22 Nisan 2013 Pazartesi

İSLAM TARİHİ / Heraklius'un İslâma Dâvet Edilmesi

İSLAM TARİHİ

     Heraklius'un İslâma Dâvet Edilmesi
     (Hicret’in 7. senesi Muharrem ayı)

     Resûl-i Kibriya Efendimiz, ashaptan Dıhye b. Halife el-Kel­bî’yi Rum Kay­seri Heraklius’a, İslam’a davet etmek üze­re, aşağıdaki mek­tubu vererek gön­derdi:
     “Bismillahirrahmânirrahîm!
     “Re­sû­lul­lah yoluna tâbi olanlara selam olsun! Hidayet yoluna tâbi olanlara selam olsun!
     “Bundan sonra (Ey Rûm milletinin büyüğü)! Seni, İslam’a davet ediyorum! Müslüman ol ki selamette bulunasın. Müslüman ol ki Allah, senin ecrini iki kat versin. Eğer bu davetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin, bütün te­baanın günahı senin boynunadır.
     “Ve siz, ‘Ey Ehl-i Kitap! Bizimle sizin aranızda müsâvî bir kelime­ye gelin. Şöyle ki: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşma­yalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rabler edin­meyelim. Eğer Kitap Ehli bu kelimeden yüz çevirirlerse (o halde) şöyle deyin: ‘Şahit olun, biz gerçek Müs­lümanlarız.’” (Âl-i İmrân, 64) [1]

     Dıhye (r.a.), Rum Hükümdarı Heraklius’a Re­sû­lul­lah’­ın mübarek mektu­bu­nu kısa zamanda ulaştırdı. Mektup okunurken, hükümdarın alnında terler boncuk boncuktu. “Süley­man Peygamberden sonra, ben böyle ‘Bis­milla­hir­rah­mâ­nir­rahîm!’ diye başla­yan bir mektup görmüş değilim!” dedikten sonra mektubu öpüp başına koy­du. O anda hiçbir şey izhar etmedi; araştırıp soruştur­ma­yı uygun buldu.

     Ebû Süfyan ile Heraklius Karşı Karşıya
     Araştırıp soruşturma kararı veren Heraklius, etrafına, “Peygam­ber oldu­ğu­nu söyleyen şu kişinin kavminden buralarda kimse yok mu­dur?” diye sordu.
     O sırada ticaret münâsebetiyle, Ebû Süfyan, Ku­reyş’ten bazı adamlarla Şam’da bulunuyordu. Onu arkadaşlarıyla alıp, yine o sırada Şam’da bulunan Kayser’in huzuruna getirdiler. Hadisenin geri kalan kısmını Ebû Süfyan şöyle an­latmıştır:
     “Hirakl’in huzuruna girdik. Bizleri önüne oturttu ve tercüman vasıtasıyla, ‘Peygamber olduğunu söyleyen bu zâ­ta ne­seben en yakın hanginizdir?’ diye sordu.
     “‘Neseben en yakınları benim!’ dedim.
     “Beni önüne oturttular; arkadaşlarımı da arkama...
     “‘Bunlara söyle: Ben, peygamber olduğunu söyleyen o zât hakkında bu adamdan bazı şeyler soracağım. Bu bana yalan söylerse siz onu tekzib ediniz!’
     “Vallahi, arkadaşlarım tarafından yalanımın öteye beriye yayılmasından kork­masaydım, Peygamber hakkında o zaman muhakkak yalan uydurur­dum!”
     Sonra da hükümdar ile Ebû Süfyan arasında sorulu cevaplı şu konuşma geçti:
     “Sizin içinizde, onun nesebi nasıldır?”
     “İçimizde onun nesebi pek büyüktür!”
     “Ecdadı içinde bir melik var mıdır?”
     “Hayır!”
     “Peygamberlikten evvel, onu hiç yalanla itham ettiniz mi?”
     “Hayır!”
     “Ona kimler tâbi oluyor? Halkın ileri gelenleri mi, yoksa fakir kimseler mi?”
     “Daha çok halkın zayıf ve fakirleri tâbi oluyor!”
     “Ona uyanlar artıyor mu, eksiliyor mu?”
     “Eksilmiyor; bilâkis artıyorlar!”
     “Onlardan, onun dinine girdikten sonra, beğenmeyip dininden dönen var mı?”
     “Hayır, yoktur!”
     “Kendisinin hiç sözünde durmadığı, ahdini bozduğu vâkî midir?”
     “Hayır, vâkî değildir. Ancak biz şimdi onunla çarpışmayı bir müddet için bırakarak muahede yapmış bulunuyoruz. Bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz. Bu yol­daki ahdini bozmasından korkuyoruz!”
     (Ebû Süfyan der ki: “Vallahi, verdiğim cevaplara bu sözden başka bir şey ilave etmek imkânını bulamadım!”)
     “Onunla hiç harp ettiniz mi?”
     “Evet, ettik.”
     “Yaptığınız savaşlar nasıl neticelendi?”
     “Harp talii aramızda nöbet nöbet olur. Bazen o bize zarar verir, Bazen biz ona...”
     “Sizden, ondan önce peygamberlik iddiasında bulunmuş bir kimse var mı­dır?”
     “Hayır, yoktur!”
     “O, size neler emrediyor?”
     “Yalnız bir Allah’a ibadet etmeyi ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamayı em­rediyor. Atalarımızın tapmış bulundukları şeylerden de bizi nehyediyor. Na­maz kılmayı, doğru olmayı, kimsesiz fakirlere sadaka vermeyi, haram olan şeylerden sakınmayı, ahdinde durmayı, emaneti sahibine vermeyi, akrabalarla ilgilenmeyi ve onları görüp gözetmeyi emrediyor.”
     Bütün bunlardan sonra, Heraklius, tercümanı vasıtasıyla Ebû Süfyan’a şöy­le dedi:
     “Nesebini sordum; içinizden yüksek neseb sahibi olduğunu beyan ettin. Pey­gamberler de, zaten böyle, kavimlerinin en soyluları içinden seçilip gönde­rilirler.
     “Ben, babaları ve dedeleri içinde bir melik gelip gelmediğini sor­dum. Sen, ‘Hayır, yok’ dedin. Eğer, babalarından, dedelerinden bir melik olsaydı, ‘Bu da babalarının mülkünü geri isteyen bir kimsedir!’ diye hükmederdim.
     “Ben, peygamberlik iddiasında, ondan önce içinizde bu­lunanın olup olma­dığını sordum. ‘Hayır, yoktur’ diye cevap verdin. Eğer, ondan önce bu sözü söyleyen biri olsaydı, ‘Bu da, belki kendisinden önce söylenmiş bulunan bir söze ittiba etmek istemiş bir kimsedir!’ diye düşünürdüm.
     “Ben, ona kimlerin tâbi olduklarını sordum. Sen, ‘Ona tâbi olanlar halkın zayıflarıdır’ dedin. Peygamberlere tâbi olanlar da onlardır.
     “Ben, peygamberlik davasında bulunmadan evvel onun bir yalan söylemiş olup olmadığını sordum. Sen, ‘Hayır’ dedin. Ben ise, kat’î olarak bilmekteyim ki insanlara karşı yalan söylemeyi irtikâb etmemiş bir kimse Allah’a karşı da yalan söylemez.
     “Ben, ‘Onun dinine girdikten sonra, beğenmeyip dininden geri dönenler var mıdır?’ diye sordum. Buna da, ‘Hayır’ cevabını verdin. İman da böyledir. İmanın icabı olan iç ferahlık ve neşe kalbe karışıp kökleşince böyle olur.
     “Benim, ‘Onlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?’ soruma, sen, ‘Artıyorlar’ cevabını verdin. İman keyfiyeti tamamlanıncaya kadar hep bu minval üzere gider.
     “Ben, ‘Onunla hiç savaştınız mı?’ diye sordum. Sen, savaştığınızı, savaş ne­ticesinin nöbet nöbet değiştiğini, bazen onun size, bazen de sizin ona zarar verdiğinizi söyledin. Zaten peygamberler de hep böyledir: Onlar belâlara uğ­ratılırlar; ama sonra da güzel ve makbul âkıbet onların olur.
     “Ben, ‘O zât ahdini bozar mı?’ diye sordum. Sen, ‘Sözünde dur­ma­mazlık etmez’ dedin. Peygamberlerin hali budur: Hiçbir zaman verdikleri sözde durmamazlık etmezler.
     “Ben, ‘O size neler emrediyor?’ diye sordum. Sen, ‘Onun Allah Teâlâ’ya iba­det etmeyi, O’na hiçbir şeyi eş ve or­tak koşmamayı size emrettiğini v.s. de­din.
     “Bütün bu anlattıkların, peygamberlerin vasıflarıdır! Eğer o zât hakkında bu söylediklerinin hepsi doğru ise, şüphesiz, o bir peygamberdir! Zaten ben, bir peygamberin çıkacağını biliyordum; fakat sizden çıkacağını tahmin etmez­dim!” [2]
     Bu karşılıklı konuşmadan sonra da, Heraklius açıkça, “Eğer, onun yanına va­rabileceğimi bilebilsem, kendisiyle buluşmak için her türlü zahmete katla­nırdım; yanında olsaydım, hizmet ederek, ayaklarını yıkardım! Yemin ederek söylüyorum ki onun mülkü, iktidarı şu ayaklarımın altında bulunan yerlere muhakkak gelip ulaşacaktır” [3] diye konuştu.
     Bu sözlere muhatab olan Ebû Süfyan’ı, bir korku ve telâş sardı; dışarı fırla­yıp, arkadaşlarına, “İbni Ebî Keb­şe’­nin [4] işi gerçekten gittikçe büyüyor! Şu mu­hakkak ki Be­nî Asfar Hükümdarı bile ondan korkmaktadır!” [5] dedi.

