2 Nisan 2013 Salı

Müminlerin Asıl Yurdu / CENNET / Kuran-ı Kerim'de Anlatılan CENNET - 3

C E N N E T
CENNET İLE İLGİLİ AYET-İ KERİMELER - 3 
"Oraya emniyet ve selametle girin" (denilir, onlara)."
(Hicr Suresi / 46)
"Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık;
artık onlar köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar."
(Hicr Suresi / 47)
"Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve
onlar, oradan çıkarılmayacaklardır."
(Hicr Suresi / 48)
"(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir.
Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır.
İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır."
(Nahl Suresi / 31)
"(Onlar), meleklerin;
"Size selam olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin"
diyerek, tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir."
(Nahl Suresi / 32)
"İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır.
Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak
orada altın bileziklerle bezenecekler;
ince ve kalın dibadan yeşil elbiseler giyecekler.
Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!"
(Kehf Suresi / 31)
"İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince,
onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır."
(Kehf Suresi / 107)
"Orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler."
(Kehf Suresi / 108)
"Ancak; tevbe edip, iman eden ve
iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir.
Bunlar, cennete girecekler ve
hiç bir haksızlığa uğratılmayacaklardır."
(Meryem Suresi /60)

"O cennet; çok merhametli olan Allah'ın kullarına,
gıyaben vadettiği Adn cennetleridir.
Şüphesiz O'nun vadi yerini bulacaktır."

(Meryem Suresi / 61)
"Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar ve
orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır."
(Meryem Suresi / 62)
"Kullarımızdan takva sahibi kimselere verdiğimiz
cennet işte budur."
(Meryem Suresi 63)
"İçinde ebedi kalacakları,
zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri!
İşte arınanların mükafatı budur."
(Tâ'hâ Suresi / 76)
"Bunun üzerine:
'Ey Âdem! bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır.
Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!"
(Tâ'hâ Suresi / 117)
"Onun (cehennemin) uğultusunu bile duymazlar.
Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar."
(Enbiyâ Suresi / 102)
"En büyük korku bile onları üzmez.
Melekler kendilerini;
"Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar."
(Enbiyâ Suresi / 103)
"Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları,
zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder.
Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler.
Orada giyecekleri ise ipektir."
(Hac Suresi / 23)
"Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler,
övgüye layık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir."
(Hac Suresi / 24)

1 Nisan 2013 Pazartesi

RİYÂZÜ’S-SÂLİHÎN / TÖVBE - ALLAH’DAN AF DİLEMEK (2)

HADİS-İ ŞERİFLER / RİYÂZÜ’S-SÂLİHÎN

TÖVBE
ALLAH’DAN AF DİLEMEK (2)
     16.  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkârı olan Ebû Hamza Enes İbni Mâlik el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.” Buhârî, Daavât 4; Müslim, Tevbe 1, 7, 8
     Müslim’in başka bir rivayeti şöyledir:
     “Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:
     - Allah'ım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.”
     Müslim, Tevbe 7. Ayrıca bk.Tirmizî, Kıyâmet 49, Daavât 99; İbni Mâce, Zühd 30

     Açıklamalar

     Hadîs-i şerîf Allah Teâlâ’nın sonsuz merhametini çarpıcı bir şekilde ortaya koymakta, günahlarla kirlenen gönülleri bağışlanma ümidiyle serinletmektedir.
     Kâinâtın sahibi olan yücelerden yüce bir varlığın, cücelerden cüce bir insanın kendine yönelmesinden ve “beni affet” diye yalvarmasından bu derece hoşnut olması doğrusu şaşırtıcıdır. Demek oluyor ki insan Allah yanında basit bir varlık değildir. Tam aksine, Rabbini tanıdığı sürece, önemli bir şahsiyettir.
     Şeyh Gâlib diyor ki;
     Ey insan, değerini iyi bil. Zira sen bu âlemin özü ve kâinâtın göz bebeğisin.
     Hoşca bak zâtına, kim zübde-i âlemsin sen.
     Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.

