30 Ocak 2021 Cumartesi

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ZİYAFET

KELİMELER ~ KAVRAMLAR
ZİYAFET
الضيافة

     Sözlükte “misafir ağırlama, yemek ikram etme, misafirlik” anlamındaki dıyâfe (ziyâfet) kelimesi Türkçe’de düğün ve doğum gibi bir olay dolayısıyla, bazan da böyle bir sebep olmadan insanları davet edip toplu yemek verme ve bu şekilde verilen yemek için kullanılır. Türkçe şölen ve toy da aynı anlama gelir. Arapça’da bu mânayı ifade eden velîme, da‘vet, me’dübe, kırâ gibi geniş kapsamlı kavramlar yanında farklı ziyafet türleri için değişik kelimeler de bulunmaktadır.

     Kur’ân-ı Kerîm’de özellikle ziyafetten bahsedilmezse de yoksulların doyurulması emredilir (meselâ bk. el-Hac 22/28, 36); hiçbir karşılık beklemeden sırf Allah rızası için yoksulları doyuranlar övgüyle anılır (el-İnsân 76/8-9), açları doyurmayanlar kınanır (Yâsîn 36/47). Kur’an’ın sahâbeye hitaben “davet edilmedikçe yemek için Peygamber’in evine gitmemeleri, erken gidip yemeğin hazırlanmasını beklememeleri, yemek yedikten sonra da fazla oyalanmadan ayrılmalarıyla” ilgili buyruklar (el-Ahzâb 33/53) aynı zamanda ziyafet konusunda genel bir görgü kuralına da işaret etmektedir. Hadislerde davet ve ziyafete dair daha çok bilgi vardır. İslâmî kaynaklarda veriliş amacına göre değişik isimlerle anılan ve aslı Câhiliye Arapları’na dayanan çok sayıda ziyafet türünden söz edilir. Dinî hükümlerle uyuşmayan unsurları ayıklanarak çoğu İslâmî dönemde de devam ettirilen bu ziyafet çeşitlerinin en yaygını “velîme” denilen düğün ve “akîka” denilen doğum yemeğidir. Abdurrahman b. Avf evlendiğinde Hz. Peygamber ona bir koyunla da olsa velîme düzenlemesini buyurmuştu (Buhârî, “Büyûʿ”, 1, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 3, “Edeb”, 67; Müslim, “Nikâḥ”, 79-81). Resûlullah da kendi evliliklerinin ardından ziyafet vermiştir (meselâ bk. Müsned, III, 98, 110, 262; VI, 112; Buhârî, “Nikâḥ”, 55, 70). Velîme terimi, “düğün yemeği” anlamının yanında hangi türden olursa olsun her ziyafet için kullanılır. Ayrıca davet, me’dübe ve kırâ kelimeleri düğün, sünnet gibi özel bir sebep olmadan verilen ziyafetleri ifade eder. Bunların dışında farklı ziyafetlere mahsus isimler de vardır. Meselâ sünnet yemeğine “azîre” ve “i‘zâr”, yolculuk dönüşünde verilen yemeğe “nakīa”, bir yapının tamamlanması münasebetiyle verilen ziyafete “vekîre”, önemli bir ziyaretçinin şerefine olan ziyafete “tuhfe”, yitiğin bulunması üzerine verilen ziyafete “şündah”, doğum yapan kadının sağlığına kavuşması dolayısıyla verilen yemeğe “hurs”, aileden birinin Kur’an’ı ilk defa hatmetmesi veya hâfızlığını tamamlaması münasebetiyle olan ziyafete “zü’l-hazâka”, herkese açık ziyafete “cefelâ”, özel davetlilere verilen ziyafete ise “nakarâ” denir. Câhiliye döneminde “vadîme” adı verilen matem yemeği uygulaması İslâm’da kaldırılmıştır (Câhiz, s. 246-250; İbn Sîde, XII, 99; Akfehsî, s. 46-47; İbn Tolun, s. 50-68, 90-95; Âlûsî, I, 385-386; Cevâd Ali, V, 68-73; Meysâvî, s. 765-807).

     Davet edilmediği ziyafete gelen kimseye “tufeyli” adı verilir. Hatîb el-Bağdâdî’nin bu konuya dair bir eserinde bildirdiğine göre tufeyli ismi “gün ışığının çekilip gece karanlığının bastırması” anlamındaki “tafel” kökünden gelir. Tufeylinin ziyafete kimin tarafından çağrıldığı ve nasıl geldiği bilinmediğinden bu isimle anıldığı belirtilir. Başka bir rivayette tufeyli kelimesinin, asalaklığıyla tanınan Kûfeli Tufeyl b. Zellâl’in isminden geldiği kaydedilir. Ziyafete davet edilenin davet sahibinin izni olmadan yanında getirdiği kimseye “immaa” denir. Bu şekilde ziyafete davetsiz katılmak sünnete ve âdâba aykırı görülüp hoş karşılanmamıştır. Hatîb el-Bağdâdî, Resûlullah’ın böyle durumlarda ziyafet sahibinin iznini aldığına, başkalarına da bunu emrettiğine dair rivayetler aktarır (et-Taṭfîl, s. 9-18; Cevâd Ali, V, 73-75; Meysâvî, s. 774-776).

     İslâm kültüründe kişisel çıkar hesabı yapmayıp Allah rızasını kazanmak, insanlar arasında sevgi ve dostluk ilişkilerini güçlendirmek gibi amaçlar taşıyan ziyafetlere meşruiyet ölçülerine uygun icra edilmesi şartıyla dinî bir mâna yüklenmiştir. Birçok hadis mecmuasında yer alan (meselâ bk. Buhârî, “Edeb”, 31, 85; Müslim, “Îmân”, 74-77), “Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse misafirine ikramda bulunsun” hadisi ziyafet yoluyla ikramda bulunmayı da kapsar. Bu sebeple etrafında insanların toplandığı her sofraya dinî bir değer atfedilmiş, bu sofra Allah’ın sofrası (me’dübetü’r-rab) sayılmıştır. Ziyafetin bu dinî boyutu me’dübe kelimesinin kökündeki kutsallığı hatırlatan mânalarla da ilişkilendirilir (Meysâvî, s. 768-769). Kur’an’ı “Allah’ın ziyafet sofrası” (me’dübetullah) diye niteleyen hadiste (Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 1) me’dübe kelimesinin kullanılmasında kelimenin bir kutsiyet mânasını ima etmesinin etkili olduğu düşünülebilir.

     Başta Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i olmak üzere ahlâk ve âdâb kitaplarında İslâmî örf ve âdetlere uygun bir ziyafetin ziyafeti tertipleyenler, davet edilenler, ziyafetin seyri bakımından çeşitli kurallara yer verilmiştir: Ziyafet veren kişi davet ederken zengin fakir ayırımı yapmamalıdır. Zira bir hadiste, “Yemeklerin en kötüsü zenginlerin çağrılıp fakirlerin çağrılmadığı ziyafet yemeğidir” denilmiştir (Buhârî, “Nikâḥ”, 42; Müslim, “Nikâḥ”, 107; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 1). Davetlerde akrabalara öncelik verilmeli, ardından dostlar, tanıdıklar çağrılmalıdır. Ziyafet veren kimse övgü ve itibar peşinde olmayıp dostlarını memnun etmek, Peygamber’in sünnetini yaşatmak ve insanların gönlünü hoş tutmak gibi amaçlar taşımalı, ziyafete katılmakta sıkıntı çekecek kimseleri çağırmamalıdır. Davet edilen de zengin fakir ayırımı yapmaksızın mümkün olduğu ölçüde davete icabet etmelidir. Nitekim Hz. Peygamber kölelerin ve yoksulların davetine de katılırdı (İbn Mâce, “Ticârât”, 66, “Zühd”, 16; Tirmizî, “Cenâʾiz”, 32). Özellikle düğün yemeğine katılmanın önemi üzerinde durulmuş, bunun farz-ı ayın, farz-ı kifâye veya sünnet olduğu belirtilmiş, diğer ziyafetlere katılmak ise müstehap sayılmıştır (Gazzâlî, II, 42; Akfehsî, s. 36; İbn Tolun, s. 41-42). Resûl-i Ekrem davet edilenlerin davete katılmalarını öğütlemiş (Müslim, “Nikâḥ”, 97, 98, 100-106; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 1), mazeretsiz davete icabet etmeyenlerin günahkâr olacağı bildirilmiştir (Müslim, “Nikâḥ”, 110; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 1; İbn Mâce, “Nikâḥ”, 25). Kendisi davet edildiğinde Medine’ye çok uzaktaki yerlere bile giderdi (Müsned, II, 424, 479, 481, 512; Buhârî, “Hibe”, 2, “Nikâḥ”, 73; Müslim, “Nikâḥ”, 104). Davet edilen kişi nâfile oruca niyet etmişse ve davete katılması ev sahibini sevindirecekse icabet edip orucunu bozmalıdır; aksi takdirde mazeret belirtmelidir. Ziyafet verenin zalim ve kötü bir kişi olarak bilinmesi veya ziyafette sunulacak yemeğin helâl olmaması gibi bir endişe varsa davete icabet etmemek gerekir. Ziyafete katılırken yiyip eğlenmek gibi basit amaçların ötesinde davet vereni memnun etmek, dostlukları pekiştirmek, Resûlullah’ın sünnetini yaşatmak gibi amaçlar gözetilmelidir. “Ameller niyetlere bağlıdır” hadisi (Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 1; Ebû Dâvûd, “Ṭalâḳ”, 11) delil gösterilerek bu tür niyet ve maksatlarla tertip edilen ziyafetlerde buluşmanın ibadet gibi sevap kazanmaya vesile olacağı belirtilir (Gazzâlî, II, 12-15; Meysâvî, s. 773-776).

     Ziyafet esnasında uyulması istenen bazı kurallar da klasik dönem eserlerinde şöylece sıralanır: Misafir boş bulduğu veya ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, yer seçiminde ve diğer davranışlarında davet sahibinin aile mahremiyetine saygı göstermeli, gözü yemeğin geleceği yerde olmamalı, yanında oturanlarla sohbet etmelidir. Ziyafet sofrası gayri meşrû hareketlerin sergilendiği bir eğlenceye dönüştürülmemelidir. Yemek saati önceden belirlenip davetlilerin çoğu gelmişse yemek vaktinde verilmeli, misafirler bekletilmemelidir. Ancak gecikenler arasında yoksullar veya gücenebilecek kimseler varsa yemek bir süre geciktirilebilir. İlgili kaynaklarda yemeklerin tıbbî yönden uygun olan sıraya göre verilmesi, ziyafette değişik yemekler sunulacaksa bunların misafirlerin göreceği yere konulması, yemeğin aceleye getirilmemesi, yemeklerin davetlilere yetecek miktardan eksik veya fazla olmaması, ziyafet sahibinin misafirlerden önce sofradan kalkmaması, ayrılırken davetlilerin ziyafet sahibinin iznini alması, ev sahibinin misafirleri uğurlaması gibi kurallar da sıralanır (Gazzâlî, II, 12-18; Akfehsî, s. 33-44; İbn Tolun, s. 68-87; Heytemî, s. 63-71).

26 Ocak 2021 Salı

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER ♥ ✿ܓ ♥ ANA BABAYA İYİLİK ve AKRABAYI ZİYARET * 4

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(40)
باب بر الوالدين وصلة الأرحام
ANA BABAYA İYİLİK ve
AKRABAYI ZİYARET
4
     332. Ebû Abdullah Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
     Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gizli değil acıkça şöyle buyururken dinledim:
     “(Akrabam olan) Falan oğulları ailesi benim dostlarım değildir. Benim dostlarım Allah Teâlâ ile iyi mü’minlerdir. Fakat ötekilerle aramızda akrabalık bağı bulunduğu için kendileriyle ilgimi kesmeyeceğim.”
Buhârî, Edeb 14;
Müslim, Îmân 366
  • Amr İbni Âs:
     Mekke’nin önemli tüccarlarından biriydi. Mekke fethinden önce müslüman oldu. Askerî ve siyâsî kabiliyeti yüksek olduğu için Hz. Peygamber tarafından bazı seriyyelere kumandan tâyin edildi.
     Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hulefâ-yi Râşidîn devrinde pek çok savaşlara kumandan olarak katıldı. Hz. Ömer’e Mısır’ın fethedilmesi gereğini kabul ettirdi. Hazırlanan ordunun başına geçerek Bizans ordusunu imhâ etti. Önce İskenderiye’yi daha sonra da Mısır’ı fethetti ve oraya vali oldu. Mısır’da büyük şehircilik hizmetleri yaptı.
     Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonra onun intikamını almak düşüncesiyle Muâviye İbni Ebû Süfyân’ın saflarına katıldı. Sıffîn Savaşı’nda ve daha sonraları ona büyük destek sağladı. Muâviye İbni Ebû Süfyân’ın halife ilan edilmesinden sonra tekrar Mısır valiliğine getirildi ve 43 (664) yılında vefat edene kadar burada kaldı.
     Ebû Abdullah diye adıyla künye aldığı oğlu Abdullah İbni Amr İbni Âs, en çok hadis bilen sahâbîlerden biriydi. Amr İbni Âs’dan kırk kadar hadis-i şerif rivayet edildi.
     Allah hem ondan hem de oğlu Abdullah’dan razı olsun.
  • Açıklamalar
     Bu hadîs-i şerîf kimlerin dost olabileceğini ortaya koymaktadır. Dost olmaya lâyık iki varlık vardır. Biri Allah Teâlâ, diğeri de iyi mü’minlerdir. Müslüman olan ve dinin güzel saydığı iyi davranışlarıyla kendilerini kabul ettiren kimseler sevilmeye ve dost edinilmeye elverişli kimselerdir.
     Peygamber aleyhisselâm’ın dostlarının kimler olduğu Allah Teâlâ tarafından belirtilmiş ve şöyle buyrulmuştur:
     “..Onun dostu ve yardımcısı Allah’tır. Cebrâil de, iyi mü’minler de onun dostu ve yardımcısıdır” [Tahrîm sûresi (66), 4]. Resûl-i Ekrem Efendimiz işte bu âyet-i kerîmeye dayanarak dostlarının kimler olduğunu kısaca belirtmiştir. Demek ki sadece akrabalık bağı, birini gönülden sevip dost kabul etmek için yeterli değildir.

