1 Ocak 2022 Cumartesi

SAĞLIKLI HAYAT / AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI * 1 / Diş Hekimliğinde Kullanılan Koruyucu Uygulamalar

 Sağlıklı Hayat... 
 
AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI * 1
Diş Hekimliğinde Kullanılan
Koruyucu Uygulamalar

hsgm resim 8

     Diş hekimliği hizmetlerini koruyucu diş hekimliği ve tedavi uygulamaları olarak ikiye ayırabiliriz. Çocuklar için koruyucu diş hekimliği ilk dişin sürmesinden 6 ay sonra başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları çocuğun ve tüm ailenin ağız ve diş sağlığını korumak için hekim ile anne-babanın işbirliği halinde olmasını gerektiren uygulamalardır.

     Çocukluk Döneminde Koruyucu Diş Hekimliği;

  • Düzenli diş hekimi kontrolü,
  • Diş gelişiminin takip edilmesi, 
  • Doğru ve düzenli yapılacak diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması,
  • Doğru diş ipi kullanma alışkanlığının kazandırılması,
  • Çocuğun çürük risk değerlendirilmesinin yapılıp gerekli önemlerin alınması,
  • Florit uygulamalarının yapılması,
  • Fissür örtücüler,
  • Uygun beslenme alışkanlığı kazandırma, 
  • Spor yaralanmalarından korunmak için ağız koruyucular,
  • Kötü alışkanlıkların tespiti ve önlenmesi (parmak-dil emme, tırnak yeme, emzik kullanma vb.),
  • Koruyucu ve durdurucu ortodontik tedavi,

     Diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması: Bakteriyelplağın uzaklaştırması ile ağızdaki bakteri sayısı %95 oranında azaltılabilir.

     Hijyen eğitimi; bireylerin ağız sağlığı konusunda bilgilendirilmesi, doğru hijyen alışkanlıkları konusunda davranışsal olarak eğitilmeleri, düzenli hekim kontrollerine yönlendirilmeleri vb sayılabilir.

     Beslenme alışkanlıkları: Çocuklarda beslenme ile ilgili temel yaklaşım; neyi yemeyecekleri değil, neyi yiyebileceklerinin tarifi ile ilgilidir. Öğünler arası şeker tüketiminin engellenmesi, alınan şeker miktarı ve yapışkan şekerlerin azaltılması, içilen su, tüketilen meyve ve sebze miktarının arttırılması gelebilir.

     Fissür Örtücüler: Çürüğe hassas, plak birikimine uygun anatomik bölgelerin bir materyal (rezin-cam ionomer vb) ile kapatılması işlemi olarak tanımlanabilir. Derin ve riskli fissür yapıları için önerilen uygulamalardır.

cocuk3

     Toplumların gelişmişlik düzeyleri sadece ekonomileri ya da kişi başına düşen gelir düzeyi ile değil, eğitim ve sağlık ölçütleri de göz önünde tutularak değerlendirilmektedir. Ağız ve diş sağlığı, bireyin vücut sağlığını doğrudan etkileyen bir faktördür. Öncelik tanınan sağlık sorunları ile beraber vücut sağlığının bir parçası olan ağız ve diş sağlığı korunmadığında birçok hastalığı beraberinde getirmektedir. Tüm sağlık konularında olduğu gibi ağız ve diş sağlığı ile ilgili hastalıklarda da tedaviden çok koruyucu önlemlere ağırlık verilmesi genel kabul görmektedir. Diş çürüğü ve diş eti hastalıkları hayat boyu maruz kalınabilen hastalıklar olduğu için koruyucu yöntemlerin de hayat boyu devam etmesi gerekmektedir. Koruyucu yöntemlerin etkin bir şekilde uygulanması ile diş çürüğü ve diş eti hastalıklarının azaltılması mümkün olmaktadır.

     Diş hekimliği hizmetlerini koruyucu diş hekimliği ve tedavi uygulamaları olarak ikiye ayırabiliriz. Çocuklar için koruyucu diş hekimliği ilk dişin sürmesinden 6 ay sonra başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları çocuğun ve tüm ailenin ağız ve diş sağlığını korumak için hekim ile anne-babanın işbirliği halinde olmasını gerektiren uygulamalardır.

     Bu yazı Sağlık Bakanlığı'nın şu sayfasından alınmıştır...

saglik-hareketli-resim-0022

31 Aralık 2021 Cuma

TEFSİR DERSLERİ ✿ܓ✿ ♥ܓ✿ Âl-i İmrân Suresi 105, 106, 107, 108, 109 ve 110. Ayet-i Kerimelerin Meal ve Tefsirleri

Âl-i İmrân Suresi
105, 106, 107, 108, 109 ve 110. Ayet-i Kerimelerin
Meal ve Tefsirleri

  • Âl-i İmrân Suresi 105. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayınız. İşte onlar için büyük bir azap vardır."
  • Âl-i İmrân Suresi 105. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
Geçmişte peygamberlerin getirdikleri kitaplara ve apaçık delillere rağmen insanlar, anlamsız ve faydasız tartışmalar yüzünden asıl görevlerini unutmuşlar ve kendilerine tevdi edilen emaneti koruyamamışlardır. İçine düştükleri ayrılık, toplumların bölünmesine ve parçalanmasına sebep olmuştur. Sonuçta insanlar hakkı ayakta tutamaz, iyilikleri tavsiye edemez, kötülükleri engelleyemez duruma gelmişlerdir. Fakirler, mazlumlar ve âcizler ezilmiş, güçlülerin, zenginlerin ve zalimlerin haksızlıkları karşısında bir şey yapılamamıştır. Neticede insanlar mutsuz olmuşlar, dünya onlar için bir zindan, hayat katlanılamaz bir işkence haline gelmiştir. Bu yüzden Allah müslümanları uyarmakta, geçmiş milletlerin düştükleri hataya düşmemelerini emretmektedir.

  • Âl-i İmrân Suresi 106 ve 107. Ayet-i Kerimelerin Meali:
     "Bir gün ki nice yüzler ağaracak, nice yüzler de kararacaktır; yüzleri kararanlara, “İman ettikten sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!” (denir)."
     "Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah’ın rahmeti içindedirler; orada onlar ebedî kalacaklardır."
  • Âl-i İmrân Suresi 106 ve 107. Ayet-i Kerimelerin Tefsiri:
     Kıyamet gününde bazı yüzlerin ağaracağını, bazı yüzlerin de kararacağını bildiren bu âyetlerde mecazi ifadelerle bazı kişilerin sevineceği ve bazılarının da üzüleceği anlatılmaktadır (benzeri ifadeler için bk. Kıyâme 74/22-25; Abese 80/38-42). Dünyada Allah’a ve Resûlü’ne inanan, emirlerine uygun hareket edip güzel işler yapanların âhirette Allah huzurunda yüzleri ak, alınları açık olacak, utanacak ve üzülecek durumları olmayacaktır. Allah’ın rahmetine erecekleri ve ebedî kalmak üzere cennetine girecekleri için sevinçli ve mutlu oldukları yüzlerinden belli olacaktır. Yüzleri kararanlara gelince onlar, dünyada Allah ve Resûlü’ne inanmadıkları veya inandıktan sonra inkâra saparak Allah’ın emirlerine aykırı davranışlarda bulundukları için âhirette Allah’ın huzurunda kendilerine “İman ettikten sonra kâfir mi oldunuz?” şeklindeki azarlama sorusuna muhatap olunca utanacak ve üzüleceklerdir. Tabii ki o gün utanma veya üzülme hiçbir fayda sağlamayacak ve dünyadaki inkârları yüzünden âhirette büyük bir azaba çarptırılacaklardır.

  • Âl-i İmrân Suresi 108 ve 109. Ayet-i Kerimelerin Meali:
     "İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Bunları sana gerçek olarak okumaktayız. Allah hiçbir varlığa zulmedilmesini istemez."
     "Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah’a varır."
  • Âl-i İmrân Suresi 108 ve 109. Ayet-i Kerimelerin Tefsiri:
     Müminlere emir, nehiy ve tavsiyelerde bulunan ve bunların olumlu veya olumsuz yönde uygulanmalarının sonuçlarını bildiren açıklamalar, Allah’ın âyetleri ve delilleridir. Yüce Allah hiçbir varlığa zulmedilmesini istemediği için âhirette hesabını verecekleri şeyleri peygamberleri vasıtasıyla insanlara haber vermiştir. Artık bu delilleri gördükten sonra hâlâ doğru yolda yürümeyip yanlış yollara sapanlara verilecek ceza, Allah’ın bir zulmü değil, kendi yaptıklarının bir sonucu olmaktadır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nun olduğu gibi, bu dünyadaki sınav sona erdiğinde her şey O’na dönecek, herkes O’nun şaşmaz adaleti önünde yargılanacaktır.

