2 Ocak 2011 Pazar

İstanbul'daysanız, Programlarımıza Davetlisiniz...


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

1 Ocak 2011 Cumartesi

ADALET BAKANLIĞINA PERSONEL ALIMI


 
 
 

TC. ADALET BAKANLIĞI'na 5500 Personel Alım İlanı


T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
Taşra Teşkilatına Sözleşmeli (657 sk. 4/B) ve
Kadrolu Personel Alımı Sınav İlânı

1) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (B) fıkrası, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 114’üncü maddesi, 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına Ekli Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda yer alan Ek madde 2’nin son fıkrası ve Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin değişik 5’inci ve devam eden maddelerine göre, EK-2/B listede yeri sayısı unvanı ve niteliği belirtilen sözleşmeli 4000 infaz ve koruma memuru, 335 büro personeli (ceza infaz kurumu katibi), 296 destek personeli (şoför), 272 teknisyen, 36 destek personeli (aşçı) ve 61 destek personeli (kaloriferci) olmak üzere toplam 5.000 sözleşmeli pozisyona,

2) Devlet Personel Başkanlığının 16.02.2010 tarihli ve 4063 sayılı açıktan atama iznine istinaden ve Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin değişik 5, 6, 9 ve devam eden maddeleri gereğince ceza infaz kurumlarında görev yapmak üzere EK-2/A listede yeri sayısı belirtilen kadrolu 477 infaz ve koruma memuru, 10 teknisyen, 15 şoför, 2 aşçı olmak üzere toplam 504 kadroya; Bu pozisyonlara/kadrolara ilk defa yerleşecekler/atanacaklar merkezi sınava girip en az 70 puan alıp başvuranlar arasından, en yüksek puandan başlamak üzere kadrolu infaz ve koruma memuru, şoför, teknisyen, aşçı ile sözleşmeli infaz ve koruma memuru, teknisyen, destek personeli (şoför, aşçı, kaloriferci) adaylarının beş katı; sözleşmeli büro personeli (ceza infaz kurumu katibi) için pozisyon katı aranmaksızın aday çağrılacaktır. Çağrılan adaylardan uygulamalı ve sözlü sınavda infaz ve koruma memuru ile büro personeli (ceza infaz kurumu katibi) kadro ve pozisyonları için seçim yapılırken [kadrolu şoför, teknisyen, aşçı ile sözleşmeli teknisyen ve destek personeli (şoför, aşçı ve kaloriferci) hariç]; hukuk fakültesi, adalet meslek yüksek okulu, yüksekokulların adalet programı ile adalet ön lisans programı mezunlarına öncelik tanımak kaydıyla, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 114'üncü maddesi gereğince adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlıklarınca yapılacak sözlü ve uygulamalı sınav sonucuna göre pozisyon ve kadrolara atama ve yerleştirme yapılacaktır.
Başvurularda, lisans mezunları için 10-11 Temmuz 2010 KPSSP3, önlisans mezunları için 28 Kasım 2010 KPSSP93, ortaöğretim mezunları için 28 Kasım 2010 KPSSP94 puanı esas alınmak kaydıyla Kamu Personeli Seçme Sınavından 70 ve daha yukarı puan almış olma şart aranacaktır.

3) Sözleşmeli Pozisyonlara Yerleşebilmek ve Kadrolu Açıktan Atanabilmek İçin Gereken;
I. Genel Şartlar:
a) Türk Vatandaşı olmak,
b) Kamu haklarından mahrum bulunmamak, Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
c) Askerlik durumu itibariyle;
i. Askerlikle ilgisi bulunmamak,
ii. Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
iii. Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 53’üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
e) Hizmet göreceği sınıfla ilgili özel kanun veya diğer mevzuatta aranan şartları taşımak.

II. Özel şartlar:
A- İnfaz ve Koruma Memurluğuna Sözleşmeli Yerleşebilmek ve Kadrolu Atanabilmek İçin ;
a. En az lise veya dengi okul mezunu olmak,
b.Yapılacak sınavın son başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş, merkezi sınav tarihi itibariyle 30 yaşını bitirmemiş olmak,
c. Erkeklerde 170 cm., kadınlarda 160 cm.’den kısa boylu olmamak,
ç. Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak,
d. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenecek Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
e. Boy uzunluğunun santimetre cinsinden son iki rakamı ile kilosu arasındaki fark 13’ten fazla, 17’den az olmamak,
f. Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ve muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak,
g. Merkezi sınavdan en az 70 puan almak.

