19 Ekim 2011 Çarşamba

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI, 612 GELİR UZMAN YARDIMCISI ALACAK


Başkanlığımızca aşağıdaki yerlerde görevlendirilmek üzere;
    
1. gruptan 500 adet Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.
Başkanlığımızca aşağıdaki yerlerde görevlendirilmek üzere; 2. gruptan 112 adet Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI GELİR UZMAN YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI DUYURUSU

I - SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER
Başkanlığımızca aşağıdaki yerlerde görevlendirilmek üzere; 1. gruptan 500 adet Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.
Grup: Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler fakülteleri için KPSSP 49 türünden.



Başkanlığımızca aşağıdaki yerlerde görevlendirilmek üzere; 2. gruptan 112 adet Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.
Grup: Tabloda yer alan fakülteler için KPSSP 4 türünden.



Sınava katılma şartlarını taşıyan ve usulüne uygun olarak başvuranların; il bazında toplam kadro sayısının 20 katından fazla olması halinde, tercih ettikleri il dikkate alınarak puanı en yüksek olan adaydan başlamak üzere yirmi katına kadar aday giriş sınavına alınacaktır.
Adaylar, başvuru sırasında sadece bir ili tercih edebilecek ve tercih edilen bu ilin ilçelerini öncelik sırasına göre başvuru formunda işaretleyecek, ancak daha sonra bu tercihlerinden vazgeçemeyecektir. Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde ise bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.

II - SINAV TARİHİ VE YERİ
- Giriş sınavının yazılı bölümü 19 Kasım 2011 tarihinde saat 10:00’da Ankara’da yapılacaktır.
- Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar ile yazılı sınavın yapılacağı adres ve sınav saatleri; e-Devlet portalı http://www.turkiye.gov.tr/  ile Gelir İdaresi Başkanlığı http://www.gib.gov.tr/ internet sayfalarında yazılı sınavdan en az 10 gün önce ilan edilecektir.

III - SINAV BAŞVURU ŞARTLARI
- ÖSYM tarafından 10-11 Temmuz 2010 ve 09-10 Temmuz 2011 tarihlerinde yapılan Kamu Personel Seçme Sınavlarının birinden KPSSP 49 ve KPSSP 4 puan türlerinden 70 ve üzeri puan almış olmak,
- En az 4 yıllık lisans eğitimi veren fakültelerin, ilanın “I-Sınava İlişkin Bilgiler” bölümünde belirtilen fakülte/bölümlerini veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen 4 yıllık fakültelerden birini son başvuru tarihi itibariyle bitirmiş olmak,
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinde yer alan genel şartları taşımak,
- Yazılı sınavın yapıldığı tarihte 35 yaşını doldurmamış olmak,
- Erkek adaylar için askerlikle ilişiği olmamak,
- Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmamak,
- Süresi içinde başvurmuş bulunmak.

IV - SINAV BAŞVURUSU
- Başvurular, 17 Ekim 2011 tarihinde başlayıp 28 Ekim 2011 tarihinde sona erecektir.
- Başvurular, elektronik ortamda “http://esinav.gib.gov.tr/eSinav/adayGiris.jsp” adresinde yer alan “Gelir Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı Başvuru Formu”nun doldurulması suretiyle yapılacaktır. Başvuru Formunun doldurulması ve iletilmesine ilişkin açıklamalar belirtilen internet sayfasında yer almaktadır. Ancak, bu formu elektronik ortam dışında doldurarak süresi içerisinde başvuranların başvuruları da kabul edilecektir.
- Elektronik ortamda veya postada meydana gelebilecek gecikmelerden dolayı, 28 Ekim 2011 tarihinden sonra Başkanlığa ulaşan başvurular dikkate alınmayacaktır.

V - SINAV ŞEKLİ VE KONULARI
- Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.
- Gelir Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı yazılı bölümü test usulü gerçekleştirilecek olup, sınav konularına aşağıda yer verilmiştir.
1. Grup İçin:
a- Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
b- Hukuk Grubu; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve İdari Yargı Hukuku, Medeni Hukuk Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Genel Hükümler-Şirketler-Kıymetli Evrak), İcra ve İflas Hukuku (Genel Hükümler),
c- İktisat Grubu; Makro İktisat, Mikro İktisat, Uluslararası İktisat, İşletme İktisadı,
Uluslararası Ekonomik İlişkiler ve Kuruluşlar,
d- Maliye Grubu; Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sisteminin Genel Esasları,
e- Muhasebe Grubu; Genel Muhasebe, Maliyet Muhasebesi, Şirketler Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi, Ticari Hesap.
2. Grup İçin (Bilgisayar Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği, Elekronik ve Haberleşme Mühendisliği, Yazılım
Mühendisliği):
a- Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi,
b- Genel yetenek ve genel kültür,
c- İşletim sistemleri, veri tabanı sistemleri, web tabanlı uygulama geliştirme, network.

2. Grup İçin (İnşaat Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği):
a- Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi,
b- Genel yetenek ve genel kültür,
c- Fakültelerin ilgili bölümleri müfredatı dikkate alınarak belirlenen alan bilgisi.

VI - DEĞERLENDİRME
- Yazılı sınavın değerlendirilmesi sonucu, 100 üzerinden 70 ve üzeri puan alan adaylardan; yerler itibarıyla, adayların başvuru sırasında tercih ettikleri il dikkate alınarak en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere, o il için atama yapılacak toplam kadro sayısının iki katına kadar aday sözlü sınava çağrılacaktır. Ayrıca, son sıradaki adayla eşit puan alan adaylar da sözlü sınava çağrılacaktır.
- Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmayacaktır.
- Sözlü sınavda, adayların muhakeme gücü, bir konuyu kavrama, özetleme ve ifade etme yeteneği, genel ve fiziki görünümü ile davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu, yetenek ve kültürü, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı da göz önünde bulundurularak, her adaya sınav kurulu başkan ve üyelerinin her biri tarafından ayrı ayrı 100 üzerinden puan verilir. Verilen bu puanların aritmetik ortalaması sözlü sınav puanını teşkil eder.
- Sözlü sınavda başarılı olmak için alınan puanın 70 puandan az olmaması gerekmektedir.
- Giriş sınavı puanı, sözlü sınavda başarılı olan adayların sözlü sınav puanı ile yazılı sınav puanının aritmetik ortalaması alınarak hesaplanacaktır.
- Giriş sınavı sonuçları, puanı en yüksek adaydan başlamak suretiyle başarı derecesine görebsıraya konulacak ve atama yapılacak kadro sayısı kadar aday asil, % 25’ine kadar aday ise yedek olarak tespit edilecektir.
- Asil ve yedek listelerinde sıralama yapılırken, adayların giriş sınavı puanının eşit olması halinde, yazılı puanı yüksek olan adaya; yazılı puanının da eşit olması halinde, KPSSP 49 veya KPSSP 4 puanı yüksek olan adaya öncelik tanınacaktır.
- Yedek listede yer alan adayların hakları aynı il için yapılacak müteakip yazılı sınav tarihine kadar geçerli olup, daha sonraki sınavlar için müktesep hak veya herhangi bir öncelik teşkil etmez. Ayrıca, bu süre içerisinde başka bir il için açılan sınavda başarılı olarak ataması yapılan yedek adayların hakları sona erer.
- Giriş sınavından 70 ve üzerinde puan almış olmak asil ve yedek listedeki sıralamaya giremeyen adaylar için müktesep hak teşkil etmez.
- Asil ve yedek listeler, bu duyuruda belirtilen yerler göz önünde bulundurulmak suretiyle oluşturulacaktır.

VII - SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ
- Yazılı sınavda başarılı olan adayların sözlü sınav yeri, günü, saati ve sözlü sınav sonuçları Başkanlığın ilan için ayrılmış yerlerinde ve http://www.gib.gov.tr/ internet adresinde duyurulacaktır.
- Giriş sınavında başarılı olan adayların ad ve soyadları ile aday numaralarının yer aldığı asil ve yedek listeler Başkanlığın ilan için ayrılmış yerlerinde ve http://www.gib.gov.tr internet adresinde duyurulacaktır. Ayrıca, asil ve yedek listelerde yer alan adaylara sonuç yazı ile bildirilecektir.
- Sınav sonuçlarına, duyurunun yapıldığı günü takip eden tarihten itibaren yedi gün içerisinde dilekçe ile itiraz edilebilir. İtirazlar, sınav kurulu tarafından incelenir ve en geç beş iş günü içinde karara bağlanıp sonuç ilgiliye yazılı olarak bildirilir.

