29 Aralık 2010 Çarşamba

KELİMELER-KAVRAMLAR ... MİKÂİL (a.s.)

 K E L İ M E L E R - K A V R A M L A R 
M İ K Â İ L (a.s.)

     Kur'an-ı Kerim'de adı geçen dört büyük melekten birisi.
     Mikâil kelimesi Ahd-i Atik (Tevrat)'ta "Mikael" biçiminde geçmektedir. Mikâil'in "büyük reis", "İsrail oğullarının hamisi" (Daniel: 12/1) olduğu zikredilmektedir. İsrail oğullarını, İranlılara (Daniel: 10/13), Yunanlılara (Daniel: 10/20, 21) karşı koruyan da Mikâil'dir.
Mikâil kelimesi Kur'an-ı Kerim'de bir âyette, Mikâl şeklinde geçmektedir. "Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır" (el-Bakara, 2/98) buyurulmaktadır.
     Yahudilerin ve Müslümanların Mikâil hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için bu âyetin nüzul sebebiyle ilgili bulunan iki rivayete göz atmakta yarar vardır:
1- Hz. Peygamber (s.a.s), Medine'ye hicret ettiği zaman Fedek Yahudilerinden Abdullah İbni Suriya bir kaç kişiyle birlikte gelir ve bazı sorular sorar. Hz. Peygamber (s.a.s), onların sorularını cevaplandırır. Yahudiler, cevapları olumlu bulurlar ve kabul ederler. Son olarak kendisine hangi meleğin vahiy getirdiğini sorarlar Hz. Peygamber (s.a.s)'de "Cebrail" cevabını verir. Yahudiler buna şiddetle itiraz ederler, "O bizim düşmanımızdır" derler. Gerekçe olarak Cebrail'in "Kıtal ve Şiddet", Mikail'in ise "müjde, ucuzluk, bolluk" getirdiğini ileri sürerler.
2- Yahudiler, Hz. Ömer'e sorular sorarak cevaplar alırlar. Hz. Peygamber (s.a.s)'e vahiy getiren meleği sorarlar. O da "Cebrail" der. Yahudiler "vahiy getiren Mikail olsaydı ona inanırdık" derler. Hz. Peygamber (s.a.s)'e inanmamalarının sebebini ona vahyi Cebrail'in getirmesine, Mikâil'in getirmemesine bağlarlar. Cebrail'in "azab, kıtal, şiddet", Mikail'in "ucuzluk, bolluk, refah" getirdiğini ileri sürerler.
     Müslümanlar, Cebrail'in ve Mikail'in büyük meleklerden olduğuna inanırlar. Her ikisini de dost kabul ederler. Bunlardan birisine dost olup diğerine düşman olmak melekler hakkındaki İslam inancına ters düşer. Her iki melek de Allah'ın elçisidir. Allah'tan aldıkları görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün dışına çıkmaları da mümkün değildir. Allah evrende meydana gelen olayların (tabiî olayların) idaresini Mikail'e vermiştir. Tabiat olaylarını idare etmek, yağmuru yağdırmak, rüzgârı estirmek böylece, bitkilerin üretimini sağlayarak, insanların ve diğer canlıların rızıklarını tayin etmek Mikail'in başlıca görevleridir.
Cemil ÇİFTÇİ


26 Aralık 2010 Pazar

MAVİ MARMARA İSTANBUL'DA

<:o:p>
<::o:p>
<:::o:p>
<::::o:p>
<:::::o:p>
<::::::o:p>
<:::::::o:p>
<::::::::o:p>
<:::::::::o:p>
<::::::::::o:p>

İSLAM İLMİHALİ ... DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: FIKIH - IV. İLMİHAL

