ÖRTÜNMEYİ BİTİRMEDEKİ ASIL AMAÇLARIN FARKINDAMIYIZ? / AbdulMevla Murat

AbdulMevla Murat
ÖRTÜNMEYİ BİTİRMEDEKİ
ASIL AMAÇLARIN
FARKINDAMIYIZ!?
     Tüm dünyada, özellikle de yaklaşık son 50 yıldır düzenli ve planlı olduğunun görülmesi, anlaşılması gereken ve her geçen gün artan, yoğunlaşan, daha bir ileri aşamaya varan "çıplaklaşmanın" kesinlikle bireylerin şahsi tercihleri, güzel, şirin, narin, modern, estetik vs. görünme gayretleri, modaya uyumları, iklime göre serin kalma gayretleri, dine-genel kültüre karşı bir tepkilerinden değil de (bunların hepsinin etkileri olabilir ama gerçekten de bu sebeplerle olma oranları çok az) asıl yayılmanın, yönelmenin tamamen çok büyük bir proje olduğu kanaatindeyim.
     Biz insanlara her şeyi öğreten dinimizdir, yani Yüce Rabbimizdir...
     Kuran-ı Kerim'de;
     "Allah: “Ey Âdem, bunların isimlerini onlara söyle” dedi. Âdem (as.) isimleri onlara bildirince, Hak Teâlâ: “Size, «Göklerin ve yerin gaybını ben bilirim; ayrıca sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim» dememiş miydim?”
(1) buyurmaktadır...
     "... Yahudiler: "Bize çok ilim verildi, bize Tevrat verildi. Kime Tevrat verilmişse Ona çok ilim verilmiş demektir" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "De ki Rabbinin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbinin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi." (2)
     Rabbimiz, biz insanlara örtünmek diye bir şeyi öğretmeseydi, emretmeseydi; insanlar da örtünmezdi. Aynı hayvanlar gibi olurduk ve bunu da gayet normal karşılardık. İnsana utanma duygusunu yükleyen, nelerden utanılması gerektiğini de öğreten kesinlikle ve kesinlikle Rabbimizdir. Rabbimiz bunu öğretmeseydi insanlar da hayvanlar gibi olurdu, giysi diye bir şey de hiç olmazdı! Hayvanlar gibi olunurdu. Belki, onların taharet yerlerini-avretlerini örten kuyrukları ile örttükleri gibi insanlar da sadece oralarını örter, belki ona da gerek görmezdi ve bu tamamen normal görülebilir, öyle algılanabilir idi! (3)
     Malum insan çıplak doğuyor. Kimse; "aaa, çıplak doğdu" demiyor... Mahşerdeki dirilmede de çıplak olunacağını biliyoruz... Dünyaya çıplak gelen insan, Allah (cc.) 'ın huzuruna da çıplak çıkacaktır.
     İbnu Abbas'dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resulullah (sav.) buyurdular ki:
     "Sizler kıyamet günü ayakkabısız, çıplak ve sünnetsiz olarak haşir meydanında toplanacaksınız." Bu açıklama üzerine bir kadın sordu: "(Bu durumda) birbirimizin avret yerlerini görmez miyiz?" Resulullah (sav) (Abese suresinde geçen bir ayetle cevap verdi): "Ey kadın! "O gün herkesin kendine yeter derdi vardır." (4)
     Yaratılışında çıplak olan, ahirette çıplak yaratılacak olan insanın dünyada çıplaklığı neden çirkin, ayıp, dinen yasaklanmış acaba?
     Örtünmek nedir, nelerdir, nasıldır, insan niçin örtünür?
     Bebekleri bir düşünün! Onlar çıplaklık da dahil hiçbir şeyden utanmazlar. Utanmayı bilmezler, gerek görmezler. Büyüdükçe ve imtihan başladıkça insanda tercihte bulunma hissi gelişir. İradenin oluşması ile birlikte yavaş yavaş sorumluluk hissi de pekişir. Utanma hissi de sorumluluğun başlaması ile olgunlaşır. Örtünme, utanmayla ilişkili bir davranıştır.
