8 Kasım 2021 Pazartesi

Gelir İdaresi Başkanlığı 750 Gelir Uzman Yardımcısı Alacak. Son başvuru: 24 Kasım 2021.

Gelir İdaresi Başkanlığı
750 Gelir Uzman Yardımcısı Alacak
Son başvuru tarihi 24 Kasım 2021.
Gelir İdaresi Başkanlığı 750 gelir uzman yardımcısı alacak

     Gelir idaresi Başkanlığı'na aşağıdaki tabloda belirtilen yerlere atanmak üzere, 750 (yedi yüz elli) Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
GELİR UZMAN YARDIMCILIĞI
GİRİŞ SINAVI DUYURUSU
     I - SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER
     Başkanlığımızca aşağıdaki tabloda belirtilen yerlere atanmak üzere, 750 (yedi yüz elli) Gelir Uzman Yardımcısı alınacaktır.
 

     Adaylar başvuru sırasında öncelik sırasına göre en fazla 5 (beş) ili tercih edebileceklerdir. İl içinde atama yapılacak birden fazla yer belirlenmişse, adaylar belirlenen bu yerlerin tamamını, tercih ettikleri her il için ayrı ayrı olmak üzere öncelik sırasına göre başvurularında belirtmek zorundadırlar. Adaylar daha sonra bu tercihlerinden vazgeçemeyeceklerdir. Adayların, tercih ettikleri illerden hangi ilin yazılı sınavına gireceği, KPSS (A) puanı esas alınarak yapılan başarı sıralamasına göre tespit edilecektir.

     Sınava katılma şartlarını taşıyan ve usulüne uygun olarak başvuranların; il bazında toplam kadro sayısının 5 (beş) katından fazla olması halinde, tercih ettikleri il dikkate alınarak KPSS (A) P48 türünden en yüksek puan almış olan adaydan başlamak üzere 5 (beş) katı aday giriş sınavına çağrılacaktır. KPSS (A) P48 türünden eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde ise bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.

     II - SINAV TARİHİ VE YERİ

     - Giriş sınavının yazılı bölümü 11 Aralık 2021 Cumartesi günü saat 10.00'da  Ankara'da yapılacaktır.

     - Sınava girmeye hak kazanan adayların isimleri ile söz konusu adayların nerede sınava gireceklerine ilişkin listeler, yazılı sınav tarihinden en az 10 gün önce Başkanlığımız internet sitesinde (http://www.gib.gov.tr) ilan edilecektir.

     III - SINAV BAŞVURU ŞARTLARI

     - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinde yer alan genel  şartları taşımak,

     - En az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri ile bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen dört yıllık fakültelerden birini bitirmiş olmak,

     - 01.01.2021 tarihi itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak (01.01.1986 tarihinde veya bu tarihten sonra doğmuş olmak),

     - Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmamak,

     - ÖSYM tarafından 2020 ve 2021 yıllarında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavlarının birinden KPSS (A) P48 türünden 70 ve üzeri puan almış olmak,

     - Süresi içinde başvuru yapmış olmak.

     IV - SINAV BAŞVURUSU

     - Başvurular, 15 Kasım 2021 Pazartesi günü başlayıp, 24 Kasım 2021 Çarşamba günü saat 17.30'da sona erecektir.

     - Başvurular, adayların http://sinav.gib.gov.tr adresindeki "Online Sınav Sistemi"ne kayıt olarak, sistemde yer alan sınav başvuru formunu elektronik ortamda doldurmaları suretiyle yapılacaktır. Başvuru formunun doldurulmasına ilişkin açıklamalar internet sitesinde yer almaktadır.

     - Posta yoluyla gelen başvurular kabul edilmeyecektir.

     V - SINAV ŞEKLİ VE KONULARI

     - Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır.

     - Giriş sınavının yazılı bölümü test usulü gerçekleştirilecek olup, sınav konularına aşağıda yer verilmiştir.

     Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi;

     Hukuk Grubu; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku ve İdari Yargı Hukuku, Medeni Hukuk, Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku (Genel Hükümler-Şirketler-Kıymetli Evrak), İcra ve İflas Hukuku (Genel Hükümler).

