15 Kasım 2015 Pazar

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ÜFÜRÜKÇÜLÜK (1) * RUKYE

KELİMELER ~ KAVRAMLAR
ÜFÜRÜKÇÜLÜK
RUKYE (الرقية)

     Hastalık ve kötülüklerden korunmak veya kurtulmak amacıyla dua okuyup üfleme anlamında bir terim.
     Sözlükte “yukarı çıkmak; okuyup üfleyerek tedavi etmek” mânalarındaki rukye (raky, rukıyy) kelimesi terim olarak “şifa veya korunma amacıyla Kur’an’dan bir bölümü, ilâhî isim ve sıfatları yahut bir dua-yı okuyup üflemek” anlamında masdar ve “üfürük, nazarlık, muska” anlamında isim olarak kullanılır (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “rķy” md.; Lisânü’l-Arab, “rķy” md.; Kâmus Tercümesi, “rķy”, “avz” md.leri).
     Bu duaların kâğıt üzerine yazılıp taşınan şekline muska denir. Rukye ve muskacılık Câhiliye Arapları’nda uygulanmaktaydı. Sihirbazları, tabiplerin selefleri kabul eden Araplar tıpla sihir kelimelerini birbirinin yerine kullanıyor, büyülendiğine inanılan kimseye “matbûb” diyorlardı. Bu anlam yakınlığı sebebiyle hadis kitaplarında sihir konusuna rukye, nazar ve tıp konularındaki rivayetlerle bir arada, çoğunlukla da “kitâbü’t-tıb” içinde yer verilmiştir.
     Câhiliye Arapları, gizli güçlerin etkilerini yok etmek ve nazardan korunmak amacıyla boyunlarında “nüfre, temîme, nüşre, azâim, ta‘vîz (ûze), tevele” gibi adlar taşıyan muskalar taşıyor, hastaların başını veya ağrıyan organını tutarak okuyup üfleyen kâhin ve büyücülerin onlara sıhhat verdiklerine inanıyorlardı. Câhiz, evlere musallat olan Âmir adlı cini istihdam etmek (azâim) ve dualar okuyup ipe düğüm atmak suretiyle büyü yapan rukyecilerden ve atılan düğümleri çözen okuyuculardan söz eder (Kitâbü’l-Ĥayevân, II, 186). Cevâd Ali de birçok Câhiliye şairinin rukyeden bahsettiğini ve onun etkisini onayladığını kaydeder; Araplar’ın en çok başvurdukları rukyeler arasında muhabbet ve nefret rukyeleri geldiğini bildirir (el-Mufaśśal, VI, 739-754). Kur’an’da hastaları tedavi eden okuyuculardan (el-Kıyâme 75/27) ve ipe üfleyerek düğüm atan üfürükçülerden (el-Felak 113/4) söz edilerek bu geleneğe işarette bulunulur. Çeşitli hadis rivayetlerinde İslâmî dönemde bazı müslümanların yahudilere başvurup kendilerine okumalarını istedikleri, onların da İbrânîce ve Süryânîce dualar okudukları, durumdan haberdar olan Resûl-i Ekrem’in bunu yasakladığı ve bu işleri yapanların başında Lebîd b. A‘sam’ın geldiği kaydedilir (Müslim, “Selâm”, 43). Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’inde yer alan rivayetlerden (“Selâm”, 60-64), rukyenin hükmünü öğrenmek üzere Resûlullah’a başvuran Câbir b. Abdullah’ın dayısının eskiden beri bu işi yaptığı anlaşılmaktadır.
     Kur’ân-ı Kerîm’de “okuyup üfleme” anlamında Kıyâme sûresinde (75/27) “râk” (râkī), Felak sûresinde (113/4) “neffâsât” kelimeleri geçmektedir. Birincisinde ölmek üzere olan kişinin canı boğazına geldiğinde, “Onu bu durumundan kurtaracak ve tedavi edecek biri yok mu?” diye seslenen akrabalarının tabip arama arzuları “üfleyici” (râkī) kelimesiyle ifade edilmektedir. Bu kelimeye İkrime el-Berberî “okuyup üfleyen”, Ebû Kılâbe el-Cermî, Dahhâk b. Müzâhim ve Katâde b. Diâme “tabip ve şifacı”, İbn Zeyd “tabip veya muskacı”, İbn Abbas “melek” anlamı vermiştir (Taberî, XXIX, 121; İbn Kesîr, VIII, 307). Zemahşerî ve Fahreddin er-Râzî ise “tedavi edici” ve “melek” mânalarını tercih etmişlerdir (el-Keşşâf, IV, 193; Mefâtîĥu’l-ġayb, XXX, 231). Elmalılı Muhammed Hamdi, bunun “çaresizlik durumunda son bir tedbir olarak başvurulan okuyucu” mânasına geldiğini kaydeder (Hak Dini, VIII, 5848).
     Felak sûresinde yer alan “neffâsât” “nefŝ” kökünden türemiştir. Bazı Arap dilcileri nefs kelimesinin “hem tükürüklü hem tükürüksüz okuyup üfleme” anlamında olduğunu, bazıları ise tükürüksüz üflemeye nefs, tükürüklü üflemeye “tefl” dendiğini kaydetmektedir. Kādî İyâz bir kısım din âlimlerinin sadece tükürüksüz okumayı câiz gördüklerini bildirmektedir. Ebû Ubeyd, Hz. Âişe’ye Resûlullah’ın hastalara nasıl okuduğu sorulduğunda, “Kuru üzüm yiyen biri gibi tükürüksüz üfürürdü” dediğini nakletmektedir (Nevevî, XIV, 182-183). Elmalılı ise rukyenin her iki şekilde olabileceğini, fakat büyücülerin ikinci yöntemi tercih ettiklerini söyler (Hak Dini, IX, 6382-6383). İbn Atıyye, Kuzey Afrika’da kırmızı ipe düğüm atarak deve yavrularının analarını emmesine engel olan muskacıların bulunduğunu rivayet eder (İbn Cüzey, IV, 450).
     Çeşitli âyetlerde Kur’an’ın şifa olduğu kaydedilmektedir (Yûnus 10/57; el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44). Ancak bu âyetler incelendiğinde şifanın din ve ahlâk gibi mânevî hayata yönelik hastalıklara dair olduğu anlaşılır. Ayrıca Kur’an’da kötü yaratıkların şerrinden, özellikle şeytanın, vesveseleriyle insana yaklaşmasından Allah’a sığınılması öğütlenmektedir (en-Nahl 16/98; el-Mü’minûn 23/97-98; Fussılet 41/36; el-Felâk 113/1-5; en-Nâs 114/1-6). Kur’ân-ı Kerîm’in insan sağlığına zarar veren şeyleri yasaklaması, tehlikelerden sakınmayı emretmesi, Hz. Peygamber’in sağlığın korunması için tedbir alınmasını istemesinin yanı sıra şifalı olduğu bilinen bal vb. şeylerle tedavinin önerildiği bilinmektedir. Kur’an ve Sünnet’te Allah’a sığınma, okuma ve dua etme yoluyla ruh ve beden sağlığının korunmasına yönelik bu tür tavsiye ve işaretlerin psikolojik destek niteliği taşıdığını söylemek gerekir.

