14 Kasım 2010 Pazar

T.P.A.O. NA FARKLI BİRİMLERE ÇOK SAYIDA ELEMAN ALINACAK...

TÜRKİYE PETROLLERİ A.O.
ELEMAN ALIMI
     Talep şartlarına durumu uyan adaylar, İlanın yayınlandığı tarihten itibaren 10 Gün içerisinde; herhangi bir İŞKUR İl/Şube Müdürlüğüne şahsen başvurabilecekleri gibi internet ( www.iskur.gov.tr ) üzerinden de başvuru yapabileceklerdir.
     *ADAYLAR İŞYERİNİN, DURUMLARINA UYAN YALNIZ 1 TALEBİNE MÜRACAAT EDEBİLİRLER.
     *Kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli (daimi), geçici işgücü taleplerine yapılan başvurularda kişilerin Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olan adresleri dikkate alınır.
     *2010 Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) Katılan, Lisans Mezunları için KPSSP3 Puanı 60 ve Üzerinde Olan Adaylar Başvurabilirler.
     *2008 Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) Katılan, Önlisans Mezunları için KPSSP93 Puanı 60 ve Üzerinde Olan Adaylar Başvurabilirler.
     *2008 Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) Katılan, Lise ve Dengi Okul Mezunlarının KPSSP94 Puanı 60 ve Üzerinde Olan Adaylar Başvurabilirler.
     *Merkezi sınav uygulanmayacak öncelikli olarak başvuru yapacak olan adaylar durumlarına ilişkin açıklayıcı belge asılları ile birlikte Türkiye İş Kurumu İl veya Şube Müdürlüklerine müracaat edeceklerdir.
     *Seyahat engeli ve arazi çalışmasına mani hali bulunmamak.
     *Erkek Adayların Askerlikle ilişiği (Muaf, Yapmış veya Tecilli) bulunmaması gerekmektedir.
     *Gerçeğe aykırı belge verenlerin yada beyanda bulunanların başvurusu geçersiz hale getirilmesi, işe alınması işleminin iptaline ilişkin Kurumun ve talep sahibi kamu kurum ve kuruluşunun yasal işlem yapma hakkı saklıdır.
     *Taleplere başvuru yapan ve nihai listede yer alan adaylar, eğitim durumu, tecrübe, yabancı dil, öncelik durumu vb. koşulları taşıyıp taşımadıklarını yazılı veya sözlü sınav öncesinde talebi veren kamu kurum ve kuruluşuna ibraz etmek zorundadır. Bu durumlarını belgeleyemeyenler veya yanlış beyanda bulunanlar nihai listelerden çıkarılarak, sıradan diğer kişiler nihai listelere eklenecektir.
     *Son müracaat tarihi resmi tatile rastladığında bir sonraki iş günü başvurular kabul edilmektedir.
     SIRALAMA: KPSS kapsamında başvuranlardan açık iş sayısının üç katı, önceliklilerden talep şartlarına uygun olanlardan da öncelik hakkını sağlayan belge tarihleri dikkate alınarak açık iş sayısının üç katı, Maden Kanunu kapsamında öncelikli başvuranların tamamı talebi veren kamu kuruluşuna gönderilecektir.
     *Yazılı veya sözlü tarihi ve yeri Kamu Kuruluşu Tarafından Adaylara Bildirilecektir.
     *Öncelik hakkına sahip olanlardan, başvuruda bulundukları sürekli veya geçici işgücü talebine işverence davet edildikleri halde mücbir sebepler dışında icabet etmeyen, sınava katılmayan, işi reddeden veya kamuda sürekli işçi statüsünde işe yerleşenlerin öncelik hakkı ortadan kalkar. Öncelik hakkından ikinci kez yararlanılamaz.
T.P.A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010
MESLEK ADIİŞGÜCÜ SAYISIEĞİTİM DURUMUARANILAN DİĞER NİTELİKLER
Petrol ve Doğalgaz Mühendisi8417849LisansPetrol ve Doğalgaz Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak.- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)
- "B" sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.
Çalışma Yeri: Ankara, Adıyaman, Batman, Lüleburgaz/KırklareliKarşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Petrol ve Doğalgaz Mühendisi8417859LisansPetrol ve Doğalgaz Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)Tercih Sebepleri:
- İş tecrübesine sahip olmak.
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)
- "B" sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.
Çalışma Yeri: Ankara, Adıyaman, Batman, Lüleburgaz/Kırklareli Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Jeoloji Mühendisi8417702LisansJeoloji Mühendisliği veya Hidrojeoloji Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak.
- Oto ehliyetine sahip olmak.
Çalışma Yeri: Ankara, Adıyaman, Batman, Lüleburgaz/Kırklareli Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde


TÜRKİYE PETROLLERİ A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010

Jeoloji Mühendisi8417714LisansJeoloji Mühendisliği veya Hidrojeoloji Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den 80 ve üstü veya TOEFL Paper Based testinden en az 590, Computer Based testinden en az 243, İnternet Based testinden en az 96 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 45 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri: - Oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara, Adıyaman, Batman, Lüleburgaz/Kırklareli
Jeofizik Mühendisi8417722LisansJeofizik Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak.
-MS Office programlarını iyi derecede kullanabilmek.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
ÇalıĢma Yeri: Ankara
Jeofizik Mühendisi8417913LisansJeofizik Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den 80 ve üstü veya TOEFL Paper Based testinden en az 590, Computer Based testinden en az 243, İnternet Based testinden en az 96 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 45 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Makine Mühendisi8417941LisansMakine Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Makine Mühendisi8417956LisansMakine Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)Tercih Sebepleri:
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)
- "B" sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.
- Hidrolik konusunda tecrübeli olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara, Batman, Lüleburgaz/Kırklareli
Elektrik Mühendisi8417971LisansElektrik Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Adıyaman


TÜRKİYE PETROLLERİ A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010

Elektrik Elekronik Mühendisi8417993LisansElektrik Elektronik Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).
Tercih Sebepleri:
- Elektrik Makinaları, Otomasyon ve PLC konusunda tecrübeli olmak
- “B” sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.
- Microsoft Server ve Linux sunucu işletim sistemleri yönetimi ve işletimi ile sunucular,veri depolama.Network,Santral entegrasyonu konularında tecrübeli olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara, Adıyaman, Batman
Elekronik ve Haberleşme Mühendisi8417741LisansElektrik Elektronik Mühendisliği veya Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Çalışma Yeri: Batman
Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Elekronik Mühendisi8417752LisansElektronik Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Adıyaman
İnşaat Mühendisi8418051Lisansİnşaat Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Batman
Harita Mühendisi8418071LisansHarita Mühendisliği veya Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
ÇalıĢma Yeri: Ankara
Endüstri Mühendisi8418121LisansEndüstri Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den 80 ve üstü veya TOEFL Paper Based testinden en az 590, Computer Based testinden en az 243, İnternet Based testinden en az 96 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 45 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.

