Zam, Zam, Zam! / Alper Doğan

Zam, Zam, Zam!

Alper Doğan

     Ekonomi nereye gidiyor? Zamlar ne olacak? Vatandaş ne yapacak? Fiyatlar düşecek mi? Bu iş daha ne kadar sürecek? Dünya zor bir süreçten geçiyor, Avrupa perişan, biz de zorlanıyoruz. Dayanacak gücümüz kalmadı. Hükumet neden bir şey yapmıyor? Zincir Marketler nereye koşuyor?

     Bilinmesi gerekenleri yani şu gerçeği hem anlayamadık hem de anlatamadık... Hayır kardeşim; zamlar (bu kafayla) geri alınmayacak! Fiyatlar düşmeyecek. Vatandaş biraz daha bunalacak, bu durum biraz daha sürecek, bazı fiyatlar kısmi geri gelse de eski haline dönmeyecek, stabilize olacak, biz de o yeni duruma senkronize yaşamaya bugün olduğu gibi paşa-paşa devam edeceğiz…

     Bunun siyasetle, politikayla ilgisi var mı? Hem var, hem yok!
     İlgisi var, çünkü ülke olarak imkanlarımız, şartlar, kasadakiler, depodakiler belli. Şapkadan tavşan çıkmayacak.
     İlgisi yok, çünkü her şeye rağmen yapılması gerekenleri zamanında yapmıyoruz, kısmen de olsa bir şeyleri düzelte bilecekken şartları hiç zorlamıyoruz…

     Bakalım öyle mi, buyurun;
     Hani bu fahiş zamlara anında müdahale edecektik, burunlarından fitil-fitil getirecektik, en ağır cezai müeyyideleri uygulayacaktık, ruhsatlarını iptal edecektik, mallarına el koyacaktık, hapse tıkacaktık, olmadı Taksim’de sallandıracaktık...

     Devletler de bireyler gibi bazen zor zamanlardan geçer, işler iyiyken kötü olur ve risk alır, mücadele eder, dengeleri zorlar, kuralları değiştirir, revizyon yapar, gerektiğinde demir yumruğunu masaya vurur ki; Türkiye’miz hamd olsun bu konuda yeri geldiğinde dünyanın süper güçlerine racon keserek delikanlılığın kitabını yazan bir ülkedir.

     Konumuza dönersek; neden bu zamlar oluyor ve neden durdurulamıyor?

     Sevgili Türk halkı, senin ne ekonomi profesörlerinin iktisadi analizlerine, ne de o her akşam ekranlarda seyrettiğin “ailenizin profesörü” herbokologlara ihtiyacın yok. Kolayca anlayabilirsin; “grafikler-kaldıraçlar-eğriler-sapmalar vs., vs.” geç bunları... “Basit örnekler” anlamamıza yeterli olacaktır. Haydi birlikte bakalım. “Devlet ne yapmalıydı” diye eleştiriyoruz ya, somut örnekler verelim ki anlaşılsın.
     3 yıl önce köylüden-mandra’dan 1,50 TL'ye satın aldığı ham süt’ü bir süzgeçten ve buhar banyosundan geçirip, karton kutuya koyarak 2,45 TL’ye satarken, birdenbire 4.00 TL'ye satmaya başlayan firmaları bir düşünün... “Üretici Firmalara” bunu neden yaptığını Devlet bir kere SORDU MU HAYIR!
     Devlet çok geç kaldı neden mi? 2018’de ki Papaz Krizinden bu yana, aynı şeyi sistematik şekilde tekrar ettikleri halde ve işte bugün o süt’ün fiyatı 10 TL’ye gelmişken “yav kardeşim bunu neden yapıyorsun” diye bir kere SORDU MU? HAYIR!

     Devlet, aynı sütten yapılan 3 kg’lık yoğurdu aynı üretici firmalar zincir marketlere 7.00-8.00 TL'den satarken ve sen ey Türk halkı, o Yoğurdu 9.00-10.00 TL’den alırken, o yoğurdun fabrika çıkış fiyatını durup dururken 15.00 TL yapan bu sevgili firmalara “yav kardeşim bunu neden yapıyorsun?” diye bir kere SORDU MU? HAYIR!

     Ama sen devletsin ve devlet olarak vaktinde hesabını sormazsan zaafiyet oluşmaz mı? o sütü şimdi 10.00 TL'ye, yoğurdu da 30.00 TL'ye alırsın (alırız) bakınız konu bu kadar basit işte!
     Sonra ne olur, güçlü bir devlet olsan da, kadim bir devlet aklına sahip olsan da, Cumhuriyet tarihinin en güçlü lideri ve en istikrarlı hükümetine sahip olsan da birileri sadece Zincir marketleri hedef göstererek seni yıllarca oyalar durur, sonuçta olan hem Devlete hem de millete olur-oldu da...

     Heyhat... Günün sonunda et, süt, yoğurt, makarna, peynir, sebze, meyve, bisküvi, bakliyat, pirinç, fasulye, bulgur, yumurta vs. derken, pek çok farklı kalemde kolayca uygulandığını yakinen gördüğümüz bu yeni "sistematik" ile toplum olarak iç içe yaşamak durumuna evrildik…

     İşin aslı-özü-gerçekliği budur sevgili halk.