     Rukye hakkında hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerin bir kısmı onun cevazına, bir kısmı da yasaklanmasına delâlet eder. Rukyenin cevazını savunan âlimler şu hadisleri delil gösterirler: Resûlullah’ın rahatsızlığı esnasında Cebrâil gelerek onu okumuş (Müslim, “Selâm”, 39-40), Resûlullah da hem kendisine hem ziyaret ettiği bazı hastalara okuyup üflemiş (Buhârî, “Tıb”, 33; Müslim, “Selâm”, 46-51; İbn Mâce, “Tıb”, 35-36), torunları Hasan ve Hüseyin için şeytandan, zehirli haşerattan, kem gözlerden korunmaları yolunda dua etmiş (Buhârî, “Enbiyâ”, 10; İbn Mâce, “Tıb”, 36; Tirmizî, “Tıb”, 18), vefat hastalığı sırasında Hz. Âişe, Resûl-i Ekrem’e okuyup üflemiş ve onun eliyle bedenini meshetmiştir (Buhârî, “Tıb”, 32, 39; Müslim, “Selâm”, 51-52). Hz. Peygamber nazara, yılan ve akrep sokmasına karşı rukye yapılmasına izin vermiş (Buhârî, “Tıb”, 17, 33, 37; Müslim, “Selâm”, 55-60; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 17-18), Câbir b. Abdullah’ın dayısının ve Avf b. Mâlik el-Eşcaî’nin müracaatları üzerine içinde şirk unsurları bulunmayan rukye metinlerine müsaade etmiş (Müslim, “Selâm”, 60-64), misafir oldukları kabilenin yılan veya akrep tarafından zehirlenmiş reisini rukye yoluyla iyileştirerek ücret aldıklarını bildiren kafilenin başkanı Ebû Saîd el-Hudrî’yi onaylamış (Müslim, “Selâm”, 65), Ümmü Seleme’nin evinde gördüğü, yüzü sararmış bir çocuğa rukye tedavisi yapılmasını istemiştir (Buhârî, “Tıb”, 54; Müslim, “Selâm”, 59).
     Rukyenin câiz olmadığını ileri sürenler ise şu rivayetlere dayanır: Hz. Peygamber, Allah’a tevekkülleri sebebiyle rukyeye ve üfürükçülüğe başvurmayanların doğrudan cennete gireceğini bildirmiş (Buhârî, “Tıb”, 17; Müslim, “Îmân”, 372), tedavi amacıyla dağlanan ve rukye yaptıran kişinin Allah’a tevekkülü terk etmiş olacağını söylemiş (Müsned, IV, 249, 251-253; Tirmizî, “Tıb”, 23), ipe üfleyerek düğüm atanın büyü yapmış, büyü yapanın ise Allah’a şirk koşmuş olacağını, muska takanın bu muskasının âhirette kendisine musallat kılınacağını belirtmiş (Nesâî, “Tahrîm”, 19), nazarlık ve “tevele”nin (kadınların, kocalarının kendilerini sevmesi için yaptırdıkları rukye), mânaları anlaşılmayan kelimelerle rukye yapmanın, nazarlık taşımanın, büyü yapmanın ve yaptırmanın şirke götüren vasıtalar olduğunu beyan etmiştir (Müsned, I, 381; İbn Mâce, “Tıb”, 39; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 17). Son hadisi rivayet eden Abdullah b. Mes‘ûd, nazardan korunmak için muska (temîme) bağlayan câriyesinin muskasını kolundan çekip koparmıştır (Fahreddin er-Râzî, XXXII, 190). Ebû Süfyân’ın Câbir’den rivayetine göre de Resûl-i Ekrem, Medine’ye hicret ettiklerinde rukye yapılmasını yasaklamış, ancak akrebin soktuğu arkadaşlarına okumak için izin isteyen Amr b. Hazm oğulları uyguladıkları işlemi kendisine arzedince izin vermiş (Müslim, “Selâm”, 63), yine bu işle uğraştığı anlaşılan Ebü’l-Lahm’ın hizmetçisi Umeyr’den nakledildiğine göre o da yaptığı işlemi Resûlullah’a arzetmiş, Resûlullah da, “Şu kısmını at, şu kısmıyla rukye yap!” demiştir (Tahâvî, IV, 327). Öte yandan Hz. Peygamber’in hastalar için şöyle dua ettiği bildirilmiştir: “Ey sıkıntıları gideren Allah, şifa ver! Ey şâfî! Senden başka şifa veren yoktur, hiçbir hastalık kalmayacak şekilde şifa ver” (Buhârî, “Tıb”, 38; İbn Mâce, “Tıb”, 36; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 17).