     İki sebeple utanılır.
     Yaptığı hatadan ötürü utanma hissi. Kendinde hata görmeyen kişide böyle bir utanma hissi olmaz. Diğer türlü utanma hissinin ise hata ile doğrudan ilgisi yoktur. O da sorumluluk hissiyle ortaya çıkar. Daha doğrusu, bazı alanlarda, bazı konularda kendisini sorumlu görmekle ve o sorumluluklarını yerine getirememekle meydana gelecek utanma duygusudur. Yani; yapmaması gerekenleri yaparsa ve yapması gerekenleri de yapmaz veya eksik yaparsa utanır insan. Birisi yanlış yapmak, yapmaması gerekenleri yapmak, hatta yapmasa bile, yapmak istemek... Diğeri doğruyu-gerekliyi eksik yapmak. Özetle; utanma hissi veren hallerin birisi "haya", diğeri "hata" dır diyebiliriz. Bunları birbirine karıştırmamak önemlidir. Haya-edep utanmasında enaniyet, bencillik, yapamama hissi yoktur, utanç söz konusudur. Hata utanması ise hatadan önce veya sonra yaşanan yakalanmışlık durumuyla ilişkilidir. Hata utanmasında egonun varlığı değil, görünmesi sebeptir. (Zayıf alan çocuğun, velisine karnesini göstermesi veya velisi ile öğretmeninin görüşmesi anında öğrencinin hissi gibi...)
     Eğer Rabbimiz örtünmeyi emretmemiş ve öğretmemiş olsaydı, tüm insanlar da hayvanlar gibi çıplak gezerlerdi ve o zaman ayıp ve tuhaf olmazdı! Acaba neden örtünülmesini emretti, öğretti diye düşündük mü hiç?
     Tabi ki farklı sebepleri olacaktır, vardır da... Bence bunlardan birisi de neslin devamı olsa gerek. Neslin devamı için eş olmak-evlenmek gerekiyor. Evlenince de çocuklar dünyaya geliyor... Nesiller; nesilden nesile aktarılıyor ve dünya nüfusu da artmaya devam ediyor...
     Dünyayı kapalı kapılar ardından yöneten çok güçlü bazı ailelerin olduğunu duymuşsunuzdur. Başta; Rothschild, Rockefeller, Morgan, Astor, Mars, Du Pont, Hilton, Murdoch ve Walton Aileleri olmak üzere bazı aileler var ki malum tüm dünya düzenini kurmaya, yönetmeye çalışıyorlar ve son iki yüz elli, üç yüz yıldır, kısmen de olsa çok başarılılar!
     Dünyayı yönetme, geleceğini inşa etme azmindeki o ailelere göre dünya nüfusu çok fazla. Bu durum o ailelerin rahatlarını bozuyor, geleceklerini daraltıyor. Ne yapıp, edip dünya nüfusunu azaltmaları gerekiyor! Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Atom Bombalarının atılması, Hindistan-Pakistan Savaşı (1947-49), Arap-İsrail Savaşı (1948-49), Kore Savaşı (1950-53), Vietnam Savaşı (1955-75), Endonezya-Malezya Çatışması (1963-66), Altı Gün Savaşı (1967), Yıpratma Savaşı (1967-70), Endonezya'nın Doğu Timor'u İşgali (1975-76), Ogaden Savaşı (1977-78), Kamboçya-Vietnam Savaşı (1978-89), İran-Irak Savaşı (1980-88), SSCB-Afganistan Savaşı (1979-89), Eritre-Etiyopya Savaşı (1998-2000) ve Suriye İç Savaşı ile Rusya-Ukrayna Savaşı gibi savaşları bir düşünün!