     Peygamber Efendimiz demek istiyor ki, “İyi mü’minler akrabam olmasalar bile benim dostlarımdır. İyi mü’min olmayanlar ise, akrabam bile olsalar, benim dostlarım değildir.” Şüphe yok ki, hem akraba hem de iyi müslüman olan kimseler, sevilmeye ve dost kabul edilmeye en lâyık insanlardır.

     Efendimiz’in hadis-i şerifini şöyle yorumlayabiliriz:

     Ben hiç kimseyi sırf akrabamdır diye dost edinip sevmem. Ben sadece Allah’ı severim. Çünkü O’nu sevmek ve O’na karşı en üstün saygıyı beslemek herkesin görevi ve kulluk borcudur.
     İyi mü’minleri de Allah rızası için severim. Onların gönüllerindeki samimi imân, davranışlarındaki iyi niyet ve dürüstlük sebebiyle kendilerini dost kabul ederim. Gönlümü onlara açarım. Onların akrabam olup olmamaları önemli değildir.
     Bununla beraber akrabalarımdan da büsbütün vazgeçmem. Çünkü akrabam olmaları sebebiyle onların benim üzerimde hakları vardır. Bu hak da onları arayıp sormak, hatırlarını almak ve gerektiğinde kendilerine yardım etmekten ibarettir.
  • Hadis-i Şerif'ten Öğrendiklerimiz
  1. Din kardeşliği, kan kardeşliğinden üstündür.
  2. Bir mü’min, imân etmeyen kimseyi, akrabası bile olsa, dost kabul edemez.

     333. Ebû Eyyûb Hâlid İbni Zeyd el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bir adam:
     - Yâ Resûlallah! Beni Cennete götürüp cehennemden uzaklaştıracak davranışı haber ver, dedi.
     Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
     - “Allah’a ibadet edip ona hiçbir şeyi denk tutmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı koruyup gözetirsin.”
Buhârî, Edeb 10;
Müslim, Îmân 14.
Ayrıca bk. Nesâî, Salât 10

     Ebû Eyyûb el-Ensârî:

     Adı Hâlid İbni Zeyd olmakla beraber Ebû Eyyûb künyesiyle tanındı. Hicretten sonra Medineli müslümanlara, Peygamber’e ve müslümanlara yardım edenler anlamında ensâr dendiği için el-Ensârî nisbesiyle anıldı. Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret edince onu bir müddet evinde misafir ettiği için de Mihmandâr-ı Nebî diye meşhur oldu.
     Hicretten iki yıl kadar önce hanımıyla birlikte İslâm diniyle şereflendiler. Böylece İslâmiyet’i ilk kabul eden Medineliler arasında yer aldı.
     Resûl-i Ekrem Efendimiz Medine’ye hicret edince Medineli müslümanların her biri onu evinde misafir etmek istedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları gücendirmemek için güzel bir yol buldu. Deveyi serbest bırakalım; nereye çökerse, oraya en yakın eve misafir olayım, dedi. Deve birkaç yere çöktü, kalktı. Resûlullah Efendimiz üzerindeydi. Sonuncu defasında çöktükten sonra bir daha kalkmadı. Oraya en yakın ev Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin eviydi. Ebû Eyyûb Kâinâtın Güneşi’ni evinde misafir etme bahtiyarlığına erdi. Mescid-i Nebevî’nin bitişiğindeki hücreler yapılıncaya kadar, yedi ay boyunca Resûl-i Ekrem onun misafiri oldu.
     Ebû Eyyûb’un evi iki katlıydı. Ziyaretçilere kolaylık olsun diye Efendimiz giriş katını tercih etmişti. Fakat bir gece üst kattaki su kabı devriliverdi. Ebû Eyyûb ile karısı aşağıya su akmasın diye kadife yorganlarıyla suyu silmeye çalıştılar. Su aşağıya damlar da Resûlullah’ı rahatsız eder diye sabaha kadar uyumadılar. Ertesi sabah Ebû Eyyûb Efendimiz’in yanına gelerek:
     Anam babam sana fedâ olsun, yâ Resûlallah! Senin aşağıda, bizim yukarıda bulunmamız doğru bir şey değil. Ne olur üst kata siz taşının, diye yalvardı. Efendimiz de onu kırmamak için üst kata taşındı.
     Ebû Eyyûb’un evi yedi ay boyunca bir okul oldu. Herkes Resûlullah’ın yanına gelip İslâmiyet’i ondan öğrendiler. Efendimiz de bu güzel evin sahiplerine dualar etti. Onlara hayır ve bereketler diledi.
     Ebû Eyyûb her zaman Peygamber Efendimiz’in etrafında pervâne oldu. Cesur ve yiğit bir insandı. Birgün Mescid-i Nebevî’de münafıklar Peygamber Efendimiz’e karşı saygısızlık denebilecek bir davranışta bulundular. Ebû Eyyûb onların yanına vardı, en fazla saygısızlık eden herifin ayağından tutarak sürükleyip dışarı çıkardı ve:
     - “Pis herif, yuh olsun sana!” diyerek suratına şiddetli bir tokat attı. Diğer müslümanlar da ötekileri aynı şekilde dışarı attılar.
     Peygamber aleyhisselâm ile birlikte bütün savaşlara katılan Ebû Eyyûb, onu savaşlarda bile yalnız bırakmaz, tehlike sezdiği gecelerde onun çadırı etrafında kendiliğinden nöbet tutardı.
     Ebû Eyyûb ashâb-ı kirâm’ın âlimlerinden biriydi. Müslümanlar bazı problemlerini ona götürür ve ondan fetvâ alırlardı. Okuma yazma bildiği için Efendimiz’e vahiy kâtipliği yaptı. Bir hadis-i şerifi Peygamber Efendimiz’den bizzat işiten Ukbe İbni Âmir’in ağzından duymak için Medine’den kalkıp Mısır’a gitti. Ve ondan “Kim dünyada bir mü’minin ayıbını örterse, kıyamet günü Allah da onun ayıbı örter” hadisini dinledi. Hayatı savaşlarda geçtiği için kendisinden ancak 155 hadis rivayet edilebildi.
     Peygamber Efendimiz’in vefatından sonra yapılan savaşlara katıldı. Mısır, Suriye, Filistin ve Kıbrıs seferlerinde bulundu. Devlet adamlarının uygun olmayan davranışlarını yüzlerine karşı söyler, onları uyarırdı.
     Ebû Eyyûb yaşlılık döneminde bile her yıl bir savaşa katılırdı. Muâviye İbni Ebû Süfyân devrinde yapılan Kostantiniye seferine katılarak İstanbul’a geldi. Şehir uzun zaman kuşatıldı. Bu arada Ebû Eyyûb el-Ensârî hastalandı. Ölünce kendisini en ileri noktaya götürüp orada defnetmelerini vasiyet etti. 52 (672) yılında vefat etti. İslâm askerleri onu omuzlarına alarak harb ede ede surlara doğru yaklaştılar ve uygun gördükleri yere defnettiler. Ebû Eyyûb o günden bu yana İstanbul’un aziz misafiridir.
     Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar:
     Kısa yoldan cennete girmeyi ve cehennemden kurtulmayı arzu eden soru sahibi bizzat Ebû Eyyûb el-Ensârî olabileceği gibi bir başka sahâbî de olabilir.
     Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinden öğrendiğimize göre, adamın biri ashâb-ı kirâmı yara yara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldi. O sırada Peygamber Efendimiz bineğinin üzerinde bulunuyordu. Adamın bu telâşı sahâbîleri meraklandırdı.
     - Nesi var bu adamın? dediler.
     Peygamber Efendimiz adama yol vermelerini söyleyerek:
     - “Kendine göre önemli bir işi var” buyurdu.
     O zât Efendimiz’in yanına gelince bineğinin dizginine yapıştı ve:
     - Yâ Resûlallah! Beni cennete götürüp cehennemden uzaklaştıracak hareket nedir, söyle! dedi.

     Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre bu adam çölde yaşayan bir bedevi idi. Adamın problemini ve neye ihtiyacı olduğunu bilen Resûlullah Efendimiz de ona öncelikle imânın ana esasını öğretti ve sadece Allah’a inanması gerektiğini ve onun dışında hiçbir şeye tapmaması icab ettiğini söyledi. Peşinden de ibadetin en önemli iki esasını hatırlattı. Beden vergisi olan namaz ile mal vergisi olan zekât borçlarını ödemesini tavsiye etti. Belki de bu zât akrabasını ihmâl eden biriydi. Bu sebeple ona ahlâkın ana esası olan akrabaya karşı vefakârlık borcunu yerine getirmesini söyledi.
     Sorularının cevabını alan sahâbî geri dönüp giderken Efendimiz arkasından baktı ve yanındaki arkadaşlarına:
     - “Eğer bunlara sımsıkı sarılırsa cennete girer” buyurdu.

     Bu hadis 1214 numarayla tekrar görülecektir.

     Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Akrabayı koruyup gözetmek yani sıla-i rahim, dinin temel esaslarından biridir.
     2. Cennete girebilmek ve cehennemden kurtulabilmek için, hadiste sayılan din esaslarıyla birlikte akrabayı arayıp sormak ve kendileriyle ilgilenmek şarttır.

     334. Selmân İbni Âmir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
     “Biriniz orucunu açacağı zaman hurma ile açsın; çünkü hurma bereketlidir. Eğer hurma bulamazsa orucunu su ile açsın; çünkü su temizdir.”
     Peygamber aleyhisselâm sözüne devamla şöyle buyurdu:
     “Yoksula verilen sadaka bir sadaka, akrabaya verilen sadaka ise iki sadaka yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öteki de akrabayı koruyup gözetme sevabıdır.”
Tirmizî, Zekât 26.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 21;
Nesâî, Zekât 82;
İbni Mâce, Sıyâm 25, 28
  • Selmân İbni Âmir
     Hz. Peygamber zamanında hayli yaşlı bir sahâbî idi. Resûlullah Efendimiz’in vefatından sonra Basra’ya gidip yerleşti. Kendisinden kardeşinin kızı Ümmü’r-Râih Rebâb, iki ünlü tâbiî Muhammed İbni Sîrîn ile kızkardeşi Hafsa Binti Sîrîn ve daha başkaları hadis öğrendi. Rivayet ettiği hadislerin sayısı 13’tür.
     Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Selmân İbni Âmir, 41 (661) yılından sonra Basra’da vefât etti. Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar
     Resûl-i Ekrem Efendimiz hurmanın bereketli bir gıda olduğunu söyleyerek orucun onunla açılmasını tavsiye buyuruyor. Hurmanın en belirgin özelliği, besleyici bir gıda olmasıdır. Nitekim hurma yetiştiren ülkelerde bu değerli besin, ekmek gibi yenmektedir. Akşama kadar acıkıp dermanı azalan vücuda, hurma gibi çok besleyici bir gıdanın girmesi, bedeni güçlendirir ve vücuda kısa yoldan enerji kazandırır.
     Sofrada hurma yoksa orucun su ile açılması tavsiye buyurulmaktadır. Hatta Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in kışın hurma ile yazın da su ile orucunu açtığı söylenmektedir (Tirmizî, Savm 10). Efendimiz temiz olduğunu belirttiği su ile orucunu açtığı zaman:   “Susuzluk gitti. Damarlar serinledi ve inşallah sevap kazanıldı” (Ebû Dâvûd, Sıyâm 22) buyururdu. Özellikle sıcak ve uzun yaz günlerinde, dilin damağın iyice kuruduğu bir sırada su ile iftar edilmesinin vücuda kazandırdığı canlılığı bu hadîs-i şerîf ne güzel ifade etmektedir.
     Hadîs-i şerîfin konumuzla ilgili ikinci kısmında, “Yoksula verilen sadaka bir sadaka, akrabaya verilen sadaka ise iki sadaka yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öteki de akrabayı koruyup gözetme sevabı” buyrulmaktadır. 328 numaralı hadisi açıklarken de belirtildiği gibi, akrabayı koruyup kollamak, yardıma muhtaç olanlarının yardımına koşmak insanî bir görevdir.
     Malımız mülkümüz, paramız pulumuz bize geçici olarak verilmiş bir emânettir. Allah Teâlâ bu imkânları bize değil de, sıkıntı içinde bulunan yakınımıza verebilirdi. Çünkü bütün varlık O’nundur ve O, mülkü üzerinde dilediği gibi tasarruf eder. Mülkünü muhtaç durumdaki akrabamıza değil de bize lutfetmiştir ve buna karşılık bizden bazı görevler beklemektedir. Bu görevlerden biri, elimizdeki imkânı yakınlarımızla paylaşmak, onları koruyup gözetmektir. Bize verilen nimetleri yakınlarımızla paylaştığımız zaman, nimeti verene karşı şükür görevini de yerine getirmiş oluruz.
     Dünya yatırım yeri, âhiret bu yatırımların kârını toplama ülkesidir. Birikmiş paramızı daha iyi değerlendirebilmek için neye, nereye yatırım yapmamız gerektiğini bilenlere sorar, danışır, öğreniriz. Peygamber Efendimiz bize âhiret yatırımı konusunda kendiliğinden danışmanlık yapmakta ve akrabaya harcanacak paranın iki misli sevap kazandıracağını belirtmektedir.
     Ne güzel danışmanlık ve ne güzel yatırım... Hadisimiz 1241 numarayla tekrar görülecektir.

    Hadisi Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Orucu hurma ile, yoksa zeytin veya su ile açmalıdır.
     2. Hayır yapmadan önce, nasıl hareket edersem daha çok sevap kazanırım diye araştırma yapmalıdır.
     3. Yapılacak hayırlarda önce akrabayı düşünmelidir. Çünkü onlara yapılacak hayırın iki kat sevabı vardır.

     335. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi. Çok sevdiğim bir kadınla evliydim. Babam Hz. Ömer o kadını beğenmiyordu. Bu sebeple bana:
     - Onu boşa! dedi.
     Ben de boşamak istemedim.
     Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh Peygamber aleyhisselâm’a gelerek durumu anlatmış, Peygamber aleyhisselâm 
da;
     - “O kadını boşa!” diye emretti.
Ebû Dâvûd, Edeb 120;
Tirmizî, Talâk 13.
Ayrıca bk. İbni Mâce, Talâk 36

  • Açıklamalar
     Peygamber Efendimiz’in boşanmaya karşı olduğu ve bu görüşünü, “Allah Teâlâ’nın en sevmediği helâl, eşini boşamaktır” (Ebû Dâvûd, Talâk 3; İbni Mâce, Talâk 1) hadisiyle dile getirdiği bilinmektedir. Fakat bu hadiste Abdullah İbni Ömer’i babasının sözünü dinleyerek karısını boşamaya teşvik ettiği görülmektedir.
     Meselenin özü şudur:
     Sebepsiz yere boşanmak ve bunu âdet hâline getirmek günahtır. Allah Teâlâ böyle kimseleri ve onların bu sorumsuzca davranışlarını sevmez. Ama ortada boşamayı gerektiren bir durum varsa, boşanmakta hiçbir günah yoktur. Hatta bazan boşanmak en iyi çâredir.
Bu hadis-i şerifte ve bir sonraki hadiste babanın veya annenin sözüne bakarak boşanma konusu üzerinde durulmaktadır.