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Dördüncü Bölüm: Fıkıh
IV. İLMİHAL
     İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve Müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
     Fıkıh ilminin tarihî gelişimi hatırlanırsa, ilk dönemlerdeki yoğun ictihad ve fetva faaliyetinin mezheplerin teşekkülü ile belirli bir sisteme oturduğu, orta dönemlerden itibaren fıkıh mezheplerinin hem toplumda hukukî istikrar ve güveni, uygulama ve yargı birliğini sağlamada hem de fertlere ibadet ve ahvâl-i şahsiyye alanında rehberlik etmede önemli bir rol üstlendikleri bilinmektedir. Mezheplerin farklı bölgelere yayılıp mezhep içi ictihad ve fetvaların çeşitlenmesi ve zenginleşmesiyle birlikte aynı ihtiyaç tekrar hissedilmeye başlanmış, bu sebeple de mezhep içinde oluşan farklı görüşler arasında sahih ve muteber olanın belirlenmesi ve bunları esas alan metinlerin yazılması cihetine gidilmiştir. Bu dönemde mezheplerin muteber metinlerinin de kamu kesiminde ve bireysel hayatta yukarıda sözü edilen türden pratik bir ihtiyacı karşıladığı söylenebilir. Bu kademede mezhep fıkhını doktriner tarzda inceleyen hacimli eserlerin yanı sıra mezhep fıkhının ana çizgisini ortaya koyan muhtasar el kitaplarının da kaleme alındığı ve belli oranda rağbet gördüğü bilinmektedir. Çünkü hem âyet ve hadisler ile toplumsal hayat ve problemler arasındaki bağı kurmak, âyet ve hadisler etrafında zengin bir hukuk kültür ve doktrini oluşturmak hem de toplumda hukukî istikrar ve güven ortamını, yargı ve uygulama birliğini sağlamak, Müslümanlığı öğrenmek ve yaşamak isteyenlere sade, kolay ve anlaşılabilir temel dinî bilgileri sunmak gerekliydi. Fıkıh mezheplerinin değişik dönemlerinde kaleme alınan ve mezhebin klasik literatürünü teşkil eden bu hacimli ve muhtasar kitaplar böyle bir amaca hizmet etmiştir.
     İslâm toplumunda her dönemde canlı bir şekilde var olan fetva verme (iftâ) faaliyeti de dinî hükümlerin ve mezhep görüşlerinin âdeta günlük hayata uyarlaması mahiyetindedir. Bu sebeple fetva kitaplarının da temel dinî bilgilerin yaygınlaşması ve fertlerin bu konudaki amelî ihtiyacının giderilmesinde etkin bir rolü olmuştur. Bu zengin tedvin faaliyeti içinde bütün müslümanlar için kaçınılmaz olan asgari ortak bilgilerin, ayrıca her müslümanın kendi durumuna göre bilmesi gereken temel dinî bilgilerin özlü bir şekilde ve belli bir mezhep geleneğine bağlı kalınarak yazıldığı kitaplar ile fetva kitapları İslâm toplumundaki ilmihal geleneğinin ilk nüvelerini teşkil ederler. İlmihal bilgileri arasında İslâm toplumunun dinî hatta günlük hayata ilişkin tecrübe birikimi ve geleneği de ana hatlarıyla mevcuttur. Böylece dinî eğitim için başlangıç, dinî hayat açısından ortak payda değerindeki ilmihal bilgileri, fertler için de kaçınılmaz pratik bir ihtiyacı karşılamıştır. Çünkü dinî hükümleri aslî kaynağı olan şer`î delillerden elde etme ve elde edilen bilgiler ile günlük hayatın ihtiyaç ve problemleri arasında bağ kurma ciddi bir ilmî çabayı, bilgiyi ve uzmanlığı gerektirdiğinden her bir müslümandan böyle bir çabayı beklemeye imkân bulunmadığı gibi buna ihtiyaç da yoktur.
     İlmihal bilgilerinin başında inanç, ahlâk ve ibadet esasları ile hemen herkesin günlük hayatta karşılaştığı meselelere ilişkin temel hükümler gelir. İlmihal kitaplarının özünü oluşturan fetva kitaplarında fıkhın genel bir özeti ve sıkça karşılaşılan fıkhî meselelerin çözüm örnekleri verilmiştir. Geniş ilmihal kitaplarında ise inanç, ahlâk, ibadet ve helâl-haram yanı sıra peygamberler tarihi, Hz. Muhammed'in hayatı ve örnek ahlâkı (siyer) ile aile hukuku (münâkehât) bölümleri de yer alır. Çünkü bu konular da hem her müslümanın öncelikle bilmesi gereken bilgileri, hem de ferdî hayatında devamlı yüz yüze kaldığı problemlerin cevaplarını içermektedir.

