25 Ocak 2011 Salı

İSLAM İLMİHALİ ... BEŞİNCİ BÖLÜM: TEMİZLİK - 3. ABDEST

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Beşinci Bölüm: Temizlik
III. ABDEST
     A) MAHİYETİ ve ÖNEMİ
     Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve "el suyu" anlamına gelen abdest, belirli ibadetlerin ifasının ön şartı olan ve kendisi de ibadet mahiyetinde görülen bir nevi hükmî temizliktir. Arapça karşılığı güzellik, temizlik ve parlaklık anlamına gelen "vudû"dur. Fıkıhta abdest, "belli uzuvları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da eldeki su ıslaklığı ile meshetmek" şeklindeki ibadet temizliği olarak tarif edilir.
     Abdestle ilgili olarak Kur'ân-ı Kerîm'de, "Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başınızı meshedin ve topuklara kadar ayağınızı yıkayın. Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin" (el-Mâide 5/6) buyurulur. Bu âyet Medine döneminde nâzil olmuş ise de, müslümanların Mekke döneminde mi`rac gecesinde namazın farz kılınmasından itibaren namaz öncesinde mendup bir davranış olarak abdest aldıkları bilinmektedir. Âyet bunu müstakil bir hükümle teyit etmiş, ayrıca abdestin her amel için değil namaz için farz kılındığını açıklamıştır. Hz. Peygamber de hem müslümanlara fiilî olarak abdestin nasıl alınacağını göstermiş hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında kabul olunmayacağını belirtmiştir (Buhârî, "Vudû", 2; İbn Mâce, "Tahâret", 47).
     Abdest başlı başına maddî temizlik özelliği de taşıyıp sağlık açısından bir dizi faydalar içermekle birlikte esasen hükmî temizlik işlemi ve arınma yoludur. Bunun için de fıkıh dilinde maddî kirlilikten temizlenme "necâsetten tahâret" olarak anılır; hükmî kirlilik olan hadesten temizlik ise birer hükmî temizlik usulleri olan abdest ve gusülle olur. Abdest ile ağız, diş, burun, el, yüz ve ayaklar gibi kirlenmeye ve dışarıdan gelecek mikroplara en açık uzuvlar günde birkaç defa su ile temizlenir. Bu sayede vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hale gelir ve vücuda fizikî-tıbbî birçok fayda sağlar. Ayrıca abdest, namaz ibadetini ifa için yüce Allah'ın huzuruna çıkacak müminin mânevî ve ruhî hazırlık ve temizliği de demektir. Bu yüzden abdest, maddî temizlikle mânevî temizliği birleştirici, müslümana mânevî yönden destek ve güç sağlayıcı bir anlam ve öneme sahiptir.

     B) ABDESTİN GEREKLİLİĞİ
     Abdest başlı başına ve bizzat amaç olan bir ibadet değil belli ibadetleri yapmayı mubah kılan, kulun bu ibadetlere mânen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden âzami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta (vesile) ibadettir. Bazı ibadetler ve fiiller içinse abdestli olmak dinen gerekli görülmemiş olsa bile, taşıdığı birçok maddî ve mânevî faydalar sebebiyle tavsiye edilmiştir. Bundan dolayı abdestin dinî değer ve bağlayıcılık hükmü farz, vâcip ve mendup şeklinde üç çeşittir.
     Namaz kılmak, Kâbe'yi tavaf etmek, tilâvet secdesi yapmak, Kur'an'a dokunmak için abdest dinen gereklidir. Sünnî mezheplerin çoğu bunların farz olduğunda görüş birliğinde olup yalnız Hanefîler Kâbe'yi tavafta abdesti vâcip görürler. Kur'an'a dokunmak için abdestin farz olduğu hükmü, Kur'an'a ve Sünnet'e de (el-Vâkıa 56/79; Beyhaký, Sünen, I, 87-88) dayandırılmakla birlikte esasen müslümanların Kur'an'a atfettikleri önemi ve ondan istifadeyi âzami ölçüye çıkarma gayretlerini yansıtan ve bünyesinde birçok sosyal ve psikolojik gerekçeyi barındıran kolektif şuur konumundadır.

     Yatmadan önce abdest almak, vakit namazları için ayrı ayrı abdest almak, ezan okurken abdestli bulunmak mendup görülmüştür. Hatta mümine mânevî destek sağladığı, âdeta müminin silâhı olduğu, ayrıca Hz. Peygamber'in mümkün olduğu ölçüde abdestli halde bulunduğu göz önünde tutularak İslâm âlimleri müminin imkân ölçüsünde her işe abdestli olarak başlamasını ve abdestli bulunmasını tavsiye etmişlerdir.

     Abdestin yukarıda özetlenen bu dinî hükmünün tabii sonucu olarak abdestsiz kimsenin, cenaze namazı da dahil namaz kılması, şükür ve tilâvet secdesi gibi namaz hükmüne tâbi fiilleri yapması, Kâbe'yi tavaf etmesi, Kur'an'a dokunması ve onu elle tutması câiz görülmez. Abdestsiz olarak Mushaf'a bakarak veya ezberden Kur'an okumak ise câizdir.

     Kur'an yüce Rabbin kelâmı olduğu için ona her zaman âzami saygı göstermek, sû-i edeb olarak algılanacak davranışlardan kaçınmak gerekir. Kur'an tilâveti, öteden beri sünnet değer hükmü atfedilen bir ibadet olarak telakki edildiği için, Kur'an tilâvet ederken hem bu kolektif şuuru incitmemek ve hem de esasen her çeşidiyle ibadetin abdestli olarak ifasının ibadeti tamamlayan bir boyut olması sebebiyle böyle davranıp ibadet lezzetini daha derinden almak için abdestli olmaya özen göstermelidir. Fakihlerin Kur'an tilâvetini sünnet olarak nitelendirip ona ibadet içeriği yüklemeleri bu anlamda doğrudur ve bunun için abdestli olmanın şart koşulması da yerindedir. Ancak Kur'an okumaktan asıl maksadın mânasını anlamaksızın okuma değil, anlamak ve gereğini yerine getirmek üzere okumadır. Zaten Kur'an'ın indirilişinin aslî amacı da budur. Birinci okuyuşta ibadet niteliği ön plana çıktığı, ikincisinde ise anlama önem kazandığı için iki tür okuyuş arasında abdest açısından bir ayırım yapmak mümkündür. Bu ayırım sebebiyle olmalı ki, bazı bilginler, ikinci tür okuyuş biçiminde abdest almayı şart koşmamışlardır.

     C) ABDESTİN FARZLARI
     Abdestin farzları, bir fiilin abdest sayılabilmesi için onda bulunması zorunlu olan ana unsurlar demektir. Abdestin farzları ilgili âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere dörttür:
     1. Yüzü yıkamak.
     2. Kolları dirseklerle birlikte yıkamak.
     3. Başı meshetmek.
     4. Ayakları topuklarla birlikte yıkamak.
     Yüzün sınırı iki kulak yumuşağı, alındaki saç bitim yeri ile çenenin sona erdiği yer arasında kalan kısım olarak belirlenmiştir. Yüz yıkanırken sakal sık ise üstünü yıkamak yeterlidir. Abdest alırken parmaktaki yüzüğün altına su alacak şekilde oynatılması, el, yüz ve ayakta bulunan ve suyun deriye temasını önleyen maddelerin imkân dahilinde temizlenmesi gerekir. Dirseklerin yıkanması da abdestin farzları kapsamındadır. Başın dörtte birinin el içinin ıslaklığıyla meshedilmesi Hanefîler'e göre yeterlidir. Başın mesh miktarı Şâfiî mezhebinde daha az iken diğer iki mezhepte âdeta başın tamamıdır.

     Abdestin bu dört farzında Sünnî fıkıh mezhepleri ittifak etmiştir. Ancak Hanefî mezhebinin dışında kalan diğer üç Sünnî mezhebin buna bazı şartları da ilâve ettiği görülür. Meselâ niyet bu üç mezhebe göre, abdeste başlarken besmele çekmek Hanbelîler'e göre, dört farzın âyette sayılan sıraya uygun yapılması (tertîb) Şâfiî ve Hanbelîler'e göre, bu işlemlerin ara verilmeden yapılması (muvâlât) Mâlikî ve Hanbelîler'e göre farzdır. Ca`ferîler, abdestle ilgili âyetin ifade tarzından hareketle ayakların yıkanmasının değil meshedilmesinin farz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu görüþe yakýn olan bazý Sünnî âlimler de vardýr.

     Abdestin farzlarının yerine getirilmiş olması kuşkusuz alınan abdestin fıkhen geçerli (sahih) olması sonucunu da doğurur. Bununla birlikte kullanılan suyun temiz ve temizleyici olması, abdest alırken özür durumu hariç abdesti bozan bir durumun bulunmaması, yıkanması gereken uzuvlarda hiç kuru yerin kalmaması da gerekir. Bazı ilmihal kitaplarında, abdest alırken yıkanan uzuvlarda iğne deliği kadar kuru yerin kalmamasının istenmesi, hakiki anlamı değil bu konuda âzami titizliğin gösterilmesi gerektiğini ifade içindir. Abdest uzuvlarında bulunup suyun deriyle temasını önleyen maddelerin imkân ölçüsünde temizlenmesi gerekir. Temizlemede zorluk varsa bunların bulunması abdeste zarar vermez. Boyacı, marangoz gibi esnafın, sanatkârların el ve kollarında bulunan boyalar böyledir. Bunlar el ve tırnaklardan kazınmadıkça abdestin geçerli olmayacağının söylenmesi, bilgiye dayalı fıkhî bir hüküm olarak değil de yukarıda sözü edilen hassasiyetin abartılı ifadesi olarak anlaşılmalıdır. Aynı şekilde bir uzvu yıkamak sağlık açısından sakıncalı ise meshedilir, meshetmek de zararlı ise terkedilir.