  • Âl-i İmrân Suresi 110. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için hayırlı olurdu; içlerinden inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır."
  • Âl-i İmrân Suresi 110. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     Ümmet kelimesi 104. âyette olduğu gibi burada da “topluma önderlik edecek olan grup anlamında kullanılmıştır (bilgi için bk. Bakara 2/128, 213). Bu âyet, iyilik yolunda insanlığa önder ve örnek olmayı hak eden müslümanların başlıca niteliklerini göstermektedir. Buna göre onlar Allah’a iman ederler. Bunun gereği olarak peygambere, kitaba, âhiret gününde hesap vereceklerine ve diğer iman esaslarına inanırlar. İslâm’ın öğrettiği güzel ahlâka sahiptirler; iyiliği emreder, kötülüğü engellerler ve imanlarının gereğini yerine getirirler. Onlar iyi amel sahibi olmaları, aşırılık ve sapkınlıktan uzak, dosdoğru, adaletli, ölçülü, mûtedil ve dengeli tutum ve davranışları sebebiyle insanlığa örnek ve rehber olmaya hak kazanmışlardır. Nitekim bu ümmet hakkında Bakara sûresinin 143. âyetinde “İşte böylece, siz insanlara şahit olasınız, Peygamber de size şahit olsun diye sizi vasat (örnek) bir ümmet yaptık” buyurulmuştur. Yani yüce Allah müminleri dengeli, uyumlu, mûtedil, hayırlı bir ümmet kılmıştır. Hz. Peygamber güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş bir peygamber olduğu gibi (el-Muvatta’, “Hüsnü’l-huluk”, 8), ümmeti de bu ahlâkı yaşamak ve insanlığa öğretmek için görevlendirilmiş en hayırlı ümmettir. Nitekim Hz. Peygamber de ümmetinin “en hayırlı ümmet” olduğunu vurgulamıştır (Müsned, IV, 408; V, 383; İbn Kesîr, II, 77-86). Bu âyetlerde anlatılan vasıfların en hayırlı ümmetin belirgin vasıfları olduğunda şüphe yoktur. Gerçek müminler de bu vasıfları taşımaktadırlar. Bu sebeple Allah, insanlığı hakka davet gibi önemli ve şerefli bir görevi onlara vermiştir. Bu görev daha önce İsrâiloğulları’na verilmişti. Ancak onlar zamanla bozulmuşlar, bu sebeple başarısızlığa uğramışlar ve bu emaneti koruma liyakatini kaybetmişlerdir. O halde müslümanlar, kendilerine verilmiş olan bu şerefli görevin sorumluluğunun bilincinde olmalı ve öncekilerin düştükleri hatalara düşmemelidirler. Âyette belirtilen vasıfları koruyamaz, verilen görevleri yerine getirmezlerse en hayırlı ümmet olma şerefini de yitirirler. Nitekim uzun zamandan beri müslümanlar imanlarının gereğini yerine getirmedikleri için insanlığa rehber olma liyakatini de gösterememişlerdir. Hatta İslâm dünyasının büyük bir çoğunluğu XIX. asır boyunca ve XX. asrın ilk yarısında bağımsızlığını dahi yitirmiş ve gayri müslim milletlerin boyunduruğu altına girmiştir. Onların tekrar üstün konuma gelmeleri ise âyette ifade ve işaret buyurulduğu üzere, imanda, amelde, ahlâkta, ilim ve uygarlıkta ilerleyerek bu konumu hak etmelerine bağlıdır.
     “Ehl-i kitap da inanmış olsalardı, elbette onlar için daha hayırlı olurdu” diye çevrilen cümledeki “iman”ın içeriği hakkında değişik yorumlar yapılmıştır (Kur’an-ı Kerîm’de Ehl-i kitaba nisbetle kullanılan iman kavramının açıklaması için bk. Bakara 2/62).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 649-652