     Heraklius’un İmanı
     Rum Hükümdarı Heraklius, artık beklenen peygamberin, Efendimiz Hz. Mu­hammed (a.s.m.) olduğu kesin kanaatine varmıştı. Kavmine, “Geliniz, ona tâbi olalım, dünya ve ahirette selamete erelim!” dedi. Ancak Heraklius’un bu daveti netice vermedi; hatta Rumların hiddetine sebep oldu.
     Bunun üzerine Heraklius, iman ettiği halde dünya saltanatı için imanını gizli tutmak yolunu tercih etti.

     Hz. Dıhye’nin, Dağâtır’a Gitmesi
     Hayatına son verilmekten ve saltanatının elinden alınmasından korkup imanını izhar edemeyen Heraklius, Hz. Re­sû­lul­lah’ın elçisi Dıhye’ye (r.a.), Hı­ris­tiyan âlimlerinin büyüklerinden biri olan Üs­kuf Dağâtır’a gitmesini tav­siye etti; ayrıca ona vermek üzere bir de mektup yazdı.
     Dıhye (r.a.), mektubu alıp Heraklius’un yanından ayrıldı. Zaten, Peygamber Efendimiz de Dağâtır’a bir mektup yazıp Hz. Dıhye’ye vermişti. Bu mektubunda Üskuf Da­ğâ­tır’­a şöyle hitap ediyordu:
     “İman edenlere selam olsun!
     “Hiç şüphesiz, Meryemoğlu İsa, Allah’ın pâk ve nezih Meryem’e ilka ettiği ruhu ve kelimesidir.
     “Ben, Allah’a ve Allah tarafından bize indirilenlere, İbrahim’e, İsmail’e, İs­hak’a, Yakub ve Esbat’a indirilenlere, Mûsa’ya ve İsa’ya verilmiş olanlara ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere inanırım. Biz, onlardan hiç­birini di­ğerlerinden ayırt etmeyiz, hepsinin peygamberliğine inanırız. Biz, Al­lah’a itaat eden Müslümanlarız!
     “Hidayete tâbi olanlara selam olsun!” [6]

     Hz. Dıhye, Dağâtır’ın yanına vardı ve kendisini İslami­ye­te davet etti.
     Büyük Hıristiyan âlimi Dağâtır, “Vallahi, senin sahibin, Allah tarafından gönderilmiş hak bir peygamberdir. Biz onun vasıflarını biliyoruz; ismini de ki­taplarımızda yazılı bulmuşuz” [7] diye konuştu; sonra iman ederek Müslü­man oldu ve durumunun Resûl-i Ekrem Efendimize bildirilmesini Hz. Dıh­ye’ye tembihledi.