23 Aralık 2010 Perşembe

HADİS-İ ŞERİFLER ... KONU: DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)

H A D İ S - İ    Ş E R İ F L E R
KONU: DUA
Yukarıdaki başlıkların içeriğini daha önce yayınlamıştık...
 
İKİNCİ FASIL: DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
   Umumî Açıklama:
   Hey'et dilimizde bir kaç mânada kullanılır. Şekil, sûret, görünüş, kılıkkıyafet, hâl, durum; bir bütünü teşkil eden cüzlerin hepsi, kurul, jüri vs. Sadedinde olduğumuz hadiste hey'et kelimesi daha ziyade kılıkkıyafet, durum mânalarında kullanılmıştır.
   Dua eden kimsenin, kılık kıyâfet ve dış görünüş itibariyle  takınması gereken bazı tavırlar, dikkat etmesi gereken bazı hususlar mevcuttur. Burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu çeşit irşadlarını göreceğiz.
1. (1765)- İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Duvarları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan  bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarınızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün." [Ebû Dâvud, Salât 358, (1489, 1490, 1491).]
AÇIKLAMA:
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir kaç meseleye birlikte temas etmiştir:
1- Duvarlar halı, kilim vs. ile örtülmemelidir. Çünkü bu iş, hem mütekebbirlerin amelidir, hem de malın ziyân edilmesi, israf edilmesidir. Zira duvarlarına örtülmesini gerektiren hiçbir zarurî durum mevcut değildir. Müslim'de gelen bir rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kapının üzerine halı asmış olan Hz.Âişe (radıyallâhu anhâ)'ye: "Allah, bize taş ve toprağa elbise giydirmemizi emretmemiştir" diyerek indirtir.
2- Hadiste "kardeşinin kitabı"na bakmak da yasaklanmaktadır. Şârihler, buradaki kitaptan maksadın, içerisinde, öğrenilmesi herkese vacib olan ilmin bulunduğu kitap olmayıp, sâhibi tarafından başkasının bakması arzu edilmeyen mektup olduğu belirtilir. Belki bu mektupta, sır olan, başkasının muttali olması istenmeyen bazı bilgiler vardır. Öyle ise böyle bir mektuba bakmak ateşe bakmak gibidir.
Ateşe bakmak için, bazı  âlimler "hadisin siyakından anlaşılacağı üzere insan için zararlı bir şey olmalıdır" demişlerdir. Mamafih, bundan maksadın "ateşe yaklaşmak ve yaslanmak" olabileceği, ihtimal olarak belirtilmiştir. Üçüncü bir ihtimale göre mânâsı; kişi, kardeşinin bakılmasını istemediği bir mektubuna bakmakla ateşi gerektiren bir şeye bakmış olmaktadır.
3- Hadisin, sadedinde olduğumuz mevzuya, yani dua edenin hey'eti meselesine temas eden kısmı, son kısmıdır: Dua ederken avucun açılıp avuç içi yukarı gelecek şekilde kaldırılması, elin sırt kısmı yukarı gelecek şekilde tutularak dua edilmemesi, dua bitince de ellerin yüze sürülmesi istenmektedir.
4- Duânın sonunda elin yüze çalınması teberrük içindir. Yani, dua ile ellere inmiş olan rahmet eserleri, sürmek suretiyle yüze ulaştırılmış olur.

2. (1766)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken ellerini öyle  kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm." [Buhârî, İstiska 21.]

3. (1767)- Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı."
[Tirmizî, Daavât 11, (3383).]        
AÇIKLAMA:
Bu rivayet dahi duadan sonra ellerin yüze sürülmesinin meşruiyetini gösterir. Bazı âlimler şöyle bir mütâlaada bulunmuştur: "Allahu Teâlâ, dua edeni hiçbir zaman boş çevirmeyip, kendisi için kalkan ele bir rahmet ulaştırdığına göre, ondaki rahmetin en şerefli ve tekrime en elyak organ olan yüze sirâyet ettirilmesi münâsiptir."