30 Aralık 2021 Perşembe

ADALET BAKANLIĞI 550 İCRA MÜDÜR ve İCRA MÜDÜR YARDIMCISI ALACAK

ADALET BAKANLIĞI
550 İCRA MÜDÜR ve
İCRA MÜDÜR YARDIMCISI
ALINACAK

     1- Bakanlığımızca, yazılı ve sözlü sınavlar ile 5-9 uncu dereceli kadrolara 550 adet İcra Müdür ve İcra Müdür Yardımcısı açıktan ve naklen alınacaktır.
     2- Yazılı sınav, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 03 Nisan 2022 Pazar günü 062 Ankara-Çankaya ve 067 Ankara-Yenimahalle olmak üzere iki sınav merkezinde yapılacaktır. Sınav, saat 10:15’te başlayacak ve 105 dakika sürecektir. Adaylar, saat 10:00 dan sonra sınav binalarına alınmayacaklardır.
     3- Başvuranların icra müdür ve icra müdür yardımcısı olarak atanabilmeleri için İcra Müdür ve Yardımcıları ile İcra Kâtiplerinin Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinde belirtilen aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir:
     a) Türk vatandaşı olmak,
     b) Yazılı sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle otuz beş yaşını doldurmamış olmak, (Doğum tarihi: 01/01/1987 ve daha sonra olanlar)
     c) Hukuk fakültesi, adalet meslek yüksekokulu, meslek yüksekokullarının adalet bölümü veya adalet meslek eğitimi ön lisans programı mezunu olmak (lisans/ön lisans alan kodu 3209, 1102, 9339 veya 6352 olanlar), öğrenim yabancı ülkede yapılmış ise denklik belgesi almış olmak,
     d) Görev yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
     e) Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması sonucu olumlu olmak,
     f) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflâs, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
     g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
     h) Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş olmak ya da askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak şartı aranır.
     4- Sınava başvurular 16-23 Şubat 2022 tarihleri arasında, elektronik ortamda ÖSYM başvuru merkezleri aracılığıyla veya bireysel olarak internet aracılığıyla (ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden) alınacaktır. Başvuru merkezleri listesi başvuru süresi içinde ÖSYM’nin internet adresinde sınava başvuru bilgileri içerisinde yer alacaktır. ÖSYM başvuru merkezleri başvuruları, resmi iş gününde ve resmi iş saatleri arasında alacaklardır. Geç başvuru günü 2 Mart 2022 dir. Başvuruların nasıl yapılacağına ilişkin ayrıntılı bilgi, sınava başvuru tarihlerinde yayımlanacak kılavuzda yer alacaktır. ÖSYM tarafından yapılan; başvuruların alınması, sınavın uygulanması, güvenlik önlemleri, sınav ücretinin yatırılması, sonuçlara itiraz vb. sınav ile ilgili güncel gelişmeler, ÖSYM tarafından adaylara ÖSYM’nin internet sayfasından duyurulacaktır. Adayların eğitim bilgileri, Yükseköğretim Bilgi Sisteminden (YÖKSİS) alınarak başvuru ekranına yansıtılacaktır. YÖKSİS’te eğitim bilgisi bulunmayan (yurt dışı ve ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası edinen (0 ile başlayan Y.U. numarası) adaylar) adayların ise varsa ÖSYM Aday İşlemleri Sistemindeki eğitim bilgileri başvuru ekranına yansıtılacaktır. YÖKSİS kaynaklı olmayan eğitim bilgisinde (yurt dışı ve ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası edinen (0 ile başlayan Y.U. numarası) adaylar), düzeltme/değişiklik bulunan adaylar başvurularını bir başvuru merkezinden yapacaklardır.
     5- Başvurusunu bir başvuru merkezinden yapacak adaylar, ÖSYM’nin internet adresinden edinecekleri Aday Başvuru Formunu (sınava başvuru tarihlerinde yayımlanacaktır) doldurmuş olarak ÖSYM Başvuru Merkezlerine şahsen başvuracaklardır. Adayların başvurularını yaparken, doldurulmuş Aday Başvuru Formunu ve sınava giriş için gereken kimlik belgesinin aslını yanlarında bulundurmaları zorunludur.
     YÖKSİS’te ve ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminde eğitim bilgisi bulunmayan adayların mezuniyet belgelerinin onaylı örneğini yanlarında bulundurmaları ve bu belgenin onaylı bir örneğini başvuru merkezi görevlisine teslim etmeleri zorunludur. Başvuru ekranına yansıtılan YÖKSİS kaynaklı eğitim bilgileri, ÖSYM başvuru merkezlerinde değiştirilemez. YÖKSİS’teki eğitim bilgilerinde eksiklik/düzeltme olan adayların başvuru süresi içinde kendi üniversitelerine başvurarak bu bilgilerinin düzeltilmesini sağlamaları gerekmektedir. YÖKSİS kaynaklı olmayan eğitim bilgisinde (yurt dışı ve ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası edinen (0 ile başlayan Y.U. numarası) adaylar), düzeltme/değişiklik bulunanların eğitim bilgileri ÖSYM başvuru merkezlerince başvuruda değiştirilebilecek/düzeltilebilecektir.
     Başvuru merkezi görevlisi tarafından adayın Aday Başvuru Formundaki bilgileri ile birlikte web kamerayla alınacak, fotoğrafı da elektronik ortama aktarılacaktır (ÖSYM kayıtlarında geçerli bir fotoğrafı bulunan adayların fotoğraflarının çekilmesi sistem tarafından engellenmektedir.). Fotoğraf, adayın fiziksel olarak tanınmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Başvuruda adayın, kimlik ve iletişim bilgileri ile birlikte mezuniyet, çalıştığı kurum, askerlik durumu vb. bilgileri de alınacaktır. Başvuru merkezi görevlisi adayın bilgilerini ve fotoğrafını elektronik ortama aktardıktan sonra yazıcıdan alacağı Aday Başvuru Kayıt Bilgileri formunu kontrol etmesi için adaya verecektir. Aday belgeyi kontrol edecek ve bilgiler doğru ise imzalayıp görevliye onaylaması için geri verecektir. Bu aşamadan sonra kişisel bilgilerin doğruluğundan aday sorumlu olacaktır. Belge üzerindeki onay kodu sisteme girildikten ve sınav ücreti yatırıldıktan sonra başvuru tamamlanacaktır. Onay kodu girilmeyen ve sınav ücreti yatırılmayan başvurular tamamlanmayacağı için geçersizdir ve sorumluluk adaya aittir. Adaylar başvuruda başvuru hizmeti ücreti ödeyeceklerdir.
     ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden bireysel olarak internet aracılığıyla başvuru yapan adayların başvurularının tamamlanması için başvuru ekranında “Başvuru İşlemi ÖSYM’ye Bildirilmiştir.” açıklamasını mutlaka görmeleri, sınav ücretini yatırmaları ve aday başvuru kayıt bilgilerinin bir dökümünü yazıcıdan alarak, başvurunun diğer aşamalarında gerekebileceğinden özenle saklamaları gerekmektedir.
     Başvuru bilgileri sisteme kaydedilen adaylar, sınav ücretini yatırarak başvurularını tamamlayacaklardır. Sınav ücretini süresi içinde yatırmayan adayların başvuru bilgileri iptal edilecek ve bu adaylara Sınava Giriş Belgesi düzenlenmeyecektir.
     6- Engel/sağlık sorunu olan adaylar, bir üniversite veya devlet hastanesinden alacakları sağlık kurulu raporları ile belgelendirmek kaydıyla engel/sağlık durumlarına uygun olarak “Engelli Salonu”nda sınava alınacaklardır.
     7- Adayların Aday Başvuru Formuna yazdıkları bilgilerin ve https://ais.osym.gov.tr internet adresinden girişini yaptıkları bilgilerinin sorumluluğu kendilerine aittir. Bu bilgilerdeki eksik ve yanlışlar yüzünden doğacak sonuçlardan aday sorumlu olacaktır. Bir adayın beyanının gerçeğe uymadığı tespit edildiği takdirde bu aday, aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir.
     8- Adayların, sınava başvuru yapmadan önce başvuru koşullarını dikkatlice incelemeleri, tüm koşulları taşıdıkları takdirde sınav ücretini ödeyerek sınava başvuru yapmaları yararlarına olacaktır. Başvuru koşullarını taşımadığı halde sınava giren ve başarılı olan adayların atamaları yapılmayacaktır. Atamaları yapılmış olsa dahi iptal edilecektir.
     9- Başvuru işlemini yapmayan, başvuru koşullarını taşımayan, başvuru koşullarını taşımadığı hâlde sınav ücretini yatıran, başvurusu geçersiz sayılan/iptal edilen, birden fazla sınav ücreti yatıran, sınava girmeyen veya giremeyen, sınava alınmayan veya sınavdan çıkarılan, sınavda başarı sağlayamayan veya sınavı geçersiz sayılan, ücret gerektirmeyen bir işlem için ücret yatıran, aynı işlem için birden fazla ödeme yapan adayların ödedikleri ücretler iade edilmeyecektir.
     10- Sınav ücretini yatırarak sınav başvurusunu tamamlayan adaylara ÖSYM tarafından, adayların hangi bina ve salonda sınava gireceklerini, sınav tarihini ve saatini gösteren Sınava Giriş Belgesi düzenlenecektir.
     11- Sınavın organizasyonu ve sınavın uygulanması tamamen ÖSYM’nin sorumluluğunda gerçekleştirilecektir. Sınav görevlileri ÖSYM tarafından atanacaktır.
     12- Adaylar sınava, sınavın yapılacağı hafta içerisinde ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numarası ve aday şifresi girerek edinecekleri Sınava Giriş Belgesi ve nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaportunun aslı ile kabul edilecektir. Nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaport dışında, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar geçerli olan “fotoğraflı, imzalı-mühürlü/barkodlu-karekodlu” veya “fotoğraflı, barkodlu-karekodlu” Geçici Kimlik Belgesi de geçerli kimlik belgesi kabul edilecektir. Bunların dışındaki sürücü belgesi, meslek kimlik kartları vb. diğer tüm belgeler sınava giriş için geçerli belgeler olarak kabul edilmeyecektir. Nüfus cüzdanında soğuk damga basılı olmalı, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğrafı ve T.C. Kimlik Numarası bulunmalı, pasaportun süresi geçerli olmalıdır. Üzerinde soğuk damga, güncel bir fotoğraf veya T.C. Kimlik Numarası bulunmayan (T.C. Kimlik Numarası elle veya daktilo ile sonradan yazılmış veya ilave edilmiş olmamalıdır.) nüfus cüzdanları ile geçerlilik süresi bitmiş pasaportlar kabul edilmeyecektir. Bir aday bu belgeleri yanında olmadığı hâlde Sınav Koordinatörlerinin, ÖSYM Temsilcilerinin, bina veya salon görevlilerinin kararıyla herhangi bir salonda sınava alınmış olsa bile, bu adayın sınavı ÖSYM Yönetim Kurulunca geçersiz sayılacaktır.
     13- ÖSYM Aday İşlemleri Sistemine erişim için şifresini unutan adaylar, Sınav Koordinatörleri/yetkili Başvuru Merkezlerine sınava giriş için gereken kimlik belgesinin aslı ile şahsen başvurarak ücreti karşılığında yeni şifrelerini edinebileceklerdir. Şifrenin edinilmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi ÖSYM’nin internet sayfasında bulunmaktadır.
     14- Sınav için gerekli olan iki adet kurşunkalem, silgi, kalemtıraş, peçete her bir aday için ÖSYM tarafından temin edilecektir. Tüm adaylar, 26 Eylül 2012 tarihli ve 28423 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş Koşullarına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine ve diğer ilgili mevzuata uymak zorundadır. Sınav bina/salonları ÖSYM tarafından kurulacak güvenlik kameraları ile izlenebilecektir. Kamera kayıtları gerektiğinde kanıt olarak kullanılacaktır.
     15- Sınavda adaylara, 35 sorudan oluşan Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile 45 sorudan oluşan Alan Bilgisi Testi uygulanacaktır. Testler aşağıda belirtilen konular ile ilgili çoktan seçmeli sorulardan oluşacaktır:
     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi:
     a) Türkçe , (10)
     b) Matematik (10)
     c) Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi , (5)
     d) Türk Kültür ve Medeniyetleri , (5)
     e) Temel Yurttaşlık Bilgisi , (5)

