18 Kasım 2012 Pazar

Yazar Nehir Aydın Gökduman, 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı''nda

Gönül Erleri Mail Grubu Yönetim Kurulu ÜyesiYazar Nehir Aydın Gökduman31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'ndaSizleri Bekliyor...!

Tarih:
20 Kasım 2012 Salı
Saat:
12:00 - 14:00

 TÜYAP'a Metrobüs ile Ulaşım Çok KolaySERVİS BİLGİLERİ
Ücretsiz Servisler


Yaklaşık100 'e yakın kitabı yayınlanan Nehir Aydın Gökduman'ın
DAMLA YAYINLARI'ndan yayınlanan kitapları aşağıdakiler...
Mavi renkle ayrı ayrı yazılı kitap adlarına tıklayıp bilgi alabilirsiniz.
 PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUK ARKADAŞLARI (10 Kitap)
 PEYGAMBERİ ÖZLEYEN ÇOCUK AMR BİN SELEME
  YETİM KIZ
  MUTLU KIZLAR 
  KÜÇÜK KIZIN SEVİNCİ
  KUTLU YOLCU VE ENES
  NEFİS HURMALAR VE RAFİ
  ZEYD'İN KUŞU - EBU UMEYR
  KÜÇÜK KATİP ZEYD BİN SABİT
  KÜÇÜK KÖLE ZEYD BİN HARİSE
  İKİ ÇİÇEK - HASAN İLE HÜSEYİN
 ALİCAN'IN GÜNLÜĞÜ DİZİSİ (10 Kitap)
* UPUZUN KUYRUKLU MAVİ UÇURTMAM
* BİR DAHA RESİM YAPMAYACAĞIM
* KAPLANLAR DONDURMA YEMEZ
* HIRSIZ GELİYORUM DEMEZ
* BİR KÖPEĞİM OLSUN
* EYVAH KAYBOLDUM!
* MACERALI PİKNİK
* MİNİK KUŞ FISTIK
* İNEKLER TÜRKÇE BİLMEZ
* KEDİLER DE OKULA GİDER
 GÖRGÜ ve NEZAKET KURALLARI DİZİSİ (3 Kitap)
 MASAL SAATİ (Ciltli Masal Kitabı)

TÜYAP'a Metrobüs ile Ulaşım Çok KolaySERVİS BİLGİLERİÜcretsiz Servisler

15 Kasım 2012 Perşembe

KELİMELER - KAVRAMLAR ... NİMET

KELİMELER - KAVRAMLAR
N İ M E T


     İyilik, ihsan, lütûf, atiyye, in'âm, hayırlı mal, servet, varlık, yiyecek ve içecek şeyler ve ekmek gibi manâlar için kullanılan bir terim. Neime kökünden gelir, çoğulu "niem, en'um, ni'mât ve niemât" olarak gelir.
     Kur'an'da kırk yedi yerde "nimet" kelimesi, doksan yedi yerde de "nimet"le aynı kökten gelen kelimeler geçmektedir.
     Nimet, Kur'an'da rahmet ve rızk kelimeleri ile son derece ilgili ve yakın anlamlarda kullanılmıştır. Rızk, insan ve insanın dışındaki her canlı varlık için kullanılırken; nimet, yalnız insanlar için söz konusudur.
     Bazı alimlere göre vehbî nimet, hayat; kesbî nimet ise, imandır. Bu iki nimetin başlangıcı da, Allah'ın yardımı ve hidayetidir. Fâtiha suresinde: "Bizi doğru yola ilet; nimet verdiğin kimselerin yoluna" (el-Fâtiha,1/5, 6) ayetlerinde talep edilen eğrisi olmayan dosdoğru yol, bu nimetlerin devamının yoludur. Buradaki "nimet verdiklerinin yolu"ndan maksat, "bu nimetlerle mes'ûd kıldığın bahtiyar insanların yolu"dur (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1971, I, 129).
     Bu ayette zikri geçen nimet, umumidir; her türlü nimeti kapsamaktadır (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire 1977, I, 16).
     Aynı zamanda bu nimet, Yüce Allah'ın gazabının mukabili olarak da ifade edilir (Seyyid Kutub, Fi Zilâlil-Kur'an, Beyrut 1971, I, 21).
     Nimet, Allah tarafından insanlara her çeşit iyiliğin verilmesi ve her çeşit zararın uzaklaştırılması olarak da tanımlanabilir. Bu husustaki bir ayetin meali şöyledir: "Size ulaşan her nimet Allah'tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız" (en-Nahl, 16/53).