     Rukye ile ilgili rivayetleri nesih açısından değerlendiren Hâzimî bu nakillerde görülen farklılıkların bir kısmının Câhiliye âdeti olarak devam ettirilmek istenen ve içinde şirk unsuru bulunan, bir kısmının ise tevhid inancına aykırı düşmeyen dualarla yapılan rukyeleri konu edinmesinden kaynaklandığını söylemektedir (el-İtibâr, s. 238). Hüseyin Remzi de söz konusu rivayetleri telif yoluna giderken rukyenin şifayı okuyanda sanarak hakiki şâfî olan Allah’ı unutan için yasak, onu bir vesile sayan için câiz olduğunu kaydetmektedir (Tıbb-ı Nebevî, s. 71-72).
     Hadislerde yer alan farklı içerikli rivayetlere paralel biçimde din âlimleri de farklı değerlendirmelerde bulunmuştur. İbn Abbas, Atâ b. Ebû Rebâh, Mücâhid b. Cebr ve Ebû Kılâbe el-Cermî hastaya ve yılanın soktuğu kimseye okumak, muska yazdırıp taşımak, suya okuyup içirmek şeklinde rukye yaptırmanın mubah olduğunu ileri sürerken İkrime el-Berberî, Şa‘bî, Katâde b. Diâme, Saîd b. Cübeyr, İbrâhim en-Nehaî, Dahhâk b. Müzâhim ve Hasan-ı Basrî gibi âlimler okumanın mubah, bunun yanında üfleme, ipe düğüm atma ve elle meshetme gibi işlemlerin haram veya mekruh olduğunu söylemişlerdir (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 355-356; Elmalılı, IX, 6391).
     Öte yandan özellikle bazı Eş‘arî kelâmcıları rukyenin Allah yerine başka şeylere sığınmaya sebep teşkil ettiğini, O’nun izni olmadan hiçbir şeyin fayda veya zarar veremeyeceğini belirterek muska yahut nazarlık taşıma gibi uygulamalara karşı çıkmış, tevhide aykırı unsurlar bulundurmayan uygulamaları ise câiz görmüştür (bk. MUSKA). Câhiz bazı kelâmcıların, rukye yapan kişilerin cinleri kullanmak suretiyle evlerde yuvalanan yılanları uzaklaştırmalarının mümkün olduğunu söylediklerini, bazılarının ise kendilerine yaklaşan insanlardan kaçan hayvanlar gibi yılanların da üfürükçülerin çıkardığı sesler yüzünden deliklerinden çıkıp kaçtığını, ancak insanların onları üfürükçülerin uzaklaştırdığını zannettiğini kaydetmektedir (Kitâbü’l-Ĥayevân, II, 139; IV, 184-190; V, 397).
     Mezhep imamları şirke ve istismara götürmeyen rukyede sakınca bulunmadığını belirtmiştir (İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbü’n-nebevî, s. 133-134). Meselâ okuyup üflemeye karşı çıkmayan İmam Mâlik demir, tuz vb. ile rukye yapmayı ve Süleyman mührü şeklinde muska yazmayı reddetmiştir (Nevevî, XIV, 183). Hanefî fakihleri de şifayı Allah’ın verdiğine inanıldığı takdirde rukyede bir sakınca bulunmadığını söylemiş, ancak eşler arasında da olsa muhabbet muskası yaptırmanın haram olduğunu belirtmiştir (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 354-356). İbnü’l-Esîr ve İbn Hacer, Allah’ın kelâmı, isim veya sıfatlarıyla yapılması, Arapça olması ve faydanın Allah’tan umulması durumunda rukyenin câiz olduğunu, zararın ortadan kaldırılması veya faydanın elde edilmesini Allah yerine rukyeye isnat etmenin ise şirk sayıldığını bildirmiştir (en-Nihâye, “rky” md.; Fethu’l-bârî, X, 206). Ebû Süleyman el-Hattâbî de Resûlullah’ın göz değmesi gibi rahatsızlıklara karşı temiz kalpli ve güzel ahlâk sahibi kişilerin Kur’an okumasına müsaade ettiğini, ancak yaşadığı dönemde bu işin efsuncu ve cincilerin eline geçtiğini, dolayısıyla tesirli olmadığı gibi meşruiyetinin de kalmadığını ifade etmiştir (Tecrid Tercemesi, XII, 90).