4. (1768)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Birle! Birle!" diye müdâhale etti." [Tirmizî, Daavât 117, (3552); Nesâî, Sehv 37, (3, 38).]
AÇIKLAMA:
İki parmağıyla duadan maksad, dua ederken iki parmağıyla işaret etmesidir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), te'kid maksadıyla iki kere: "birle!" buyurmuştur. Birlemesini söylemesinin sebebi, Rabbülâlemin'in tek olması sebebiyledir.
İbnu Deybe'nin, hadisin sonunda kaydettiği şöyle bir açıklama var: "Bu hadisin mânası: "Kişi, dua ederken şehâdet getirince parmağını kaldıracaksa sadece tek bir parmağını kaldırsın" demektir."

5. (1769)- Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehâdet parmağını açmış vaziyette işaret etti." [Ebû Dâvud, Salât 230, (1105).]
AÇIKLAMA:
1- Burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın koltuk altı görünecek şekilde mübalağalı şekilde kollarını uzatıp kaldırmadığı belirtiliyor. Mübalağalı diye kayıtlamak şarttır. Zira Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in mutad olarak dua sırasında ellerini kaldırdığı  sâbit ve müsellem bir husustur. 1766 numarada geçtiği üzere istisnâi durumlarda da koltuk altı görülecek şekilde kollarını kaldırdığı rivayetlerde gelmiştir.
2- Şârih Azimâbâdî, bu hadisin, Sehl İbnu Sa'd'a sorulan bir soruya cevap olma ihtimalinden bahseder. Bu takdirî soru şudur: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) minberde iken hiç ellerini kaldırarak dua etti mi?" Sehl bu soruya: "Ben bunu, söylenen şekilde yaptığını görmedim. Ancak, onu vaaz sırasında orta ve baş parmaklarını kapatıp şehâdet parmağıyla işâret eder vaziyette gördüm. Sanki O, bu parmağını teşehhüd sırasında kaldırıyordu" şeklinde cevap vermiştir. Allahu a'lem."
Hadisteki ibhâm böyle bir açıklamayı gerekli kılmaktadır.

6. (1770)- Hz. Selmân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder." [Tirmizî, Daavât 118, (3551); Ebû Dâvud, Salât 358, (1488).]
AÇIKLAMA:
1- Hayiy, çok haya eden, fazlaca utanan demektir. Haya vasfını Allah hakkında lügat manasında kullanmak uygun değildir. Çünkü, lügat olarak haya, kişide ayıplanma ve kınanma korkusu gibi bir şey sebebiyle hâsıl olan değişme ve inkisâr mânasına gelir. Böyle bir hâl Zât-ı Zülcelâl hakkında muhaldir. Öyle ise lügat yönüyle "çok utanan" mânasına gelen hayiy kelimesi Allah hakkında kullanılınca, bundaki gaye maksuddur. Hayadan maksad ve gaye ayıplanacak şeyin yâni hoş olmayan şeyin terki olduğuna göre, ulemâ, Allah hakkında şu mânada anlamıştır: Allah'ın "hayiy" olması, kulu memnun edecek şeyi yapması, ona zarar verecek şeyi terketmesi demektir. Öyle ise sadedinde olduğumuz hadisi, "Cenab-ı Hakk, dua eden kuluna, kulun hayrına olan şeyi mutlaka verir, duasını sevapsız, boş bırakmaz" diye anlayacağız. Bu "verme" işinin Cenab-ı Hakk'ın hikmeti muktezasınca, ya "istediğine aynen kavuşması", yahut "daha iyisinin verilmesi", yahut da "sevap verilmesi, günahlarının azaltılması" şeklinde tecelli edeceği daha önce belirtilmişti (bak. 1751. hadis).
2- Kerim, istemeden veren, bol veren mânasına gelir. Cenab-ı Hakk'ın vasıflarından biri "istemeden vermek" ise, isteyince daha çok verir demektir. Böylece kul, dua etmeye teşvik edilmiş olmaktadır.
3- Hadiste kul mutlak gelmiştir. Yani, mü'min, fâsık, kâfir ayırımı mevcut değildir. Bazı şarihler "mü'min" diye kayıtlamışlardır. Esâsen, kavlî duayı yani dil ile, sözle olan talebi sadece mü'minler yapar. Öyle ise, mü'minin inanarak yatığı hiçbir dua boşa gitmeyecektir.