     Nimetleri üç kısma ayırmak mümkündür.
     1.
Allah tarafından her insana doğrudan verilen nimetler. Allah'ın insanı yaratması ve ona rızk vermesi gibi...

     2. İnsanlar tarafından yapılan iyilikler. Aslında bu çeşit iyilikler de Allah'tan gelen nimettir. Ama insanların aracılığıyla verilmektedir. Bu sebeple, yüce Allah, bu nimetlere karşı şükretmek gerektiğini şöyle ifade etmiştir: "Bana ve annene-babana şükret! Dönüş Banadır" (Lokman, 31/14). Allah Teâlâ, nimetleri yaratanın kendisi olduğunu hatırlatması için, ayette kendisinden başlamıştır.
     3. İman eden insanlara, itaat ve ibâdetleri münasebetiyle yüce Allah'tan kendilerine verilen nimetler.
     Nimetlerin en büyüğü, yüce Allah'ın insanı yaratması, ona hayat vermesidir. Nitekim Kur'an'da bu durum şöyle açıklanmıştır: "Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki; siz ölüler idiniz, sizi diriltti" (el-Bakara, 2/28).
     Hayat gibi son derece önemli olan nimeti bu ayette zikrettikten sonra, diğer nimetlerden ikinci derecede şöyle haber vermiştir: "O ki, yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yarattı" (el-Bakara, 2/29).
     Fâtiha suresinde anılan bu nimet için müfessirler farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Bazılarına göre, peygamberlere verilen nimettir. Diğer bazılarına göre ise, Hz. Peygamber (sav.)'e ve ashabına verilen nimettir. Diğer bazı alimlere göre de, Hz. İsa ve Hz. Mûsâ'nın tahrife uğramadan, bozulmadan önceki ümmetlerine verilen nimettir. Bir kısım alimlere göre ise, mutlu ve mesut olma olarak da tarif edilen nimet, dünyaya ait olan nimet ve ahirete ait olan nimet diye iki kısma ayrılır. Dünyaya ait olan nimet de, vehbî (Allah'tan olan, kulun tercihi olmayan) ve kesbi (kulun kendi kazandığı) nimet diye iki kısma ayrılır. Allah'tan olan vehbi nimetler; insana verilen ruh, akıl, anlama kabiliyeti, keskin zeka gibi ruhânî nimetler ve bedenin kuvvetli yaratılması ile vücûd azalarının eksiksiz olması gibi cismanî nimetler diye ikiye ayrılır. Kulun kendi kazandığı kesbî nimetler ise; her çeşit kötülüklerden korunmak ve İslâm'ın güzel ahlâkı ile ahlâklanmaktır. Bu nimetler hem müminlere ve hem kâfirlere verilmektedir. Ahirete ait olan nimetler ise, yalnız müminlere verilen Cennet nimetleri ve ahiretin çeşitli güzellikleridir. Aşağıdaki ayette ifade edildiği gibi, Yüce Allah'ın verdiği nimetleri saymak, onlara bir sınır koymak mümkün değildir:
"Eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, sayamazsınız" (İbrâhim, 14/34).
     Bu kadar geniş manâları ihtiva eden "nimet" hakkındaki çeşitli ayetlerde, onun taşıdığı bu mana zenginliği ifade edilmektedir. Meali aşağıda sunulan ayette nimet; iman, İslâm ve cahiliyyetin ayırdığı kalblerin birleşmesi demektir: "Ve topluca Allah'ın ipine yapışın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allah) kalplerinizi birleştirdi; O'nun nimetiyle kardeşler haline geldiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz (Allah) sizi ondan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki yola gelesiniz" (Âl'i İmrân, 3/103)
     Allah'ın nimet olarak verdiği imân, İslâm ve Kur'an ile insanlar cahiliyetten, zilletten, mutsuzluktan, dünya ve ahiretin sıkıntılarından kurtuldular. Eğer müslümanlar yüce Allah'ın verdiği bu nimeti, yani Kur'an'ı, iman'ı, İslâm'ı terketmezlerse, Allah onları başarısızlığa, mutsuzluğa, şekâvete düşürmez. Nitekim Kur'anda öyle haber vermiştir:
"Allah bir kavme in'âm ettiği nimet'i, onlar nefislerindekini değiştirmedikçe, değiştirecek değildir" (el-Enfâl, 8/53).
     Diğer bir ayette de, Allah'ın insanlara olan nimetlerinin tamamlanması, İslâm dininin onlara gönderilmesi olarak haber verilmiştir: "Bu gün size, dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı beğendim" (el-Maide, 5/3).
     Buraya kadar çeşitli ayetlerle anlatılmaya çalışılan Allah'ın nimetleri, yukarıdaki ayetle de haber verildiği gibi, sayılamayacak kadar çoktur.
     Hz. Peygamber (sav.) dualarında:
     "Ya Rabbî, senden nimetin tamamını, senin nimetini diliyorum" (et-Tirmizî, Dua, 93);
     "Yalnız ve yalnız Allah'a ibadet ederiz. Tüm nimetler O'nundur" (Ebû Davud, Vitr, 25) ve
     "Nimetler, fazilet, senâ ve övgü Allah'a mahsustur" (Müslim, Mesâcid 139) buyurmak suretiyle, Allah'ın nimetlerinin önemine işaret etmiştir.
     "Bizi hidâyete erdiren, yediren, içiren ve nimetlendiren Allah'a hamd olsun" (İmam Mâlik, el-Muvatta, Sıfatu'n-Nebî, 34) demek sureti ile de, Allah'ın verdiği nimetlere karşı hamd etmiş ve bu hususta insanlara örnek olmuştur. Nimetle ilgili diğer bir hadisi de, şöyledir:
     "Bir insan için nimetlerin tamamlanması, ateşten kurtulup Cennet'e girmesidir" (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 231, 235; et-Tirmizî, Dua, 93).
     İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav.) hadislerinin birinde, Yüce Allah'ın verdiği iki nimeti şöyle haber vermiştir: "İnsanların kıymetini bilmediği iki nimet vardır. Sıhhat ve boş zaman" (el-Buhârî, Rikâk, 1; et-Tirmizî, Zühd, 1; İbn Mace, Zühd, 15).
     Hz. Ömer (r.a), Hz. Peygamber (sav.)'in, Allah'ın insanlığa gönderdiği bir nimet olduğunu söylemiştir (el-Buhârî, Meğâzî, 8).