     Muhtelif sahâbîler tarafından bize ulaştırılan bu hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinde, devesini kaybeden adamın düştüğü ümitsizlik daha çarpıcı ifadelerle anlatılmaktadır. Devesini bulmak için tepeden tepeye koştuğu, hiçbir yerde bulamadığı, sonunda, artık devemi bulamayacağım, bu ıssız çölde açlık ve susuzluktan ölüp gideceğim diye bir gölgeliğe çekildiği, elbisesiyle yüzünü örtüp ölümü beklediği tasvir edilmektedir.
     Ölümü beklerken yeniden hayata kavuşmak, insanoğlunu en fazla sevindiren bir olaydır. Hadisimize göre insanın el açıp yalvarması, bağışlanma dilemesi Allah Teâlâ’yı bundan da çok memnun etmektedir.
     Hadislerde geçen Allah Teâlâ’nın memnuniyeti, hoşnutluğu, sevinmesi gibi ifadeler mecâzî sözlerdir. Bu gibi sözlerle Allah Teâlâ’nın kulundan râzı olduğu ve onun isteğini hemen yerine getireceği anlatılmaktadır.
     Hadîs-i şerîfteki misalden şunu da anlamaktayız: İnsan bir günah işlediği zaman şeytanın eline düşer. Şeytanın eline düşen kimse ise, çölde devesini kaybeden adam gibi, helâk olmak üzeredir. Fakat Allah Teâlâ’ya yönelip tövbe ve istiğfâr ettiği zaman şeytanın elinden kurtulur, Cenâb-ı Hakk’ın bağışını ve rahmetini kazanır.
     Hadisin baştarafı 441. hadiste tekrar geçecektir.

     Hadisten Öğrendiklerimiz
     1. Allah Teâlâ kullarına karşı son derece merhametlidir. Kendisinden af diledikleri takdirde onları bağışlamaya hazırdır.
     2. Her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir ferahlık gelir. Bu sebeple insan Rabbi’nin rahmet ve merhametinden hiçbir zaman ümid kesmemelidir.
     3. İnsan devamlı surette kendini hesaba çekmeli, günahlarından tövbe etmelidir.
     4. İnsanın kasden yapmadığı hataları Allah Teâlâ bağışlar. Nitekim devesine kavuşan adamın aşırı sevincinden dolayı “Allah’ım, sen benim Rabbim’sin” diyecek yerde “Sen benim kulumsun” demesi günah sayılmamıştır.
     5. Anlaşılması zor bazı konuları, Peygamber Efendimiz zaman zaman böyle misâllerle anlatmıştır.
     6. Bu hadîs-i şerîf, günahlarının bağışlanıp bağışlanmayacağı endişesinden insanları kurtarmakta, tövbe eden kulundan Allah Teâlâ’nın nasıl hoşnut olduğunu açıklayarak büyük bir güvence vermektedir. Tövbe etmeye bundan daha büyük bir teşvik düşünülemez.

     17.  Ebû Mûsâ Abdullah İbni Kays el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Allah Teâlâ gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider.”
     Müslim, Tevbe 31