KarĢılanma Biçimi: Ülke Genelinde
ÇalıĢma Yeri: Ankara


TÜRKİYE PETROLLERİ A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010

Endüstri Mühendisi8417773LisansEndüstri Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)
- "B" sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.
Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara, Lüleburgaz/Kırklareli
Ziraat Mühendisi8418141LisansZiraat Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- Oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Çevre Mühendisi8418151LisansÇevre Mühendisliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak.)
Tercih Sebepleri:
- "B" sınıfı oto ehliyetine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Bilgisayarcı(Sistem Uzmanı)8417821LisansBilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak ya da Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).
Tercih Sebebi:
- Aurora, Java, Tree-Tier yazılım geliştirme bilgisi JBOSS Aplication, Server, CVS Sistemi kullanma Jasper Report, Eclipse, .Net, C++, C#, php, Object Oriented Programlama konularında eğitimli ve tecrübeli olmak.

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Matematikçi8418631LisansMatematik bölümü mezunu olmak.Çalışma Yeri: Ankara
Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
İstatistikçi8418491Lisansİstatistik bölümü mezunu olmak.Çalışma Yeri: AnkaraKarşılanma Biçimi: İl Genelinde
Uzman Yardımcısı8418501Lisansİşletme, İktisat, Ekonomi veya Kamu Yönetimi bölümü mezunu olmak.Tercih Sebebi:
- KİK, sigorta veya kendi mesleği alanında deneyim sahibi olmak.
- İngilizce bilgisine sahip olmak.
- “B” sınıfı sürücü belgesine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Adıyaman



TÜRKİYE PETROLLERİ A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010

Uzman Yardımcısı8418511Lisansİşletme, İktisat veya Ekonomi bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den 80 ve üstü veya TOEFL Paper Based testinden en az 590, Computer Based testinden en az 243, İnternet Based testinden en az 96 puan almış olmak yada Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 45 doğrusu bulunmak.)

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Uzman Yardımcısı8418522LisansSigortacılık ve Risk Yönetimi bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak ya da Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).
Tercih Sebebi:- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)
Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara, Batman
Uzman Yardımcısı8418543Lisansİşletme, İktisat, Kamu Yönetimi, Ekonomi, Ekonomi ve Finas, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri veya Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak ya da Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).Tercih Sebebi:- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Uzman Yardımcısı8418751Lisansİngiliz Dili ve Edebiyatı veya Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak(KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, Computer Based testinden en az 193, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak ya da Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS İngilizce testinden en az 40 doğrusu bulunmak).

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Uzman Yardımcısı8418584Lisansİşletme, İktisat, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri veya Ekonomi bölümü mezunu olmak.Tercih Sebebi:
- Oto ehliyetine sahip olmak,
- Yabancı dil belgesine sahip olmak,
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Exel, Powerpoint vs.)

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Batman, Adıyaman
Müfettiş Yardımcısı8418423LisansHukuk, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, İktisat, Ekonomi, İşletme, Maliye, Siyaset Bilim ve Kamu Yönetimi, Kamu Yönetimi veya Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
-Sınavın açıldığı yılın (2010) Ocak ayının ilk gününde 30 yaşını doldurmamış olmak.
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak (KPDS’den en az 70 puan veya TOEFL Paper Based testinden en az 523, İnternet Based testinden en az 70 puan almış olmak ya da Lisans öğrenimini, eğitim öğretim dili İngilizce olan bir üniversitede tamamlamak veya KPSS yabancı dil bölümünde sorulan soruların en az yüzde yetmişini doğru cevaplamış olmak).
- Türkiye’nin her yerinde görevini yapmaya ve her türlü vasıta ile seyahat etmeye engel bir durumu bulunmamak.

Karşılanma Biçimi: Ülke Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara


TÜRKİYE PETROLLERİ A.O. ELEMAN ALIMI
TARİHİ: 02.11.2010
SON BAŞVURU TARİHİ: 11.11.2010

Tesisat Teknolojisi Teknisyeni8419241MYO Tesisat Teknolojisi bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- 3 yıl Tesisat İmalat ve montaj ya da işletmesinde tecrübeli olduğunu hizmet belgesi ile (hizmet özel sektörde geçmiş ise SGK prim dökümüyle) belgelendirmek.

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Eksper Yardımcısı(Kontrol Teknisyeni)8419081MYOMakine, Motor, Elektrik, Elektronik, Elektrik-Elektronik veya Makine-Resim-Konstrüksiyon bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- Bilgisayar bilgisine sahip olmak.
- İngilizce bilgisine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Sistem Operatörü(Diğer Büro Memurları)8419441MYOBüro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı bölümü mezunu olmak.Çalışma Yeri: Ankara
Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Sistem Operatörü(Diğer Büro Memurları)8419112MYOBilgisayar Teknolojisi ve Programlama bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- PC ve donanımları kurulumu ve bakım
-onarımı, MS Server işletim sistemleri işletim ve kurulum tecrübesine sahip olmak.

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Büro Memuru8419122MYOBüro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı bölümü mezunu olmak.Tercih Sebepleri:
- İyi derecede İngilizce bilgisine sahip olmak
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint, vs.)

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara
Sağlık Memuru8419451EMLKimya veya Laboratuar Teknisyenliği bölümü mezunu olmak.Asıl Şartlar:
- Biyokimya Analizör (Humanstar 80,300), Tam Kan Cihaz, Hormon Cihaz, Kuru Sistem Biyokimya Cihaz ve İdrar Analizör cihazlarının kullanım sertifikalarına sahip olmak.Tercih Sebepleri:
- Hastane veya Tıbbi Laboratuar Merkezinde biyokimya veya mikrobiyoloji alanında çalışmış olmak.
- İyi derecede bilgisayar bilgisine sahip olmak (Word, Excel, Powerpoint vs.)