     Konuyla ilgili rivayetleri değerlendiren Elmalılı Muhammed Hamdi, şifa bulmak veya kötülüklerden korunmak amacıyla yapılan rukyelerin câiz, bunun dışında kalanların haram olduğu kanaatine varmıştır (Hak Dini, IX, 6388). Fakihler rukye karşılığında ücret alınıp alınamayacağını da tartışmış, Tahâvî gibi ilk dönem fakihleri bunun ibadet değil tedavi olduğunu, bu sebeple ücret alınabileceğini söylemiştir (İbn Âbidîn, VI, 57). Ancak bu görüş inançların istismar edilmediği ve meselenin bir ahlâk problemi haline gelmediği dönemlere ait iyimser bir bakışın ürünüdür.
     Kur’an ve Sünnet’te inananların birbirlerine dua etmeleri emredilmekte ve kötülüklerden Allah’a sığınmaları öğütlenmekte olup dua makamındaki rukyeler bu kapsamda değerlendirilebilir. Bununla beraber Kur’an ve Sünnet ile sahâbîlerin uygulamalarında muska yazılmasının veya taşınmasının cevazına dair güvenilir bir delil bulunmamaktadır. Bu sebeple dua amacıyla okunan rukye ve istiâze ile sihir yapma amacıyla okuyup üflemeyi ve muska yazmayı birbirinden ayırmak gerekir. Okuma duadan öteye geçmez, şifayı veren ise Allah’tır. Buna karşılık muskacılık yapanların içinde kendilerini şifa dağıtan olarak takdim edenler, insanların yanlış inançlara sapmasına zemin hazırlayanlar ve kazanç temini yoluna gidenler vardır. Bu kişiler ayrıca kendilerini hoca diye tanıttıkları için kamuoyunda din adamı imajının sarsılmasına sebep olmaktadır. Öte yandan bedenî hastalıkların tedavisinde bile hastanın psikolojik durumu önemli iken psikolojik rahatsızlıklarda bunun etkisinin inkâr edilmesinin isabetli olmayacağı açıktır. Dolayısıyla güvendikleri kişilerin telkin ve tavsiyelerine açık olan insanların şifayı Allah’tan umarak kendilerine Kur’an okutmaları ve dua ettirmelerinde bir sakınca yoktur. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 28 Eylül 1979 tarih ve 1883 sayılı kararında, Cenâb-ı Hak’tan şifa umarak hastalara Kur’ân-ı Kerîm ve şifa ile ilgili dualar okumanın câiz, halkı kandırmak ve gaipten haber vermek amacıyla üfürükçülük yapmanın ise dinen yasak olduğunu belirtmiştir.
     Rukyeye dair literatür incelendiğinde rukyenin daha çok Kur’an’ın havas ve fezâilinden hareketle yapıldığı anlaşılır (Süyûtî, II, 359-365). Bu hususta başvurulan eserlerden bazıları şunlardır: Ca‘fer es-Sâdık’a nisbet edilen Risâle-i Yıldıznâme (İstanbul 1304); Câbir b. Hayyân, Kitâbü’l-Havâś el-kebîr (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2564; Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2280); İbn Vahşiyye ve Ahmed b. Hilâl, Kitâbü’r-Ruka ve’t-teâvîz (İbnü’n-Nedîm, s. 379); Mecrîtî, Gayetü’l-hakîm ve ehakku’n-neticeteyn bi’t-tazîm (Nuruosmaniye Ktp., nr. 2794; TSMK, Revan Köşkü, nr. 1748); Ahmed b. Ali el-Bûnî, Şemsü’l-maârif ve letâifü’l-avârif (Beyrut, ts.); İbnü’l-Hâc et-Tilimsânî, Şümûsü’l-envâr ve künûzü’l-esrâr (Beyrut, ts.); Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî, ed-Dürrü’n-nazîm fî havâssi’l-Ķurâni’l-azîm (Beyrut 2000); Abdülfettâh b. Muhammed Lârendî, Hizânetü’l-havâs (Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 71); Şeyh Abdurrahman Sâmî, Vesîletü’l-kübrâ Şerh-i Esrâr-ı Esmâ-i Hüsnâ (İstanbul 1334); Muhammed b. Abdülvâhid el-Makdisî, Kitâbü’l-Emrâz ve’l-keffâsât ve’t-tıb ve’r-rukayât (Huber 1415); Seyyid Süleyman Hüseynî, Kenzü’l-havâs ve keyfiyyet-i Celb ve Teshîr (İstanbul 1341).