     D) ABDESTİN SÜNNETLERİ ve ÂDÂBI
     Hz. Peygamber'in farz ve vâcip kapsamında olmaksızın sürekli veya genelde yaptığı ve ümmetine de yapılmasını tavsiye ettiği fiillere fıkıh ilminde ve ilmihal dilinde sünnet, Hz. Peygamber'in bazan yapıp bazan da terkettiği fiillere ise mendup, müstehap veya âdâp denildiğini, fıkıh usulünde ise bu gruba giren bütün fiillerin, şer`î hükmün beşli taksimi içinde "mendup" olarak nitelendirildiğini biliyoruz.

     Abdestin başlıca sünnetleri şöyle sıralanabilir : Abdest almaya niyet etmek, başlarken besmele çekmek, elleri bileklerle birlikte üç defa yıkamak, ağız ve buruna su çekip iyi bir ağız ve burun temizliği (mazmaza ve istinşak) yapmak, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, sakalın içine su girmesini sağlamak, el parmaklarını birbirine sokup ovuşturmak, başın tamamını elin ıslaklığıyla meshetmek, boynu meshetmek, abdest uzuvlarını yıkarken bu sayılan sıraya uymak, abdeste sağ uzuvlardan başlamak, bu uzuvları üçer defa yıkamak ve su ile iyice ovmak (delk), abdeste ara vermeden tamamlamak.

     Abdestin bu sayılan sünnetlerine ilâve olarak abdestin âdâbı olarak da; abdest alırken -mümkünse- kıbleye dönmek, abdest sularını vücuda ve elbiseye sıçratmamak, dünya işlerine ilişkin konuşmayıp abdest dualarını veya bildiği dualardan okumak, suyu ölçülü kullanmak, abdest sonunda kelime-i şehâdet (Eşhedü enlâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh) getirmek gibi fiiller tavsiye edilir. Abdestin âdâbından maksat, abdestin farzlarının ve sünnetlerinin daha uygun şekilde ve ortamda, mükemmel bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu sebeple abdest alan kimse hangi davranışının abdestin amacına daha uygun olacağına ve abdest alırken nelerden kaçınması gerektiğine biraz da kendisi karar vermelidir. Meselâ günümüzde abdest öncesinde ellerin ve yüzün sabunlu su ile yıkanması, iyi bir ağız ve burun temizliği, imkân varsa dişlerin fırçalanması, suyun ölçülü kullanılması, çevre temizliğine özen gösterilmesi hem bireyin sağlığı açısından hem de üçüncü şahıslara saygının gereği olarak ayrı bir önem kazanmıştır.

     E) ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
     Abdestin maddî temizlik olma özelliği de taşımakla birlikte esasen hükmî temizlik olduğunu yukarıda görmüştük. Bu sebeple abdesti bozan durumların bir kısmı maddî kirlilik, bir kısmı da hükmî kirlilik grubunda yer alır.

     Şu durumlarda abdest bozulur:
     1. İdrar ve dışkı yollarından idrar, dışkı, meni, mezi, kan gibi bir necâsetin, herhangi bir sıvının veya maddenin çıkması, yellenmek.
     2. Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya herhangi bir maddenin çıkması. Ağızdan çıkan akıcı haldeki kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise abdesti bozar. Vücuttan çıkan kan akmadığı veya çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz. Şâfiî ve Mâlikîler'e göre idrar ve dışkı yolları hariç vücuttan çıkan kan ve benzeri sıvı maddeler abdesti bozmaz.
     3. Ağız dolusu kusmak. Kusulan şey ister yemek, ister safra veya kan olsun, abdest bozulur.
     4. Bayılma, delirme, sarhoş olma, uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar. Uyku dışındaki şuur kaybına yol açan durumların süresi ve o esnada kişinin konumu ne olursa olsun abdest bozulur. Uyku halinde ise, kişinin farkında olmadan abdestinin bozulmuş olması ihtimalinin derecesi ölçü alınır. Bu sebeple yatarak derin uykuya dalma abdesti bozar, uyku ile uyanıklık arasındaki hal ise bozmaz. Oturduğu yerden uyuklamada oturuşun şekli kadar bu kimsenin durumu, abdestin bozulma ihtimalinin kuvvet derecesi de önemlidir. Bundan dolayı tereddütlü durumlarda abdest alınması tavsiye edilir.
     5. Namazda yakındaki şahısların duyabileceği şekilde sesli olarak gülmek. Hanefîler'e göre rükûlu ve secdeli namazda sesli gülme abdesti de bozar. Diğer mezhepler ise sadece namazın bozulacağı görüşündedir.
     6. Cinsî münasebet veya fâhiş (aşırı) temas ve dokunma. Hanefîler'e göre erkekle kadının tenlerinin birbirine değmesi ile abdest bozulmasa da çıplak olarak veya arada bedenlerin sıcaklığının hissedilmesini engelleyecek bir giysi bulunmaksızın erkek ve kadının aşırı derecede şehevî teması, oynaşma ve kucaklaşması abdesti bozar. Hanefî fakihlerinin çoğunluğu temasın aşırılığında erkeğin cinsel organının sertleşmesini ölçü alırken, İmam Muhammed mezi gibi bir yaşlık çıkmadıkça abdestin bozulmayacağı görüşündedir. Şâfiîler'e göre erkek ve kadının tenlerinin birbirine değmesi, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise temastan cinsel haz duyulması halinde abdest bozulur.
     7. Mazeret halinin sona ermesi. Su bulamadığı için teyemmüm eden kimse suyu bulunca, mest üzerine mesh yapan kimsenin -yolcu olanlara üç, yolcu olmayanlara bir gün olarak tanınan- mesh süresi dolunca, özürlü kimse için de namaz vakti çıkınca abdesti bozulmuş olur.

     Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre bir kimsenin kendi cinsel organına teması da abdesti bozar. Bir kimse abdest aldığını kesin olarak bilse de abdestinin bozulup bozulmadığında tereddüt etse, Mâlikîler'e göre abdesti bozulmuş olur, diğer üç mezhebe göre ise bu durumda abdest bozulmuş sayılmaz.

     Ağlamak, gözden yaş gelmesi, kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi, tükürük ve sümüğe az miktarda kan karışması, ağız dolusu olmayan kusma, ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve veya kullanılan misvak-diş fırçası üzerindeki akıcılığı olmayan kan (diş eti kanaması hariç), sivrisinek, pire gibi haşeratın emdiği kan, namazda uyuklama, namazda sessiz gülme, tırnak kesme, tıraş olma kural olarak abdesti bozmaz.
     Abdestin bozulup bozulmadığıyla ilgili görüş ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak uygun olur. Özellikle imam olan kimselerin abdestinin diğer mezheplere göre de bozulmamış olmasına özen göstermesi şart değilse de yerinde bir davranıştır.

     F) ABDESTİN ŞEKLİ
     Sünnet ve âdâbına riayet edilerek, ayrıca dört mezhebin farz saydığı hususları da içerecek şekilde abdest şöyle alınır: Abdest suyunun elbiseye sıçramayacağı bir konum alınır, mümkünse kıbleye dönülür. Niyet ve besmele ile abdeste başlayıp önce eller bileklere kadar ve parmak araları da ovuşturularak üç defa yıkanır, cilt üzerindeki hamur, boya, sakız gibi maddeler temizlenir. Parmakta yüzük varsa oynatılır. Misvak veya diş fırçası ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlenir. Ağız, sağ el avucuna alınan su ile üç defa çalkanıp temizlenir. Üç defa da burna su çekilip sol elle burun temizlenir. Oruçlu olmayan kimse ağız ve burnun her yerine suyun iyice ulaşmasını sağlar. Üç kere yüz yıkanır. Varsa sakalın içinden parmaklar geçirilerek suyun sakal diplerine ulaşması sağlanır. Sonra dirsekle birlikte sağ kol üç defa, sonra aynı şekilde sol kol üç defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü bir defa meshedilir. Bu şekilde başın dörtte birini meshetmek yeterli ise de iki elle başın tamamının meshedilmesi -sağlık bakımından endişe verici bir durum yoksa- sünnettir. Eller yine ıslatılarak baş parmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi meshedildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun meshedilir. Önce sağ sonra sol ayak, parmak uçlarından başlanarak topuk ve aşık kemikleri de dahil olmak üzere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özen gösterilir. Abdestten sonra kelime-i şehâdeti okumak, içilebilir ise abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadr sûresini okumak da abdestin âdâbındandır.

     G) ÖZÜRLÜNÜN ABDESTİ
     Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı kanaması, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara ilmihal dilinde özür (mazeret), böyle kimselere de özürlü kimse (mâzur, mâzure) denilir.
     İslâm dini kolaylık ve rahmet dinidir. Namaz başta olmak üzere kişilerin ibadetlerini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirebilmeleri hem bir görev hem de bir haktır. Bu sebeple İslâm dini kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş, ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntının önlenmesini ilke edinmiştir. Bu sebepledir ki normal durumlarda abdesti bozan şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Su bulunmadığında veya suyun kullanımının sağlığa zararlı olduğu durumlarda teyemmüm imkânı, yaranın üstüne mesh hükümleri de yine İslâm'ın hem namazı ferdin aslî görevi ve dinin direği saymasının hem de kolaylık prensibinin birer örneğidir.
     Yukarıda sayılan türde olup en az bir namaz vakti süresince devam eden bedenî rahatsızlıklar özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır, bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vâcip, sünnet, eda ve kazâ namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe'yi tavaf edebilir, Mushaf'ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin abdesti özür hali dışında abdesti bozan ikinci bir sebeple de bozulur. Meselâ idrarını tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.

