2 Aralık 2011 Cuma

7-8 Aralık'da İstanbul'dan Edirne'ye Tur Düzenliyoruz...

 GÖNÜL ERLERİ KÜLTÜR TURLARI
7 - 8 Ocak 2012
Cumartesi - Pazar
(1 Gece, 2 Gündüz)
   1. Gün:    
7 Ocak Cumartesi Sabah 07:00 da Kartal’dan,
07:20  de Kozyatağı Carrefour önünden,
07:45 de Beşiktaş Yıldız Camii önünden,
08:00 Topkapı-Cevizlibağ ’dan,
08:15 Bakırköy İncirli Ömür Restaurant önünden ve
08:30 da Avcılar'da İstanbul Üniversitesi Kampüsü önünden hareket ile
11:00 da Edirne'de olacak şekilde yola çıkış...
     Mimar Sinan’ın 80 yaşındayken yaptığı ve “ustalık eserim” dediği anıtsal yapı, Osmanlı sanatının ve dünya mimarlık tarihinin başyapıtlarından olan Selimiye Camii, ll. Beyazıt Camii ve Külliyesi, Eski Camii (Camii Atik), Osmanlı Sanatında erken ile klasik dönem üslubu arasında yer alan Üç Şerefeli Camii (Camii Cedit) ve Muradiye  Camii gezilerinin ardından öğle yemeği…
     Yemek sonrası Alipaşa Çarşısı ve Kaleiçi Bedesten gezilerinden sonra, Lozan Anıtı ve Müzesi, Arasta, Yıldırım Camii, Şehir Müzesi Saray içi, Ekmekçi oğlu Ahmet Paşa Köprüsü, Mimar Sinan’ın Edirne’ye su getirmek için yaptığı kemerler, Sinan Köy Mağaraları, Cisr-İ Ergene Gezileri sonrası otele geçiş.
     Akşam yemeği ve konaklama.
 
   2. Gün: 
     Otelde yapılacak kahvaltının ardından İğneada’ya hareket. Yıldız Dağları’nın Karadeniz’le buluştuğu noktada yer alan İğneada, bereketli ve tertemiz denizinde birbirinden farklı su altı canlılarına ev sahipliği yapıyor.  Tarihin gizli tanıklığını yapan İğneada’da oluşumu milyonlarca yıl süren Dupnisa, buram buram tarih kokan Fatih Dökümhanesi, Sislioba’daki  Ceneviz Kalesi gezileri sonrası öğle yemeği (balık)… Yemek sonrasında Longoz Ormanları (Balık Türleri, Su ve Bataklık Bitkileri, Memeliler, Longoz Bitkileri, Soğanlı Bitkiler, Kuş Türleri, Kumul Bitkileri) gezisi ve İstanbul’a hareket…
     Avcılar’a varış: 20:00, Bakırköy’e varış: 20:20, Topkapı’ya varış: 20:40,
     Dolmabahçe Sarayı’na varış: 21:10, Kozyatağına varış: 21:30, Kartal’a varış: 22:30
Kişi Başı Katılım Bedeli 189 TL.
30 TL. Nakit
Kalan 159 TL.'yi Kredi kartınızla 6 taksitte
(26,50 TL.x 6 ay)
Yanında iki yetişkin olmak kaydıyla
0-3 Yaş Çocuklar ücretsiz.
Yanında en az bir yetişkin olması şartıyla
3-6 Yaş Çocuklar 129 TL.
(30 TL. nakit, 16,50 TL. x 6 ay)
Yanında en az bir yetişkin olması şartıyla
6-12 Yaş Çocuklar 159 TL.
( 30 TL. nakit, 23 TL. x 6 ay)

GÖNÜL ERLERİ MAİL GRUBU
KÜLTÜR TURLARI ORGANİZASYONU
Telefon: 0216 452 60 70   CEP Tlf.: 0532 293 32 19

Not: Katılmak isterseniz lütfen adınızı-soyadınızı, cep tlf. numaranızı, kaç kişi olacağınızı, nerden bineceğinizi yazarak bu mektuba cevap yazın, size döneceğiz... Gezimiz 46 kişilik lüks otobüsle olacaktır ve yer ayırtmak şarttır. (Grup gelecek olanların sadece birinin bilgileri ön rezervasyon için yeterli)
 