     Hatıra şöyle bir soru gelmektedir:
     Bütün anne ve babaların sözüne bakarak eşini boşamak gerekir mi?
     Konuyu iki bakımdan ele almak uygun olacaktır.
     Biri, hadis-i şerifimizin râvisi Abdullah İbni Ömer’in özel durumu; diğeri de, daha sonraki devirlerde ve günümüzde yaşayanların durumu.
     Abdullah İbni Ömer’e boşanmasını teklif eden baba Hz. Ömer’dir. Hz. Ömer farklı bir insandır. Onun dindarlığı, Allah korkusu ve kul hakkına saygısı, daha sonra gelenlerle ölçülemeyecek kadar üstündür. Adalet timsâli olması sebebiyle de kimseye haksızlık etmeyeceği, hele gelinini zor durumda bırakmak istemeyeceği şüphesizdir. Oğluna karısını boşamayı tavsiye ettiğine göre, demek ki gelininde bağışlanamayacak bir kusur vardı. Oğlu Abdullah karısına âşık olduğu için onun bu kusurunu görmüyordu. Çünkü aşırı sevgi insanı sağır ve kör yapar. Seven insan, sevdiğinin kusurunu fark edemez. Gelininde gördüğü kusur, bağışlanması mümkün olan bir kusur olsaydı, her hâlde Hz. Ömer onu bağışlardı. Oğlunu sevdiği kadından ayırmayı ve onu üzmeyi istemezdi. Şu halde bu kusur oğlunun dinî ve mânevî hayatına zarar verecek mâhiyette önemli bir kusurdu. Konuyu öğrendiği zaman Hz. Peygamber’in Abdullah İbni Ömer’i hemen yanına çağırması ve ona “Karını boşa!” buyurması Hz. Ömer’in haklı olduğunu göstermektedir.
     Vaktiyle Hz. İbrahim’in de oğlu Hz. İsmâil’i ziyarete geldiğinde gelinini beğenmediği ve oğluna karısını boşaması anlamında “Eşiğini değiştirsin!” diye haber bıraktığı, onun da babasının emrini yerine getirdiği bilinmektedir (bk. 1871 numaralı hadis).
    Abdullah İbni Ömer eşini boşama konusunda biri babasından, diğeri Resûl-i Ekrem’den olmak üzere iki emir almıştı. Hem öyle bir babaya hem de Resûlullah’ın buyruğuna elbette karşı gelemezdi. Emirlere uydu ve karısını boşadı.
     Meselenin bizleri ilgilendiren tarafına gelince: Bir anne veya babanın yahut her ikisinin birden, “Karını boşa!” tarzındaki tavsiyelerini kabul etmek gerekir mi?
     Hayır, gerekmez. Hiçbir baba ve anne, bu konuda sahâbîler kadar titizlik gösteremez. Günümüzde bir babanın veya annenin yahut her ikisinin birden oğullarına, senin karının şöyle şöyle kusurları var şeklindeki şikâyetlerine bakarak eşini boşamak doğru değildir. Bilhassa yaşlı anne ve babalar, herhangi bir davranışına kızdıkları gelinlerini kusurlu göstermeye çalışırlar. Onu çeşitli bahânelerle oğullarının gözünden düşürmek isterler. Bazıları da ileri yaşın getirdiği zihnî yorgunluk ve bunama sebebiyle olur olmaz şeyi mesele yaparlar. Aslında yaşlıların bu nevi hissî hükümlerini anlamak o kadar zor değildir.
     Bir insan anne ve babasının eşiyle ilgili şikâyetlerini bizzat değerlendirmeli ve bu konuda kararı kendisi vermelidir. Zamanla ve bilhassa eğitim yoluyla giderilmesi mümkün olan hataları ve noksanları büyütmemelidir. Çok zor durumda kalındığı zaman, dindar ve aklı başında kimselere danışmalı, onların görüş ve tecrübelerinden faydalanmalıdır.

  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Ana babanın dine aykırı olmayan buyruklarına uymak gerekir.
     2. Mü’minler Peygamberlerinin buyruğuna hiç tereddüt etmeden uyarlar.
     3. Bir mü’min, dine aykırı olan arzularını terk etmek zorundadır.
     4. Gerekmedikçe kimsenin ayıbı ortaya dökülmemelidir.


     336. Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam ona gelerek:
     - Benim bir karım var. Annem ise onu boşamamı emrediyor. Ne yapmalıyım? diye sordu.
     Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh ona şu cevabı verdi:
     - Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
     “Anne ve baba, cennete en ortadaki kapıdan girmeye vesile olur” buyurduğunu işittim. Artık sen o kapıyı ister bırak, ister elinde tut.
Tirmizî, Birr 3.
Ayrıca bk. İbni Mâce, Talâk 36
  • Açıklamalar
     Ebü’d-Derdâ hazretleri, kendisine soru soran tâbiîye, annenin sözünü dinleyerek karını boşa mı demek istiyor, acaba? Hayır. Verdiği fetvalarla tanınan İslâm’ın ilk kazaskeri Ebü’d-Derdâ hazretleri, bu soruya cevap vermek yerine, genel prensipleri hatırlatmayı uygun buluyor. Anne ve babanın önemini belirten hadîs-i şerîfi naklettikten sonra, karşısındaki şahsı bu hadisin ışığında aydınlatıyor ve onu annesine saygı göstermeye, onun arzularını yapmaya, bir dediğini iki etmemeye teşvik ediyor. Cennete girmenin çeşitli yolları bulunduğunu, fakat bunların içinde en garantili olan yolun anne ve babayı hoşnut etmek olduğunu belirtiyor. Ama annesinin sözüne bakarak karısını boşaması gerektiğini açıkça söylemiyor. Onu kendi tercihine bırakıyor. Şu rivayet bunu daha açık bir şekilde göstermektedir:
     Bir adam Ebü’d-Derdâ’ya gelerek:
     - Karım amcamın kızıdır. Ben onu çok seviyorum. Annem ise onu boşamamı istiyor, dedi.
     Ebü’d-Derdâ şu cevabı verdi:
     - Ben sana ne karını boşa derim, ne de annene karşı gel derim. Ama sana Resûlullah’tan duyduğum bir hadisi söylemek isterim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Anne, cennete en ortadaki kapıdan girmeye vesile olur” buyururken işittim. Şimdi sen bu kapıya ister sıkı sıkıya yapış, istersen elinden bırak (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 198).
     Bu hadis-i şerifte, oğluna boşanması için ısrar edenin anne olduğu, İbn Hibbân’ın rivayetinde ise baba olduğu açıkça görülmektedir (el-İhsân bi tertîbi Sahîhi İbni Hibbân, I, 326-327).
     Anne ve babaya saygı gösterilmesi gereği Cenâb-ı Hakk’ın emridir. Efendimiz bu konuyu şöyle özetlemiştir:
     “Allah Teâlâ’nın rızası, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı, anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle çekilir” (Tirmizî, Birr 3).

     Cennete gitmenin en kestirme ve en garantili yolu anne ve babayı hoşnut etmektir. Şayet onlar çocuklarını Allah Teâlâ’nın bir yasağını çiğnemeye zorluyorlarsa veya bir önceki hadis-i şerifte geçtiği üzere, oğullarını Cenâb-ı Hakk’ı gücendirecek bir boşamaya teşvik ediyorlarsa, onların bu isteğine uymamak gerekir.

  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Anne ve babaya saygı insanı cennete götürdüğü gibi, orada en yüce makamları elde etmeye vesile olur.
     2. Cennet kapılarının en değerlisi, ortadaki kapıdır. Anne ve babasına iyi davrananlar cennete oradan gireceklerdir.
     3. Anne babaya karşı gelmek büyük günahlardandır.
     4. Anne ve babanın isteği yerine getirildiği zaman bir başkasına haksızlık yapılmayacaksa, onların gönülleri hoş edilmelidir.


     337. Berâ’ İbni Âzib radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
     “Teyze anne sayılır.”
Tirmizî, Birr 6.
Ayrıca bk. Buhârî, Sulh 6, Megâzî 43;
Ebû Dâvûd, Talâk 35

  • Açıklamalar
     Bu kısa fakat son derece özlü hadîs-i şerîfin hoş bir sebeb-i vürûdu (söylenmesine sebep olan olay) vardır:
     Berâ İbni Âzib’in rivayet ettiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hicretin altıncı yılında umre yapmak maksadıyla ashâbıyla birlikte Mekke’ye gitti. Fakat Mekkeli müşrikler onların umre yapmasına izin vermediler. Bunun üzerine Efendimiz ile Mekkeli müşrikler Hudeybiye mevkiinde bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmaya göre müslümanlar bir yıl sonra Mekke’ye gelecekler ve orada üç gün kalarak umre yapacaklardı.
     Ertesi yıl Resûlullah Efendimiz ashâbıyla birlikte Medine’den hareketle Mekke’ye geldi ve orada üç gün kalarak umresini yaptı. Tam dönecekleri sırada, Uhud gazvesinde şehid olan Hz. Hamza’nın kızı Ümâme (veya Umâre) Peygamber Efendimiz’in arkasından:
     - Amcacığım, amcacığım, diye bağırarak gelmeye başladı.
     Hz. Ali bu yavruyu kucakladığı gibi, devenin üzerinde bulunan sevgili hanımı Hz. Fâtıma’ya uzattı:
     - Amcanın kızını al! dedi.
     Medine’ye varınca bu yetim yavruyu evine almak için üç kişi arasında anlaşmazlık çıktı.
     Hz. Ali:
     - O benim amcamın kızıdır. Onun terbiyesini ve bakımını üstlenmek herkesten çok benim hakkımdır, dedi.
     Hz. Ali’nin ağabeyi Ca`fer-i Tayyâr:
     - O benim de amcamın kızı olduğu gibi karım da onun teyzesidir. Onu benim alıp götürmem daha uygun olur, dedi.
     Resûl-i Ekrem Efendimiz’in âzatlısı ve Hz. Hamza ile aralarında kardeşlik bağı kurduğu Zeyd İbni Hârise de:
     - O benim (din) kardeşimin kızıdır. Bana herkesten daha yakındır, diye ortaya çıktı.
     İşte o zaman meseleyi Resûlullah Efendimiz’e götürmek ve onun vereceği hükme göre hareket etmek icap etti. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
     - “Teyze anne sayılır” buyurarak çocuğu Câfer-i Tayyâr’ın götürmesini uygun gördü. Sonra bu davranışlarından memnun olduğu üç yakınına ayrı ayrı iltifat etti. Hz. Ali’ye:
     - Sen bana bağlısın, ben de sana, buyurdu.
     Ca`fer-i Tayyâr’a:
     - Senin hem görünüşün hem de huyun bana benzer, buyurdu.
     Zeyd İbni Hârise’ye dönerek:
     - Sen bizim kardeşimiz, dostumuzsun, diye gönlünü aldı (Buhârî, Sulh 6).

     Peygamber Efendimiz küçük Ümâme’yi “teyze anne sayılır” diyerek himâyesine teslim ettiği Esmâ Binti Umeys, ilk müslümanlardan olup çok değerli bir sahâbiyyedir. Meymûne annemizin kızkardeşi olması sebebiyle de Peygamber Efendimiz’in baldızıdır. Esmâ, müşriklerin ezâ ve cefâsından kurtulmak için kocası Ca`fer İbni Ebû Tâlib ile birlikte Habeşistan’a hicret etti ve orada tam on dört sene kaldı. Hz. Ca`fer Mûte savaşında şehid olduktan sonra önce Hz. Ebû Bekir ile evlendi. Hz. Ebû Bekir vefat edince onu elleriyle yıkadı. Daha sonraları Hz. Ali ile evlendi.
     Hadîs-i şerîf, annesi ölen bir çocuğa teyzesinin daha iyi sahip olacağını ve onu daha iyi yetiştireceğini göstermektedir.
     Bu hadis-i şeriften şöyle bir sonuca varmak mümkündür:
     Çocuğun anne tarafından akrabaları, ona baba tarafından akrabalarına göre daha iyi bakar ve terbiyesiyle daha iyi meşgul olurlar. Nitekim Ümâme’nin, aynı zamanda Peygamber Efendimiz’in halası olan Safiyye Binti Abdülmuttalib o günlerde hayatta olduğu hâlde, çocuğun ona verilmesi söz konusu bile olmadı.
     Atalarımız bu hadis-i şerifi “teyze ana yarısıdır” diye dilimize aktarmışlardır. Bu hadîs-i şerîf ve atasözü, teyzenin yeğenine olan sevgi ve şefkatini dile getirmektedir. Şüphesiz bazı özel durumları dikkate almakta fayda vardır. Teyzenin dul kalıp aileden olmayan biriyle evlenmesi, yeni kocasının yetim çocuğu kabul etmek istememesi veya adamın güvenilir biri olmaması gibi durumlarda meseleyi yeniden gözden geçirmek ve o yavruyu kendisine en iyi bakacak ellere teslim etmek gerekebilir.
     Çocuğun şahsının ve malının korunması, İslam Hukuku’nda velâyet ve vesâyet bahislerinde, fiilen bakımı ve terbiyesi ise “hidâne” konusunda ele alınmıştır. Doğumundan kendisine yeterli hâle gelinceye kadar çocuğun bakımı ve terbiyesiyle kimin meşgul olacağı, çocuğun menfaati açısından bu konuda öncelik hakkının kime verileceği, bu hakka sahip olan kişide ne gibi özelliklerin aranacağı İslâm Hukuku’nda belirlenmiştir.
     Çocuğun kendisine teslim edileceği şahıslar arasında kadınlara öncelik hakkı verilir. Ruh ve beden sağlığı yerinde olmayan, etrafına güven vermeyen kimselere çocuk teslim edilmez. Çocuğun kendisine emanet edileceği kadın, öncelikle onun annesi, ablası, teyzesi gibi yakını olacak, çocuğun aralarında yaşayacağı aile ve muhit güven verecektir. Bu konuda geniş bilgi almak için Hayreddin Karaman’ın Mukayeseli İslâm Hukuku (I, 340-343) ve Anahatlarıyla İslam Hukuku (II, 140-144) adlı eserlerine bakılabilir .
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Teyze yeğenine anne gibi yakındır. Gerektiğinde onun himâyesini üzerine almaya en lâyık olan teyzedir.
     2. Anne tarafındaki akrabalar daha yakındır.
     3. Akrabaya sahip çıkmak, onları koruyup gözetmek gerekir.

