8 Ekim 2012 Pazartesi

Altıncı Bölüm: NAMAZ Onüçüncü Konu: NAFİLE NAMAZLAR



İSLAM İLMİHALİ
Altıncı Bölüm: NAMAZ
Onüçüncü Konu: NAFİLE NAMAZLAR - 1

     Nâfile; farz ve vâcip olan ibadet yerine getirildikten sonra, onlar dışında daha fazla sevap elde etme amacıyla yapılan ilâve ibadeti ifade eder. Bunun ötesinde aşağıda görüleceği gibi nâfile kapsamında yer alan sünnet namazları mümkün oldukça kılmak, kılmaya çalışmak, Peygamberimiz'e olan muhabbeti ve bağlılığı pekiştirme bakımından son derece yerinde bir tutum olur.

     A) REVÂTİB SÜNNETLER
     Bir vakti bulunan nâfile namazlara revâtib sünnetler denir. Bunlar belli bir düzen ve tertip içinde, beş vakit farz namazlarla birlikte kılındığı için bu şekilde adlandırılmıştır. Bunların bazıları müekked, bazıları gayr-i müekked sünnettir. Hanefî literatüründe, sünnet-i müekkede olan nâfile namazlar kısaca "sünnet" diye, gayr-i müekked olanlar ise "müstehap" veya "mendup" diye adlandırılmıştır. Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan teravih namazı da, sünnet-i müekkede türündendir ve ramazan ayına mahsus olmak üzere teravihten sonra düzenli olarak kılındığı için aynı zamanda revâtib kapsamında yer alır.

     a) Vakit Namazlarıyla Birlikte Düzenli Olarak Kılınan Sünnetler
        (Farzlara Tâbi Olan Nâfile Namazlar)
     Farzlara tâbi nâfile namazlar; sabah namazının farzından önce iki, öğle namazının farzından önce dört, farzından sonra iki, ikindi namazının farzından önce dört, akşamın farzından sonra iki, yatsının farzından önce dört, farzdan sonra iki olmak üzere toplam 20 rek`attır. Cuma namazının farzından önce ve sonra kılınan dörder rek`atlık nâfile namazlar da farzlara tâbi nâfile kapsamında yer alır. Bunların bir kısmı müekked, bir kısmı gayr-i müekkeddir.

     aa) Müekked Sünnetler
     Sabah, öğle, akşam ve cuma namazının sünnetleri ile yatsının son sünneti müekked sünnettir. Hz. Peygamber bunları daima kılmış, ender olarak terketmiştir. Mümkün oldukça bunlara riayet etmelidir.
     Şâfiî mezhebine göre müekked sünnetler, sabahın farzından önce iki, öğlenin farzından önce ve sonra ikişer, akşamın farzından sonra iki ve yatsının farzından sonra iki olmak üzere toplam 10 rek`attır. Cuma namazının farzından önce ve sonra kılınan ikişer rek`at sünnet de müekked sünnettir.

     bb) Gayr-i Müekked Sünnetler
     İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti gayr-i müekkeddir. Peygamberimiz bunları bazan kılmış bazan terketmiştir. Bunları da kılmaya çalışmalı, kılmamayı alışkanlık haline getirmemelidir.
     Şâfiî mezhebine göre, öğlenin sünnetlerini dörder rek`at kılmak, ikindinin farzından önce dört rek`at, akşamın farzından önce iki rek`at namaz kılmak gayr-i müekked sünnet sayılmıştır. Cuma namazının sünnetlerini dörder rek`at olarak kılmak da böyledir.
     Hanefîler'den farklı olarak Şâfiîler'de, yatsının farzından önce dört rek`at sünnet yoktur, buna mukabil yine Hanefîler'in tersine olarak akşam namazından önce iki rek`at sünnet vardır.
     Nâfile namazların en kuvvetlisi sabah namazının sünnetidir. Bu yüzden bütün nâfile namazlar oturarak kılınabildiği halde, sabah namazının sünnetini mazeret olmaksızın oturarak kılmak câiz görülmemiştir. Aynı şekilde, cemaat imamla birlikte namaza başladıktan sonra mescide gelen kişinin nâfile namaz kılması câiz değilken, sabah namazı bundan istisna edilmiştir. Buna göre, sabah namazının farzı kılınırken, imamın selâm vermesinden önce farza yetişebileceğini kestiren kişi önce sabah namazının sünnetini, gerekirse en kısa şekilde kılar, sonra imama uyar. Sabah namazının sünnetinin ilk rek`atında Fâtiha'dan sonra Kâfirûn, ikincisinde İhlâs sûresini okumak sünnettir.

     Sabah namazının sünnetinden sonra en kuvvetli sünnet, bazı âlimlere göre akşamın sünnetidir ve bundan sonra öğle namazının ilk sünneti gelir. Kimi âlimler ise sabah namazının sünnetinden sonra en kuvvetli sünnetin öğle namazının ilk sünneti olduğunu, geri kalanların aynı kuvvette bulunduğunu söylemişlerdir.

     İlgili olduğu farz namazın vaktinde kılınamayan sünnetler, daha sonra kazâ edilmezler. Fakat sabah namazının kazâya kalması durumunda, henüz başka bir vakit namazının vakti girmediği için, farzıyla birlikte sünneti de kuşluk vaktinde kazâ edilebilir. O gün öğle namazından önce kuşluk vaktinde kılınamamışsa sabah namazının sünneti artık kazâ edilmez.

     Başlanmış nâfile namazın tamamlanması gerekir. Başlanmış nâfile namaz herhangi bir nedenle bozulacak olursa kazâ edilmesi Hanefîler'e göre vâcip, Mâlikîler'e göre farzdır. Şâfiîler'e göre ise bozulan nâfile namazın kazâ edilmesi gerekmez.

     Mekruh vakitler dışında olmak üzere gece-gündüz istenilen vakitte nâfile namaz kılınabilir. Nâfile namazların evde kılınması daha faziletlidir.

     Nâfile namazların bütün rek`atlarında kıraat farzdır. Şâfiîler'e göre nâfile namazlarda iki rek`atta bir selâm vermek sünnet iken, Hanefîler'e göre iki veya dört rek`atta bir selâm verilebilir. Gündüz kılınan nâfilelerde dört, gece kılınan nâfilelerde sekiz rek`attan fazlasını tek selâm ile kılmak mekruhtur.

     Diğer dört rek`atlı nâfilelerden farklı olarak ikindinin sünneti ile yatsının ilk sünnetinin birinci oturuşunda Tahiyyât'tan sonra Salli-Bârik ve ayağa kalkınca namaza yeni başlıyormuş gibi Sübhâneke okunur.