     BİBLİYOGRAFYA:
     Müsned, I, 381; IV, 249, 251-253; Câhiz, Kitâbü’l-Hayevân, II, 139, 186; IV, 184-190; V, 397; Taberî, Câmiu’l-beyân (Bulak), XXIX, 121; XXX, 227; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-âŝâr, IV, 327; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 358, 369-373, 379; Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 193, 301; Hâzimî, el-İtibâr fi’n-nâsih ve’l-mensûh mine’l-âsâr (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî), Halep 1403/1982, s. 238; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XXX, 231; XXXII, 190; Nevevî, Şerĥu Müslim, XIV, 182-183; İbn Cüzey, et-Teshîl (nşr. M. Abdülmün‘im el-Yûnusî - İbrâhim Atve İvaz), Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-hadîse), IV, 450; İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbü’n-nebevî (nşr. Abdülganî Abdülhâliķ), Beyrut 1377/1957, s. 127-147; a.mlf., Bedâiu’l-fevâid, Kahire 1392/1972, II, 220-254; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurân, VIII, 307; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (nşr. M. Fuâd Abdülbâkī - Muhibbüddin el-Hatîb), Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), X, 195, 206; a.mlf., es-Sihr ve’l-kehâne ve’l-hased, Kahire, ts. (Mektebetü’t-türâsi’l-İslâmî), s. 105-120; Tecrid Tercemesi, VI, 106; XII, 74-97; Süyûtî, el-İtkan (Beyrut), II, 359-365; el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 354-356; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr (Kahire), VI, 57; Hüseyin Remzi, Tıbb-ı Nebevî, İstanbul 1324, s. 71-72; Elmalılı, Hak Dini, VIII, 5848; IX, 6353-6354, 6382-6383, 6388, 6391, 6397-6399; Cevâd Ali, el-Mufassal, VI, 739-754; Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1972, s. 145-150; Uğurel Barlas, Anadolu Düğünlerinde Büyüsel İnanmalar, Karabük 1974, s. 146; Cemal Anadol, Tarihten Günümüze Kadar Dünyada ve İslâmiyette Halk İnanışları: Büyü (Sihir-Tılsım), İstanbul, ts. (Devlet Yayın ve Dağıtım), s. 116-125; Abdullah b. Muhammed el-Gumârî, Kemâlü’l-îmân fi’t-tedâvî bi’l-Ķurân, Beyrut 1985, s. 28-29; Râcî el-Esmer, İsâbetü’l-ayn, Trablus 1991, s. 69-88; Saîd b. Ali el-Kahtânî, ez-Zikr ve’d-duâ ve’l-ilâc bi’r-ruķa mine’l-Kitâb ve’s-Sünne, Riyad 1410/1990, s. 138-153; M. Ullmann, İslâm Kültür Tarihinde Maji (trc. Yusuf Özbek), İstanbul 1994, s. 300-314; Fethî b. Fethî el-Cündî, en-Neźîrü’l-uryân li-tahzîri’l-merdâ ve’l-muâlicîn bi’r-ruķa ve’l-Ķurân, Riyad 1415/1995, s. 185-240; Rıfat Araz, Harput’ta Eski Türk İnançları, Ankara 1995, s. 162-166; W. H. R. Rivers, Tıp, Büyü ve Din (trc. İbrahim Enis Köksaldı), İstanbul 2004, s. 17-21, 71-129; B. Carra de Vaux, “Hamâil”, İA, V/2, s. 172-173.

