BİREYSEL HAKLAR ve SINIRLAR (1) / Şüheda Derya Barış

BİREYSEL HAKLAR ve
SINIRLAR (1)

     Dünyaya geliş serüvenimizde insan henüz daha doğmadan, anne karnındayken başlıyor hak sahibi olmaya: Nefes alma, korunma, beslenme gibi kısaca hakların en önemlilerine, yaşama hakkına. Geniş bir çerçeveden baktığımız zaman hayvanlarda da var bu süreç. Onlarda insanlardaki gibi bilinçle gerçekleşen, düşünen, irdeleyen ve ömür boyu süren psikolojik bir talep çerçevesinde değil elbette. Onlarda sadece güdüsel bir aşama olarak kalıyor.
     İnsan dünyaya gelme serüveninde sadece fizyolojik değil, ruhsal ihtiyaçlarını da daha anne karnındayken elde ediyor. Örneğin ilk etapta kabul görme ile başlıyor bu süreç ardından onaylanma, sevilme ihtiyacını bu serüvenin içine dâhil ediyor.
     Bu sürecin devamında her şey sanki birer nesneye dönüşüyor zamanla. Freudçu bir bakışla ele alırsak, ömrü boyunca ötekinden elde etmek için hep peşinde koşacağı arzu nesnelerini oluşturuyor. Daha çocukluk çağından farklı bir şekilde koşulsuz olarak değil bu nesnelerin uğruda bedel ödeyerek hatta çoğu zaman bir hayat ödeyerek gerçekleşen peşinden savrulduğumuz nesneler. Zaman zaman bu nesneler içinde saplandığımız bir arzunun da kurbanı olduğumuz oluyor.
     Bu harcanış ya da bir başka deyişle adanış yetişkin bireylerde kendini aşk olarak da gösterebiliyor. Aşk adı altında arzularımızı gerçekleştirme sürecini Sartre şöyle ifade ediyor: aşkı insan gerçekliğinin kendi dayanağını başkasında bulma sanatı olarak tanımlar güncesinde. İnsanın birtakım haklara sahip olmanın o derin kökenlerini ve manasını burada bulur filozof.
     İnsan kendi nesnesine ulaşabilme çabasına o kadar kaptırır ki kendini, başkalarının hak-hukuk ve sınırları hiçe sayarak hedefine kilitlenir. Hak derken sosyal sistemin ve toplumun öne sürdüğü bir kavram olmaktan öte var olma sürecinde varlığını sürdürebilme duygu ve düşüncesi çerçevesinde kendini göstermektedir.
     Psikolojik bakışa göre haklılıktan kasıt, bir narşist kuruntu değil, insan olarak varlığını sağlıklı bir şekilde idame ettirebilme mücadelesinin bir gerekliliğidir.

     Benlik kavramına değinecek olursak:
     Her insan, yaratıcının ona verdiği yaratılış gerçeğiyle mükemmel yaratılmıştır ve insan bu yaratılış mükemmelliğinin bilincinde değildir. Mükemmel yaratılmış madem insan kusursuzdur egosuyla hareket etme manasına gelmemektedir bu mükemmellik. İnsanın bu güzel yaratılmışlığı algılama ve hayata resmetmek için evvela kendisini tanıması gerekmektedir. Kişinin kendini bilme süreciyle başlıyor her şey. Bu manada gerçek “Kim” liği ile buluşması gerekmektedir.
     Çağımızın düşünürlerinden Sponville, “Kendini tanımak; hayran hayran kendini seyretmek demek değildir. İnsanın hem ne olduğunu, hem de ne olması gerektiğini araştırmasıdır. Nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını, nasıl yol seçeceğini, hangi yöntemleri tercih edeceğini kendine sormasıdır.
     Benlik kavramı, insanın kendi benliğini algılama ve kavrama biçimi olarak tanımlanır. Varlığının farkında olarak yaşama serüveninde toplum içinde kişinin kendisini ayrı bir birey olarak anlama, algılama, tanımlama deneyimidir. Kendisine gelecek maddi-manevi olumsuz etkenlere karşı kişinin kendi değerini ve var olan yaratılış kimliğini muhafaza edebilmesi ve fıtrat kimliğiyle var olabilmesi için önemlidir.
     Birey öznel bütünlüğünü ben kavramıyla dile getirmesi, onun bilinçsel ve ruhsal tüm işlemlerini sağlaması anlamındadır. Yani kendini gerçekleştirme serüvenidir ben kavramı. Ben kavramı kişiliğinizle biz olabilmek ölçüsüdür. Ben’le biz olabilmek. Yoksa egolarınızla sizden başkalarını yok saymanız değildir. Kendi kimliğiniz, öz saygınızla ve değerlerinizle toplumla biz olabilmek önemlidir. Sağlıklı toplumlar sağlıklı bireylerin varlıklarıyla yaşarlar. Yeryüzü bahçesinde türlü türlü çiçeklerin farklı tonlarıyla hayatı temaşa edebilmeliyiz. Dikeninden dolayı nasıl gülden vazgeçmiyorsak, ölmeye yüz tutmuş bir çiçeği nasıl yaşatma gayretinde oluyor ve atmıyorsak, insanı yaşatmak içinde daha bir hassasiyetle bu bahçenin bahçıvanları olarak görevini yerine getirme gayretinde olalım.

Hiç yorum yok:

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...