     Nâfile namazlarda mutlak niyet yeterlidir. Yani bir belirleme yapmaksızın namaz kılmaya niyet edilebilir. Farz namazlarla kazâ namazlarında ve vâciplerde hangi namazın kılındığının belirlenmesi ve ona niyet edilmesi gerekir.

     Nâfile namazlar, farz namazlardan farklı olarak binek üzerinde kılınabileceği gibi binek üzerinde olmaksızın istenirse oturarak da kılınabilir. Fakat ayakta kılmak daha faziletlidir. Hz. Âişe'nin anlattığına göre Peygamberimiz gece namazını hiçbir zaman oturarak kılmamış, fakat yaşı ilerleyince, nâfile namazlarda kıraati oturarak yapmış, rükûa gitmek istediğinde ayağa kalkarak otuz kırk âyet kadar ayakta okuduktan sonra rükû yapmıştır. Zaten nâfile namazın oturarak kılınabileceği hükmü, kıraatin oldukça uzun tutulma geleneği dikkate alınarak verilmiş bir hükümdür. Yoksa normal şartlarda, Fâtiha'dan sonra Kevser ve İhlâs sûresinin okunacağı iki rek`at nâfile namazın oturarak kılınması tabii ki uygun değildir. Nâfile namazlarda uzun kıraat esprisi, teravih namazında da söz konusudur. Nitekim rivayetlere göre Hz. Peygamber'in sekiz rek`at olarak kıldırdığı teravih namazı, bazan gecenin ilk üçte birlik kısmını, bazan yarısını kaplamış ve bir keresinde bu sekiz rek`atlık namaz sahur vaktine kadar sürmüştür. Bu bakımdan teravih namazında sünnet olan sekiz rek`at kılmaktır derken, bu sekiz rek`atın ne kadar sürdüğünün de dikkate alınması uygun olur.

     Hz. Peygamber'in farzların evvelinde ve sonrasında, kaçar rek`at nâfile kıldığı net olarak tesbit edilememiştir. Bununla birlikte bazı farzların öncesinde, bazılarının sonrasında, bazılarının ise hem öncesinde ve hem sonrasında düzenli olarak nâfile kıldığı bilinmektedir. Bu noktayı her zaman göz önünde tutmalı, nâfile namazların rek`at sayısındaki ihtilâfları bir tarafa bı-rakarak, vaktin müsaadesine göre bu revâtib sünnetleri kılmaya çalışmalıdır. Önemli olan farzlara bağlı nâfile namazlarının kılınması olup rek`at sayıları ikinci planda gelir. Meselâ Peygamberimiz, öğle ve yatsı namazlarının ikişer rek`at olan son sünnetlerini bazan dört, akşam namazının sünnetini de altı rek`at olarak kılmıştır. Bu sebeple Hanefî mezhebine göre, öğle ve yatsının son sünnetlerine iki rek`at daha ilâve edilerek dörder rek`at kılmak ve akşam namazının sünnetini altı rek`at olarak (evvâbîn) kılmak mendup sayılmıştır.

     Nâfile namazların kılınışına ilişkin olarak Peygamberimiz'den nakledilen bilgiler, bu namazlarda uzun sûrelerin okunması, kıyam şartının aranmaması ve binek üzerinde kılınabilmesi gibi noktalarda toplanmaktadır. Bu hükümler toplu olarak değerlendirildiğinde, nâfile namazın anlamı da daha belirgin hale gelmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, uzun okuma, okuduğu üzerinde düşünme, tefekkür ve tezekkür etme işi özellikle nâfile namazlarda yapılmaktadır. Belki de bu uzun okuma, tezekkür ve tefekkür etme sebebiyle, oturarak kılınabileceği söylenmiştir. Hal böyle olunca nâfile namazlar, yeterli vakti ve imkânı bulunan insanlar için âdeta özel bir ibadet ve münâcât halidir. Bu namazlarda kişinin dilediği dilde dilediği duaları yapabilmesini, okuduğu Kur'an âyetleri üzerinde uzun uzun düşünmesini câiz gören ve tavsiye eden âlimler de bu noktadan hareket etmişlerdir.

     b) Teravih Namazı
     Teravih, Arapça tervîha kelimesinin çoğulu olup "rahatlatmak, dinlendirmek" gibi anlamlara gelir. Ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan sünnet namazın her dört rek`atının sonundaki oturuş, tervîha olarak adlandırılmış, sonradan bu kelimenin çoğulu olan terâvih kelimesi ramazan gecelerinde kılınan nâfile namazın adı olmuştur.

     Teravih, sünnet-i müekkededir. Kadın ve erkek için orucun değil ramazan ayının sünnetidir. Teheccüt namazı 12 rek`atı geçmediği halde, teravih namazı yirmi rek`attır. Yatsı namazı kılındıktan sonra ve vitirden önce kılınır. Teravihin cemaatle kılınması kifâî sünnettir. Teravih on selâm ile kılınır ve beş tervîha (dinlenme) yapılır. Yani her iki rek`atta bir selâm verilip, her dört rek`atta bir istirahat edilir. Beşinci tervîhadan sonra yine cemaatle vitir namazı kılınır.

     Peygamberimiz ramazan gecelerini ihyaya daha fazla önem vermiş olmakla birlikte, rivayetlerden anlaşıldığına göre bu, o gecelerde Peygamberimiz'in daha çok sayıda nâfile namaz kıldığı anlamına değil, gecenin her zamankine göre daha büyük bir bölümünü ibadetle geçirdiği anlamına gelmektedir.

     Teravih namazının 20 rek`at olduğu çoğunluk tarafından kabul edilmekle ve müslümanlar arasında yerleşik teamül de bu yönde olmakla birlikte, zaman zaman bunun 20 rek`at kılınmasının sünnete aykırı olduğu, 8 rek`at kılınmasının daha doğru olacağı iddiaları gündeme gelmektedir. Bu sebeple teravihin rek`at sayısını tesbit amacıyla teravih uygulamasının tarihçesine bir göz atmak istiyoruz.

     Hz. Peygamber, teravih namazını birkaç gece dışında sürekli olarak tek başına kılmış ve arkadaşlarını "Kim ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır" diyerek bu namaza teşvik etmiştir (Buhârî, "Salâtü't-terâvîh", 1; Müslim, "Salâtü'l-müsâfirîn", 174).