     Denilebilir ki; iyi de hocam tek suçlu devlet mi? Zincir marketlerin hiç mi suçu yok? Stokçuların, dağıtıcıların, üreticilerin? Olmaz mı onlar da suçlu ama olayı kriminalize edeceksek saptamalarımız yanlış, öncelik sıralamamız daha da yanlış!
     Şu da haklı bir paradoks; devlet ne yapsın bazı dengeler korunmalı. Evet; devlet, belediye zabıtasının merdiven altı atölyelere günübirlik baskın yapması gibi her gün bu işleri kovalayamaz tamam da bunun adını koyar, planlar, koordine eder, yani isterse göz açtırmaz. Devlet isterse yapar!

     Nitekim yapmadı mı? Yaptı, işte somut örnekler;

     Aynı Devlet daha 1,5 yıl evvel tanesi 11 Kuruşa satılması gereken bir cerrahi Maske 3,50 TL'ye satılarak halk sömürülmeye başladığında Maske satışını yasaklamıştı! Aynı devlet, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan döneminden başlayarak istediği zaman stokçulara baskın, ceza kesme, mallara el koymalar yapmıştı!

     Aynı devlet, haksız rekabet oluşturdukları ve tröstleşmeye benzer bir yapı gibi hareket ederek bu zamların önünü açtıkları için zincir marketlere tarihte görülmemiş rakamlarda cezalar kesmişti!

     Aslan Yürek İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, ülkenin her yanındaki açgözlü Maske Üreticilerine ve Stokçuların depolarına baskınlar yaptırmış,100 milyondan fazla maskeye devlet olarak el koymuştu!

     Sn. Cumhurbaşkanımız talimat verdiğinde Sağlık Bakanlığı anında açıklama yaparak maske satışlarını durdurmadı mı? Aynı bakanlık daha sonra aynı maskenin fiyatını önce 1,50 TL'ye sonra 1 TL'ye sabitlemedi mi? (ki satın alınması gereken rakamın maksimum 14-15 Kuruş olması gerektiği defalarca söylenmesine rağmen duyulmadı, dinlenmedi...)

     Demek ki; Devlet isterse yapıyormuş ama istemiyor mu?

     Evet şu aralar pek istemiyor, tabi ki art niyet yok. Allah Devletimizi-Milletimizi korusun ve başta Reisimiz olmak üzere tüm Bakanlarımızı, idarecilerimizi işlerinde muvaffak kılsın ama ya sonuç? Kurtuluş reçetesi olarak sunulan yeni ekonomi politikamızda büyümeye dönük öncelikler olduğu kadar “bazı yanlışlar” da var...

     Devletimiz dünyanın içinden geçtiği krizde tüm devletler gibi zorlanırken adeta konuya şöyle bakıyor; Döviz açığı yani kronik belamız Cari Açık’la ve ham madde-lojistik-yakıt vb. sıkıntılarla uçuşa geçen enflasyonla mücadeleye bağlı olarak millete, işçiye, memura, emekliye olağanüstü zamlar veriyor ancak gayrisafi milli hasıla ve yurt içi hasılanın daha doğrusu ülke bazında oluşan milli toplam brüt gelirin, bu kalemlere bağlı tüm diğer gelirlerin yüksek olması “oluşmasıyla” buradan mülhem nispi olarak yükselmiş vergi baremleri / dilimleriyle tahakkuk edecek ekonomik “yüksek hacimden” medet ummak gibi bir politika izliyor, yeterli mi göreceğiz?

     Şahsi kanaatim, evet bu dönemsel çıkış olarak işe yarar belki ama yetmez, çünkü sürdürülebilirliği yok. Olsa da ciddi yaralar açar. Bu ancak küçük nüfuslu, düşük gelirli ve ekonomisi ithalata dayalı olmayan Devletlerde stabilizasyon oluşana dek bir formül olarak uygulanabilir aksi takdirde bizim gibi devasa nüfuslu ülkelerde dengeler kaçar ki kaçtı işte. Bakınız, ekonometrisinin seri üretim yapan bir fabrika gibi standart veriler oluşturmadığı ülkelerde bu olmaz. Çünkü piyasalardaki “tüm karşılık değerleri” bu yeni formüle göre doğal yeni bir piyasayı oluşturur ve buna paralel bir entegrasyon oluşur ki zaten bizde olan tam da budur!

     Nasıl mı? Bakınız, üretim düşük / ithalat yoğun, döviz girdisi düşük ekonomimizde. Ana üreticiler malının fiyatını daha kolay belirler. Kartelleşmeyi-tekelleşmeyi daha kolay sağlarlar, nüfus yoğun ve genç yapımızdan dolayı satışlar kolay ve hızlı gerçekleşir. Sosyolojik direnç noktalarını oluşturamazsınız, böylece yeni tedbir-planlama-programlama yapmanız zorlaşır. Bu döngüsel süreçte duruma ivedilikle müdahale edilmezse ipin ucu kaçar, sonra düzeltmeniz imkansızlaşır…

     Aynen böyle olmadı mı?

     Allah’a emanet ol Türkiyem! Kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...