     Riyâzü’s-sâlihîn müellifi Nevevî bu konuyu bitirirken diyor ki:
     “Ana Babaya İyilik ve Akrabayı Ziyaret” konusunda meşhur pek çok sahih hadis vardır. Daha önce zikredilen mağaraya sığınan üç kişi hadisi (nr. 13) ile Cüreyc hadisi (nr.261) bu konuyla ilgilidir. Bahsi uzatmamak için buraya almadığım meşhur hadislerin en önemlilerinden biri Amr İbni Abese tarafından rivayet edilen ve İslâm esaslarına, İslâm edeblerine dair pek çok konuyu içine alan ve tamamı “Allah’ın Rahmetini Ümid Etmek” bahsinde zikredilecek olan (bk. nr. 439) şu hadis-i şeriftir:

     Amr İbni Abese der ki:
     Mekke’de Peygamberliğin ilk günlerinde Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna vardım ve ona:
     - Sen kimsin, necisin? diye sordum.
     - “Peygamberim” diye cevap verdi.
     - Peygamber ne demek? dedim.
     - “Beni Allah gönderdi” dedi.
     - Seni hangi görevle gönderdi? diye sordum.
     - “Akrabayı koruyup gözetmek, putları kırmak ve Allah’ın bir olduğunu belirtip ona ortak koşulmaması gerektiğini anlatmakla görevlendirdi” dedi.

23 Ocak 2021 Cumartesi

TEFSİR DERSLERİ ✿ܓ✿ ♥ܓ✿ Âl-i İmrân Suresi 49. ve 54. Ayet-i Kerimeler Arasının Meal ve Tefsiri

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı
Âl-i İmrân Suresi
49. ve 54. Ayet-i Kerimeler Arasının
Meal ve Tefsiri


  • Âl-i İmrân Suresi 49. Ayet-i Kerimesinin Meali

     "Onu İsrâiloğulları’na elçi kılacak ve o şöyle diyecek: "Kuşkuya yer yok, işte size rabbinizden bir mûcize ile geldim; size çamurdan kuş biçiminde bir şey yapar ona üflerim, Allah’ın izni ile derhal kuş oluverir; yine Allah’ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim; ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır.
  • Âl-i İmrân Suresi 49. Ayet-i Kerimesinin Tefsiri
     Bu âyet-i kerîme bazı yahudilerin iddia ettiği gibi Hz. Îsâ’nın İsrâiloğulları’ndan muayyen bir topluma değil onların tamamına gönderildiğini göstermektedir (Râzî, VIII, 54; İsrâiloğulları hakkında bilgi için bk. Bakara 2/40).

     Hz. Îsâ tarafından gösterileceği bildirilen mûcizelerin Hz. Îsâ’nın muhatapları açısından önem taşımasının yanı sıra, daha sonra Hıristiyanlıkta bunlara bağlanan sonuçlar bu dinin mensuplarını çok tehlikeli bir mecraya sevketmiş olduğundan gerek burada gerekse Mâide sûresinin 110. âyetinde, bunların yüce Allah’ın iznine bağlı olduğuna sık sık dikkat çekilmiştir. Bu husus öylesine önemlidir ki, peygamberin bir beşer olduğu ve gösterdiği bütün olağan üstü hallerin Allah’tan mesaj getirdiği iddiasını desteklemek için yine O’nun tarafından sağlandığı göz ardı edilirse, peygambere iman etmenin hiçbir değeri kalmaz ve dalâlete düşülmüş olur. Nitekim hıristiyanlar bu olağan üstü durumları bütün evrenin yaratıcısı olan yüce Allah’ın mutlak kudretine bağlamak yerine, Hz. Îsâ’yı tanrılaştırma yoluna girmişler, böylece dinî hayatlarını çürük bir zihniyet üzerine bina etmişlerdir. Bu ağır hatayı Allah’ın vahyine mazhar olmuş bir peygambere yüklemenin dayanaktan yoksun ve O’nun elçisine iftira olduğunu gözler önüne sermek üzere Mâide sûresinin 110-118. âyetlerinde karşılıklı konuşma üslûbu içinde Hz. Îsâ’nın insanlara “Beni ve annemi tanrı edinin” demiş olamayacağı ortaya konur. İşte burada da özelde Necran heyetine, genelde Allah’a ortak koşma unsuru içeren bütün inançların savunucularına, Hz. Îsâ’nın getirdiği mesajın da tevhid inancına dayalı olduğu hatırlatılmaktadır.

     “Cüzzamlı” şeklinde tercüme ettiğimiz abras kelimesi, bir tür cilt hastalığını ifade eder. Yaygın sözlük anlamı esas alınarak bu kelimeyi “alacalı, alaca hastalığına tutulmuş” şeklinde çevirmek mümkündür. Fakat bazı sözlüklerdeki bilgiler (Butrus el-Büstânî, Muhîtü’l-muhît, “brs” md.) ve tarihî veriler burada cüzzam veya cüzzam başlangıcı bir hastalığın kastedildiği görüşünü destekleyici niteliktedir. Bu illet, o dönemde toplumda büyük tedirginlik yaratan, Tevrat’ın da ayrıntılı hükümler getirerek özel bir biçimde ilgilendiği bir hastalık türü olduğundan, Hz. Îsâ’nın özellikle bu hastaları iyileştirme mûcizesi ayrı bir önem taşıyordu (İbn Âşûr, III, 251).

  • Âl-i İmrân Suresi 50. ve 51. Ayet-i Kerimelerinin Meali
     "Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınmış olanların bir kısmının sizin için helâl olduğunu bildireyim diye gönderildim ve size rabbimden bir mûcize getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

     "Kuşkusuz Allah benim de rabbimdir, sizin de rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte doğru olan yol budur."
  • Âl-i İmrân Suresi 50. ve 51. Ayet-i Kerimelerinin Meali
     Hz. Îsâ’nın kendisinden önceki ilâhî bildirimlerin hak olduğunu onaylayacağı, dolayısıyla tevhid inancının yerleşmesi için Allah tarafından görevlendirilen peygamber dizisinin bir halkasını teşkil edeceği, bununla birlikte onun getireceği dinin pratiğinde öncekine göre farklılıklar bulunmasına bir engel de bulunmadığı bildirilmektedir. Hz. Îsâ’nın artık helâl olduğunu bildirdiği hususlar, müfessirlerin çoğuna göre, İsrâiloğulları’nın yanlış tutumları sebebiyle kendilerine yasaklanmış olan bazı gıdalardır. Cumartesi günü çalışma yasağının da bu kapsamda olup olmadığı konusunda farklı görüşler vardır. Bazı tefsir kaynaklarında Hz. Îsâ’nın helâl olduğunu bildirdiği hususların, Hz. Mûsâ’dan sonra yahudi din adamları tarafından konan yasaklarla ilgili olduğu belirtilir (İbn Atıyye, I, 441; Zemahşerî, I, 191; Şevkânî, I, 380; bu haramlarla ilgili olarak bk. En‘âm 6/146).

     Hz. Îsâ’nın kavmine söyleyeceği “Bana da itaat edin” sözünün öncesinde “Allah’a karşı gelmekten sakının” ifadesinin, sonrasında da “Kuşkusuz Allah benim de rabbim sizin de rabbiniz; öyleyse O’na kulluk edin, işte doğru olan yol budur” uyarısının yer alması göstermektedir ki, Hz. Îsâ kendine itaati asla kendi iradesinin kutsallığı anlamında takdim etmeyecek, aksine “kul” özelliğini ön plana çıkaracak ve kendisine itaatin ancak Allah’ın iradesine boyun eğmenin bir sonucu olması halinde değer taşıyacağı fikrini canlı tutmaya çalışacaktır.

     Kur’an-ı Kerîm bu âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’nın öğretilerine hâkim olacak ilkelerin daha dünyaya gelmeden annesine bildirilmiş olduğunu haber vermek ve başka birçok âyette de onun her vesileyle tevhid inancını yerleştirmek için çaba sarfettiğini açıklamak suretiyle, böylesine açık delillere rağmen bir dinin aslî hüviyetini değiştirip Hz. Îsâ’yı –hâşâ– Tanrı’nın oğlu şeklinde takdim eden din adamlarının ne ağır bir suç işlediklerine ve taklitçi bir zihniyetle bu inanca teslim oluveren kitlelerin ne büyük gaflet içinde olduğuna, tefekküre ve muhakemeye çağrıda bulunan farklı üslûplar içinde tekrar tekrar dikkat çekmektedir.

  • Âl-i İmrân Suresi 52. ve 53. Ayet-i Kerimelerinin Meali
     "Îsâ onlardaki inkârcılığı sezince, "Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?" diye sordu. Havâriler, "Allah'ın yardımcıları biziz; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız."

     "(Havâriler devamla:) "Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e tâbi olduk; artık bizi şahitlerle beraber yaz" dediler."
  • Âl-i İmrân Suresi 52. ve 53. Ayet-i Kerimelerinin Tefiri
     Hz. Meryem’e verilen annelik müjdesinden ve dünyaya getireceği çocuğun özelliklerinden 45-51. âyetlerde söz edilmiş, Hz. Îsâ’nın doğumu konusuna da Meryem sûresinde (19/16-36) genişçe yer verilmiştir. Onun hayatı ve tebliğ faaliyetiyle ilgili ayrıntılar ise Kur’an-ı Kerîm’de yer almaz. Yukarıdaki âyetlerde değinilen mûcizelerin meydana gelişi hakkında da Kur’an’da olay tasvirleri bulunmamaktadır. Bunun sebebi şöyle açıklanabilir: Peygamber olarak algılanma hususunda Hz. Îsâ diğer peygamberlerden farklı bir konumdadır. Zira diğerlerinde, peygamberin Allah’ın elçisi olduğunu kabul eden muhatap, onun Allah’tan vahiy aldığına, kutsal bir görev ifa ettiğine fakat aynı zamanda bir beşer olduğuna inanır. Hz. Îsâ’nın böyle kutsal bir göreve sahip olduğunu kabul edenlerin çoğu ise bu noktada durmayıp ona –hâşâ– Tanrı’nın oğlu nazarıyla bakmışlardır. Öyle görünüyor ki, bu sebeple Kur’an-ı Kerîm konunun teolojik yönüne yani Hz. Îsâ’yı bu şekilde algılamanın yanlışlığına ağırlık vermeyi tercih etmiştir.

     Hz. Îsâ ilâhî mesajı tebliğ edince İsrâiloğulları’ndan genel bir kabul görmek şöyle dursun, onların inkârcılıkta kararlı olduklarını hatta kendisini öldürmeyi planladıklarını anlamıştı. Kendisine bu davada canı gönülden kimlerin destek olacağını belirlemek üzere “Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir” diye sordu. Böylece Hz. Îsâ tebliğ faaliyetini örgütlü bir biçimde yürütebilmek için çekirdek bir kadro belirleme yoluna gidiyordu. Onun has adamları olup bildirdiklerine yürekten inanmış bulunan havâriler “Allah’ın yardımcıları biziz” cevabını verdiler. Bu cevapla “Allah’ın dinine sahip çıkmada ve onu yaymada olanca çabayı sarfetme”nin kastedildiği açıktır. Bununla birlikte, Hz. Îsâ’nın çağrısına olumlu karşılık veren ilk müminlerin, ona yüklenen görevle tanrılık vasfı arasında asla bir bağ kurmadıklarını açık bir biçimde belirtmek üzere, âyet-i kerîmenin devamında onların “Allah’a inandık; şahit ol ki bizler müslümanlarız (bu davaya gönülden teslim olduk)” şeklindeki sözlerine yer verilmiştir.

     Havârilerin bu tutumu ve Allah’ın dinini yücelerde tutup onu yaymak için dayanışma içinde olma anlamına gelen “Allah’ın/Allah yolunun yardımcıları olma” iradesini açığa vurma, Kur’an-ı Kerîm’in başka bir âyetinde Hz. Muhammed’in ümmetinden olan müminler için de örnek bir davranış olarak gösterilmiştir (bk. Saf 61/14). Resûl-i Ekrem’in de “Her peygamberin havârisi vardır, benim havârim de Zübeyr’dir” buyurduğu nakledilir (Buhârî, “Cihâd”, 40-41, 135; Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe”, 48). Hatta Arapça’da hıristiyanlara “Nasrânî” (çoğulu nasârâ) denilmesinin sebebiyle ilgili yorumlardan birine göre, bu âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’ya Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yürekten yardımcı olan müminler hakkında “ensar” kelimesi kullanıldığından bu ad verilmiştir.

     “Şahit ol ki…” cümlesini Hz. Îsâ’ya hitaben bir teyit sözü veya yüce Allah’a niyazda bulunma ifadesi olarak anlamak mümkündür. Taberî bu ifadede Necran heyetindekilere, “İşte Hz. Îsâ’ya iman eden ilk hıristiyanların sözleri ve tutumları böyleydi, sizinkiler gibi değildi!” anlamını içeren bir reddiye bulunduğunu belirtir (Taberî, III, 288). Aynı cümledeki “müslimûn” kelimesi, bütün ilâhî dinleri “İslâm” olarak kabul eden görüşüne göre “müslümanlarız” şeklinde anlaşılabileceği (bk. Âl-i İmrân 3/19) gibi, sözlük anlamı esas alınarak “(bu davaya yürekten) teslim olanlardanız” diye de tercüme edilebilir.