Nureddin TURGAY
ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

14 Kasım 2012 Çarşamba

İSLAM TARİHİ ... ÎS SEFERİ

İSLAM TARİHİ
ÎS SEFERİ

     Hicret’in 6. senesi Cemaziyel evvel ayı
     Ku­reyş müşriklerine âit bir ticaret kervanının Şam’dan Mekke’ye doğru gitmekte olduğu, Medine’de işitildi. Peygamber Efendimiz (sav.), Ku­reyş müşriklerini iktisaden güç durumda bırakmak maksadıyla, Hz. Zeyd b. Hârise (ra.) kumandasında yüz yetmiş kişilik bir sü­vari birliğini bu kervanı ele geçirmek üzere yola çıkardı. Mücahitler, Îs denilen mevkide Ku­reyş kervanına rastgeldi­ler. Kervandaki mallara el koydular, adamları da esir aldılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav.) 'in kerimesi Hz. Zey­neb (ra.)’­in kocası olan Ebu’l-Âs b. Rebî de bu esirler arasındaydı.
     Mücahitler, malları ve esirleri Medine’ye getirdiler. Peygamber Efendimiz (sav.), malları mücahitler arasında taksim etti. [1]

     Ebu’l-Âs’ın Serbest Bırakılması
     Ebu’l-Âs, Hz. Zeyneb (ra.)’e, “Babandan, benim için eman al” diye ha­ber gönde­re­rek himâyesini istedi. Hz. Zeyneb (ra.)'de, onu himâyesi altına aldığını Müslümanlara bildirdi. Peygamber Efendimiz (sav.)' de, kerimesine; “Senin himâyene aldığın kimseyi, biz de hi­mâyemiz altına aldık!” diye buyurdu. [2]

     Hz. Zeyneb (ra.), Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav.)'den, Ebu’l-Âs’ın ganimet alınan malla­rı­nın da geri verilmesini rica etti. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bunu mü­ca­hit­ler­den istedi. Mücahitler de, aldıkları malların tamamını getirip ona ge­ri ver­di­ler.

     Ebu’l-Âs’ın, Müslüman Olduğunu Açıklaması
     Ebu’l-Âs, geri aldığı mallarla Mekke’ye döndü, sahiplerine haklarını teslim et­ti; sonra, “Ey Ku­reyşliler! Kimsenin bende malı veya hakkı kaldı mı?” diye sordu.

     “Hayır...” dediler. “Yanında hiçbir malımız ve hakkımız kal­madı!”
     Başta Re­sû­lul­lah (sav.) olmak üzere, zevcesi Hz. Zeyneb (ra.)’ten ve Müslümanlardan gördüğü âlicenab muamele karşısında Ebu’l-Âs’ın mana âlemi değişmişti. Bu­nu Ku­reyş müşriklerine de şöylece açıkla­dı:
     “Vallahi, yanınıza gelmeden önce, Müslüman olmamı engelleyen tek şey, ‘Mallarımızı götürmek için Müslüman oldu’ diye yapacağınız dedikodudan duyduğum endişeydi. Fakat şimdi mallarınızı teslim etmiş bulunuyorum. Şe­hâdet ederim ki Allah (cc.)’tan başka ilâh yoktur ve yine şe
hâdet ederim ki Muhammed (sav.), Allah (cc.)’ın kulu ve Resûlüdür!” [3] Daha sonra Ebu’l-Âs, Medine’ye İslamiyetle şereflenmiş halde döndü. Peygamber Efendimiz (sav.) de yine Hz. Zey­neb’i ona verdi. [4]