     Bu husustaki rivayetlerden birisi şöyledir: Hz. Peygamber ramazanda Mescid-i Nebevî'de itikâf için hasırdan bir hücre edinmişti. Ramazanın son on gününde birkaç gece (Âişe'nin rivayetine göre iki veya üç gece) buradan çıkıp cemaatle hem yatsı namazını hem de teravih namazını kılmıştı. İnsanların yoğun ilgisini görünce bir gece yatsı namazını kıldırıp hücresine çekilmiş ve teravihi kıldırmak için çıkmamıştı. İnsanlar Hz. Peygamber'in çıkacağını umdukları için beklemişler, hatta uyuduysa uyansın diye öksürmeye başlamışlardı. Hz. Peygamber (sabah namazı vaktinde) dışarı çıkıp, orada bekleyenlere şöyle demiştir: "Sizin teravih kılmak hususundaki arzunuzun farkındayım, bu namazı size kıldırmam için bir engel de yoktur, fakat teravihin size farz kılınmasından endişe ettiğim için çıkıp kıldırmadım. Şayet farz kılınacak olsa bunu hakkıyla yerine getiremezsiniz. Haydi evlerinize gidiniz. Farz namazlar dışında, kişinin kıldığı en faziletli namaz evinde kıldığı namazdır" (Buhârî, "Salâtü't-terâvîh", 2; Müslim, "Salâtü'l-müsâfirîn", 178).

     Ebû Zerr'in bir rivayeti ise şöyledir: Hz. Peygamber ramazanın bitmesine bir hafta kalıncaya kadar bize farz dışında hiçbir namaz kıldırmadı. Ramazanın 23. gecesinde gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Ramazanın bitmesine altı gece kalınca bize namaz kıldırmadı. Beş gece kalınca, gecenin yarısı geçene kadar bize namaz kıldırdı. Ben, "Ey Allah'ın resulü, gecenin kalan yarısında da bize namaz kıldırsaydınız" deyince, Hz. Peygamber cevaben "İmam namazı bitirinceye kadar onunla namaz kılmak bütün geceyi ihya etmeye eşdeğerdir" buyurdu. Ramazanın bitmesine dört gece kala, gecenin üçte birine kadar beklediğimiz halde, Hz. Peygamber bize namaz kıldırmadı. Ramazandan üç gece kalınca Hz. Peygamber ehlini, kadınlarını ve arkadaşlarını topladı, bize bütün gece namaz kıldırdı. Namaz o kadar uzadı ki biz sahuru geçireceğiz sandık. Ramazanın geri kalan gecelerinde Hz. Peygamber bize namaz kıldırmadı (Ebû Dâvûd, "Salât", 318).

     Kuvvetli rivayetler, Hz. Peygamber'in ramazanın son birkaç günü mescidde teravih namazı kıldırdığını göstermektedir. Bu rivayetlerde, teravihin kaç rek`at olduğu belli değildir. Yine teravih namazına ilişkin bu rivayetlerin sunuluş şekli ve içeriğine bakılarak teravih namazının, sadece Hz. Peygamber'in son ramazan ayında söz konusu olduğu gibi bir izlenim de edinilmektedir. Çünkü teravih uygulaması, birkaç ramazan devam etmiş olsaydı, hiç değilse sayısı konusunda bir netlik elde edilmiş olurdu.

     Buhârî'deki ifadeye göre "Hz. Peygamber'in gece namazı" hususunda sorulan bir soruya cevaben Âişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber ramazan geceleri de dahil hiçbir gece on bir rek`attan fazla nâfile namaz kılmamıştır. Öyle bir dört rek`at namaz kılardı ki, o dört rek`atın ne kadar uzun ve ne denli güzel olduğunu hiç sorma! Ardından aynı şekilde bir dört rek`at daha kılardı. Daha sonra üç rek`at daha kılardı. Ben bir keresinde `Ey Allah'ın resulü! Vitir kılmadan mı uyuyacaksın?' diyecek oldum, bana dedi ki: Ey Âişe, benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz" (Buhârî, "Salâtü't-terâvîh", 1).

     Bu rivayete göre Hz. Peygamber'in geceleyin kıldığı nâfile namaz üç rek`atlık vitir hariç tutulacak olursa toplam sekiz rek`at olmaktadır. Hz. Peygamber'in, arkadaşları ile sekiz rek`at teravih, sonra da vitir kıldığına dair olan rivayetler de dikkate alınacak olursa, teravih namazını sekiz rek`at kıldığı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan Hz. Peygamber'in teravih namazını 20 rek`at kıldırdığına dair bir rivayet de bulunmaktadır. Hadis bilginleri bu rivayetin, öteki meşhur rivayetlere aykırı olduğu ve senedinde cerhedilmiş bir kişi bulunduğu için zayıf olduğunu söylemişlerdir.

     Teravih namazı konusunda sahâbe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber'in vefatından sonra Ebû Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan gecesi Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu ve düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün Übey b. Kâ`b'ı teravih imamı tayin etmiştir. Ömer insanların bu şekilde derli toplu ve düzenli olarak teravih namazı kılmalarını da "Bu ne de güzel bir yeniliktir!" diye nitelemiştir. Yenilik diye tercüme ettiğimiz bid`at kelimesi, Hz. Peygamber zamanında olmayıp, ondan sonra ortaya çıkan anlayış ve uygulamalar için kullanılmaktadır. Teravih namazı, Hz. Peygamber tarafından birkaç kez cemaatle kılındığına göre, Hz. Ömer'in "Bu ne güzel bir yeniliktir" sözü, teravih namazı kılmanın bir yenilik olduğunu göstermez. O halde Hz. Ömer bu sözle ya teravihin düzenli olarak cemaatle kılınmasını, ya Hz. Peygamber'in kıldığı sayıya ziyade yapılmış olmasını, yani sekizden yirmiye çıkarılmış olmasını, ya da her ikisini birlikte kastetmiş olacaktır.

     Öte yandan, sahâbe zamanında teravih namazının yirmi rek`at kılındığı konusunda icma bulunduğu ileri sürülmektedir. Mâlik, Muvatta adlı eserinde Hz. Ömer'in, Übey b. Kâ`b ile Temîm ed-Dârî'yi ramazanda cemaate 11 rek`at namaz kıldırmak üzere teravih imamı tayin ettiğini, imamın her rek`atta yaklaşık 100 âyet okuduğunu, kıyamın uzaması sebebiyle bir kısım cemaatin bastona dayanmak ihtiyacını hissettiğini ve fecrin doğmasına yakın bir zamanda evlere dağıldıklarını kaydetmiştir. Kimi bilginler teravih namazının 11 rek`at kılındığı rivayetinin yanlış olduğunu ileri sürerken, kimileri 11 rek`at kılma uygulamasının teravihin cemaatle kılınmaya başladığı ilk günlere ait olduğu, sonraları teravih namazının 20 olarak yerleştiği yorumunda bulunmuşlardır. Bu yorum, Hz. Peygamber'in 11 rek`at dışında gece namazı kılmadığı rivayetiyle uyumludur.