     “Peygambere tâbi olduk” cümlesindeki “er-resûl” (peygamber) genellikle Hz. Îsâ şeklinde anlaşılmıştır. Elmalılı Muhammed Hamdi Hz. Yahyâ’nın İncil’de geçen bir sözüyle bu âyetler arasında bağ kurarak buradaki er-resûl kelimesinin Hz. Muhammed’i de kapsadığını veya ona da işaret ettiğini belirtir (II, 1109-1110). “Bizi şahitlerle beraber yaz” cümlesi “senin birliğine tanıklık edenlerle”, “ümmetlerine şehadet eden peygamberlerle”, “Muhammed ümmetiyle” gibi mânalarla açıklanmıştır (Zemahşerî, I, 191).

     Arapça’da havâri “beyaz, beyazlık, seçilmiş, kusursuz, hâlis, kendisini bir davaya adamış, candan dost ve yardımcı” gibi anlamlara gelir. Bu kelimenin Habeşçe’den ve Nabatî dilinden geçtiği de ileri sürülmüştür. Terim olarak özellikle Hz. Îsâ tarafından seçilmiş, tebliğ ve irşad görevinde ona yardımcı olan on iki kişilik grubu ifade eder. Bazı tefsir kitaplarında Hz. Îsâ’ya destek olan yakın arkadaşlarına niçin havâri denildiğini yukarıda belirtilen anlamlardan biriyle bağlantı kurarak açıklayan olaylar anlatılır ve bunların kimler olduğuna dair bilgiler verilir. Batı dillerinde havâri karşılığında kullanılan “apostle” ve “”apôtre” kelimeleri Grekçe’de “dışarıya gönderilen, bir görevi ifa etmek üzere yollanan kişi” anlamındaki “apostolos”tan gelmektedir.

     Hz. Îsâ’nın kendisini izleyen pek çok kişiden yalnızca on ikisine havâri (elçi, apostolos) adının verilmesi (Luka, 6/13) bu terimin özel bir kadroyu temsil ettiği anlamına gelir. Havâriler Hz. Îsâ adına konuşurlar (Markos, 9/38-41). Kilise bu düşünceden yararlanarak Havâri Petrus vasıtasıyla kendisini doğrudan Hz. Îsâ’ya bağlamıştır. Bir başka anlatımla, Katolik kilisesinin başında kendini Petrus’un ve dolayısıyla Îsâ Mesîh’in vekili olarak gören yanılmaz papa bulunmaktadır (Matta, 16/18-19; Luka, 22/31-32; Yuhanna, 20/21-23).

     Bu on iki havâri Matta’ya (10/2) göre şunlardır: Petrus (Simun), Andreas, Yâkub (Zebedi’nin oğlu), Yuhanna (Yâkub’un kardeşi), Filip, Bartolomeus, Tomas, Matta (vergi mültezimi), Yâkub (Alfeus’un oğlu), Taddeus, Gayyur Simun ve Hz. Îsâ’yı ele veren Yahuda İskariyot. Fakat Yahuda İskariyot’un Hz. Îsâ’yı ele vermesiyle birlikte, “on ikiler” arasına Yahuda yerine Mattias seçilir (Resûllerin İşleri, 1/15-26). On iki havârinin dışında Pavlus kendisini havâri ilân etmiş ve yahudi menşeli olmayan hıristiyanlar onu, Mûsevî-hıristiyan geleneği ise Barnaba’yı havâri saymıştır. Havâriler kiliseye “ruh”un bir hediyesidir (Korintoslular’a Birinci Mektup, 12/11-13; Efesliler’e, 4/10-13). Hakiki havâri mûcizeler gösterir ve olağan üstü işler yapar (Korintoslular’a İkinci Mektup, 12/11-13; krş. Resûllerin İşleri, 8/14-19; Markos, 3/15). Havâriler kilisenin temelinin bir parçası olarak görülürler (Efesoslular’a İkinci Mektup, 2/20-22).

     İnciller’de de görüldüğü üzere on ikilik gruplar yahudi düşüncesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu düşüncenin kökeni İsrâil’in on iki kabilesine kadar uzanır. Bununla birlikte, Hıristiyanlık’taki bu kadrolaşma, milâdî dönemlerde varlıkları sona eren “Ölüdeniz cemaati”ndeki on iki kişilik yönetici kadroya benzer. Erken Hıristiyanlık herhalde bu mirası “Ölüdeniz cemaati”nden devralmıştır (havâri konusunda bilgi için bk. Râzî, VIII, 62-64; İbn Âşûr, III, 255-256; Osman Cilâcı, “Havâri”, DİA, XVI, 513; Kürşat Demirci, “Havâri”, İFAV Ans., II, 196-197).

     Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın havârilerinin sayısı belirtilmemiştir. İnciller’de havârilere dair verilen bilgiler Kur’an-ı Kerîm’deki bilgilerle çelişmektedir. İbn Hazm İnciller’de bu konuda yer alan ifadeleri esas alarak hıristiyanlarca havâri diye anılan bu kimselerin, havâri olmak şöyle dursun mümin bile olmadıklarını, aksine yalancı olduklarını, çünkü Hz. Îsâ’ya tanrılık yakıştırdıklarını belirtir (el-Fasl, II, 26, 38-39; ayrıca bk. Osman Cilâcı, DİA, “Havâri”, XVI, 516).

  • Âl-i İmrân Suresi 54. Ayet-i Kerimenin Meali
    "(Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur."
  • Âl-i İmrân Suresi 54. Ayet-i Kerimenin Tefsiri
     “Tuzak” diye çevirdiğimiz mekr kelimesi sözlükte “bozgunculuk için gizli gizli çaba harcamak, plan yapmak, tuzak kurmak, tedbir almak, bir işi dört başı mâmur yapmak” gibi anlamlara gelir. “Tuzak kurdular” cümlesiyle, Hz. Îsâ’yı öldürmek isteyenlerin hazırladıkları planlara işaret edildiği genellikle kabul edilir. Râzî burada Allah’ın dinini gizleme ve yok etme amacıyla kurulan tuzakların kastedilmiş olabileceğini de belirtir (Râzî, VIII, 66).

     Din düşmanlarının kurdukları tuzakların karşılıksız kalmayacağını vurgulamak üzere ve “mekera” fiilinin hainleri nereden geldiğini anlayamayacakları biçimde cezalandırma mânasını da içermesine binaen yüce Allah’ın onların planlarını boşa çıkaran tedbirleri için de bu fiil kullanılmıştır. Bu tür karşılık vermeye Arap edebiyatında “müşâkele” denir. Başka bir âyette (A‘râf 7/99), kurulan bu tuzağa karşılık olmaksızın da mekr kelimesi yüce Allah’a izâfe edilmiş ve O’nun azabına karşı güven duygusu içinde olmanın ne kadar yanlış olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte bazı bilginler bunu da “takdîrî müşâkele” olarak adlandırmışlardır. Mekr kelimesi, Kur’an’da kötü sıfatıyla birlikte de kullanıldığından (Fâtır 35/43) ve sözlükte “tedbir alma ve bir işi sağlam yapma” anlamları da taşıdığından “Allah en iyi tuzak bozucudur” diye çevirdiğimiz cümle şöyle de açıklanır: Cenâb-ı Allah’ın mekri kullarınkine benzemez; hayra ve adalete yöneliktir, mahiyetine tam olarak nüfuz edilemez, önüne geçilemez. Öte yandan İslâm inançlarıyla ilgili eserlerde, Allah Teâlâ’nın inkârcı ve günahkâr kişilere, kendi kendilerini aldatan ve girdikleri hüsran bataklığında daha çok batmalarına yol açan nimet ve imkânlar vermesi anlamına gelen “istidrâc” kavramıyla mekr arasında –ikisinin de görünüşte cazip fakat gerçekte kötü sonuçlar içermesi açısından– benzerlik kurulur (İbn Âşûr, III, 256-257; Reşîd Rızâ, III, 315-316).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 577-583
Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

21 Ocak 2021 Perşembe

Jandarma 5 Bin Sözleşmeli Uzman Erbaş Alacak. Başvuru Tarihi: 21-31 Ocak 2021

Jandarma
5 Bin Sözleşmeli Uzman Erbaş Alacak

     Jandarma Genel Komutanlığı, 5 bin sözleşmeli uzman erbaş almak için ilana çıktı.

     1. GENEL BİLGİLER:
     a. Jandarma Genel Komutanlığına 3.770'i Jandarma (Komando-Asayiş), 925'i Lojistik Alt Branşlı (Mesleki Nitelikli), 265'i Muhabere, 14'ü At Bakıcısı, 13'ü Bot Serdümeni, 10'u Havacılık, 3'ü Kurbağa Adam (Dalış Amiri) branşlarında olmak üzere toplam 5.000 Sözleşmeli Uzman Erbaş (erkek) temin edilecektir. COVİD-19 salgını nedeniyle sınav tarihleri ve diğer aşamalarla (Sınav sonuçlarının duyurulması, sağlık raporlarının alınması vb.) ilgili hususlar ayrıca duyurulacaktır.

     b. Başvurular, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel/öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından 21-31 Ocak 2021 (saat 23.59'a kadar) tarihleri arasında başvuru formunun doldurulması suretiyle yapılacaktır.

     c. Başvuru yapan adaylardan Tablo-6'daki lisans, ön lisans, lise ve ortaöğretim (Ortaokul) programlarına, seçme sınavlarına çağrılma öncelikleri ile Tablo-7'deki branşlara göre kontenjan miktarının beş katı aday sınava çağrılacaktır.

     ç. 2021 yılı Sözleşmeli Uzman Erbaş teminine yönelik başvuru yapacak;

     (1) Ortaöğretim (Lise), Ön Lisans ve Lisans mezunu adaylar (Mesleki Nitelikli branşlara müracaat edecek Ortaöğretim (Lise), Ön Lisans ve Lisan mezunu adaylar da dahil) KPSS puanı ile başvuru yapabileceklerdir. KPSS puanı olmayan Lisan, Ön Lisans ve Ortaöğretim (Lise) mezunu adaylar başvuru yapamayacaklardır. Adayların 2019-2020 yıllarından herhangi birine ait KPSS puanının 50 ve üzeri olması gerekmektedir. Adaylardan her iki yıl için puanı olanların ise yüksek olan puanı kullanılacaktır. Adayların mezuniyeti ile KPSS puan türünün uyumlu olması önem arz etmektedir. (Lisan mezunlarının P3, Ön lisans mezunlarının P93, Lise mezunlarının P94 türünde puanı olacaktır.)

     (2) İlköğretim (Ortaokul) mezunu adaylardan KPSS puanı aranmayacak olup, başvuru kılavuzunun 4'üncü maddesinde belirtilen esaslara göre sınavlara çağrılacaktır.

     (3) Başvuru yapacak adaylar öğrenim seviyelerine göre TEK TERCİH yapabileceklerdir.

     d. Temin edilecek tüm branşlardaki uzman erbaş adayları, kurumun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak diğer branşlarda (emniyet ve asayiş/komando) görev icra eden birliklerde de görevlendirilebilecektir.

     e. Başvuruları uygun görülen adayların seçme sınavlarının ne zaman, nerede ve ne şekilde icra edileceği, kontenjana girmeye hak kazanmaları halinde ve sınav ücretini yatırmalarına müteakip ayrıca bildirilecektir.

     f. Sınav tarihleri https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanacaktır. Adaylara posta ile tebligat yapılmayacaktır. Adaylara bildirilen sınav tarihi değiştirilemeyeceğinden, adaylar kendileri için belirtilen sınav tarihi ve saatinde sınav yerinde hazır bulunacaktır. Bildirilen tarihte sınava katılmayan adaylar, başka bir tarihte sınava alınmayacaktır.

     g. Kılavuzun tamamını okumadan internetten Başvuru Formu doldurulmayacak, Başvuru Formuna girilen bilgilerin doğruluğundan ve yanlış/eksik beyan edilen bilgiler neticesinde doğacak sonuçlardan adayın kendisi sorumlu olacaktır. Eksik ya da yanlış bilgilerle başvuru yapan adaylar sınava alınmayacaktır. Sınavda başarılı olmuş hatta, "Uzman erbaş olarak göreve başlamış olsalar dahi, daha sonra bu Yönetmelikte belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılanlar hakkında fesih işlemi yapılır." maddesi uygulanacaktır. (Uzman Erbaş Yönetmeliği Madde 13)

     ğ. Sözleşmeli Uzman Erbaş sınavına katılacak adayların, kılavuzda belirtilen başvuru koşullarının yanı sıra 2'nci maddede belirtilen mevzuatları da incelemeleri faydalarına olacaktır.

     2. YASAL DAYANAK:
     Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini Kılavuzu;
     . 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanunu,
     . Uzman Erbaş Yönetmelik ve Yönergesi,
     . 2803 Sayılı J. Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu,
     . 1111 Sayılı Askerlik Kanunu,
     . 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ve Yönetmeliği,
     . Sağlık Bakanlığı Sağlık Raporları Usul ve Esasları Hakkında Yönerge,
     . TSK, J.Gn.K.lığı, Sahil Güvenlik K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ile, Uzman Erbaş teminini kapsayan diğer mevzuat, olur, onay ve emirler doğrultusunda hazırlanmıştır. Temin faaliyeti belirtilen mevzuat doğrultusunda icra edilecektir.

     3. GİRİŞ KOŞULLARI VE BAŞVURU ŞARTLARI:
     a. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve erkek olmak,

     b. Başvuru yapacak adaylarda mezuniyet şartı ile ilgili olarak, Jandarma branşından (Komando-Asayiş) başvuru yapacak adaylarda en az Ortaöğretim (Lise) mezuniyeti şartı aranmakta olup, tüm lise, ön lisans ve lisans bölümlerinin tamamı başvuru yapabileceklerdir. Diğer branşlar için ise Tablo-6' da belirtilen eğitim seviyesinden mezun olma şartı aranacaktır.

     c. Nüfus kaydına göre müracaat yapılan yılın Ocak ayının ilk günü (01 Ocak 2021) itibarıyla yirmi (20) yaşından gün almış olmak ve yirmi yedi (27) yaşını bitirmemiş olmak [01 Ocak 2002 (dahil) - 01 Ocak 1994 (dahil) tarihleri arasında doğanlar]

     ç. Askerlik hizmetini yapma şartı aranmamaktadır. Ancak, askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenler için (Sözleşmeli erbaş ve er olarak görev yapanlardan müracaat edenler dahil) Birlik Komutanlıklarınca düzenlenen Tablo-2'deki Nitelik Belgesinden seksen (80) puan ve üzeri not almış olmak,

     d. Askerlik hizmetini yapmakta iken 'Askerliğe elverişli değildir' raporu alarak terhis edilmemiş olmak,

     e. Askerlik hizmetini yapmış olan adaylar için müracaat tarihinin son günü (31 Ocak 2021) itibariyle, terhisinin üzerinden beş yıldan fazla süre geçmemiş olmak (31 Ocak 2016 tarihi ve sonrasında terhis olmak.),

     f. Müracaat edecek adayların hem yirmi yedi (27) yaşını bitirmemiş, hem de terhisinin üzerinden beş (5) yıldan fazla süre geçmemiş olması gerekmektedir.

     g. Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç (3) yıl görev yapmış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve 01 Ocak 2021 tarihi itibari ile yirmi dokuz (29) yaşını bitirmemiş olmak, [(01 Ocak 2002 (dahil)- 01 Ocak 1992 (dahil)] tarihleri arasında doğanlar)

     ğ. Sözleşmeli erbaş ve er olarak halen görev yapanların, başvurunun ilk günü olan 21 Ocak 2021 tarihi itibariyle üç (3) yılını doldurmuş ve müteakip dönem için sözleşme imzalamış olması gerekmektedir. Adaylar gelirken ilk sözleşme tarihi, sözleşme bitiş tarihi ve yeni sözleşme tarihini gösterir belgeyi yanında getireceklerdir.

