması hüzün verici ve düşündürücüdür. Peki, ama yeni nesli evlenip, çocuk sahibi olup, huzurlu bir yuva kurma hayalinden bu kadar uzaklaştıran etkenler nedir? Neden aynı yastığa 40 yıl baş koymak eskilerde anlatılan bir söylem olarak kaldı.
     Uzmanlar evliliğin yasal ve geleneksel yollarla insanlar arasında bağ kuran ve aile kurumunu oluşturan ilk adım olduğunu söylüyorlar. Evlilik kararı birçok sosyoekonomik farklılıklarla verilir. Verilen bu karar psikolojik, sosyolojik, ekonomik, duygusal gibi faktörlerden gerçekleşmesi önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Verilere göre evlenme yaşı 30’ların üzerine çıkmış olmasının e önemli etkeni evlenebilmek ve ev geçindirebilmek düzeyine ancak bu yaşlarda erişiliyor. Bireylerin yüksek beklentileri de bu sürecin içine eklendiğinde evlenmek iki kat daha güçleşiyor. Gelecek kaygısıyla evliliği ekstra bir yük olarak görüp istenilen düzeye gelene kadar erteleniyor.
     Bir başka pencereden baktığımızda da gördüğümüz başka bir boyut karşımıza çıkıyor. Duygu ve düşüncede hep alma ve maddi beklentilere odaklı ilişkilerle karşılaşıyoruz çoğu zaman. Bu anlamda ifade etmek gerekirse zamanın çemberinden geçerken irdelemeden ve analiz etmeden yaşar olduk. Gerçekten isteklerimiz ihtiyaçlarımız mı, olmazsa olmazlarımız nedir? Her şey tamtakır olmadan gerçekten mutlu olunamaz mı? Peki, birçok zengin neden mutsuz? İlişkilerde hep bir beklenti içinde olmak ne kadar sağlıklı? Evlilik sadece almaya odaklanmaktan mı ibarettir ya verebileceklerin, birazda bu pencereden bakamaz mı insan? İnsanın insana emanet olduğu, yara açmaktan çok yaralara merhem olabilme, ellerinden tuttuğumuz kadar yüreğinden de tutabilme telaşı yok madde odaklı telaşlarımız kadar…
     Evliliklere bakış açısının değişmiş olması da evlilikleri zorlaştırıyor. Özgürlüğünün kısıtlanacağı ve bir boyunduruğun altına gireceği düşüncesi hâkim oluyor. Benmerkezci ilişkiler adeta daha revaçta, kendisine hizmet etmeyen, ondan faydalanamayacağı ilişkiye girmek istemiyor. ‘Biz’ yok ‘Ben’ kavramıyla sürece başlanılıyor. Birlikte zorluklara göğüs germe, mücadele etme, ortak hayatın bütüncüllüğü, birlikte var olabilme gibi uzun soluklu yolların yolcuları olma gayreti yok. Bu yolun harcı cesaret ve sebatla döşenmiş. Kolaya aday olduğumuz kadar zora aday olabilme cesaretini gösterenler yolların sonunu ulaşabilirler. Eskiler ne güzel ifade etmişler “zahmette rahmet vardır”. Uğrunda çaba sarf etmediğin hiç bir şey için hayıflanmaya, şikâyet etmeye hakkımız yok…
     Modernizmle ve kapitalist sistem algısıyla mutluluğun tanımı da değişime uğradı. Hangi medya paylaşımına bakarak bakalım hep rahat, zengin, zorluk çekmeyen, gülen, eğlenen hayatlar resmediliyor havsalamıza. İnsana has hasletlerin/duyguların içinde üzülmek, acı çekmek, ağlamak, hüzünlenmek yok gibi. Hayat laylaylom- vur patlasın çal oynasın. Tüm yaşanan bu duygular insana, hayata dair gerçekler ve en önemlisi bizi biz yapan/ insan yapan hisler. Cefa çekmeden sefa sürme isteği ve ekranlarda yaldızlı sunulan hayatlar insanları tahammülsüzleştiriyor, yalnızlaştırıyor, evlilikten uzaklaştırıyor.
     Son yıllarda evlilik amacı oldukça büyük bir farkla değişti. ‘Hayatımı düzene koyayım’ ya da ‘Bir çocuğum olsun’ düşüncesi hâkim. Oysa evlilik hayatın zorluklarını dayanışma, fedakârlık içinde sevgi ve saygı çerçevesinde beraberce çözüm arayışıdır. Mutluluğu, acıyı paylaşmak, karşılaşılacak fırtınalara el ele gönül gönüle siper olmanın adıdır.
     Her iki cinsiyet içinde kariyer sahibi olmak evlenmenin önüne geçti. Artık geleneksel ailenin ardından çekirdek aileyi de kaybediyor olduk. Hasbel kader evlilik yapılıyor olsa da bu sefer, bugünün yaşamıyla; annelerimizin adetleri, alışkanlıkları, ezberleri yan yana yürüyemiyor. Biri diğerine ille de çelme takıyor. Her ikisinin senteziyle ortak noktada buluşan yok herkes kendi düşünce ve isteğini dayatma gayretinde. Olmayınca da tatsızlıklar huzursuzluklar baş gösteriyor. Oysa biraz benden biraz senden biraz anlayış biraz muhabbet biraz sabırla ortaya ne hoş bir menü çıkar, tadına doyulmayan…

Sosyal medya üzerinde ve çevresel faktörlerden kaynaklı seçenekler çokken bir kişiye yoğunlaşıp, iki kişiye ait bir dünya kurmak gittikçe zorlaşıyor. Duygu ve düşünceleri kurcalayan ve sağlıklı karar almaya engel etkenlerden doğru hedefi kestirilemiyor. Çoğu zaman evlilik sıkıcı, yorucu, değersizlik hissi, monoton, sevgisizlik, suçlayıcı, tehdit edici hale dönüşüyor. Bir de üstüne anlaşamayan aileleri ekleyince gelinde çıkın işin içinden.

Evlilik yani sürekli yan yana olma, parasal durumlar, iş sorunları, çocuk durumları, alışkanlıktan doğan kayıtsızlıklar değerli ne varsa katlediyor. Bize dört bir koldan sürekli arzu edilen ve arzu eden olmamız telkinleri veriliyor. Vefa sadakat özveri kavramlarının pabucu dama atılıveriyor. Her istediğini istediği zamanda her canı ne çekerse yapmada sınır tanımayan bir ruh halinde oluşuveriyor. Zaten sağlam zemine oturtulmamış tercihler ve kararlar neticesinde de pamuk ipliğine bağlanmış birliktelikler kopuveriyor.

cizgi-hareketli-resim-0061

Hiç yorum yok:

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...