B- Sözleşmeli büro personeli (ceza infaz kurumu katipliği) pozisyonlarına yerleşebilmek için;
a. Fakülte veya yüksek okulların bilgisayar bölümü, adalet yüksekokulu, meslek yüksekokullarının adalet bölümü, adalet ön lisans programı, adalet meslek lisesi veya diğer lise ve dengi okulların ticaret veya bilgisayar bölümlerinden mezun olmak,
b. En az lise veya dengi okul mezunu olup, başvuru tarihinde Millî Eğitim Bakanlığınca onaylı veya kamu kurumu ve kuruluşlarınca düzenlenen kurslar sonucu verilen daktilo ya da bilgisayar sertifikasına sahip bulunmak,
c. Meslek liselerinde okutulan daktilografi ders kitabından seçilip yazılı olarak verilen bir metinden daktilo veya bilgisayar ile üç dakikada yanlışsız en az doksan kelime yazmak, (bu bend'e göre yapılacak uygulamalı sınavda başarılı sayılabilmek için;verilen metne sadık kalınıp kalınmadığı, yanlış yazılan kelime sayısı ile yazı içerisindeki kelime ve cümle tekrarları nedeniyle metnin anlam bütünlüğünün bozulup bozulmadığı göz önünde bulundurulacak.)
d. Yapılacak sınavın son başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş, merkezi sınav tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak,
e. Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak,
f. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenen Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
g. Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ve muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak,
h. Merkezi sınavdan en az 70 puan almak.

C- Sözleşmeli destek personeli (şoför) pozisyonlarına yerleşebilmek ve kadrolu şoför olarak atanabilmek için;
a. En az lise veya dengi okul mezunu olmak,
b. Hizmetin özelliğine göre E sınıfı sürücü belgesine sahip olmak,
c. Yapılacak sınavın son başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş, merkezi sınav tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak,
d. Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak,
e. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenen Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
f. Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ve muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak,
g. Merkezi sınavdan en az 70 puan almak. (Ayrıca sözleşmeli destek personeli (şoför) pozisyonlarına yerleşecek ve şoför kadrolarına atanacak adaylara sözlü sınavın yanısıra araç başında kullanma becerisi de ölçülmek suretiyle yapılacaktır.)

D- Sözleşmeli ve kadrolu teknisyen pozisyonlarına yerleşebilmek ve atanabilmek için;
a. Meslek liseleri veya teknik liselerin ilgili bölümlerinden mezun olmak,
b. Yapılacak sınavın son başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş, merkezi sınav tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak,
c. Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak,
d. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenen Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
e.Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ve muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak,
f. Merkezi sınavdan en az 70 puan almak.

E- Sözleşmeli destek personeli (aşçı ve kaloriferci) pozisyonlarına yerleşebilmek ve kadrolu aşçı olarak atanabilmek için;
a. En az lise veya dengi okul mezunu olmak,
b. Halk eğitim müdürlüklerinin veya diğer resmî kurum veya kuruluşların ilgili branşta düzenlediği kurslardan mezun olmak veya ilgili branşta sertifika sahibi olmak,
c. Yapılacak sınavın son başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş, merkezi sınav tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak,
d. Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak,
e. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı veya bedensel özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenen Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
f. Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ve muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfına geçirilmiş olmak,
g. Merkezi sınavdan en az 70 puan almak. (Sözleşmeli destek personeli (aşçı) ve kadrolu aşçı sözlü sınavında komisyon; halk eğitim müdürlükleri veya diğer kurumlarda aşçılık işlerinden anlayan ehil bir kişinin görüşüne başvurabilir.) şartlarının aranması gerekmektedir.

4. Başvuru tarihi :
Başvurular 30 Aralık 2010 Perşembe günü başlayıp, 14 Ocak 2011 Cuma günü mesai saati bitiminde sona erecektir.