     Bu rivayetlerden anlaşıldığına göre teravih namazı sekiz rek`at olarak kıldırılıyor, fakat her bir rek`atta yaklaşık 100 âyet okunduğu için bu namaz oldukça uzun sürüyordu. Maksat belli bir sayıda namaz kılmak değil, geceyi ihya etmek olduğu için gitgide, her bir rek`atta okunan âyet sayısı azaltılmış, buna mukabil teravihin rek`at sayısı artırılmıştır. Ömer'in uygulamasıyla bu sayı 20 olarak yerleşmiş, Hz. Osman ve Hz. Ali zamanında ve daha sonraları bu şekilde devam etmiştir. Gerek Sünnî gerek Şiî fıkıh mezhepleri içinde teravih namazının 20 rek`attan az olduğunu söyleyen bir mezhep yoktur.

     Bu açıklamalara göre teravih namazının sekiz rek`atının Hz. Peygamber'in sünneti, geri kalan 12 rek`atının ise, teravihin 20 rek`at olduğuna dair zayıf rivayet dikkate alınmayacak olursa, sahâbenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayını ihya gayesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz rek`atının râtibe sünnet, geri kalan 12 rek`atının ise müstehap olduğunu söylemişlerdir.

5 Ekim 2012 Cuma

GENÇLİK ve SPOR BAKANLIĞINA UZMAN YARDIMCISI 30 PERSONEL ALINACAK


GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞINDAN:
GENÇLİK VE SPOR UZMAN YARDIMCILIĞI
YARIŞMA SINAVI DUYURUSU

Gençlik ve Spor Bakanlığı merkez teşkilatında çalıştırılmak üzere, Genel İdare Hizmetleri Sınıfında 8 ve 9 uncu derecelerden boş bulunan otuz (30) adet Gençlik ve Spor Uzman Yardımcısı kadrosuna açıktan atama yapmak amacıyla, Gençlik ve Spor Uzman ve Uzman Yardımcılığı Sınav, Atama, Yetiştirilme, Görev ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre Gençlik ve Spor Uzman Yardımcısı Yarışma Sınavı yapılacaktır.
     Öğrenim dalları itibarıyla alınacak Gençlik ve Spor Uzman Yardımcısı sayıları ile uygulanacak KPSS puan türleri aşağıda gösterilmiştir:
Bölüm
Öğrenim Dalları
Sayı
KPSS  Puan Türü
  1Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler, Hukuk Fakülteleri mezunları15KPSSP47
 

  2
En az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarının; Sosyoloji Bölümü, Felsefe Bölümü, 
Psikoloji Bölümü, Tarih Bölümü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eğitim Bilimleri Bölümü ile
İletişim Fakültesi mezunları

10

KPSSP3
  3Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunları5KPSSP3

     YARIŞMA SINAVINA KATILMA ŞARTLARI:
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinde yer alan genel şartları taşımak,
b) Yukarıda belirtilen öğrenim dallarından veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,
c) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 9–10 Temmuz 2011 ve 7-8 Temmuz 2012 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavından (KPSS); yukarıda öğrenim dallarına göre ayrılan bölümlerin karşılarında gösterilen KPSS puan türlerinden asgari yetmiş ve daha yukarı puan almak kaydıyla, müracaat edenlerin en yüksek puandan başlanarak sıralanması neticesinde; her bölüm için ayrı ayrı olmak üzere, alınacak Gençlik ve Spor Uzman Yardımcısı sayısının on katı aday arasına girmek (Son sıradaki adayla, aynı puanı almış aday/adaylar da sınava katılmaya hak kazanacaktır),
ç) Sağlıkla ilgili olarak görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmamak,
d) Yarışma sınavının yapılacağı gün itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak.
Yarışma sınavına kısımlar itibarıyla ilan edilen uzman yardımcısı kadro kontenjanı için öngörülen sayıda başvurunun olmaması halinde, kadro ve ihtiyaç durumuna göre, Sınav Komisyonunca bölümler arasında sayısal belirleme ve değişiklik yapılabilir.

     BAŞVURU ŞEKLİ VE YERİ:
     Yarışma sınavına katılmak isteyen adaylar, yukarıda belirtilen koşulları taşımaları şartıyla; www.gsb.gov.tr adresinden temin edecekleri başvuru formunu doldurarak, istenilen belgeler ile birlikte 5/11/2012 tarihi mesai saati bitimine kadar Bakanlık Personel Dairesi Başkanlığına şahsen, elden veya posta yoluyla iletmeleri gerekmektedir.
     Postadaki gecikme nedeniyle son başvuru tarihinin mesai saati bitiminden sonra Bakanlığa ulaşan başvurular işleme alınmayacaktır.
     Başvuru formları ve eki belgelerin incelenmesi sonucu yarışma sınavına katılmaya hak kazanan adayların listesi 7/11/2012 tarihinden itibaren www.gsb.gov.tr internet adresinde ilan edilecek olup, adaylara ayrıca tebligat yapılmayacaktır.
     Yazılı sınava girecek olan adaylar, kendileri için düzenlenecek ve kimlik bilgileri, sınav yeri ile tarihinin yer alacağı fotoğraflı “Sınav Giriş Kartı”nı imza karşılığı şahsen alacaklar veya başvuru formunda belirtilmek şartıyla ikametgâh veya elektronik posta adreslerine gönderilmesini isteyebileceklerdir.
     Başvurusu kabul edilip, isimleri yarışma sınavına katılabilecekler arasında yer alanlardan, gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmayacak, atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilecek ve ayrıca haklarında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.

     YARIŞMA SINAVININ ŞEKLİ:
     Yarışma sınavı, yazılı ve sözlü şeklinde yapılacaktır.
     Birinci bölümden sınava girecek adayların cevaplayacakları çoktan seçmeli soruların konu gruplarına göre dağılımı ve puanları aşağıda gösterilmiştir:
a) Alan bilgisi (yetmiş puan)
- Hukuk: Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Medeni Hukuk (Aile ve Miras Hukuku hariç), Borçlar Hukuku (Genel Hükümler), Ceza Hukuku
-Ekonomi: Mikro-Makro Ekonomi, Uluslararası Ekonomik İlişkiler ve Kuruluşlar, Kamu Maliyesi, Maliye Politikası
b) Genel Kültür ve Genel Yetenek (otuz puan).
     Yazılı sınava ikinci ve üçüncü bölümden girecek adayların ise, çoktan seçmeli Genel Kültür, Spor Kültürü ve Genel Yetenek sorularını cevaplandırmaları istenecektir.

     SINAV YERİ VE TARİHİ:
     Yazılı sınav tarihi, saati ve yeri yarışma sınavına girmeye hak kazanan adayların isimleriyle birlikte www.gsb.gov.tr adresinde ilan edilecek, ayrıca yazılı tebligat yapılmayacaktır.
     Yazılı sınavda başarılı olup sözlü sınava girmeye hak kazanan adaylar için sözlü sınav tarihleri, saatleri ve yeri yazılı sınavı sonuçları ile birlikte duyurulacak, adaylara ayrıca tebligat yapılmayacaktır.