     Kölelik dönemleri, yedi farklı Kolera Salgını (1852-1860), Üçüncü Veba Salgını (1855 - 1859), Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs Salgını (1914 - 1918), İspanyol Gribi Salgını (1918), Asya Gribi Salgını (1957), HIV (AIDS) virüsü (1957 den günümüze kadar) gibi hastalıklar ve 2020-22 de tüm dünyada yaşanan COVİD (Korona)... Ayrıca kanser hastalığına tedavi bulunmaması akla sığacak bir şey mi? Kanserin geçmişi M.Ö 2500-3000 yıllarına kadar dayandırılsa da 20 ve 21 'inci yüzyılların hastalığı "Kanser." Eminim çoktan tedavisi, antivirüsü bulunmuştur! O dünyayı yöneten ailelerin onuncu kuşağından tek bir ferdi bile kanser olmuyordur!
     Bu savaşlar ve hastalıklar ile yaklaşık 200 milyona yakın insan öldü. Bu kadar insanın ölmesi onlar için çok ama çok az rakamlar idi. Dünya nüfusunu azaltmak bir yana, artışını bile yavaşlatamıyorlardı. Ne yapıp edip nüfusu azaltmaları gerekiyordu! (1970 de dünya nüfusunda yıllık artış %2,3 iken, 2023 de 0,9 a kadar gerilediği, gerilemenin başında da ABD ve Avrupa ülkelerinin geldiği, Afrika ve Asya'daki gerilemenin hala yavaş olduğu da izlenmektedir.) (5)
     Bütün bunlar şu veya bu toprakları almak değil (o da sebepler arasında ise de ana sebep; neslin), insanlığın yok edilmesi... O güçler, nesillerin azaltılması projelerini sadece savaşlar ile sürdürmüyorlar... Asıl; evlilikler azaltılmalı, evlenenler çocuk yapmak istememeli, isteseler de çocukları olmamalı!
     Örtünme; insan bedeninde çirkin, kötü bir yerler olduğu için değil, aksine değerli, kıymetli olduğundan ve o kıymetli bedeni el aleme göstermemek, korumak, ayağa düşürmemek için... Çıplaklık da; dini ve ya ahlaki çirkinlik olarak değil, asıl karşı cinse karşı sıradan görünmek, her yerde görülen, bulunan, değersiz bir izlenim bırakmak, çekiciliğini kaybettirmek içindir!
     Sadece kıyafette açıklık ile çekiciliği kaybettirerek de değil, yoğun-yorucu şehir hayatı, ulaşım zorlukları, beslenme, giyim-kuşam (daracık giyinmeler) vb. bazı etkenler ile insanlık her geçen gün biraz daha kısırlaştırılarak da nüfus artışı azaltılmaktadır!
     25-30 yaşına kadar süren lisans-yüksek lisans, doktora eğitimleri, staj gibi süreçler ile dün önemli olmayan pek çok şeyin bugün çok önemli, olmazsa olmaz şeyler olduğunu (kendi evi, arabası, iyi bir maaşı, akla gelen tüm eşyaları ve kadının da, erkeğin de iyi bir işinin olması), bunlarla şartlandırıldığını vel hasılı evlenme oranlarının çok ciddi azaldığını görüyoruz... Ayrıca evlenenlerin de bir kısmının isteseler de çocuklarının olmadığını (olsa da 1, en fazla 2 çocuğun yeterli olacağını düşünüyorlar) görüyoruz...
     Dünyanın hemen her yerinde yakın zamana kadar örtünmenin aslı unutulsa bile bir norm-ilke-gelenek olarak sürmekteydi ve herkes bunu beğenerek yapıyordu... Yüz yıl önce bile Avrupa’da kadınlar ile erkekler baştan ayağa örtülüydü. Sadece yüzler ve eller açıktı. Köleler ve alt tabakada görülenler açık olabilirdi. Kendine saygısı olan herkes örtülüydü. Çünkü vücutlar çok kıymetli idi, iki taraf için de; "eşlere özel tahsisli idi ve ulu orta sergilenemezdi vücutlar." Bütün dinlerde ve din adına hiç bir şey bilmeyen toplumlarda bile bu böyle idi... Tam bir fıtri hal...