5. Başvuru yeri ve şekli:
Adaylar, yapılacak olan sözlü sınav ve uygulamalı sınava, adalet komisyonu başkanlıklarından veya Bakanlık internet sitesinden temin edecekleri Ek-1 başvuru formunu doldurup, öğrenim belgesi ve sınav sonuç belgesinin aslı veya bilgisayar çıktısı yada komisyon başkanlığınca onaylı örneği ile birlikte en son başvuru günü mesai bitimine kadar ilgili adalet komisyonu başkanlığına veya mahalli Cumhuriyet başsavcılıklarına başvuracaklardır. Başvurulara ilişkin evrak; masrafı ilgilisinden alınmak suretiyle aynı gün acele posta servisi (APS) ile ilgili adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlığına gönderilecektir. Usulüne uygun olarak başvuru süresi içinde mahallî Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvuran ve APS masrafını da ödeme suretiyle evrakını teslim eden adayların başvuruları kabul edilecektir. Adayların yalnızca bir adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun yapacağı sözlü sınava katılmaları mümkün olup, birden fazla komisyona başvurulması durumunda başvurular geçersiz sayılacak, bu şekilde sınava girenler kazanmış olsalar dahi atamaları yapılmayacaktır. Ayrıca, sözleşmeli olarak görev yapan infaz ve koruma memurları şartları taşımaları halinde sözleşmeli pozisyonlar hariç kadrolular için açılacak sınava başvurabileceklerdir. Aynı adalet komisyonu tarafından hem kadrolu hem de sözleşmeli personel alınmasına yönelik olarak sınav açılması durumunda, adaylar bu sınavlardan sadece birine başvurabileceklerdir.

6. Sınav yeri:
Ekli listede belirtilen adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlıklarıdır.

7. Sınava alınacak aday sayısı ve ilânı:
Sınava girecek adaylar bayan ve erkek olmak üzere ayrı ayrı belirlenerek sözlü sınavdan önce 21 Ocak 2011 tarihinde komisyonlarda, varsa Cumhuriyet Başsavcılığı internet sayfalarında yayınlanacak olup, ayrıca yazılı bildirim yapılmayacaktır. Sınava katılma hakkını
elde edemeyen başvuru sahiplerine herhangi bir bildirimde bulunulmayacaktır.

8. Boy kilo ölçümü:
İnfaz ve koruma memurları için ilan edilen kadro/pozisyon sayının beş katı aday içerisinden boy ve kilo şartını taşıyanlar sözlü sınava katılmaya hak kazanacaktır. Sözlü sınava katılmaya hak kazanan infaz ve koruma memuru adaylarının boy ve kilo ölçümleri 24-25 Ocak 2011 tarihlerinde yapılacaktır.

9. Sözleşmeli büro personeli (ceza infaz kurumu katipliği) uygulama sınav tarihi:
27 Ocak 2011 Perşembe günü adayların daktilo veya bilgisayar ile vuruş hesabı yapılmadan üç dakikada yanlışsız olarak en az doksan kelime yazıp yazmadıklarının tespiti için uygulama sınavı yapılacaktır. Belirtilen günde uygulama sınavının bitirilmemesi halinde takip eden günlerde sınava devam edilecektir.

10. Sözlü sınav tarihi:
Sözlü sınav 31 Ocak 2011 tarihinde yapılacaktır. Belirtilen günde sınavının bitirilmemesi halinde takip eden günlerde sınava devam edilecektir.

11. Sınav şekli:
Sözlü ve uygulamalı olarak yapılacaktır.

12. Sözlü sınav konuları:
a) İlgilinin atanacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi (40 puan),
b) Atatürk ilkeleri ve inkılâp tarihi (20 puan),
c) Genel kültür (20 puan),
d) Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği (20 puan),konularından oluşmaktadır. Adayın sözlü sınavda başarılı sayılabilmesi için 100 tam puan üzerinden en az 70 puan alması gerekecektir.

13. İlânda belirtilen nitelikleri taşımadıkları sonradan anlaşılan adaylar hakkında yapılan tüm işlemler iptal edilecektir.