     Açıklamalar
     Önce şunu belirtelim: Allah Teâlâ’nın tövbeleri kabul etmek için gece ve gündüz elini açması demek, kuluna, haydi bana tövbeni sun da kabul edeyim, demesidir. Bu ifadeyle Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan sevgi ve merhametinin genişliği anlatılmaktadır. Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun, kaç defa günah işlerse işlesin, tövbe edip af dilediği takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın onu her zaman bağışlayacağı açıklanmaktadır.
     Geceleyin günah işleyenlerin mutlaka gündüzün tövbe etmesi veya gündüzün günah işleyenlerin mutlaka geceleyin tövbe etmesi şart değildir. Genellikle geceleyin günah işleyen kimse gündüz vakti tövbeye fırsat bulur. Gündüzün günah işleyenler de geceleyin kendine gelir, hatasını anlayarak Allah’dan affını diler.
     Aslında insan tövbeye ne zaman fırsat bulursa, vakit kaybetmeden hemen Rabbi’ne yönelmeli, günahlarının bağışlanmasını dilemelidir. Gece ve gündüzün ayrı ayrı zikredilmesinin sebebi, tövbenin belli bir zamanı bulunmadığını, tövbe kapısının her an açık olduğunu, yirmi dört saat boyunca tövbe edilebileceğini göstermektir.
     Şunu tekrar belirtelim ki, tövbe ve istiğfâr samimiyetle yapılmalı, yapılan günahtan dolayı gerçekten pişmanlık duyulmalıdır. Yoksa günah işlemeye devam ederken tövbe ve istiğfâr etmeye kalkmak, tövbeyi küçümsemek olur. Üstelik bu yanlış tutumdan dolayı ayrıca tövbe ve istiğfâr etmek gerekir.
     Hayat devam ettiği sürece insanoğlunun hataları da devam edecektir. Her hatadan sonra Rabbimize dönüp ondan bizi affetmesini dilememiz bizden istenen bir kulluk görevidir. İki de bir tövbe etmenin Allah Teâlâ’ya saygısızlık olduğu sanılmamalıdır. 422 numaralı hadiste görüleceği üzere insan kaç defa günah işlerse işlesin, her defasında Allah’a el açıp “Allahım günahımı bağışla!” diye yalvardığı zaman merhametli Rabbimiz onu reddetmez; aksine “Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden ve günahından dolayı kendisini hesaba çekecek olan bir Rabbi vardır” buyurarak onu bağışlar. Hadis 438 numarayla tekrar gelecektir.

     Hadisten Öğrendiklerimiz
     1. Allah Teâlâ kullarına son derecede merhametlidir. Onların günahlarından dolayı tövbe etmelerini bekler.
     2. Tövbe ve istiğfârın belli bir zamanı olmadığı gibi Allah Teâlâ’nın tövbeleri kabul ettiği belli ve sınırlı bir zaman da yoktur.
     3. Günah yapıldıktan hemen sonra, vakit kaybetmeden tövbe etmelidir.

     18.  Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.”
     Müslim, Zikir 43

     Açıklamalar
     Güneşin batıdan doğması, kıyametin büyük alâmetlerinden biridir. Gök cisimleri, kâinât yaratılalı beri belli bir düzen içinde seyrine devam etmektedir. Çünkü kendilerini yaratan ilâhî kudret, onları böyle programlamıştır. Kâinâtın sahibi dünya hayatına son vermek istediği zaman, yarattığı bu hassas düzeni bozacaktır. İşte o zaman güneş batıdan doğacak, bunu gören insanlar dünyanın sonunun geldiğini kesin olarak anlayacaklardır.
     Güneşin batıdan doğduğunu gören kâfirlerin gerçeği anlayarak imân etmeye kalkmaları onlara bir fayda vermeyecektir. Bu gerçeği âyet-i kerîme şöyle ifade etmektedir:
     “Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmayan veya imanıyla bir hayır kazanmayan kimseye, artık imânı fayda vermez” [En`âm sûresi (6), 158]. Kıyamet alâmetleri belirdiği zaman imân etmek fayda vermediği gibi, korkunç gerçeği artık iyice anlayan günahkâr mü’minlerin yaptıklarına pişman olarak tövbe ve istiğfâr etmeye kalkmaları da bir fayda getirmez. Demekki önemli olan, herşeyi zamanında yapmaktır. Birgün kıyametin kopacağını, âhiret hayatının başlayacağını ve insanların dünyada yaptıklarından dolayı orada hesaba çekileceklerini daha hayat devam ederken anlamalı, kötü davranışlarını bırakmalı ve kendisine çeki düzen vermelidir.
     İnsanı tövbe etmenin gereğine inandıran hususlardan biri günaha bakış tarzıdır. İyi bir kul günaha sempati duymaz. Onun çirkin bir davranış olduğunu kabul eder. Günah işlemeye devam etmenin Allah’a saygısızlık olduğunu düşünür. Günahından dolayı üzülür, vicdan azabı çeker.
     Bu konuda büyük sahâbî Abdullah İbni Mes’ûd’un çok güzel bir sözü vardır. Der ki:
     “Mü’min kimse günahlarını hayalinde öylesine büyütür ki, sanki kendisi bir dağın eteğinde oturuyormuş da dağ üzerine çökecekmiş zanneder. Günaha düşkün kimse ise günahlarını, burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür”
     (Buhârî, Daavât 4).