     İktisat Grubu; Makro İktisat, Mikro İktisat, Uluslararası İktisat, İşletme İktisadı, Uluslararası Ekonomik İlişkiler ve Kuruluşlar.

     Maliye Grubu; Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sisteminin Genel Esasları.

     Muhasebe Grubu; Genel Muhasebe, Maliyet Muhasebesi, Şirketler Muhasebesi, Mali Tablolar Analizi, Ticari Hesap.

     VI - DEĞERLENDİRME

     - Yazılı sınavın değerlendirilmesi sonucu, 100 üzerinden 70 ve üzeri puan alan adaylardan; yerler itibarıyla, adayların başvuru sırasında tercih ettikleri il dikkate alınarak en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere, o il için atama yapılacak toplam kadro sayısının iki katı aday sözlü sınava çağrılacaktır. Ayrıca, son sıradaki adayla eşit puan alan adaylar da sözlü sınava çağrılacaktır.

     - Yazılı sınavda başarılı olamayanlar sözlü sınava alınmayacaktır.

     - Sözlü sınav, adayların;

     a) Yazılı sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,

     b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,

     c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,

     ç) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,

     d) Genel yetenek ve genel kültürü,

     e) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilerek, ayrı ayrı puan verilmek suretiyle gerçekleştirilir.

     - Adaylar, kurul tarafından yukarıda belirtilen (a) bendi için 50 puan, (b) ila (e) bentlerinde yazılı özelliklerin her biri için 10 puan üzerinden değerlendirilecektir.

     - Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, sınav kurulu başkan ve üyelerinin 100 tam puan üzerinden verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az 70 olması şarttır.

     - Giriş sınavı puanı; sözlü sınavda başarılı olan adayların sözlü sınav puanı ile yazılı sınav puanının aritmetik ortalaması alınarak hesaplanır.

     - Giriş sınavı sonuçları, sınav kurulunca, giriş sınav puanı en yüksek adaydan başlamak suretiyle başarı derecesine göre sıraya konulup, atama yapılacak kadro sayısı kadar asil aday belirlenir.

     - Ayrıca başarılı olmak şartıyla giriş sınavında ilan edilen yerlerdeki kadronun %25' ine kadar yedek aday belirlenir.

     - Asil ve yedek listeler, bu duyuruda belirtilen yerler göz önünde bulundurulmak suretiyle oluşturulacaktır.

     - Asil ve yedek listelerinde sıralama yapılırken, adayların giriş sınavı puanının eşit olması halinde, yazılı puanı yüksek olan adaya, yazılı puanının da eşit olması halinde, KPSS (A) P48 puanı yüksek olan adaya öncelik tanınacaktır.

     - Yedek listede yer alan adayların hakları aynı il için yapılacak müteakip yazılı sınav tarihine kadar geçerli olup, daha sonraki sınavlar için müktesep hak veya herhangi bir öncelik teşkil etmez. Ayrıca, bu süre içerisinde başka bir il için açılan sınavda başarılı olarak ataması yapılan yedek adayların hakları sona erer.

     - Giriş sınavından 70 ve üzerinde puan almış olmak asil ve yedek listedeki sıralamaya giremeyen adaylar için müktesep hak teşkil etmez.

     VII - SINAV SONUÇLARININ DUYURULMASI VE İTİRAZ

     - Sözlü sınava girmeye hak kazanan adaylar, sözlü sınavın yeri ve tarihine ilişkin listeler, Başkanlık internet sitesinde (http://www.gib.gov.tr) duyurulacaktır.

     - Giriş sınavında başarılı olan asil ve yedek adaylar Başkanlık internet sitesinde   (http://www.gib.gov.tr) duyurulacaktır. Ayrıca, başarılı olan adaylara yazılı olarak bildirilecek ve atamaya esas belgeleri teslim etmeleri istenecektir.

     - Sınav sonuçlarına, duyurunun yapıldığı günü takip eden tarihten itibaren beş iş günü içerisinde dilekçe ile sınav kuruluna itiraz edilebilir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır. İtirazlar, sınav kurulu tarafından incelenecek ve en geç beş iş günü içinde karara bağlanıp sonuç ilgiliye yazılı olarak bildirilecektir.