FİYATA DÂHİL OLANLAR
İstanbul'da farklı yerlerden toplanılarak Edirneye ve İğneadaya gidiş,
orada gezilecek yerlerin gezilmesi ve dönüş... Tüm ulaşım hizmetleri.
Rehberlik hizmetleri.
1 Gece Otelde Konaklama
(Yarım Pansiyon)
Yolda otobüs ikramları
1 Kahvaltı, 2 Öğle yemeği,
1 Akşam Yemeği
FİYATA DÂHİL OLMAYANLAR
Müze ve Ören Yeri girişleri (20 TL.)
Otelde alınan ekstralar
Seyahat Sigortası
ÖDEMELER: Otobüse binince 30 TL. nakit, kalan kısım kredi kartınızla.

30 Kasım 2011 Çarşamba


İnsan ve Medeniyet Hareketi'nin
her ayın son Çarçambası düzenlediği panelde
Arap Baharının Geleceği konuşulacak

     Her ay güncel meselelerin analiz edildiği HABER - VERİ -  YORUM programında bu ay “Emperyalizm ve Demokrasi Kıskacında ARAP BAHARININ GELECEĞİ” konusu irdelenecek.
     30 Kasım Çarşamba akşamı saat 20.00'de başlayacak Haber Veri Yorum İnsan Ve Medeniyet Hareketi'nin Bahariye Mevlevihanesi'ndeki genel merkezinde gerçekleştirilecek
Programın oturum başkanlığını Araştırmacı Yazar Mustafa ÖZKAYA gerçekleştirecek. Programa Dç. Dr. Ali Murat YEL, George Mason University'den Nuh YILMAZ ve TRT Türk Suriye Muhabiri M. Akif ERSOY konuşmacı olarak katılacak.
HABER VERİ YORUM
30 Kasom Çarşamba
20:00 - 22:30
Konu
“Emperyalizm ve Demokrasi Kıskacında
ARAP BAHARININ GELECEĞİ”
Oturum Başkanı
Araştırmacı Yazar Mustafa ÖZKAYA
Konuşmacılar
Dç. Dr. Ali Murat YEL,
George Mason University'de Akademisyen Nuh YILMAZ
TRT Türk Suriye Muhabiri M. Akif ERSOY

29 Kasım 2011 Salı

2012 yılının ilk günlerinde Kültür Turlarımız başlıyor...

 
Ocak 2012 den itibaren
Gönül Erleri Kültür Turları başlıyor
Çok cazip şartlarda, ailece katılabileceğiniz,
Hafta sonu 2 günlük EDİRNE TURUMUZ için hazırlıklar yapıyoruz.
   
 

Kaçırılmayacak fırsatlar için hazır olun.

27 Kasım 2011 Pazar

İSLAM İLMİHALİ ... Altıncı Bölüm: NAMAZ ... 8. Konu: EZAN ve KAMET

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Altıncı Bölüm: Namaz
8. Konu: EZAN ve KAMET