14. Sözleşme yapmaya hak kazanan adaylardan tebliğden itibaren 15 gün içerisinde belgelerini teslim etmeyen veya sözleşme imzalandıktan sonra, 15 gün içerisinde görevine başlamayan ya da aranılan şartları taşımadığı sonradan anlaşılanların sözleşmeleri iptal edilecek ve yerlerine puan sıralamasına göre yedek adayların sözleşmesi yapılacaktır.

15. İlan metninde belirtilmeyen hususlar hakkında, diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre işlem yapılacaktır.

16. Sözleşmeli infaz ve koruma memurluğu, büro personeli (ceza infaz kurumu katipliği), teknisyen, destek personeli (şoför, aşçı ve kaloriferci) pozisyonları, sınav izni verilen yerlerin ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlendiğinden; söz konusu pozisyonlara müracaat edeceklerin sınava başvuru tarihinden önceki mazeretleri kurum içi naklen atamaya esas alınmayacak olup, anılan Bakanlar Kurulu Kararına göre bu pozisyonlarda çalıştırılanların naklen atanmaları çok özel şartlara bağlandığından, ilgililerin ileride mağduriyete uğramamaları açısından (eş, sağlık gibi mazeretler) durumlarına en uygun adalet komisyonuna başvurmaları gerekmektedir.

17. Atama/yerleştirme yapılacak komisyonlara ilişkin kadro ve pozisyonları gösteren (EK-2/A) ve (EK-2/B) listeler ektedir.

29 Aralık 2010 Çarşamba

KELİMELER-KAVRAMLAR ... MİKÂİL (a.s.)

 K E L İ M E L E R - K A V R A M L A R 
M İ K Â İ L (a.s.)

     Kur'an-ı Kerim'de adı geçen dört büyük melekten birisi.
     Mikâil kelimesi Ahd-i Atik (Tevrat)'ta "Mikael" biçiminde geçmektedir. Mikâil'in "büyük reis", "İsrail oğullarının hamisi" (Daniel: 12/1) olduğu zikredilmektedir. İsrail oğullarını, İranlılara (Daniel: 10/13), Yunanlılara (Daniel: 10/20, 21) karşı koruyan da Mikâil'dir.
Mikâil kelimesi Kur'an-ı Kerim'de bir âyette, Mikâl şeklinde geçmektedir. "Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır" (el-Bakara, 2/98) buyurulmaktadır.
     Yahudilerin ve Müslümanların Mikâil hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için bu âyetin nüzul sebebiyle ilgili bulunan iki rivayete göz atmakta yarar vardır:
1- Hz. Peygamber (s.a.s), Medine'ye hicret ettiği zaman Fedek Yahudilerinden Abdullah İbni Suriya bir kaç kişiyle birlikte gelir ve bazı sorular sorar. Hz. Peygamber (s.a.s), onların sorularını cevaplandırır. Yahudiler, cevapları olumlu bulurlar ve kabul ederler. Son olarak kendisine hangi meleğin vahiy getirdiğini sorarlar Hz. Peygamber (s.a.s)'de "Cebrail" cevabını verir. Yahudiler buna şiddetle itiraz ederler, "O bizim düşmanımızdır" derler. Gerekçe olarak Cebrail'in "Kıtal ve Şiddet", Mikail'in ise "müjde, ucuzluk, bolluk" getirdiğini ileri sürerler.
2- Yahudiler, Hz. Ömer'e sorular sorarak cevaplar alırlar. Hz. Peygamber (s.a.s)'e vahiy getiren meleği sorarlar. O da "Cebrail" der. Yahudiler "vahiy getiren Mikail olsaydı ona inanırdık" derler. Hz. Peygamber (s.a.s)'e inanmamalarının sebebini ona vahyi Cebrail'in getirmesine, Mikâil'in getirmemesine bağlarlar. Cebrail'in "azab, kıtal, şiddet", Mikail'in "ucuzluk, bolluk, refah" getirdiğini ileri sürerler.
     Müslümanlar, Cebrail'in ve Mikail'in büyük meleklerden olduğuna inanırlar. Her ikisini de dost kabul ederler. Bunlardan birisine dost olup diğerine düşman olmak melekler hakkındaki İslam inancına ters düşer. Her iki melek de Allah'ın elçisidir. Allah'tan aldıkları görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün dışına çıkmaları da mümkün değildir. Allah evrende meydana gelen olayların (tabiî olayların) idaresini Mikail'e vermiştir. Tabiat olaylarını idare etmek, yağmuru yağdırmak, rüzgârı estirmek böylece, bitkilerin üretimini sağlayarak, insanların ve diğer canlıların rızıklarını tayin etmek Mikail'in başlıca görevleridir.
Cemil ÇİFTÇİ