     VIII - DİĞER HUSUSLAR

     - Giriş sınavının yazılı bölüme girmeye hak kazanan adaylar için "Sınav Giriş Belgesi"  düzenlenecektir. Sınav Giriş Belgesine ilişkin duyuru giriş sınavının yazılı bölümüne girmeye hak kazanan adayların ilan edilmesi aşamasında yapılacaktır. Adayların sınava girebilmeleri için Sınav Giriş Belgesi ile birlikte, T.C. kimlik numarası ve fotoğrafı bulunan; Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı/Kimlik Kartı, sürücü belgesi veya kullanım süresi dolmamış pasaport belgelerinden en az birini yanlarında bulundurmaları gerekmektedir. Bunlardan en az birinin olmaması durumunda aday sınava alınmayacaktır.

     - Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.

     - Adayların çanta ve benzeri eşyalar, cep telefonu, çağrı cihazı, telsiz, fotoğraf makinesi, cep bilgisayarı, hesap makinesi ve benzeri cihazlar ile saat fonksiyonu dışında fonksiyonu bulunan saatlerle sınava girmeleri yasaktır. Bu eşya, araç ve cihazları yanında bulunduranların durumları tutanakla tespit edilerek bu adayların sınavı geçersiz sayılacaktır.

     - Adaylar sınavda yapacakları işaretlemeler ve yazacakları yazılar için yanlarında, koyu yazan siyah kurşun kalem, kalemtıraş ve iz bırakmayan silgi bulundurmalıdır. Cevap kağıdında yapılacak işaretlemelerin uygun şekilde yapılması ve değiştirilmek istenen işaretlemelerin iz bırakmayacak şekilde silinmesi konusundaki sorumluluk adaylara aittir.

     - Sınav sırasında kopya çeken, kopya veren veya bunlara teşebbüs edenler ile sınav kağıtlarına belirtici işaret koyanların durumları tutanakla tespit edilerek bu adayların sınavı geçersiz sayılacak ve bu kişiler hakkında yasal işlem yapılacaktır.

     - Asil listede yer alanlardan atama işlemlerinin yapılması için kendilerine bildirilen süre içinde geçerli bir mazereti olmadığı halde başvurmayanlar ile gerekli şartları taşımadığı sonradan anlaşılanların atama işlemleri yapılmayacaktır. Atama yapılması için kendilerine bildirilen süre içinde mazeretsiz olarak başvurmayan veya ataması yapıldığı halde süresi içinde göreve başlamayan adaylar için sınav sonuçları kazanılmış hak sayılmaz.

     - Sınavı kazananlardan, sınav başvuru formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmayacağı gibi, bu şekilde atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilecektir ve hiçbir hak talebi söz konusu olmayacaktır.

     - Kendilerine yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde başvuruda bulunmayanlar, atama işleminden sarfınazar edenler (atama işleminden sarfınazar edenlerin tekrar atanma talebinde bulunmaları halinde talepleri dikkate alınmaz), atamaları iptal edilenler, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının anlaşılması üzerine ataması yapılmayanlar ile göreve başladıktan sonra çeşitli nedenlerle görevinden ayrılanların yerlerine, Gelir İdaresi Başkanlığı Gelir Uzmanlığı Yönetmeliğinin 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası dikkate alınmak suretiyle sınav sonuçlarının açıklandığı tarihten itibaren iki yılı aşmamak kaydıyla aynı yer için hazırlanan yedek listedeki adaylar sırası ile aynı usulle uzman yardımcısı kadrolarına atanır. Atama yapılacak bir yer için hazırlanmış listede yer alan adaylar sadece bu yer için yapılacak atamalarda dikkate alınır.

     - Atanılan yerlerde bes yıl süreyle çalışılması zorunludur. Bu sürenin hesabında, fiilen çalışılmayan sürelerden yalnızca yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. Bu süreyi doldurmayanların kurum içi nakilleri yapılmaz. Ancak, göreve başladıktan sonra özür halleri ortaya çıkanlar, atanmak istedikleri yerlerde hizmetlerine ihtiyaç duyulması kaydıyla, bu süreyi tamamlamadan durumlarına uygun yerlere atanabilirler. Özür halleriyle ilgili olarak, 19/4/1983 tarihli ve 83/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğin bu husustaki hükümleri uygulanır.