     İlyas Çelebi
 Türkiye Diyanet Vakfı İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ

13 Kasım 2015 Cuma

2015 Yılı Açıktan Atama Sınavı (İmam-Hatip) Alım Duyurusu (340 Kişi Alınacak)



2015 Yılı Açıktan Atama Sınavı
(İmam-Hatip) Alım Duyurusu 
10.11.2015
   Diyanet İşleri Başkanlığından;

   Başkanlığımız taşra teşkilatında münhal bulunan imam-hatip kadrolarına; 2014 yılı KPSS puan sırası esas alınarak her bir grup için tabloda belirtilen boş kadro sayısının üç (3) katına kadar çağrılacak adaylar arasından sözlü sınav sonucu başarı sırasına göre kadrolu imam-hatip alınacaktır.
UNVAN
GRUP
KPSS MEZUNİYET DURUMU
KADRO DERECESİ
KPSS PUAN TÜRÜ
KADRO SAYISI
İmam
Hatip
1
İlahiyat Fakültesi + Hafız
8-12
KPSSP124
10
2
İlahiyat Fakültesi
8-12
KPSSP124
80
3
İlahiyat Ön Lisans + Diğer Lisans + Hafız
8-12
KPSSP124
5
4
İlahiyat Ön Lisans + Diğer Lisans
8-12
KPSSP124
20
5
İlahiyat Ön Lisans + Hafız
8-12
KPSSP123
60
6
İlahiyat Ön Lisans
8-12
KPSSP123
30
7
İ.H.L + Diğer Lisans + Hafız
8-12
KPSSP124
15
8
İ.H.L + Diğer Lisans
8-12
KPSSP124
10
9
İ.H.L + Diğer Ön Lisans + Hafız
8-12
KPSSP123
5
10
İ.H.L + Diğer Ön Lisans
8-12
KPSSP123
10
11
İ.H.L + Hafız
8-12
KPSSP122
60
12
İ.H.L
8-12
KPSSP122
35
TOPLAM
340
     I- BAŞVURU ŞARTLARI
     657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinde belirtilen şartları taşımak,
Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 5 inci maddesinin (b) bendinde belirtilen "Ortak Nitelik" şartını taşımak,
İmam hatip lisesi mezunu veya üstü dini öğrenim düzeyine sahip olmak,
Lisans mezunları için 2014 yılı KPSS (B) grubu KPSSP-124, Ön Lisans mezunları için KPSSP-123 ve Ortaöğretim mezunları için KPSSP-122 puan türünden en az 60 (altmış) puan almış olmak,
İmam-hatiplik yapmaya mani bir engeli bulunmamak,

     II- BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE ZAMANI
     Başvuru şartlarını taşıyan adaylar, 10.11.2015 (08:30)–20.11.2015 (16:30) tarihlerinde www.diyanet.gov.tr internet sitesindeki (https://ikys.diyanet.gov.tr/ikys/sinav/kurumdisi) adresi üzerinden e-Başvuru programı aracılığı ile sınav için e-Başvuru formunu kendileri doldurduktan sonra istenen belgelerle birlikte herhangi bir İl Müftülüğüne şahsen müracaat edeceklerdir. Adaylardan istenen belgeleri getirmeleri halinde, yurtdışından sınava müracaat edecek adaylar adına üçüncü şahıslar müracaat işlemini yapabileceklerdir.
     İl Müftülüklerindeki İKYS il yöneticileri, adayın e-Başvuru formuna girdiği bilgiler ile başvuru için gerekli belgelerdeki bilgilerin doğruluğunu tespit ettikten sonra aktivasyon işlemini gerçekleştireceklerdir. Belgeleri eksik olan adayların aktivasyon işlemi yapılmayacaktır.
     Başkanlığımız (https://ikys.diyanet.gov.tr/ikys/sinav/kurumdisi) adresi üzerinden e-Başvuru formunu doldurmayan veya il müftülüklerinde aktivasyon işlemini yaptırmayan adayların müracaat talepleri hiçbir şekilde kabul edilmeyecektir.
     Başvuru işlemlerinin hatasız, eksiksiz ve duyuruda belirtilen hususlara uygun olarak yapılmasından adayın kendisi sorumlu olacaktır.