     Dağâtır’ın Şehit Edilmesi
     Üskuf Dağâtır, her Pazar günü toplanan Hıristiyanlara kıssalar anlatıp nasi­hatlerde bulunduktan sonra, bir sonraki Pazara kadar evine kapanırdı.
     Hz. Dıhye ile görüştükten sonraki Pazar da Hıristiyanlar toplanıp onun çıkmasını beklediler. Ancak Dağâtır, hastalığını bahane ederek çıkmak iste­medi. Hıristiyanlar, “Ya o çıkar ya da biz onun yanına gireriz! Şu Arap geleli­den beri, biz senin vaziyetinden hoşlan­mıyoruz!” diye haber gönderdiler.
     Bunun üzerine Dağâtır, odasına girdi. Üzerindeki siyah elbiseyi çıkarıp, bem­beyaz bir elbise giydi. Sonra asâsını eline alıp, kilisede toplanmış bulunan Hı­ristiyan halkın yanına vardı. Çekinmeden ve cesurca, “Ey Rum topluluğu! Bi­ze, Ahmed Peygamberden bir mektup geldi; bizi, Yüce Allah’a davet edi­yor!” dedikten sonra, ilave etti: “Ben, şe­hâ­det ederim ki Allah’tan başka ilâh yok­tur; Ahmed de Allah’ın kulu ve Resûlüdür!”
     Dağâtır’ın Hz. Re­sû­lul­lah’ın peygamberliğini böylesine pervasız­ca haykırı­şına, Rumlar, öldürücü darbelerle karşılık verdiler ve onu ora­da şehit ettiler. [8]

     Hz. Dıhye’nin Medine’ye Dönmesi
     Bütün bu olup bitenlerden sonra Hz. Dıhye, Herak­li­us”­un Pey­gam­be­ri­mize yazdığı bir mektup ve birçok hediye ile Medine’ye doğru hareket etti. Ancak yolda eşkıya tarafın­dan yakalanıp, kıymetli hediyeler elinden alındı.
     Medine’ye varan Hz. Dıhye, Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna çıktı; olup bitenleri ve yolda başından geçenleri anlattıktan sonra Heraklius’un mektu­bunu verdi.
     Mektupta şunlar yazılı idi:
     “İsa’nın müjdelemiş olduğu Allah’ın Resûlü Muhammed’e, Rum hüküm­darı Kayser tarafındandır!
     “Elçin, mektubunla bana geldi.
     “Şehâdet ederim ki sen, Allah’ın Resûlüsün! Biz, seni zaten yanımızdaki İn­cil’de yazılı bulmuştuk: İsa b. Meryem, seni müjdelemişti!
     “Rumları, sana imana davet ettimse de yanaşmadılar, kaçındılar. Onlar beni dinleselerdi kendileri için şüphesiz hayırlı olurdu.
     “Ben, senin yanında bulunup sana hizmet etmeyi, senin ayaklarını yıka­mayı ne kadar arzu ederdim!” [9]
     Mektup okunup bitince, Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Mek­tubum yanlarında bulundukça, onların saltanatı devam edecektir!” buyurdu. [10]
     Heraklius’un Mektubu Saklaması
     Resûl-i Ekrem’in elçisi ve davetini son derece güzel kar­şılayan Rum Hü­kümdarı Heraklius, kendisine gelen İslam’a davet mektubunu da atlas bir ipe­ğe sararak, derin saygısının bir tezahürü olarak altın bir borunun içine ko­yup sakladı.
     Rum hükümdarları katında nesilden nesile intikal ede­ge­len bu mübarek mektubu, Alfonso b. Ferdinand’ın Tu­ley­tu­la üzerine yürüyüp Endülüs belde­le­rin­­den birçok yeri eli­ne geçirdiği tarihe kadar (H: 464) onun yanında bulu­nu­yor­du. Ondan da torununa intikal etti.
     Aynı mektubu, Avrupa kralı yanında gördüğünü Sey­füd­din Kılıç da ifade et­­mektedir. Avrupa kralının kendisine şöyle dediğinden de bahseder:
     “Bu, Peygamberinizin, atam Kayser’e göndermiş olduğu mektubudur. Biz, onu bugüne kadar elden ele tevârüs etmekten geri kalmadık. Bize atalarımız­dan ve babalarımızdan tavsiye edilmişti ki: Bu mektup yanımızda bulunduğu müddetçe, saltanat bizde kalacaktır! Bu sebeple ona son derece hürmet gös­termekte ve muhafaza­sına dikkat etmekteyiz. Saltanamızın de­vam edip git­mesi için de, onun yanımızda bulunduğunu Hıristiyanlardan saklı tutmakta­yız.” [11]
__________________________________________________________________________
Dip Notlar:
[1] Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263; Taberî, Tarih, c. 3, s. 87; İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 71; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 287.
[2] Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262-263; Buharî, Sahih, c. 4, s. 3-4; Müslim, Sahih, c. 3, s. 1395.
[3] Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 1, s. 263; Buharî, a.g.e., c. 4, s. 4; Müslim, a.g.e., c. 3, s. 1395.
[4] Ebû Kebşe, putlara tapmaktan yüz çevirip Şi’ra’l-Ubur adındaki yıldıza tapan Huzaa kabile­sinden bir adamdı. Peygamberimizi de putlardan yüz çevirdiği için bu adama benzeterek ve ona nisbet ede­rek “İbn Ebî Kebşe” demekle, güya Peygamberimizin bu dedesine çektiğini ifade etmek istiyorlar­dı.
[5] Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 1, s. 263.
[6] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 276.
[7] İbn Kesir, a.g.e., c. 3, s. 504.
[8] İbn Kesir, a.g.e., c. 3, s. 504.
[9] Yakubî, Tarih, c. 2, s. 77-78.
[10] Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 289.
[11] Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 289.
Kaynak: Kainatın Efendisi
Yazar: Salih Suruç

CENNET KONULU HADİS-İ ŞERİFLER (4)

C E N N E T
KÜTÜB-İ SİTTE'DE KAYITLI
CENNET KONULU HADİS-İ ŞERİFLER (4)

     RÜ'YETULLAH (ALLAH'IN GÖRÜLMESİ)

     5121  - Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve:
     "Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)."
     Cerir der ki: "Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et" (Tâ-ha 13).
     Buhari, Mevâkitu's-Salât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554).

     5122  - Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennetlikler cennete girince Allah Teâla Hazretleri:
     "Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!" buyurur. Cennetlikler:
     "Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)" derler. Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir."
     Süheyb der ki: "Resûlullah bu sözlerinden sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzel iyilik bir de ziyade vardır" (Yunus 26).
     Müslim, İmam 297, (181); Tirmizi, Cennet 16, (2555).

     5123  - Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Sen Rab Teâla'nı hiç gördün mü?" diye sordum.
     "Nurdur, ben O'nu nasıl görürüm" buyurdular."
     Müslim, İman 291, (178); Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278).