     - Ataması yapılan uzman ve uzman yardımcıları, 5 yıllık süre zarfında atandıkları yerin dışında başka bir yerde (atanılan yerde bulunan Hazine ve Maliye Bakanlığı merkez birimleri hariç), tedviren, vekaleten veya geçici olarak görevlendirilemezler.

     - Atanılan yerde beş yıl süreyle çalışma zorunluluğunu doldurmamış uzman ve uzman yardımcıları karşılıklı yer değiştirme talebinde bulunabilir. Karşılıklı yer değiştirme talepleri, Başkanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Karşılıklı yer değiştirme talebinde bulunan kişilerin atamasının yapılması halinde sonradan vazgeçme talepleri dikkate alınmaz.

İlan olunur.

6 Kasım 2021 Cumartesi

TEFSİR DERSLERİ ✿ܓ✿ ♥ܓ✿ Âl-i İmrân Suresi 81., 82. ve 83. Ayet-i Kerimelerin Meal ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi
81. ve 82. Ayet-i Kerimelerin
Meal ve Tefsirleri

  • Âl-i İmrân Suresi 81. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Allah peygamberlerden, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz” diyerek söz almış, “Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?” dediğinde “Kabul ettik” cevabını vermişler; bunun üzerine “O halde şahit olunuz, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştu.
  • Âl-i İmrân Suresi 81. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     Bu ve devamındaki âyetlerde, Allah tarafından görevlendirilen bütün peygamberlerin, bildirimlerinin bütünlüğü ilkesi hatırlatılmakta, her peygamberin kendinden önceki ilâhî bildirimlerin doğruluğunu beyan etmesi, önceki peygamberlerin tâbilerinin de onun getirdiklerine inanıp onu desteklemesi suretiyle karşılıklı bir tanıklık sisteminin öngörüldüğü belirtilmektedir. Böylece, Ehl-i kitabın hem kendi içlerinde tutarlı olabilmeleri, hem de “ilâhî dinler”e ve “Allah inancı”na karşı tavır ortaya koyan kesimlere yapılacak çağrının başarılı olabilmesi için 64. âyette yer alan diyalog çağrısına olumlu karşılık vermelerinin kaçınılmazlığına dikkat çekilmiş olmaktadır.
     “Allah peygamberlerden… söz (mîsâk) almıştı” ifadesi şu şekillerde açıklanmıştır: a) Âyet, peygamberlerden daha sonra gelen elçiye (resul) iman edeceklerine ve onu destekleyeceklerine dair söz alındığını belirtmektedir, şu halde burada söz verenler peygamberlerdir. Bu yorumu benimseyenlerin bir kısmına göre alınan söz genel olarak peygamberlerin birbirlerini onaylayacakları hakkındadır; diğer bir kısmına göre ise Hz. Muhammed’in geleceğini müjdeleyeceklerine dairdir. b) Kur’ân-ı Kerîm’in üslûbu ve “mîsâk”la ilgili âyetler dikkatle incelendiğinde görülür ki, burada kastedilen bizzat peygamberlerden söz alınması değil, onların kendi ümmetlerinden Hz. Muhammed geldiğinde ona iman edeceklerine ve ona destek vereceklerine dair söz almış olmalarıdır (Taberî, III, 331-332; İbn Atıyye, I, 463-464; Râzî, VIII, 114-116). Bu bakış çerçevesinde kalmakla beraber söz verenlerin kapsamını daraltan iki yorum daha vardır: Burada kastedilen kendilerini peygamberlerin çocukları sayan İsrâiloğulları’ndan veya kendilerini peygamberlik verilmeye daha lâyık gören Ehl-i kitap’tan alınan mîsâktır (Zemahşerî, I, 198). Şu var ki bazı müfessirlerin, bu son yorumu Übey b. Kâ‘b ve Abdullah b. Mes‘ûd’un mushaflarındaki lafza dayandırırken yorum sınırını aşarak asıl Kur’an metninin de bu olduğunu ileri sürmeleri sahâbenin Mushaf-ı Osmânî üzerindeki icmâına aykırıdır (İbn Atıyye, I, 463-464). Oysa bu sahâbîlerin özel mushaflarında yer alan bu tür ilâveler, âyetin bir parçası değil kendileri için koydukları bir açıklama notu mahiyetindedir. Öte yandan bazı âlimler, burada kitap ve hikmetle ilgili bir cümlenin de bulunduğunu düşünmüşler ve âyete şöyle mâna vermişlerdir: “Allah peygamberlerden ‘Size verdiğim kitap ve hikmeti muhakkak insanlara tebliğ edecek, sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir elçi geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz’ diye söz almış…” (Râzî, VIII, 119-120).