VIII - DİĞER HUSUSLAR
- Asil listede yer alanlardan atama işlemlerinin yapılması için kendilerine bildirilen süre içinde geçerli bir mazereti olmadığı halde başvurmayanlar ile gerekli şartları taşımadığı sonradan anlaşılanların atama işlemleri yapılmayacaktır. Atama yapılması için kendilerine bildirilen süre içinde mazeretsiz olarak başvurmayan veya ataması yapıldığı halde süresi içinde göreve başlamayan adaylar için sınav sonuçları kazanılmış hak sayılmaz.
- Kendilerine yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmayanlar, atama işleminden sarfınazar edenler, atamaları iptal edilenler ile memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının anlaşılması üzerine ataması yapılmayanların yerlerine, yedek listedeki adaylar sırası ile ve aynı esaslara göre atanacaktır.
- Atanılan yerlerde beş yıl süreyle çalışılması zorunludur. Bu sürenin hesabında, fiilen çalışılmayan sürelerden yalnızca yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılacaktır. Bu süreyi doldurmayanların kurum içi nakilleri yapılmayacaktır. Ancak, göreve başladıktan sonra özür halleri ortaya çıkanlar, atanmak istedikleri yerlerde hizmetlerine ihtiyaç duyulması kaydıyla, bu süreyi tamamlamadan durumlarına uygun yerlere atanabileceklerdir.
- Ataması yapılan uzman yardımcıları beş yıllık süre zarfında atandıkları yerin dışında başka bir yerde, tedviren, vekâleten veya geçici olarak görevlendirilemezler.
- Sınavı kazananlardan, Gelir Uzman Yardımcılığı Giriş Sınavı Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmayacağı gibi, bu şekilde atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilecektir ve hiçbir hak talebi söz konusu olmayacaktır.
- Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.
- Adayların, sınavda kimlik tespitini sağlamak için nüfus cüzdanını veya sürücü belgesini üzerinde bulundurmaları gerekmektedir.

18 Ekim 2011 Salı

HADİS-İ ŞERİFLER ... ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUÂLAR

İKİNCİ BÂB: DUANIN KISIMLARI (İki kısımdır)
BİRİNCİ KISIM: SEBEBE VE VAKTE BAĞLI DUALAR (Yirmi fasıldır)
DOKUZUNCU FASIL: ÜZÜNTÜ VE TASA HALİNDE DUÂ
1. (1839)- Hz. Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-Nûn'un yaptığı dua şu idi: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'zzâlimîn. (Allahım! Senden başka ilâh yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)" Bununla dua edip de icâbet görmeyen yoktur." [Tirmizî, Daavât 85. (3500).]

AÇIKLAMA:
Zü'n-Nûn, Sâhibi'l-Hût da denen Hz. Yûnus (aleyhisselâm)'tur. Bir balık tarafından yutulmuş olması sebebiyle bu isimlerle yâd edilmiştir. Zîra her iki tâbir de balık sâhibi mânâsına gelir.
Hz. Yûnus, İbnu Metta, yani Metta'nın oğlu diye de bilinir. Kendisine otuz yaşlarında peygamberlik gelmiştir. Ninovalılar; aşırı zenginlik ve refahın şımarttığı halk, sapıtmıştı, putlara tapıyordu. Hz. Yûnus (aleyhisselam)'un Hakk'a dâvetini dinlemiyorlardı. Otuz üç sene kadar gayretine rağmen iki kişiyi hidâyete erdirebilmişti. O, halkın bu haline üzülerek orayı terke karar vermişti. Allah'tan izin almaksızın yola çıktı. Halbuki peygamberler, bu çeşit ciddi kararlar aldıkları zaman, Cenâb-ı Hakk'ın iznine başvurmaları gerekirdi.
Böyle izinsiz bir ayrılışla şehri terkedip deniz kenarına geldi. Hareket etmek üzere olan bir gemiye bindi. Gemi bir müddet yol alınca ârızalandı, ne ileri ne geri gitmiyordu. Bütün gayretlere rağmen tâmir olmuyordu. Bir de fırtına çıktı. Batma tehlikesi ile karşılaşan gemide panik başladı. Kimse ne yapacağını bilemiyordu. Yolcular bu durumu uğursuzluğa yorup: "İçimizde büyük günah işlemiş biri var!" diyerek onu ortaya çıkarmak istediler. Bunu kur'a ile bulmaya karar verdiler. Çekilen kur'aya göre suçlu Hz. Yûnus (aleyhisselam)'tu. "Bu sâlih biridir, yanlışlık var!" denildi ise de rivâyete göre üç kere çekilen kur'a hep ona isabet etti. Hz. Yûnus fırtınalı, dalgalı ve karanlık bir gecede denize atladı. Bir müddet sonra büyük bir balık onu yuttu (Saffat 142).
İşte burada ölmediğini anlayan Hz. Yûnus hatasını anlayıp, sadedinde olduğumuz hadiste belirtildiği üzere Cenâb-ı Hakk'a ihlâsla yöneldi ve dua etti. Allah, bu ihlâslı duayı kabul etti. Balığa vahyederek Yunus'u kenara atmasını emretti. Hz. Yûnus (aleyhisselam) böylece karanlığa, fırtınaya, kabaran denize, kendisini yutan balığa rağmen kurtuluşa erdi.
Âyette, onun duasının kabul edilmesi, Rabbine yaptığı tesbihatla îzah edilmiştir: "Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi, insanlarn tekrar diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı" (Saffat 143-144).

2. (1840)- Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: "Halîm ve azîm olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semâvât'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur." [Buhârî, Daavât 27, Tevhîd 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizî, Daavât 40, (3431); İbnu Mâce, Dua 17, (3883).]

3. (1841)- el-Hudrî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensâr'dan Ebû Ümâme (radıyllahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona:
"Ey Ebû Ümâme, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu.
"Peşimi brakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resûlü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder."
"Evet, ey Allah'ın Resûlü, öğret!" dedim.
"Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duay oku: "Allahm üzüntüden ve kederden sana sığınırm. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım."
(Ebû Ümâme) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi." [Ebû Dâvud, Salât 367, (1555).]

4. (1842)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resûlullah ona:
"Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)" dedi:
"Allahım! Sen yedi semânın Rabbi, Arş-ı Âzam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkân'ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zâhirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen bâtınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl." [Tirmizî, Daavât 68, (3477); İbnu Mâce, Dua, 2 (3831).]

5. (1843)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bir şey üzecek olsa şu duayı okurdu: "Yâ Hayyu ya Kayyum, birahmetike estağîsu. (Ey diri olan, ey Kayyûm olan Rabbim, rahmetin adına yardımını talep ediyorum)." Ve keza şöyle derdi: "Elizzu biyâze'l celâli ve'l-İkrâm." (Yâ ze'lcelâli ve'l-ikrâm)'ı devamlı söyleyin! [Tirmizî Daavât 99, (3522).]

AÇIKLAMA:
Rivâyetin ikinci kısmı, Resûlullah'ın dua âdâbıyla ilgili bir tavsiyesini ihtiva ediyor. Dua yaparken, Allah'a: "Ey celâl ve ikram sâhibi, duamı kabul et!" mânasında bir yakarış olan Yâ ze'lcelâli ve'l-İkram cümlesini çokça, sıkça tekrar etmeyi tavsiye ediyor.
Bu tavsiye ile önceki kısım aynı senetle geldiği için Tirmizî hazretleri rivâyette sunmuştur.

6. (1844)- Esmâ Bintu Umeys (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu duayı söyledi: "Allâhu, Allâhu Rabbî lâ üşriku bihî şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)" [Ebû Dâvud, Salât 361, (1525), İbnu Mâce, Dua 17, (3882).]