     5124  - Mesrûk rahimehullah anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya dedim ki: "Ey anneciğim! Muhammed aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü mü?" Bu soru üzerine:
     "Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: "Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur.
     (Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'âm 103).
     Devamla dedi ki: "Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana "Muhammed'in vahiyden birşey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (Mealen): "Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah'ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril'i (suret-i asliyesinde) iki sefer görmüştür."
     Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed'ü'l-Halk 6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En'âm, (3070).
     CENNETİN EVSAFI

     7296  - Ebu Sa'îdi'I-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor:
     "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennette bir karışlık yer (ebedi olduğu için, fani olan) küre-i arz ve üzerinde bulunanlardan -dünya ve içindekilerden- daha hayırlıdır."

     7297  - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
     "Cennette bir kamçılık yer (ebedi olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."

     7298  - Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashab-ı Kiramına:
     "İçinizde cennet için gayret edecek kimse yok mu? Zira cennetin eşi yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu üğrünen yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok takım elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır" buyurdu.
     Sahabiler: "Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah'ın Resulü!" dediler.
     Aleyhissalâtu vesselâm: "İnşaallah!" deyiniz" dedi ve sonra cihaddan söz açtı ve ona teşvik etti."

Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılığı 275 Personel Alınacak

SOSYAL GÜVENLİK DENETMEN YARDIMCILIĞI
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU 

     Sosyal Güvenlik Denetmeni olarak yetiştirilmek üzere, SGK'nın taşra teşkilatına 275 adet Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı alınacak. 


     I- BAŞVURU ŞARTLARI
     A. Özel Şartlar 
1. 200 adet Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı
1. 1. En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme fakülte, yüksekokul veya bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yüksek öğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim 
kurumlarından mezun olmak. 
1.2. ÖSYM tarafından 09-10 Temmuz 2011 veya 07-08 Temmuz 2012 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarının birinden, KPSSP113 puan türünden 75 ve üzeri puan almış olmak ve kontenjanın 2 katı 400 aday arasına girmek. (son sıradaki adayla eşit puana sahip adaylar sınava çağrılacaktır.) 

2. 75 adet Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı

2.1. En az 4 yıllık lisans eğitimi veren yüksek öğretim kurumlarının matematik, istatistik ve aktüerya bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yüksek öğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak. 
2.2. ÖSYM tarafından 09-10 Temmuz 2011 veya 07-08 Temmuz 2012 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarının birinden, KPSSP75 puan türünden 75 ve üzeri puan almış olmak ve kontenjanın 2 katı 150 aday arasına girmek. (son sıradaki adayla eşit puana sahip adaylar sınava çağrılacaktır.) 

     B. Genel Şartlar

1. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen şartları haiz olmak. 
2. Sınavın yapıldığı gün itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olmak 
3. Erkek adaylar için askerlikle ilişiği olmamak. 
4. Sağlık açısından görevini devamlı yapmasına engel hali bulunmamak. 
5. Adli sicil kaydı bulunmamak. 
6. Kurumca açılan giriş sınavlarında iki defadan fazla başarısız olmamak. 

     II- BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE İSTENİLEN BELGELER

     Adaylar, 22 Nisan 2013 ile 03 Mayıs 2013 tarihleri arasında Sosyal Güvenlik Kurumunun resmi internet sayfası ( http://sinavbasvuru.sgk.gov.tr ) üzerinden açık ve eksiksiz olarak dolduracakları sınav başvuru formunun çıktısını alarak, aşağıda istenen belgeler ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı Ziyabey Cad. No:6 Balgat/ANKARA adresine posta ile veya hafta içi 9.00 - 17.00 saatleri arasında şahsen  başvuruda bulunabileceklerdir. Eksik veya usulüne uygun olarak hazırlanmayan belgeyle yapılan müracaatlar ile postada meydana gelen gecikmelerde başvurular dikkate alınmayacaktır. İstenen Belgeler:

1. www.sgk.gov.tr adresinden II. maddede belirtilen resmi internet sayfası üzerinden 
doldurup imzalanacak Başvuru Formu. 
2. Öğrenim veya çıkış belgesinin aslı veya Kurumca onaylı örneği. 
3. KPSS sonuç belgesinin aslı veya onaylı örneği. 
4. 2 adet fotoğraf. (4,5X6 ebadında) Aslı ibraz edilmek kaydıyla getirilen belgelerin fotokopileri Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerimizden, şahsen başvuru yapacak adaylar için İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı tarafından tasdik edilebilecektir. Eksik belge ve bilgileri bulunan başvurular ile şartları taşımadığı halde yapılan başvurular, değerlendirmeye alınmayacaktır. Başvuru tarihi olarak, internet üzerinden doldurulan sınav başvuru formu ve eklerinin, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı evrakına giriş tarihi esas alınacaktır. 

     III- SINAVIN ŞEKLİ

     Sınav, adayların IV bölümünde belirtilen sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi ve bir konuyu kavrayıp özetleme ifade yeteneği ve muhakeme gücü, liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu, özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı, genel yetenek ve genel kültürü, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı yönlerinden ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle sözlü olarak yapılacaktır. 

     IV- SINAVIN KONULARI

     a) Kamu maliyesi: 
1) Maliye teorisi (kamu gelir ve giderleri, kamu borçları ve bütçesi). 
2) Maliye politikası. 
3) Vergi hukuku ve Türk vergi sistemi. 

     b) İktisat:

1) İktisat teorisi (mikro iktisat, makro iktisat ve iktisadi analiz). 
2) İktisat politikası. 
3) Para teorisi ve politikası. 
4) Uluslararası iktisat. 
5) Türkiye ekonomisi ve güncel ekonomik sorunlar. 

     c) Hukuk: 
1) Anayasa hukuku. 
2) Medeni hukuk (aile hukuku ve miras hukuku hariç). 
3) Borçlar hukuku. 
4) Ticaret hukuku (ticari işletme hukuku, şirketler hukuku ve kıymetli evrak hukuku). 
5) İdare hukuku ve idari yargılama usul hukuku. 
6) İş ve sosyal güvenlik hukuku 

     ç) Muhasebe:

1) Genel muhasebe. 
2) Mali tablolar analizi. 

     d) Matematik, istatistik ve aktüerya bölümlerinden mezun adaylara, mezun olunan 
bölüme ilişkin alan bilgisi.

