HAYA; İMAN'DANDIR / AbdulMevla Murat

AbdulMevla Murat
HAYA; İMAN'DANDIR (1)

     Günümüz dünyasında pek çok insani değer, ilke, kural dejenere olurken, maalesef fıtratlar da bozuluyor ve fıtrata hiç de uygun olmayan pek çok durum adeta normalleşiyor😢.

     İnsanlar fert olarak hatalar yapabilirler. Yaptıkları için pişman olurlar, üzülürler. Bu sadece Müslümanlara özgü bir hal de değildir... Başka dinlere mensup, hatta henüz din ile şereflenmemiş,  dini değerlere-bilgilere sahip olmayan (dini duyan, gören, bilen ve ona rağmen din karşıtı bir kimlik tercih edenleri kast etmiyorum) kişilerde de haya-utanma duygusu vardır...

     Haya; kesinlikle fıtri bir hal-his-duygudur... Hangi dinden olursa olsun, daha her hangi bir din adına hiç bir şey öğrenmemiş birkaç yaşındaki çocuklarda dahi "utanma duygusu" olarak vardır. Yapmasının hoş olmayacağı her hangi bir şey sorulacak olsa, örneğin; "şunu kim kırdı, şunu kim bozdu, şurayı kim kirletti, vs?" denilse, onu kıran, bozan, kirleten kendisi değilse bile mahcup olur, kendisi yaptı sanılır diye üzülür, utanır, "ben yapmadım" derken yüzü kızarır... Hele bir de kendisi yapmış ise çok mahcup olur...

     Saf ve masum çocuklarda "haya", yani utanma duygusu abartı gibi gelmesin size. İnsanın ailesi, akrabaları, komşuları var, bir şeyler duyuyor, görüyor, yaşıyor, öğrenip- şartlanıyor da ondan ötürü o hisler gelişiyor gibi düşünürsek hata ederiz. İnsanı, toplumu, bireyleri ve tabii ki kendimizi dahi doğru anlamayız...

    Yerlerin ve göklerin yaratıcısı Yüce Rabbimiz, "haya duygusunu?" sadece insana mı vermiş acaba?

     Bir de hayvanları düşünelim isterseniz! Her bir hayvanın neden kuyruğu var dersiniz?

     Onların da; gözleri; görmeleri için... Kulakları; işitmeleri için... Burunları; koku almaları... Elleri-ayakları; yürümeleri-koşmaları, bir şeyleri tutmaları, kendilerini savunmaları için... Her organlarının, uzuvlarının ayrı görevleri, fonksiyonları ve sorumlulukları var...

     Kuyruklarının görevini hiç düşündünüz mü? Onları da yaratan Yüce Rabbimiz, dışkılarını dışarı atacakları organlarını arkalarında değil de, alt kısımlarında yaratıp, görünmemesini sağlayabilirdi! Oysa, o hayvanları gören tüm insanlara tarih boyunca bir mesaj veriliyor... "Mahrem yerlerinizi kuyruğunuz ile örtün! Siz, insanlar gibi kıyafet giyinmiyorsunuz ama sizin de mahrem yerleriniz var! Tuvaletinizi yapacağınız zaman kuyruğunuzu kaldırıp yapın ve ardından tekrar kuyruğunuz ile kapatın!" deniliyor... Bunu görmemek, anlamamak, başka anlam çıkarmak-yüklemek en iyimser haliyle cehalet, bir adım ötesi ise şu Ayet-i Kerim'e de anlatılan hale sahip olmaktır;

     "Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır." (2)

     Yine hayvanlardan bir örnek ile devam edelim... Kedilere (belki de geçmişte başka hayvanlara da) ait önemli bir hâlden söz edeceğim. Sadece evcil kediler değil, bütün kediler tuvaletlerini kesinlikle ortalığa yapmazlardı! Sokaklarda yaşayan kediler dahi tuvaletlerini yapacakları zaman; önce insanların da, hayvanların da, kimsenin görmediği bir kenara çekilirlerdi. Toprağı kazar, küçük bir çukur açar, dönüp bakarlardı; yeterli bir çukur eşip-eşmediklerine... Yeterli olduğunu düşününce de o çukura tuvaletlerini yapar, hızlıca da toprak ile üzerini kapatırlardı... Dönüp bir koklarlardı; koku geliyor ise biraz daha toprak atarlardı üzerine, taki artık koku kendilerine gelmeyinceye kadar! 80 li - 90 lı yıllara kadar bunu herkes gibi ben de çok gördüm... Ama artık bunu da göremiyoruz 😢 Çünkü zavallı kediler eşecek toprak bulamıyorlar. Şehirlerde her taraf beton-asfalt 😢 Orada burada küçük bahçeler, parklar varsa bile, zavallı kediler; beton-asfalt ortamlarda, yeri eşmek istediklerinde eşemeyince, muhtemelen, kendi kendine, içinden şöyle söyleniyor; böyle bir şey yok, sen bunu nereden çıkartıyorsun, her taraf beton-asfalt, nasıl eşeceksin eşecek yeri nereden bulacaksın? Ayrıca çevreye bir baksana, herkes, her şeyi ulu orta atıyor, sen de eşip, tuvaletini yapıp, üzerini kapacağın toprak arayıp duruyorsun" diye hisler beliriyor içinde 😢