     H) MESH
     İslâm dini namazın ifasını dinin temel vecîbelerinden saymış olmasının yanı sıra her türlü mükellefiyette zorluğu gidermeye ve kolaylığı temin etmeye de ayrı bir önem vermiştir. Bunun bir örneği de, mükellefler için mest ve sargı üzerine mesh yaparak abdest alma ve böylece üzerine düşen ibadetleri ifa etme imkânı getirmiş olmasıdır.

     Mesh, bir şey üzerinde eli gezdirmek, o şeyi elle silmek demektir. Fıkıhta mesh, bir nevi hükmî temizlik işlemi olup abdestte elin ıslaklığıyla bir uzuv, mest veya sargı üzerinde, teyemmümde ise yüz ve kollar üzerinde toprakla yapılan sembolik temizlik çeşididir. Abdest alırken baş, boyun ve kulakların meshedilmesi abdestin ilkten (aslî) hükmü, mest ve sargı üzerine mesh ise yıkama yerine geçen (bedel, halef) bir işlemdir.

     a) Mest Üzerine Mesh
     Dinimizin ibadetlerde kolaylığı tercih etmiş olması sebebiyle, ayaklara mest vb. giyildiğinde, abdest için bunun çıkarılması ve ayağın yıkanması istenmeyip mestin üzerine mesh yapma câiz görülmüştür. Mest deri ve benzeri maddelerden ayaklara giymek maksadıyla yapılan, ayakları topuklarla birlikte örten, içine su geçirmeyecek veya yere konduğunda kendi kendine dik durabilecek bir ayakkabı çeşididir. Ayakları aynı şekilde örten çizme, potin, kendisiyle yol yürünebilecek dayanıklılıkta çorap ve boğazlı terlikler ve benzerleri de Hanefîler'e göre mest hükmündedir. Devamlı olarak yerle temas halindeki çizme ve ayakkabılara meshetmek yeterli olmayıp altında veya üzerindeki necis maddelerin de temizlenmesi gerekir.

     Abdest alırken mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığıyla bir defa meshedilmesi gerekir ve yeterli olur. Bunun için mestin abdestli olarak giyilmiş, mestin ayağın abdestte yıkanması gereken yerlerini tamamen kaplamış, ayrıca dayanıklı ve sağlam bir maddeden yapılmış olması aranır. Mest ile yaklaşık 6 kilometre yürünebilmesi veya bırakıldığında dik durabilmesi bu dayanıklılık ve sağlamlığın ölçüsü olarak zikredilir. Mestin topuktan aşağı kısmında, altında veya üstünde ayak parmaklardan üçü girecek şekilde bir deliğin, yarık veya yırtığın bulunmaması, mestin içine su almaması da gerekir. Üzerine deri kaplanmış veya altlarına pençe vurulmuş çorap üzerine mesh edilebilir. Hanefî fakihlerinden Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed, altına pençe vurulmuş olması şartını aramaksızın kalın ve içini göstermeyen dayanıklı keçe ve yün çoraplar üzerine, bir grup fakih ise bu þartlarý da aramayarak çorap üzerine meshedilebileceği görüşündedir. İbadetlerin ve onlara hazırlık mahiyetindeki vecîbelerin yerine getirilmesinde bazı ölçüler belirlemeyi ve imkân dahilinde kolaylık sağlamayı hedefleyen fakihler arasındaki bu tür görüş farklılıkları mükellefe bu görüşlerden istediği tarzda bir kompozisyon oluşturma hakkını vermekten ziyade ihtiyaç halinde kullanılabilecek ruhsatları göstermesi yönüyle önem taşır.

     Abdesti bozan durumlar mest üzerine meshi de bozar. Üzerine meshedilen mestin ayaktan çıkması veya çıkarılması, mestin içine giren suyun bir ayağın yarıdan fazlasını ıslatması, mesh süresinin sona ermesi meshi bozar. Mest üzerine meshin süresi, yolcu olmayanlar için bir gün bir gece (24 saat), yolcular için üç gün üç gecedir (72 saat). Bu süre, mestin abdestli olarak giyilmesinden sonra ilk hadesten yani abdesti bozan ilk durumdan başlar. Bu süre dolduktan sonra, ayaklar su ile yıkanarak abdest alınıp gerekiyorsa mest tekrar giyilmelidir. Öte yandan, ayaklarını yıkamak suretiyle abdestli olan kimsenin bu abdesti devam ettiği sürece mestleri çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestlerin üzerine meshetmek suretiyle abdestli olup mestlerini çıkaran kimse, sadece ayaklarını yıkayarak abdestini tamamlayabilir.

     b) Sargı Üzerine Mesh
     Üzerinde sargı bulunan bir organın abdest alırken su ile yıkanması sağlık açısından zararlı ise, bu sargı çözülmeyip üzerinin meshedilmesiyle yetinilir. Yapılan bu mesh o uzvu hükmen yıkama sayılır. Hatta mesh de zararlı ise ondan da vazgeçilebilir. Sargının çoğunluğunu sadece bir defa meshetmek yeterlidir. Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel olmadığı gibi bu meshin süresi de yoktur. Özür hali devam ettiği sürece sargı üzerine meshedilebilir. Sargı üzerine ikinci bir sargı sarılsa bu sargıya ayrıca meshetmek gerekmez. Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra o sargı değiştirilirse hüküm yine aynı olmakla birlikte yeni sargının meshedilmesi müstehaptır. Üzerindeki ilâç, merhem bulunan yaraların meshi de sargı üzerine mesh hükmündedir. Yaranın iyileşip sargının çıkarılması halinde sargı üzerine yapılan mesh bozulmuş olur. Bu kimsenin şayet abdestli ise, sargı yerini yıkamakla iktifa etmesi mümkün ise de yeniden abdest alması daha yerinde bir davranış olur.
     Doldurulmuş veya kaplanmış dişler de sargılı veya merhemli yara -veya suyun deriye ulaşmasını engelleyen fakat çıkarılması zor olan boya vb.nin bulaştığı organ- gibidir. Suyun kaplama ve dolguya ulaşması yeterlidir.


İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Beşinci Bölüm: Temizlik
III. ABDEST

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞINA, Stajyer Gelirler Kontrolörü, 50 kişi alınacak.

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
STAJYER GELİRLER KONTROLÖRLÜĞÜ
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU


I- SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER
- Sınavı Açan Birim: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
- Görev Yeri: Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı
- Atama Yapılacak Kadro Unvanı ve Sayısı:
Stajyer Gelirler Kontrolörü, 50 kişi
- KPSS Puan Türü ve Taban Puanı: KPSSP57 puan türünden 80 ve daha üzeri puan alanlar.
- KPSS Puanının Geçerlilik Yılı: 27–28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihli Kamu Personeli Seçme Sınavları.

II- SINAV TARİHLERİ VE YERİ
- Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.
- Giriş sınavının yazılı bölümü 26–27 Mart 2011 (Cumartesi ve Pazar Günleri) Ankara’da yapılacaktır.
- Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile yazılı sınavın yapılacağı adres ve sınav saatleri; e-Devlet portalı (www.turkiye.gov.tr), Maliye Bakanlığı (http://www.maliye.gov.tr/), Gelir İdaresi Başkanlığı (www.gib.gov.tr) ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı (http://www.gelkont.gov.tr/) internet sayfalarında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir.
- Sözlü sınav tarihi ve yeri, anılan internet sayfalarında ayrıca ilan edilecektir.
III- SINAVA BAŞVURU ŞARTLARI
- En az 4 yıllık lisans eğitimi veren; Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinden veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurtiçi veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olmak,
ÖSYM tarafından 27–28 Haziran 2009 ve 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSSP 57 puan türünden 80 ve daha üzeri puan almış olmak kaydıyla, başvuruda bulunanlardan en yüksek puanlı 500 kişi içerisinde bulunmak,
(Yukarıda belirtilen 2 KPSS Sınavı birlikte değerlendirilecek olup, 500’üncü sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesindeki nitelikleri haiz olmak,
- Gelirler Kontrolörü olmak için gerekli karakter ve niteliklere sahip olmak (Bu husus Başkanlıkça Gelirler Kontrolörlerine yaptırılacak araştırma ve soruşturma ile saptanır),
- Sınavın açıldığı yılın Ocak ayı başında (01.01.2011 tarihi itibariyle) otuz (30) yaşını doldurmamış olmak,
- Daha önce Stajyer Gelirler Kontrolörlüğü sınavına katılmamış veya en fazla bir kez katılmış olmak,
- Erkek adaylar için askerliğini yapmış, muaf veya erteletmiş olmak,
- Süresi içinde usulüne uygun olarak sınav giriş başvurusunda bulunmuş olmak
- Sağlık durumu açısından Türkiye’nin her yerinde görev ve yolculuk yapmaya elverişli olmak,
- Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmaz.
şartları aranır.