     DEĞERLENDİRME:
     Adayların yazılı sınavda başarılı sayılabilmeleri için en az yetmiş puan almaları gerekmektedir.
     Sözlü sınavda başarılı sayılabilmek için; adayların sınava girdikleri bölümlere ilişkin konular ile birlikte Bakanlığın faaliyet alanı ile ilgili konular, genel kültür düzeyleri, muhakeme, kavrayış, ifade ve temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin Gençlik ve Spor Uzmanlığına uygunluğu da göz önüne alınarak, Sınav Komisyonu üyelerince her adaya ayrı ayrı verilen notların aritmetik ortalamasının yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan olması gerekmektedir.
     Yazılı ve sözlü sınav notlarının aritmetik ortalaması dikkate alınarak en yüksek puana sahip olanlardan başlamak üzere yukarıda bölümler itibarıyla belirtilen atama yapılacak kadro sayısı kadar adayın isimlerinin yer aldığı asil liste ile aynı sayıda adayın isimlerinin yer aldığı yedek liste tespit edilecek ve atamalar bu listelerdeki sıralamaya göre yapılacaktır.
     Yedek listede yer almak, adaylar için daha sonraki sınavlar için müktesep hak veya herhangi bir öncelik hakkı teşkil etmeyecektir.
     Yarışma sınavında, bölümler itibarıyla alınacak uzman yardımcısı sayısı kadar adayın başarılı olamaması halinde, kadro ve ihtiyaç durumuna göre bölümler arasında sayısal belirleme ve değişiklik yapma yetkisi Sınav Komisyonuna aittir.

     YARIŞMA SINAVI SONUÇLARININ DUYURULMASI:
     Adaylar yarışma sınavı sonucunu www.gsb.gov.tr internet adresinden öğrenebileceklerdir. Gençlik ve Spor Uzman Yardımcısı olarak atanmaya hak kazanan adaylara ayrıca yazılı tebligat yapılacaktır.
İlan olunur.

Adres:
Gençlik ve Spor Bakanlığı
Personel Dairesi Başkanlığı
Örnek Mah. Oruç Reis Cad. No:13/3
Altındağ/ANKARA
İrtibat Tel: 0 (312) 596 60 00
Faks: 0 (312) 596 63 59
e-Posta: personel@gsb.gov.tr

4 Ekim 2012 Perşembe

KELİMELER - KAVRAMLAR ... NEFS-İ MUTMAİNNE

KELİMELER - KAVRAMLAR
NEFS-İ MUTMAİNNE

     Hiç bir şüphe ve tereddüt taşımadan, itmi'nân-ı kalple Allah'ı Rab kabul edip, O'nun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a teslim olan ve O'na ulaşan insanın nefsi (es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcânî, et-Ta'rifât, İstanbul 1283, s. 165; el-Gazalî, İhya-u Ulumiddin, Beyrut (t.y.) III, 4).
     Sufiler, Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerine dayanarak, insan nefsinin altı mertebesinin olduğunu ileri sürmüşler ve kendilerinden de yedincisi diye nefs-i kâmileyi ilave ederek yedi mertebeye çıkarmışlardır.
1- Nefs-i Emmâre: Allah'ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir.
2- Nefs-i Levvâme: Allah'ın emirlerine bazen uyan, bazen uymayan, işlediği günahlardan dolayı üzülen ve sevaplardan dolayı sevinen nefistir.
3- Nefs-i Mülheme: Mümkün mertebe Allah'ın emir ve yasaklarına uyan nefistir.
4- Nefs-i Mutmainne: İmân esaslarına inanan, İslâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiç bir şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede Allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefistir.
5- Nefs-i Radiye: Her yönüyle Hakk'a yönelen, Allah'tan gâfil olmama şuuruna eren ve O'ndan razı olan nefistir.
6- Nefs-i Mardiyye: Bütün benliği ile Hakk'a teslim olan ve böylece Allah'ın kendisinden razı olduğu nefistir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1970, VIII, 5817).
7- Nefs-i Kâmile: Bütün kötülüklerden sıyrılıp manevi olgunluğa eren nefis. Bu mertebeye erişen bir kişinin bütün sıfatları güzeldir ve her hali ibadet sayılır (Süleyman Uludağ, Kuşeyri Risalesi tercümesi, s. 222, 277, 290).
     Aslında nefs, bir şeyin kendisi, benliği, zatı ve hakikatıdır. Ona göre nefs-i mutmainne, o dereceye ulaşan insanın kendisi demektir (Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, VIII, 5814).
     Nefs-i mutmainne, Kur'anda bir yerde geçmektedir:
     Ey huzura eren nefis, sen Allah'tan ve O da senden razı olarak Rabb'ine dön!... (İyi) Kullarımın arasına gir!.. Cennetime gir!.. " (el-Fecr, 89/27, 28, 29, 30).
     "Nefs-i mutmainne", genelde Türkçeye "huzura eren nefis" olarak tercüme edilmiştir. Bu dereceye ulaşmış olan bir insan, Allah Resulunün getirdiği her inanç ve ameli hak olarak kabul eder; Allah'ın dininin yasakladığından mecburen değil, seve seve, kaçınarak uzak durur; Allah yolunda ne fedakârlık gerekiyorsa yapar; dünyanın İslâm dışı lezzet ve menfaatlerinden mahrum kaldığı halde, onları özlemez ve tersine bu konuda kalbi mutmain olarak hak dini takib edip çeşitli pisliklerden korunur. Nefs-i mutmainne dendiği zaman, bu vasıflara sahip olan insan akla gelir (Muhammed b. Cerir et-Taberî, Camiul-Beyân fi Te'vil'i Ayil-Kur'an, Mısır 1954, XXX,190 vd.; Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmil-Kur'an, Kahire 1967, XX, 57 vd.).
     Bazı âlimlere göre bu ayet, Hz. Osman (r.a) hakkında nazil olmuştur. Diğer bazı âlimlere göre ise, Hubeyb b. Adiy hakkında nâzil olmuştur. Mekkeli müşrikler onu idam edip yüzünü Medine'ye çevirdikleri zaman, Yüce Allah onun yüzünü Ka'be'ye doğru çevirmişti (el-Kurtubî, el-Cami', XX, 58).
     Nefs-i mutmainne derecesine ulaşan insan, dünyada bu şekilde Allah'a tam manasıyle teslim olmuş bir halde yaşar. Gönül huzuruna, ruhî saâdet'e ulaşır. Gam ve kederden uzak olur. Ahirette de Allah'ın iltifâtına nail olur. Yüce Allahın nefs-i mutmainne seviyesindeki insana yönelik bu, "Rabb'ine dön, (iyi) kullarım arasına gir, Cennetime gir" meâlindeki hitapların ne zaman vuku bulacağı hakkında da alimlerin farklı yorumları vardır. Alimlerin değişik tefsirlerine göre bu hitâp, ya ölüm anında veya kıyâmet gününde yahutta Cennet'e girişte yapılacaktır (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 233).
     Samil İslam Ansiklopedisi
     Nureddin TURGAY