     Yukarıda sıraladığım büyük güçler, dünya nüfusunu azaltmak için; evlilikleri azaltmalı, evlilik yaşlarını ilerletmeli, evlenen eşlerin de birbirlerine bağlılıklarını-özel oluşlarını ve tabi ki çocuk dünyaya getirmelerini önlemelilerdi!
     Yaklaşık 1940-50 den bu yana; örtünme duygusunu ortadan kaldırmak, mahremiyet, sahiplenme, çekicilik, özellik, yani kıymet o kadar çok dejenere oldu ve oluyor ki; insanlık, örtünme alışkanlıklarının geçmişin bilinçsiz bir taklidi olduğunu, örtünme taklidini terk etmemek için sebep bulamadıklarını düşünmeye başladılar ve açıldıkça açılıyor, adeta yarışıyorlar... Nitekim örtünmenin terki başladı ve yaygınlaştı. 85 milyonluk Türkiye'de yüzbinlerce kadın mini etekli, her tarafı görünür şekilde, giyinik olsalar bile her tarafları boyalı-süslü, sıkış - pıkış giyinik halde! Bu batıda, Avrupa ve Amerika'da çok daha fazla, Asya'da, Afrika'da biraz daha az. Ama tüm dünya mahremiyet, özel hal, değer, sahiplenme, sahiplenilme, kıymet gibi his ve duygulardan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor ve çekicilik kalmıyor. Ne için evlenecek? Evlenecek de ne olacak? (Dikkat ediyorsunuz mu? PKK solcu, komünist, din düşmanı olmasına rağmen, etkin olduğu güneydoğu halkının bu düzeyde açılmasını empoze edici hiç bir şey yapmıyor! Çünkü o bölgenin kadınları da o düzeyde açılırsa, o bölge de de ciddi nüfus azalması başlayacaktı, 5-10-15 sene sonra! Oysa; o bölgenin, kendi ırklarındaki insanların, potansiyel kitlelerinin nüfusları ne kadar artarsa o kadar iyi onlara göre!
     Bir yandan da mahşer günü yaklaşıyor! (6)
     Çıplaklığın başka anlamları ve etkileri de cereyan ediyor!
     Çıplaklık; cüret istiyor! Çıplak insan varlığına muhatap olarak yüceler yücesi bir yaratıcıyı görmez ve bir iddia halinde arz-ı endam eder. Tabiri caiz ise; kendisini bir halt zanneder... Çıplaklık, kalıcı da olsa, geçici de olsa; Yaratıcıyla irtibatın koptuğuna bir karine değil midir?
     Kadın, erkeğe kıyasla bedenen daha güzel, narin, estetik, endamlı ve çekici olduğu için iddiacı olmak bakımından da daha fazla potansiyele sahiptir. Bu sebepledir ki kadınlar erkeklerden daha kapalı veya daha açık giyinirler. Erkeklerin giyimi genelde bir ayardır. Birbirinden biraz fazla açık veya biraz fazla kapalıdırlar... Ama bazı kadınlar tepeden tırnağa örtünüp, kendilerini korur-mahremiyet oluştururken, bazı kadınlar da neredeyse tepeden tırnağa açılıp, saçılıp, savrulurlar!
En sekûler ülkelerde bile erkekler kadınlar kadar kısa şortlar, askılı atletler giymez, göbek açık gezmez. Kadınların açıklığının sebebi ise havaların sıcaklığı gibi koşullar olmayıp, cüretkarlığa varacak "sergi açma" hissidir... Ve kesinlikle kendi istekleri ile değil, yönlendirme (moda) akışıyla ilerlemektedir!
     Aynı nedenledir ki geleneksel kültürlere sahip, köklü, ilkeli toplumlarda kadınlar erkeklerden daha sıkı örtünme kurallarına tabi tutulmuş, buna uymuş ve bu onların değerlerine değer katmıştır. Kadının bedenen güzelliği, cazibesi ve çekiciliği, -halka açık alanlarda, hormonel dinginliğin sağlanabilmesi ve cinsellikle iç içe geçmiş olan yaşam enerjisinin hayatın diğer alanlarına kanalize edilebilmesi için- örtünmesi beklentisini de beraberinde getirmiştir.