7. (1771)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah'a duayı, size  icabet edeceğinden emin olarak yapın.  Şunu bilin ki Allah celle şânuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmez." [Tirmizî, Daavât 66. (3474.)]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, duanın makbul olmasında gerekli olan mühim  âdablarından bir kaç tanesini belirtmektedir:
* Duanın mutlaka icabet göreceğine, yani karşılıksız kalmayacağına kesinlikle inanmaktır. Tercümede "emin olmak" tâbirini kullandık, halbuki aslında mukin kelimesi kullanılmıştır. Bu, yakin elde etmiş, kesin inanca ulaşmış, hiçbir tereddüdü kalmamış gibi mânalara gelir, emin olmaktan çok daha kuvvetli bir mâna ifade eder.
* Dua ederken kalbin gâfil olması, Allah'ı veya istediği şeyi düşünmemesi, yaptığı dua fiilinin tam şuurunda olmaması demektir.
* Oyalanma olarak tercüme ettiğimiz kelimenin aslı lâhin'dir, dilimizdeki lehviyat kelimesi aynı kökten gelir, eğlenen demektir. Bu da, tıpkı gaflet gibi, kalbin Allah'tan başka bir şeyle meşguliyetini ifade eder.
Yani, dua eden kimsenin kalbi, zihni, aklı, hayali, kısacası letâif denen bütün mânevî duygu ve cihazları Allah'tan istediğinden başka bir şeyle meşgul olmamalıdır. Aksi halde, sâdece dille, gâfilâne yapılacak bir kısım taleplerin makbul olmayacağını Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) açık bir üslubla beyan etmektedir.
2- Bu hadisin mânasını te'yid eden başka rivayetler de mevcuttur. Ahmed İbnu Hanbel (rahimehullah)'in Abdullah İbnu Amr (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydettiği bir rivayet şöyle:
"Kalpler bir kaptır. Bazısı bazısından daha iyi tutar (anlayışlıdır). Öyleyse, ey insanlar, Allah'tan bir şey isteyince, Allah'ın icabet edeceğinden emin olarak isteyin. Zîra Allah, kendisine gâfil kalble farkında olmadan dua eden bir kula icâbet etmez."

22 Aralık 2010 Çarşamba

STAJYER MİLLİ EMLAK KONTROLÖRLÜĞÜ GİRİŞ SINAVI...25 KİŞİ ALINACAK

STAJYER MİLLİ EMLAK KONTROLÖRLÜĞÜ
GİRİŞ SINAVINA KATILACAKLAR İÇİN DUYURU
    Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünce 25 adet Stajyer Milli Emlak Kontrolörlüğü kadrosuna atama yapılmak üzere 12-13 Şubat 2011 tarihlerinde Ankara’da Giriş Sınavı yapılacaktır.
   I- SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER:
- Sınavı Açan Birim: Maliye Bakanlığı Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı.
- Görev Yeri: Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu.
- Atama Yapılacak Kadro Unvanı ve Sayısı: Stajyer Milli Emlak Kontrolörü, 25 kişi.
- KPSS Puan Türü ve Taban Puanı: KPSSP107 puan türünden 85 ve daha üzeri puan alanlar.
- KPSS Puanının Geçerlilik Yılı: 27-28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihli Kamu Personel Seçme Sınavları.
- Yazılı ve Sözlü Sınav Esası: Giriş sınavı önce yazılı, sonra da sözlü olarak yapılır. Yazılı sınavı kazanamayanlar sözlü sınava giremezler.

   II- SINAV TARİHİ VE YERİ:
- Giriş sınavının yazılı bölümü 12-13 Şubat 2011 (Cumartesi ve Pazar Günleri) Ankara’da yapılacaktır.
- Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile yazılı sınavın yapılacağı adres ve sınav saatleri; e-Devlet portalı (www.turkiye.gov.tr ), Maliye Bakanlığı (http://www.maliye.gov.tr/ ), Milli Emlak Genel Müdürlüğü (http://www.milliemlak.gov.tr/ ) ve Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı (http://www.mek.gov.tr/ ) internet sayfalarında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir. Adaylar için ayrıca sınava giriş belgesi düzenlenmeyecektir.
- Yazılı sınavı kazananlar Ankara’da sözlü sınava tabi tutulacak olup, sözlü sınav tarihi, yeri ve saati www.maliye.gov.tr ve http://www.mek.gov.tr/  internet sayfalarında ayrıca ilan edilecektir.