     Aynı âyette geçen “Ben size kitap... verdikten sonra” ifadesinden hareketle müfessirler, yukarıdaki yorumlardan birincisine göre bütün peygamberlere veya ikincisine göre bütün toplumlara kitap verilip verilmediği meselesini tartışmışlardır. Bir yaklaşıma göre, bütün peygamberlere kitap “indirilmemiş” olmakla beraber hepsine kitap “verilmiş”tir; çünkü her peygamber bir kitaba göre çağrıda bulunmuş ve ona uyulmasını istemiştir. Diğer bir anlayışa göre kendisine kitap verilen peygamberlerin derecesi daha üstün olduğu için burada bütün peygamberlerden bu üstün vasıf esas alınarak söz edilmiştir (Râzî, VIII, 120).
     Kitap peygambere indirilen ve okunan vahiydir. Hikmet ise kitabın içermediği ayrıntılı hükümlerle ilgili vahiydir (Râzî, VIII, 119; “hikmet” hakkında bilgi için bk. Bakara 2/269).
     Sonraki peygamberin, özellikle Hz. Muhammed’in önceki peygamberleri onaylaması şu şekillerde gerçekleşmiş olmaktadır: a) İlâhî dinlerin öğretileri inanç ve ahlâk esasları açısından aynı çizgide olduğu için, sonraki peygamberin gelmesi öncekileri pekiştirmektedir. b) Sonraki peygamberin öğretilerinde farklılıklar bulunsa da, önceki peygamber zamanında onun bildirdiklerine göre amel etmenin doğru ve Allah’ın bundan hoşnut olduğunu belirtmesi öncekini onaylamak demektir. c) Tevrat’ta ve İncil’de Hz. Muhammed’in geleceği ve birtakım özellikleri bildirilmiş olduğundan, –başka bir onay beyanında bulunmamış bile olsa– sırf onun peygamber olarak gelişi bu kitapların Allah katından olduğuna dair başlı başına bir delil oluşturur (Râzî, VIII, 119).
     Râzî bu “mîsâk”ın hangi anlamda olduğu hususunda iki ihtimalden söz eder: a) Maksat Allah Teâlâ’nın, kendi emrine boyun eğmenin vâcip olduğunu gösteren delilleri peygamberlerin akıllarına yerleştirmesidir. Âyette geçen “resûl” kelimesi bu ihtimale delâlet eder. b) Burada kastedilen, Allah Teâlâ’nın kendi sıfatlarını önceki peygamberlerin kitaplarında açıklamış olmasıdır. “Musaddıkun li mâ maaküm” ifadesi de bu ihtimale delâlet eder (VIII, 119).
     Âyette geçen ısr kelimesi sözlükte “ağırlık, ahid, bağ” gibi anlamlara gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de “ağırlık” anlamında da kullanılmakla beraber (bk. Bakara 2/286; A‘râf 7/157), ifadenin önü ve sonu dikkate alınarak burada kelimeye ahid mânası verilmiştir.
     “Mîsâk”ın kabul edilip ahdin üstlenilmesiyle ilgili soru-cevap ifadeleri, yukarıda belirtilen iki ana ihtimale göre ya Allah Teâlâ ile peygamberleri ya da peygamberlerle ümmetleri arasında geçen konuşmalar olarak düşünülmüştür. “O halde şahit olun” cümlesi için de başlıca şu ihtimallerden söz edilmiştir:
     a) Bu ikrarı verenlerin birbirine tanıklık etmesi,
     b) meleklerin bu konuşmaya tanıklık etmesi,
     c) elest bezminde (bk. A‘râf 7/172) olduğu gibi herkesin kendi verdiği söze şahit olması,
     d) kimsenin bu mîsâkı bilmediği yönünde mazeret ileri sürememesi için bunun herkese açıklanması,
     e) verilen sözden iyice emin olunması,
     f) peygamberlerin ümmetlerinden söz almaları ihtimaline göre, onlardan buna şahitlik etmeleri istenmiş olabilir (İbn Atıyye, I, 466-467; Râzî, VIII, 120).