Karşılanma Biçimi: İl Genelinde
Çalışma Yeri: Ankara

12 Kasım 2010 Cuma

KELİMELER-KAVRAMLAR ... MEKRÛH


 K E L İ M E L E R - K A V R A M L A R 
  M E K R Û H 

     İslâm'ın, yükümlü müminlerin bazı fiillerine verdiği vasıf. Kerahet kökünden ism-i mef'ul. Kerahet; istememek, hoşlanmamak ve çirkin görmek demektir. Mekrûh ise; istenmeyen, hoşa gitmeyen, çirkin iş anlamındadır. Bir fıkıh terimi olarak mekrûh; Allah ve Resulunun, yapılmamasını, bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir.
     Yükümlünün fiilleri şu hükümlerden birisine girer: Farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, haram, mekruh ve müfsit (bk. "Ef'âl-i Mükellefin" mad.). Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihlere göre, bu fiiller; vâcip, mendup, haram, mekruh ve mübah olmak üzere beş tanedir.
     Haram ve mekruh arasında bazı yakınlıklar vardır. Her ikisi de yasaklanan ya da hoş karşılanmayan veya çirkin olan fiilleri ifade eder. Ancak haram, Allah ve Resulunun kesin ve bağlayıcı şekilde yapılmamasını istediği fiilleri kapsar. Buna şu nasslar örnek verilebilir: "Size analarınız, kızlarınız... (ile evlenmek) haram kılındı" (en-Nisâ, 4/23). "Müslüman bir kişinin malını onun gönül rızası olmaksızın (almak) helâl olmaz" (Ahmed b. Hanbel, V, 72); "Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin" (el-En'âm, 6/151).
     Mekruhtaki yasaklık ise haramdaki kadar kesin ve bağlayıcı değildir. Bir fiilin kerahet derecesinde yasak oluşu ayet ve hadislerde kullanılan bazı ifadelerden ve kastedilen kavramlardan anlaşılır. Kerahet lâfzının veya kesin haramlık bildirmediğine dair bir karine bulunan nehiy sıygasının kullanılması, ya da nassla fiili yapmamayı özendirici ifadelerin yer alması, mekruhu haramdan ayıran belli başlı özelliklerdir.
     Şu hadis-i şerifte haram ve mekruh fiilleri birlikte görmek mümkündür: "Şüphesiz Allahü Teâlâ, analara saygısızlık göstermeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, verilmesi gereken hakkı önlemeyi ve hak edilmeyen şeyi istemeyi haram kılmıştır. Yine Allah, dedikoduyu, çok soru sormayı ve malları heder etmeyi sizin için mekruh görmüştür" (Buhârî, Rikâk, 22, Zekât, 53; Müslim, Akdiye, 10, 13, 14; Malik, Muvatta', Kelâm, 20; Dârimî, Rikâk, 38).
     Mekruh anlamı taşıyan nehiy sıygasına şu ayet örnek verilebilir: "Ey iman edenler, Cum'a günü namaza çağrıldığı zaman, hemen Allahı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın" (el-Cum'a, 62/9). Bu ayetteki, "alışverişi bırakınız" sözü, "alış-veriş yapmayınız" anlamında, haramlık bildirecek bir nehiy uslûbudur. Ancak buradaki yasaklama, bizzat alım-satıma yönelik olmayıp, alım-satım fiilinin dışındaki bir durumdan kaynaklanmış olmaktadır. Bu da, cuma namazı sırasında yapılacak alış-verişin namaza gitmeyi engellemesidir. Bu yüzden cuma namazı ile yükümlü bulunmayan kadın, çocuk veya gayri müslimlerin bu saatte alış-veriş yapmaları caiz görülmüştür.
     Yasağın dış bir sebebe dayanması yüzünden Hanefîler böyle bir alışverişe "tahrimen mekruh" derler ve akdi geçerli sayarlar. Çoğunluk fakihlere göre ise, bu alış-verişin hükmü haramdır (bk. İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Kahire 1952, II, 167-168; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, Şam 1985, II, 263-264, IV, 240).
     Bazen fiilin yapılmamasını özendirici bir ifade kullanılmış olabilir. Meselâ; Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Mehrin en iyisi en kolay olanıdır" (Ebû Dâvud, Nikâh). Bu hadiste mehirde aşırı gidilmemesi teşvik edilmektedir.
     Hanefîlerde, haram ve mekruh kavramları, diğer mezheplere göre farklılıklar gösterir. Hanefîlere göre, haram; Kur'ân, mütevâtir veya meşhur sünnet gibi kesin bir delil ile kesin ve bağlayıcı tarzda, yapılmaması istenen fiildir. Zina, ribâ, şarap içmek, kan ve murdar ölmüş hayvan eti yemek gibi... Haramın hükmü ise; fiili işleyenin cezaya çarptırılması, o fiilin haramlığını inkâr edenin kâfir ve mürted sayılmasıdır.

     Mekruh tahrîmen ve tenzîhen olmak üzere ikiye ayrılır.
     a) Tahrimen mekruh: Allah ve Resulunun bir fiilin yapılmamasını, kesin ve bağlayıcı tarzda istemiş olmakla birlikte, bu istek haberi vahit gibi zannî bir delil ile sabit olmuşsa, buna "tahrîmen (harama yakın) mekruh" denir. Şu hadisi buna örnek gösterebiliriz: "Kişi, kardeşi izin vermedikçe, kardeşinin alış-verişi üzerine alış-verişe girişmesin ve dünürlük üzerine dünürlük yapmasın." (bk. Buhârî, Nikâh, 45; Müslim, Büyü', 8, Nikâh, 38, 49, 52, 54, 56). Hadiste, satış üstüne satış ve dünürlük üstüne dünürlük yapmaktan sakınılması kesin ve bağlayıcı bir tarzda istenmektedir. Bunun hükmü, haram olması gerekirken, hadisin haber-i vahit olması nedeniyle "Tahrimen mekruh" sayılmıştır.
Tahrîmen mekruhu işlemek cezayı gerektirir. Ancak inkâr eden dinden çıkmaz.

     b) Tenzîhen mekruh: Allah ve Resulunun koyduğu yasağın, kesin ve bağlayıcı nitelikte olmaması halinde, fiil "tahrimen (helâla yakın) mekruh" adını alır. Camiye gidecek kimsenin soğan ve sarmısak vb. kokusu çevreyi rahatsız edecek şeyleri çiğ olarak yemesi gibi. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Soğan ve sarmısak yiyen kimse, mescidimize gelmesin, evinde otursun." (Buhârî, Ezan, 160; Ebû Dâvud, Et'ime, 41). İkindi namazından sonra, güneş batmadan az önceye kadar nafile namaz kılmanın hükmü de tenzîhen mekruhtur.
     Tenzîhen mekruhu işlemek cezayı ve kınanmayı gerektirmez. Ancak her iki çeşit mekruhu terkeden kimse övülür. Hanefîler dışındaki mezhep imamları, Hanefîlerin Tahrîmen mekruh saydıkları fiilleri de haram kapsamına alırlar. Onlar, haram anlamında yasak edilmediğine dair işaret bulunan fiiller için yalnız "mekruh" terimini kullanmakla yetinirler. Meselâ; "Ey iman edenler, size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın..." (el-Mâide, 5/101) ayeti ile "Allah, sizin için dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı boşa harcamayı hoş görmedi" (Buhârî, İstikrâz. 19) hadisi buna örnek gösterilebilir (bk. M. Ebû Zehrâ, Usûlü'l-Fıkh, y.y., 1377/1958, s. 45, 46; Zekiyüddin Şa'ban, Usûlü'l-Fıkh, Terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s. 217 vd.; "Haram", "Kerahet" maddeleri).
Şamil İslam Ans.