3 Ekim 2012 Çarşamba

KURBAN ORGANİZASYONLARI

GÖNÜLDER olarak, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da
Kurbanlarımızı SOMALİ'deki kardeşlerimize gönderiyoruz...
Bir Kurban Bedeli ... 250 TL.
Türkiye Finans Katılım Bankası
Küçükbakkalköy Şubesi
TL. Hesap No: 585769-1
İrtibat: 0216 526 47 65 - 66

Hareketli Ayıraç Gifleri 2013

Şimdi Kurbanlarımız İhtiyaç Sahipleri İçin…

İnsan Vakfı bu sene de kurbanlarınızı,

yakınlarınızdaki ihtiyaç sahiplerine ve öğrencilere ulaştırıyor.

Sıhhi ortamlarda kesilen kurbanlar
hijyenik koşullarda ambalajlanarak
ihtiyaç sahibi ailelere ve öğrencilere ulaştırılmaktadır.
İNSAN EĞİTİMİ KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA VAKFI
KURBAN BAĞIŞ HESABI
AlbarakaTurk
Şube: ALBARAKA TÜRK FATİH ŞB.(TL)
Hesap No: 660660-1
IBAN: TR60-0020-3000-0066-0660-0000-01
insan_vakfi_kurban

Hareketli Ayıraç Gifleri 2013

Fikirtepe Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği (FİKİR-DER)
her yıl olduğu gibi bu yıl da kurbanlarınızı
kurallarına uygun şekilde temiz ve hijyenik bir ortamda
profesyonel kasap ekipleriyle kesiyor.
2012 Kurban Organizasyonu’nda Yararlanabileceğiniz Hizmetler
- Büyük baş kurban hissesine katılmak.
- Kesimhanemizde kurbanlarınızı kestirmek.
- Deri ve kurban bağışı
Kurban kesimi için sıra almanız gerekmektedir.
İrtibat: 0507 771 91 66
Mail: kesimhane@fikirder.org
FİKİR-DER
Fikirtepe Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği
Fikirtepe Mandıra Cad. No: 151/3 Kadıköy/İstanbul
0216 566 24 26
www.fikirder.org
KURBAN BEDELLERİ
Kesim öncesinde hayvanlar tartılarak belirleniyor...
Bu yıl 1 hisse yaklaşık 750 TL. ile 1.000. TL. arasında olacak

Hareketli Ayıraç Gifleri 2013

Günışığı Derneği olarak Mübarek Kurban Bayramı öncesinde
halkımızın dini vecibelerini daha kolay ve
İslami Kurallara uygun olarak gerçekleştirebilmesi için
5 yıldır olduğu gibi bu bayramda da halkımızın hizmetindeyiz.
"Kurban Kesimi" ve "Hisse Teslimi Kurban Kesimi" ile
hizmetimize devam ediyoruz.
     5 yıllık tecrübemizle Piyalepaşa Bulvarında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Mobil Kesimhanesinde "Kurban Kesimi" gerçekleştirilecek, Hisse Teslimi ise Bayramın 2. günü belli merkezlerden paketlenmiş bir şekilde teslim edilecektir.
İletişim:
0212-237 84 85
0212-237 82 09

KELİMELER - KAVRAMLAR ... NEFS-İ LEVVÂME


KELİMELER - KAVRAMLAR
NEFS-İ  LEVVÂME
     Kendisini kınayan, işlediklerinden dolayı pişmanlık duyan ve kendini hesaba çeken nefis.
     Bir önceki notumuzda; Kur'an-ı Kerim'de, insan nefsinin üç sınıf olarak anlatıldığını değerlendirmiştik.
     Bunlar; insanı kötülük yapmaya teşvik eden nefs-i emmâre (Yusuf,12/53), kötülüklerden dolayı kendini kınayan nefs-i levvâme (el-Kıyame, 75/2), Allah'ın şeriatından bir sapma göstermeden dosdoğru yürüyen ve bu halinden dolayı tatmin olan nefs-i mutmainne (el-Fecr, 89/27) idi. Nefs-i emmare'yi bir önceki notumuzda anlatmıştık, şimdi nefs-i levvame'yi anlatalım...