7. (1845)-  İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Kimin sıkıntısı artarsa şu duayı okusun: "Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, câriyenin oğluyum, senin avucunun içindeyim, alnım senin elinde. Hakkımdaki hükmün câridir. Kazan ne olursa hakkımda adâlettir. Kendini tesmiye ettiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur'ân'ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesîlesi kılmanı dilerim."
Bu duayı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş, yerine ferahlık vermiştir." [Rezîn ilâvesi, (Hadis Mecmau'z Zevaîd'de (10,136) mevcuttur. Hâkim'in Müstedrek'inde de (1,509) kaydedilmiş.]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivâyet Teysir'de kaydedildiği şekliyle mevkuf hadis yâni İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'un şahsî sözü görünümündedir. Ancak hadis aslında merfudur. Mesela Müstedrek'in kaydettiği vechinde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sözü olduğu için sarih şekilde ifade edilmiştir.
2- "Kur'an'ı, kalbin baharı kılmasını" istemek, kalbin hoşlanacağı, ferahlık duyacağı, zevkle okuyacağı şey kılmasını taleb etmektir. Zîra kalb, baharda ferahlar, o mevsimden memnun kalır, ondan ayrılmak istemez.

14 Ekim 2011 Cuma

KELİMELER - KAVRAMLAR ... MÜCÂHİD


KELİMELER - KAVRAMLAR
M Ü C Â H İ D

     Çaba sarfeden, tüm imkânlarını kullanarak belli bir hedefe varmak isteyen; düşmana karşı var gücüyle savaşan, dünyevî hiç bir menfaat beklemeksizin sırf Allah rızası için ve O'nun yolunda cihad eden kimse.
     "Mücahid" tabiri arapça bir kelime olup "câ.he.de" (Cihad etti) fiilinin ism-i fâilidir. Çoğulu "mücâhidun". "Cihad" ve "mücâhid" terimleri birer İslâmî kavramdır. Dolayısiyle, bu kavramlârın ne manaya geldiklerini, kimlerin bu kavramlarla nitelenebileceğini en iyi bilen Allâh ve Rasûlüdür.
     Cihadın Allah rızası için ve O'nun yolunda yapılması, İslâm'ın şart koştuğu bir husustur. Allah yolunda olmayan, O'nun rızasını taşımayan tüm savaşlar, harcanan paralar ve sarfedilen gayretlerin cihad sayılamayacağı, bu tür mücahedeye katılan kimsenin de mücâhid olamayacağı muhakkaktır.
     "Ey iman edenler! Allah'tan korkun O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz" (el-Mâide, 5/35);
     "(Ey iman edenler!) Gerek hafif, gerekse ağır olarak hep birlikte savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer anlıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır" (et-Tevbe, 9/41);
     "Doğrusu, inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler (var ya) işte bunlar birbirlerinin dostudurlar" (el-Enfâl, 8/72);
     "Îman edip hicret edenler, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler... İşte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır" (el-Enfâl, 8/74).
     Bu ve buna benzer âyetlerin hemen hemen tamamında cihadın, Allah yolunda olması gerektiği vurgulanıyor. Bu da, cihadın ve mücâhidin ne manaya geldiğinin açık bir delilidir.
Hz. Peygamber (s.a.s)'den nakledilen bazı hadisler, mücâhid kavramına daha da bir açıklık getirmektedir. Şöyle ki; Ashabtan biri Rasulullah (s.a.s)'a gelerek;
     "Ya Rasulûllah! Dünya menfaatlerinden bir menfaat umarak Allah yolunda cihad etmek isteyen kişinin durumu nedir?" diye sorunca, Rasulûllah: "Onun ecri (sevabı) yoktur", diye cevap verir. Adam aynı soruyu iki kere daha sorar, her seferinde "Onun ecri yoktur" cevabını alır (Ebu Dâvûd, Cihad, 24).
     Başka bir hadiste şöyle rivayet edilir: A'râbînin biri Rasulûllah (s.a.s)'a gelerek: "Kimisi şöhret için, kimisi öğülsün diye, kimisi ganimet elde etmek için savaşıyor. (Bu konuda ne dersin?)" deyince, Rasulûllah: "Yalnızca Allah'ın Kelimesi üstün olsun diye savaşan kimsenin mücahedesi Allah yolundadır, " diye cevap vermiştir (Ebu Dâvud, Cihad, 24).
     Cihadın İslâm dininde büyük bir ehemmiyeti vardır. Bu önemine binaen Cenab-ı Allah, cihadı, kıyamete kadar devam edecek bir farz kılmıştır. Bazılarının iddia ettiği gibi cihad, geçici bir zaruretten doğmuş değildir. Şayet cihad, müslümanların hayatında geçici bir zaruret olmuş olsaydı, Allah Teâlâ, Kitabullahın büyük bir ekseriyetini en kuvvetli ifadeleri kullanarak bu mevzua tahsis etmez ve aynı şekilde, Rasulûllah'ın hadislerinde de en kuvvetli ifadeler ve en ısrarlı emirler cihad için sarfedilmezdi. Şayet cihad, geçici bir zaruret olsaydı, Allah'ın Rasûlü, kıyamete kadar gelecek olan insanları ferd ferd içine alan şu hadisini irad etmezdi:
     "Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur" (Mesâbîkü's-Sünne'den, Fi Zilâli'l-Kur'ân trc., III, 408).
     Cenab-ı Allah, öneminden dolayı cihadı farz kılmış ve gücü yeten her mü'mini bununla mükellef tutmuştur. Yüce Rabbimiz cihadı terk edenleri tehdit etmiş, kendi yolunda samimiyetle mücahede eden mücâhidlere de büyük mükâfatlar vadetmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de, her iki gruba da yönelik vad ve vaîdleri görmek mümkündür:
     "Allah'a inanın, Rasûlü ile beraber cihad edin diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve; bizi bırak, oturanlarla beraber olalım, dediler. Geride kalan kadınlarla beraber olmağa razı oldular. Çünkü onların kalplerine mühür vuruldu, dolayısıyla anlayamazlar" (et-Tevbe, 9/86, 87).
     Cenab-ı Allah, cihaddan kaçınan böyle kimselerin, yaptıklarının mutlaka karşılığını göreceklerini şöyle dile getiriyor: "Allah, içinizden cihad edip, Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan kendi halinize bırakılacağınızı mı zannediyordunuz? Muhakkak, Allah işlediklerinizden haberdardır" (et-Tevbe, 9/16).
     "Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?" (el-Bakara, 2/218).
     "Andolsun ki, içinizden mücahidlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve herbirinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz" (Muhammed, 47/31).
     Görüldüğü gibi Rabbimiz, mücahidlerle cihaddan kaçınanları, hattâ bu arada kendini mü'min imiş gibi göstermeye çalışan münafıkları imtihan etmek suretiyle ortaya çıkaracağını söyleyerek tehdit ediyor. Ta ki saflar netleşsin, mü'min münafık birbirinden ayrılsın, arada karanlık hiç bir nokta kalmasın.
     Zahidlerden Fudayl İbn Iyaz bu âyeti okuyunca ağlar ve şöyle dermiş: "Allah'ım bizi imtihan etme! Çünkü sen imtihan edersen biz rezil oluruz, sırlarımız ortaya çıkar ve azaba düçar edersin" (Seyyid Kutub, Fî Zilâli'l-Kur'ân, XIII. 402).
     Cihad denilince akla ilk gelen şey savaş olmakla beraber, cihad kavramı, bundan çok daha kapsamlı bir manâyı ihtiva etmektedir. Allah yolunda canla, malla, söz ve kalemle yapılan mücadelenin tümü cihad kapsamına girer. Bununla birlikte, canla ve malla yapılan cihad en kutsal cihaddır. Hakiki manâda bir mücahid de, böylesi bir cihadda bulunan kimsedir.
     Rabbimiz, böylesi bir cihada katılan mücahidlerle yerlerinde oturan mü'minlerin aralarındaki farkı şöyle dile getiriyor: "Mü'minlerden-özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah, her ikisine de güzelliği (Cenneti) vadetmiştir. Ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır. Kendi katından onlara dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Ve Allah, Ğafûr'dur, Rahîm'dir"
(en-Nisa 4/95, 96).
     Bu âyetler, Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad eden müslümanlarla, mazeretleri dolayısıyla cihada katılamayan müslümanları karşılaştırıyor. Malla ve canla mücadele eden mü'minlerle, cihadı terkeden müslümanların eşit olamayacakları kaidesini koyuyor. Gerçi mü'min oldukları ve içlerinden cihada katılmayı geçirdikleri için, Cenab-ı Allah, geçerli mazereti olanlara da mükâfat vadetmiştir ama; "Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenlerle, yerlerinde oturanlar asla bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından çok üstün kılmıştır."
     Cihada katılmadıkları için kendilerinden, "yerlerinde oturanlar" diye bahsedilen müslümanların, haddizatında mü'min oldukları, asla münafık olmadıkları, âyet-i kerîmenin, "Bununla beraber Allah, her ikisine de cenneti vadetmiştir" kısmından açıkça anlaşılıyor. Aksi olsaydı, Rabbimin onlara cenneti vadetmesi söz konusu olamazdı.
     Zeyd İbn Sabit yukardaki âyetin nüzûlü ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Mü'minlerden, Allah yolunda cihad edenlerle oturanlar bir değildir" âyeti nazil olduğu zaman Rasûlullah (s.a.s)'ın yanındaydım. Özür sahiplerini zikretmedi. Bunun üzerine İbn Ümmi Mektûm:
-Nasıl olur ben görmeyen bir âmâyım, dedi. Tam bu sırada Rasûlullah'a, oturduğu yerde vahiy hali geldi. O da bacağıma dayandı nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bacağımın üzerinde öyle ağırlaştı ki onu ezeceğinden korktum. Sonra bu hali geçti. Bana "Yaz" diyerek, Özür sahipleri hariç, mü'minlerden, Allah yolunda cihad edenlerle oturanlar bir değildir" âyetini yazdırdı (el-Vâhidî, Esbâbü'n-Nüzül, Mısır 1968 s. 100).
     Rasûlullah (s.a.s), "Mücâhid"lerin cennetteki makamlarını şöyle tasvir ediyor: "Cennette yüz derece vardır. Allah onları, kendi yolunda mücadele edenler için hazırlanmıştır. Her iki derece arasındaki uzaklık, gökle yer arasındaki uzaklık gibidir. Siz Allah'tan istediğinizde Firdevs'i isteyin. Çünkü o, Cennetin tam ortası ve en yüce yeridir" (Buhari, Cihad, 4).
     Abdullah İbn Mes'ud yoluyla nakledilen bir hadiste de, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun için bir derece mükâfat vardır. " Birisi; "Ya Rasûlullah, derece nedir?" diye sorunca Rasûlullah: "Dikkat et, o senin annenin eşiği değildir. Her iki derece arasındaki mesafe yüz yıllık yoldur" diye cevap verdi (Nesâi, Cihad 26).
     Şu hadisler de Allah yolunda cihadda bulunan "mücâhid"lerin faziletlerinden ve üstünlüklerinden bahsetmektedir:
     "Allah yolunda cihad eden kimse, Allah'ın şu garantisi altındadır: Allah, ya onu mağfiretine ve rahmetine katar (şehâdetle) veya onu sevab ve ganimetle geri döndürür. Allah yolunda cihad eden kimsenin, dönünceye kadar ki durumu; gevşeklik etmeksizin gündüzleri oruçlu ve geceleri ibadete devam eden kimsenin durumu gibidir" (Buhârî, Cihâd, I; İbn Mace, Cihâd, 1).
     Rasûlullah (s.a.s)'a soruldu: "Ya Rasûlallah, insanların hangisi daha faziletlidir?" Allah'ın Rasûlü şöyle cevap verdi: "Canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden mü'mindir" (Buharî, Cihad, 2).
     "Sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir vakitte Allah yolunda (cihad için) bir kere yürüyüş, şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır" (İbn Mace, Cihad 2).
     "Allah yolundaki toz ile Cehennem dumanı müslüman bir kulda toplanmaz" (İbn Mace, Cihad, 9).
     Hadislerden de anlaşıldığı gibi, mücahidlerin üstünlüğü maddi ölçülerle ölçülemeyecek derecede büyüktür. Bununla beraber şu bir gerçektir ki; her müslüman aynı derecede cihada iştirak edemez. Önemli olan, her mü'minin gücü nisbetinde cihad etmesi ya da cihad edenlere destek sağlamasıdır. Mücahidlerin geride kalan aile efradını gözetmek, cihada çıkan mücahid geri dönünceye kadar aile efradının ihtiyaçlarını karşılamak da hemen hemen cihad kadar önemli bir görevdir. Allah Rasûlü buna işaret ederek şöyle buyurur:
     "Kim Allah yolunda savaşan bir gâziyi mükemmel bir şekilde teçhizatlandırırsa, o gazi ölünceye veya savaştan dönünceye kadar (kazandığı) sevâbın bir misli onu teçhizatlandıran kimseye olur" (İbn Mace, Cihad, 3).
     "Kim Allah yolunda bir gaziyi teçhizatlandırır veya geride kalan aile efradına bakarsa gaza etmiş gibi olur" (Tirmizî, Cihad, 6);
     "Kişinin harcadığı dinarın en faziletlisi, onun çoluk çocuğuna harcadığı dinar, Allah yolunda bir at için harcadığı dinar ve kişinin Allah yolunda (savaşan) arkadaşlarına harcadığı dinardır" (İbn Mace Cihad 4).
Şamil İslam Ansiklopedisi
Halid ERBOĞA