10 Kasım 2010 Çarşamba

KAZA VE KADER / Tevekkül - Hayır - Şer - Rızık - Ecel

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ

  İSLÂM İLMİHALİ ... İMAN ESASLARI'NA GİRİŞ 
Yukarıdaki bölümleri yayınlamıştık. Kaza ve Kadere İman başlıklı bölümümüzün son kısmı aşağıdadır. Bu şekilde İman'ın 6 şartını tamamlamış oluyoruz.
---------------------------
   e) Tevekkül
   Sözlükte "güvenmek, dayanmak, işi başkasına havale etmek" anlamlarına gelen tevekkül terim olarak, hedefe ulaşmak için gerekli olan maddî ve mânevî sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah'a dayanıp güvenmek ve ondan ötesini Allah'a bırakmak demektir. Meselâ bir çiftçi önce zamanında tarlasını sürüp ekime hazırlayacak, tohumu atacak, sulayacak, zararlı bitkilerden arındırıp ilâçlayacak, gerekirse gübresini de verecek, ondan sonra iyi ürün vermesi için Allah'a güvenip dayanacak ve sonucu O'ndan bekleyecektir. Bunların hiçbirisini yapmadan "Kader ne ise o olur" tarzında bir anlayış tembellikten başka bir şey değildir ve İslâm'ın tevekkül anlayışıyla bağdaşmaz.
   Tevekkül, müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucudur. Tevekkül eden kimse Allah'a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı bir kimsedir. Fakat kadere inanmak da tevekkül etmek de tembellik, gerilik ve miskinlik demek olmadığı gibi, çalışma ve ilerlemeye mâni de değildir. Çünkü her müslüman olayların, ilâhî düzenin ve kanunların çerçevesinde, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde olup bittiğinin bilincindedir. Yani tohum ekilmeden ürün elde edilmez. İlâç kullanılmadan tedavi olunmaz. Sâlih ameller işlenmedikçe Allah'ın rızâsı kazanılmaz ve dolayısıyla cennete girilmez. Öyleyse tevekkül, çalışıp çabalamak, çalışıp çabalarken Allah'ın bizimle olduğunu hatırdan çıkarmamak ve sonucu Allah'a bırakmaktır.
   Yüce Allah bir âyette "...Kararını verdiğin zaman artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever" (Âl-i İmrân 3/159) buyurmuş, müminlerin bir başka varlığa değil, yalnızca kendisine güvenmelerini emretmiş, çünkü tevekkül edene kendisinin yeteceğini bildirmiştir (bk. Âl-i İmrân 3/122, 160; el-Mâide 5/11; et-Tevbe 9/51; İbrâhim 14/11; et-Tegabün 64/13; et-Talâk 65/3). Hz. Peygamber de devesini salarak tevekkül ettiğini söyleyen bedevîye "Önce deveni bağla, Allah'a öyle tevekkül et" (Tirmizî, "Kıyamet", 60) buyurarak tevekkülden önce tedbirin alınması için uyarıda bulunmuştur.
   f) Hayır ve Şer
   Sözlükte "iyilik, iyi, faydalı iş ve fayda" anlamlarına gelen hayır, Allah'ın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlar demektir. Sözlükte "kötülük, fenalık ve kötü iş" demek olan şer de Allah'ın hoşnut olmadığı, sevmediği, meşrû olmayan, işlenmesi durumunda kişinin ceza ve yergiye müstehak olacağı davranışlar demektir.
   Âmentüde ifade edildiği üzere her müslüman kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanır. Yani âlemlerin yaratıcısı olan Allah Teâlâ hayrı da şerri de irade eder ve yaratır. Çünkü âlemde her şey onun irade, takdir ve kudreti altındadır. Âlemde ondan başka gerçek mülk ve kudret sahibi, tasarruf yetkisi olan bir başka varlık yoktur. İnsan, hayrı da şerri de kendi iradesi ile kazanır. Allah'ın hayra rızâsı vardır, şerre ise yoktur. Hayrı seçen mükâfat, şerri seçen ceza görecektir. Şerrin Allah'tan olması, kulun fiilinin meydana gelmesi için Allah'ın tekvînî iradesinin ve yaratmasının devreye girmesi demektir. Yoksa Allah kulların kötü filleri yapmalarından hoşnut olmaz, şerri emretmez, şerre teşrîî (dinî) iradesi yoktur.
   Ehl-i sünnet'e göre, Allah'ın şerri irade edip yaratması kötü ve çirkin değildir. Fakat kulun şer işlemesi, şerri kazanması, şerri tercih etmesi ve şerle nitelenmesi kötüdür ve çirkindir. Meselâ usta bir ressam, sanatının bütün inceliklerine riayet ederek, çirkin bir adam resmi yapsa, o zatı takdir etmek ve sanatına duyulan hayranlığı belirtmek için "ne güzel resim yapmış" denilir. Bu durumda resmi yapılan adamın çirkin olması, resmin de çirkin olmasını gerektirmemektedir.
   Yüce Allah mutlak anlamda hikmetli ve düzenli iş yapan yegâne varlıktır. Onun şerri yaratmasında birtakım gizli ve açık hikmetler vardır. Canlı ölüden, iyi kötüden, hayır şerden ayırt edilebilsin diye, Allah eşyayı zıtlarıyla birlikte yaratmıştır. Ayrıca insana şer ve kötü şeylerden korunma yollarını göstermiş, şerden sakınma güç ve kudretini vermiştir. Dünyada şer olmasa hayrın mânası anlaşılamaz, bu dünyanın bir imtihan dünyası olmasındaki hikmet gerçekleşemezdi. Şer Allah'ın adalet ve hikmeti gereği veya kendisinden sonra gelecek bir hayra vasıta ve aracı olmak ya da daha kötü ve zor bir şerri defetmek için yaratılmıştır.
   Allah'ın kudreti ile meydana gelen her işte ya kendimiz, ya başkaları, ya da toplum için birtakım faydalar bulunabilir. Bir şeyin şer olması bize göredir. Bir âyette bu husus şöyle açıklanmaktadır: "Umulur ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırdır. Ve yine umulur ki, sevdiğiniz bir şey de sizin için şerdir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir" (el-Bakara 2/216).