     V- SINAVIN YERİ VE TARİHİ
     Sınav 28-31/05/2013 tarihleri arasında Ankara’da yapılacak olup, sınava girmeye hak 
kazanan adayların listesi ve sınav tarihleri 13/05/2013 tarihinde www.sgk.gov.tr internet 
adresinde ilan edilecektir.

     VI- DEĞERLENDİRME 
Sınav, Komisyon tarafından değerlendirilecek olup, başarılı sayılmak için Komisyon başkan ve üyelerinin yüz tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır. Sınav sonucu belirlenen başarı listesi www.sgk.gov.tr internet adresinde ilan edilecektir. 

     VII- DİĞER HUSUSLAR
     Giriş sınavı sonucunda başarılı olan adayların, tebliğ tarihinden itibaren, belirtilen belgeler ile on gün içerisinde yazılı olarak yapacakları başvuru üzerine durumlarına uygun Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılığı kadrolarına atamaları yapılacaktır. Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz, atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilir ve haklarında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur. İlanen duyurulur.
Yukardaki mavi renkli başlığı tıklayıp
TC. Sosyal Güvenlik Kurumunun internet sitesinden
Giriş Sınavı için başvuru yapabilirsiniz...

21 Nisan 2013 Pazar

İSLAM İLMİHALİ / ZEKÂT / ZEKÂTA TÂBİ MALLAR (2)

İSLAM İLMİHALİ
Dokuzuncu Bölüm
ZEKÂT
Dördüncü Konu
ZEKÂTA TÂBİ MALLAR (2)

     C) TOPRAK ÜRÜNLERİ
     Fakihler, "...sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin..." (el-Bakara 2/267) emrinin, topraktan çıkarılan ürünlerden zekât veriniz anlamına geldiği görüşündedir. Ayrıca müslümanlara "hasat günü mahsullerinin haklarını vermeleri" de emredilmiştir (el-En`âm 8/141). Bu âyette zikredilen "hak" teriminden zekât mı yoksa zekâttan ayrı bir ödeme mi kastedildiği tartışma konusu olmakla birlikte fakihlerin çoğunluğu bu âyette zikredilen "hak" tabirinin toprak ürünlerinden alınması gereken zekât olduğunu söylemişlerdir.
     Hz. Peygamber'in toprak ürünlerinin zekâtı ile ilgili aşağıdaki şu hadisi hemen bütün hadis ve fıkıh kitaplarında zikredilir:
     "Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (1/10), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (1/20) vardır" (Buhârî, Zekât, 55).
     Bu hadis toprak mahsullerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir. İşte bu nisbetten doğan ve onda bir anlamına gelen öşür (uşr) terimi, "toprak ürünlerinden alınan zekât" anlamında kullanılmıştır.
     İslâm âlimleri ziraî mahsullerin 1/10 yahut 1/20 nisbetlerinde zekâta tâbi olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Ancak hangi nevi toprak ürünleri zekâta tâbidir ve hangileri zekâta tâbi değildir? Bu sual sahâbe devrinden itibaren farklı şekilde cevaplandırılmıştır.
     Ebû Hanîfe'ye göre, bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için hububatta olduğu gibi bir sene -çürümeden- kalabilme özelliğine sahip olmaları gerekir.
     Hanefî fıkıh kitapları İmâm-ı Âzam'ın bütün toprak ürünlerinin zekâta tâbi olduğu hususundaki görüşünü destekledikleri gibi, çağdaş İslâm âlimleri de bu görüşü savunurlar.
     İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre ise bir sene muhafaza edilebilen gıda maddesi özelliğine sahip toprak ürünleri zekâta tâbidir. Şâfiîler meyveden sadece hurma ve üzümün zekâta tâbi olduğu görüşündedir.
     Hanefîler'e yakın bir görüşe sahip olan Ahmed b. Hanbel'e göre ölçülebilen, kurutulabilen, dayanıklı olan gıda maddeleri ve insanoğlu tarafından yetiştirilen bütün ürünler zekâta tâbidir.
     Ahmed b. Hanbel, zekâta tâbi mallarda gıda maddesi olma şartını aramamaktadır. Buna göre pamuk, keten gibi giyim eşyası yapılan maddeler de zekâta tâbidir.