11 Ekim 2011 Salı

İSLAM TARİHİ ... BEDİR MUHAREBESİ (3)

 İ S L A M   T A R İ H İ
BEDİR MUHAREBESİ (3)

     Hz. Ebû Bekir ile Oğlu
     Manzara oldukça ibretli idi. Mus’ab b. Umeyr Müslümanlar safında muhacirlerin sancaktarı iken, kar­deşi Ebû Azîz İbni Umeyr ise müşrik ordusunun birinci bayraktarıydı. Daha garibi de vardı. Hz. Ebû Bekir, oğlu Abdullah’la Müslümanlar safında bulunurken; diğer oğlu Abdurrahman ise, Ku­reyş müşrikleri arasındaydı. Ce­sareti ve keskin ok atıcılığı ile meşhur olan Abdurrahman, bir ara ortaya atılıp er dileyince, Hz. Ebû Bekir ayağa kalktı; Hz. Re­sû­lul­lah’tan, oğluyla çarpışmak üzere müsaade istedi. Fakat Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Yâ Ebâ Bekir! Bilmez misin ki sen benim görür gözüm ve işitir kulağım yerindesin!” buyurarak izin vermedi ve yanın­dan ayırmadı.
     Hz. Re­sû­lul­lah’tan, oğluyla kılıç kılıça dövüşmek için izin alamayan Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.), hiddetli hiddetli oğ­luna, “Ey Abdurrahman! Bana olan mü­nâsebetin nerede kaldı?” diye seslendi. Abdurrahman ise, “Aramızda silahtan, uzun, yüğrük at­tan ve kılıçtan başka bir şey kalmadı” [27] diye cevap verdi.

     Harp Başladı
     Tarih, 17 Ramazan Cuma günü sabah saatleri... Artık iki ordu, olanca güç ve kuvvetleriyle birbirine saldırmaya geçmişti.
     Resûl-i Kibriya Efendimiz, mücahitleri Allah yolunda cihada teşvik eden konuşmalar yapıyor, şehit düşenlerin makamlarının cennet olacağını müjdeli­yordu. “Zafer bizimdir!” diyerek de, her zaman mücahitlerin gayret ve ümitle­rini hep aynı canlılıkta tutma­ya ihtimam gösteriyordu. Zaman zaman da ordu­nun önüne geçip bilfiil cesaretini göstererek, mücahitlerin de cesaretini artırı­yordu.
     Hz. Ali der ki: “Bedir günü harp şiddetlendiği zaman, Re­sû­lul­lah’a sığın­mıştık! O gün, halkın en cesaretlisi, en kahramanı o idi! Müşriklerin saflarına ondan daha ya­kın kimse yoktu!” [28]

     Hâris b. Süraka’nın Şehit Düşmesi
     Hazreç kabilesinden Hâris b. Süraka adındaki genç, or­dunun gerisinde su ha­vuzunun başında bulunuyor ve vuruşmayı temâşâ ediyordu. Düşman tara­fından atılan bir ok, ön saftaki mücahitlerin üzerinden geçerek ona isabet etti ve orada şehit oldu. İşte, ensar­dan ilk şehit düşen, bu zâttır. Harp safında bulunan mücahitleri aşıp giden bir okun, gerideki Haris’e isa­bet edip onu şehit etmesi, hepsi için bir ibret dersi oldu.