     Namaza çağrıyı sembolize eden ezan ve kamet, müslümanların gerek ibadet hayatında gerekse mûsikiden mimari ve edebiyata kadar İslâm kültür ve medeniyetinde ayrı bir önem taşımaktadır. Burada sadece ezan ve kametle ilgili temel fıkhî bilgiler üzerinde durulacaktır.
     Ezan sözlükte "duyurmak, bildirmek" anlamına gelir. İlmihaldeki anlamı ise, farz namazlar için belli vakitlerde okunan "bilinen özel sözler"dir. Ezan okuyan kişiye müezzin denir.
     Müslümanlığın ilk zamanlarında bugün bildiğimiz şekilde ezan okunmuyordu. Namaz Mekke döneminde farz kılındığı halde, Hz. Peygamber'in Medine'ye gelişine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemiş ve belki de cemaatle kılınmadığı için buna ihtiyaç duyulmamıştı. Medine'ye gelindiğinde bir süre sokaklarda "es-salâh es-salâh" (namaza, namaza) veya "es-salâtü câmia" (namaz insanları toplayıcı ve bir araya getiricidir veya namaz birçok güzellikleri ve şükür çeşitlerini kendisinde toplar) diye bağırılmışsa da bu yeterli olmamıştı.
     Hicretin ilk yılında Medine'de Mescid-i Nebî'nin inşası tamamlanıp müslümanlar düzenli bir şekilde toplanıp cemaatle namaz kılmaya başlayınca, Peygamberimiz namaz vakitlerinin girdiğini ve topluca namaz kılınacağını duyurmak için ne yapılabileceğini arkadaşlarıyla görüşmeye başladı. Sonunda birkaç sahâbînin aynı şekilde rüya görmeleri üzerine bugünkü bilinen şekliyle ezan ilk defa olarak Hz. Bilâl tarafından sabah namazında, Neccâroğulları'ndan bir kadına ait yüksekçe bir evin damında okunmuş ve artık Müslümanlığın bir şiârı, alâmeti haline gelmiştir. Bu bakımdan esasen müekked sünnet olmakla birlikte, bir bölgede hiç okunmamasına karşı sert yaptırımlar bulunduğu için, vâcip veya farz-ı kifâye ağırlığında olduğu kabul edilmektedir.
     Ezan aracılığı ile halka hem namaz vaktinin girdiği ve cemaatle namaz kılınacağı duyurulmuş olmakta, hem de Allah'ın büyüklüğü, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in O'nun elçisi ve namazın kurtuluş yolunun kapısı olduğu ilân edilmektedir. Namaz vakitleri güneşin hareketine göre düzenlendiği için yeryüzünde namaz vakitleri değişik anlara rastlamakta ve bu suretle yukarıda belirtilen hakikat, gece gündüz fâsılasız olarak haykırılmış olmaktadır.

     Ezanın sözleri şöyledir:

Allâhü ekber
Allâhü ekber
Allâhü ekber
Allâhü ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Hayye ale's-salâh
Hayye ale's-salâh
Hayye ale'l-felâh
Hayye ale'l-felâh
Allâhü ekber
Allâhü ekber
Lâ ilâhe illallâh

     Ezanın sözleri memleketimizde bir müddet aşağıdaki şekilde tercüme edilip okunmuş, daha sonra bu uygulamadan vazgeçilmiştir.

Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'nın elçisidir Muhammed
Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza
Haydin namaza
Haydin felâha
Haydin felâha
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı'dan başka yoktur tapacak

     Sabah ezanında "Hayye ale'l-felâh" denildikten sonra iki defa "es-salâtü hayrün mine'n-nevm" (Namaz uykudan hayırlıdır) denilir. O sırada ezanı dinleyenlerin bu sözden sonra "sadakte ve berirte" (doğru ve iyi söyledin) demeleri güzel bulunmuştur.
     Erkekler yalnız başlarına yahut cemaatle namaz kılacakları zaman ikamet yapılır, Türkçe'deki deyişiyle kamet getirilir. Ezanın sözleri aynen okunur, sadece "Hayye ale'l-felâh"tan sonra iki kere "Kad kameti's-salâh" (Namaz başladı) denilir.