     5. Bu duyuruda belirlenen esaslara uygun olmayan başvurular kabul edilmeyecektir.​

     III- BAŞVURU İÇİN GEREKLİ BELGELER
     T.C. Kimlik numaralı Kimlik Belgesi,
     Mezuniyet durumunu gösterir diploma veya mezuniyet belgesi (Diploma yabancı bir ülkeden alınmışsa, 
YÖK'ten alınacak denklik belgesi),

     Adayların, başvuru yaptıkları kontenjan grubuna ilişkin KPSS mezuniyet durumlarını gösterir öğrenim belgelerinin tümünü başvuru esnasında ibraz etmeleri gerekmektedir. Adayların, ibraz ettikleri belgelerle sahip oldukları puan türlerine ait (ortaöğretim mezunları için KPSSP-122, ön lisans mezunları için KPSSP-123 ve lisans mezunları için KPSSP-124) KPSS mezuniyetlerinin aynı olması gerekmektedir.

     Hafızlık Belgesi (+Hafız kontenjan gruplarına başvuran adaylar için),
     Adayın; sabıka kaydı, askerlik durumu ve başvuru yapılan unvanda görev yapmaya mani bir özrü bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı,
     Başvuruları onaylayan personele gerekli belgeleri ibraz edemeyen adayların başvuruları kabul edilmeyecektir. Belgeler, kontrol edildikten sonraadaylara iade edilecektir.
     Yazılı beyan istenen hususlar tek bir dilekçede yer alacaktır.
     Belgeler, atanmaya hak kazanan adaylar tarafından atama sürecinde ilgili birime teslim edilecektir.​

     IV- SINAVIN YERİ VE TARİHİ
     Sınav Ankara, Antalya, Bursa, Bolu, Manisa, Erzurum, Elazığ, Kayseri, Konya, Kastamonu, İstanbul (Avrupa), İstanbul (Anadolu), Trabzon, Samsun ve Şanlıurfa sınav merkezlerinde yapılacaktır. Adaylar, sözlü sınava girmek istedikleri sınav merkezini e-başvuru formundaki ilgili kısımda belirteceklerdir. Başvuruların sonra ermesinden sonra adayların sınav merkezi değişiklik talepleri dikkate alınmayacaktır.

     2. Sınav tarihi başvuruların tamamlanmasından sonra yapılacak gerekli hazırlıkların ardından Başkanlığımız internet sitesinde ve aynı sitedeki İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü sayfasında ayrıca ilan edilecektir.

     V- SINAV GİRİŞ BELGESİ
     Adaylar, sınava katılacakları tarih ve sınav merkezinin belirtildiği sınav giriş belgesini 27.11.2015 tarihinden itibaren (https://ikys.diyanet.gov.tr/ikys/sinav/kurumdisi) adresinden alabileceklerdir.
Adaylar, sözlü sınava gelirken "Sınav Giriş Belgesi" ile birlikte T.C. Kimlik No'lu kimlik belgelerinden birini (nüfus cüzdanı, pasaport) yanlarında bulunduracaklardır.

     VI- SINAVIN ŞEKLİ VE KONULARI
     Sınav sözlü olarak yapılacaktır.
Sınava katılma şartlarını taşıyan ve duyuruya uygun şekilde yapılan başvuruların, başvuru yapılan kontenjan grubuna tanınan sayıdan fazla olması halinde, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlamak üzere ilan edilen kontenjan sayısının üç (3) katına kadar aday sözlü sınava alınacaktır. KPSS puan sırasına göre bir grupta son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde bu adayların tamamı sözlü sınava çağrılacaktır.
     İmam-Hatiplik sözlü sınavına katılacaklarda Başkanlığımız web sayfasında yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Personel Yeterliklerinde belirtilen "Ortak Genel Kültür Yeterlikleri" ile "İmam-Hatip Temel ve Özel Yeterlikleri" esas alınacaktır.

     4. Adaylar sözlü sınavda;
Kur'an-ı Kerim, (70 puan)
Dini bilgiler (İtikat, ibadet, siyer ve ahlâk konuları), (20 puan)
Hitabet. (10 puan)

alanlarından ayrı ayrı puan verilmek suretiyle değerlendirileceklerdir.

     5. Sınava girmeye hak kazandığı halde ilan edilen sınav tarihlerinde sınava katılmayan adaylar sınav hakkını kaybetmiş sayılacaktır. Bu durumdaki adaylara ikinci bir sınav hakkı verilmeyecektir.