     Hadisten Öğrendiklerimiz
     1. İnsan her fırsatta tövbe etmeli, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine lutfettiği “hatayı düzeltme yeteneği”ni göstermelidir.
     2. Allah Teâlâ kulunun tövbesini kıyamet kopana kadar kabul eder.

Müminlerin Asıl Yurdu / CENNET / Kuran-ı Kerim'de Anlatılan CENNET - 2

C E N N E T
 CENNET İLE İLGİLİ AYET-İ KERİMELER - 2 
"Rableri onlara, tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile,
kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan
cennetler müjdeler."
(Tevbe Suresi / 21)
" Onlar orada ebedi kalacaklardır.
Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır."
(Tevbe Suresi / 22)
"Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara,
içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve
Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti.
Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür.
İşte büyük kurtuluş da budur."
(Tevbe Suresi / 72)
"Allah, onlara içinde ebedi kalacakları ve
zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır.
İşte büyük kazanç budur."
(Tevbe Suresi / 89)
"(İslam dinine girme hususunda) öne geçen
ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya,
işte Allah onlardan razı olmuştur,
onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.
Allah onlara, içinde ebedi kalacakları,
zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır.
İşte bu büyük kurtuluştur."
(Tevbe Suresi / 100)
"İman edip güzel işler yapanlara gelince,
imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde,
alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir."
(Yûnus Suresi / 9)
"Onların oradaki duası:
"Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir).
Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selam" dır.
Onların dualarının sonu da şudur:
Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."
(Yûnus Suresi / 10)
"İnanıp da güzel işler yapan ve
Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince,
işte onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedi kalırlar."
(Hûd Suresi / 23)
"Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler.
Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça
onlar da orada ebedi kalacaklardır.
Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir lütuftur."
(Hûd Suresi / 108)
"(O yurt) Adn cennetleridir;
oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından
salih olanlarla beraber girecekler,
melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır."
(R'âd Suresi / 23)
"(Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun!
Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler)."
(R'âd Suresi / 24)
"İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu!
Varılacak güzel yurt da onlar içindir."
(R'âd Suresi / 29)
"Takva sahiplerine vadolunan cennetin özelliği (şudur):
Onun zemininden ırmaklar akar.
Yemişleri ve gölgesi süreklidir.
İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur.
Kafirlerin sonu ise ateştir."
(R'âd Suresi / 35)
"İman edip de iyi işler yapanlar,
Rablerinin izniyle içinde ebedi kalacakları ve
zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır.
Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça söyledikleri "selam" dır."
(İbrahim Suresi / 23)
"(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri,
mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar."
(Hicr Suresi / 45)