     Alan Bilgisi Testi:
     a) Türk Ticaret Kanununun başlangıç hükümleri, tacirleri düzenleyen birinci kitabın birinci kısmı, ticaret şirketlerinin genel hükümlerini düzenleyen ikinci kitabın birinci kısmı, kıymetli evrakı düzenleyen üçüncü kitabı ve deniz ticaretinde cebri icraya ilişkin özel hükümleri düzenleyen beşinci kitabın sekizinci kısmı , (8)
     b) İcra ve İflâs Kanunu, İcra ve İflâs Kanununun Tatbikatına Dair Nizamname, İcra ve İflâs Kanunu Yönetmeliği , (12)
     c) Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu , (9)
     d) Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerini düzenleyen birinci kısmı , (8)
     e) Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin Dördüncü Kısmı, Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik. (8) Alan bilgisi testinde her alt konudan soru yer almayabilecektir.
     16- Sınavda uygulanacak sorularının telif hakları ÖSYM’ye aittir. Sorular, ÖSYM Yönetim Kurulu tarafından yayımlanmasına karar verilenler hariç, hiçbir kişi veya kuruma verilmez. Sorular, basılı veya internet ortamında yayımlanamaz. ÖSYM’nin yazılı izni olmadan, hangi amaçla olursa olsun, tamamının veya bir kısmının kopya edilmesi, fotoğraflarının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, kullanılması veya yayımlanması yasaktır. Aksi yönde fiillere karşı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince kanuni yollara başvurulacaktır. Sınava giren adaylar, bu durumu kabul etmiş sayılırlar.
     17- Adaylar testteki soruların cevaplarını optik okumaya elverişli cevap kâğıtlarına işaretleyecekler, cevap kâğıtları ÖSYM’de optik okuyucu ile okunacak ve bilgisayar ortamında değerlendirilecektir.
     Değerlendirme sırasında yalnız doğru cevaplar dikkate alınacak, yanlış cevaplar dikkate alınmayacaktır.
     Sınavdan sonra ÖSYM Başkanlığı veya yargı mercileri tarafından iptaline karar verilen sorular değerlendirme dışı bırakılarak geçerli soruların puan değerinin yeniden saptanması suretiyle puanlama yapılacaktır.
     Yazılı sınavda genel yetenek ve genel kültür soruları yirmi (20), alan bilgisi soruları seksen (80) puan ağırlığına sahip olacak şekilde değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken genel yetenek ve genel kültür konuları ile alan bilgisi konuları kendi aralarında eşit olarak puanlandırılacaktır.
     Buna göre;
     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nde bulunan 5 konu (Türkçe, Matematik, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Türk Kültür ve Medeniyetleri, Temel Yurttaşlık Bilgisi) ile Alan Bilgisi Testi’nde bulunan 5 konu;
     a) Türk Ticaret Kanununun başlangıç hükümleri, tacirleri düzenleyen birinci kitabın birinci kısmı, ticaret şirketlerinin genel hükümlerini düzenleyen ikinci kitabın birinci kısmı, kıymetli evrakı düzenleyen üçüncü kitabı ve deniz ticaretinde cebri icraya ilişkin özel hükümleri düzenleyen beşinci kitabın sekizinci kısmı,
     b) İcra ve İflâs Kanunu, İcra ve İflâs Kanununun Tatbikatına Dair Nizamname, İcra ve İflâs Kanunu Yönetmeliği,
     c) Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu,
     d) Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerini düzenleyen birinci kısmı,
     e) Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin Dördüncü Kısmı, Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik) ayrı birer alt test olarak değerlendirilecektir. Bu 10 alt test için adayların ham puanları ayrı ayrı hesaplanacaktır. Her bir alt test için sınava giren adayların ham puanları kullanılarak ortalama ve standart sapma değerleri bulunacaktır. Bulunan ortalama ve standart sapma değerleri kullanılarak her bir alt test için adayların ham puanları, ortalaması 50 ve standart sapması 10 olan standart puanlara dönüştürülecektir.
     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nde bulunan 5 alt test için hesaplanan standart puanların her biri 0,2 ağırlıklandırma katsayısı ile çarpılarak toplanacak ve Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Ağırlıklı Puanı bulunacaktır.
     Alan Bilgisi Testi’nde bulunan 5 alt test için hesaplanan standart puanların her biri 0,2 ağırlıklandırma katsayısı ile çarpılarak toplanacak ve Alan Bilgisi Testi Ağırlıklı Puanı bulunacaktır.
     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Ağırlıklı Puanı, en büyüğü 20, en küçüğü Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nin bütününde hesaplanan en düşük ham puan değerinin 4/7 ile çarpılması sonucu bulunacak değer olacak şekilde puanlara dönüştürülecek ve bu puan Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Başarı puanı olarak adlandırılacaktır.
     Alan Bilgisi Testi Ağırlıklı Puanı, en büyüğü 80, en küçüğü Alan Bilgisi Testi’nin bütününde hesaplanan en düşük ham puan değerinin 16/9 ile çarpılması sonucu bulunacak değer olacak şekilde puanlara dönüştürülecek ve bu puan Alan Bilgisi Testi Başarı puanı olarak adlandırılacaktır.
     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Başarı Puanı ile Alan Bilgisi Testi Başarı Puanı’nın toplanması ile Genel Başarı Puanı hesaplanacaktır.
     70 ve üzeri puan alan aday sayısı, 550 kişilik kadro sayısının bir katı fazlasına ulaşmadığı takdirde Genel Başarı Puanları;
     P = k + 10 x           
     P = Adayın Genel Başarı Puanı
     x = Adayın Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Alan Bilgisi Testine ait Başarı Puanlarının toplamı
     = Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Alan Bilgisi Testine ait Başarı Puanlarının toplamlarının ortalaması
   = Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Alan Bilgisi Testine ait Başarı Puanlarının toplamlarının standart sapması formülü kullanılarak ortalaması k, standart sapması 10 olan standart puanlara dönüştürülür. Burada k, kadro sayısının en az bir katı fazlasına kadar adayın Genel Başarı Puanının 70 puan barajını geçmesini sağlayacak ve en yüksek Genel Başarı Puanı 100 olacak şekilde belirlenir.
     18-Yazılı sınavda yüz tam puan üzerinden Genel Başarı Puanı en az yetmiş puan almak kaydıyla en yüksek puan alandan başlamak üzere, sınav ilanında belirtilen kadro sayısının (550) bir katı fazlası (1100) aday Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sözlü sınava çağrılmaya hak kazanır. Yazılı sınavı kazanan en düşük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da (1100’üncü aday ile aynı puanı alan diğer adaylar) sözlü sınava çağrılacaktır.
     19- Sınav sonuçları ÖSYM’nin internet sayfasından duyurulacak, adayların adresine ayrıca sınav sonuç belgesi gönderilmeyecektir. Adaylar sınav sonuçlarını, ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve aday şifreleri ile öğrenebileceklerdir. İnternet sayfasında ilân edilen sonuç bilgileri adaylara tebliğ hükmündedir. Adayın başarı sırası da sınav sonuç belgesinde yer alacaktır.
     Kontenjana giren adayların sınav sonuç bilgisinde “Sözlü sınava katılmaya hak kazandınız. Sözlü sınav tarihlerini Adalet Bakanlığı’nın internet sayfasından takip ediniz.”, 70 ve üzeri puan alan ancak kontenjana giremeyen adayların sınav sonuç bilgisinde “Kontenjan nedeniyle sözlü sınava katılmaya hak kazanamadınız.”, 70 puanın altında puan alan adayların sınav sonuç bilgisinde ise “Kazanamadınız.” ibaresi yer alacaktır.
     Sınav sonuçları açıklandıktan sonra mahkemelerce soru iptaline karar verildiğinde daha önce sıralamaya dâhil edilenlerin hakları saklı tutulacaktır.
     20- Sınav sonucunun incelenmesini isteyen adaylar, sonuçların ÖSYM tarafından elektronik ortamda açıklanmasından itibaren en geç 10 gün içinde (sonuçların açıklandığı tarihten bir gün sonra başlamak üzere) ÖSYM’nin internet sayfasında yer alan “Adaylar Tarafından Dilekçe Gönderilmesi ve İşlem Ücretleri” konulu duyuru doğrultusunda Genel Amaçlı Dilekçe örneğini kullanarak ÖSYM’ye başvurmalıdırlar. Sınav sorularına ilişkin itirazlar ise, sınav tarihinden itibaren 3 iş günü içerisinde aynı şekilde yapılmalıdır (Yapılacak her türlü itiraz, adayın dava açabilme hakkı için geçerli 10 günlük dava açma süresini durdurmaz.). Bu adayların inceleme masrafları karşılığı, ÖSYM'nin T.C. Halkbank Ankara Kurumsal Şubesi TR40 0001 2009 4520 0044 0002 07 numaralı hesabına gerekli ücreti yatırdıklarını gösteren dekontunu dilekçelerine eklemeleri gerekir. Dilekçe, ÖSYM Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığı 06800 Bilkent/Ankara adresine ulaştırılmalıdır. ÖSYM süresi içinde yapılan itirazları inceleyecek, sonuçlarını adaylara ve gerektiğinde ilgili kuruma 10 gün içerisinde posta ile bildirecektir. Süresi geçtikten sonra yapılan itirazlar ile üzerinde adayın T.C. Kimlik Numarası, adresi, evrak referans numarası vb. bilgiler yazılı olmayan, imzalanmamış dilekçeler işleme alınmayacak ve cevaplandırılmayacaktır. Süre hesabında ÖSYM Genel Evrak kaydına giriş tarihi esas alınacaktır. ÖSYM, uygun gördüğü takdirde aday dilekçelerini, ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden alabilecek ve/veya adayların vermiş olduğu dilekçeleri https://ais.osym.gov.tr internet adresinden cevaplayabilecektir.
     21- 6114 Sayılı Kanun gereğince sınavlarda kullanılan soru kitapçıkları sınav sonuçlarının ilanından 6 ay sonra, cevap kâğıtları ise 1 yıl sonra imha edilir. Soru kitapçıkları, cevap kâğıtları ve diğer sınav evrakının imajlarının güvenli bir elektronik ortama aynen aktarılması halinde bu süreler beklenmeksizin bunlar imha işlemine tabi tutulabilir. Bu suretle elektronik ortama aktarılan belgeler tüm iş ve işlemlerde geçerli olmak üzere sınav evrakının aslı hükmündedir.
     22- ÖSYM’de bulunan her türlü sınav evrakının aslı veya sureti, yargı organlarının aksi kararları olmadıkça, aday dâhil hiçbir kişi ya da kuruma gösterilmez ve verilmez. Ancak, “Adaylar Tarafından Dilekçe Gönderilmesi ve İşlem Ücretleri” konulu duyuru doğrultusunda adaylar, sınavda kullanmış oldukları kendi soru kitapçığı ve cevap kâğıdının görüntüsünü ÖSYM’de (Ankara’da), her oturum ayrı ayrı olmak üzere ücreti karşılığı, 6114 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen imha süresi sona ermeden inceleyebileceklerdir.
     23- Sınava girecek adaylar 16-24 Şubat 2022 tarihleri arasında, ÖSYM’nin internet sayfasında e-İŞLEMLER’de yer alan “ÖDEMELER” alanından kredi kartı/banka kartı ile ÖSYM adına 300,00 TL sınav ücreti yatıracaklardır. Adaylar, banka/ATM’den sınav ücreti ödemesi yapmamalıdır. Adaylar, sınava başvurularını yaptıktan sonra sınav ücretini yatırmalıdır. Ödeme işlemlerinden kaynaklanabilecek hatalardan ÖSYM ve Adalet Bakanlığı sorumlu olmayacaktır.
    Geç başvuru gününde başvuru yapan adaylar 450,00 TL olan sınav ücretini aynı gün yatıracaklardır. Geç başvuru gününde yapılan başvurularda sınav ücreti, aynı gün saat 23.59’a kadar ÖSYM’nin internet sayfasında e-İŞLEMLER’de yer alan "ÖDEMELER" alanından kredi kartı/banka kartı ile yatırılacaktır.
     Sınav için başvuru bilgileri sisteme kaydedildikten sonra sınav ücreti yatırılmalıdır. Başvuru bilgilerinin sisteme girişi yapıldığı halde sınav ücretini süresi içinde yatırmayan adayların başvuruları tamamlanmamış olacağından sisteme girilmiş olan başvuru bilgileri silinecek, başvuru kayıt bilgileri iptal edilecek, bina/salon atamaları yapılmayacak, bu adaylar için Sınava Giriş Belgesi de düzenlenmeyecektir.
     24- Yazılı sınav sonrasında sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylardan, sınav sonuçlarının ÖSYM ve Adalet Bakanlığı internet sitesinde ilanından itibaren 15 gün içerisinde istenilecek olan belgelerin gönderilmesi işlemi, e-Devlet üzerinden Adalet Bakanlığı Kariyer Kapısı Kamu İşe Alım ve Kariyer Kapısı https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr adresinden e-Devlet şifresi ile yapılacaktır. Belgelerin gönderilmesine ilişkin şahsen veya posta yoluyla yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
     25- Yazılı ve sözlü sınav sonucunda başarılı olan adayların atanmaları kur’a ile yapılacaktır. Sözlü sınavı kazanan adaylardan istenilecek belgeler, sözlü sınav tarihleri, nihai sonuçlar ile kur’a günü ve yeri Bakanlığımızın internet sitesinden ayrıca duyurulacaktır.
D U Y U R U L U R