     Yani sadece insanların ahlakı-utanma duyguları-hayası bozulmuyor, kainatın dengesi alt üst oluyor... Kim bilir daha göremediğimiz, düşünemediğimiz, uzak gibi gördüğümüz, henüz ateşiyle yanmadığımız ne yangınlar başlıyor bir yerlerde 😢

     Pek çok ortamda; konuşulan konular, giyim-kuşam, gidilen-gelinen mekânlar, programlar, görüşülen kişiler, kısacası edinilen kimlik kesinlikle İslami değil... En hafif haliyle "boş, gereksiz meseleler, biraz ilerisi de İnsani olmayan haller..."

     Yakın zamana kadar; fuhuş gibi çirkin işleri yapanlara "fahişe," eş cinsellik denilen işlere meyledenlere de "sapık" denilirdi... Gizlice yapılması bile büyük günah olan halleri herkesin gözü önünde sergilemek, kendisi yapmasa dahi sıradan bir şeymiş gibi anlatmak bile bir sapıklıktır.

     Kadınların da başkalarına göstermeleri haram olan yerleri belli, erkeklerin de... Neremizi, ne kadar örtmemiz gerektiğini bize dinimiz öğretiyor. Dünyanın dört bir yanındaki, hatta en sıcak coğrafyalardaki, dinden uzak insanlar bile; binlerce yıldır (ve hala) giyinirler, çoğu yerlerini örter, hayasızlık etmezlerdi. İnsanlık, yine çoğu yerde her türlü hayasızlıktan korunmaya çalışmakta. Tarih boyunca din düşmanı güçler, yani şeytanın hizmetçileri bu "haya duygusunu" yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kesinlikle Rabbimizin koruması sonucu insanlık hala bu anlamda "edep" hisleri taşıyor, koruyor...

     Yaklaşık son 10-15 senede; özellikle de büyük şehirlerde; hemen her vapurda, her trende, her otobüste, her markette kısacası birkaç yüz kişinin olduğu her ortamda "haya duygularını yitirmemiş olsalar" kesinlikle göstermeyecekleri yerlerini, adeta sergileyen 3-5-10 kişi herkesin gözü önündedir... Belki %3-5 gibi bir oran bu ama değil görülmesi; duyulmaması, hiç olmaması gereken haller, neden meydanlarda sergilenir 😥 oluyor?

     Edep ve haya yitirilmemeli, korunmalıdır. insanın, değil çirkin işleri yapması, aktörü olması; bahsetmesi bile ayıptır, günahtır... Eğer anlatması gerekiyorsa da kinaye ile yani ayıp şeylerin üzerini örterek, üstü kapalı bahsetmelidir... "Filan yerde edepsizin birisi bir edepsizlik yapmış, kavga dövüş çıkmış, edepsiz kaçmış..." vs gibi...

     "Lût'u da (peygamber olarak) kavmine gönderdik. Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?" (3)

     Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "İman, yetmiş küsur - bir rivayette de altmış küsur - şubedir. Haya imandan bir şubedir." Bir rivayette şu ziyade vardır: "Bu şubelerden en üstünü "La ilfihe illallah" (Allah'tan başka ilah yoktur) sözüdür, en aşağı mertebede olanı da yolda bulunan rahatsız edici bir şeyi kenara çıkarmaktır." (4)

     “Mümin, ırza, namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir.” (5)

     Allah-ü Teâlâ (cc.) 'dan haya etmek, nefsin isteklerini terk etmekle ve dinin emirlerini yerine getirmekle olur. Nefsin istediği her şey insanın zararınadır. Nefsin istediklerini bırakıp haya eden, Allah-ü Teâlâ (cc.) 'dan korkar. O'nun razı olmadığı işlerden ve sözlerden kaçınır. Nefisler hatalara meyillidir ancak bozulmamış olan nefisler küçük hatalar yaparlar, azgın, sapık, tuğyan boyutta hataları çok ayıp, hatta tehlikeli görürler, uzak durur, korunurlar.