   III- SINAVA BAŞVURU ŞARTLARI:
a- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesinde belirtilen genel şartları haiz olmak,
b- Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 27-28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personel Seçme Sınavında (2009 KPSS ve 2010 KPSS) KPSSP-107 puan türünden 85 (seksenbeş) ve daha üstü puanın üzerinde olmak kaydıyla başvuruda bulunanlardan en yüksek puanlı 300 kişi içerisinde bulunmak (Eşit puan almış olmaları nedeniyle 300’üncü sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.),
c- Üniversitelerin en az 4 yıllık lisans öğrenimi veren Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerini veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurtiçi veya yurtdışındaki öğrenim kurumlarından birini bitirmiş olmak,
d- Kontrolörlüğün gerektirdiği karakter ve niteliklere sahip olmak (Bu husus Başkanlıkça Kontrolörlere yaptırılacak araştırma ve soruşturma ile saptanır.),
e- Yazılı sınavın yapılacağı yılın ocak ayı başında (01.01.2011 tarihi itibarıyla) otuz (30) yaşını doldurmamış bulunmak,
f- Daha önce Stajyer Milli Emlak Kontrolörlüğü sınavına katılmamış veya en fazla bir kez katılmış olmak,
g- Erkek adaylar için askerliğini yapmış, muaf veya erteletmiş olmak,
h- Sağlık durumu açısından Türkiye’nin her yerinde görev ve yolculuk yapmaya elverişli olmak,
ı- Süresi içinde usulüne uygun olarak sınav giriş başvurusunda bulunmak.

   IV- SINAV BAŞVURUSU:
- Başvurular, 03/01/2011 tarihinde başlayıp, 21/01/2011 tarihinde sona erecektir.
- Başvurular, “Stajyer Milli Emlak Kontrolörlüğü Giriş Sınavı Başvuru Formu” (bundan sonra “Başvuru Formu” olarak anılacaktır) ile yapılacaktır.
- Başvuru Formu, elektronik ortamda ya da şahsen veya posta yoluyla Başkanlığa iletilebilir.
- Elektronik ortamda başvuru:
- Adaylar, Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı internet sayfasındaki (http://www.mek.gov.tr/ ) Başvuru Formunu doldurup elektronik ortamda gönderebilirler. Başvuru Formunun doldurulması ve iletilmesine ilişkin açıklamalar internet sayfasında yer almaktadır.
- Başvuruyu elektronik ortamda yapanların, Başvuru Formunun imzalı bir örneğini, en geç yazılı sınav saatinden önce Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığına veya sınav yetkilisine teslim etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde başvuruları geçersiz sayılarak sınava alınmayacaklardır.
- Şahsen veya posta yoluyla başvuru:
- Başvuru Formu, (http://www.mek.gov.tr/ ) adresinden indirilmek suretiyle veya Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı ile İstanbul ve İzmir Grup Başkanlıklarından temin edilebilir. (Kurul Başkanlığı ve Grup Başkanlıkları adresleri “Diğer Hususlar” kısmında belirtilmiştir.)
- Başvuru Formu usulünce doldurulduktan sonra “Maliye Bakanlığı Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı Atatürk Bulvarı No:181/A Kat: 5 Kavaklıdere/ANKARA” adresine şahsen veya posta yoluyla süresi içerisinde teslim edilecektir.
- Elektronik ortamda veya postada meydana gelebilecek gecikmelerden dolayı, 21/01/2011 Cuma günü mesai saati (Saat:17.30) sonuna kadar Başkanlığa ulaşmayan başvurular dikkate alınmayacaktır.