     Sözleşmeli erbaş ve erlerden uzman erbaşlığa geçenlerin sözleşmeleri kendiliğinden son bulur. Uzman erbaş olarak atananlar atandığı eğitim birliğine doğrudan katılmak zorundadır.

     Üç (3) yılını doldurmuş, ancak müteakip dönem için sözleşmesini yenilemeyenlerin müracaatları diğer adaylar ile birlikte aynı şartlarda (27 yaş ve diğer şartlar) kabul edilecektir.

     Üç (3) yılını doldurmadan tek taraflı sözleşmesi feshedilmiş ya da ayrılmış olanların müracaatları kabul edilmeyecektir. (Söz.Erb.ve Er Yönetmeliği 28/1A değişiklik) (Bu hususta yanlış veya eksik beyanda bulunduğu anlaşılan adayların işlemleri temin faaliyetinin hangi aşamasında olursa olsun sonlandırılacaktır.)

     h. Seçme sınavlarını başarı ile geçmek, sevk edildikleri hastanelerden TSK, J.Gn.K.lığı ve Shl.Güv.K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine uygun olarak (Yönetmeliğin 23'üncü maddesi kapsamında ve EK-D çizelgede belirtilen esaslar çerçevesinde (Komando Sağlık Yeteneklerini Karşılayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR" kayıtlı sağlık kurulu raporu almış olmak (Ek:Resmi Gazete-15/4/2020-31100-Cumhurbaşkanlığı Kararı-2413/4 ve 5'nci maddeler)

     ı. En az 164 cm ve en fazla 210 cm boyunda olmak koşuluyla, kilosu Tablo-1'de Boy-Kilo Tablosunda oranları belirtilen değerler içerisinde bulunmak. (Boy uzunluğu çıplak ayakla, ağırlık ise spor şortu/eşofman ile ölçülür.)

     i. Askeri öğrencilikle ilişiği kesilmemiş olmak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, J.Gn.K.lığında ve Sahil Güvenlik K.lığında daha önce subay, astsubay, uzman jandarma veya uzman erbaş olarak istihdam edilmemiş olmak, (Bu hususta yanlış veya eksik beyanda bulunduğu anlaşılan adayların işlemleri temin faaliyetinin hangi aşamasında olursa olsun sonlandırılacaktır.)

     j. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olmak,(Güvenlik soruşturması için adayların Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olan adres bilgileri kullanılacaktır. Bu nedenle adayların halen ikamet ettiği güncel adres bilgileri, il/ilçe nüfus müdürlüklerince kullanılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olması gerekir.),

     k. Verilen ceza, ertelense, seçenek yaptırımlara çevrilse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilse veya affa uğrasa dahi; Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabii mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları ile askerlik hizmeti sırasında firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı yahut 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan mahküm olmamak,

     l. Taksirli suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adli veya askeri mahkemeler tarafından otuz (30) günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahküm olmamak,

     m. Taksirli suçlar nedeniyle altı (6) ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahküm olmamak,

     n. Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine gölge düşürmemiş, askerliğin şeref ve haysiyeti ile bağdaşmayacak eylemlerde bulunmamış, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi, yıkıcı ve bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş olmak,

     o. Vücut yapısı düzgün, her bakımdan sağlam ve fiziki görünüşü kusursuz olmak (Göğüs kafesi ve omurgasında şekil bozukluğu bulunmamak, düz taban olmamak, vücudunun daimi açık yerlerinde, kol, ön kol ve el bölgesinde, baş-boyun bölgesinde, diz altında dövme bulunmamak, vücudunun herhangi bir yerinde kendine zarar verme işareti olan jilet, sigara yanığı izleri bulunmamak.)

     ö. Dilinde pelteklik, tutukluk ve kekemelik gibi konuşma özrü bulunmamak,

     p. Tablo-6 ve 7'de kontenjanları belirtilen branşlara ilişkin olarak karşılarında belirtilen niteliklerden en az birine sahip olmak.

     r. Her branşa ait kontenjan miktarının 5 katı aday, seçme sınavlarına 4'üncü maddede belirtilen kriterler doğrultusunda çağrılacaktır.

     ÖNEMLİ UYARI: HER NE SEBEPLE OLURSA OLSUN, SÖZLEŞMESİ FESHEDİLEREK TSK, J.GN.K.LIĞI VE SAHİL GÜVENLİK K.LIĞI İLE İLİŞİĞİ KESİLEN UZMAN ERBAŞLAR TEKRAR UZMAN ERBAŞ OLARAK GÖREVLENDİRİLMEZLER.

     4. BAŞVURU YAPAN ADAYLARIN SINAVLARA ÇAĞIRILMA ESASLARI:

     a. Her eğitim seviyesinde başvuru yapılabilmesi maksadıyla Tablo-6 ve 7'de, alt branşlara ait öğrenim seviyesi kontenjanları belirtilmiş olup, bu kontenjanlar doğrultusunda adaylar müracaat edebileceklerdir.

     b. Belirtilen kontenjanlardan üst öğrenime ait kontenjanın doldurulamaması durumunda boş kalan kontenjan miktarı sırasıyla bir alt öğrenim seviyesindeki [(Lisans, Ön Lisans, Ortaöğretim (Lise), İlköğretim (Ortaokul)] kontenjana, alt öğrenim seviyesindeki kontenjanının doldurulamaması durumunda boş kalan kontenjan ise sırasıyla bir üstteki (Lise, Ön Lisans ve Lisans öğrenim seviyelerine aktarılacaktır.) kontenjana aktarılacaktır.

     c. KPSS notu ile lisans, ön lisans ve ortaöğretim (Lise) eğitim seviyelerinde başvuru yapan adaylarda KPSS notu yüksek olanlardan başlayarak sırasıyla, İlköğretim (ortaokul) seviyesinde başvuru yapan adaylarda ise yaşı küçük olan adaylara öncelik verilecektir.

     ç. Yaşı küçük aday sıralamasında ilköğretim (ortaokul) mezunları için zorunlu olarak istenen belgelere [(Milli Eğitim Bakanlığı onaylı (MEB onaylı olmayan sertifika ve belgeler geçersiz sayılacaktır.) Ustalık, Kalfalık, Çıraklık, İş Yeri Açma Belgesi)] sahip olmayan adaylar kontenjana dahil edilmeyecek ve sınavlara çağrılmayacaktır.

     d. Adaylar kendi mezun olduğu bölümün/alanın Tablo-6'daki bölümlerinden birine denk olduğunu iddia ediyorsa ilgili kurumdan (lise alanları için MEB veya ön lisans ve Lisans bölümleri için ise YÖK'ten) aldığı denklik belgesini hem ön başvuru esnasında www.jandarma.gov.tr internet adresindeki personel temin sistemine yükleyecek, aynı zamanda seçme sınavlarına gelirken de yanında getirecektir.

     e. Denklik belgesinin sistemden yüklenmesi adayın başvurusunu geçerli hale getirmeyecektir. Denklik belgesinin kontrolü seçme sınavları aşamasında yapılacaktır. Denklik belgesinin aslını seçme sınavlarına gelirken getirmeyen adaylar sınavlara alınmayacaktır.

     5. BAŞVURUNUN YAPILMASI:

     a. Başvurular sadece https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinden ''Personel / öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yapılacaktır. İnternet ortamı dışında posta yoluyla veya şahsen yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.

     b. Adayların başvuru kılavuzunun tamamını okuduktan sonra başvurusunu yapması kendi yararlarına olacaktır. Kılavuzu okumamaktan kaynaklanan mağduriyet adayın kendisine aittir.

     c. Başvurular; 21 Ocak 2021 günü başlayıp, 31 Ocak 2021 günü saat 23.59'da sona erecektir.

     ç. Başvurular Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemine e-Devlet kapısı üzerinden yapılacaktır. e-Devlet sistemine e-devlet şifresi, mobil imza, e-imza, T.C. kimlik kartı veya internet bankacılığı seçeneklerinden birisi ile giriş yapılacaktır.

     d. Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemi'ne giriş yapıldıktan sonra adaylar tarafından başvuru yapılabilmesi için, sayfanın sol tarafındaki menü içeriğinde bulunan "Profil Bilgileri" bölümünden;

     (1) Kimlik bilgilerinin güncellenmesi, (Sadece MERNİS'ten güncelleme yapılabilecektir.)

     (2) Fotoğraf yüklenmesi, (Fotoğraf vesikalık olacaktır)

     (3) Adres bilgisinin ve iletişim bilgilerinin girilmesi, (Adres bilgisi MERNİS'ten çekilerek veya elle girilerek yapılacaktır.Güvenlik soruşturması ve Arşiv Araştırması işlemlerinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla adres bilgilerinin doğru girilmesi ve değiştirilmemesi gerekmektedir. SMS ile duyuru yapılabilmesi için en az bir cep telefonu numarası girilmesi zorunludur. Başvuruda beyan edilen cep telefonu numarası değiştirilmeyecektir. Numara değişiklik talepleri dikkate alınmayacaktır.)

     e. Eğitim bilgilerinin yüklenmesi, [(Eğitim bilgileri "MEB'ten Al", "YÖK'ten Al" veya "Belgeye Dayalı" şeklinde girilecektir. Adaylar diplomasını YÖK onaylı, denklik belgesi olan adaylar ise denklik belgesini (Taranmış olarak veya resim olarak) sisteme yükleyecektir.)]
     (Personel teminine ilişkin olarak Tablo-6'da belirtilen lisans, ön lisans bölümlerinden ve lise alanlarından birisine kendi mezun olduğu bölüm/alanın ilgili kurumdan alınmış denklikleri varsa eğitim bilgileri girişinde "bölüm adı" kısmına Tablo-6'da yazılan bölümü seçerek "Belgeye dayalı" olarak denklik belgesini yükleyecektir.)


     f. KPSS notu "KPSS Sınav Bilgilerim" bölümünde "Yıl Seçiniz" kısmından adayların "2019-2020" yıllarına ait puan/puanları seçilerek "ÖSYM'den Sorgula" butonuna basılarak yüklenecektir. Adayın belirtilen yıllara ait almış olduğu tüm sınav notları sisteme yüklenecektir.

     g. Askerlik durumunun beyan edilmesi, (Sözleşmeli erbaş ve er olarak halen görev yapanların, üç yılını doldurmuş ve müteakip dönem için sözleşme imzalamış olması gerekmektedir. Adaylar gelirken ilk sözleşme tarihi, sözleşme bitiş tarihi ve yeni sözleşme tarihini gösterir belgeyi yanında getireceklerdir.)

     ğ. Boy-kilo bilgisinin beyan edilmesi, (Boy en az 1.64 cm ve en fazla 2.10 cm olmak koşuluyla, kilosu Tablo-1'de belirtilen kilo aralığında olmak zorundadır.)

     h. Adaylar tarafından "Diğer Bilgi/Belgelerim" kısmından "belgeye dayalı" olarak Tablo-6'da karşılarında belirtilen niteliklere dair (Ustalık, Kalfalık, Çıraklık, İş Yeri Açma Belgesi) gerekli belgenin yüklenmesi işlemlerinin yapılması zorunludur. (MEB onayı olmayan sertifika ve belgeler geçersiz sayılacaktır.)

     ı. Profil bilgilerim kısmındaki bilgi girişleri tamamlandıktan sonra ''Başvurularım'' kısmından ''Başvuru Sürecindekiler'' kısmı seçilerek ''2021 Yılı Jandarma Genel Komutanlığı Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini'' ''Başvuru Yap'' butonuna basılarak başvuru süreci başlatılacaktır.

     i. ''Başvuru Yap'' butonuna basıldıktan sonra başvuru şartları bilgilendirme ekranı çıkacak ve adaylar tarafından bu ekranda çıkan bilgilerin tamamı okunduktan sonra sol alt köşede yer alan ''Okudum ve onaylıyorum'' kutucuğu işaretlenerek ''Başvuruyu Tamamla'' butonuna basılarak, ''Okudum ve onaylıyorum'' kutucuğunun işaretlenmesi ile adaylar bu ekranda yazılı olan tüm sınav şartlarını taşıdıklarını kabul etmiş olacaktır.

     j. ''Devam Et'' butonuna basıldıktan sonra branş seçimi ekranı gelecek ve adaylar tarafından durumlarına uygun olarak ''2021 Yılı Jandarma Genel Komutanlığı Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini " başvurusunda TEK BRANŞ tercih edilecek ve ''Başvuruyu Tamamla'' butonuna basılarak başvuru tamamlanacaktır.