     VII- DEĞERLENDİRME VE BAŞARI SIRALAMASI

     1. Sınavda başarılı sayılabilmek için sınav komisyonu üyelerinin her birinin ayrı ayrı verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az 70 puan olması gerekmektedir.

     2. Başarı sıralamasında sırasıyla sözlü sınav puanı yüksek olana, sözlü sınav puanlarının eşit olması halinde KPSS puanı yüksek olana, KPSS'ye katıldığı öğrenim belgesinin mezuniyet tarihi önce olana, doğum tarihi önce olana öncelik verilecektir.

     3. Sınav sonucu başarılı olanlardan başarı sırasına göre ilan edilen kontenjan sayısı kadar adaya tercih hakkı verilecektir.

     VIII- SINAV SONUÇLARI VE İTİRAZ
 Adaylar sınav sonuçlarını (https://ikys.diyanet.gov.tr/ikys/sinav/kurumdisi) adresi üzerinden öğreneceklerdir.
Sınav sonuçlarına ilişkin itirazlar sınavın sonuçlarının ilan edilmesinden itibaren 7 (yedi) gün içinde yazılı olarak Başkanlığımız İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Personel Sistemleri Eğitim ve Sınavlar Daire Başkanlığına yapılacaktır.
     İtirazlar, en geç 15 (on beş) gün içinde incelenerek adaya bildirilecektir.
     Sınav sonuçlarının ilan edilmesinden itibaren 7 (yedi) gün içinde ıslak imzalı ve yazılı olarak Başkanlığımız İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne ulaştırılmayan, T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, imza ve adresi olmayan dilekçeler ile e-mail ve faksla yapılan itirazlar dikkate alınmayacaktır.

     IX- YERLEŞTİRME İŞLEMLERİ
4. Tercih işlemleri, Başkanlıkça belirlenecek tarihlerde (https://ikys.diyanet.gov.tr/ikys/sinav/kurumdisi) adresinden yapılacaktır.
5. Yerleştirmeler adayların tercih formundaki cami tercihleri ve başarı sıralaması dikkate alınarak yapılacaktır.
6. Tercih yapmaya hak kazanan adaylardan kontenjan sayısı 25'ten az olan gruplarda sınava katılanlar kontenjan adedince, diğer gruplarda sınava katılanlar en fazla 25 cami tercihinde bulunabileceklerdir.
7. Tercih yaptığı halde tercihlerine yerleşemeyen adaylar, ait olduğu kontenjan grubunda münhal kalan yerlere Başkanlıkça re'sen yerleştirilecektir.
8. Tercih yapmayan adayların yerleştirme işlemi yapılmayacaktır.
9. Yerleştirme sonuçları Diyanet İşleri Başkanlığının www.diyanet.gov.tr internet sitesinde ve aynı sitedeki İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü sayfasında duyurulacaktır.

     X- DİĞER HUSUSLAR
     Başkanlık sınav ve yerleştirme sürecinin her aşamasında aday tarafından belirtilen hususlarda adaydan belge talep edebilecektir.
     Sınav öncesi, sonrası ve yerleştirme sürecindeki işlemlerde gerçeğe aykırı belge verdiği ya da beyanda bulunduğu tespit edilen adayların başvuru ve sınavları geçersiz sayılacaktır.
     Sınav ve sonuçları ile ilgili Başkanlığımızın internet sitesinde ve aynı sitedeki İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü sayfasında yapılan tüm duyurular tebligat sayılacaktır. Adaylara ayrıca tebligat yapılmayacaktır.
Sınavla ilgili iş ve işlemlerde fax ve e-mail ile işlem yapılmayacaktır. Adayların ıslak imzalı ve yazılı dilekçelerini Başkanlığımız İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Personel Sistemleri Eğitim ve Sınavlar Daire       Başkanlığına ulaştırmaları gerekmektedir.
Bu duyuruda yer almayan hususlarla ilgili olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Diyanet İşleri Başkanlığı Vaizlik, Kur'an Kursu Öğreticiliği, İmam-Hatiplik ve Müezzin-Kayyım Kadrolarına Atama ve Bu Kadroların Kariyer 
     Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği ile Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik hükümleri geçerlidir.



XI- İLETİŞİM
Yazışma Adresi:
Diyanet İşleri Başkanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Personel Sistemleri Eğitim ve Sınavlar Daire Başkanlığı
Üniversiteler Mah. Dumlupınar Blv. No:147/A 06800
Çankaya/ANKARA
Telefon
(0312) 295 70 00
Fax
(0312) 2858572
E-mail
​ persis@diyanet.gov.tr
İlgililere duyurulur.



D.İ.B.İNSAN KAYNAKLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...