     Dünya nüfusunun sürdürülürlüğü ve düzenli artışını durdurmak, geriletmek ve bu şekilde gereksiz gördükleri milyarlarca insanı yok edip, nesillerini de kurutmak, bitirmek için kadınla erkek arasında, bedenin biyolojik ve psikolojik algılanışı açısından fark olmadığını söyleyecek kadar safderun ya da özüne yabancılaşmış kimseler yayılmaktadır. 😰
     Batılı bir filozof diyor ki; “erkek kadına bakarken, kadın çoğu zaman erkeğe değil, o erkeğin gözünden yine kendine bakar”. Bir Sufi ise diyor ki; “erkeğin kadına şehvetini aşarak, kadının ise yine kadına hasetini aşarak bakabilmesi olgunlaşma yolunda olduğunu gösterir.”. Yani nazar edilen, sahnede, odakta olan kadındır; erkek tarafından da, kadın tarafından da!
     Sadece açılmak, çıplaklık da değil, çok sıkı kıyafetler, daracık iç çamaşırlar, daracık kot pantolonlar acaba neden üretiliyor, piyasaya sürülüyor ve yoğun talep görüyor. İşte o büyük güçler; insanların üreme organlarını adeta zincire vuruyor, sıkboğaz ediyor ve bir yandan çekicilik azaltılırken öte yandan kısırlaşma yoğun bir şekilde artıyor... (7)
     Bizim ceddimiz çok değil, 100 sene evvel erkekler şalvar, kadınlar uzun etekler giyinirlerdi ve çok güzel kıyafetlerdi onlar... PKK terör örgütünün dağlardaki kadın-erkek teröristlerine nasıl genişçe pantolonlar giydirdiklerine hiç bakmadınız mı? Şalvar gibi, geniş. Gericiliğe karşılar, demokratlar, devrimciler ya! Asıl; cinsel organları hapsolmasın, darda kalmasın, üremelerine mani olacak hiç bir şey olmasın diye öğle giyindirildiklerini hiç düşündünüz mü? 😱
     Maalesef ki; modernist propagandalardan etkilenerek, bedensel açılmayı; tabu kırmak ve özgürleşme ile ilişkilendiren çok insan var. Batıda benzer bir çatışma evresi bizden de daha geride kaldığı için, oralarda açıklık bize göre çok daha olağan, sıradan bir hal olarak karşılanıyor. Şort, hatta mayo giyen bir kadından dahi hiçbir dişil enerji yayılmayabiliyor. Çekiciliği, özelliği, kıymeti tükendikçe tükeniyor, sıradanlaştıkça sıradanlaşıyor!
     Batıda böyle iken, doğuda ise kadının dişil enerjisi aktif olduğu için örtünmesi beklentisi hala devam ediyor. Açılan kadın, kendi değerinden - kıymetinden habersiz, kendisini değersizleştiriyor ve bu hali saygısızlığa müstahak olarak görülebiliyor. Örtünen kadın ise peşinen değerli görülebiliyor. Ya da öyle takdim edilebiliyor.