     Allah Teâlâ, Kıyamet suresinde kıyametin mutlaka gerçekleşeceğini ortaya koymak üzere kıyamet gününe, peşinden de nefs-i levvâme üzerine yemin etmektedir. "Kıyamet gününe yemin ederim. Pişmanlık duyan nefse (nefs-i Levvâmeye) yemin ederim", (el-Kıyame, 75/ 1-2).
     Nefs-i Levvâmeden neyin kastedildiği üzerinde müfessirler bir birinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Aralarında Said ibn Cubeyr, İkrime ve Abdullah ibn Abbas'ın bulunduğu bazı müfessirler, nefs-i levvâmenin kendisini iyilikte de kötülükte de kınayan nefis olduğunu kabul etmişlerdir (İbn Cerir et-Taberî, Tefsir, Mısır 1968, XXlX,174).
     İbn Abbas kınamayı mutlak anlamda almış ve nefs-i levvâmeye, kınayıcı nefis demiştir (Taberî, aynı yer). Buna göre levvâme tabiri, nefsin bütün yönlerini kapsamaktadır. Yani o nefis, kıyamet günü her durumda kendisini kınayacaktır. Kötülük işlemişse, kendisine zarar verecek böyle bir şeyi neden yaptığı için kendisini kınar ve pişmanlık duyar; iyilik yapmışsa elinde imkan olduğu halde neden daha fazlasını yapmadığı için kendisini eleştirir ve pişmanlığını dile getirir (İbn Kayyım, el-Cevziyye, et-Tibyan fi Aksamil-Kur'an, Beyrut 1988, 35).
     Resulullah (s.a.s)'in şu hadisi buna işaret etmektedir: "İyi veya günahkâr hiçbir nefis yoktur ki kıyamet günü kendini kınamasın..." (Alûsî, Ruhul-Meani, Kahire t.y., XXlX, 136).
     Mücahid'e göre ise nefs-i levvâme, muttaki insanların nefsidir. Bu kimseler yapma fırsatını kaybettikleri iyilikler için pişmanlık duyar ve kendilerini kınarlar.
     Katade'nin de içinde bulunduğu diğer bir grup; levvâmeden, fâcir kimselerin kastedildiği görüşündedir. Bunlar kıyamet gününde işlediklerinin pişmanlığını duyacak ve neden kötü ameller işledikleri için kendilerini kınayacaklardır.
     Bundan, kendi nefsini Cennetten çıkarılmayı gerektiren bir amel işlediği için sürekli kınayan Hz. Adem (a.s)'ın kastedildiğini ileri sürenler de olmuştur (Alûsî, aynı yer).
     İbn Cerir et-Taberi, nefs-i levvâme hakkındaki farklı görüşlerin temelde birbirine çok yakın olduklarını, dolayısıyla nefs-i levvameden, iyilikte de kötülükte de kendini kınayan ve kaçırdıkları fırsatlar için pişmanlık duyan nefislerin kastedildiğini söylemektedir. Ayetin zahirine uygun olan anlamın da bu olduğunu belirtmiştir (Taberî, XXlX, 175).
     Hasan el-Basrî de aynı görüşte olup şöyle demektedir: "Allah'a yemin ederim ki, gerçek mümin sürekli olarak kendi nefsini kınar. O, "Şu sözümle neyi kastetdim? Bu yemeği yememdeki gayem neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir?" der. Fısk içinde bulunan kimse ise kendi nefsini asla kınamaz" (İbn Kesir, Tefsîrul-Kur'anil-Azîm İstanbul 1985, XIII, 300; İbn Kayyım, a.g.e., 35).
     İbn Kayyım, nefsin levvâme ile nitelenmesinin sebebinin risalet ve Kur'an'ın tasdik edilmesinin gerekliliğini açıkça ortaya koymak için olduğunu, bu tasdik olmadan nefis için başka bir kurtuluşun asla var olmadığını söylemektedir (İbn Kayyım, a.g.e., 38).
     Fî Zilâlil-Kur'anda, farklı görüşlerin tamamı zikredildikten sonra şöyle denilmektedir: "Biz, nefs-i levvâmenin anlamı hakkında Hasan el-Basrî'nin tefsirini tercih ediyoruz. Levvâme ile nitelendirilen uyanık, korkan ve işlediklerinden pişmanlık duyan bu nefis, kendini hesaba çeker, etrafını görüp gözetir, arzularının iç yüzünü bilir. Böylece kendisini aldanmaktan kurtarır. Böyle bir nefis Allah katında iyidir. İşte bu yüzden Allah Teâlâ onu, yemin ederken kıyametle birlikte zikretmiştir. Karşısında ise, günah işleyen nefis söz konusu edilir. İnsanın içinde günah işlemeyi arzulayan ve isyan yollarında yürümeye devam etmeyi isteyen nefistir. Gerçek dini yalanlar, ondan yüz çevirir, kendisiyle aynı durumda olanların yanına biraz daha yarar elde etme ümidiyle gider. Ne kendini hesaba çeker, ne yaptıklarından pişmanlık duyar, ne aldırış eder, ne de günah işlediğinin farkında olur (Seyyid Kutub, Fî Zilalil-Kur'an, Kıyamet suresi tefsiri).
     Ayette Allah Teâlâ'nın kıyametle birlikte nefs-i levvâme üzerine yemin edip etmediği konusunda müfessirler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazıları nefs-i levvamenin başındaki "la"nın olumsuzluk bildirdiğini, diğer bazıları da kasem için kullanıldığını kabul etmişlerdir. Hasan el-Basrî; "Allah Teâlâ, kıyamet üzerine yemin etmiş ancak, nefs-i levvâme üzerine kasem etmemiştir" demektedir. Katade ise, her ikisine birlikte yemin edildiğini; İbn Kesîr de Katade'nin görüşünün doğru olduğunu bildirmektedirler (İbn Kesir, VIII, 301; Ayrıca bk, İbn Kayyım, a.g.e., 34-38, 188).
Şamil İslam Ansiklopedisi
Ömer TELLİOĞLU

1 Ekim 2012 Pazartesi

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI AÇIKTAN 1500 PERSONEL ALIM İLANI

     "Gümrük ve Ticaret Bakanlığına İlk Defa Yapılacak Atamalar Hakkında Yönetmelik" hükümleri doğrultusunda aşağıda sınıfı, genel ve özel şartları, atanacak görev yerleri ile sayıları belirtilen kadrolara sözlü sınav sonrası açıktan atama yapılacaktır.

     Başvuru Tarihi : 01-10 Ekim 2012
     Sözlü Sınav Tarihi : 08-18 Kasım 2012

- Sözlü sınava girmek isteyenlerin; Bakanlığımızın kurumsal internet sitesinde (www.gtb.gov.tr) yer alan iş talep formunu elektronik ortamda doldurarak müracaat etmeleri gerekmektedir. Adaylar aynı anda açılan birden fazla unvan için başvuruda bulunamazlar. Posta ile veya diğer şekillerde yapılan müracaatlar kabul edilmeyecektir.
- Sözlü sınava, KPSS başarı sırasına göre atama yapılacak kadro sayısının iki katı aday çağrılacaktır. Son sıradaki adayla aynı puana sahip olan birden fazla aday bulunması halinde, bu adayların tümü sözlü sınava çağrılacaktır.
- Sözlü sınava girmeye hak kazanan adayların ad ve soyadları ile sınav yerleri, sözlü sınav tarihinden en az on gün önce Bakanlık kurumsal internet sitesinde ilan edilmek suretiyle duyurulacaktır. Ayrıca adaylara yazılı bildirimde bulunulmayacaktır.
- Sözlü sınavı kazananlardan başvuru belgelerinde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılacak ve atamaları yapılmayacak; atamaları yapılmış ise iptal edilecek, bundan sonra açılacak olan sınavlara katılamayacak ve bu kişiler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır. Bu şekilde Bakanlığı yanıltanlar kamu görevlisi ise, ayrıca durumları çalıştıkları kurumlara da bildirilecektir.
- Sözlü sınava adaylar "fotoğraflı ve onaylı bir kimlik belgesi (nüfus cüzdanı, ehliyet, pasaport vb.)" ile girebileceklerdir.
- Sözlü sınavda adayın; "kavrama, muhakeme ve ifade yeteneği; liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu; özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı; bilgi düzeyi, genel yeteneği ve genel kültürü; bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı" yüz tam puan üzerinden değerlendirilecektir.
- Sözlü sınavda en az 70 puan alanlar başarılı sayılacak ve adayların başarı puanı, KPSS puanı ile sözlü puanının aritmetik ortalaması alınarak hesaplanacaktır.
- Başarı puanı en yüksek adaydan başlamak suretiyle, atama yapılacak olan kadro sayısını geçmeyecek kadar asil aday belirlenecektir.
- Adayların başarı puanının eşit olması halinde; KPSS puanı yüksek olana, bunun eşit olması halinde aynı puanı alan adaylar arasından diploma tarihi itibariyle önce mezun olmuş olana, bunun aynı olması halinde de yaşı büyük olan adaya öncelik verilecektir.
- Sınavı kazanan adayların atamaları, istenilen belgelerin ilan edilecek olan son teslim tarihini takip eden otuz gün içerisinde bilgisayar ortamında kura usulü ile yapılacaktır. Atamalara ilişkin liste Bakanlık kurumsal internet sitesinde ilân edilecektir. Ayrıca ilgililere yazılı tebligat yapılacaktır.
- Başvuruda bulunacakların aşağıda belirtilen genel ve özel şartları taşımaları gerekmektedir.