IV- SINAV BAŞVURUSU VE ŞEKLİ
- Başvurular, 07.02.2011 tarihinde başlayıp 28.02.2011 tarihinde sona erecektir.
- Başvurular, “Stj. Gelirler Kontrolörlüğü Giriş Sınavı Başvuru Formu” (bundan sonra “Başvuru Formu” olarak anılacaktır) ile yapılacaktır.
- Başvuru Formu, elektronik ortamda ya da şahsen veya posta yoluyla Başkanlığa iletilebilir.
- Elektronik ortamda başvuru:
- Adaylar, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı internet sitesindeki (http://www.gelkont.gov.tr/) Başvuru Formunu doldurup elektronik ortamda gönderebilirler. Başvuru Formunun doldurulması ve iletilmesine ilişkin açıklamalar internet sayfasında yer almaktadır.
- Başvuruyu elektronik ortamda yapanların, Başvuru Formunun imzalı bir örneğini, en geç yazılı sınav saatinden önce Gelirler Kontrolörleri Başkanlığına veya sınav yetkilisine teslim etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde başvuruları geçersiz sayılarak sınava alınmayacaklardır.
- Şahsen veya posta yoluyla başvuru:
- Başvuru Formu, http://www.gelkont.gov.tr/, adresinden indirilmek suretiyle veya Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı, İstanbul Grubu veya İzmir Grubundan temin edilebilir. (Merkez ve Grup adresleri “Diğer Hususlar” kısmında belirtilmiştir.)
- Başvuru Formu usulünce doldurulduktan sonra “Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı Dikmen Cad. Yeni Hizmet Binası Kat: 8 06100 Dikmen/ANKARA” adresine şahsen veya posta yoluyla süresi içerisinde teslim edilecektir.
- Elektronik ortamda veya postada meydana gelebilecek gecikmelerden dolayı, 28.02.2011 tarihinden sonra Başkanlığa ulaşan başvurular dikkate alınmayacaktır.

V- SINAV KONULARI
- EKONOMİ: Mikro Ekonomi, Makro Ekonomi, Uluslararası Ekonomi, Milli Gelir, Para, Banka ve Kredi, İşletme Ekonomisi,
- MALİYE: Maliye Teorisi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi ve Vergi Hukuku, Kamu Maliyesi, Bütçe,
- HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Hükümler ve İdari Yargı), Medeni Hukuk (Aile Hukuku hariç), Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Genel Hükümler, Şirketler ve Kıymetli Evrak), Ceza Hukuku (Genel Hükümler),
- MUHASEBE: Genel Muhasebe, Şirketler Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi ve Teknikleri.



VI- DEĞERLENDİRME
- Meslek Giriş Sınavında tam not, yazılı sınav konularında ayrı ayrı, sözlü sınavda tek olmak üzere 100’dür. Yazılı sınavı başarmış sayılmak için sınav konularının her birinden alınan notların 50’den, notlar ortalamasının da 65’den aşağı olmaması gerekir.
- Sözlü sınavda, yazılı sınav konuları yanında, adayların genel kültür, zeka, ifade ve kavrayış yetenekleri ile tavır ve hareketleri de göz önünde bulundurulur.
- Sözlü sınavı başarmış olmak için bu sınavda alınan notun 65’den aşağı olmaması gerekir.
- Meslek Giriş Sınavı notu, yazılı sınav notları ortalaması ile sözlü sınav notu toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunur.

VII- SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ
- Giriş sınavının yazılı ve sözlü bölümlerini kazanan adayların listesi Maliye Bakanlığı http://www.maliye.gov.tr/, Gelir İdaresi Başkanlığı http://www.gib.gov.tr/ ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı http://www.gelkont.gov.tr/ internet sitelerinde ilan edilecektir.
- Gerekçeleri belirtilmek kaydıyla, sınav sonucuna yazılı olarak Gelirler Kontrolörleri Başkanlığına itiraz edilebilir.

VIII- DİĞER HUSUSLAR
- Sınavda kimlik tespitini sağlamak için nüfus cüzdanını veya sürücü belgesini aday üzerinde bulunduracaktır.
- Gelirler Kontrolörlüğü mesleği hakkında ayrıntılı bilgi http://www.gelkont.gov.tr/ adresinden temin edilebilir.
- Sınavla ilgili olarak Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı 0312 415 38 95 – 415 38 96 no’lu telefonlarından bilgi temin edilebilir.
- Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
- Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler, sınavı kazanmış olsalar bile, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler.

ADRES BİLGİLERİ:
- Başkanlık: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı
Dikmen Cad. Yeni Hizmet Binası Kat: 8

06100 Dikmen/ANKARA

- Ankara Grubu: Mithatpaşa Cad. No:15 ANKARA
- İstanbul Grubu: Büyükdere Cad. No: 189 4. Levent/İSTANBUL
- İzmir Grubu: Cumhuriyet Bulvarı No: 65 Konak /İZMİR

TÜRK EXIMBANK'a 40 Uzman Yardımcısı Alınacak...

TÜRK EXIMBANK
TÜRKİYE İHRACAT KREDİ BANKASI A.Ş.
UZMAN YARDIMCISI GİRİŞ SINAVI DUYURUSU


1. GENEL
Bankamıza, giriş sınavı ile 40 adet uzman yardımcısı alınacaktır.

2. GİRİŞ SINAVI ŞARTLARI
Sınava başvuracak adayların aşağıdaki koşulları yerine getirmesi gereklidir:
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
b) En az dört yıllık eğitim veren siyasal bilgiler, hukuk, iktisadi ve idari bilimler, işletme ve mühendislik fakülteleri ile üniversitelerin matematik bölümlerinden veya bunlara denkliği T.C. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından onaylanmış yabancı fakülte ve yüksek okullardan mezun olmak,
c) YÖK'e bağlı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 2009 ve/veya 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarında (KPSS);
• İktisat alanında, KPSSP-28 puan türünden alınacak 13 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (130) kişi içerisinde bulunmak,
• İşletme alanında, KPSSP-29 puan türünden alınacak 14 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (140) kişi içerisinde bulunmak,
• Hukuk alanında, KPSSP-79 puan türünden alınacak 4 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (40) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Hukuk Fakültesi mezunları kabul edilecektir),
• Çalışma Ekonomisi alanında, KPSSP-46 puan türünden alınacak 2 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (20) kişi içerisinde bulunmak,
• Endüstri Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 3 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (30) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Endüstri Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Bilgisayar Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 2 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (20) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için Bilgisayar Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Makine Mühendisliği alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 1 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (10) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Makine Mühendisliği mezunu olanlar kabul edilecektir),
• Matematik alanında, KPSSP-1 puan türünden alınacak 1 kişi için en az 70 puan alanlar arasında yapılacak sıralamada en yüksek puanlı (10) kişi içerisinde bulunmak (bu alan için sadece Matematik bölümü mezunu olanlar kabul edilecektir).
d) İyi derecede İngilizce bilmek, (KPSS İngilizce Yabancı Dil Testinden en az 42 doğru yapmak, KPDS İngilizce yabancı dil testinde en az 70 puan veya girilen TOEFL (İngilizce) sınavının en yüksek puanının en az % 50'si oranında puan aldığına dair ve son iki yıl içinde yapılan sınavlara ait geçerliliği olan bir belgeye sahip olmak),
e) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
f) Erkek adayların askerlik ile ilişiği olmaması (müracaat tarihinde en az 1 yıl tecilli olmak),
g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
h) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek bir hastalığı bulunmamak,
i) Diğer resmi kurum ve teşekküllere mecburi hizmet yükümlülüğü bulunmamak veya mecburi hizmet borcunu ödemeyi kabul etmiş olmak,
j) Sınavın yapıldığı yılın ocak ayının ilk gününde 30 yaşını doldurmamış bulunmak, k) Bankamız uzman yardımcılığı giriş sınavında daha önce 2 defa başarısız olmamak.

3. BAŞVURU
Türk Eximbank Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı için başvurular, 4'üncü maddede belirtilen belgelerle birlikte, 18.02.2011 günü mesai bitimine (Saat 17:30) kadar şahsen veya "Türk Eximbank Personel Müdürlüğü Müdafaa Cad. No:20 2. Kat 06100 Bakanlıklar/ANKARA" adresine posta yoluyla (iadeli taahhütlü) yapılacaktır.
18.02.2011 tarihinden sonra yapılacak başvurular dikkate alınmayacaktır. Posta yoluyla yapılan başvurularda, başvuru için istenen belgelerin Banka Haberleşme Müdürlüğüne en geç 18.02.2011 tarihine kadar teslim edilmesi gerekir. Postadaki gecikmeler kabul edilmez.

4. BAŞVURU BELGELERİ
Giriş sınavına başvuru, Genel Müdürlükten veya Bankanın internet sayfasından temin edilecek Başvuru Formu ve aşağıda istenecek belgelerle birlikte yapılır.
a) T.C. Kimlik Numarası beyanı,
b) Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuç belgesinin sureti,
c) Yükseköğretim kurumu diploması veya mezuniyet belgesinin aslı ve sureti (Belgenin aslı görüldükten sonra iade edilecektir),
d) KPSS İngilizce yabancı dil testinden en az 42 doğru yaptığına, KPDS İngilizce yabancı dil testinde en az 70 puan veya girilen TOEFL sınavının en yüksek puanının en az % 50'si oranında puan aldığına dair bir belgenin aslı ve sureti (Belgenin aslı görüldükten sonra iade edilecektir),
e) 2 adet yeni çekilmiş 4,5 X 6 ebadında fotoğraf.
Başvuru şartlarına uymayanlar sınava kabul edilemezler. Başvuru belgelerinde gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar ile gerçeğe aykırı belge verenlerin sınavları geçersiz sayılır ve atamaları yapılmaz, yapılmış olsa dahi iptal edilir.