     Türkiye'de ise daha karmaşık bir vaka yaşanıyor ve kapsamlı analiz edilmesi gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerde açık giyinme bir yandan geleneksel kodları aşıp kendisini değersizleştiriyor, diğer yandan geleneğe isyanı sergiliyor... Hala canlı olan dişil enerjinin kıpırdanışını ve dişil enerjiyle birlikte eril enerjiyi inkarı, hatta kadının dişil enerjisini kendi bünyesinden taşırırcasına yaşayıp, etraftaki erkeklerde hiçbir erkeklik hissi uyandırmaması gibi sahte, yapmacık, aslı ve gerçek bir çekiciliği olmayan bir hali yaygınlaştırıyor. Bu türden bir açıklık, Türkiye gibi bir ülkede yaygın erkek profiline şiddet anlamına da geliyor. Bu sebepledir ki; binde-on binde bir gibi az da olsa, o erkek dönüp; taciz, tecavüz gibi şiddet ifadeleri üzerinden kadına ve kadınlığa saldırıyor. 😥
     Bu tespitlerle amacım elbette cinsel suçlara meşruiyet kazandırmak olmadığı gibi, açılmaları normal göstermekte kesinlikle değil. Terbiye edilmiş, hisleri köreltilmiş, duyguları sıradanlaştırılmış batılı erkeklerin halleri ortada! Kadın çıplaklığı karşısında hiç bir şey hissetmeyen batılı erkeklerin aslında kadınlara karşı büyük ölçüde duyarsızlaştırılmış olduğu çok net görülüyor, anlaşılıyor, anlatılıyor... Medenilik gibi görünen şeyin aslında duygusuzluk, hissizlik olduğu ortada. Yüzeydeki uygar davranışları kenara koyup bir Batılı ile uzun soluklu irtibat-yakınlık kurarsanız bu gibi gönül yoksunluklarını çok net görebilirsiniz. 😪
     Ayrıca Filipinler gibi, Avusturalya gibi hatta Japonya gibi uzak doğu ülkelerinin insanlarında da fıtri geleneklerine sahip çıktıkları için batılıların tam aksine ne kadar duygusal oldukları, ruhsal yönlerinin ne kadar saf-masum-berrak-temiz kaldıkları çok net izlenmektedir.
     Kadın-erkek ilişkileri için en tehlikeli olgulardan biri şiddet ise diğeri de duyarsızlaşmadır. Batılı pedagojide kadın ve erkek birbirine duyarsızlaştırılmıştır. Toplumsal rollerde benzerlik ve insani ilişkilerde saygı doğuran bu olgu; kadın ile erkek arasındaki derin cazibeyi, bir ve bütün olma isteğini, hayatın o sıcak enerjisini de alıp götürmüştür. Duyarsızlaştırma yoluyla şiddet azaltılmış fakat çekim ve heyecan da azaltıldığı için duygusal tatmin imkansız hale gelmiştir. Kalp-ruh-duygular cephesinde yenik düşen Batı; beden cephesindeki ruhsuz arayışlarıyla yaşam enerjisini canlı tutma savaşı vermektedir. Bir süre sonra güncel kulvarlarda da duyarsızlaşmanın olacağına ve gittikçe daha sapkın heyecanların aranacağına şüphe yoktur.
     Cinsel sapkınlıklar iki sebeple olur: Birincisi, aşırı erişimdir. Cinselliğe erişim çok kolay olduğunda fantezi eşiği sürekli artar. Normal olan zevk vermez olur. Anormaller normalite kapsamına alınmaya çalışılır. Sapkınlığın diğer sebebi ise yetersiz erişimdir. Uyarılan cinselliğin doyurulmamasıdır. Bu durumda, baskılanan cinsel enerji kişinin kendisine döner ve onu vurur. Gerek cinsel alanda gerekse genel kişilik boyutunda insanı dejenere eder.
     Cinsel sapkınlıklar genellikle cinselliğin aşırısına veya yetersizine maruz kalanlarda görülür. Çoğu zaman da duygusal boşluğu doldurma çabasıdır. Çıplaklık konusuna geri dönecek olursak da; Batıda doğallaşmış, cinsel güdüleri uyara uyara köreltmiş, cinsel anlamı da pek kalmamış bir çıplaklık var. Çıplaklar kampında bile hiçbir şey hissetmeden durabilirler. Körelmişliğin neticesi olarak, şiddet ve benzeri sorunlar doğmuyor gibi görünüyor. Halbuki erkek ile kadın arasındaki uyarılma-arzulanma-çekicilik diyalektiği bozulmuş durumda. Ve bunun çok ciddi psikolojik sonuçları var. (8)
     Türkiye’de de çıplaklık olgusunun artışı, benzer bir tabloya doğru gidişin ipuçlarını veriyor. Öncelikle artan çıplaklık, aşırı uyarılmaya yol açıyor. Kimisinde uyuşmaya, kimisinde rahatsızlığa… Rahatsızlık, şiddete ve harama dönüşmeyip, korundukça belki de iyiye işarettir, doğruya yönelmeye ümittir denilebilir. Çünkü karşı cinsin, o kişide hala bir anlam ifade ettiğini gösterir!