   V- SINAV ŞEKLİ VE SINAV KONULARI:
Giriş Sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere aşağıda belirtilen konu gruplarından yapılır.
a) MALİYE
1- Genel Maliye Teorisi,
2- Maliye Politikası,
3- Vergi Hukuku,
4- Bütçe,
5- Kamu Maliyesi.
b) İKTİSAT
1- Genel İktisat Teorisi,
2- Para, Banka, Kredi ve Konjonktür,
3- Milli Gelir, İstihdam, Dış Ticaret,
4- Uluslararası İktisadi İlişkiler ve Teşekküller.
c) HUKUK
1- Anayasa Hukuku,
2- Medeni Hukuk ( Aile Hukuku hariç),
3- Borçlar Hukuku,
4- İdare Hukuku (Genel Esaslar ve İdari Yargı),
5- Ceza Hukuku (Genel Esaslar),
6- Ticaret Hukuku (Genel Esaslar, Kıymetli Evrak ve Şirketler Hukuku).
d) MUHASEBE
1- Genel Muhasebe
e) FİNANS MATEMATİĞİ
1- Ticari Matematik
2- Mali Matematik

   VI- DEĞERLENDİRME:
   Giriş Sınavında tam not, yazılı sınav gruplarında ayrı ayrı, sözlü sınavda tek olmak üzere 100’dür. Yazılı sınavda başarılı olmak için sınav gruplarının her birinden alınan notların 50’den, not ortalamasının da 65’ten aşağı olmaması gerekir.
   Yazılı sınav sonuçları tutanağa bağlanır ve sınavı kazananlar, adreslerine yapılacak tebligatla sözlü sınava çağrılırlar.
   Sözlü sınavı başarmış olmak için bu sınavda alınan notun 65’ten aşağı olmaması gerekir.
Meslek Giriş Sınavı notu, yazılı sınav notları ortalaması ile sözlü sınav notu toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunur.
   Sınav sonuçları Sınav Kurulu tarafından tutanakla tespit edilir ve başarı sırasına göre liste halinde uygun yerlere asılır. Ayrıca, sınavı kazananlara yazılı olarak bildirilir.
Sınavı kazananların sayısı, alınmak istenenden fazla olursa ortalama notu yüksek olanlar derece sırasıyla seçilir ve diğerleri için sınav sonucu, kazanılmış hak teşkil etmez.
   Giriş sınavını kazananlardan, gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz, ataması yapılmış olsa dahi iptal edilir. Bunlar hiçbir hak talebinde bulunamazlar.

   VII- SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ:
- Giriş sınavının yazılı ve sözlü bölümlerini kazanan adayların listesi Maliye Bakanlığı (http://www.maliye.gov.tr/) ve Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı (http://www.mek.gov.tr/) internet sayfalarında ilan edilecektir.
- Sınav sonuçlarına ilişkin itirazlar, gerekçeleri belirtilmek kaydıyla ve yazılı olarak Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığına yapılır.

   VIII- DİĞER HUSUSLAR:
- Adaylar, sınavda kimlik tespitinde kullanılmak üzere nüfus cüzdanı veya T.C. kimlik numarası olan fotoğraflı ve onaylı özel bir kimlik belgesini yanlarında bulunduracaktır.
- Sözlü sınav öncesi adaylardan, sınavı düzenleyen birimce bir örneği onaylanarak alınmak üzere diploma veya mezuniyet belgesinin aslı ile gerekmesi halinde denklik belgesi istenir.
- Adaylar, sınav notlarını http://www.mek.gov.tr/  adresinden öğrenebileceklerdir.
- Sınavla ilgili konularda Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığının 0 312 419 17 80– 417 08 28 no’lu telefonlarından bilgi temin edebilir.
- Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
- Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin, sınavı kazanmış olsalar bile, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler.
ADRES BİLGİLERİ:
KURUL BAŞKANLIĞI:
Milli Emlak Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı
Atatürk Bulvarı No: 181/A Kat: 5
Kavaklıdere / ANKARA
İSTANBUL GRUP BAŞKANLIĞI:
Yalı Köşkü Caddesi 19 Mayıs İşhanı
Sirkeci/İSTANBUL
İZMİR GRUP BAŞKANLIĞI:
Cumhuriyet Bulvarı No:7 Kat:5
Konak/İZMİR

17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Turu

Gönül Erleri 17-18-19 Mayıs Hafta Sonu İstanbul & Kapadokya Tur      Gezilecek Yerler: Tuz Gölü Ihlara Vadisi (4 km trekking turu) Avano...