29 Aralık 2021 Çarşamba

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ADÂLET (2- Hayreddin Karaman'ın Yazısı)

 

KELİMELER ~ KAVRAMLAR

ADÂLET (2)

     FIKIH.
     Fıkıh kitaplarının şahitlik bahsinde ahlâkî mefhum ve muhtevası ile ele alınan adâlet kazâ, imâret, velâyet, miras gibi bahislerde daha geniş bir mânada kullanılmıştır. Bir âyette geçen “... iki adâlet sahibi kimseyi şahit tutun” (et-Talâk 65/2) ifadesinde ve Buhârî’nin Enes’ten naklettiği, “Âdil olunca kölenin şahitliği câizdir” (Buhârî, “Şehâdât”, 13) ictihadında zikredilen adâlet, ahlâkî adâlettir. “Allah size adâleti, ihsanı ... emrediyor” (en-Nahl 16/90) âyetinde söz konusu edilen adâlet, geniş anlamlı adâlettir. Adâleti teşvik eden ve âdil kişileri öven, “Hükmünde, ailesine karşı ve velâyeti altında olanlar hakkında âdil davrananlar, kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedirler” (Müslim, “İmâre”, 18) meâlindeki hadiste yer alan adâlet, yine geniş mânalı olup ahlâkî, hukukî ve içtimaî adâleti ihtiva etmektedir.

     Adâlet teriminin Kur’an ve hadislerdeki kullanılışından hareketle bazı tarifleri yapılmıştır. Meselâ Râgıb el-İsfahânî’nin, ihsan mefhumu ile mukayeseyi de ihtiva eden tarifi bunların en geniş kapsamlı olanıdır: “Adâlet, borcunu vermek, alacağını istemektir; görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır. İhsan ise borcundan daha fazlasını vermek, alacağından daha azına razı olmaktır” (el-Müfredât, “ḥüsn” md.).

     Kazâda, idarede ve beşerî münasebetlerde adâlet insanlığın ve İslâm’ın hedefi olmakla beraber, belli bir uygulama ve davranışın her zaman ve her yerde adâleti temin edip etmediği hususu önemli bir problem teşkil etmektedir. İslâm düşünürlerine göre burada iki kategori vardır. Birincisi akla dayanır ve devamlıdır; bu kategoriye giren davranışlar daima âdil ve güzeldir. Söz gelişi iyiliğe iyilikle karşılık vermek, zarar vermeyene zarar vermemek gibi. İkincisi kanun ve kaideye dayanır, dolayısıyla izâfîdir ve zaman içinde değişebilir. Bu tür adâlet, bazan mukabele yoluyla ve mecazen “kötülük, tecavüz” gibi kelimelerle de ifade edilir. Meselâ kötülüğe kötülükle mukabele etmek, tecavüzü aynı ölçüde tecavüz ile karşılamak gibi. Ayrıca kısas, diyet, tazminat, misilleme de bu kategoriye giren örneklerdir (bk. el-Müfredât, “ʿadl” md.).

     Adâlet genellikle, verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eder. Bu denge bazı hallerde eşitlikle gerçekleşir; ancak adâlet eşitlik değil, dengedir. Diyet ve tazminat yoluyla adâletin sağlanmasında denge esastır. “Çocuklarınıza verdiklerinizde âdil davranın...” hadisinde (Buhârî, “Hibe”, 12) kastedilen adâlet, eşit tutmakla gerçekleşmektedir. Malın Allah’a ait olması, insanların ve özellikle müminlerin kardeş olmaları, şahsî servetlerde fakir ve mahrumların haklarının bulunması, Allah’ın ihsanı emretmesi gibi prensiplere dayanan ve insanın toplum içindeki iktisadî ve sosyal durumuna bakılmaksızın herkese insanca yaşama, temel ihtiyaçlarını temin etme imkânı veren sosyal adâlet anlayışında ise ölçü eşitlik değil, dengedir.

     Kazâda adâletle hüküm, “hak ile hüküm” şeklinde de ifade edilmiş ve dava konusunu açık ve kesin, yahut galip zan derecesinde hükme bağlayan nasların (âyet ve hadisler) bulunması halinde, bunlarla hüküm, adâletle hüküm olarak telakki edilmiştir. Bu anlayış da adâletle hükmetmeyi emreden âyetler (bk. en-Nisâ 4/58; el-Mâide 5/42; Sâd 38/26) ile Allah’ın kitabıyla hükmetmeyenleri yerine göre fâsık, zâlim ve kâfir diye vasıflandırarak kınayan âyetlerin (bk. el-Mâide 5/44 vd.) birlikte mütalaasından çıkmaktadır. Dava konusu ile doğrudan ilgili nasların bulunmaması halinde, hâkim müctehid ise ictihadı ile, müctehid değil ise müctehidlerin reyi ile hükmedecek ve böylece adâlet ile hüküm zan ve kanaat derecesinde gerçekleşmiş olacaktır.

     Şahitliğin kabul edilmesi hususunda şart koşulan ahlâkî adâlet için de çeşitli tarifler verilmiştir. Bunlardan birine göre büyük günahlardan (kebîre) kaçınan, farz olan vazifeleri yerine getiren, davranışlarının iyisi kötüsünden daha çok olan kimse adâlet vasfını (adl) taşımaktadır. Ancak şahitte bulunması şart olan bu adâletin vasfı üzerinde durulmuş, bazı yönleri tartışma konusu olmuştur. Kısas ve had davalarında, şahidin “âdil olarak bilinmesi ve bunun aksinin sabit olmaması” mânasında zâhir adâletle iktifa edilmez; hâkimin soruşturma (tezkiye) yoluyla şahidin âdil olduğunu tesbit etmesi gerekir. Karşı tarafın şahidi itham etmesi halinde de zâhir adâletle yetinilemez. Bu iki durum dışında, Ebû Hanîfe’ye göre, şahidin zâhirde adâlet vasfını taşıması, âdil olarak tanınması için yeterlidir. Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre ise her halde tezkiye yoluyla adâletin tesbiti gereklidir. Bu görüş farkının, adı geçen müctehidlerin yaşadıkları zaman farkından kaynaklandığı, önce İslâm toplumunda iyi ahlâk hâkim iken sonra ahlâkî değerlerin zayıfladığı ve bundan sonraki müctehidlerin tezkiyeyi şart koştukları bilinen tarihî bir gerçektir.