26 Aralık 2010 Pazar

MAVİ MARMARA İSTANBUL'DA

<:o:p>
<::o:p>
<:::o:p>
<::::o:p>
<:::::o:p>
<::::::o:p>
<:::::::o:p>
<::::::::o:p>
<:::::::::o:p>
<::::::::::o:p>

İSLAM İLMİHALİ ... DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: FIKIH - IV. İLMİHAL

İ S L Â M   İ L M İ H A L İ
Dördüncü Bölüm: Fıkıh
IV. İLMİHAL
     İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve Müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
     Fıkıh ilminin tarihî gelişimi hatırlanırsa, ilk dönemlerdeki yoğun ictihad ve fetva faaliyetinin mezheplerin teşekkülü ile belirli bir sisteme oturduğu, orta dönemlerden itibaren fıkıh mezheplerinin hem toplumda hukukî istikrar ve güveni, uygulama ve yargı birliğini sağlamada hem de fertlere ibadet ve ahvâl-i şahsiyye alanında rehberlik etmede önemli bir rol üstlendikleri bilinmektedir. Mezheplerin farklı bölgelere yayılıp mezhep içi ictihad ve fetvaların çeşitlenmesi ve zenginleşmesiyle birlikte aynı ihtiyaç tekrar hissedilmeye başlanmış, bu sebeple de mezhep içinde oluşan farklı görüşler arasında sahih ve muteber olanın belirlenmesi ve bunları esas alan metinlerin yazılması cihetine gidilmiştir. Bu dönemde mezheplerin muteber metinlerinin de kamu kesiminde ve bireysel hayatta yukarıda sözü edilen türden pratik bir ihtiyacı karşıladığı söylenebilir. Bu kademede mezhep fıkhını doktriner tarzda inceleyen hacimli eserlerin yanı sıra mezhep fıkhının ana çizgisini ortaya koyan muhtasar el kitaplarının da kaleme alındığı ve belli oranda rağbet gördüğü bilinmektedir. Çünkü hem âyet ve hadisler ile toplumsal hayat ve problemler arasındaki bağı kurmak, âyet ve hadisler etrafında zengin bir hukuk kültür ve doktrini oluşturmak hem de toplumda hukukî istikrar ve güven ortamını, yargı ve uygulama birliğini sağlamak, Müslümanlığı öğrenmek ve yaşamak isteyenlere sade, kolay ve anlaşılabilir temel dinî bilgileri sunmak gerekliydi. Fıkıh mezheplerinin değişik dönemlerinde kaleme alınan ve mezhebin klasik literatürünü teşkil eden bu hacimli ve muhtasar kitaplar böyle bir amaca hizmet etmiştir.
     İslâm toplumunda her dönemde canlı bir şekilde var olan fetva verme (iftâ) faaliyeti de dinî hükümlerin ve mezhep görüşlerinin âdeta günlük hayata uyarlaması mahiyetindedir. Bu sebeple fetva kitaplarının da temel dinî bilgilerin yaygınlaşması ve fertlerin bu konudaki amelî ihtiyacının giderilmesinde etkin bir rolü olmuştur. Bu zengin tedvin faaliyeti içinde bütün müslümanlar için kaçınılmaz olan asgari ortak bilgilerin, ayrıca her müslümanın kendi durumuna göre bilmesi gereken temel dinî bilgilerin özlü bir şekilde ve belli bir mezhep geleneğine bağlı kalınarak yazıldığı kitaplar ile fetva kitapları İslâm toplumundaki ilmihal geleneğinin ilk nüvelerini teşkil ederler. İlmihal bilgileri arasında İslâm toplumunun dinî hatta günlük hayata ilişkin tecrübe birikimi ve geleneği de ana hatlarıyla mevcuttur. Böylece dinî eğitim için başlangıç, dinî hayat açısından ortak payda değerindeki ilmihal bilgileri, fertler için de kaçınılmaz pratik bir ihtiyacı karşılamıştır. Çünkü dinî hükümleri aslî kaynağı olan şer`î delillerden elde etme ve elde edilen bilgiler ile günlük hayatın ihtiyaç ve problemleri arasında bağ kurma ciddi bir ilmî çabayı, bilgiyi ve uzmanlığı gerektirdiğinden her bir müslümandan böyle bir çabayı beklemeye imkân bulunmadığı gibi buna ihtiyaç da yoktur.
     İlmihal bilgilerinin başında inanç, ahlâk ve ibadet esasları ile hemen herkesin günlük hayatta karşılaştığı meselelere ilişkin temel hükümler gelir. İlmihal kitaplarının özünü oluşturan fetva kitaplarında fıkhın genel bir özeti ve sıkça karşılaşılan fıkhî meselelerin çözüm örnekleri verilmiştir. Geniş ilmihal kitaplarında ise inanç, ahlâk, ibadet ve helâl-haram yanı sıra peygamberler tarihi, Hz. Muhammed'in hayatı ve örnek ahlâkı (siyer) ile aile hukuku (münâkehât) bölümleri de yer alır. Çünkü bu konular da hem her müslümanın öncelikle bilmesi gereken bilgileri, hem de ferdî hayatında devamlı yüz yüze kaldığı problemlerin cevaplarını içermektedir.