İSLAM TARİHİ / Gassan Hükümdarlarının İslâma Dâvet Edilmesi

İSLAM TARİHİ
Gassan Hükümdarlarının
İslâma Dâvet Edilmesi

     Gassanîler, Suriye’de oturan en güçlü kabilelerden biri idi.
     Hicret’in 7. senesi Muharrem ayında, Peygamber Efendimiz, bu kabilenin hükümdarı Hâris b. Ebî Şimr’i de İslam’a davet etmek üzere ashaptan Şuca b. Vehb’i bir mektupla gönderdi. [1]
     Şuca b. Vehb (r.a.), mektubu alır almaz süratle yola çıktı. Şam’a vardı, fakat hükümdar Haris’i sarayında bula­ma­dı. Günlerce sarayın kapısında beklemek zorunda kaldı.
     Bu arada, hükümdarın kapıcısı ne için geldiğini sorunca, Resûl-i Ekrem’in Haris’e gönderilmiş elçisi olduğunu söyledi; sonra da Pey­gamber Efendimizin sı­fatlarını ona anlattı. Kapıcı Mira, anlatılanlar karşısında gözyaşlarını tuta­ma­dı ve “Ben İncil’i okudum. Bu Peygamberin (a.s.m.) sıfatlarını onda aynen ya­zı­lı buldum” dedi. Sonra da Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini tasdik ederek Müs­lü­man oldu. Ancak Haris’in kendisini öldürmesinden kork­tuğu için bu ima­nını gizli tuttu. [2]
     Şuca’ın, Hükümdara, Pey­gam­be­ri­mizin Mektubunu Sunması
     Günlerden sonra Haris, bir gün tahtına oturdu. Elçi Şuca’ı kabul etti. Resûl-i Ekrem’in mektubunu elçi Şuca b. Vehb’ten alan Hükümdar Haris, açıp bakınca şunların yazılı olduğunu gördü:
     “Bismillahirrahmânirrahîm!
     “Allah’ın Resûlü Muhammed’den, Hâris b. Ebî Şimr’e!
     “Doğru yolda gidenlere, Allah’a iman ve Peygamberini tasdik edenlere se­lam olsun!
     “Ben seni, eşi, ortağı olmayan bir Allah’a imana davet edi­yorum. Davetimi kabul edersen, hükümdar olarak yine mülkünde kalacaksın!” [3]
     Bu sözler karşısında Haris’in tavrı birden değişti. Mübarek mektubu yere atıp hiddetli hiddetli, “Saltanatımı benden kim alacakmış, göreyim! O, Ye­men’de de olsa, kendisine tâbi olanlarla üzerime gelmeden, ben onun üzerine gi­deceğim!” diye konuştu. [4] Sonra da, atlarının nallanmasını adamlarına em­retti. Elçi Şuca Hazretlerine de dönerek, “Git, sahibine, gördüğünü haber ver” dedi.
     Hükümdar Haris, Medine üzerine yürümeye kararlıydı. Bunu o sırada Ku­düs’te bulunan Kayser’e yazdığı mektupta da açık açık belirtiyordu. Ancak Kay­ser’den gelen cevap, bu kararın hilâfınaydı. Kayser, ona, “Sakın onun üze­rine yürüme!” tavsiyesinde bulunuyor­du.
     Kayser’in mektubunu aldıktan sonra Hâris b. Ebî Şimr, biraz ak­lını başına toplamış olacak ki elçi Şuca Hazretlerini ikinci kere huzuruna çağırdı. Ne za­man gideceğini sorduktan sonra da, adamlarına, kendisine yüz miskal altın ver­mesini de emretti. [5]
     Saraydan ayrılıp Medine’ye gitmeye hazırlanan Şuca’ın (r.a.) yanına kapıcı Mira vardı. Onun için hazırladığı yol azığı ile elbiseyi verdikten sonra, “Allah Resûlüne benden selam söyle ve Müslüman olduğumu da ona haber ver” de­di. [6]
     Haris’e Yapılan Beddua     Şuca b. Vehb, Medine’ye geldi; Hz. Re­sû­lul­lah’ın huzuruna çıkarak, görüp duyduklarını bir bir anlattı.
     Haris’in, elçisine ve mektubuna karşı takındığı menfi muameleyi öğrenen Resûl-i Kibriya, “Saltanatı yok olsun!” [7] diye ona beddua etti.
     Aradan fazla bir zaman geçmeden, Hicret’in 8. yılında, bu bedduanın tesi­riyle Haris dünyadan kâfir olarak göçüp gitti ve Gassanî saltanatı Cebele b. Eyhem’e geçti. O ise, Gassanî saltanatının son hükümdarı oldu. [8]
________________________________________________________
Dip Notlar:
[1] İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 261.
[2] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 305.
[3] İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 72; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 304.
[4] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[5] Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[6] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[7] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[8] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 2, s. 43

21 Mart 2013 Perşembe

Müminlerin Asıl Yurdu / CENNET / Kuran-ı Kerimde Anlatılan CENNET - 1

0712edtulip12vq5 Çiçek GifleriC E N N E T  0712edtulip12vq5 Çiçek Gifleri


149715rdex1tyrgron9 Çiçek Gifleri 2CENNET İLE İLGİLİ AYET-İ KERİMELER - 1149715rdex1tyrgron9 Çiçek Gifleri 2