 
   Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 343-344 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

cizgi-hareketli-resim-0284

27 Aralık 2021 Pazartesi

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN (50) / ALLAH KORKUSU (3)

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(50)
ALLAH KORKUSU (3)

     406) Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Rabbiniz arada bir tercüman bulunmaksızın, her birinizle konuşacaktır. Kişi sağına bakar, önceden gönderdiği iyi işleri görür; soluna bakar vaktiyle yaptığı kötü işleri görür. Önüne bakar, önünde sadece cehennemi görür. Yarım hurma ile de olsa cehennemden korununuz.”
Buhârî, Zekât 9; Müslim, Zekât 67.
Ayrıca bk. Buhârî, Menâkıb 25, Tevhîd, 24, 36;
Tirmizî, Kıyamet 1;
İbni Mâce, Mukaddime 13, Zekât 28
  • Açıklamalar:
     Cenâb-ı Hak, kıyamet gününde arada bir vasıta ve tercüman olmaksızın kullarıyla konuşacaktır. Tercüman, bir dili başka bir dile aktaran kimsedir. Allah’ın bir tercümana ihtiyacı olmadığı, yardımdan ve aracıdan münezzeh olduğu her müslümanın kabul ettiği bir gerçektir. Kullarını dilediği dille konuşturur; insanların kendilerini olduğu gibi konuştukları dilleri yaratan da Allah olduğuna göre, o dilleri yaratan daha iyi bilir ve anlar.
     Kıyamet günündeki konuşmanın keyfiyetini bilmemiz ise mümkün değildir. Çünkü bu konuda Kur’an ve Sünnet’te kesin bir hüküm bulunmamaktadır. Çeşitli görüşler ortaya koyanların düşünceleri de kimseyi bağlayıcı olmayıp, tahminlerden ibarettir. Eğer bu yönde kesin bilgi olsaydı, tahmin yürütmeye ihtiyaç kalmazdı. O halde, çeşitli dînî kaynaklardaki farklı görüşleri burada tartışmanın da bir anlamı yoktur.
     Kıyamet günündeki hesap, insanın dünyada yaptığı iyilik ve kötülüklerinin karşılığını orada görmesinden ibarettir. Kişinin sağına baktığı zaman göreceği şey, dünya hayatında yapmış olduğu iyi işlerdir; çünkü iyilikler sağ taraftan verilecektir. Soluna baktığında göreceği ise işlediği kötülükleridir; çünkü kötülükler sol taraftan verilecektir. Ön tarafta ise cehennemin üzerine kurulmuş olan sırat köprüsü vardır. Dolayısıyla insanın önünde göreceği cehennemdir. Cehennemden korunmak için dünyada iyi işler yapmak gerekir. Küçük gördüğümüz bir iyilik bile bizleri cehennemden koruyabilir. Sadaka olarak verilecek yarım hurma bile küçük görülmemeli, kişi bu dünyada kendisini cehennemden koruyacak iyi işler yapmalıdır.

     Hadis-i Şerifimiz daha önce 141 numara ile de geçmişti.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Allah, kıyamet gününde kulları ile aracısız konuşacaktır.
     2. Allah’ın kulları ile hangi dille konuşacağını ve bu konuşmanın nasıl olacağını bilemeyiz.
     3. Kıyamet gününde, dünyada yapılan iyilikler sağ taraftan, kötülükler ise sol taraftan verilecektir.
     4. İyi işler yapmaya gücümüzün yettiği nisbette özen göstermeli, kötülüklerden ise kesinlikle uzak durmalıyız.
     5. Dünya hayatında sadaka ve hayrı çok yapmak, kıyamette hesabı kolaylaştırır ve cennete girmeye vesile olur.
     407) Ebu Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görüyor ve biliyorum. Gök yüzü gıcırdayıp inledi ve gıcırdayıp inlemekte de haklı idi. Gökyüzünde, alnını Allah’a secde için koymuş bir meleğin bulunmadığı dört parmaklık bile boş yer yoktur. Allah’a yemin ederim ki, eğer benim bildiklerimi sizler bilmiş olsaydınız az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan da zevk almazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara ve kırlara çıkardınız.”
Tirmizî, Zühd 9.
Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 19
  • Açıklamalar:
     Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, Hz.Peygamber’in bizim görmediğimiz şeyleri gördüğü, bilmediklerimizi bildiği inkâr edilemez bir gerçektir. Bu sebeple, Peygamber Efendimiz’in bazı hadislerinde gayb âlemi dediğimiz alanla ilgili haberler verdiğini görmekteyiz. Bunların bir bölümü kıyamet ahvâli ve âhiret hayatıyla ilgili bilgilerdir. Bir bölümünü de istikbalde meydana gelecek hadiselerle ilgili verdiği haberler teşkil eder. Bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın peygamberine bildirdiği bilgi ve haberlerdir. O halde Peygamberimiz’in bu konularda verdiği bilgiler ve haberler bizler için büyük önem taşır. Çünkü bunların kaynağı ilâhî vahiydir. Bu sebeple İslâm âlimlerinin bir çoğu sahih sünnetin kaynağının vahiy olduğunu kabul ederler. Dolayısıyla Kur’an’ın yanında sünnetin önemini ve kıymetini asla göz ardı etmezler.
     Peygamberimiz’in işittiği ve bize haber verdiği gerçeklerden biri de gök yüzünün gıcırdamasıdır. Bunun sebebi kendisinin gördüğü ve bildiği şeylerdir. Burada yeminle ifade ettiği bir başka husus, gökyüzünde meleklerin bulunmadığı dört parmaklık bile boş alan olmadığıdır. Bu meleklerin bazısı kıyamda, bazısı rükuda, bazısı da secde halindedir. Kur’ân-ı Kerîm, bu hakikatı meleklerin ağzından şöyle anlatır:
     “Bizim içimizden herkesin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biz. Biziz o tesbih edenler, biz” [Sâffât sûresi (37), 164-166].
     Melekler nûrânî varlıklar olduğu için, onların bir ağırlığı ve kapladığı yer olması düşünülemez. Gökyüzünün gıcırdayıp inlemesini onların çokluğuna ve ağırlıklarına bağlamak, kanaatimizce doğru bir yorum olmaz . Ancak kâinattaki her şey Allah’ı tesbih ettiğine göre, gökyüzünün çıkardığı ses onun tesbih etmesi olabilir. Nitekim âyet-i kerîmede:
     “Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız” [İsrâ sûresi (17), 44] buyurulur.
     İnsanların az gülüp çok ağlamaları, hanımlarıyla beraber olmaktan zevk almayışları, sokaklara, kırlara ve dağlara çıkmaları, kıyamet gününü, hesabı, cenneti ve cehennemi görmüş olan Peygamber Efendimiz’in görüp bildiklerini görmeleri ve bilmeleri durumundaki halleridir. Peygamberimiz bu ifadeleriyle ashâbı ve ümmeti Allah’tan hakkıyla korkmaya, iyi işler yapmaya, kötülüklerden uzak durmaya, kıyameti, âhireti hatırdan çıkarmamaya, sonumuzu düşünmeye davet etmektedir.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Peygamberimiz, insanların görüp bilme imkânı olmayan şeyleri görüyor ve biliyordu. Bunlar kendisine Allah tarafından öğretilen hususlardı.
     2. Hz. Peygamber’in Kur’ân-ı Kerîm’in dışında bazı haberler vermesi, sünnetin vahiy mahsulü olduğunu gösterir.
     3. İnsanın ilmi arttıkça Allah’tan korkusu da artar; O’na karşı gelmekten sakınır.
     4. Melekler daima Allah’a ibadetle meşguldürler ve gökyüzü onlarla doludur.
     5. Gökyüzü, yeryüzü ve bunların içinde bulunan her şey Allah’ı tesbih eder.