     Esasen yüce Allah açık veya gizli her şeyi bütün ayrıntılarıyla bildiğine göre, böyle bir tanıklık talep etmesi kuşkusuz O’nun buna olan ihtiyacıyla açıklanamaz; burada bir taraftan O’nun iradesinin eseri olan evrendeki karşılıklı tanıklık ilkesine, diğer taraftan da her türlü itham ve sorumluluğun ispat şartına bağlı olduğuna dikkat çekilmekte ve bunun üzerinde iyice düşünülmesi istenmektedir. “Ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” cümlesi ise bu sözün bağlayıcılığına güç katmak ve bundan dönmekten sakındırmak içindir (Zemahşerî, I, 199).

  • Âl-i İmrân Suresi 82. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Artık bundan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir."

  • Âl-i İmrân Suresi 83. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerde olanlar da yerde olanlar da isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir."
  • Âl-i İmrân Suresi 83. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     “Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?” şeklinde tercüme ettiğimiz cümleyi “Onlar Allah’ın dininden başkasını aramaktalar!” diye çevirmek de mümkündür (Râzî, VIII, 121) ve her iki durumda göklerde ve yeryüzündeki bütün varlıklar O’nun kudreti önünde teslimiyet gösterdiği halde O’nun dininden yüz çevirip başka kurtuluş yolları aramanın ne kadar yanlış ve beyhude olduğu vurgulanmış olmaktadır.

     Bu âyette geçen “Oysa göklerdekiler ve yeryüzündekiler isteyerek ya da istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir” cümlesiyle ilgili belli başlı yorumlar şunlardır:
     a) Yüce Allah’ın dışındaki bütün varlıkların var olması yahut olmaması mümkündür. Bu mânada olan hiçbir varlık da O var etmeden var olamaz ve O’nun yok kılması olmadan yok olamaz. Şu halde Allah’ın dışındakilerin hepsi gerek varlık gerekse yokluk bakımından O’nun kudretine boyun eğmiş demektir ki bu, teslimiyet ve boyun eğmenin doruk noktasıdır. Yine bu cümle “vâcibü’l-vücûd” (varlığı kaçınılmaz ve başkalarının iradesinden bağımsız) yegâne varlığın Allah Teâlâ olduğunu göstermektedir.
     b) Hiç kimse O’nun iradesini aşamaz, herkes isteyerek veya istemeyerek O’nun belirlediği kader çizgisinin içinde seyretmek zorundadır: Samimi müslümanlar dinin icaplarını yerine getirirken isteyerek, doğalarının gereği hoş karşılamadıkları hastalık, fakirlik ve ölüm gibi hususlarda istemeyerek O’nun iradesine boyun eğmektedirler; inkârcılar ise her hâlükârda –O’nun kazâ ve kaderinden kaçamadıklarından– istemeyerek O’na boyun eğmiş olmaktadırlar.
     c) Müminler isteyerek, kâfirler ise Mü’min sûresinin 84. âyetinde belirtildiği üzere ölümle yüz yüze gelince kerhen teslimiyet gösterirler.
     d) Herkesin boyun eğmesinden maksat bezm-i elestte (bk. A‘râf 7/172) söz verilmesidir.
     e) Gönüllü boyun eğme özellikle göklerdekiler hakkındadır, yeryüzündekilerin ise bir kısmı isteyerek bir kısmı kerhen teslimiyet gösterirler (İbn Atıyye, I, 466-467; Râzî, VIII, 122-123; Nîsâbûrî, III, 241). Âlûsî bu konuda tasavvuf ehlinden şu yorumu aktarır: Gönüllü boyun eğme hiçbir kuşku yaşamadan teslimiyeti, kerhen boyun eğme ise bazı tereddütler yaşadıktan ve ruhî badirelerden geçtikten sonra teslim olmayı ifade eder; melekler ve yeryüzündeki seçkin kişiler birinci gruptan, diğerleri ikinci gruptandır (III, 342-343).

     Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 618-621

4 Kasım 2021 Perşembe

BDDK 153 Uzman Yardımcısı Alacak

BDDK
153 Uzman Yardımcısı Alacak
     Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna, giriş sınavı sonuçlarına göre Kurum ana ve danışma hizmet birimlerinde (İstanbul) istihdam edilmek üzere Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı, Bankacılık Uzman Yardımcısı (Bankacılık, Bilişim ve Hukuk Alanları), BDDK Uzman Yardımcısı (İletişim Alanı) ile Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı bünyesindeki İnsan Kaynakları, Kurul İşleri ve Kararlar, Eğitim, Mali İşler ve İdari İşler Müdürlüklerinde (İstanbul) istihdam edilmek üzere BDDK Uzman Yardımcısı unvanlarında meslek personeli alınacaktır. Son başvuru tarihi 15 kasım 2021
BDDK, 153 Uzman Yardımcısı alacak
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
MESLEK PERSONELİ GİRİŞ SINAVI İLANI

     Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna, giriş sınavı sonuçlarına göre Kurum ana ve danışma hizmet birimlerinde (İstanbul) istihdam edilmek üzere Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı, Bankacılık Uzman Yardımcısı (Bankacılık, Bilişim ve Hukuk Alanları), BDDK Uzman Yardımcısı (İletişim Alanı) ile Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı bünyesindeki İnsan Kaynakları, Kurul İşleri ve Kararlar, Eğitim, Mali İşler ve İdari İşler Müdürlüklerinde (İstanbul) istihdam edilmek üzere BDDK Uzman Yardımcısı unvanlarında meslek personeli alınacaktır.

     Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalıdır. Giriş sınavının yazılı aşaması, Bankacılık Uzman Yardımcısı (Bankacılık, Bilişim ve Hukuk Alanları), BDDK Uzman Yardımcısı (İletişim Alanı) ve BDDK Uzman Yardımcısı kadroları için 4 Aralık 2021 Cumartesi günü, Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı kadrosu için ise 4-5 Aralık 2021 Cumartesi-Pazar günlerinde olmak üzere sabah ve öğleden sonra oturumları halinde İstanbul'da gerçekleştirilecektir.

     Yazılı ve sözlü sınavın yapılacağı yer, tarih ve saatlerine ilişkin bilgiler Kurumun resmi internet sitesinden (www.bddk.org.tr) duyurulacaktır. Adaylara ayrıca bir tebligat yapılmayacaktır.

     Adayların sınav sürecine ilişkin bilgileri e-Devlet üzerinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu - Kariyer Kapısı Kamu İşe Alım ve Kariyer Kapısı (https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr) üzerinden takip etmesi gerekmektedir.

     I. BAŞVURU ŞARTLARI:
     A) Genel Şartlar:
1)
Türk vatandaşı olmak.
2) Kamu haklarından mahrum bulunmamak.
3) Türk Ceza Kanunu'nun 53'üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahküm olmamak.
4) Askerlik durumu itibarıyla; askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak.
5) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak.
6) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 8'inci maddesinin birinci fıkrasında yer verilen;
   a) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre müflis olmaması, konkordato ilan etmiş olmaması, uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma başvurusunun tasdik edilmiş olmaması ya da hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş olmaması,
   b) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 71'inci maddesi uygulanan bankalarda veya bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (Fon) devredilmiş olan bankalarda nitelikli paya sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
   c) Tasfiyeye tabi tutulan bankerler ile iradi tasfiye haricinde tasfiyeye tabi tutulan finansal kuruluşlarda, faaliyet izni kaldırılan kalkınma ve yatırım bankalarında, ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden veya bankacılık yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan kredi kuruluşlarında, Fona intikalinden veya bankacılık yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılmadan önce nitelikli paya sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
   d) Taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar bile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca üç yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olması veya mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun, bu Kanunun ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun ve ödünç para verme işleri hakkında mevzuatın hapis cezası gerektiren hükümlerine muhalefet yahut mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunlar uyarınca basit veya nitelikli zimmet, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama veya Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile Devlet sırlarını açığa vurma, Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlar, vergi kaçakçılığı suçlarından veya bu suçlara iştirakten hükümlü bulunmaması, şartlarını taşımak.
     7) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 26'ncı maddesinde yer alan "Bu Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşımayan kişiler, bankalarda genel müdür, genel müdür yardımcısı veya imza yetkisini haiz görevli olarak çalıştırılamazlar. Bankalar, bu kimselerin imza yetkilerini derhal kaldırmak zorundadırlar. Kurum denetimleri sonucunda, bu Kanun veya ilgili diğer mevzuat hükümlerini ihlal ettikleri ve bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürdükleri tespit edilen ve haklarında kanuni kovuşturma talep edilen banka mensuplarının, imza yetkileri Kurul kararı ile geçici olarak kaldırılır. Bu kimseler, Kurulun izni olmadıkça imza yetkisini haiz personel olarak hiçbir bankada çalıştırılamazlar" hükmü kapsamında çalışması yasaklananlardan olmamak.
     8) Arşiv araştırması ve/veya güvenlik soruşturmasında kamu hizmetine atanmasına engel bir durumu bulunmamak.