     Pey­gam­be­ri­mizin Mücahitleri Harbe Teşviki
     Harp bütün şiddetiyle devam ediyordu. Resûl-i Ekrem ise, durmadan mü­cahitleri harpte sebat etmeye çağırıyordu: “Muhammed’in varlığı kudret elin­de olan Allah’a yemin ederim ki bugün Allah’ın rızasını umarak sabır ve sebat göstererek çarpışanları ve arkasına dönmeden ilerlerken öldürülenleri, Allah muhakkak cennetine koya­caktır!”

     Umeyr’in Şehit Düşmesi
     Ensardan Umeyr b. Humam Hazret­leri, elinde hur­masını yerken Re­sû­lul­lah’ın bu müjdesini işitti ve “Ne iyi, ne iyi! Cennete girmek için, şu heriflerin elinde öl­mekten başka bir şey lâzım değilmiş” diye konuşarak elindeki hur­maları yere attı ve hemen kılıcını sıyırarak, şehâdetin faziletine ve ahiret haya­tının ehem­miyetine dair müessir beyitler söyleyip düşmanın üzerine hücum etti. Gidiş, o gidiş oldu. Bir daha geri dönmeyen Umeyr, birçok müşriği öldür­dükten sonra, kendisi de arzuladığı şehâdet mertebesine ulaştı.

     Bir Mucize
     Çarpışma bütün şiddetiyle devam ederken, Resûl-i Kibriya Efendimiz, yer­den bir avuç ince kum alıp küffar ordusunun üzerine attı ve “Yüzleri kara ol­sun! Allahım, kalplerine korku sal, ayaklarına titreme ver!” diye dua etti. [29] “Yüzleri kara olsun!” sözü bir kelâm iken, onlardan her birinin kulağına gitmesi gibi, o bir avuç kum dahi her bir müşriğin gözüne gitti. Hücumu terk edip gözleriyle meşgul olmaya başladılar. Kur’an-ı Azîmüşşan, bu mucizeyi şu ayetiyle ilan eder: “Onları siz değil, Allah öldürdü! Onları (kumları) attığın zaman da, sen at­madın, Allah attı!” [30]
     Evet, Resûl-i Kibriya’nın avucunda küçücük taşlar zikir ve tes­bih ettiği gibi, aynı avucuna alıp attığı kum ve küçücük taşlar da düşmana el bombası hük­müne geçiyor ve onları dehşete düşürüyordu!

     Pey­gam­be­ri­mizin Münâcâtı ve
     Meleklerin Yardıma Gelmesi
     Peygamber Efendimiz, bir taraftan mücahitler arasında dolaşıp cihada olan aşk ve şevklerini artırıcı konuşmalar yapıyor, bir taraftan da kıbleye yönelerek Yüce Mev­lâ­sına yalvarıyordu: “Allahım! Bana vadettiğin yardımı lût­fet!”
     Bu münâcâtı esnasında bir ara öylesine kendinden geçti ki ridâsı mübarek omuzlarından kayıp düştüğü halde farkına varmadı. Yanından ayrılmayan Hz. Ebû Bekir, ri­dâsını yerden alıp mübarek omuzlarına koydu ve “Yâ Re­sû­lal­lah! Rabbine ettiğin niyaz yetişir. Şüphesiz, O, sana olan vaadini yerine getirecek­tir” diye konuştu. [31]
     Bir müddet sonra Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Müjde ey Ebû Bekir! Sana Al­lah’ın yardımı geldi. İşte şu, Cebrail’­dir. Kum tepeleri üzerinde atının diz­ginini tutmuş, silahlan­mış, emir bekliyor!” diye buyurdu.
     Kur’an-ı Azîmüşşan, bu vak’ayı da şöyle hatırlatır: “Siz, (sayı, silah ve binekçe düşmandan çok) az ve zayıf iken, Allah, size Bedir’de kat’î bir zafer verdi. Allah’tan sakı­nın; ta ki şükret­miş olasınız! “O vakit sen, mü’minlere, ‘İndirilen üç bin melekle Rabbini­zin si­ze imdat etmesi yetişmez mi?’ diyordun.” [32]
     Rivayet edilmiştir ki o esnada, benzeri görülmedik, gayet şiddetli bir rüzgâr çıktı. Göz gözü görmez oldu. Sonra geçip gitti. Arkasından ikinci bir rüzgâr daha çıktı ve o da geçip gitti. Bu, Cebrail (a.s.) emrindeki üç bin meleğin gelip Resûl-i Kibriya Efendimi­zin yanında, sağında ve solunda yer alışının tezahürü idi. Melekler, başlarına beyaz sarıklar sarmışlar, sarıkların uçlarını ise arkala­rına salıvermişlerdi. Yalnız, Hz. Cebrail’in (a.s.) sarığı sarı idi. Meleklerin hepsi alaca renkte atlara binmişlerdi.

     Mücahitlerin Kahramanca Çarpışmaları
     Parolaları “Yâ Mansur! Emit” olan mücahitler, düşmanla kahramanca çar­pışıyor, hücum ve hamleleriyle düş­man saflarını yarıyor­lardı.
Hususan Hz. Hamza ile Hz. Ali (r.a.), son derece kahramanca ve cesurca müş­riklere hücum ediyorlar ve düşmanın hangi koluna hücum etseler yarıp geçiyorlardı. Hz. Hamza, iki elinde iki kılıç önüne geleni bir hamlede yere se­ri­yordu. Bu iki kahraman sahabe, müşrik ileri gelenlerinden birçok kimseyi kı­lıç­larıyla öldürdüler.

     Ebû Cehil’in Öldürülmesi
     Müslümanların büyük düşmanı olan Ebû Cehil’i öldürmek bir iftihar vesi­lesi olacağından, mücahitlerden her biri onu bulup öldürmek istiyordu. Hatta Ebû Cehil zannıyla, Hz. Hamza, müşriklerin reislerinden, Mahzumoğulla­rın­dan Hâlid b. Velid’in biraderi olan Ebû Kays İbn Velid’i ve Hz. Ali yine Benî Mahzum’dan Abdullah İbni Münzir’i öldürmüşlerdi.
     Ebû Cehil, yetmiş yaşında, korkunç yüzlü, inatçı ve mü­te­mer­rid bir İslam düşmanıydı. “Anam beni bugün için doğurmuş!” diyerek cesaretini izhar edi­yor ve askerini harbe sürüyordu. Mahzumoğulları, müşriklerden birçok kimsenin öldürüldüğünü görünce, Ebû Cehil’in etrafını deve sürüsü gibi sarmışlardı. Ne pahasına olursa olsun onu koruyacaklardı.
Harp bütün şiddetiyle devam ediyordu. Hz. Abdurrahman b. Avf, harp safında sağına soluna bakınca, ensar gençle­rinden iki delikanlıyı gördü. Onlardan biri kendisine yaklaşarak, “Ey amca! Sen Ebû Cehil’i tanır mısın?” diye sordu. Abdurrahman b. Avf, “Evet, tanırım. Ne yapacaksın onu?” deyince, genç şu cevabı verdi: “Allah’a söz verdim: Ebû Cehil’i gördüğüm gibi üzerine yürüyüp, ya onu öl­düreceğim yahut bu uğurda şehit olacağım!”
     Abdurrahman b. Avf Hazretleri, gencin bu azim ve kahramanlığını hayretle takdir ederken, diğer genç de yanına yaklaşıp aynı şeyleri söyledi. Abdurrahman b. Avf, önceleri kendi kendine, “Harp safında iki çocuk ara­sında kaldım!” derken onların bu cesurca sözlerine hayret etti. Bu iki genç, Afra Hâtun’un harbe iştirak etmiş yedi oğlundan ikisi olan Muaz ve Muavviz idiler. O sırada Abdurrahman b. Avf’ın (r.a.) gözü, müşrikler arasında dolaşıp du­ran ve Mahzunoğulları yiğitleri tarafından korunan Ebû Cehil’e ilişti. Soran gençlere göstererek, “İşte, aradığınız Ebû Cehil!” dedi.
     İki kahraman fedai, derhal kılıçlarını sıyırıp, Ebû Cehil’in bulunduğu tarafa doğru yürüdüler. Bu iki genç gibi birçok mücahit de Ebû Cehil’i öldürme fırsatını kolluyordu. Gençlerin Ebû Cehil’e yetişmesinden önce, onu başından beri gözetleyip du­ran, ensardan Muaz b. Amr b. Cemûh, o esnada bir fırsatını bulup Ebû Ce­hil’in ayağına bir kılıç darbesi indirdi. Ebû Cehil’in oğlu İkrime de kılıcıyla onun eli­ni kolunu yaraladı. Bu kahraman sahabe der ki: “Elim, derisinde sallandı kaldı. Çarpışmanın şiddeti bana onu unutturdu. O gün kesik elimi arkama atıp, hep çarpıştım durdum. Bana fazla zahmet verince de, ayağımla üzerine bastım, sallanan ko­lumu koparıp attım!” [33]
     Muaz b. Amr b. Cemûh’un yaralanmasından sonra iki genç kardeş olan Muaz ile Muavviz de, Ebû Cehil’in yanına vardılar. Üzerine hücum ederek kı­lıç darbeleriyle yere serdiler, öldü zannıyla da bırakıp gittiler.