   Bir şeyin şer sayılmasının gerçeğe ve sonuca uymayışına şöyle bir örnek verilebilir: Hz. Peygamber'in yurdundan ayrılmaya zorlanıp Mekke'den Medine'ye hicret etmesi ilk bakışta birçok kimseye şer olarak gözükmüş ise de, bu olay bir süre sonra Mekke fethi gibi iyi bir sonuca ortam hazırlamış ve nice hayırlı gelişmelere vesile olmuştur.
   g) Rızık
   Sözlükte "azık, yenilen, içilen ve faydalanılan şey" anlamına gelen rızk, terim olarak, "yüce Allah'ın, canlılara yiyip içmek ve yararlanmak için verdiği her şey" diye tanımlanır. Bu tanıma göre rızık, helâl olan şeyleri kapsadığı gibi, haram olanları da kapsamaktadır.
   Ehl-i sünnet rızık konusunda şu temel prensipleri benimsemiştir:
   1. Yegâne rızk veren (rezzâk-ı âlem) Allah Teâlâ'dır. Kur'an'da, "Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir..." (el-Hûd 11/6) buyurularak, tüm canlıların rızkını verenin Allah olduğu bildirilmiş, bir başka âyette de O'nun, dilediğine bol rızk verip, dilediğinin rızkını ise daralttığı ifade edilmiştir (eş-Şûrâ 42/12).
   2. Rızkı yaratan ve veren Allah Teâlâ'dır. Kul, Allah'ın evrende geçerli tabii kanunlarını gözeterek çalışır, çabalar, sebeplere sarılır ve rızkı kazanmak için tercihlerde bulunur. Allah da onun bu tercihine ve çabasına göre rızkını yaratır. Allah'ın yegâne rızık veren olması, tembellik yapmayı, çalışmamayı, yanlış bir tevekkül anlayışına sahip olmayı gerektirmez. Kazanç için, meşrû yollardan gerekli girişimde bulunmak kuldan, rızkı yaratmak ise Allah'tandır.
   3. Haram olan bir şey, onu kazanan kul için rızık sayılır. Fakat Allah'ın haram olan rızkı, kulun kazanmasına rızâsı yoktur. Bir âyette, "Artık Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyin..." (en-Nahl 16/114) buyurularak, helâl yenilmesi emredilmiş, haram yasaklanmıştır.
   4. Herkes kendi rızkını yer. Bir kimse başkasının rızkını yiyemeyeceği gibi, başka biri de onun rızkını yiyemez.
   h) Ecel
   Sözlükte "önceden tesbit edilmiş zaman ve süre" anlamına gelen ecel, terim olarak, insan hayatı ve diğer canlılar için belirlenmiş süreyi ve bu sürenin sonunu yani ölüm anını ifade eder.
   Her ferdin ve toplumun bir eceli vardır. Ecel tek olup Allah'ın kazâ ve kaderiyledir. İnsanları dirilten, rızıklandıran ve öldüren Allah olduğundan, eceli belirleyen de O'dur. "Aranızda ölümü takdir eden biziz..." (el-Vâkıa 56/60) âyeti bu hususu ortaya koymaktadır.
   Kur'an âyetlerinden anlaşıldığına göre, ecel ne vaktinden önce gelebilir ne de geciktirilebilir:
   "Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de bir an ileri gidebilirler" (el-A`râf 7/34; Yûnus 10/49),
   "Allah eceli geldiğinde hiçbir kimse için erteleme yapmaz..." (Münâfikun 63/11).
   Ecel hiçbir sebeple değişmez. Bazı ibadet ve güzel davranışların ömrü artıracağına dair hadisler (bk. Süyûtî, el-Câmiu's-sag¢r, II, 44) insanları hayırlı ve güzel işlere teşvik etmeyi amaçlayan hadisler olup, genellikle şu anlamda yorumlanmışlardır:
   1. Ömrün artmasından maksat, elem ve kederden uzak, huzur ve mutluluk içinde, sağlıklı, güçlü ve kuvvetli yaşamaktır.
   2. Yüce Allah bu gibi kimselerin iyilik yapacağını bildiği için ezelî planda onların ömrünü buna göre fazla belirlemiştir.
   Ehl-i sünnet bilginlerine göre, öldürülen şahıs da (maktul) bütün insanlar gibi eceliyle ölmüştür. Çünkü ecel, hayatın tereddütsüz olarak son bulduğu andır. Şayet maktul öldürülmemiş olsaydı, o anda tabii veya bir başka biçimde ölecekti. Bu hususu belirleyen ilâhî iradedir. Şu halde katil o kişiyi öldürmekle onun ecelini öne almış değildir. Katilin cezayı hak etmesinin sebebi de, Allah'ın "...Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın. İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız" (el-En`âm 6/151) buyruğu ile yasakladığı bir şeyi işlemesi, kul olarak kendine verilen gücü kullanma hususunda dinin haram kıldığı bir davranışı isteme ve yapma yönünde seçimini yapmış olmasıdır. Onun bu seçimi üzerine de sünnetullah diye ifade edilen tabiat kanunlarına göre Allah, ölüm denen sonucu yaratmış olmaktadır. Allah'ın bu durumu ezelî ilmiyle biliyor olması, kulun iradesinin elinden alınmış olması anlamına gelmez.

9 Kasım 2010 Salı

HADİS-İ ŞERİFLER... KONU: TEVBE

H A D İ S - İ    Ş E R İ F L E R
Konu: Tevbe
1.  (949)- Hâris İbnu Süveyd anlatıyor: "Abdullah İbnu Mes´ud (radıyallahu anh) bize iki hadis rivayet etti. Bunlardan biri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´ dendi, diğeri de kendisinden.
Dedi ki: "Mü´ min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi diye korkar durur. Fâcir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür" İbnu Mes´ud bunu söyledikten sonra eliyle, şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır.

   Sonra dedi ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü´min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah´ın, mü´min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır."