     ABDURRAHMAN B. AVF’IN
     DÛMETÜ’L-CENDEL’E GÖNDERİLMESİ
     (Hicret’in 6. senesi Şâban ayı)
     Bu tarihte Peygamber Efendimiz (sav.), Abdurrahman b. Avf (ra.) Hazretleri kuman­dasında yedi yüz kişilik bir birlik hazırladı. Birliğin vazifesi, Dûmetü’l-Cendel beldesi halkını İslami­ye­te davet etmekti.
     Resûl-i Ekrem (sav.) Efendimiz, Abdurrahman b. Avf (ra.) Hazretlerine sancağını tes­limettiği sırada Allah (cc.)’a hamd ve senâda bulunduktan sonra, mücahitlere şöyle hitap etti:
     “Hepiniz Allah (cc.) yolunda, Allah (cc.)’ın ismiyle gazâ ediniz! Kâfirlerle çarpışınız! Ganimet mallarına hıyanet etmeyiniz! Ahdinizi bozmayınız! Öldürdüklerini­zin burun, kulak gibi uzuvlarını kesmeyiniz! Küçük çocukları öldürmeyiniz!” [5]
     Efendimiz, sonra da bütün Müslümanlara şu umumî dersini verdi:
“Ey insanlar! Zamanla size gelip çatacak beş musibetten Allah’a sı­ğınırım.
- Bir kavimde çirkin hareketler yayılıp açığa vurulunca, şüphesiz, kendile­rinden önce geçmiş kavimlerde görülmedik veba, acılar ve ağrılar onlar ara­sında ortaya çıkar!
- Bir kavim, ölçüde, tartıda eksiklik yaptı mı, muhakkak kuraklık ve kıtlık yıllarına, geçim sıkıntısına, hükümdar zulmüne uğrarlar!
- Mallarının zekâtını vermeyen kavimlerin, gökten yağan yağmurları kesilir!
- Allah ve Resûlünün ahdini bir kavim bozdu mu, muhakkak düşmanları onların üzerine salınır. Onlar da, kavmin el ve avuçlarındakilerden bir kısmını çekip alırlar!
- Bir kavmin idarecileri, Allah’ın kitabına uygun hareket etmediler mi, Al­lah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyi onurlarına yedirmediler mi, o zaman Allah da onların arasına tefrika ve harp sokar!” [6]
     Bundan sonra Abdurrahman b. Avf (ra.) Hazretleri, beraberindeki Müslüman­larla Dûmetü’l-Cendel’e hareket etti. Oraya varınca onları İslamiyete davet etti. Bu davetini üç gün tekrarladı. Üçüncü günü Hıristiyan olan reisleri Esbağ b. Amr el-Kelbî, İslamiyetle mü­şerref oldu. Onunla birlikte birçok kimse de imana geldi. [7] Müslüman olma­yanlar ise cizye [vergi] vermek üzere orada kaldılar.
     Peygamber Efendimiz (sav.), Medine’den uğurlarken Abdurrahman b. Avf (ra.) Haz­retlerine, “Eğer onlar İslamiyeti kabul ederlerse, reislerinin kızıyla evlen” diye buyurmuştu. Hz. Abdurrahman (ra.), Nebiyy-i Muhterem Efendimizin bu emri üzerine reis­leri Asbağ’ın kızı Tümâdır’la evlendi ve onu da yanına alarak Müslümanlarla birlikte Medine’ye döndü. [8]