BAŞVURU İÇİN GEREKEN ŞARTLAR
1- Genel Şartlar:
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartlara sahip olmak.
- 2012 yılı KPSS'den KPSSP3 puan türünden 70 ve üzeri puan almış olmak.

2- Özel Şartlar:

Sıra
No
Unvan
Teşkilatı
Nitelikler
KPSS
Puan
Türü
Alım
Yapılacak Miktar
Sınıfı
Derecesi



1- En az dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat, işletme, maliye, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler fakülte, yüksekokul veya bölümleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt içi veya yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının fakülte,  yüksekokul veya bölümlerinden mezun olmak.







2- Sınava başvuru tarihinde 30 yaşından gün almamış olmak, (10/10/1983 tarihi ve daha sonra doğanlar başvurabilir.)




1
Muhafaza Memuru
Taşra
3- Erkekler en az 172 cm, bayanlar ise en az 165 cm boyunda olmak, "Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını, psikiyatrik bir hastalık, kişilik bozukluğu, nörolojik rahatsızlığı, şaşılık, körlük, gece körlüğü, renk körlüğü, işitme kaybı, topallık, kekemelik, kas veya iskelet sisteminde hareket kısıtlılığı ve benzeri engeller bulunmadığını belirten, "Yurdun her yerinde görev yapabilir ve silah kullanabilir" ibareli sağlık kurulu raporu" almak. (Söz konusu rapor, sözlü sınavda başarılı olanlardan atama öncesi istenecektir. Rapor ibraz edemeyenlerin ve sözlü sınav esnasında yapılacak ölçümde kurumumuzca boy şartını taşımayanların ataması yapılmayacaktır.)
KPSSP3
800
GİH
6, 7, 8
2
Memur
Taşra
En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme ve iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri, uygulamalı bilimler yüksekokullarının gümrük işletme bölümünden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca onaylanmış yurt içi veya yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının fakülte, yüksekokul veya bölümlerinden mezun olmak.
KPSSP3
364
GİH
6,7,8

Sıra
No
Unvan
Teşkilatı
Nitelikler
KPSS
Puan
Türü
Alım
Yapılacak Miktar
Sınıfı
Derecesi
3
Muayene Memuru
Taşra
1- En az dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat, işletme, maliye, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler fakülte, yüksekokul veya bölümleri ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt içi veya yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının fakülte, yüksekokul veya bölümlerinden mezun olmak. 2- Sınava son müracaat tarihi itibariyle 35 yaşını doldurmamış olmak. (10/10/1977 tarihi ve daha sonra doğanlar başvurabilir.)
KPSSP3
300
GİH
6,7,8
4
Memur
Döner Sermaye
En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme ve iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri, uygulamalı bilimler yüksekokullarının gümrük işletme bölümünden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca onaylanmış yurt içi veya yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının fakülte, yüksekokul veya bölümlerinden mezun olmak.
KPSSP3
36
GİH
6,7,8

Sıra
No
Unvan
Teşkilatı
Alım Yapılacak İller
1
Muhafaza Memuru
Taşra
Adana, Afyonkarahisar, Ağrı, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın,Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun,Hakkari, Hatay, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri,Kırklareli, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Uşak, Van, Zonguldak, Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Batman, Şırnak, Bartın, Ardahan, Iğdır, Yalova, Karabük, Kilis,
2
Muayene Memuru
Taşra
Adana, Afyonkarahisar, Ağrı, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın,Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun,Hakkari, Hatay, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri,Kırklareli, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Uşak, Van, Zonguldak, Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Batman, Şırnak, Bartın, Ardahan, Iğdır, Yalova, Karabük, Kilis,
3
Memur
Taşra
Adana, Afyonkarahisar, Ağrı, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın,Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun,Hakkari, Hatay, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Kars, Kastamonu, Kayseri,Kırklareli, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Uşak, Van, Zonguldak, Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Batman, Şırnak, Bartın, Ardahan, Iğdır, Yalova, Karabük, Kilis,
4
Memur
Döner Sermaye
Ankara, Antalya, Mersin, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Şırnak, Van, Ağrı, Trabzon, Samsun, Zonguldak, Kocaeli, İstanbul, Edirne, Bursa, İzmir, Malatya

AÇIKLAMA
İş talep formuna ulaşmak için,
* TC kimlik no, doğum tarihi, nüfus cüzdanı seri/no bilgilerinizi eksiksiz ve doğru biçimde doldurmanız,
* 2012 Kamu Personeli Seçme Sınavı P3 puan türünde 70 ve üzeri puan almış olmanız gerekmektedir.
Başvurunuzun kabul edilebilmesi için,
* İş talep formunda istenen tüm alanları eksiksiz ve doğru bir biçimde doldurmanız,
* Taranmış bir vesikalık fotoğrafınızı sisteme yüklemeniz gerekmektedir. Fotoğrafınızın boyutu 300KB’ı aşmamalı, ".jpg" ya da ".jpeg" uzantılı olmalıdır.
* İlanda belirtilen, mezuniyet şartları içerisinde sayılan fakülte, yüksekokul veya bölümlere denk sayılan fakülte, yüksekokul veya bölümlerden mezun olmanız durumunda, YÖK tarafından onaylanmış denklik belgenizi iş talep formuna eklemeniz gerekmektedir. Denklik belgeniz 100KB'ı aşmamalı ve PDF dökümanı olmalıdır. (Dökümanın uzantısı ".pdf" olmalıdır.)
* Başvurunuzu onayladıktan sonra, yeni bir başvuru yapma şansınız ya da iş talep formunda doldurmuş olduğunuz bilgileri değiştirme şansınız bulunmamaktadır.
Başvurunuzda sorun yaşamamanız için, 
* Kayıt işleminizi Internet Explorer 8.0 ve üzeri versiyon kullanarak yapınız. 

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...