"İman edip salih amellerde bulunanları müjdele.
Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır.
Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde:
'Bu daha önce de rızıklandığımızdır' derler.
Bu onlara (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur.
Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve
onlar orada süresiz kalacaklardır."
(Bakara Suresi / 25)
Süper Ayıraçlar
"De ki: 'Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi?
Korkup sakınanlar için
Rablerinin katında içinde temelli kalacakları
altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve
Allah'ın rızası vardır. Allah kulları hakkıyla görendir."
(Âl-i İmrân Suresi / 15)
Süper Ayıraçlar
"Yüzleri ağaranlar ise artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler
içinde de temelli kalacaklardır."
(Âl-i İmrân Suresi / 107)
Süper Ayıraçlar
"İşte bunların karşılığı Rablerinden bağışlanma ve
içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir.
(Böyle) yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var)."
(Âl-i İmrân Suresi / 136)
Süper Ayıraçlar
"Ama Rablerinden korkup-sakınanlar;
onlar için Allah katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan
-içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır.
İyilik yapanlar için Allah'ın katında olanlar daha hayırlıdır."
(Âl-i İmrân Suresi / 198)
Süper Ayıraçlar
"İman edip salih amellerde bulunanları
altından ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız.
Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır.
Ve onları ‘ne sıcak-ne soğuk tam kararında gölgeliğe' sokacağız."
(Nisâ Suresi / 57)
Süper Ayıraçlar
"İman edip salih amellerde bulunanlar;
biz onları altından ırmaklar akan,
içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız.
Bu Allah'ın gerçek olan va'didir.
Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?"
(Nisâ Suresi / 122)
Süper Ayıraçlar
"Eğer Kitap Ehli iman edip sakınsalardı,
elbette onların kötülüklerini örter ve
onları ‘nimetlerle donatılmış' cennetlere sokardık."
(Mâide Suresi/ 65)
Süper Ayıraçlar
"Böylelikle Allah dediklerine karşılık olarak
içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi.
Bu iyilik yapanların karşılığıdır."
(Mâide Suresi / 85)
Süper Ayıraçlar
"Allah dedi ki:
"Bu doğrulara doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür.
Onlar için; içinde ebedi kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetler vardır.
Allah onlardan razı oldu onlar da O'ndan razı olmuşlardır.
İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk' budur."
(Mâide Suresi / 119)
Süper Ayıraçlar
"İman edenler ve salih amellerde bulunanlar
-ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-
onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar.
Onda sonsuz olarak kalacaklardır."
(A'râf Suresi / 42)
Süper Ayıraçlar
"Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız.
Altlarından ırmaklar akar.
Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.
Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik.
Andolsun Rabbimizin elçileri hak ile geldiler."
Onlara: "İşte bu yaptıklarınıza karşılık olarak
mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek."
(A'râf Suresi / 43)
Süper Ayıraçlar
"Cennet halkı ateş halkına (şöyle) seslenecekler:
"Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?"
Onlar da: "Evet" derler.
Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir:
"Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."
(A'râf Suresi / 44)
Süper Ayıraçlar
     "İki taraf arasında bir engel ve
burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.
Cennete gireceklere: "Selam size" derler ki
bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi)
‘şiddetle arzu edip umanlardır.'
(A'râf Suresi / 46)
Süper Ayıraçlar
"Gözleri cehennem halkından yana çevrilince:
"Rabbimiz bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.
(A'râf Suresi/47)
Süper Ayıraçlar

"Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine
yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?
(Cennettekilere de) Girin cennete.
Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız."
(A'râf Suresi/49)
Süper Ayıraçlar
"Ateşin halkı cennet halkına seslenir:
"Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın."
Derler ki: "Doğrusu Allah bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır."
(A'râf Suresi / 50)
Süper Ayıraçlar
"İşte gerçek mü'minler bunlardır.
Rableri katında onlar için dereceler,
bağışlanma ve üstün bir rızık vardır."
(Enfâl / 4)
Süper Ayıraçlar

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...