     Ezan okumak için vaktin girmiş olması şarttır. Vakit girmeden okunan ezanın vakit girince yeniden okunması (iade) gerekir. Diğer mezheplerde sabah ezanının vakit girmeden okunabileceği kabul edilmiştir. Çünkü onlara göre sabah namazını ilk vaktinde kılmak efdaldir.
     Ezan okuyacak kimselerin erkek, akıllı, takvâ sahibi olmaları gerekir. Cahillerin, fâsıkların, çocukların ve kadınların ezan okumaları veya kamet getirmeleri mekruhtur. Ezan okuyan kimselerin abdestli olmaları gerekir; abdestsiz okunan ezan geçerli olmakla birlikte böyle yapmak mekruhtur.
     Müezzinler güzel ve gür sesli olmalıdır. Peygamberimiz yirmi kişiye ezan okutturup dinlemiş, içlerinden Ebû Mahzûre'nin sesini beğenmiştir (Dârimî, "Salât", 7).
     Her namaz için bir ezan ve bir kamet yapılır. Sadece cuma namazında iki ezan bulunmaktadır. Bu bakımdan, bir camide vakit namazı ezan okunarak ve kamet getirilerek cemaatle kılınmışsa, daha sonra tek veya cemaat olarak aynı vakti o camide kılacak olanların tekrar ezan ve kamet okumaları gerekmez. Hatta ezan vaktinden sonra namazı evlerinde veya dükkânlarında kılacak olan kimseler ezan okumadıkları gibi cemaat bile olsalar kamet de getirmeyebilirler. Fakat cemaat olduklarında kamet getirmeleri müste-haptır.
     Ezan ve kamet vakit namazlarında sünnettir. Ezan ve kamet vaktin değil, namazın sünneti olduğu için kazâ namazı kılarken de ezan ve kamet okumak sünnet kabul edilmiştir. Birden fazla kazâ namazı kılınacak ise, meclis aynı olsun farklı olsun, her bir namaz için ayrı ayrı ezan ve kamet getirilmesi daha faziletli görülmüş olmakla birlikte aynı yerde birden fazla kazâ kılınacak olduğunda bunların ilkinde bir kere ezan okunup, diğerlerinde sadece kametle yetinilmesi de mümkündür. Bir diğer görüşe göre, bir mecliste ne kadar kazâ kılınırsa kılınsın, bir ezan ve bir kamet yeterli olur.
     Ezan ve kamette müezzin ayakta kıbleye doğru yönelir. Hayye ale's-salâh derken sağa, Hayye ale'l-felâh derken sola döner. Ezanı minareden okuyorsa, sağ taraftan sol tarafa doğru dolaşarak okur. Sesinin gür çıkması için iki parmağıyla veya eliyle kulağını kapatır.
     Ezan okunurken her cümle arasında biraz bekleme yapılır ve ikinci cümlelerde ses biraz daha yükseltilir. Buna teressül veya irtisâl denilir. Kamet ise duraklama yapmaksızın seri okunur. Buna da "hadır" denilir.
     Ezan ve kametin sözleri sırasınca ve tertibe göre okunmalıdır. Tertipsiz olarak okunan ezan ve kamet yeterli sayılmakla birlikte iade edilmesinin daha iyi olacağı söylenmiştir.
     Camide iken bir vaktin ezanı okunacak olursa, o vaktin namazını kılmadan çıkmak mekruhtur. Bu durumdaki bir kimse namazı tek başına kılıp çıkarsa bu defa cemaati terketmesi sebebiyle kerahet işlemiş olur. Bir kimse tek başına namaz kıldıktan sonra, henüz camiden çıkmadan cemaatle namaza durulacak olursa bu kişi isterse imama uyup yeniden namaz kılabilir. Bu suretle hem cemaat sevabını elde etmiş, hem de cemaate muhalefet töhmetinden kurtulmuş olur. Ancak kılacağı bu namaz nâfile hükmünde olacağından, bunu öğle ve yatsı namazlarında yapabilir. Çünkü sabah ve ikindi namazlarından sonra nâfile kılmak mekruhtur.
     Kamet getirilirken camiye giren kişi, dağınıklık ve ferdî hareket görüntüsü vermemek için ayakta beklemeyip oturmalı, birlik beraberlik esprisine ve cemaat ruhuna riayet bakımından oradaki cemaatle birlikte kalkmalıdır.
     Ezana ve Kamete İcâbet. Ezan ve kameti işiten kimsenin bunları müezzin gibi kendi kendine tekrar etmesi müstehaptır. Peygamberimiz "Ezanı işittiğiniz zaman, müezzine icâbet edin" demiştir (Buhârî, "Ezân", 7). Müezzin "Hayye ale's-salâh" ve "Hayye ale'l-felâh" derken, bu esnada "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" demek müstehaptır.
     Müezzine icâbet, hem dil ile söylediklerini tekrarlamak, hem kalben onların doğruluğunu hissetmek, hem de cemaate katılmak şeklinde anlaşılabilir. Bu bakımdan insan, içinde bulunduğu durum hangi icâbet şekline imkân veriyorsa onu yerine getirebilir.