     İslam; cinsel hayatın, ancak evlenmeleri helal olan bir erkekle bir kadın arasında ve geçerli bir nikah akdine dayanan evlilik birliği içinde söz konusu olabileceğini açık ve kesin bir şekilde bildirmiştir. Bu meşru daire dışında kalan cinsel ilişkiler ise İslam’da zina olarak nitelenmiştir. Toplumun çekirdeğini, temelini oluşturan ve onun geleceğini belirleyen aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olan ve toplumsal düzenin bozulmasına, nesillerin ziyan olmasına, büyük bir erdem olan haya duygusunun yitirilmesine ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zina hakkında Yüce Rabbimiz “son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yol” olduğunu beyan edip, bu suçun işlenmesi şöyle dursun, yanına bile yaklaşılmaması talimatını vermiştir... (6)

     İslam, zinanın yanı sıra bütün çeşitleriyle eşcinselliği de açıkça yasaklamıştır ve lanetlemiştir. Kur’an-ı Kerim’de eşcinsel ilişkinin çok çirkin bir fiil olduğu ve Allah (cc.) ’ın koyduğu sınırları çiğnemek anlamına geldiği açık ve kesin bir şekilde ortaya konmuştur. (7)   Kur’an-ı Kerim'den önce indirilen kutsal kitaplarda da aynı hükümler yer almış ve bu eylemlerin büyük bir günah ve ahlaksızlık olduğu belirtilmiştir. (8)

     Zinanın ve eşcinselliğin yasaklanmasında da, evliliğin ve aile olmanın meşru kılınmasında da hikmet aynıdır. O da, yaratılış kodlarına uygun nezih ve meşru bir cinsel hayat yaşanması ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Allah'u Teala, insanın fıtratına yani yaratılış gereği sahip olduğu bedensel ve ruhsal öze aykırı fiilleri yasaklamıştır. Fıtrat ile din arasında mükemmel bir uyum vardır. Din, insanın fıtratına aykırı bir emir ve yasak içermez. Zira Allah'u Teala insanın ilk yaratılış halini, temiz ve aslî tabiatını korumasını ister ve şöyle der; “O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (9)

     Zina ve eşcinselliğin yasaklanmasında bir diğer hikmet de insan neslinin meşru bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Bizi yaratan, yaşatan Allah, insan neslinin devamının da ancak meşru ve fıtrata uygun birliktelik olan nikahla ve bununla oluşan aile kurumu içerisinde olabileceğine hükmetmiştir. Buna göre hukuki ve ahlaki bakımdan bireyi zarara uğratan bütün nikahsız ilişki türleri dinimizce yasaklanmıştır.

     “Her dinin bir ahlakı vardır; İslam’ın ahlakı da hayâdır” (10). “Hayâ bütünüyle hayırdır” (11)“Hayâ sadece hayır (iyilik) getirir” (12).

     HAYÂ (الحياء); Kınanma endişesiyle kurallara aykırı davranmaktan kaçınma ve bunu sağlayan duygu için kullanılan ahlâk terimi 'dir. (13) 

     Ömür boyunca haya sahibi olabilmek, haya sahibi bir toplumda yaşamak ve hayasızlardan uzak kalmak-korunmak dilek ve temennisi ile...

Dip Notlar:
(1)- Buhari, İman, 16.
(2)-    A’râf Suresi, 179.
(3)-   Neml Suresi, 54.
(4)-   Buhari, İman 3 / Müslim, İman 57-38, (35-36) / Ebu Davud, Sünnet 15, (4676) / Tirmizi, İman 6, (2617) /  Nesai, İman 16, (8,110) / İbnu Mace, Mukaddime 9, (57).
(5)- Tirmizî, Birr, 48 / İbn Hanbel, I, 405.
(6)- Hac Suresi, 30    / İsrâ Suresi, 32 /   Furkân Suresi, 68.  /   Mümtehine Suresi, 12 /   Kur’an-ı Kerim öncesi kutsal kitaplarda da yer almış, bu suçu işleyenlere ağır cezalar verileceği beyan edilmiştir (Çıkış, 20/13 /  Tesniye, 5/18, 22/24 / Matta, 15/19 / Markos, 7/21).
(7)-   Nisâ Suresi, 15-16 / A’raf Suresi, 80-84 / Şuarâ Suresi, 161-175.
(8)-   Levililer, 18/22, 20/13 / Romalılar’a Mektup, 1/27 / Korintoslular’a Birinci Mektup, 6/9.
 (9)-   Rum Suresi, 30.  
(10)-   İbn Mace, Zühd, 17.
(11)-   Müslim, İman, 61.
(12)-   Buhari, Edep, 77
(13)- TDV İslam Ansiklopedisi, HAYA Konusu

Hiç yorum yok:

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...