     Toprak mahsullerinin zekâta tâbi olabilmesi için -diğer zekât mallarında olduğu gibi- belli bir nisaba ulaşması şart mıdır?
     Fakihlerin çoğunluğu toprak mahsulleri zekâtında da nisabın şart ve nisabın beş vesk (=653 kg.) olduğu, bu nisaba ulaşmayan ürünlerin zekâta tâbi olmayacağı görüşündedir. Onlar bu görüşlerinde Hz. Peygamber'in "Beş veskten az (üründe) zekât yoktur " anlamındaki hadisine istinat ederler (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, nr. 1422-1424).
     Toprak ürünlerinde nisab şartını arayan fakihlere göre buğday ve arpa kabuksuz olarak depo ediliyorsa miktarı 653 kilograma ulaşmadığı sürece zekâta tâbi değildir. Bu ve bu miktarın üzerinde olanı ise zekâta tâbidir. Eğer pirinç gibi kabuğu ile birlikte depo ediliyorsa, mal sahibi isterse nisabı kabuksuz olarak 5 vesk, isterse kabuklu olarak 10 vesk hesap eder ve ona göre zekâtını öder.
     Ebû Hanîfe'ye göre ise toprak mahsullerinde nisab şartı aranmaz. Ziraî ürünler ister az ister çok olsun zekâta tâbidir.
     Zekât Nisbeti. Hemen bütün hadis ve fıkıh kitaplarının kaydettiği Hz. Peygamber'in "Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (1/10), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (1/20) vardır" (Buhârî, Zekât, 55) anlamındaki hadis, toprak ürünlerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir.
     Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir. Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 1/10'u; kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20'si verilecektir.
     Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de dolap vb. gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona itibar edilir. Burada emek ve masrafla üretilen ziraî mahsulden daha düşük vergi alındığı ve böylece vergilendirmede mükellefler arasında bir dengenin sağlanmasına çalışıldığı söylenebilir.
     Günümüzde arazinin sulama masrafından ziyade gübre, mazot ve işçilik masraflarının önemli yekün tuttuğu göz önünde bulundurulursa, bu tür masraflar yapılarak elde edilen ziraî mahsulün de emek ve masrafla sulanan arazinin mahsulüne kıyaslanması daha uygun olur. "Sulama dışında kalan girdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulama usulüne göre zekât verilmesi gerekir" diyen çağdaş âlimler de vardır.
     Toprak ürünlerinin zekâtı (öşür), hububatta harman vaktinde, meyvelerde ise toplandıktan sonra verilir.
     Ziraî mahsullerin zekâtı sahiplerinin vefat etmeleri ile düşmez, vârislerinden alınır. Aynı şekilde bu arazi vakfedilirse yine öşrü sâkıt olmaz.
     Hanefî mezhebine göre toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri için üzerlerinden bir yılın geçmesi (havl) şart değildir. Bir sene içinde kaç defa mahsul alınırsa her defasında zekât verilmesi gerekir.
     Öşür yükümlülüğü için akıl ve bulûğ şartı aranmaz. Mal sahibi çocuk veya akıl hastası ise velî ve vasîleri onlar adına zekâtlarını vermekle mükelleftir.
     Mal sahibi hiçbir karşılık beklemeden (meccânen) tarlasını ekilmek üzere birine verse, çıkan mahsulün zekâtını bu şahıs öder. Arazi ekilmek üzere belli bir ücretle kiralanmış ise zekât İmâm-ı Âzam'a göre arazi sahibinden, Hanefîler'den Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (İmâmeyn) ile diğer üç mezhep imamına göre kiracıdan alınır.
     Arazi, yarıcılık (müzâraa) usulü kiralanmış ise mahsul vergisi İmâm-ı Âzam'a göre yine mal sahibinden alınır, İmâmeyn'e göre ise mal sahibi ve kiracı, hisselerine düşen mahsulün zekâtlarını ayrı ayrı öderler.
     Zekâta tâbi mahsûlât yetiştikten sonra satılırsa, zekâtı arazi sahibinden, yetişmeden satılırsa satın alandan alınır.
     Toprağın statüsü, bu toprağın mahsulünden alınacak zekât veya verginin belirlenmesini yakından ilgilendirir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre öşür vergisinde toprağın statüsünün bir tesiri yoktur. Toprak haracî olsa sahibi müslüman ise hem harac adı verilen vergiyi ve hem de çıkan mahsulün zekâtını (öşür) verecektir.
     Hanefîler'e göre ise toprak ürünlerinden zekât, öşür arazisi için bahis konusudur. Toprağın öşür toprağı olması, ziraî mahsul zekâtının vücûbunda şarttır. Hanefîler'e göre müslüman mükellef haraç toprağını ister sahip ister mutasarrıf olarak eksin, sadece harac vergisi vermekle yükümlüdür, harac ve öşür aynı topraktan birlikte tahsil edilmez.
     Hanefî fıkıh kitaplarında Türkiye, Suriye, Mısır, Irak topraklarının haracî olduğu, dolayısıyla öşre tâbi olmadığı zikredilmekle birlikte, bu görüş onların aynı topraktan aynı sebeple iki ayrı verginin tahsil edilemeyeceği prensibini benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de aynı araziden ve aynı sebep altında iki farklı vergi tahsil etmek vergi adaleti yönünden tartışmaya açık bir konudur. Bugün için bu topraklar müslümanların mülkü olduğu ve -en azından ülkemiz itibariyle- harac vergisi alınmadığından, Hanefî mezhebinin ilkelerine göre, farziyeti nasla sabit olan ziraî mahsul zekâtı verilmelidir.

     D) BAL ve DİĞER HAYVAN ÜRÜNLERİ
     Fakihler, içinde yaşadıkları toplumların şart ve telakkilerini göz önünde bulundurmuş, bu metotlarının bir devamı olarak arı sahiplerinin elde ettiği balın zekâta tâbi tutulabilir bir zenginlik olup olmadığında farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinin balı zekâta tâbi tutması, diğer iki mezhebin ise aksi görüşte olması, esasen bundan kaynaklanır.
     Balın zekât mallarından olduğu ve baldan 1/10 nisbetinde zekât alınacağı görüşünü savunan Hanefî ve Hanbelî fakihleri, bu görüşlerini konu ile ilgili Hz. Peygamber'den rivayet edilen hadislerle "Bal arı tarafından bir toprak ürünü olan çiçek özlerinden elde edilir. Hububata zekât farz olduğu gibi bala da farzdır" şeklindeki kıyasla delillendirirler. Şâfiî ve Mâlikî mezhebi fakihleri ise bu konuda sahih bir haberin mevcut olmadığını, balın süt gibi, bir hayvanın ürünü olduğunu, sütün zekâta tâbi olmadığında görüş birliği bulunduğunu, aynı şekilde balın da zekâta tâbi olmaması gerektiğini ileri sürerler.
     Ebû Hanîfe, ziraî mahsullerin zekâtı bahsinde ele aldığımız görüşüne uygun olarak balda da nisabın aranmayacağı, balın azından da çoğundan da zekât verilmesi gerektiği görüşündedir.

19 Nisan 2013 Cuma

KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI'NA 330 SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALINACAK

KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI
SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIMI HAKKINDA DUYURU 

     Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre, 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan esaslar ile ek ve değişiklikler çerçevesinde istihdam edilmek üzere, Mimar (14), Mühendis (10), Şehir Plancısı (2), Tekniker (70), Diğer Teknik Hizmetler Personeli (30) pozisyonlarında KPSS (B) grubu puan sıralaması esas alınmak, Restoratör (150 kişi) pozisyonunda mesleki uygulama sınavı başarı puanı esas alınmak, Arşiv Uzmanı (50), Mütercim (3) ve Mütercim-Tercüman (2) pozisyonları için ise KPSS (B) grubu puan sıralamasına konulmak kaydıyla pozisyon sayısının 5 katı aday arasına girenlerin katılacağı sözlü sınav başarı puanı esas alınmak, suretiyle toplam 331 adet sözleşmeli personel alımı yapılacaktır.