     Ancak, internet üzerinden başvuruda bulunmak, adaylara sınava katılma hakkı vermez. Başvuru yapan adayların başvuru yaptığı branşa ilişkin kontenjanın 5 katı aday kılavuzda belirtilen kriterlere göre sınava çağrılacaktır.

     k. "Başvuruyu Tamamla" butonuna basıldıktan sonra ekrana "Aday Bilgi Formu" gelecektir. Aday tarafından formdaki bilgiler kontrol edilerek "PDF" olarak indirilecek ve iki suret çıktısı alınarak kendisi tarafından imzalanacaktır. SINAV ÇAĞRISI YAPILAN ADAYLAR TARAFINDAN BU FORM İMZALI VE İKİ NÜSHA OLARAK SINAVA GETİRİLECEKTİR. Bu belge adaylar seçme sınavlarına geldiklerinde giriş kapısında kontrol edilecektir.

     l. Başvurunun tamamlanması ile tüm profil bilgileri başvuru bilgileri olarak sistem tarafından saklanacak ve adayların başvuruları bu bilgiler üzerinden yapılacaktır. Başvuru sonrasında yapılacak değişiklikler bu başvuru bilgisini değiştirmeyecektir. Bu sebeple profil bilgilerinin değiştirilmesi veya güncellenmesi durumunda; ''Başvuru Sürecindekiler'' kısmından mevcut başvurunun silinerek başvurunun tekrar yapılması gerekmektedir. Başvurunun güncellenmemesi durumunda profil bilgileri değiştirilmesi veya güncellenmesi yapılmasına rağmen başvuru bilgileri değişmeyecek ve adayın başvurusu eski bilgiler üzerinden yapılacaktır.

     m. Sistem tarafından başvuru işlemleri sırasında adayların profil bilgileri ile başvuru şartları karşılaştırılmakta ve sadece şartları uyan adaylar başvuru işlemlerini tamamlayabilmektedir. Bu sebeple adayların başvurularını doğru ve sorunsuz yapabilmeleri için ekranlarda yazılı olan ve işlemler sırasında ekrana gelen uyarı ve hata mesajlarını çok dikkatli okumaları, talimatlara uymaları önem arz etmektedir.

     n. Sisteme girilen tüm bilgi/belgelerin doğruluğundan ve sonrasında doğabilecek hukuki sorumluluklardan aday sorumludur. Girilen bilgi/belgelerin kılavuzda yer alan başvuru şartlarına uygun olmadığının tespit edilmesi durumunda temin sürecinin hangi aşamasında olursa olsun aday elenmiş kabul edilecek ve uzman erbaş olarak ataması yapılmış olsa dahi adayın işlemleri iptal edilecektir.

     o. Temin edilecek branşlar için genel ve özel şartları taşıyan adaylara https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresi üzerinden "Seçme Sınavlarına Çağrılma" duyurusu, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemi "Sonuç Bilgileri" kısmı altında "Sonuçlarım" kısmından yapılacaktır. Adaylar başvuruların bitiminden sonra bu internet adresini takip edecektir.

     6. SINAV ÜCRETİNİN YATIRILMASI :

     a. Başvurusu kabul edilerek sınavlara katılmaya hak kazanan/çağırılan adaylar ile ilgili olarak;

    (1) Adaylardan 50 Türk lirası sınav ücreti alınacaktır. (Sınav ücretinin hangi hesap numarasına ne şekilde yatırılacağı başvuru sonuçları ile birlikte adaylara bildirilecektir.)

    (2) Sınav ücretini yatırmayan adayların başvuruları geçersiz sayılacaktır.

    (3) Sınav aşamalarından önce belgelerin kontrol edilmesi işlemi esnasında sınav ücretini yatırdığına dair (T.C. Kimlik numarası, adı, soyadı ve sınav adı bilgisinin yer aldığı) dekont beyan edilecek olup;

    (a) Sınava girmeyen, giremeyen, sınava alınmayan, sınavdan çıkarılan, sınavı geçersiz sayılan,

    (b) Sınav aşamalarının herhangi birinde başarısız olan,

    (c) Sağlık raporu ve güvenlik soruşturması/arşiv araştırması aşamalarının herhangi biri olumsuz sonuçlanan,

    (ç) Sınav ücretini kendi adına yatırmayan adayların, sınav ücretleri iade edilmeyecektir.

     b. Sınav ücretlerinin yatırılması ve sonrasında sınav takvimi ve diğer duyurular https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresi Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Personel Temin Sistemi ''Sonuç Bilgileri'' bölümü altında ''Sonuçlarım'' kısmında yapılacaktır. Adaylar temin takvimine göre duyuruları takip etmekle sorumludur. Adayların adreslerine herhangi bir tebligat gönderilmeyecektir. Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Personel Temin Sisteminde yapılacak duyurular ile SMS bildirileri resmi tebligat niteliği taşımaktadır.

     NOT: Şehit ve vazife malullerinin eş ve çocuklarından başvuru yapacak adaylar sınav ücreti yatırmayacaktır. Başvuru sırasında ''Diğer Bilgi/Belgelerim'' bölümünde yer alan onaylı "Şehit Gazi Yakınlık Belgesi"ni (taranmış olarak veya resim olarak) sisteme yükleyecektir. (Verilen şehitlik veya vazife malullüğü belgesinin Kurum veya Valilik onaylı veya Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından verilen belge, Emniyet Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve TSK personeli şehit veya vazife malullerinin eş veya çocukları ile 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu 21/j maddesi kapsamında olanlar) Adaylar sınava gelirken belgenin aslını yanında getirecektir.

     7. UZMAN ERBAŞ ADAYLARININ SEÇME SINAVLARINA GELİRKEN GETİRECEĞİ BELGELER:

     a. Adaylar seçme sınavlarına gelirken, Tablo-8'de örneği bulunan bir adet yarım kapaklı karton (Plastik dosya getirilmeyecektir.) dosyanın içinde takılı olarak aşağıdaki belgeleri sırasına göre dizmek suretiyle ve dosyanın ön yüzüne kurşun kalem ile T.C. Kimlik Numarası, Adı ve Soyadı yazılmış olarak getirecektir.

     b. Adaylar sınava gelirken yanlarında;

     (1) Başvuru Belgesi: İnternetten (https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris) yapılan başvuruya ait "Aday Bilgi Formu"nun bilgisayar çıktısı,

     (2) Nüfus Cüzdanı: Aslı (Yeni çipli kimlik kartı),

     (3) Nitelik Belgesi: Halen silahaltında bulunan adaylar için (Sözleşmeli erbaş ve er olarak görev yapanlardan müracaat edenler dahil) Tablo-2'de belirtilen esaslara göre tanzim edilen nitelik belgesi, [(Nitelik belgesine adayın kuvveti, sınıfı ve branşı ile muhtemel terhis tarihi de yazılacak, açık olarak getirilen nitelik belgeleri kabul edilmeyecektir. Seçim aşaması sınav tarihleri, dağıtım iznine denk gelen adaylar, nitelik belgelerini acemi eğitimi gördükleri eğitim birliğinden alacaklardır. Aday bir (1) suret nitelik belgesini kapalı, mühürlü zarf içerisinde getirecektir). Nitelik belgesine iyi, orta, zayıf gibi değerlendirme kriteri yazılmayacak, sadece rakamla notlar yazılacaktır.)] (Nitelik belgesini yanında getirmeyen sözleşmeli erbaş ve erler ile silahaltında bulunan erbaş ve erler sınava kabul edilmeyecektir).

     (4) Denklik Belgesi: Lise öğrenimlerini yurt dışında bitirenler için Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından onaylanmış denklik belgesinin aslı ve sureti, Lisans ve Önlisans için YÖK onaylı denklik belgesinin aslı ve sureti.

     (5) Öğrenim Durum Belgesi (Diploma), (E-Devlet çıktısı ya da onaylı sureti)

     (6) Askerlik hizmetini bitirenler için Terhis Belgesi, (Aslı veya E-devlet çıktısı)

     (7) Adaylar barfiks, mekik, uzun atlama ve 400 metre spor testlerine katılacaklarından; herhangi bir sağlık kuruluşundan alacakları tek hekim imzalı,''Spor yapmasında sakınca yoktur. (Durum bildirir hekim raporu)'' ibareli rapor (Son bir hafta içerisinde alınmış olan),

     (8) Fiziki yeterlilik sınavları esnasında yaşanabilecek sağlık problemleri ile ilgili sorumluluk adaya ait olup, adaylar Tablo 5'deki muvafakat yazısı örneğini imzalayacak ve sınava gelirken getireceklerdir.

     (9) Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç (3) yıl görev süresini tamamlamış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve 01 Ocak 2021 tarihi itibarıyla yirmi dokuz (29) yaşını bitirmemiş olanlardan birliklerinden alacakları ilk sözleşme belgeleri ile birlikte sınava çağrıldığı gün hala görevde olduğunu gösteren onaylı belgenin aslı ve fotokopisi, (Bu belge Personel Temin Sistemine de yüklenecektir.) İlk sözleşme başlangıç tarihini gösterir belgeyi getirmeyenler sınava kabul edilmeyecektir.

     (10) Askerlik hizmetini yapmayanlar için, örneği Tablo-5'de bulunan "Muvafakat Yazısı Örneği"ni (İmzalı olacak ve belge incelemesindeki görevli personele teslim edilecektir) getirecektir.

     (11) Sürücü belgesi, spor dalında sertifika, yabancı dil sertifikası vb. belgelere sahip olan adaylar, ayrıca bu belgeleri de sınava gelirken yanlarında getireceklerdir.

     (12) Hangi branşa dair tercih yapılmışsa onunla ilgili istenen tüm belgelerin aslı ve ilgili kurum veya noter onaylı fotokopisini getirecektir. Eksik/hatalı belge getirenlerin adaylıkları sonlandırılacaktır.

     (13) Belge incelemesi ve sınav sonucunda 2, 4, 5, 6 ve 11 numaralı belgeler adaya iade edilecektir.

     8. UYGULANACAK SINAVLAR:

     a. Başvuruları uygun görülen adayların seçme sınavlarının ne zaman, nerede ve ne şekilde icra edileceği, başvurusu kabul edilerek kontenjana girmeye ve sınav ücretini yatırmalarına müteakip ayrıca bildirilecektir. Adaylar sınavlara gelirken yanlarında; cep telefonu, hesap makinesi, çağrı cihazı, fotoğraf makinesi ve benzeri eşyalar getirmeyecektir. Sınavlar beş aşamada icra edilecektir. Her bir aşamada başarılı olan adaylar bir sonraki aşamaya geçebilecektir.

     (1) Ön sağlık muayenesi;

     (a) Adayların Tablo-1'de belirtilen boy ve kilo standartları ile adayların genel fiziki kusurlarının olup olmadığı kontrol edilecektir. İlgili şartları taşımayanlar müteakip aşamalara alınmayacaktır.

     (b) Adaylar, giriş koşullarında belirtildiği şekilde; genel vücut yapısı, ağız, çene ve diş yapısının düzgün olması, frengi, kellik, yüzünde fazla miktarda çiçek bozukluğu, çıban, yara ve yanık izleri, vücudunda dövme, dilinde pelteklik, tutukluk, kekemelik ayağında düz tabanlık ve gözünde şaşılık, renk körlüğü vb. sağlık kusurlarının bulunmaması yönünden muayeneye tabi tutalacaktır.

     (2) Yazılı sınav;

     (a) İlköğretim (ortaokul) mezunu adaylara yazılı sınav uygulaması yapılacaktır. Sözel (Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi vb.) ve sayısal (Matematik, Genel Yetenek vb.) konulardan yapılacak olan sınav (20) puan üzerinden değerlendirilecek ve adayların en az (10) puan alması gerekmektedir.

     (b) Lisans, önlisans ve lise mezunu adaylara yazılı sınav yapılmayacak olup, yazılı sınav notu olarak KPSS puanının %20'si alınacaktır.

     (3) Fiziki Yeterlilik Sınavı (FYS) (spor testi);

     (a) Adaylara uygulanacak FYS konuları ve baraj değerleri Tablo-3'te belirtilmiştir. Belirtilen FYS barajlarını geçen adaylar mülakat ve uygulama sınavına katılmaya hak kazanacaktır.

     (b) Adaylar yanlarında eşofman, şort ve spor ayakkabısı getirecektir.

     (c) Fiziki Yeterlilik Sınavına katılacak adaylar, herhangi bir sağlık kuruluşundan alacakları en az bir hekim imzalı "Adayın spor yapmasında sakınca yoktur." ibareli durum bildirir hekim raporu getirecektir (Son bir hafta içerisinde alınmış olan),

     (ç) Fiziki Yeterlilik Sınavının yapılacağı günde sağlık durumu itibariyle testlere katılamayacak durumda (Devlet hastanelerinden alınan en az üç hekim imzalı raporla) olan adaylar dilekçe ve raporları ile önceden müracaat etmeleri durumunda sınav takvimi içerisindeki başka bir günde sınava alınıp alınmayacakları hususu değerlendirilecektir.

     (4) Uygulamalı Meslek Bilgisi Sınavı;

     (a) Uygulama sınavı gerektiren branşlara müracaat eden adaylar hangi branşa müracaat etmişse o branşta uygulamalı meslek sınavına tabi tutulacaktır. Uygulamalı meslek sınavı 30 puan üzerinden değerlendirilecek, adayın başarılı olabilmesi için 15 ve üzerinde puan alması gerekmektedir (Uygulama sınavından 15 puanın altında not alanlar mülakat sınavına alınmayacaktır).

     (b) Adayların uygulamalı ve yazılı sınavdan başarılı sayılabilmesi için; Lisans, Önlisans ve Lise mezunları için KPSS notunun %20'si, İlköğretim (Ortaokul) mezunları için ise yazılı sınav notunun Uygulamalı Meslek Bilgisi sınav notu ile toplanması sonucunda elde edilen puanın, 25 puan ve üzerinde olması gereklidir.

     (5) Mülakat Sınavı;

     (a) Yazılı, Ön Sağlık Muayene, FYS (Spor) ve uygulamalı meslek bilgisi sınavlarında başarılı olan adaylar, mülakat sınavına alınacaktır.

     (b) Mülakatta; adayın konuşma yeteneği, ses tonu, heyecan durumu, çok yönlü düşünme, davranışlardaki denge, kendine güven gibi hususlar gözlenerek elde edilen bilgiler Mülakat Komisyonunca değerlendirilecektir. Sınav mülakat komisyonu ile aday arasında yüz yüze, sözlü iletişim şeklinde, soru-cevap yöntemi uygulanarak gerçekleştirilir.

     (6) Sınavlara İtiraz; Belge İnceleme, Ön Sağlık ve Fiziki Yeterlilik sınavında elenen ve başarısız olan adayların sınav komisyonlarına itiraz hakkı bulunmaktadır. İtirazlar aynı gün komisyonlarca neticendirilir ve bu karar kesindir. Mevzuat hükümleri gereğince yazılı sınav ve mülakat sınavlarına itiraz edilemez.