23 Aralık 2010 Perşembe

HADİS-İ ŞERİFLER ... KONU: DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)

H A D İ S - İ    Ş E R İ F L E R
KONU: DUA
Yukarıdaki başlıkların içeriğini daha önce yayınlamıştık...
 
İKİNCİ FASIL: DUA EDENİN HEY'ETİ (DIŞ GÖRÜNÜŞÜ)
   Umumî Açıklama:
   Hey'et dilimizde bir kaç mânada kullanılır. Şekil, sûret, görünüş, kılıkkıyafet, hâl, durum; bir bütünü teşkil eden cüzlerin hepsi, kurul, jüri vs. Sadedinde olduğumuz hadiste hey'et kelimesi daha ziyade kılıkkıyafet, durum mânalarında kullanılmıştır.
   Dua eden kimsenin, kılık kıyâfet ve dış görünüş itibariyle  takınması gereken bazı tavırlar, dikkat etmesi gereken bazı hususlar mevcuttur. Burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu çeşit irşadlarını göreceğiz.
1. (1765)- İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Duvarları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan  bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarınızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün." [Ebû Dâvud, Salât 358, (1489, 1490, 1491).]
AÇIKLAMA:
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir kaç meseleye birlikte temas etmiştir:
1- Duvarlar halı, kilim vs. ile örtülmemelidir. Çünkü bu iş, hem mütekebbirlerin amelidir, hem de malın ziyân edilmesi, israf edilmesidir. Zira duvarlarına örtülmesini gerektiren hiçbir zarurî durum mevcut değildir. Müslim'de gelen bir rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kapının üzerine halı asmış olan Hz.Âişe (radıyallâhu anhâ)'ye: "Allah, bize taş ve toprağa elbise giydirmemizi emretmemiştir" diyerek indirtir.
2- Hadiste "kardeşinin kitabı"na bakmak da yasaklanmaktadır. Şârihler, buradaki kitaptan maksadın, içerisinde, öğrenilmesi herkese vacib olan ilmin bulunduğu kitap olmayıp, sâhibi tarafından başkasının bakması arzu edilmeyen mektup olduğu belirtilir. Belki bu mektupta, sır olan, başkasının muttali olması istenmeyen bazı bilgiler vardır. Öyle ise böyle bir mektuba bakmak ateşe bakmak gibidir.
Ateşe bakmak için, bazı  âlimler "hadisin siyakından anlaşılacağı üzere insan için zararlı bir şey olmalıdır" demişlerdir. Mamafih, bundan maksadın "ateşe yaklaşmak ve yaslanmak" olabileceği, ihtimal olarak belirtilmiştir. Üçüncü bir ihtimale göre mânâsı; kişi, kardeşinin bakılmasını istemediği bir mektubuna bakmakla ateşi gerektiren bir şeye bakmış olmaktadır.
3- Hadisin, sadedinde olduğumuz mevzuya, yani dua edenin hey'eti meselesine temas eden kısmı, son kısmıdır: Dua ederken avucun açılıp avuç içi yukarı gelecek şekilde kaldırılması, elin sırt kısmı yukarı gelecek şekilde tutularak dua edilmemesi, dua bitince de ellerin yüze sürülmesi istenmektedir.
4- Duânın sonunda elin yüze çalınması teberrük içindir. Yani, dua ile ellere inmiş olan rahmet eserleri, sürmek suretiyle yüze ulaştırılmış olur.