KPSS (B) GRUBU PUAN SIRALAMASI İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     İnşaat Teknikeri: Ankara (1), Antalya (1), Bursa (1), Diyarbakır (1), Edirne (1),Erzurum(1), Gaziantep (1), İstanbul(7), İzmir (3), Karabük (1), Kars (1), Kayseri (2), Konya (1), Kocaeli(1), Kütahya(1), Nevşehir (1), Samsun (1), Sinop (1), Sivas(1),Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Trabzon (1), Van(1)

     Elektrik Teknikeri: Adana (2), Ankara (3), Antalya (1), Aydın (1), Bursa (1), Çanakkale (1), Diyarbakır (1), Erzurum (1), Eskişehir (1), Gaziantep (1), İstanbul (6),İzmir (3), Kayseri (1), Kırşehir (1), Konya (2), Kocaeli (1), Mardin (1), Mersin (1), Muğla (2), Ordu (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Trabzon (1), Uşak (1), Van (1)

     Mimar: Diyarbakır (1), Erzurum (2), Gaziantep (1), İstanbul (2), Kocaeli (1), Muğla (2), Nevşehir (1), Sivas (3), Van (1)

     Elektrik-Elektronik Mühendisi: Merkez (1),

     Harita Mühendisi: Diyarbakır (1), İstanbul (1), Van (1)

     Makine Mühendisi: Ankara (1),Diyarbakır (2),

     İnşaat Mühendisi: Erzurum (1), Gaziantep (1), Kayseri (1)

     Şehir Plancısı: Kütahya (1), Şanlıurfa (1)

     Diğer Teknik Hizmet Personeli:

     Sanat Tarihi Bölümü mezunlarından: Aksaray (1),Antalya (1), Aydın (1), Balıkesir (1), Bartın (1), Batman (1), Bitlis (1), Bolu (1), Bursa (1), Düzce (1), Erzurum (1), Erzincan (1), Gaziantep (1), Isparta (1), Karaman (1), Kars (1), Kırşehir (1), Kütahya (1), Malatya (1), Muğla (1), Nevşehir (1), Niğde (1), Osmaniye (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (2), Tokat (1).

     Hititoloji Bölümü mezunlarından: 
Çorum (1)
     Antropoloji Bölümü mezunlarından: Karaman (1)

SÖZLÜ SINAV İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     MERKEZ TEŞKİLATI
     Arşiv Uzmanı (9),
     Mütercim (Rusça 2, Almanca 1),
     Mütercim-Tercüman (İngilizce 2)

     TAŞRA TEŞKİLATI
     Arşiv Uzmanı: Adana (1), Ankara (4), Antalya (1), Aydın (1), Bursa (1), Çanakkale (1), Diyarbakır (1), Edirne (1), Erzurum (1), Eskişehir (1), Gaziantep (1), İstanbul (11), İzmir (3), Karabük (1), Kars (1), Kayseri (1), Kocaeli (1), Konya (1), Kütahya (1), Muğla (1), Nevşehir (1), Samsun (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Trabzon (1), Van (1)

MESLEKİ UYGULAMA SINAVI İLE ALINACAK
657-4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROLARININ
POZİSYON VE ADETLERİ İLE GÖREV YERLERİ

     Restoratör:

     a) Restorasyon Bölümü mezunlarından: Adana (3), Afyonkarahisar (1), Aksaray (1), Ankara (16), Antalya (11), Aydın (1), Bolu (1), Burdur (1), Bursa (9), Çorum (1), Denizli (1), Diyarbakır (7), Edirne (1), Erzurum (9), Eskişehir (1), Gaziantep (7), İstanbul (21), İzmir (9), Kars (1), Kayseri (1), Kırşehir (1), Konya (4), Kocaeli (1), Kütahya (1), Malatya (1), Manisa (1), Mardin (2), Muğla (3), Nevşehir (7), Niğde (3), Samsun (1), Sivas (1), Şanlıurfa (1), Tekirdağ (1), Tokat (1), Trabzon (7).

     b) Kimya, Kimya Mühendisliği Bölümü mezunlarından (Eğitim Fakülteleri hariç): Ankara (1), Antalya (1), Bursa (1), Diyarbakır (1), Erzurum (1), Gaziantep (1), İstanbul (2), İzmir (1), Nevşehir (1), Trabzon (1)


     1-GENEL ŞARTLAR:
     a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48 inci maddesinde belirtilen şartları taşımak
     b) 2012 yılına ait Kamu Personeli Seçme Sınavına girmiş ve Mimar, Mühendis ve Şehir Plancısı pozisyonu için KPSSP8 puan türünden en az 70 puan almış olmak; Tekniker pozisyonu için KPSSP93, Diğer Teknik Hizmet Personeli ve Arşiv Uzmanı pozisyonu için KPSSP3 puan türünden en az 70 puan almış olmak; Mütercim ve Mütercim-Tercüman pozisyonu için KPSSP6 puan türünden en az 70 puan almış olmak.


     2- ÖZEL ŞARTLAR:
     A- Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden lisans düzeyinde mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     B- Tekniker:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden en az önlisans düzeyinde mesleki teknik eğitim mezunu olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     C- Diğer Teknik Hizmet Personeli:
     a) Yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden (Sanat Tarihi, Antropoloji, Hititoloji bölümlerinden) lisans düzeyinde mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     D- Restoratör:
     a) Yükseköğretim kurumlarının en az lisans düzeyinde eğitim veren kimya mühendisliği, kimyagerlik, restorasyon (Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü, Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü) bölümlerinden mezun olmak.
     b) Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak.

     E- Arşiv Uzmanı:
     Yükseköğretim kurumlarının kütüphanecilik, arşiv ya da transkript ile belgelendirmek kaydıyla programında Osmanlı Paleografyası, Arapça, Farsça derslerinden en az birine yer veren bölümlerinden mezun olmak.

     F- Mütercim, Mütercim-Tercüman

     a) Yükseköğretim kurumlarının en az lisans düzeyinde eğitim veren ilgili bölümlerinden mezun olmak ve en az B düzeyinde KPDS veya dengi yabancı dil bilgisine sahip olmak.
     b) Yabancı dil sınav sonuçları (5) yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde yeniden sınava girerek en az (B) düzeyinde belge getirmeyenlerin sözleşmeleri fesh edilir.

     3- BAŞVURU ŞEKLİ VE SÜRESİ:
     Atatürk Bulvarı No:29 Opera/Ankara adresinde bulunan Bakanlığımız Personel Dairesi Başkanlığından veya www.kulturturizm.gov.tr internet adresinden temin edilecek başvuru formu ile form dilekçenin eksiksiz doldurularak, istenilen belgeler ile birlikte 03/05/2013 mesai bitimine kadar adı geçen Başkanlığa elden teslim edilmesi gerekmektedir. Posta ile yapılan başvuruların, son başvuru tarihi olan 03/05/2013 mesai bitimine kadar Personel Dairesi Başkanlığının yukarıda belirtilen adresine teslim edilmesi gerekmektedir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. Eksik belge ve bilgilerle yapılacak başvurular işleme konulmayacaktır. İlandan önce yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
     Adaylar sadece bir pozisyon unvanı ve üç yer için başvuru yapabilecektir.