     Peygamberimiz ezanı dinledikten sonra şu duayı okuyan kimseye şefaatinin hak olacağını bildirmiştir (Buhârî, "Ezân", 8):

     Allâhümme rabbe hâzihi'd-da`veti't-tâmme ve's-salâti'l-kaime, âti Muhammeden el-vesîlete ve'l-fazîleh (ve'd-derecete'r-refîah). Veb`ashü makamen mahmûdeni'llezî va`adteh (İnneke lâ tuhlifü'l-mîâd).

     "Ey şu eksiksiz mesajın ve kılınacak namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed'e vesileyi ve fazileti (ve yüksek dereceyi) ver! Vaad ettiğin övülmüş makama yükselt (Sen vaadine muhalefet etmezsin)".

     Ezan okumak sadece namaz vaktini duyurmak maksadıyla okunmakta ise de bazan başka bir sebeple de okunabilir. Bunlardan en yaygın olan uygulama yeni doğan bir çocuğun kulağına ezan okunmasıdır. Peygamberimiz, torunu Hasan'ın kulağına ezan okumuştur. Bu yüzden yeni doğan çocuğun kulağına ezan okumak menduptur.



25 Kasım 2011 Cuma

HADİS-İ ŞERİFLER ... KAZAYI HACET DUASI

   HADİS-İ ŞERİFLER  
İKİNCİ BÂB: DUANIN KISIMLARI (İki kısımdır)
BİRİNCİ KISIM: SEBEBE VE VAKTE BAĞLI DUALAR (Yirmi fasıldır)
ONİKİNCİ FASIL: KAZAYI HACET DUASI
1. (1854)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kazâyı hâcet için helâya girdiği zaman şu duayı okurdu: 
     "Allahümme innî eûzu bike mine'lhubsi ve'lhabâis. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırm." [Buhârî, Vudû 9, Da'avât 15; Müslim, Hayz 122, (375); Tirmizî, Tahâret 4, (5); Ebû Dâvud Tahâret 3, (4,5); Nesâî, Tahâret 18, (1, 20).]

2. (1855)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) helâdan çıkınca: "Gufrâneke (affını taleb ediyorum)" derdi." [Ebû Dâvud, Tahâret 17, (30); Tirmizî, Tahâret 5, (7); İbnu Mâce, Tahâret 10, (300).]
     Tirmizî'nin Hz. Ali'den kaydettiği diğer bir rivâyette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Helâya girdiği zaman insanoğlunun avretleri ile cinnîlerin gözleri arasındaki perde, kişinin "bismillah" demesidir."

AÇIKLAMA:
1- Gufrâneke: Gufrân, tıpkı mağrifet gibi mastardır. Örtmek, affetmek, bağışlamak mânasına gelir. Sondaki "ke" zamirdir. Öyleyse senin örtmen, bağışlaman demek olur. Ancak mânanın bütünleşmesi için bir fiil takdiri gerekmektedir: Yâni "senin bağışlamanı taleb ediyorum."
2- Helâdan çıkarken mağfiret talebetmenin sebebine gelince şârihler iki ihtimal beyan eder:
a) Bu esnada zikrullahın terkedilmiş olmasından.
b) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kişinin, gıdayı alıp menfaatini te'min ve fuzûliyâtı kolayca atması gibi fevkalâde hayatî nimetlerin şükrünü ödemedeki aczi sebebiyle mağfiret dilemiştir. Böylece nimete karşı şükür vazîfesini mağfiret dileyerek yerine getirmiş olmaktadır. Bu ihtimal daha kavî gözükmektedir.
3- Bu makamda, okunacak başka merfu dualar da rivâyet edilmiştir: "Ezâyı giderip âfiyet veren Allah'a hamdolsun" veya "Gıdamızın evvelinde de sonunda da bize ihsanda bulunan Allah'a hamdolsun" veya "Lezzetini bana tattırıp, gıdasını bende bırakıp sonra da ezâsını benden gideren Allah'a hamdolsun."
     Bu rivâyetlerden sıhhatçe en üstün olanı sadedinde olduğumuz Hz. Âişe hadisidir. Resûlullah'ın farklı zamanlarda bu duaların hepsiyle dua etmiş olması mümkündür.

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...