2. (1766)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken ellerini öyle  kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm." [Buhârî, İstiska 21.]

3. (1767)- Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı."
[Tirmizî, Daavât 11, (3383).]        
AÇIKLAMA:
Bu rivayet dahi duadan sonra ellerin yüze sürülmesinin meşruiyetini gösterir. Bazı âlimler şöyle bir mütâlaada bulunmuştur: "Allahu Teâlâ, dua edeni hiçbir zaman boş çevirmeyip, kendisi için kalkan ele bir rahmet ulaştırdığına göre, ondaki rahmetin en şerefli ve tekrime en elyak organ olan yüze sirâyet ettirilmesi münâsiptir."

4. (1768)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Birle! Birle!" diye müdâhale etti." [Tirmizî, Daavât 117, (3552); Nesâî, Sehv 37, (3, 38).]
AÇIKLAMA:
İki parmağıyla duadan maksad, dua ederken iki parmağıyla işaret etmesidir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), te'kid maksadıyla iki kere: "birle!" buyurmuştur. Birlemesini söylemesinin sebebi, Rabbülâlemin'in tek olması sebebiyledir.
İbnu Deybe'nin, hadisin sonunda kaydettiği şöyle bir açıklama var: "Bu hadisin mânası: "Kişi, dua ederken şehâdet getirince parmağını kaldıracaksa sadece tek bir parmağını kaldırsın" demektir."

5. (1769)- Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehâdet parmağını açmış vaziyette işaret etti." [Ebû Dâvud, Salât 230, (1105).]
AÇIKLAMA:
1- Burada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın koltuk altı görünecek şekilde mübalağalı şekilde kollarını uzatıp kaldırmadığı belirtiliyor. Mübalağalı diye kayıtlamak şarttır. Zira Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in mutad olarak dua sırasında ellerini kaldırdığı  sâbit ve müsellem bir husustur. 1766 numarada geçtiği üzere istisnâi durumlarda da koltuk altı görülecek şekilde kollarını kaldırdığı rivayetlerde gelmiştir.
2- Şârih Azimâbâdî, bu hadisin, Sehl İbnu Sa'd'a sorulan bir soruya cevap olma ihtimalinden bahseder. Bu takdirî soru şudur: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) minberde iken hiç ellerini kaldırarak dua etti mi?" Sehl bu soruya: "Ben bunu, söylenen şekilde yaptığını görmedim. Ancak, onu vaaz sırasında orta ve baş parmaklarını kapatıp şehâdet parmağıyla işâret eder vaziyette gördüm. Sanki O, bu parmağını teşehhüd sırasında kaldırıyordu" şeklinde cevap vermiştir. Allahu a'lem."
Hadisteki ibhâm böyle bir açıklamayı gerekli kılmaktadır.