     (7) Değerlendirme İşlemleri;

     (a) Mesleki Nitelikli Branşlar için;

     (1) Lisans, Önlisans ve Lise mezunu adayların değerlendirilmesi KPSS puanının %20'si+Uygulama Sınav Notu+ FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notu,

     (2) İlköğretim (Ortaokul) mezunu adayların değerlendirilmesi ise Yazılı Sınav Notu+Uygulama Sınav Notu+FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notunun alınması şeklinde değerlendirilecektir.

     (b) Diğer branşlar için; KPSS notunun %50'si+ FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notunun alınması şeklinde değerlendirilecektir.

     b. Belge İnceleme, Ön sağlık muayenesi, Yazılı sınav, Fiziki Yeterlilik Sınavı (spor testi), Uygulamalı Meslek Bilgisi Sınavı ve Mülakat Sınavı aşamalarında başarılı olarak kontenjana giren adaylardan, yaptırılacak güvenlik soruşturmaları olumlu olanlar ile uygun sağlık raporu alanların atamaları yapılacak ve atama duyurusu www.jandarma.gov.tr internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanacaktır.

     c. Sınavı kazanan adaylara, posta yoluyla yazılı herhangi bir belge veya davet yazısı gönderilmeyecek, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanan duyuru tebliğ niteliğinde olacaktır. Bu açıdan internet sitesinin takip edilmesi, başvuru sırasında belirtilen cep telefonlarının açık olması ve telefon numarasının değiştirilmemesi önem arz etmektedir. Bu hususta dilekçe ile sonradan yapılan müracaatlara işlem yapılmayacaktır.

     9. BİRLİK KOMUTANLIKLARI TARAFINDAN YAPILACAK İŞLEMLER (SADECE SİLAHALTINDA OLANLAR VE SÖZLEŞMELİ ERBAŞ VE ERLER İÇİN):

     a. Halen silahaltında bulunan ve sınava girecek adaylara (sözleşmeli erbaş ve erler dahil) ilişkin olarak; Tablo-2'de örneği bulunan nitelik belgesi doldurulacak, varsa mahkeme evrakları ile birlikte mühürlü zarf içerisine konulmuş bir şekilde adaylara teslim edilecek ve adaylar seçme sınavlarına gelirken bu dosyayı yanlarında getirecektir. Ayrıca adaylara zarfı açmaması gerektiği ve seçme sınavlarına gelirken bu zarfı getirmesi hususu tebliğ edilecektir.

     b. Nitelik belgesi seksen (80) puanın altında olan adaylara nitelik belgesi tebliğ edilecek, düzenlenen tebliğ ve nitelik belgesi şahsi dosyasına konulacaktır. Bu adaylara ilişkin işlemler yapılmayarak adaylar sınavlara gönderilmeyecektir. Sınavlara sadece nitelik puanı seksenin (80) üzerinde olan adaylar gönderilecektir. Nitelik belgesine iyi, orta, zayıf gibi değerlendirme kriteri yazılmayacak, sadece rakamla notlar yazılacaktır.

     c. Haklarında adli ve/veya askeri mahkemelerde (disiplin mahkemesi dahil) işlem yapılanlara ait belgeler, varsa RDM sürecine ait tespitler ile arşiv araştırma sonucu da bu zarfın içerisine konulacaktır.

     ç. Sınav tarihleri dağıtım iznine denk gelen adaylar için nitelik belgesi, acemi eğitimi gördükleri eğitim birliği tarafından doldurulacaktır.

     d. Silah altındaki adaylara seçme sınavları ve sağlık raporu işlemleri süresince izin verilmesi hususunda kolaylık sağlanması önem arz etmektedir.

     e. 2803 Sayılı J. Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanununun Ek-13'üncü maddesinde (Muvazzaf askerlik yükümlülüğüne başlamadan Jandarma Genel Komutanlığında uzman erbaşlığa kabul edilenler ile beş yıllık sözleşme yapılır ve her türlü askerlik işlemleri ertelenir.) hükmü bulunduğundan, kazanan adaylar için geçici terhis belgesi düzenlenecektir.

     f. Sözleşmeli erbaş ve erlerden uzman erbaşlığa geçenlerin sözleşmeleri kendiliğinden son bulur. Uzman erbaş olarak atananlar atandığı eğitim birliğine doğrudan katılmak zorundadır.

     10. SAĞLIK RAPORU VE GÜVENLİK SORUŞTURMASI İŞLEMLERİ İLE İLGİLİ HUSUSLAR:

     a. Seçme sınavlarını başarılı olan adaylar, sevk edildikleri hastanelerden TSK, J.Gn.K.lığı ve Shl.Güv.K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine uygun olarak (Yönetmeliğin 23'üncü maddesi kapsamında ve EK-D çizelgede belirtilen esaslar çerçevesinde) (Komando Sağlık Yeteneklerini Sağlayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR" kayıtlı sağlık raporu alacaktır. [(Ek:Resmi Gazete-15/4/2020-31100-Cumhurbaşkanlığı Kararı-2413/4 ve 5'nci maddeler) (Uzman Erbaş Olamaz/Komando Olamaz kararlı Sağlık Kurulu Raporları kabul edilmeyecektir.)]

     Sağlık raporu için adaylar yapılacak sınav sonuç duyurusunu müteakip, ASIL ve YEDEK olarak kazanan adaylar ikamet ettikleri yerdeki İl J.K.lıklarına müracaat ederek alacakları sevk belgeleri ile birlikte (3) iş günü içerisinde Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş hastanelere [(Komando Sağlık Yeteneklerini Sağlayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR "] kararlı sağlık kurulu raporu almak üzere başvuracaktır.

     b. Sevk belgelerinin geçerlilik süresi (3 iş günü) içerisinde hastaneye başvurmayan ve sevk belgesini herhangi bir aşamada kaybeden, yırtan ve kullanılamaz hale getiren adaylara yeni sevk belgesi verilmeyecektir. (İlk verilen sevk belgesinden sonra herhangi bir kuruma, silah altında olan adayların birliklerinden almış oldukları sevk belgeleri de dahil olmak üzere alınan sevk belgeleri geçersiz sayılacaktır.)

     c. Sağlık kurulu raporu "Olumsuz" olan adayların, sağlık kurulu işlemlerine itiraz etme hakkı bulunmaktadır. İtiraz işlemleri için, adayın "Olumsuz" olarak aldığı sağlık raporu ile (3) iş günü içerisinde İl Sağlık Müdürlüğüne başvuru yapması gerekmektedir.

     ç. Hastane tarafından verilecek olan raporda bulunan karar hanesi ve bilgilerinizi kontrol etmeniz gerekmektedir. Hatalı karar verilen, karar hanesi elle yazılan adaylar sağlık raporlarını ilgili hastanelere müracat ederek düzelttirmekten sorumludurlar. (Aksi halde rapor geçersiz sayılacaktır.)

     d. İtiraz sonucu İl Sağlık Müdürlüğünce sevk edildiği hastane tarafından "Olumlu" sağlık raporu alan adaylar, 3'üncü bir hastaneye (yani hakem hastanesine) sevkini yaptırmak üzere yine üç iş günü içerisinde İl Sağlık Müdürlüğüne tekrar başvuracaktır. Hakem hastane tarafından da "Olumlu Rapor" alınması durumunda sırayla;
     İlk hastaneden alınan "Olumsuz Rapor", itiraz muayenesinde (ikinci hastane) alınan "Olumlu Rapor" ile hakem hastaneden alınan "Olumlu Rapor" olmak üzere toplam üç raporun JSGA Bşk.lığı Personel Temin Merkez Komutanlığına ulaştırılması gerekmektedir.

     Hastaneler tarafından sağlık kurulu raporlarının uygun/hatasız şekilde düzenlenmemesinden, Personel Temin Merkezi Komutanlığına zamanında ulaştırılmamasından ve posta kanalıyla gönderimlerde gecikmelerden Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi sorumlu olmayacaktır.

     e. Adayın hastaneye sevk tarihinden itibaren sağlık raporu işlemleri en geç 45 gün içinde tamamlanacaktır.

     f. Sağlık raporlarının bir (1) nüshası, ilgili hastane tarafından JSGA Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığı Beytepe/Çankaya/ANKARA adresine gönderilecektir.

     g. Adayların hastanelerden aldığı ön rapor ile işlem tesis edilemeyeceğinden, ön sağlık raporları JSGA Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığına gönderilmeyecektir. Adaylar, kati sağlık raporlarının onaylı suretlerini zaman geçirmeksizin posta veya kargo ile JSGA Bşk.lığı Per.Tem.Mrk.K.lığı Beytepe/Çankaya/ANKARA adresine ulaştıracaktır. Olumsuz sağlık raporu olan adaylar da aynı şekilde hareket edecektir. Hastaneler tarafından gönderilen ya da aday tarafından ulaştırılan kati sağlık raporlarına göre işlem yapılacaktır.

     ğ. Adayın sağlık durumu ve sağlık raporuyla ilgili herhangi bir tereddüt oluştuğunda, ataması yapılmış olsa dahi idare tarafından gerekli görülmesi halinde tekrar sağlık kurulu raporu almaya gönderilebilir, olumsuzluk olması durumunda ise adaylığı iptal edilecektir.

     h. Sağlık raporlarının alınması, Personel Temin Merkez Komutanlığına ulaştırılması aşamalarında meydana gelebilecek aksaklıkların takibi ve sorunun ilgili hastaneye başvurarak giderilmesi adayın kendi sorumluluğundadır.

      (ÖNEMLİ UYARI: İLK RAPORU OLUMSUZ OLAN ADAYLARIN, İTİRAZ ETMELERİ DURUMUNDA İKİ FARKLI HASTANEDEN ALACAKLARI OLUMLU RAPOR İLE BİRLİKTE, İLK ALDIKLARI OLUMSUZ RAPORU DA AYNI ZARFA KOYARAK TOPLAM ÜÇ RAPORU PERSONEL TEMİN MERKEZ KOMUTANLIĞINA ULAŞTIRMASI GEREKMEKTEDİR.)

      ı. Sevk edildikleri ilk sağlık kuruluşundan olumsuz sağlık kurulu raporu alan adayların İTİRAZ ve HAKEM hastane süreci yukarıda açıklanmıştır. İtiraz süresi geçen ve herhangi bir şekilde İl Sağlık Müdürlüğünden itiraz süresi dışında tekrar sevk alan adayların raporları kabul edilmeyecektir.
i. Sınavların tüm aşamalarında başarılı olan adaylar hakkında yürürlükte olan ilgili mevzuat esaslarına göre güvenlik soruşturması yaptırılacaktır.

     11. KAYIT KABUL İŞLEMLERİ:

     a. Sonuçlar, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından duyurulacaktır. Başarılı olan adayların hangi işlemleri yapması gerektiği ve izleyecekleri yol bu duyuruda ayrıntılı olarak yer alacaktır.

     b. Başarılı olan adaylara, posta yoluyla yazılı herhangi bir belge veya davet yazısı gönderilmeyecek, internetten yayımlanan duyuru tebliğ niteliğinde olacaktır. Bu açıdan internet sitesinin takip edilmesi, başvuru sırasında belirtilen cep telefonlarının açık olması ve telefon numaralarının değiştirilmemesi önem arz etmektedir.

     c. Tüm seçme sınav aşamalarında başarılı olsa dahi, kayıt kabul işlemleri sırasında herhangi bir giriş koşulunu taşımadığı tespit edilen veya eksik belge getiren adayların işlemleri iptal edilecek ve kayıt kabul işlemleri yapılmayacaktır.

     ç. Uzman erbaş olarak göreve başlamış olup da daha sonra giriş koşullarında belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılanlar hakkında, Uzman Erbaş Yönetmeliği 13/ğ maddesine göre fesih işlemi yapılacaktır.

     12. ATAMA İŞLEMLERİ:

     Adayların atanması için uygun sağlık raporunun Personel Temin Merkezine ulaşması ve güvenlik soruşturmasının "Olumlu" olarak sonuçlanması gerekmektedir. Bu süreç 4-5 ay gibi bir zaman dilimini kapsarken bazı adaylar için bu süre 8-9 ayı da aşabilmektedir.

     Bu sebeple, sınavlardan sonra sağlık raporu ve güvenlik soruşturması olumlu olan adayların isim listesi, eğitim birliklerine atamalarının yapılması maksadıyla Jandarma Genel Komutanlığına gönderilmektedir.

     Eğitim birliklerinin kapasitesi ve eğitim süresi de göz önünde bulundurulduğunda tüm adayların aynı anda atanması mümkün olmamaktadır. İşlemlerin (sağlık raporu ve güvenlik soruşturması) bitiş sırasına göre listeler oluşturulmaktadır. Bu durum, aynı dönem sınava giren adaylardan bazılarının farklı zamanlarda eğitim birliklerine sevk edilmesine yol açmaktadır.

     Adaylar mağduriyet yaşamamak için atama işlemi tamamlanıp eğitim birliğine katılıncaya kadar sisteme girdikleri cep telefon numaralarında kesinlikle değişiklik yapmayacak ve bu hususta talepte bulunmayacaktır.

     Adayların durumları internet ortamında yayımlanacağından https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından takip edilmesi önem arz etmektedir.

     Tüm seçme sınav aşamalarından başarılı olup eğitim birliğine ataması yapılan adaylardan eğitim birliğine katılıp bırakanlar ve ilişiği kesilenler ile eğitim birliğine katılmayıp, müteakip dönemlerde tekrar atama isteyenlerin dilekçesi dikkate alınmayacaktır. Adayların tek atama hakkı olduğundan tekrar atamaları yapılmayacaktır.

      Seçme sınavlarında YEDEK olarak kontenjana giren adaylara sıra gelmesi durumunda, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından duyurulacaktır. YEDEK olarak sıra gelmeyen adaylara ise ayrıca duyuru yapılmayacaktır. İnternet duyuruları dışında dilekçe ile yapılan başvurulara cevap verilmeyecektir.

     13. İLETİŞİM VE ULAŞIM BİLGİLERİ:

     a. İletişim İçin:

     Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi (JSGA) Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığı;
TEL: (0312) 464 4836
Faks: (0312) 464 4848

     Jandarma Lojistik Komutanlığı;
     Şehit Orgeneral Eşref BİTLİS Kışlası Batıkent / Yenimahalle / ANKARA
TEL: (0312) 510 5555

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...