     PEYGAMBERİMİZİN İLK YAĞMUR DUASI
     Hicret’in 6. yılında büyük bir kuraklık ve kıtlık her tarafı sarmıştı. Ramazan ayında bir Cuma günü, Resûl-i Ekrem (sav.) Efendimiz hutbe irad bu­yururken kendisinden, “Allah’a dua et de bize yağmur versin” diye rica edildi.

     Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav.), “Allahım, bize yağmur ver! Allahım, bize yağmur ver! Allahım, bize yağmur ver!” diyerek dua etti. [9]
     Bir anda ayna gibi berrak olan gökyüzünde bulutlar belirdi ve yağmur yağmaya başladı. Peygamber Efendimiz (sav.) bu sefer, “Allahım, bu yağmuru bardaktan boşanır­casına yağdır ve hakkımızda hayırlı kıl!” [10] diye dua etti.

     Enes b. Mâlik der ki:
     “Üzerimize öyle yağmur yağdı ki neredeyse evlerimize gitme imkânı bula­mayacaktık! O gün, ertesi gün, daha ertesi gün, ta öteki Cuma’ya kadar yağ­mur yağmaya devam etti.” [11]     Cuma günü Peygamber Efendimiz (sav.) yine hutbe irad ederken, bu sefer yağ­murun dinmesi için dua yapmasını rica ettiler.

     “Yâ Re­sû­lal­lah! Evler, yağmurdan yıkılmaya başladı; yollar kapandı. Al­lah’a dua etsen de yağmuru kesse!” [12]
     Resûl-i Kibriya Efendimiz (sav.), tebessüm buyurdular, sonra da ellerini kaldıra­rak, “Allahım, çevremize yağdır, üzerimize değil!” [13] diye dua etti.
     Yine Enes b. Mâlik (ra.) der ki: “Re­sû­lul­lah (sav.) dua ederken de eliyle, semânın neresine işaret ettiyse orası açıldı ve Medine üstü, açık bir meydan gibi oldu. Medine çevresine yağ­mur yağarken, Medine’ye bir damla bile düşmüyordu.  Etraftan gelenler, oralarda bol bol yağmur yağdığını haber vermekte idiler.” [14] Bu, Resûl-i Ekrem Efendimizin (sav.) yaptığı ilk yağmur duasıdır. Bundan başka çeşitli zamanlarda beş yağmur duası yapmışlardır.