5. SINAV ŞEKLİ
Sınav, yazılı (klasik) ve sözlü olmak üzere iki aşamada yapılacaktır. Yazılı sınav iktisat, işletme, hukuk, çalışma ekonomisi, bilgisayar mühendisliği, endüstri mühendisliği, makine mühendisliği ve matematik olmak üzere 8 farklı alanda yapılacaktır.
Adaylar başvuru alanlarına göre sınava gireceklerdir.
Yazılı sınav 100 tam puan üzerinden değerlendirilecek, yazılı sınav notu ve ilgili KPSS notu ortalamasına göre alan notu hesaplanacak ve en yüksekten en düşüğe doğru sıralama yapılacaktır. Bu sıralama dikkate alınarak her alan için Madde 2'nin c şıkkında ayrı ayrı belirtilen istihdam edilecek uzman yardımcısı sayısının 4 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır.
Yapılan sözlü sınavda alınan puan, alan puanı ağırlıklandırılarak adayın nihai başarı puanı belirlenecektir.
Sınav sonuçlarında;
Alan puan ağırlığı %70 (KPSS ve yazılı sınav notlarının ortalaması)
Sözlü sınav ağırlığı %30'dur.
Toplamda en yüksek puan alan adaydan başlanarak her alanda alınacak sayı kadar uzman yardımcısı sınavda başarılı kabul edilecektir. Ayrıca uygun görülen miktarda yedek aday belirlenecektir.

6. SINAV KONULARI
Sınav konuları aşağıda belirtilmiştir:
a) İktisat Alanı: Mikro - Makro İktisat, Uluslararası İktisat, Türkiye Ekonomisi, Maliye Politikası, Para-Banka,
b) İşletme Alanı: Temel İşletme Kavramları, İşletme Yönetimi, Üretim ve Finans Yönetimi, İşletme Finansmanı, Mali Tablolar Analizi, Muhasebe,
c) Hukuk Alanı: Hukukun Temel İlkeleri, İdare Hukuku (Genel Hükümler-İdari Yargı), Medeni Hukuk (Aile Hukuku ve Miras Hükümleri Hariç), Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Ticari İşletme, Şirketler Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku, Sigorta Hukuku), İcra ve İflas Hukuku, İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku,
d) Endüstri Mühendisliği Alanı: Yöneylem Araştırması, Sistem Analiz ve Tasarımı, Üretim Yönetim Sistemi, Üretim Planlaması, Yönetim Bilgi Sistemleri, Finansal Muhasebe,
e) Bilgisayar Mühendisliği: Bilgisayar Programlama, Bilgisayar Ağları, İşletim Sistemleri, Veri Tabanları
f) Makine Mühendisliği Alanı: Dinamik, İmalat, Termodinamik, Isı Transferi, Akışkanlar Mekaniği, Kontrol.
g) Çalışma Ekonomisi: Çalışma Ekonomisi, Endüstriyel İlişkiler, Temel İktisat, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
h) Matematik Bölümü: Temel Matematik, Lineer Cebir, Diferansiyel Denklemler, Diferansiyel Geometri, Olasılık ve İstatistik, Bilgisayar Programlama, Nümerik Analiz

7. SINAV TARİHİ VE YERİ
Yazılı Sınav, 05.03.2011 tarihinde, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dersliklerinde yapılacaktır.
Yazılı sınava katılabileceklere sınav giriş belgesi verilecektir. Sınav giriş belgesi olmayan adaylar sınava alınmayacaklardır. Adaylar sınavda, sınav giriş belgesi ile birlikte resimli nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport belgelerinden birini ibraz etmek zorundadırlar.
Yazılı sınavı kazanan ve sözlü sınava katılacak adayların isimleri ile sözlü sınav tarihleri Türk Eximbank internet sitesinde ve Genel Müdürlükte ilan edilecektir.

8. KAZANANLARIN İLANI VE ATANMASI
Sınavda başarılı olanların isimleri, başarı sıralamasına göre, öngörülen sayıda asıl aday ve aynı sayıda yedek aday Türk Eximbank internet sitesinde ve Genel Müdürlükte ilan edilecektir. Ayrıca kesin sonuçlar ve istenecek belgeler sınavı kazanan tüm adaylara 15 gün içinde yazılı olarak bildirilecektir.
Giriş sınavını kazanan uzman yardımcısı adaylarının atanmaları için, sınav sonuçlarına ait bildirimin kendilerine ulaştığı tarihten itibaren 15 günlük süre (her durumda sınav sonuçlarının ilan edildiği tarihten itibaren 30 gün) içinde Türk Eximbank Personel Müdürlüğüne başvurmaları gereklidir. Atama işlemlerinin yapılması için kendilerine bildirilen bu süre içinde geçerli bir mazereti olmadığı halde başvuruda bulunmayanların atama işlemleri yapılmaz. Bu durumda, gelmeyen adayların yerine yedek adaylar çağrılır.
Yapılacak sınavlar sonucunda yukarıda yer alan uzman yardımcısı sayısı kadar adayın sınavda başarılı olmaması halinde, Banka, bu bölümler arasında, ihtiyaca göre sayısal düzenleme yapmaya yetkilidir ve başarılı aday sayısı ilan edilen kadro sayısından az olduğu takdirde sınav duyurusunda ilan edilenden daha az sayıda Uzman Yardımcısı alma hakkı saklıdır.

9. BİLGİ
Sınavla ilgili her türlü bilgi, Türk Eximbank internet sayfası (http://www.eximbank.gov.tr/) ve 0312 4186037 nolu telefondan edinilebilir.

Türkiye Taşkömürü Kurumu, Teftiş Kurulu Başkanlığına 4 Müfettiş alınacak...

Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü
Teftiş Kurulu Başkanlığından

MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI
Kurumumuz Merkez Teşkilatı Teftiş Kurulu Başkanlığında görevlendirilmek üzere, yarışma sınavı ile, 4 adet (2 İdari, 2 Teknik) Müfettiş Yardımcısı alınacaktır.