   Müslim´in bir rivayetinde şu ziyâde var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah´ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim." [Buharî, Da´avât 4; Müslim 3, (2744); Tirmizî, Kıyâmet 50, (2499, 2500).[1]

 AÇIKLAMA:
Tevbe, şer´î ıstılahta, çirkinliği sebebiyle günah ameli terkedip, yaptığına pişman olmak ve bir daha dönmemeye azmetmek, günah, şayet zulüm nev´inden ise, kulun hakkını iâde etmek veya hak sahibinden helallik ve af talebetmektir.

Mamafih ulemâ tevbeyi "pişmanlık", "bir daha günah işlememeye azmetmek", "günahtan uzaklaşmak" gibi değişik şekillerde tarif etmiştir. Tevbeyi tarifte, bu üçünü birlikte şart koşan da olmuştur. Tevbe mevzuunda şu hususun da bilinmesi gerekir. Allah nazarında tevbekâr sayılmak için, bu söylenenlerin Allah´ın rızasını taleb maksadıyla yapılması gerekir. Aksi takdirde mal veya sıhhat endişesiyle israf, içki gibi günahların terki veya halkın ayıplamasından kurtulmak için bir kısım çirkin işleri bırakmak tevbe sayılmaz, bu hususta âlimler ittifak ederler. Bir de mücerred pişmanlık tevbe için yeterli değildir. Pişman olmakla birlikte günahı terketmesi ve dönmemeye azmetmesi gereklidir. Bu nokta-i nazardan, tevbeyi sadece "pişmanlık" olarak tarif edenlerin aldandığı anlaşılır.

Tevbe ya küfürden, ya günahtan olur. Küfürden tevbe edenin tevbesi kesinlikle makbuldür. Günahtan tevbe edenin tevbesi, sıdk ile yapılırsa o da makbuldür. Kabulün manası, işlenen günahın zararından kurtulmaktır. Tekrar o günaha dönmediği takdirde, işlememiş gibi olur. Asinin tevbesi Allah´ın hakkına giren günahtan ise, onu, söylediğimiz şekilde terketmesi kâfidir. Ancak bazıları için şeriat kaza ve kefâret şartı koymuştur. Kul hakkına giriyorsa, hakkın hak sahibine ulaşması şarttır aksi takdirde o günahın zararından kurtulamaz. Ancak hakkın ulaşması için elinden geleni yaptığı halde hakkı sahibine ulaştıramadı ise Allah´ın affedeceği ümid edilir. Zira Cenab-ı Hakk tabiatları değiştirir, günahları hasenata çevirir.
   Abdullah İbnu´l-Mübarek tevbe için başka şartlar da ileri sürmüştür, der ki: "Nedamet etmek, bir daha dönmemeye azmetmek, kul hakkını ödemek, farzlardan zâyi ettiklerini eda etmek, haramla beslenen bedenden o maddeleri eritip yerine temiz maddeler gelinceye kadar üzüntü ve kedere boğulmak; nefsine, günahın lezzetini tattırdığı gibi, tâatın elemini tattırmak."
   Tevbe ve istiğfar birbirine yakın dualardır. Diğer duaların ve ibâdetlerin makbul olması için de önce tevbe ve istiğfarla dua ve ibâdetlere başlanması tavsiye edilmiştir. Bazı büyükler: "İstiğfarda mı bulunayım, tesbihat mı yapayım" diye soru soranlara şu cevabı vermiştir: "Kirli elbise, buhurdan ziyade sabuna muhtaçtır."

   Şu halde tevbe ve istiğfar için illa da günah işlemiş olmak gerekmez. Allah´a dua vs. şekilde ibadet edecek olan kimsenin buna "tevbe ve istiğfar"la başlaması, kirlerden temizlenmesi gerekir. Zîra temizlerin duası daha çabuk icâbet görür. Nitekim Hz. Peygamber: "Allah´a kasem olsun, ben günde yetmiş kereden fazla Allah´a tevbe ve istiğfar ederim" buyurmuştur.
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
   Kulun tevbesi karşısında Allah´ın sevinmesi, mutlaka affetmek azmini ifade eder. Hele rivayette olduğu gibi, bu İlâhî sevinç, bir insanın duyduğu "delice sevinç"le ifade edilmişse, bu tevbeye teşvikte, tevbenin makbuliyetini ifadede beliğ bir üslup, mukni bir metod olmaktadır.[2]
 
2. (950)- Zirrü´bnü Hubeyş anlatıyor: "Saffân İbnu Assâl el-Murâdî (radıyallahu anh) bize, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın şöyle söylediğini rivayet etti: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır. Bu kapının genişliği -veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle- kırk veya yetmiş senedir. Allah o kapıyı arz ve semaları yarattığı gün yarattı. İşte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır." [Tirmizî, Da´avât 102, (3529).][3]
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
3. (951)- Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder." [Müslim, Zikr 43, (2703).][4]
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
4. (952)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder." [Tirmizî, Da´avât 103, (3531); İbnu Mâce, Zühd 30, (4253).] [5]
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
5. (953)- Ebû Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir."

Burada "el", Allah´ın ihsan ve fazlından kinayedir. [Müslim, Tevbe 32, (2760).][6]

 AÇIKLAMA:
   Son dört hadis (950-953), günah işleyen mü´minleri ümidsizliğe düşmekten kurtarıp tevbeye teşvik etme gayesine matuftur. Cenâb-ı Hakk´ın her çeşit günahı affedeceğini ifade etmektedirler. Üstelik tevbe için belli bir vakit de tayin edilmiş değildir. Gündüz de gece de Allah´ın elleri açıktır. Kişi son nefesini verinceye veya insanlık kıyametin en büyük alâmeti olan güneşin battığı yerden doğmasına kadar hayatta kaldığı müddetçe Allah´ın tevbe kapıları açıktır. Ve bu kapı o kadar geniştir ki, genişliği atlı kimsenin kırk veya yetmiş yılda ancak katedebileceği bir mesafeye ulaşmaktadır.
   Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Allah´ın rahmetinin bolluğunu, fazlının çokluğunu ve affının genişliğini ifâde için bu mânevî mefhumları insan aklının anlayacağı maddî teşbihlere dökmüştür. Bu uzaklıkları dünyevî ölçülere vurmak her halde câiz olmaz, tıpkı Allah´a el izâfe edilmesi gibi. Allah´ın bizim gibi el sahibi olduğunu düşünmek Allah´ın eşi, benzeri, misli olmadığını ifade eden ayetlere ters düşer.[7]
 
6. (954)- Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir râhib tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu. Râhib: "Hayır yoktur!" dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı.
   Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü , kendisi için bir tevbe imkânı olup olmadığını sordu. Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir " dedi. Ve ilâve etti:
"- Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zîra orada Allah´a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah´a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer."
   Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tevbekâr olarak geldi. Kalben Allah´a yönelmişti" dediler. Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler.
   Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar."

   Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü sâlih köye doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı." [Buharî, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46, (2766); İbnu Mâce, Diyât 2, (2621).][8]
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
7. (955)- Bir diğer rivayette (aynı hikaye ile ilgili olarak) şöyle denmiştir: "Allah Teâla beriki köye adamdan uzaklaşmayı, öbür köye de yaklaşmayı vahyetti, sonra da: "Adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın" dedi."
[Buharî, aynı bab.][9]

 AÇIKLAMA:
   Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bazı ulvî hakikatlerin iyice anlaşılması veya hatırda yerleşip kalması gibi, ta´limî (didaktik) ve başka çeşitli maksadlarla hikaye ve teşbihlerle anlatmıştır. Bu üsluba, hadislerde sıkça rastlarız. Yukarıdaki rivayette bunun en güzel örneklerinden birini görmekteyiz. Resûlullah, İsrâilî diyebileceğimiz bu hikâyede pek çok yüce hakikatleri dile getirmektedir. Hemen belirtmek isteriz ki, bir hikâye için isrâiliyattan demek, onun ihtiva etiği hakikatleri, hikmetleri, incelikleri istiskal etmek, hafife almak demek değildir. Hele, bunların verdiği dersleri Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da beğenip, anlatmış, ibret nazarlarımıza sunmuş ise. Nitekim "Benî İsrâil hikayelerinden anlatın, bunda bir zarar yok" buyurmuştur. Zaman zaman, ashab´a israiliyyat anlattığı rivayetlerde gelmiştir. Ancak, yine de muteber kitaplarımızda rastlanmayan; bir başka ifade ile, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın anlatımından geçerek nurlanmayan isrâiliyat karşısında ihtiyatlı olmak, hikmet dersi veriyor diye hemen benimsememek gerekir. Aksi takdirde bir kısım hurâfelere kapı açmak İslâm´ın nezâhetine, müsamahasına ters tüşmek ihtimalden uzak değildir.
   Yukarıdaki hikâyeye gelince, bu, gerçek bir vak´anın hikâyesi olabileceği gibi, hikâyede mündemiç olan hakikatlerin ders verilmesi için anlatılmış edebî bir parça da olabilir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın tebligatında, bir kısım lisânî ve örfî klişelerden, atasözlerinden istifade etmiş olması normaldir. Bu durumlarda hikâyede geçen hâdisenin gerçekten vukua gelmiş olup olmadığına bakılmaz, asıl mühim olan onun vermek istediği mesajdır. Mamafih bazı şârihlerimiz, bu vak´anın fiilen vukuunu kabul etmiş görünmekte ve hâdise kahramanının öldürdüğü yüzüncü kişinin "rahip" olmasından hareketle, vak´anın Hz. İsa (aleyhisselam)´dan sonra cereyan etmiş olacağını belirtmektedirler. "Zira, derler, ruhbanlık, nass-ı Kur´ân´la sabittir ki, Hz. İsa´dan sonra ihdas edilen bir müessesedir." Burada atıfta bulunulan nass, Hadid sûresinin 27. âyetidir.

   Hadiste mevcut olan hakikatlere gelince, bizce mühim olan birkaç tanesine dikkat çekeceğiz:

1- Tevbelerin makbuliyeti: Bizzat Kur´ân ayetleriyle açık şekilde belirtilmiştir ki, tevbe edildikten sonra bütün günahlar affedilebilecektir. Dinimizin en büyük günah addettiği "şirk"ten tevbe edilip tevhide rücu edilmesi halinde, o da affedilecektir. 949´uncu hadiste belirtildiği üzere küfür ve şirkten tevbenin makbuliyetine kesinlikle iman gerekmektedir.
   Şirkten sonra en büyük günah haksız yere cana kıymaktır. Kur´ân-ı Kerim böyle bir cinayeti "bütün insanların katline denk" bir cürüm ilân eder (Maide 32) Bu rivayette, Resûlullah, bu çeşit cürümden yüz tane işleyene bile, sıdk ile tevbe ettiği takdirde, affedilme ümidi vermektedir. Hikâyede, râhibin öldürülüş sebebi, katilin diğer cinayetlerinin sebepleri ve vicdanî katılığı hakkında bir bilgi vermektedir. Böylesine haksız ve ucuz cinâyetlerine rağmen bir caninin affı ve hem de sırf tevbeye niyet ve azmetmiş olması sebebiyle affedilmiş olması, İslâm´ın tevbe telâkkisini ortaya koymakta, Cenab-ı Hakk´ın kulları karşısındaki rahmetinin derecesini ifade etmektedir. İslâm uleması, mutlaka affedildiğine, günahsızlığına inanmayı büyük günah addettiği gibi, ye´si de yani affedilmeyeceğine inanmış olmayı da büyük günah addeder. Mü´min, günahı ne kadar çok ve ne kadar büyük olursa olsun onun affedilebilir olacağına, aff-ı İlâhî´nin her şeyden büyük olduğuna inanmakla mükelleftir, bu inanç mü´minlik edebinin gereğidir. Ye´se yer yoktur.

   Sağduyu sahibi hiçbir kimse bu hadisten hareketle, "insan hayatının ucuzluğu" veya "nasıl olsa af var" telakkisiyle günaha teşvik gibi mugalatalara düşmez. Çünkü hadisin vürud gayesi tevbeye teşviktir, günaha değil, 949 numaralı rivayette, mü´minin günah karşısındaki edebi belirtilmiştir: "Günaha düşmekten, üzerine dağ düşecekmiş gibi korkmak." Yine aynı rivayette Allah´ın tevbe edenlere karşı affetme durumu belirtilmiştir: Issız çölde herşeyinin yüklü olduğu kaybolmuş bineğini bulan insanın sevinciyle sevinmek. Ve de bir atlının yetmiş yıl yürümekle katedebileceği genişlikte, kıyamet anına kadar kapanmamak üzere açılan bir tevbe kapısı.

   Evet buraya kadarki hadislerle ifade edilmek istenen Cenab-ı Hakk´ın tevbeler karşısındaki affetme durumuyla ilgili hakikati, bu sonuncu hadis bir başka yönden bir başka belâgatla ifade buyurmaktadır.
   Rabbimiz! Günahlarımızdan tevbe ediyor, af ve rahmetine iltica ediyoruz, kabul eyle, bir daha dönmemekte güç ve kuvvet ver!