___________________________________________________________________
[1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 87.
[2] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 33; İbn Seyyid, Uyûnü’l-Eser, c. 2, s. 106.
[3] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 33; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 177.
[4] İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 33; İbn Esir, Üsdü’l-Gabe, c. 5. s. 237; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 177.
[5] İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 280; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 184.
[6] İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 280.
[7] İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 89.
[8] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 89, c. 3, s. 129; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 184.
[9] Buharî, Sahih, c. 1, s. 179; Müslim, Sahih, c. 2, s. 613.
[10] Buharî, a.g.e., c. 1, s. 179.
[11] Buharî, a.g.e., c. 1, s. 179; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 261.
[12] Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 3, s. 261.
[13] Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 3, s. 104; Müslim, a.g.e., c. 2, s. 613.
[14] Müslim, a.g.e.
, c. 2, s. 614.

13 Kasım 2012 Salı

İSLAM İLMİHALİ / Altıncı Bölüm: NAMAZ - Ondördüncü Konu: NAMAZLA İLGİLİ BAZI MESELELER - 3 (KORKU NAMAZI)


İSLAM İLMİHALİ
Altıncı Bölüm: NAMAZ
Ondördüncü Konu: NAMAZLA İLGİLİ BAZI MESELELER - 3
KORKU NAMAZI



     D) KORKU NAMAZI
     Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Peygamber'in cephede namazı nasıl kıldıracağına ilişkin ayrıntılı açıklama getiren bir âyet ve bu konuda Hz. Peygamber'in uygulamasının bulunması sebebiyle fıkıh kitaplarında ve buna bağlı olarak ilmihal kitaplarında "korku namazı" adıyla bir bahis açılmıştır. Namazların kısaltılması hükmünü getiren âyetin (en-Nisâ 4/101) hemen devamındaki bu âyette yüce Allah Hz. Peygamber'e hitaben şöyle buyurmaktadır:
"Sen aralarında olup onlara namaz kıldıracağın vakit, onların bir kısmı seninle namaza dursun ve silâhlarını da alsınlar. Secdeyi tamamladıkları zaman bunlar arkaya geçsinler; namaz kılmamış olan öteki grup gelsin ve seninle namaz kılsınlar; bunlar da silâhlarını alsınlar, tedbiri elden bırakmasınlar. Kâfirler sizi gafil avlamak için fırsat kolluyorlar ..." (en-Nisâ 4/102).
     Bu âyetin hükmünün devam edip etmediği konusunda âlimler farklı görüşlere sahiptirler. Fakihlerin çoğunluğu bu âyetin hükmünün devam ettiğini, dolayısıyla böyle bir savaş durumunda aynı hükmün uygulanabileceğini ve âyetin önerdiği kılınış usulünün, aynı zamanda cemaatle namaz kılmanın önemini vurgulamayı amaçladığını ileri sürerler. Ebû Yûsuf'un da içlerinde bulunduğu bazı âlimler, bu hükmün Hz. Peygamber'e has olduğunu ve günümüze hitap etmediğini söylemişlerdir. Âyetin üslûbu yanında, Hz. Peygamber'le birlikte, onun cemaati olarak namaz kılma şeref ve fazileti ve sahâbenin bu konudaki iştiyakı da dikkate alınacak olursa, korku namazı denilen bu özel namaz kılma biçiminin sadece o döneme ait olduğu şeklindeki görüşün daha tutarlı olduğu söylenebilir.
     Fakihlerin çoğunluğuna göre korku namazı, düşman saldırısı gibi ciddi bir tehlike anında cemaatin iki gruba ayrılarak, imamın arkasında farz bir namazı nöbetleşe kılmalarıdır. İki rek`atlı bir namazın ilk rek`atını, dört rek`atlı bir namazın ilk iki rek`atını imamla birlikte kılan birinci grup, ikinci secdeden veya ilk oturuştan sonra cemaatten ayrılıp görev başına gider, ikinci grup gelerek imamla birlikte kalan rek`atları tamamlar ve göreve döner. İmam kendi başına selâm verir. Daha sonra da birinci grup kıraatsiz, ikinci grup kıraatli olarak nöbetleşe namazlarını tamamlar, böylece hem cemaatle namaz ifa edilmiş, hem de görev aksatılmamış olur.

11 Kasım 2012 Pazar

EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 342 PERSONEL ALACAK.