     “Ebû Cehil, Bu Ümmetin Firavunudur!”
     O esnada Resûl-i Kibriya Efendimiz, “Acaba Ebû Cehil, ne yaptı, ne oldu? Kim gidip bir bakar?” buyurarak, ölüler arasında onun araştırılmasını emretti.
Mücahitler aradılar, fakat bulamadılar. Peygamber Efendimiz yine “Arayınız! Benim, onun hak­kında sözüm var. Eğer siz, onun ölüsünü teşhis edemezseniz, dizindeki yara izine bakınız” bu­yurduktan sonra sözlerine şöyle devam etti: “Bir gün onunla Abdullah b. Cüd’a ’nın ziyafetinde bulunuyorduk. Ben, on­dan cüssece biraz büyükçe idim. Sıkışın­ca, onu ittim. İki dizi üzerine düştü. Di­zinden birisi yaralandı ve bu yaralanmanın izi, uru dizinden kaybolmadı!” [34]
     Bunun üzerine Abdullah İbni Mes’ûd Hazretleri, Ebû Cehil’i aramaya gitti. Onu son nefesinde, can çekişirken gördü. Kendisine, “Ebû Cehil sen misin?” dedi. Sonra da boynuna ayağıyla bastı ve “Ey Allah’ın düşmanı! Nihayet Allah seni hor ve hakir etti! Gördün mü?” dedi.
     Bedir Savaşı’nda şehit düşenlerin
     medfun bulundukları kabristan
     Can çekiştiği halde Ebû Cehil, “Ey koyun çobanı! Pek sarp yere çıkmışsın. Bü­yük bir kişinin, kavim ve kabilesi ta­rafından öldürülmesi, hemen şimdi olan bir şey değildir! Sen bana bugün zafer ve galebenin hangi tarafta olduğunu ha­ber ver” dedi.
     İbni Mes’ûd Hazretleri, “Nusret ve galebe, Allah ve Re­sûlü tarafındadır!” di­yerek, son nefesinde onu ye’se düşürdü. Böyle bir cihetten mey’us olan Ebû Cehil, bir kere daha küfrünü kustu: “Muhammed’e söyle ki şimdiye kadar onun düşmanı idim; şimdi düşman­lığım bir kat daha arttı!” Bunun üzerine, İbni Mes’ûd Hazretleri, hemen başını kesti.
Böylece, Ebû Cehil, son nefeste bile imana gel­medi, küfür ve dalâlette ısrar edip cehennemi boyladı. İbni Mes’ûd (r.a.), başını alıp huzur-u Ne­bevî’ye getirdi.
“İşte, Allah’ın düşmanı Ebû Cehil’in başı!” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Kuluna yardım eden, dinini üs­tün kılan Allah’a hamdolsun!” dedikten sonra, “Bu ümmetin Firavunu, işte bu­dur!” buyurdu. [35]
     Ebû Cehil’in öldürülmesinden sonra, müşrik ordusunda Müslümanlara kar­şı koyacak pek kimse kalmadı. Bu arada, azılı müşrik Ümeyye b. Halef de, Mek­ke’de merha­metsizce işkenceye uğrattığı Bi­lâl-i Habeşî (r.a.) tarafından yere se­rilince, Ku­reyş ordusu fena halde bozuldu. Müş­rik askerleri gerisingeri kaç­maya başladılar. Kaçanlar o anda kurtuldular, ele geçirilenler ise esir alın­dı­lar.

     Netice
     Birkaç saat bütün şiddetiyle devam eden kıyasıya mücadele neticesinde, Re­sûl-i Kibriya Efendimizin kumandanlığını yaptığı İslam ordusu, parlak bir mu­zafferiyet elde etmişti. Mücahitler, on dört şehit vermişlerdi; müşriklerden öl­dürdüklerinin sayısı ise yetmiş kadardı; bir o kadarını da esir almışlardı. Öl­dü­rülenlerden yirmi dört kişi, müş­riklerin ileri gelenlerindendi. Mücahitler, Pey­gam­be­ri­mizin emri gereği, müşrik ileri gelenlerinin cesetlerini toptan bir çuku­ra gömdüler.
     Resûl-i Ekrem, şehit olan mücahitlerin cenaze namazını da Be­dir’de kıldı.
Bu parlak zaferle, şüphe ve tereddüt bulutları parçalandı, Müslümanların cesaretlerine bir kat daha cesaret ka­tılmış oldu. Peygamber Efendimiz, derhal yola iki haberci çıkararak, bu şanlı zaferin bir an evvel Medine’ye duyurulma­sını istedi. Habercilerden biri şehrin üst tarafında, diğeri ise alt tarafında bu muhteşem müjdeyi Müslümanlara ulaştırdı.
[27] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 291.
[28] İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 23.
[29] İbn Hişam, a.g.e., c. 2. s. 280.
[30] Enfâl, 17.
[31] İbn Sa’d, a.g.e., c. 3, s. 601-602; Müslim, Sahih, c. 5. s. 156-157.
[32] Âl-i İmrân, 123-124.
[33] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 287-288; Taberî, Tarih, c. 2, s. 284.
[34] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 288; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 284.
[35] Zehebî, A’lâmü’n-Nübelâ, c. 1, s. 346.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Uzman ve Destek Personel Alımı (988 kişi) İlanı

T.C. TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI
DESTEKLEME KURUMU

UZMAN ve DESTEK PERSONEL ALIMI
SEÇME SINAV İLANI

1.1 UZMAN ALIMI SEÇME SINAVI İÇİN
AÇIK BULUNAN VE ALIM YAPILACAK POZİSYONLAR

A. KAMUDAN ALIMLARA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurum ve kuruluşlarda çalışanlardan;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, lisans düzeyinde eğitim veren fakültelerin veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurumunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının mezunları arasından;


B. AÇIKTAN ALIMLARA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre İl Koordinatörlüklerine AÇIKTAN ATAMA şeklinde;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, lisans düzeyinde eğitim veren fakültelerin veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurumunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarının mezunları arasından;


1.2 DESTEK PERSONELİ ALIMLARINA İLİŞKİN POZİSYONLAR
5818 Sayılı Kanunla değişik, 5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği 7/2 maddesi hükümlerine göre AÇIKTAN ATAMA şeklinde;
Kurumun Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Karaman, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Nevşehir, Uşak İl
Koordinatörlüklerinde görevlendirilmek üzere, aşağıda isimleri yer alan önlisans programlarının mezunları arasından;


2. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINA KATILACAK ADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR: A) GENEL ŞARTLAR:
1. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
2. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
4. Askerlik durumu itibariyle;
a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
5. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
6. Görevini devamlı yapmasına engel hastalığı bulunmamak, şartlarını taşıması gerekir.