1) SINAVA GİRİŞ KOŞULLARI:
a) Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinde yazılı koşulları taşımak,
b) Ocak 2011 tarihinin birinci gününde 30 yaşını doldurmamış olmak,
c) Adaylardan;
Müfettiş Yardımcısı (İdari) kadrosuna başvuracaklar için; En az dört yıllık lisans eğitimi veren Hukuk, İktisat, Siyasal Bilgiler, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri,
Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrosuna başvuracaklar için; Kurumun teknik yapısına uygun Mühendis yetiştiren en az dört yıllık lisans eğitimi veren Maden ve Makine Mühendislik Fakülteleri,
veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yerli ve yabancı eğitim kurumlarından birini bitirmiş olmak,
d) Tutum ve davranışları yönünden müfettiş yardımcılığına engel bir durumu bulunmamak,
e) ÖSYM tarafından 27-28 Haziran 2009, 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonucuna göre;
Müfettiş Yardımcısı (İdari) kadrosuna başvuracak adaylar için; KPSS 89 puan türünde 75 ve daha yüksek puan almış olmak ve başvuran adaylar arasında ilk 40 kişi arasında yer almak (Eşit puan almaları nedeniyle 40. sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağırılacaktır)
Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrosuna başvuracak adaylar için; KPSS 1 puan türünde en az 80 puan ile birlikte, KPSS Yabancı Dil Testinde en az 36 (otuzaltı) doğru cevabı bulunmak ya da Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavından (KPDS) en az 60 (altmış) puan almış olmak ve başvuran adaylar arasında ilk 40 kişi arasında yer almak (Eşit puan almaları nedeniyle 40. sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağırılacaktır)
2) GEREKLİ BELGELER :
a) Yazılı Sınav Öncesi İstenen Belgeler:
- 2 Adet Vesikalık Fotoğraf
- Adayın başvurduğu kadroyu belirten Aday Başvuru Formu (http://www.taskomuru.gov.tr/ adresinden temin edilebilir),
- Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sonuç belgesinin aslı veya kurumca onaylı sureti ya da bilgisayar çıktısı, (Müfettiş Yardımcısı (Teknik) kadrolarına başvuracaklar için varsa KPDS sonuç belgesi aslı veya onaylı örneği),
- Diploma veya mezuniyet belgesinin aslı veya Kurumca onaylı sureti,
b) Sözlü Sınav Öncesi İstenen Bilgi ve Belgeler:
- T.C Kimlik numarası beyanı,
- Sağlıkla ilgili olarak görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu bulunmadığına dair yazılı beyanı,
- Erkek adayların askerlikle ilişiği olmadığına dair yazılı beyanı,
- 4 adet vesikalık fotoğraf,
- Sabıka kaydına ilişkin yazılı beyanı,
- Özgeçmişi,
3) YAZILI SINAV ŞEKLİ VE KONULARI:
a) Müfettiş Yardımcısı (İdari) Sınavına Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri mezunları arasından seçilecek adaylar için;
HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Esaslar, İdari Yargı), Ceza Hukuku (Genel Esaslar, Millete ve Devlete Karşı Suçlar), Medeni Hukuk (Genel Esaslar ve Ayni Haklar), Borçlar Hukuku (Genel Esaslar), Ticaret Hukuku (Genel Esaslar ve Kıymetli Evrak), İcra ve İflas hukuku (Genel Esaslar), İş Hukuku,
İKTİSAT: İktisat Teorisi, İktisadi Düşünceler, Para-Banka, Kredi ve Konjonktür Teorileri, Milli Gelir, Uluslar arası İktisadi İlişkiler ve Kuruluşlar, İşletme Denetimi ve Finansal Yönetim,
MALİYE: Genel Maliye Teorisi ve Maliye Politikası, Türk Vergi Kanunlarının Esasları, Kamu Giderleri, Bütçe Teknikleri ve Türleri,
MUHASEBE: Genel Muhasebe, Sınai Muhasebe, Bilanço Analizleri ve Teknikleri,
MATEMATİK: Matematik, Ticari Hesap, İstatistik,
Konularında yazılı sınav yapılacaktır. Hukuk ve Muhasebe sınavları klasik, İktisat, Maliye ve Matematik sınavları test usulü ile gerçekleştirilecektir.
b) Müfettiş Yardımcısı (Teknik) sınavına Maden ve Makine Mühendislik Fakülteleri mezunları arasından seçilecek adaylar için
HUKUK: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku (Genel Esaslar), Ceza Hukuku (Genel Esaslar, Millete ve Devlete Karşı Suçlar) , İş Hukuku ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Mevzuatı,
MATEMATİK: Matematik, Ticari Hesap, İstatistik,
KOMPOZİSYON: Enerji Sektörü veya Türkiye Taşkömürü Kurumunun çalışma konuları hakkında,
yazılı sınav yapılacaktır. Hukuk ve Kompozisyon sınavları klasik, Matematik sınavı test usulü ile gerçekleştirilecektir.
4) BAŞVURU ŞEKLİ VE SÜRESİ:
Sınava katılmak için 2. madde (a) bendinde Yazılı Sınav Öncesi İstenen Belgeler başlığı altında yer alan belgelerin en geç 18 Şubat 2011 Cuma günü 17.00’a kadar 5. maddedeki başvuru adresine elden veya posta ile teslim edilmesi gerekmektedir. Bu tarihten sonra yapılacak başvurular ile postadaki gecikmeler ve eksik veya geçersiz belgelerle yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.
5) BAŞVURU ADRESİ :
Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayla Mahallesi, Bağlık Caddesi, İhsan Soyak Sokak , No:2 67090 ZONGULDAK
6) BAŞVURULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINAVA ÇAĞRI:
Başvuruda bulunan adaylardan puan sırası en yüksek olanlardan başlamak üzere, 2 İdari Müfettiş Yardımcısı için 40, 2 Teknik Müfettiş Yardımcısı için 40 olmak üzere toplam 80 aday yazılı sınava çağırılacaktır. (Eşit puan almaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu puana sahip adayların tümü sınava çağrılacaktır).
Yazılı sınava girmeye hak kazanan adaylar Kurumun www.taskomuru.gov.tr internet adresinde ilan olunacak ve bu adayların adreslerine fotoğraflı Sınava Giriş Adaylık Belgesi iadeli taahhütlü mektup ile gönderilecektir.15 Mart 2011 Salı gününe kadar Sınava Giriş Belgesi kendilerine ulaşmayan adayların, bu belgenin bir suretini TTK Teftiş Kurulu Başkanlığından temin etmeleri gerekmektedir. Sınava girecek adaylar; Sınava Giriş Adaylık Belgesi ile birlikte T.C. Kimlik numaralarını içeren nüfus cüzdanı veya sürücü belgesini de yanlarında bulunduracaklardır. Sınava giriş belgesini yanında bulundurmayan, yukarıda belirtilen tarihe kadar kendisine ulaşmadığı halde bu belgeyi temin etmemiş olan adaylar, sınava alınmayacaktır.
7) YAZILI SINAV TARİHİ VE YERİ:
Yazılı sınav; 20 Mart 2011 Pazar günü Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Merkez Kampüsü İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde 09.00-12.00 ile 14.00-17.00 saatleri arasında yapılacaktır.
Ayrıca, sınav yeri ve saati yazılı sınava katılmaya hak kazanan adaylar ile birlikte www.taskomuru.gov.tr internet adresinde duyurulacak ve bu adaylara gönderilecek Sınava Giriş Belgesinde belirtilecektir.
8) YAZILI SINAV DEĞERLENDİRMESİ:
Yazılı sınavda başarılı sayılabilmek için her konudan 100 tam puan üzerinden 60’dan az olmamak üzere ortalama 65 puan almak gerekir. Başarılı olanların fazla olması halinde, her grupta en yüksek puan alandan başlamak üzere ilan edilen 2 İdari Müfettiş Yardımcısı boş kadro sayısının iki katı olan 4 aday, Teknik Müfettiş Yardımcısı boş kadro sayısının iki katı olan 4 aday olmak üzere toplam 8 aday sözlü sınava girmeye hak kazanır. Sözlü sınava girmeye hak kazanan en düşük puana sahip aday ile aynı puanı alan adaylar arasından yabancı dil notu yüksek olan aday tercih edilir. Bu durumun da eşitliği halinde yabancı dil notu eşit olan adayların tümü çağrılır.
9) YAZILI SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI:
Yazılı sınavda başarılı olan adayların listesi 28 Mart 2011 Pazartesi günü Sınav Kurulunca TTK Genel Müdürlüğü Haberleşme (Muhaberat) hizmet binasının girişine asılacak ve ayrıca Kurumun www.taskomuru.gov.tr internet adresinde duyurulacaktır. Kişilere ayrıca tebligat yapılmayacak olup, bu duyurular tebligat yerine geçerli sayılacaktır.
10) SÖZLÜ SINAV:
Yazılı sınavı kazananlar sözlü sınava çağrılırlar. Sözlü sınavın tarihi ve yeri, sözlü sınava katılmaya hak kazanan adayların listesi ile birlikte ilan edilen tarih ve yerde yapılacak olup; bu sınavda adayların, yazılı sınav konuları ve genel kültür konuları ile muhakeme ve konuşma yetenekleri de değerlendirilir.
Sözlü sınavda başarılı sayılabilmek için sınav kurulu üyelerinin her birinin 100 tam puan üzerinden verdiği notlar ortalamasının 65’ten aşağı olmaması şarttır. .
Müfettiş Yardımcılığına giriş sınav notu; yazılı ve sözlü sınav notlarının ortalamasıdır.
11) SINAV SONUÇLARINA İTİRAZ
Sınav sonuçları kendilerine tebliğ edilenler, tebliğ tarihinden başlayarak 7 takvim günü içinde dilekçe ile başvurmak suretiyle sınav sonuçlarına itiraz edebilirler.
Başvuru ve işlemler sırasında gerçeğe aykırı beyanda bulundukları tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz, atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir. Bu kişiler hiçbir hak talep edemezler ve haklarında, Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.

Şehid Bahattin Yıldız... (Cemal Balıbey, anlatıyor)

Bahattin Ağabey; “Mücadelelerimiz, kavgalarımız, endişelerimiz bizimle kalacak. Bizden sonraki kardeşlerimiz dahi hikâyemizi bilmeyecek. Bir şey yapan, öncekilerden kopuk olduğu için kendini ilk zannedecek…” derdin.
     Yaşadıklarınla, anılarınla birlikte unutulmayacaksın inşAllah...
 
Şehid Bahattin Yıldız
Yolun Yolumuzdur
Yolunu Sürdüreceğiz
     Bir süre önce Afganistan’da geçirdiği elim bir uçak kazası neticesinde şehadete uğurladığımız Bahattin Yıldız Ağabeyimizi anlatan, Mail Grubumuzun onursal üyesi, Şehid Bahattin Ağabeyin çok yakın arkadaşı, manevi kardeşi Cemal Balıbey abimizin kaleme aldığı duygu ve özlem dolu notlar ...
 
 “Bir Yıldız Gibi
 Kayarak Ayrıldı Aramızdan”
 