T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

MERKEZ VE TAŞRA TEŞKİLATINA ALINACAK

2012 – 2. DÖNEM 
KADROLU PERSONEL İLANI



     1. GENEL HUSUSLAR
     a) Emniyet Hizmetleri Sınıfı Dışında Görevli Kadrolu ve Sözleşmeli Personel Yönetmeliği çerçevesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında merkez ve taşra teşkilatına EK’ de belirtilen statüde personel alımı yapılacaktır.
     Merkez Sınav Komisyonunca yapılacak sözlü ve/veya uygulamalı sınav sonucuna göre alım yapılacak personel kontenjanı ve nitelikleri EK’de belirtilmiştir.
     b) Adaylara atama onayları hariç yapılacak tüm tebligatlar ve duyurular www.egm.gov.tr internet adresinden yapılacak olup, adaylara ayrıca yazılı tebligat gönderilmeyecektir.
     c) Tüm aşamalarda başvuru şartlarını taşımadıkları anlaşılan adayların işlemleri iptal edilecektir.
     ç) Adaylardan başvuru esnasında başvuruda bulunacağı unvana ayrılan pozisyon sayısı kadar atanmak istediği yer tercihi sırası alınacaktır. İşlemlerin hızlı bir şekilde yürütülmesi amacıyla, tercihlerin başvuru merkezine gelmeden önce kararlaştırılıp başvuruda bulunulması faydalı olacaktır.
     d) İşlemler başvurulan İl Emniyet Personel Şube Müdürlüğü tarafından Bilgisayar Sistemine kayıt edilecek olup adaya “Başvuru Formu” çıktısı imzalatılarak bir örneği verilecektir. Sözlü ve/veya uygulamalı sınava girmeye hak kazanan adaylar imzaladıkları bu “Başvuru Formu” nu sınava getirmek zorundadır.
     e) Merkezi sınav puanı olarak yalnızca 2012 yılında yapılan KPSS puanı esas alınacaktır. Yerleştirme işlemlerinde ortaöğretim mezunları için KPSSP94, önlisans mezunları için KPSSP93, ve lisans mezunları için KPSSP3 puanı kullanılacaktır.


     2. ADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR     Başvuruda bulunacak adayların Emniyet Teşkilatında Emniyet Hizmetleri Sınıfı Dışında Görevli Kadrolu ve Sözleşmeli Personel Yönetmeliğinin 5. maddesinde yazılı olan ilk atamada aranacak aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir:
     a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki aşağıdaki şartları taşımak,
     1. Türk Vatandaşı olmak,
     2. İlk defa atanacaklar için yapılacak sınavın son başvuru günü olan 26 Kasım 2012 tarihinde 657 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak ve merkezî sınav tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak, (27 Kasım 1976 tarihi ve sonrası doğumlu olanlar),
     3. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
     4. Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
     5. Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş olmak, askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş ya da yedek sınıfa geçirilmiş olmak, (Yapılacak sınavlar sonucu başarılı olan ve Emniyet Teşkilatına atanmaya hak kazanan adaylardan istenilecek)
     b) Atanmak istediği unvanla ilgili olarak ilanda belirtilen öğrenim şartı, özel şartlar ve diğer nitelikleri taşımak,
     c) Sağlık Yönetmeliğinde belirtilen sağlık şartlarını taşımak, (Yapılacak sınavlar sonucu başarılı olan ve Emniyet Teşkilatına atanmaya hak kazanan adaylardan istenilecek)
     ç) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonuçları olumlu olmak, (Yapılacak sınavlar sonucu başarılı olan ve Emniyet Teşkilatına atanmaya hak kazanan adaylardan istenilecek)
     d) Merkezi sınavdan (KPSS 2012) ilanda belirtilen asgari puanı almış olmak,
     e) Emniyet Genel Müdürlüğünce yapılacak sözlü ve/veya uygulamalı sınavda başarılı olmak,

     3) BAŞVURU YERİ VE ŞEKLİ:
     Adaylar, tercih yapmak istedikleri kadro ve pozisyonları belirledikten sonra, yapılacak olan sözlü ve/veya uygulamalı sınava katılmak amacıyla;
     a) Kimlik belgesi,
     b) Son altı ay içerisinde çekilmiş 2 adet vesikalık fotoğraf,
     c) İstenilen eğitim durumuna ait diploma / mezuniyet belgesinin aslı ve fotokopisi (fotokopisi onaylandıktan sonra aslı iade edilecektir.)
     ç) KPSS Sonuç belgesinin aslı ya da internet çıktısının örneği ile birlikte bulundukları illerin İl Emniyet Müdürlüğü Personel Şube Müdürlüğüne bizzat başvuracaklardır.