B.) ÖZEL ŞARTLAR:
1. Açıktan uzman alımlarına ilişkin AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlara başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Lisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP3" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları gerekmektedir.
2. Açıktan uzman alımlarına ilişkin AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Lisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP3" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları ve İngilizce, Almanca veya Fransızca dillerinde yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (KPDS) asgari 40 puan almış olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip olmaları gerekmektedir.
3. Açıktan destek personeli pozisyonlara başvuran adayların, 2010 yılında ÖSYM'ce yapılan 2010-KPSS (Önlisans Düzeyi) Kamu Personeli Seçme Sınavı "KPSSP93" puan türünden asgari 60 (altmış) puan almış olmaları gerekmektedir.
4. 5648 Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 14. Maddesinin 4. Fıkrasında "il koordinatörlüklerinde uzman pozisyonunda istihdam edileceklerin asgari (D) düzeyinde puan almış olmaları veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen uluslararası geçerliliği olan bir belgeye sahip olmaları zorunludur. Kurum nitelikli personel ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için 31/12/2012 tarihine kadar, yabancı dil yeterliliği şartı aramayabilir. Bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil yeterliliği belgesini ibraz etmeyenlerin sözleşmeleri yenilenmez" hükmü bulunmaktadır.
Bu kapsamda sınavı kazanmış olan adayların KPDS, ÜDS ile YÖK'ün belirlemiş olduğu eş değerliliği olan İngilizce, Fransızca ve Almanca yabancı dil belgelerini 31/12/2012 tarihine kadar teslim etmek zorundadır.

3. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINA KATILANLAR İÇİN BAŞVURUDA İSTENEN BELGELER
Uzman ve Destek personel adayının bir veya birden çok ili tercih etmiş olması, o il veya illerde görev yapmayı taahhüt ettiği anlamını taşımaktadır. İl koordinatörlüklerine istihdamı planlanandan fazla ya da eksik tercih olması halinde kurum adayın başvuruda bulunmadığı il koordinatörlüğüne adayı atama konusunda serbesttir. (Başvuruda bulunan aday bu hususu peşinen kabul ve taahhüt eder.) Bir adayın bir ili tercih etmesi adayın o ile atanmasını zorunlu kılmayacak olup, takdir yetkisi Kurumdadır.
Tüm adaylar, meslek başvuru kodlarından yalnızca birini seçecekler ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinden temin ederek dolduracakları imzalı "Aday Bilgi Formu" ile birlikte aşağıdaki belgelerin asıllarını ibraz veya tasdikli örneklerini teslim etmeleri gerekmektedir:
a) Öğrenim diploması ve fotokopisi,
b) Son altı ay içinde çekilmiş 4 adet vesikalık fotoğraf,
c) Nüfus Cüzdanı ve fotokopisi,
d) Özgeçmiş, (21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun http://www.tkdk.gov.tr internet adresinde örneği verilmiş forma uygun şekilde doldurulacaktır.)
e) AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran adaylardan Yabancı dil düzeyini gösterir belge. ( KPDS, ÜDS ile YÖK'ün belirlemiş olduğu eş değerliliği olan İngilizce, Fransızca ve Almanca yabancı dil belgesi)
f) Askerlik durumu ile ilgili belge ve fotokopisi,
g) Kurumun internet adresinden temin edecekleri "Aday Bilgi Formu"nun çıktısı (21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr),
h) 2010 KPSSP3 Sonuç Belgesinin aslı ve fotokopisi (Sadece açıktan atama yoluyla başvuran uzman adayları getirecektir)
ı) 2010 KPSSP93 Sonuç Belgesinin aslı ve fotokopisi (Sadece açıktan atama yoluyla başvuran destek personeli adayları getirecektir)
i) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurum ve kuruluşlarda çalıştığını gösteren hizmet belgesi (Sadece kamu pozisyonundan başvuran adaylar getirecektir)

4. UZMAN ALIMI İÇİN SORU AĞIRLIKLARI
a) IPARD Programı, 40 (Kırk) Soru
b) Güncel Sosyal ve Ekonomik Konular, 8 (Sekiz) Soru
c) Türkiye Coğrafyası, 8 (Sekiz) Soru
d) Türkçe Dil Bilgisi, 7 (Yedi) Soru
e) TKDK Kuruluş Kanunu ve Personel Yönetmeliği, 6 (Altı) Soru
f) Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, 6 (Altı) Soru
g) Türk Medeniyet Tarihi, 5 (Beş) Soru
h) Türkiye'nin Yönetim Yapısı, 4 (Dört) Soru
i) AB Kurumsal yapısı, işleyişi, tarihçesi, 10 (On) Soru j) AB Ortak Tarım Politikası, 3 (Üç) Soru
k) AB ve Türkiye İlişkileri ile Müzakere Süreci, 3 (Üç) Soru

5. DESTEK PERSONELİ ALIMI İÇİN SORU AĞIRLIKLARI
I. Genel Kültür (20 Soru)
a) Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
b) Türkiye Coğrafyası
c) Temel Vatandaşlık Bilgisi
d) Türk Kültür ve Medeniyetleri
e) Türkiye ve Dünya ile İlgili Genel ve Güncel Sosyo-Ekonomik Konular
II. Genel Yetenek (30 Soru)
a) Türkçe
b) Matematik

6. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVININ BAŞVURU MERCİİ, BAŞVURU TARİHLERİ, BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE ZAMANI
Uzman ve Destek Personeli Alımı Seçme Sınavına başvuruda bulunacak adaylar, 21.10.2011 tarihinden itibaren Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr/) internet adresinden temin edecekleri "Aday Bilgi Formunu" doldurup Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr/) adresindeki web sitesi üzerinden elektronik olarak kuruma göndereceklerdir.
Elektronik olarak başvurular, 21.10.2011 tarihinde başlayacak olup, 24.10.2011 tarihinde (bu tarih dâhil) sona erecektir. "BAŞVURUDA İSTENEN BELGELER'in eksiksiz olarak tamamlanarak elden (şahsen veya bir yakını tarafından) Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Yerleşkesi Diş Hekimliği Eski Fakültesine 21.10.2011 tarihinden 27.10.2011 tarihi saat 18.00'e kadar ulaştırılmaları gerekmektedir. (Cumartesi başvurular 9:00­17:00 saatleri arası alınacak olup, Pazar günü başvuru alınmayacaktır.) Posta ve e-posta ile yapılan başvurular geçersiz sayılacaktır.

7. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI BAŞVURULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINAVA ÇAĞRI
Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca uzman alımı seçme sınavına açıktan atanacak AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlarına başvuranlar için, KPSSP3 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyonların 5 (Beş) katına kadar aday ve bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip diğer adaylar yazılı seçme sınavına girmeye hak kazanacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP3 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır.
Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca uzman alımı seçme sınavına açıktan atanacak AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17, AU19 pozisyonlarına başvuranlar için, KPSSP3 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyonların 5 (Beş) katına kadar kişi yarışma sınavına alınacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP3 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır. KPSSP3 puanları eşit olması halinde yabancı dil notu yüksek olanlar, yabancı dil puanlarının eşit olması halinde bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip olan adaylar yarışma sınavına alınır.
Destek Personeli alımı için Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atama yoluyla istihdam edilecek olan adaylarda, KPSSP93 puanı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre, duyurulan boş pozisyon sayısının beş katı kadar aday ve bu sıralamada son aday ile aynı puana sahip diğer adaylar yazılı seçme sınavına girmeye hak kazanacaktır. Her başvuru kodu (KPSSP93 puanına göre) kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır
Uzman ve Destek Personeli alımı seçme sınavında Kuruma yapılan başvurular, Sınav Kurulunca değerlendirildikten sonra yazılı sınava girmeye hak kazanan adayların isimleri, 31.10.2011 tarihinde Kurumun ilan panosunda ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinde ilan edilecektir. Yarışma sınavına kabul edilecek adaylara Kurum ayrıca bildirim yapmakla mükellef değildir.
Söz konusu ilanda isimleri bulunan adaylar (yazılı seçme sınavına girmeye hak kazananlar), 31.10.2011­02.11.2011 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASININ herhangi bir şubesinden, Kurum/FaturaTahsilatları, Sınav Ödemeleri, Diğer Kurum Sınavları, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Personel Alım Sınavı menüsünden Başvuru Kodu, Ad, Soyad ve T.C Kimlik Numaralarını bildirmek suretiyle 50 (Elli) TL sınav ücreti yatıracaklardır
Bu ücreti belirtilen tarihlerde yatırmayanlar kesinlikle yarışma sınavına alınmayacaktır. Ayrıca sınav ücretini yatırmakla beraber sınava girmeyen aday ya da sınavı kazanamayan adaylara sınav ücreti iade edilmeyecektir. Bununla beraber her ne sebeple olursa olsun sınav iptali ve benzeri durumda hiçbir adaya sınav ücreti iade edilmeyecektir.
Söz konusu ilanda isimleri belirlenen adaylar, Sınav Giriş Belgelerini Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinden 14.11.2011 tarihinden itibaren çıktı almak suretiyle temin edeceklerdir. Sınav Giriş Belgesi olmayan adaylar yazılı sınava alınmayacaktır.
Adaylar sınavda, Sınav Giriş Belgesi ile birlikte resimli nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport belgelerinden en az birini ibraz etmek zorundadırlar. Adayların yanlarında getirecekleri kimlik belgesinde T.C kimlik numarasının yazması zorunludur. Kimlik belgesinde T.C Kimlik Numarası bulunmayan adaylar yazılı sınava kesinlikle alınmayacaktır.

8. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVINDA YARIŞMA SINAVININ ŞEKLİ, İÇERİĞİ, YERİ VE ZAMANI
Uzman Alımı Seçme Sınavı, çoktan seçmeli, test usulü ile tek aşamalı olarak yapılacaktır. Her sorunun puanı eşit olup, her doğru cevaba 1 (Bir) tam puan verilecektir. Yanlış cevaplanan sorular değerlendirmeye alınmayacaktır. (Yanlış cevap sayısı, doğru verilen cevapları etkilemeyecektir). Sınav sonunda soru iptali halinde, her adaya iptal edilen her bir soru için bir (1) tam puan verilecektir. Sınav başarı notu, yazılı sınav sonucudur.
• Uzman Personel Alımı Seçme Sınavı, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesinde 19.11.2011 tarihinde saat 10.00'da yapılacaktır.
• Uzman Personel Alımı Seçme Sınavında 100 soru sorulacak olup, Sınav Süresi 120 dakikadır.
Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavında 50 soru sorulacak ve her bir sorunun doğru cevabı 2 puan olacaktır. Yanlış cevaplanan sorular değerlendirmeye alınmayacaktır (Yanlış cevapların sayısı, doğru verilen cevapları etkilemeyecektir). Sınav sonunda soru iptali halinde, her adaya iptal edilen her bir soru için 2 tam puan verilecektir.
• Destek Personeli Alımı Seçme Sınavı, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesinde 19.11.2011 tarihinde saat 10.00'da yapılacaktır.
• Destek Personel Alımı Seçme Sınavında 50 soru sorulacak olup, Sınav Süresi 60 dakikadır.

9. UZMAN VE DESTEK PERSONELİ ALIMI SEÇME SINAVI VE DEĞERLENDİRME ESASLARI
Uzman ve Destek Personel Alımı Yazılı Seçme Sınavında 100 tam puan üzerinden en az 70 puan almak kaydıyla en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere, her bölüm için belirlenmiş olan kontenjan kadar aday yazılı seçme sınavını kazanmış sayılır. Sınavda yetmiş ve yetmişin üzerinde puan almış olmak, bu sıralamaya giremeyen adaylar için kazanılmış hak teşkil etmez.
İlanda yer alan meslek grupları itibariyle belirlenmiş olan kontenjanların en son sırasında yer alan ve yazılı sınav puanları eşit olan adaylar arasından;
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca Kamudan uzman alım pozisyonlarına başvuran adaylarda noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atanacak ve AU1, AU3, AU7, AU9, AU11, AU13, AU15, AU18 pozisyonlarına başvuran uzman personel adaylarında, KPSSP3 Puanı yüksek olan aday yarışma sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP3 puanının da eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Uzman Alımı Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca açıktan atanacak ve AU2, AU4, AU5, AU6, AU8, AU10, AU12, AU14, AU16, AU17,AU19 pozisyonlarına başvuran uzman personel adaylarında, KPSSP3 Puanı yüksek olan aday yarışma sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP3 puanının da eşit olması halinde yabancı dil notu yüksek olan aday, yabancı dil notu eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Destek personeli Seçme Sınavı sonucunda, 16.04.2008 tarih ve 26849 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği'nin 7/2 maddesi uyarınca atanacak olan destek personel adaylarından, KPSSP93 Puanı yüksek olan aday yazılı seçme sınavını kazanmış olacaktır. 2010 KPSSP93 puanının da eşit olması halinde ise noter huzurunda yapılacak kura ile kazananlar belirlenecektir.
Sınav Kurulu, başarı sırasına göre sıralamaya tabi tutmak suretiyle başarılı adaylar arasından, boş pozisyon sayısının yarısı kadar yedek aday belirler. Yedek adayların göreve başlatılması konusunda takdir yetkisi Kuruma aittir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavı sonucunda, Kurum isterse boş kalan kadrolar için, diğer meslek gruplarından 70 puan ve üzeri almış olmakla beraber kendi alanında sınavı asil olarak kazanamamış adaylar arasından seçim yapabilecektir. Boş kalan kadro için, hangi meslek grubundan ikame yapılacağına Kurum tarafından karar verilecektir. Bu hususta takdir yetkisi Kuruma aittir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Yazılı Seçme Sınavı sonucunda 70 (Yetmiş) ve üzerinde puan almış olmak diğer meslek gruplarında doldurulamayan kadroların doldurulmasında herhangi bir hak teşkil etmez. Yazılı sınav sonunda oluşabilecek kadro boşlukları diğer meslek gruplarından doldurulurken, yerine ikamede kullanılan meslek grubunda asgari 70 (Yetmiş) puan üzerinden en yüksek puan esası gözetilecektir.
Uzman ve Destek Personeli Alımı Sınavına katılabileceği tespit edilmiş olup isimleri ilan olunan adaylardan, daha sonra sınava katılma şartlarını taşımadığı halde gerçeğe aykırı bilgi verdiği veya herhangi bir şekilde gerçeği sakladığı belirlenenler yarışma sınavına alınmaz. Bu şekilde sınava girmiş olanların sınavları geçersiz sayılır ve sözleşmeleri yapılmaz. Bu gibi durumları tespit edilenlerle sözleşme yapılmış olsa dahi sözleşmeleri feshedilir. Bu kişiler, hiçbir hak talep edemezler ve haklarında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Sınavı kazananların, başvuru esnasında belirttikleri adreslerine posta yoluyla yazılı olarak göreve başlama çağrısı yapılır. Ayrıca, sınav sonucu Kurumun ve/veya Bakanlığın ilan panosu ve Kurumun (http://www.tkdk.gov.tr) internet adresinde veya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın (http://www.tarim.gov.tr) internet adresinde ilan edilir. Sınavı kazananların, işlemlerinin yapılabilmesi için sınav sonuçlarının ilanından itibaren en geç 20 gün içerisinde Kuruma müracaat etmeleri gerekmektedir.
Yapılan göreve başlama çağrısına rağmen, Kurum tarafından kabul edilebilir bir belgeyle ispatı mümkün mücbir sebepler dışında, sınav sonuçlarının ilanından itibaren yirmi gün içerisinde müracaat etmeyenlerin ataması yapılmaz. Postadaki gecikmeden Kurum sorumlu değildir. Kazanan personelin Kurumun veya Bakanlığın internet sitesinde ilanı, aynı zamanda tebligat niteliği taşır.
Bu ilanda yer almayan hususlarda, 16.04.2008 tarihli ve 26849 sayılı "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Personel Yönetmeliği" esas alınacaktır.
İlanen duyurulur.

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...