     1983′lü yıllardı. Topkapı’da Siyasallı öğrencilerin kaldığı öğrenci evinde Bahattin abi ile bir ziyaretteyiz. Erzurum ortak noktaları olması hasebiyle Bahattin abiyle biraz daha samimi konuşan kişiyi gözüm bir yerden ısırıyor. O da beni daha öncelerden hatırladığını söylüyor. Sohbet devam ederken tanışıklığımızın nerelerde kesiştiği konusundaki ihtimalleri sıralıyoruz. 1979 yılında İzmir İlahiyat Fakültesi’nin arkasındaki çamlıkta kurulan bir kamp çadırı ikimizinde cevabı oluyor. Ben Siyasallı Mustafa ile o günleri hatırlamanın sevincini yaşarken Bahattin abi: “Siz birbirinizi hatırladınız, asıl çadırı oraya kuran benim. Beni nasıl hatırlamazsınız?” diyerek önce şaşırmamıza sonra da bu tevafuka sevinmemize neden olmuştu.
     Bahattin abiyle otuz küsur yıl önce böyle bir bağlantımız olmuş. Aradan üç-dört yıl geçtikten sonra Rabbimiz bizi İstanbul’da tekrar buluşturmuştu. O yıllarda Mustafa, Siyasal’da ben Orman’da okuyordum. Bahattin abi ise Afganistan cihadından “Gazi” olarak yeni dönmüştü; 12 Eylül darbesiyle terk etmek zorunda kaldığı ülkesine.
     Onu üniversitelilerin sohbetine götürüyorduk. Afganistan’daki direnişi bütün sıcaklığı ve heyecanıyla anlatıyordu. O anlatırken kâh Burhaneddin Rabbani ilmi, yumuşak huyu ve tecrübesiyle yanımızda yer alıyor; kâh Hikmetyar dinamik, mücadeleci ve teşkilatçı tavrıyla öne çıkıyor; kâh Ahmed Şah Mesud üstün taktik ve askeri dehasıyla bizleri büyülüyordu. Cihad diyordu; mücahid, Afganistan, ümmet, direniş, zafer diyordu. Hepimizin kanı kaynıyordu. 
     90′lı yıllardı. O babacan, üstüne basa basa, kendine has vurgusuyla: “Cemal” dedi. “Gençlerimizin düşünce ve birikimlerini oluşturacak kitaplar yayınlamalıyız.” Ben bu iş için uygun biri olmadığımı söylediysem de Bahattin abinin ısrarı ve iknası işe yaradı. Özgün Yayıncılığı onun teşvikleriyle kurmuş olduk. Atikali’de sendika binası diye maruf, basık çatı katında faaliyete başladık. Paslanmış su borularından nadiren suyun aktığı, yağmurda mutfakla tuvaletin üstünün aktığı, yazın bir fırından farksız, kışın ise paltoyla titreyerek çalıştığımız bir mekânımız olmuştu.
     Bahattin abi, tercüme edilecek kitapları tespit edip temin ettiği gibi, onları tercüme edecek, tashih ve redakte edecek arkadaşlarımızı da ayarlamıştı: Mahmut Osmanoğlu, Hafız Mustafa Özel, Selçuk Türkyılmaz, Musa Kırca arkadaşlarımızla birlikte bu gecekondudan hallice mekanda kamp halindeydik. Böyle bir ortamda hummalı bir çalışmaya başlamıştık. Sıcak bir yazdı. Pencereler gece-gündüz tamamen açık bir vaziyette. Yayınevi, gündüz iş yerimiz, gece evimizdi. Aynı zamanda menemen dışında yemeği olmayan bir lokantaydı bizim için. Kitapların hazırlanması noktasında Dünya Yayıncılık, İmza Dergisi’nden yardım aldık. Kapaklarımızın Hasan Aycın tarafından yapılması yine Bahattin abinin isteğiydi.
     Gençliğin eğitimi için sürekli yayınların önemine değinirdi. Etrafını kitap ve dergi yayıncılığına teşvik ederdi. Özgün Yayıncılık bu derdin bir neticesiydi. Kitaba, okumaya özel bir ilgisi vardı. Yanında her zaman okuyacağı bir kitap olurdu. Bulunmadığı zaman ise: “Kendimi ayakkabısız sokağa çıkmış hissederim.” diye tarif ederdi. Eski kitapların satıldığı yer sergileri onun uğrak noktalarıydı. Bazen bu sergilerden ya da hurdacıya düşmüş bir kitabı alır gelir; bana, bu kitabı yayınlayabiliriz der gibi gösterirdi.
     Birlikte, Beyazıt’ta Çınaraltında kurulan yer sergilerini geziyorduk. Hz. Ali Cenkleri, Malik Ejder Cengi, Hayber’in Fethi gibi eskilerde kalan kitapları gördük. Çok heyecanlandı. Bir kendine bir de bana olmak üzere hemen birer takım aldık. Meğer onun ilkokul birinci sınıftayken ilk dinlediği kitaplar, karların yolları kapattığı uzun kış gecelerinde, köy odasında odun sobasının etrafında açılıp okunan Osmanlıca gazavat kitaplarıymış. Battal Gazi, Destanı, Kan Kalesi, Köroğlu, Hayber Kalesi Cenkleri onu eski günlerine götürmüştü. Bahattin abideki korkusuzluk ve cesarette, çocukken dinlediği gazavat ve cenk hikâyelerin payı olduğunu düşünüyorum.
     İlkokul beşinci sınıftayken babasıyla birlikte iki Yüksek İslam Enstitüsü öğrencisini ziyaret ediyorlar. O dönemler yeni basılan Seyyid Kutup – Cude es-Sahhar’ın küçük kitapçıklar halindeki “Peygamber Kıssaları” kendisine hediye ediliyor. Evde her akşam ailece bir bölüm okunuyor. “Ertesi gün sınıftaki arkadaşlara akşam okunan bir peygamberi anlatıyordum.” diye o günlerini anlatıyor. Bu kitapların Arapça orjinallerini Mısır kitap fuarından getirmişti. Tercüme ettirdiğimiz halde basmak nasip olmadı. 
     Yine ilkokul beşinci sınıfında babasına inşaat işlerinde yardım edip çalışıyor. Bu arada Ege Üniversitesinin inşaatında çalışan mahkûm işçileri tanıma fırsatı buluyor. “İnşaatın ileride sınıf olacak koca bir salonunda hasırlar serili; tuğlalara çakılı çivilerde tesbihler, takkeler asılıydı. Onları ilk defa tanımıştım. ‘Bunlar nurcu’ diyorlardı. Namaz vakti kırk-elli ‘mahkûm nurcu’ burada namaz kılıp tesbih çekiyorlardı.”Köy odalarında başlayan dinlemeleri, inşaattaki mahkûm nurcuların mescitlerindeki atmosferle belli bir raddeye erişmişti. 
     Bahattin Yıldız 12 Eylül kudetası sonrası yurt dışı tercihini inkılâp ve cihad beldelerine doğru yaptı. Afganlı kardeşlerimizin yanında Ruslar’a karşı omuz omuza mücadele verdi. Cepheden yazdığı mektuplar Mavera’da, Gülçocuk’ta, Milli Gazete’de yayınlandı. Rahmetli Cahit Zarifoğlu “Yaz Abdülhamid, oraları yaz. Sana önemsiz gelebilir ama her şeyi yaz.” diyerek cepheye ulaştırdığı mektuplarla onu yazmaya teşvik etmiştir. Böylece bizim kardeşlerimizin hikâyesini de yazan biri var olmuştur. 
     “Ben iyi yazan biri değilim. Mücadelemizin hikâyesini edebiyatçı abilerimiz yazmalı. Onlar yazmayınca bize düştü bu görev.” derdi. Yaşanılan mücadelenin bir sonraki kuşaklara aktarılmasına dikkat çeker; “Mücadelelerimiz, kavgalarımız, endişelerimiz bizimle kalacak. Bizden sonraki kardeşlerimiz dahi hikâyemizi bilmeyecek. Bir şey yapan öncekilerden kopuk olduğu için kendini ilk zannedecek…” derdi. 
     Afganistan’da kaldığı sürece bir gazeteci gibi Ferhat Dağcı takma adıyla oranın tarihini, Rus işgalinden önceki ve sonraki sosyal durumunu, savaşan grupları Türkiye’de çeşitli yayın organlarında insanlarımızla paylaştı. Bu çalışma Rahmet Yayıncılık tarafından “Savaşan Afganistan” adıyla 1985 yılında yayınlandı. Bizzat Afgan cihadının içinde yer alan Bahattin Yıldız anılarını, İslami mücadeleyi her zaman ve her yerde sürdüren, zamanı gelince rablerine verdikleri sözde durarak cihad meydanına çıkan müslüman gençlere bir hatıra niteliğinde “Cihad Günlüğü” adı altında Abdülhamid Muhaciri müstearı ile kaleme aldı. 
     80 öncesi adeta bir İslam ekolü hüviyetinde olan Erzurum ve oraya okumaya gelen İslamcı gençlerin yaşamları etrafında örgülenen bir eser “Kar Çiçeği” romanı. Genç müslümanların mücadelelerinin seyrinden anekdotlar sunan, bizleri o günlere sürükleyen akıcı, romanın da ötesinde bir belgeler kitabı. Roman hicri 1400. yıla girildiği o günlerde Akıncılar Derneği’nin 22 Kasım günü Kayseri’de yapacağı “Hicret Mitingi”ne dikkat çekmek üzere üç genç üniversite öğrencisinin Erzurum’dan Kayseri’ye 600 km.yi aşan “Hicret Koşusu” ile başlıyor. 
     Bir döneme tanıklık eden, hiç solmayacak güllerin vuslatını “Güllerin Vedası”nda hikâyeleştirdi. Bahattin Yıldız, 70′li yıllardan günümüze Türkiye bahçesinde yetişen güllerden; Bilal’den, Fuat’tan, Taceddin’den, Selami’den söz etti. Hatmiye Anne’yi, Nur Bibi’yi unutmamamızı istedi. “Onlar gittiler, giderken bir muştu gibiydiler.” dizelerini hatırlattı.
      Ardından karlı sarp dağları, sınırları, çileli yolları Ferhat gibi aşarak ülkesine geri dönüşünü bir yol hikâyesi olarak “Karda Ayak İzleri” ismiyle kitaplaştırdı. Eserde kar ve kış arka planda bir tablo güzelliğinde yerini alırken; yarınsızlaşan, en yakın arkadaşı çaresizlik olan ama tek azığı umutu yüreğinde canlı tutan birinin; amansız, geçit vermeyen dağlarda bırakmış olduğu ayak izlerini görürsünüz. 
     Bahattin abi kitaplarını kargacık burgacık bir yazıyla kâğıda yazardı. Okumakta, yazının devamını bulmakta zorluk çekerdi okuyan. 12 Eylül öncesi dönemlerde duvarlara çok mükemmel yazdığından bahsetmişti bazı arkadaşları. Çok şaşırmıştım, bir insanın kağıt ve duvar yazısı çok farklı olabilirmiş diye kanaat getirmiştim. Hatta yazının düzgünlüğü kadar ulaşılması ve silinmesi zor olan o yere “acaba kim, nasıl yazmış bu yazıyı ?” diye görenlerde merak ve hayret uyandırırmış.
 