     Başvurular 20 Kasım 2012 – 26 Kasım 2012 tarihleri arasında yapılacaktır.     Adaylar birden fazla unvana müracaat edemeyeceklerdir. Bu nedenle; birden fazla il sınav merkezine başvurulması durumunda başvurular geçersiz sayılacak, bu şekilde sınava girenler kazanmış olsalar dahi atamaları yapılmayacaktır.
      4) SÖZLÜ VE / VEYA UYGULAMALI SINAVIN ŞEKLİ, TARİHİ, YERİ VE KONULARI     Sözlü ve/veya uygulamalı sınava her unvan ve branş için 2012 yılı KPSS puanına göre ayrı ayrı yapılacak olan sıralamada en yüksek puandan başlamak üzere alınacak personel sayısının 5 (beş) katı kadar aday çağrılacaktır. Çağrılacak olan son sıradaki aday ile eşit puana sahip adayların tamamı da sözlü sınava çağrılacaktır.
     Sözlü ve/veya uygulamalı sınava girmeye hak kazananların, sınav yerleri ve sınav tarihleri www.egm.gov.tr internet adresinde ilan edilecektir.


     Sözlü ve/veya uygulamalı sınav adayların;
     a) Mesleki bilgi ve mesleki yeteneği,
     b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade etme yeteneği, muhakeme gücü,
     c) Genel yetenek ve genel kültürü,
     ç) Davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,
     d) Özgüveni, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı,yönlerinden değerlendirilerek gerçekleştirilecektir.

      5) KESİN BAŞARI LİSTESİ
     a) Kesin başarı listesi, sözlü ve/veya uygulamalı sınavdan sonra belirlenecek olup, adayların merkezi sınav (KPSS 2012) ile sözlü ve/veya uygulamalı sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre en yüksek puandan başlanarak sıralanacaktır.
     b) Puanları eşit olan adaylardan, merkezi sınavda aldığı puan yüksek olan, bunun da eşitliği halinde yaşı büyük olan aday üst sırada yer alacaktır.
     c) Hesaplanan sıralamaya ve adayların başvuru esnasındaki tercihlerine göre atanmaya hak kazandığı il belirlenecektir.

     6) SONUÇLARA İTİRAZ
     Adaylar, sonuçlara ilan tarihinden itibaren yedi gün içinde Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığına dilekçe ile başvurmak suretiyle itiraz edebilirler. Bu itirazlar sınavı yapan birim tarafından en fazla on gün içinde sadece maddi hata bakımından incelenir ve sonuç adaya yazılı olarak bildirilecektir.

     7) SINAVI KAZANANLARIN ATANMASI
     a) Sınavı kazananların yerleştirilmeleri, kesin başarı listesindeki sıraya göre tercihleri doğrultusunda yapılacaktır.
     b) Yerleştirilmeleri yapılan adayların, Sağlık Yönetmeliği çerçevesinde istenilen sağlık kurulu raporu ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmalarının olumlu neticelenmesini müteakip yerleştirildikleri yerlere atamaları yapılacaktır.
     c) Atama şartlarını taşımayanlar ile atama şartlarını taşımadıkları sonradan tespit edilenlerin atamaları iptal edilecektir.
     ç) Ataması yapılanlardan, vazgeçenler ile geçerli bir mazereti olmaksızın kanuni süresi içerisinde görevine başlamayanların atamaları iptal edilecektir.
Yukarıdaki mavi renkli başlıklara tıklayarak
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün internet sitesine bağlanabilir ve
detaylıca bilgi edinebilirsiniz..

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...