2- Mü´min için niyet ve azmin amelden üstün olduğu: Mücrimin affına sebep olan iki şey gözükmektedir:
a) Tevbe,
b) Azim,
   yani tevbenin gereği olan amele tevessül. Rivayette, mücrim, affedilme imkânının olduğunu, ancak iyilerin arasında yaşayarak ibadette bulunmak gereğini öğreniyor. Hikâyenin, tevbe meselesini açıklama nokta-i nazarından en beliğ yanı bizce burasıdır: Yüz kişiyi öldüren kimse, henüz ibadet etmiş, hayır işlerde bulunmuş bile değil; sadece azmini ortaya koymuş, tevbe ve hayır yoluna girmiş, fakat daha hedefe varmadan, yarı yolda hayatını kaybetmiş. Ancak, affı için bu azim kâfi gelmiş. Ya hedefe ulaşsaydı!

Resûlullah "Mü´minin niyyeti amelinden üstündür" buyurmaktadır.

3-Tevbe ve hayır amelde acele etmek: Rahmet ve azab meleklerinin mesâfe ölçmeleri çok manidar bir husustur. Rivayette, hedefe, iyiler diyarına bir karış daha yakınlığın adamcağızı kurtardığı ifade edilmektedir. Ya birazcık daha gecikseydi...
   Ölüm habersizce geldiğine göre tevbe ve hayra tevessülde yarını ve hatta "az sonra"yı beklememelidir!

4-Çevrenin insan üzerindeki etkisi: Bu rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hususa da dikkat çekmektedir. Alim kişinin ağzına koyduğu şu cümle, içtimâî muhitin insanın iyi veya kötü davranışlarındaki rolünü ifade etmede mühimdir: "Falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah´a ibadet eden kimseler var... Bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin, zîra orası kötü bir yer." Hadisin bir başka vechinde: "Yaşamakta olduğun kötü köyden çıkacaksın" demiştir. Alimler, bu hadisten hareketle, bir kısım kötü fiiller işleyen kimsenin, bundan kurtulmak isteyince bir başka yere gitmesinin, günahı işleme sırasındaki ahvâlini tevbekâr olunca değiştirmesinin gereğine dikkat çekerler. Böylece kötülüğe iten hâtıralar, alışkanlıklar, kötülükte yardımcı olan kimseler, içtimâî bağlar koparılmış, terkedilmiş olur.

5- Bu rivayette âlim kimsenin âbid kimseye üstünlüğünü de görmekteyiz. Zira caninin müracaat ettiği birinci şahıs bir rahiptir, menfi cevap vermiştir, bu da onun hayatına mal olmuştur. İkinci kişinin "alim" olduğu belirtilir, o hakimane cevap vermiştir ve caniyi kurtarmıştır.

6- Bizden öncekilerin şeriatıyla amel: Bu rivayet vesilesiyle Kadı İyaz´ın sunduğu bir açıklama, bizden öncekilerin şeriatıyla amel meselesine açıklık getirdiği için kaydetmede fayda görüyoruz: "Bu hadise göre, tevbe, katl günahına karşı da fayda vermektedir, diğer günahlara karşı fayda verdiği gibi. Gerçi bu rivayet, bizden öncekilerin şeriatını aksettirmektedir ve bizden önceki şeriatle amel, ihtilaflı bir konudur. Ancak bu mesele ihtilâflı hususlara girmez. Zira, ihtilâf, önceki şeriatte yer aldığı halde bizim şeriatımızda onun te´yidine dair beyan gelmemiş ahkâmlarla ilgilidir: (Öyle bir hükme bizim de uymamız gerekir mi, gerekmez mi ) Şayet onu teyid edici bir hüküm bizde gelmiş ise o, bizim de şeriatımız olur, bu hususta hiçbir ihtilâf mevcut değildir. Tevbe meselesinde birçok âyet ve hadisler varid olmuştur: "Allah kendisine şirk koşulmasını elbette affetmez, bunun dışındaki günahları dilediğinden affeder" (Nisa, 48). Keza bu hususta hadis de çoktur. Ubâde İbnu´s-Sâmit´in müttefekun aleyh olan ve: "...Bu günahlardan birini işleyenin durumu Allah´a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse cezalandırır" şeklinde biten hadisi bunlardan biridir." İbnu Hacer ilave eder: "Bu hükme eski ümmetlere nisbetle Muhammed ümmetinden "yüklerin hafifletildiği" prensibinden de ulaşılır. Kâtilin tevbesinin makbul olması onların şeriatında yer alan bir esas olursa, bunun bizde de bitariki´l-evlâ (hayda hayda) yer alması gerekir."[10]
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
8. (956)- Hz.Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanoğlunun herbiri hatakârdır. Ancak hatakârların en hayırlısı tevbekâr olanlarıdır." [Tirmizî, Kıyâmet 50, (2501); İbnu Mâce, Zühd 30, (4251).[11]

 AÇIKLAMA: 
Burada hatakârlık bütün insanlara teşmil edilmiştir. Şu halde beşerî fıtratta, asıl olan hatakârlıktır. Masumiyet asıl değildir. Alimler, peygamberleri de bu hükme dâhil ederek, kaziyeyi onlar hakkında: "küçük günah" diye kayıtlamışlardır. Onlardan sâdır olduğu rivayet edilen bazı "zellât" ise Allah´a isyân kasdı olmaksızın husule gelen hata ve nisyan (unutma) olarak değerlendirilmiştir. Hatakârlık beşerin umumi vasfı olunca, hadis, "insanların en hayırlısı tevbe ile masiyetten kaçarak ibadet ile Allah´a iltica edenlerdir" demiş olmaktadır.
   Peygamberler dışında hiç kimsenin ma´sumiyet, yani hatalara ve günahlara karşı korunmuş olma iddiasının kabul edilemiyeceğine bu hadis delil olmaktadır.
   Bu hadiste ifade edilen hatakârlıkla, Hıristiyanların aslî günah inancını karıştırmamak gerekir. Bu hadisin gayesi, kişiyi kibirden, ücubdan koruyup kulluğa, tevbeye sevketmektir, tevbenin ehemmiyetini ifade etmektir ve de insanın fıtraten hata yapmaya olan meyil ve zaafına dikkat çekmektir. Hıristiyanlar ise, Hz. Adem´den tevarüs edilen mevrus bir günaha inanırlar. Kişi, Hıristiyan olmadıkça, vaftiz olmadıkça bu günahtan kurtulamaz. [12] diye inanırlar.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/495.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/495-497.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/497.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/497.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/497.
[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/498.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/498.
[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/499-500.
[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/500.
[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/500-504.
[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/504.
[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/504.

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...