     Afgan cihadında önemli bir isimdi Bahaddin abi. Kabil’in ele geçirildiği ve Rabbani’nin Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde Afganistan’ı ziyarete gitmişti. Ayrıca orada eski dostlarından birçoğu ile görüşmüştü. Hikmetyar ile ise görüşmeden dönmüştü Türkiye’ye. Çok kısa bir süre sonra Hikmetyar’ın Almanya temsilcisi İstanbul’a gelmişti. Bahattin abi ile görüştüler. Bahattin Yıldız’ın Afganistan’da birileriyle görüşüp birileriyle görüşmemesi, bana oranın dengeleri açısından onun ne kadar önemli biri olduğunu düşündürüyor. 
     Bahattin Yıldız, dünyalık olana hiç hırslı olmadı. Çok sade yaşadı. Sık sık geldiği İstanbul’da yayınevinde yatar kalkardı. Sabahları çoğunlukla birlikte kahvaltı ederdik. Büyük bardakta içtiği çayının yanında, üzerini pudra şekeri ile tatlandırdığımız, “kürt böreği” diye tabir edilen kahvaltı soframız değişmezimizdi. Dava adamının sade bir hayatı olmasına, lüksten uzak durması gerektiğine inanırdı. Üzerine giydikleri de son derece sadeydi; gri ve toprak rengi tonları tercih ederdi. Kendine karşı cimri olan bu insan, etrafına, öğrencilere, ihtiyaç sahiplerine cömertti. Buna yakından şahidim. İğnesi-ipliği, sakalını kısalttığı küçük makası, çantasında olurdu. Saç ve sakalını berberden kıskanan biriydi. Makam, mevki, şan, şöhret, zenginlik vb. umurunda olmadı. Onunla bir müddet birlikte olup biraz konuşanlar, ondaki gönül zenginliğini ve güzelliğini, derinliğini hemen fark edeceklerdir. Bu haliyle benim gözümde Bahattin abi, eski tarih zamanlarından çıkıp gelmiş derviş gönüllü bir mücahiddi. 
     İslam coğrafyasına, Osmanlı coğrafyasına karşı ayrı bir ilgisi vardı. Haritalar elinden düşmezdi. Tarihe meraklıydı. Tarihe ait makaleler, kitaplar okur, onlar hakkında yorumlar yapardı. Düşünce ve fikir üretiminde mahirdi. Bir zamanlar edebiyat okulu olan Mavera ekibine yakın olmuş, onlarla ayrı dostlukları oluşmuştu.. Cahit Zarifoğlu’na karşı farklı muhabbeti vardı. “Onu okumaktan ziyade yakından tanımamak bir kayıptır.” derdi. “O gönül ehli, dostça yaklaşan içten biriydi.” diye anlatırdı. Bahattin abi bizim entellektüel cenaha açılan bir penceremizdi desem, abartmış olmam. 
     Dostlarına, arkadaşlarına karşı vefalıydı. Arkadaşlarının çocuklarına ise apayrı ilgisi vardı. Onlara okumaları için kitap hediye eder, tuttuğu takımlar üzerine konuşur, ne eder yapar onlarla bir bağ kurardı. İstanbul’a her geldiğinde küçük de olsa çocuklarımıza hediyeler getirirdi. Afrika dönüşüydü sanırım. O mesafeden üç adet muzu taşımıştı çantasında, İstanbul’a kadar. “Cemal” dedi, kendine has tınısıyla: “ Bu Rıdvan’ın, bu Mehmet abinin, bu da senin.” diye muzları paylaştırmıştı. İstanbul’da belki daha iyileri vardı ama Bahattin abinin bizleri hatırlayarak başka bir kıtadan muz getirmesi, diğer seyahatlerinde de bunları tekrarlaması, benim için doğrusu çok farklı duygulardı. Vefatından beş gün önce kendi bahçelerinden bizzat topladığı iri iri eriklerle gelmişti. Son ikramını yapmıştı bizlere. 
     Dostluk ve vefa ona yakışıyordu. 12 Eylül’le yurt dışına çıkmak zorunda kalan arkadaşının yaşlı annesini bayramlarda ziyarete gider, onun eksikliğini bir nebze olsun kapatmaya çalışırdı. Yine Ödemişli şehid Bilal Yaldızcı’nın ailesini her 29 Ekim’de yalnız bırakmaz, gençlerle birlikte evini şenlendirirdi. 
     2006 yılında Keşmir deprem bölgesine yardım için gitmişti. İşi bitince eski dostlarını görmek üzere Peşaver’e geçiyor. Orada 1981 yılı Tahran’ında tanıştığı Kunduzlu mücahid İsmail ile tekrar karşılaşıyor.
     Kendi kaleminden özetleyelim dostluğu, vefayı: “1981, 27 Nisan’da Tahran’da bir mücahidle tanışmıştım. Bacağının biri alçılıydı. Fakat sesinden neşe saçılıyordu: Kunduzlu İsmail. Bacağındaki alçısı alınınca Herat cephesine gitmişti. Ben de Pakistan üzerine Ningarhar cephesine geçmiştim. Tahran’daki tanışmamızdan birbuçuk yıl sonra Peşaver’deki bir ‘Mücahidîn’ hastanesindeki karşılaşmamız, yaşadığımız müddetçe unutamayacağım hayattan bir kesitti. İsmail’in sol kolu kopmış ve iki gözü de yoktu. Buna rağmen sesimden tanıdı, sarıldık. O yine neşeli davranıyordu, ben ise ağlıyordum.
     1 Mayıs 2006’da Keşmir deprem bölgesinden Peşaver’e geçtim. Kunduzlu ziraat mühendisi Emini evine yemeğe davet etmişti. Akşam ezanı okunurken Emini’nin evini buldum. Misafir odasında girdiğimde 24 yıldır görmediğim İsmail de oradaydı. Yer minderinin üzerinde oturuyordu. Uzun bir süre baktım ona. Başı hafifçe öne eğikti, genç yüzü yaşlanmış; Afganistan haritası gibi, Afgan kadersizliği gibi oyuk oyuk olmuştu. Sanki bütün Afgan kırgınlığı o yüzde yansıyordu. Heyecanla selam verip seslendim. Başını sessizce kaldırıp gülümsedi. Ona sarıldım, uzun uzun sarıldım. 24 yılı ve bütün çileli Afganistan’ı sarmış gibiydim. Diz dize oturduk. Sağlam elini ve kopuk kolunu avuç içlerime aldım. On çocuğu olan ablasının onbirinci çocuğu olarak Horasan kampındaki çadırda yaşıyordu. Emini bana bir süpriz olarak 50 km. uzaklıktaki kamptan onu alıp getirmişti. Acılarım arttı. 24 yıldır böyle yaşıyordu. Afganistan içinde ya da artık kalıcı bir şehir haline gelen kamplarda binlerce İsmail vardı. Peki, her İsmail’in ona bakacak bir ablası var mıydı?”
     Adem Özköse’nin getirdiği bir resmi, Cihad Günlüğü’nün son sayfalarındaki eski bir resimle karşılaştırdığımda, hikayede geçen Kunduzlu İsmail’i tanımıştım. Coğrafyanın ücra bir köşesinde gazi olmuş mücahid kardeşini uzun zaman sonra bulup muhabbetle kucaklıyor. O an her ikisinin gönlünden, kalbinden neler geçti, birbirine neler aktı, tahmin etmekte zorlanıyorum. Aradan geçen onca zamanının acısını çıkarırcasına özlemle bakışıp konuştuklarını hissediyorum resme baktıkça.
     Otuz yıllık gönül beraberliğimiz vardı. Bize ve çocuklarımıza güzel bir örneklik bırakarak veda etti. Evimizde en çok konuşulan isimlerden biriydi. Yine öyle olacağını umuyorum. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Cemal BALIBEY
30 Haziran 2010
Ey Güzel İnsan!
 Mekanın Cennet Olsun.
Dostların; Peygamberler, Şehitler,
Sıddıklar ve Salihler olsun.
Yolun Açık Olsun İnşAllah.
Amin.
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (1)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (2) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (3) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (4)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (5) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (6) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (7)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (8) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (9) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (10)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (11) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (12) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (13)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (14) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (15) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (16)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (17) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (18) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (19)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (20) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (21) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (22)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (23) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (24) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (25)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (26) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (27) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (28)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (29) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (30) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (31)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (32) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (33) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (34)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (35) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (36) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (37)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (38) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (39) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (40)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (41) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (42) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (43)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (44) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (45) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (46)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (47) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (48) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (49)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (50) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (51) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (52)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (53) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (54) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (55)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (56) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (57) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (58)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (59) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (60) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (61)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (62) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (63) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (64)
sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (65) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (66) sehid-bahattin-yildiz-abdulhamid-muhaciri (67)
Bahattin Ağabeyimizi 
unutmadık, 
unutmayacağız ve 
unutturmayacağız inşAllah...
Yukarıdaki mavi renkli başlıkta herhangibir noktaya tıklayıp videodan izleyin-dinleyin...
 
Not: Bahattin Yıldız ağabeyimiz, Afganistanın Kâbil şehri yakınlarında 17 Mayıs 2010 tarihinde düşen uçakta, İHH Asya Sorumlusu Faruk Aktaş kardeşimizle birlikte vefat etmişlerdi. Cenazeleri 29 Temmuz 2010 da getirilebildi ve Fatih Camiinde kılınan namazın ardından Edirnekapı şehitliğinde defnedildi.

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...