     408) Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.”
Tirmizî, Kıyamet 1
  • Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî:
     İsminden çok künyesiyle tanınan Ebû Berze, sahâbe-i kirâmdandır. Bu künyeyle anılan başka bir sahâbî yoktur. Hz.Peygamberle birlikte Hayber ve Mekke fethine iştirak etmiştir. Önceleri Medine’de yaşayan Ebû Berze, daha sonra Basra’ya, oradan da Horasan’ın Merv şehrine göçmüş, bir müddet sonra tekrar Basra’ya dönerek hayatının sonuna kadar orada kalmıştır. Bazı kaynaklar, onun Horasan’da vefât ettiğini söyler. Ebû Berze, Hz. Ali ile birlikte Sıffin savaşına, Nehrevan’lılarla yapılan harbe ve Ezârika denilen sapık fırkayla yapılan savaşa katılmıştır. Hz. Peygamber’den 44 hadis rivayet etmiş olup bunların bir kısmı Kütüb-i Sitte’de yer almıştır.
     Ebû Berze 64(684) senesinde vefât etmiştir.
     Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar:
     İnsanlar, kıyamet gününde, dünyada yaptıkları her işten hesaba çekilirler. Burada sayılan beş şey, hesap esnasında sorulacak olanların en önemlileridir. Yoksa, sadece bunlardan sorumlu tutulup başka şeylerden sorumlu olmayacakları düşünülemez. Fakat sayılanlar dışında kalan şeyler, bunların detayları, şubeleri kabul edilebilir. İnsanın hayatı kendisine Allah’ın bir emânetidir; bu emânete hıyanet etmemesi gerekir. Bir insan, hayatını Allah’ın emirleri ve yasakları doğrultusunda geçirirse, emânete hıyanet etmemiş olur.
     İslâmî anlayışa göre ilim, insana doğruyu ve yanlışı gösterir. Bilen kimse, öncelikle bilgisini hareketlerine hâkim kılar ve ona göre davranışlar ortaya koyar. Böylece başkalarına örnek oluşunun yanında, insanları bilgilendirme sorumluluğunu da taşır. Herkes, kıyamet gününde, Allah huzurunda, bildiği kadarıyla vazifesini yapıp yapmadığından, ilmini hayatına uygulayıp uygulamadığından hesaba çekilecektir.
     İslâm dini, insanın mal kazanması ve zengin olmasına engel olmaz. Tam aksine, çalışıp çabalamayı, elinin emeğiyle geçinmeyi ve başkasına muhtaç duruma düşmemeyi tavsiye eder. Bütün bu konularda koyduğu tek prensip, malı ve mülkü helâl yollardan kazanmak, haram yollara sapmamak ve malın hakkını vermektir. Fakat sadece meşrû yollardan kazanmakla iş bitmemekte, kazancın nereye ve nasıl sarfedildiğinin de bilinci içinde olunması gerekmektedir. Bunlar yerine getirildiği takdirde, kişinin Allah huzurunda hesap verebilmek için üzerine düşen asgarî şatlara uyduğu söylenebilir; istenilen de bundan ibarettir.
     İnsana verilen nimetlerin en kıymetlilerinden biri de sağlık ve sıhhattir. Çok kere bir nimeti kaybetmeden onun kıymetini bilemeyiz. Hasta olmadan önce sağlığın kıymetini bilemeyişimiz de bunun önemli örneklerinden biridir. Vücut ve ruh sağlığına sahip olmak, her şeyden önce gelir. Bunları korumak için bütün tedbirleri almak, en başta gelen görevlerimiz arasındadır. Zira kıyamet gününde, vücudumuzu koruyup korumadığımızdan da hesaba çekileceğiz.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Kıyamet gününde hesap haktır.
     2. İnsan bu dünyada yaptığı her şeyden hesaba çekilecektir.
     3. Hayat insan için bir nimet olup, bunun kıymetini bilmesi gerekir.
     4. İnsan faydalı ilimler öğrenmeli ve ilmiyle âmil olmalı, ibadet ve tâatlerinde samimi davranmalıdır.
     5. Mal ve mülk helâl yoldan kazanılmalı ve meşrû şekilde harcanmalıdır.
     6. Haramlardan sakınmak suretiyle sağlık ve sıhhatimizi korumak görevimizdir.


     409) Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İşte o gün yer haberlerini söyler” [Zelzele sûresi (99), 4] âyetini okudu, sonra:
   – “Yerin haberlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Sahâbe:
   – Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz.Peygamber:
   – “Onun haberleri, her erkek ve kadının yeryüzünde neler yaptığına şâhitlik ederek, sen şu günde şöyle yapmıştın, demesidir. İşte yerin haberleri budur” buyurdu. Tirmizî, Kıyamet 7
  • Açıklamalar:
     Peygamber Efendimiz, bir çok hadislerinde Kur’ân-ı Kerîm’in anlam bakımından kapalı olan veya anlaşılması kolay olmayan âyetlerini açıklamış, böylece bizlere yol göstermiş, sünnet ve hadislerin Kur’ân’ın doğru anlaşılmasındaki önemini de ortaya koymuştur.
     Bazı âlimlere göre yeryüzünün, kimlerin neler yaptığını haber vermesi mecâzî anlamdadır. Yani Allah yeryüzünde öyle haller meydana çıkarır ki, onlar dil ile anlatmanın yerine geçerler. Hatta “Buna ne oluyor?” diyenler, ortaya çıkan hallere bakıp onun ne için zelzeleye tutulduğunu ve ne için ölüleri dışarı attığını anlarlar. Fakat bu nevi hadisleri göz önüne alanlar, Allah’ın kıyamet gününde yeryüzünü gerçekten konuşturacağını, bunun Allah için güç bir şey olmadığını söylemişlerdir. Gerek âyetin, gerekse onun açıklaması mahiyetinde olan hadislerin bize öğrettiği gerçek, Kur’an ve Sünnet’in bizi sakındırdığı şeyleri işlemekten uzak durmamız gerektiğidir. Çünkü yaptığımız hiçbir hareket Allah’ın bilgisi dışında değildir. Her işlediğimiz işin ve yaptığımız hareketin hesabını Allah’a vereceğimiz kesindir. Allah, yarattıklarından dilediğini de buna şahit getirmeye muktedirdir. O günde hiç kimsenin hiçbir şeyi inkâr etmesi mümkün değildir.

  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     l. Peygamberimiz’in sünneti ve hadisleri Kur’ân-ı Kerîm’i açıklayıcı niteliğiyle de önem arzeder.
     2. İyi ve güzel davranışları yapmaya, kötü ve çirkin hareketlerden kaçınmaya özen göstermemiz gerekir.
     3. Allah’ın gücü ve kudretine bir sınır tayin edilemez. O, dilerse cansızları da konuşturur.


     410) Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Sûr sahibi boruyu ağzına koymuş, ne zaman üflemekle emrolunursa hemen üfleyeceği ânın iznini bekleyip durmakta iken ben nasıl sevinebilirim?” Bu haber, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına ağır geldi. Bunun üzerine Resûlullah:
     “Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir, deyiniz” buyurdu.
Tirmizî, Kıyamet 8; Tefsîru sûre (39)

Açıklamalar:

     Hadisimizde sûr sahibi diye ifade edilen dört büyük melekten biri olan İsrâfil aleyhisselâm’dır. Sûra üflemek suretiyle kıyamet gününü haber verecektir. Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli âyetlerinde sûra üfürülme anından ve ondan sonra meydana gelecek hallerden bahsedilir. “(Birinci defa) sûra üflenir, göklerde ve yerde olanlar düşüp bayılırlar (yahut ölürler). Ancak Allah’ın dilediği kalır. Sonra ona bir daha üflenir, birden onlar ayağa kalkarlar ve ne olacağına bakarlar” [Zümer sûresi (39), 68]. Bu âyette anılmayan bir üçüncü üfleme safhası vardır ki, o zaman mahşer kurulur ve hesap başlar. Peygamber Efendimiz, meleğin her an bu görevinin başında olduğunu ve Cenâb-ı Hakk’ın emrini beklediğini ifade etmiş, bu durumda sevinebilmenin, dünyada gamsız ve kedersiz yaşamanın, zevk ve safaya dalmanın mümkün olmadığını belirtmiştir. Peygamberimiz, kıyâmetin dehşetini ve şerliler üzerine kopacağını biliyordu. Fakat o, ashâbın ve ümmetinin dikkatli, uyanık ve her an kıyamete hazırlıklı olmalarını istiyordu.
     Sahâbe, Hz. Peygamber’in verdiği bu haber sebebiyle endişe ve korkuya kapıldılar. Onların bu endişe ve korkuları, kıyamet gününün dehşetini bilmelerinden ve kendilerini Allah’ın huzuruna çıkıp hesap vermeye tam hazırlıklı bulmayışlarından kaynaklanmaktaydı. Hadisin başka bir rivayetine göre, sahâbe, bu durumda ne yapacaklarını Peygamber Efendimiz’e sorduklarında: “Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl: Allah bize yeter, O ne güzel vekîldir, deyiniz” buyurdular. Böylece Peygamberimiz, sıkıntı ve bunalım anlarında nasıl dua edeceklerini de ashâbına ve ümmete öğretmiştir. “Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl” duasını yapan ilk kişi İbrâhim aleyhisselâmdır. Onun ateşe atıldığında yapmış olduğu son dua “Rabbim bana yeter, O, ne güzel vekildir” anlamındaki bu dua olmuş ve ateşten kurtulmuştu. Peygamber Efendimiz de, “Düşmanlarınız size karşı ordu toplamışlar” denildiğinde böyle dua etmişlerdi. Kur’ân-ı Kerîm bu gerçeği şöyle ifade eder: “Onlar ki, halk kendilerine: Düşmanlarınız size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun, deyince, bu söz onların imanlarını artırdı ve Allah bize yeter, O, ne güzel vekildir, dediler” [Âl-i İmrân sûresi (3), 173]. (Bkz. Buhârî, Tefsîru sûre (3), 13). Gelmesi kesin olan ve önlenmesi mümkün olmayan, korkulacak şeylerin en dehşet vericisi kıyamet günü hakkında da Allah’a bu dua ile yalvarmamız Peygamberimizin bizlere tavsiyesidir. Çünkü, kıyâmetin vakti ve saati Cenâb-ı Hakk’ın bilgisi, gücü ve kudretinde olup, onu öne veya sona almak insanların elinde değildir. Burada kullara düşen görev, önce Allah’ın hoşnutluğunu kazanacakları iyi ve güzel işler yapmak, sonra da Allah’a yalvarmak, dua etmek ve haklarında hayırlı olanı dilemekten ibarettir.

Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:

     1. Kıyametin kopması sûr ile bildirilecektir. Sûra üfürecek melek İsrâfil olup dört büyük melekten biridir.
     2. Kıyamet günü dehşetli bir gündür.
     3. Kıyamete hazırlıklı olmak gerekir. Bu hazırlık, iyi ve güzel ameller işlemek, kötülüklerden uzak durmak, böylece Allah’ın rızâsını kazanmakla mümkün olur.
     4. Zorluk, güçlük, sıkıntı ve korku zamanlarında Allah’a dua etmek, peygamberlerin yoludur.


     411) Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Korkan kimse, geceleyin yol alır. Gece yol alan kimse de varacağı yere ulaşır. İyi biliniz ki, Allah’ın metâı çok pahalıdır. İyi biliniz ki, Allah’ın metâı cennettir.”
Tirmizî, Kıyamat 18

  • Açıklamalar:
     İnsan en çok gece karanlığında düşman hücumuna uğrar. Gece baskınları, bir çok orduyu hazırlıksız yakalar ve yenilmelerine sebep olur. Böyle bir baskına uğramamak için uyanık olmak, gecenin başlangıcında yol alarak mesafe katetmek, yerini belli etmemek veya uyanık olduğunu göstermek gerekir. Böyle davranan bir kişi veya bir ordu ulaşmak istediği yere ulaşır; böylece zafer de kendilerinin olur. Düşmanın hücumundan ve baskına uğramaktan korkan kimse, bu tedbirleri zamanında alıp uygulamaya koymalıdır. Aksi takdirde başarı şansını kaybeder.
     Peygamberimiz, bu temsîlî anlatımıyla, bu dünyada bir âhiret yolcusu olan insanın, tıpkı savaş zamanında tedbir alan ve böylece zafere ulaşan kimse gibi, vakit kaybetmeden tedbir almasını ve âhirete hazırlanmasını istemişlerdir. Âhiret için alınacak tedbir, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak suretiyle bu dünyada iyi bir hayat geçirmekten ibarettir. Müslüman için dünya hayatı bir cihad ve mücâhededen ibarettir. Fakat onun yolunun üzerine dizili şeytanın hile ve tuzakları, nefsinin aldatıcı arzu ve istekleri, önüne çıkan birer düşman ve hedefiyle kendisi arasında birer engeldir. Bunları yenebilen kimse, savaşta düşmanı yenen asker gibi galip gelir ve başarıya ulaşır. İnsan ne zaman ve nerede Allah’a kavuşacağını ve dünya hayatına vedâ edeceğini bilemediğine göre, bütün ibadet ve tâatlerini zamanında yapmalı, üzerine düşen her türlü kulluk vazifelerini gücünün yettiği nisbette yerine getirmelidir. Şeytanın hilelerine ve nefsinin bayağı isteklerine baş eğmemek suretiyle bu dünya hayatındaki imtihanı başarabilmelidir.
     Metâ, ticaret yapılan eşyâ demektir. İnsanın zenginliği, sahip olduğu eşyanın kıymetiyle ölçülür. Metâın sadece dünyalık mallar için kullanılmadığını, bir âhiret metâının da bulunduğunu Peygamberimiz’in bu hadislerinden öğrenmekteyiz. Allah’ın metâı, diğer bütün maddî metâlardan daha üstün, daha kıymetlidir. Bu metâ, dünyada işlenilen güzel işler, iyilikler, ibadet ve tâatler, kısacası Allah’ın hoşnut olduğu her şeydir. Çünkü bunlar sayesinde insan cennete girmeyi hak eder. Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli âyetlerinde de açıkça bildirilir: “Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını cennet karşılığında satın almıştır” [Tevbe sûresi (9), 11]. “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak olan güzel işler ise Rabb’inin katında hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır” [Kehf sûresi (18), 46] gibi âyetler bunun delilidir.

  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:

     1. Allah’tan korkmak ve dünya hayatında ona göre hareket etmek gerekir.
     2. İbadet ve tâatleri, iyi ve güzel işleri zamanında yapmak ve her an ölüme hazır olmak gerekir.
     3. Günahlardan ve isyandan olabildiğince uzak durmak iyi mü’minin niteliğidir.
     4. Mü’min, Allah için malını ve canını fedâ edebilecek kadar cesur ve cömert olmalıdır.


     412) Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
     “İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanırlar.” Bunun üzerine ben:
   – Yâ Resûlallah! Kadınlar ve erkekler birlikte olunca, birbirlerine bakmazlar mı, dedim? Peygamber Efendimiz:
   – “Âişe! Durum, onların bunu akıllarına getiremeyecekleri kadar ciddidir” buyurdu.
     Bir başka rivayette:
     “İş, birbirlerine bakamayacakları derecede şiddetlidir”, buyurdu.
Buhârî, Rikak 45; Müslim, Cennet 56,59.
Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 8, 48, Tefsîru sûre (5), 14;
Tirmizî, Kıyamet 3, Tefsîru sûre (80), 2;
Nesâî, Cenâiz 118-119; İbni Mâce, Zühd 33
  • Açıklamalar:
     Kıyamet gününde insanların yeniden diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanacakları ve hesaba çekilecekleri gerçeği, Kur’ân’ın pek çok âyetinde defalarca ifade edilir. O günün dehşeti, sıkıntıları, sevinçleri ve benzer haller de Kur’ân ve Sünnet’te anlatılır. Peygamber Efendimiz bu hadislerinde, mahşer gününde insanların nasıl görünümde bulunacaklarını bildirmektedir. Buna göre insanlar, o gün annelerinden doğdukları hal üzere bulunacak, kadın ve erkek hepsi bir arada olacaklardır. Fakat o günün dehşeti ve insanların her birinin kendi başının derdine düşmesi onlara her şeyi unutturacak, kimse kimseyle ilgilenmeyecektir. Peygamber Efendimiz, hanımlarından Hz. Âişe’nin sorusu üzerine bunu açıkça ifade etmiştir. Bir rivayete göre Hz. Âişe kendisine bu soruyu sorunca: “Üstünde elbise olup olmaması sana bir zarar vermez, çünkü bana nazil olan bir âyet buna delalet etmektedir” buyurmuş, Âişe annemizin hangi âyet olduğunu sorması üzerine “O gün, onlardan her kişinin kendisine yeter derecede işi vardır” [Abese sûresi (80), 37] âyetini okumuştur (Ali el-Kârî, Mirkât, IX, 475).
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Kıyamet gününde bütün insanlar Allah’ın huzurunda toplanacaklardır.
     2. İnsanlar, mahşerde annelerinden doğdukları hal üzere bulunacaklardır.
     3. Mahşer yerinde herkes kendi derdine düşecek, insanların birbiriyle ilgilenmesi, hatta isteyerek veya istemeyerek birbirine bakması bile mümkün olmayacaktır.
     4. Peygamberimiz’in her sahih hadisinin Kur’an’da bir delili vardır; fakat biz onu görüp keşfedemeyebiliriz.
     5. Bir konuyu iyice anlamayan veya o konuda şüphe eden kimsenin bir bilene sorması gerekir.

HALK SAĞLIĞI / Yaş Dönemlerinde Beslenme

Yaş Dönemlerinde
Beslenme

hsgm resim     Yaşam döngüsünün herhangi bir döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme nedeni ile karşılaşılacak sağlık sorunları ilerleyen yaşlarda sağlık durumunu, bireylerin üretkenliğini, verimliliğini, yaşam kalitesini olduğu kadar sağlık harcamaları ve insan gücü kullanımını da yakından etkilemektedir.
     Bu nedenle her yaş döneminde yeterli ve dengeli beslenme oldukça önemlidir. Beslenme, açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canının çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Beslenme; sağlığı korumak geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin ögelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir eylemdir. Özellikle bebeklik, okul öncesi ve okul çağı dönemi, ergenlik ve yaşlılık döneminde sağlıklı beslenme bireylerin yaşam kalitesini arttırır.

     Detaylı bilgi için aşağıdaki linkleri inceleyebilirsiniz.

pdfBebek Beslenmesi 

pdfOkul Öncesi Dönemde Beslenme 

pdfOkul Çağı Çocukların Beslenmesi 

pdfErgenlik Döneminde Beslenme 

pdfYaşlılık Döneminde Beslenme 

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...