6. (1770)- Hz. Selmân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder." [Tirmizî, Daavât 118, (3551); Ebû Dâvud, Salât 358, (1488).]
AÇIKLAMA:
1- Hayiy, çok haya eden, fazlaca utanan demektir. Haya vasfını Allah hakkında lügat manasında kullanmak uygun değildir. Çünkü, lügat olarak haya, kişide ayıplanma ve kınanma korkusu gibi bir şey sebebiyle hâsıl olan değişme ve inkisâr mânasına gelir. Böyle bir hâl Zât-ı Zülcelâl hakkında muhaldir. Öyle ise lügat yönüyle "çok utanan" mânasına gelen hayiy kelimesi Allah hakkında kullanılınca, bundaki gaye maksuddur. Hayadan maksad ve gaye ayıplanacak şeyin yâni hoş olmayan şeyin terki olduğuna göre, ulemâ, Allah hakkında şu mânada anlamıştır: Allah'ın "hayiy" olması, kulu memnun edecek şeyi yapması, ona zarar verecek şeyi terketmesi demektir. Öyle ise sadedinde olduğumuz hadisi, "Cenab-ı Hakk, dua eden kuluna, kulun hayrına olan şeyi mutlaka verir, duasını sevapsız, boş bırakmaz" diye anlayacağız. Bu "verme" işinin Cenab-ı Hakk'ın hikmeti muktezasınca, ya "istediğine aynen kavuşması", yahut "daha iyisinin verilmesi", yahut da "sevap verilmesi, günahlarının azaltılması" şeklinde tecelli edeceği daha önce belirtilmişti (bak. 1751. hadis).
2- Kerim, istemeden veren, bol veren mânasına gelir. Cenab-ı Hakk'ın vasıflarından biri "istemeden vermek" ise, isteyince daha çok verir demektir. Böylece kul, dua etmeye teşvik edilmiş olmaktadır.
3- Hadiste kul mutlak gelmiştir. Yani, mü'min, fâsık, kâfir ayırımı mevcut değildir. Bazı şarihler "mü'min" diye kayıtlamışlardır. Esâsen, kavlî duayı yani dil ile, sözle olan talebi sadece mü'minler yapar. Öyle ise, mü'minin inanarak yatığı hiçbir dua boşa gitmeyecektir.

7. (1771)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah'a duayı, size  icabet edeceğinden emin olarak yapın.  Şunu bilin ki Allah celle şânuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmez." [Tirmizî, Daavât 66. (3474.)]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, duanın makbul olmasında gerekli olan mühim  âdablarından bir kaç tanesini belirtmektedir:
* Duanın mutlaka icabet göreceğine, yani karşılıksız kalmayacağına kesinlikle inanmaktır. Tercümede "emin olmak" tâbirini kullandık, halbuki aslında mukin kelimesi kullanılmıştır. Bu, yakin elde etmiş, kesin inanca ulaşmış, hiçbir tereddüdü kalmamış gibi mânalara gelir, emin olmaktan çok daha kuvvetli bir mâna ifade eder.
* Dua ederken kalbin gâfil olması, Allah'ı veya istediği şeyi düşünmemesi, yaptığı dua fiilinin tam şuurunda olmaması demektir.
* Oyalanma olarak tercüme ettiğimiz kelimenin aslı lâhin'dir, dilimizdeki lehviyat kelimesi aynı kökten gelir, eğlenen demektir. Bu da, tıpkı gaflet gibi, kalbin Allah'tan başka bir şeyle meşguliyetini ifade eder.
Yani, dua eden kimsenin kalbi, zihni, aklı, hayali, kısacası letâif denen bütün mânevî duygu ve cihazları Allah'tan istediğinden başka bir şeyle meşgul olmamalıdır. Aksi halde, sâdece dille, gâfilâne yapılacak bir kısım taleplerin makbul olmayacağını Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) açık bir üslubla beyan etmektedir.
2- Bu hadisin mânasını te'yid eden başka rivayetler de mevcuttur. Ahmed İbnu Hanbel (rahimehullah)'in Abdullah İbnu Amr (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydettiği bir rivayet şöyle:
"Kalpler bir kaptır. Bazısı bazısından daha iyi tutar (anlayışlıdır). Öyleyse, ey insanlar, Allah'tan bir şey isteyince, Allah'ın icabet edeceğinden emin olarak isteyin. Zîra Allah, kendisine gâfil kalble farkında olmadan dua eden bir kula icâbet etmez."

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...