     4- BAŞVURU SIRASINDA İSTENİLECEK BELGELER:
     a) Başvuru formu (Fotoğraflı) ve form dilekçe,
     b)Yükseköğrenim diplomasının veya geçici mezuniyet belgesinin fotokopisi,
     c) Nüfus cüzdanı fotokopisi,
     ç) ÖSYM tarafından 2012 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavına ilişkin sonuç belgesinin internet çıktısı (Restoratör pozisyonuna başvuracaklar hariç),
     d) Mütercim, Mütercim-Tercüman kadroları için sınav tarihi itibariyle geçerlilik süresini doldurmamış (son 5 yıl içerisinde alınan), en az (B) düzeyindeki KPDS belgesi ya da dengi yabancı dil belgesi.


     5- DİĞER HUSUSLAR:
     Sözleşmeli personel, kamu hizmetlerinin gördürülmesini temin maksadıyla, ihtiyaç duyulan hizmet birimleri ve pozisyonlarda istihdam edildiğinden, Devlet memurlarında olduğu gibi kurum içinde veya kurumlar arasında naklen atanmalarına dair mevzuat bulunmamaktadır. Bu nedenle bu pozisyonlara yerleştirilen personel herhangi bir nedenle (eş durumu, sağlık, vb.) nakil talebinde bulunamazlar.
     Mütercim pozisyonuna başvuracaklarda yabancı dili akıcı olarak konuşmak, yazılı ardıl ve simültane çeviri yapmak, iletişim, ikna yeteneğine sahip olmak ve güzel Türkçe konuşma yeteneğine haiz olanlar tercih sebebidir.
     Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı, Diğer Teknik Hizmet Personeli (Sanat Tarihi, Antropoloji, Hititoloji), Restoratör ve Tekniker unvanından başvuracaklarda aranan “Arazi ve şantiye şartlarında çalışmaya engel hali bulunmamak” şartı hususunda, ilgililerin yazılı beyanları dikkate alınacaktır.
     Atamaları yapılmayan adayların başvuru evrakı, sonucun ilanından itibaren 15 gün içinde talep edilmesi halinde iade edilecek olup, belirtilen süre sonrası yapılacak talepler dikkate alınmayacaktır.
     Öte yandan, anılan Esaslar gereğince; önceden anılan esaslar kapsamında sözleşmeli olarak görev yapmakta iken, hizmet sözleşmesi esaslarına aykırı hareket etmesi nedeniyle kurumlarınca sözleşmesinin feshedilmesi veya sözleşme dönemi içinde sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi halinde, ilgilinin fesih tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kamu kurum ve kuruluşlarının sözleşmeli personel pozisyonlarında yeniden istihdam edilmesi mümkün görülmemektedir. Ancak, sözleşmesini; 
     a) Kısmi zamanlı veya proje süresi ile sınırlı çalışanlardan,
     b) Esasların Ek 4 üncü maddesi çerçevesinde unvan değişikliği yapanlardan,
     c) Eş veya sağlık durumu nedeniyle yer değişikliği talebinde bulunmakla beraber; geçiş yapacağı hizmet birimi bulunmaması, birim bulunmakla beraber o birimde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunmaması veya en az bir yıllık fiili çalışma şartını karşılayamaması nedenlerinden herhangi birine bağlı olarak, Esasların Ek 3 üncü maddesinin (b) veya (c) bendi hükmü kendilerine uygulanamayanlardan, tek taraflı feshedenler, bir yıllık süre şartına tabi tutulmadan yeniden istihdam edilebileceklerdir.

     6- YERLEŞTİRME SONUÇLARININ DUYURULMASI:
     Mesleki Uygulama Sınavı ile Sözlü Sınav tarihleri, saati ve yeri daha sonra www.kulturturizm.gov.tr adresinde ilan edilecektir.
     Başvurular, pozisyonlar itibariyle KPSS(B) gurubu puanı esas alınarak yer ve pozisyon olarak ayrı ayrı sıralama yapılacağından, en yüksek puanı alan adaydan başlanarak pozisyon sayısı kadar sözleşmeli personel alınacaktır. Başvuru sonuçlarının tamamlanmasından sonra bir hafta içinde www.kulturturizm.gov.tr adresinden ve Atatürk Bulvarı No:29 Opera/Ankara adresi ile İnönü Bulvarı No:5 Bahçelievler/Ankara adresinde bulunan Bakanlık hizmet binalarının girişine asılarak ilan edilecektir. Ancak puan sıralaması sonucunda puanı eşit adayın olması halinde doğum tarihi önce olandan başlamak suretiyle, doğum tarihinin de aynı olması halinde diploma tarihi önce olan adaydan başlamak suretiyle sıralama yapılacaktır. Bu ilan tebliğ mahiyetinde olacağından, ayrıca ilgililere tebligat yapılmayacaktır.
     Ataması yapılacaklar, başvuru sırasında istenen belgeler dışındaki diğer belgeleri, sonuçların yukarıdaki şekilde ilan edildiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde Personel Dairesi Başkanlığının belirtilen adresine elden teslim edeceklerdir.
     Kamu Personeli Seçme Sınavındaki başarı sırasına göre atamaları yapılan adaylardan ikamet ettikleri yere atananlar atanma onaylarının kendilerine tebliği tarihini izleyen iş günü, ikamet ettikleri yer dışına atananlar ise atanma onaylarının kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde, görevlerine başlamak zorundadırlar. Belirtilen süre içinde görevine başlamayan veya atamaya esas evraklarını teslim etmeyenlerin yerine puan sırasına göre diğer adaylardan çağrılabilir. Gerçeğe aykırı beyanda bulunan adayların müracaatları kabul edilmeyecek ve sorumluluk kendilerine ait olacaktır. Göreve başlamış olsalar dahi aranılan şartları taşımadıkları sonradan anlaşılanların görevlerine son verilir.
     İlan olunur.
Ayrıntılı bilgi için irtibat:
M.Atila ÖZŞATIR (0312) 311 20 61
Mustafa GENÇ (0312) 312 49 05

Sağlıklı Beslenmek / VİTAMİNLERİN ÖNEMİ!

Neden Yaşlanırız?      Doğal yaşlanma sürecinde cildimizin esnek yapısı git gide azalmaktadır. Esnekliğin azalması cildimizin genç görünümün...