     Türkiye’de çıplaklık bir tür kendini ispat ve başkasını medenileştirme psikolojisi ile iç içe geçmiş olsa da böyle giderse toplumsal bir yoldan çıkmanın tam da kapısında, eşiğindeyiz gibi görünüyor. 😭 Çıplaklığı doğallık olarak gördükçe; kadın çıplaklığı karşısında vahşi ve saldırgan davranan kimi erkekler, zamanla sözde terbiye edilmiş olacak, halen terbiyeli davranan pek çok erkekte ise duyarsızlaşma, his körelmesi artarak yayılmaya devam edecek ve adı "hislerine sahip çıkmak" olarak görüşecektir. Uzun vadede bütün erkeklerin (tabi ki kadınların da) duyarsız olması söz konusu olacaktır. Çıplaklıkla birlikte azaltılan tutku ve tutku orijinli olgular, kadın ile erkek arasındaki çekimin, bağın kaybolduğunu tescilleyecektir, tescilliyor da... Çekicilik, aşk, evlilik, aile, vefa, sadakat gibi değerler birer birer demode olmaktadır ve artarak da devam edecektir. Bundan da beteri, batıdaki trend gibi; kadın ile erkek arasındaki cazibe dinamikleri bozuldukça ilk aşamada eşcinsellik, sonraki aşamalarda ise ensest, pedofili, zoofili gibi diğer sapkınlıklar; aşk, cinsellik, özgürlük, ihtiyaç vs. adlar altında savunulmaya başlanması olacaktır. Bu yok oluşa giden süreçte batı başı çekiyor, diğer bölgeler de onları takip ediyor. 😷
     Oysa biliyoruz ki; kadın-erkek dengesi, masanın ayaklarıdır, kainatın dengesidir. (9) Bu dengenin bozulması ise insanlığı ve dünyayı yok eder. Gidişat o yönde ve bunun önemli bir ayağı, çıplaklığın arttırılması. Örtünmenin derin manasının kaybolmuş olması. Bu genel gidişatta şüphesiz başka faktörler de etkili ama kesinlikle büyük güçlerin planlı projeleri!
     Kadın ile erkek ısrarla aynılaştırılmaya çalışılıyor. Bunu yukarıda belirttiğim güçler, küresel akımlar, toplumsal değişim, özgürleşme, demokrasi, insan hakları, psikolojik iyileşme-rahatlama, ilericilik vs. renklerde meşrulaştırıyorlar. Bu akıma uyumla kızlarını erkek, oğullarını kız gibi yetiştiren ebeveyn profili de epey yaygınlaştı. Kısmen de mazurlar çünkü çocuklarının dahil olacakları dünyaya uyumsuz olmasını istemiyorlar. O dünyayı şekillendirmek ise takatlerinin üstünde bir iş olduğu için akıntıya teslim oluyorlar. 😨😶😲😭
     Örtünmek manevi kıvam meselesi, seviyesidir. Oysa günümüzde örtünmüş olanların bir kısmı neden örtündüklerini, yapmaları ve yapmamaları gerekenleri, duracakları saflarını, yönlerini,  takılacakları sosyal çevreleri, sosyal birliktelikleri, tutunacakları dalları, örnek alacakları liderleri, önderleri, ilim alacakları alimleri bilmiyor, tanımıyorlar... Kısacası hiç bir şeyi takmıyorlar! Bunlara "acıkmadı iseniz ne işiniz var yemek sofrasında, hazır değilseniz neden çıktınız bu kutsal yolculuğa vs." demekten başka ne denebilir bilemiyorum...😏😞
     Fıtrattan, insanlıktan kopmanın, dinden uzaklaşma ile ikiz kardeş olduğu çok açık...
     Haya ve örtünme; “demek ben sorumlu bir varlığım ha! Demek ben bir varlığım! Demek şu uçsuz bucaksız alemde ben ciddiye alındım! Demek şu küçücük bedenimde, sonsuz büyüklük sahibine bir muhataplık gizli!” hislerinden doğan, özel bir utanma türüdür. Bu utanmada ise insanlığı geleceği saklıdır!
     Rabbimizden; bu tağutların (dünya nüfusunu azaltmak ve başka niyetlerle) yaymak istedikleri lanetlenmiş dünya modelinden nesillerimizi, insanlığın geleceğini korumasını ve onların düzenlerini başlarına geçirmesini diliyoruz, dua ediyoruz... (10)
    Bilinçlenmek ve çevresini de bilinçlendirmek isteyenlerden olmanız-olmamız temennisi ile sağlıcakla kalın...


Notlar:
1)
Bakara Suresi - 33 'üncü Ayet-i Kerime
2) Tirmizi, Tefsir, Benu İsrail, (3139), Kehf Suresi - 109 'uncu Ayet-i Kerime
3) Kur’an’da “Hayâ” - Utanma Olgusu / Abdurrahman Kasapoğlu / İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi Güz     2011/2(2) 1-47
4) Abese Suresi - 37 'inci Ayet-i Kerime ve Tirmizi, Tefsir, Abese, (3329)
5) 2023 de ülkelerin nüfus artış oranları: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dunya-Nufus-Gunu-2023-49688
6) * Günül Erleri Blog - Kıyamet Konulu Hadis- Şerifler: https://gonul-erleri.blogspot.com/search?q=k%C4%B1yamet+alametleri
 * Diyanet İslam Ansiklopedisi - Kıyamet Alametleri: https://islamansiklopedisi.org.tr/kiyamet-alametleri
8) Memorial Hastaneleri İnternet Sitesi - Psikoloji Kaynaklı Cinsel Problemler / https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/psikoloji-kaynakli-cinsel-problemler-blog 
9) Hucurât Suresi - 13 . Ayet-i Kerime Meal ve Tefsiri: 
10) En-am Suresi - 79, Bakara Suresi - 67, Bakara Suresi - 128, Bakara Suresi - 201, Bakara Suresi - 250, Bakara Suresi - 286, Araf Suresi - 126, Yunus Suresi - 85, Yusuf Suresi - 101, İbrahim Suresi - 40, İsra Suresi - 80, Kehf Suresi - 10, Furkan Suresi - 65, Furkan Suresi - 74, Şuara Suresi - 83-85, Mümin Suresi - 7-8, Nuh Suresi - 23.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

kaleminize sağlık

Adsız dedi ki...

Selamünaleyküm bu yazıyı bir müslüman hanımın yazması daha uygun olurdu siz yazınca yanlış oldu anlamında değil. Ancak Müslüman hanımlar çıplaklıktan rahatsız değildirler, onlar da alttan alta buna meyaller yani. Ayrıca yuvalarımızdaki kızlarımızın çoğunluğu benim de ailem dahil şort giyerek bu işe başlıyor.
Dinin düşünce seviyesine indirildiği, fıkhî tartışmalara meze edildiği bir ortamda örtünmek bir bez parçası ile kapatmak seviyesinde algılanırsa ki öyle, bu iş bitmiştir. İmam hatip'te çalışan bir öğretmen olarak kız öğrencilerimiz kolsuz giyiyorlar ceketin altına ya da crop giyiyorlar. Bazen görmezmiş gibi fark etmezmiş gibi davransam da sınıfa böyle girip sonradan giyindiklerini ben derse girince hızlıca giyindiklerini fark ettim sanki fark etmemiş gibi. Okuldaki bayan öğretmenlerin hiç biri de bu konuda hiçbir şey demiyor... Kendi gelinimize kendi kızımıza gücümüz yetmezken öğrencimizi nasıl gücümüz yetecek ki. Aile bitti eğitim bitti... Ayrıca herkes her şeyi biliyor.

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...