     B) Özel Şartlar:
     1)
Ek-1'deki tabloda belirtilen öğrenim şartlarını taşımak.
     2) Ek-2'deki tabloda yer alan; söz konusu yıllarda yapılmış olan KPSS Lisans sınavına girmiş olmak ve başvurulacak alanlar için belirtilen puan türleri ve taban puanı şartlarını taşımak.
     3) Sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olmak.
     4) Bankacılık Uzman Yardımcısı (Hukuk Alanı) için 15 Kasım 2021 tarihi itibarıyla avukatlık ruhsatına sahip olmak. (Bu şartta belirtilen avukatlık ruhsatının aslı veya onaylı örneği, sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylar tarafından en geç sözlü sınav tarihinde Kuruma teslim edilecektir.)

     II. SINAV BAŞVURUSU VE DEĞERLENDİRİLMESİ:
     Adaylar başvurularını 5-15 Kasım 2021 tarihleri arasında saat 23:59:59'a kadar e-Devlet üzerinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu - Kariyer Kapısı Kamu İşe Alım ve Kariyer Kapısı (https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr) üzerinden giriş yaparak, belirtilen takvimde aktif hale gelecek olan iş başvuru ekranını kullanarak gerçekleştirecektir.
     Yukarıda belirtilen başvuru şartlarını taşıyan adaylar; başvuracakları alan için belirlenmiş olan KPSS puan türü ve/veya türlerinin herhangi birinden aldıkları en yüksek puan esas alınmak suretiyle, başvuran adaylar içerisinde en yüksek puanı alan adaydan başlanarak bir sıralamaya tabi tutulur. Yapılan sıralamada, Ek-2'deki tabloda belirtilen sayıda aday (alınması planlanan kadro sayısının 20 katı) arasına girmiş olanlar yazılı sınava kabul edilirler. Son sıradaki adayla aynı puana sahip olan adaylar da yazılı sınava katılmaya hak kazanır. Adaylar yalnızca bir alana başvuru yapabilecektir.
     Başvurular üzerinde yapılacak inceleme sonucu, yazılı sınava katılmaya hak kazanan adayların listesi, Kurumun resmi internet sitesinde duyurulacaktır. Ayrıca, adaylar sınav sonuçlarına ilişkin bilgilere Kariyer Kapısı Platformu üzerinden de ulaşabilecektir.

     III. SINAV KONULARI VE DEĞERLENDİRİLMESİ:
     A)
Yazılı Sınav Konuları ve Değerlendirilmesi
     Yazılı sınav konularının dağılımı Ek-1'de yer alan tabloda belirtilmiştir.
     Yazılı sınav aşamasında, her sınav konusu veya grubu 100 üzerinden değerlendirilir ve başarılı sayılabilmek için her sınav konusundan veya grubundan en az 60 puan alınması ve sınav ortalamasının en az 70 puan olması gerekir. Yazılı sınav sonucunda 70 puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlanarak alınması planlanan kadro sayısının 4 katına kadar aday sözlü sınava çağrılır.

     B) Sözlü Sınav Konuları ve Değerlendirilmesi
     Sözlü sınavda adaylar;
a) Yazılı sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,
ç) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
d) Genel yetenek ve genel kültürü,
e) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilir.

     Sözlü sınav aşamasında başarılı sayılmak için, sınav ortalamasının en az 70 puan olması gerekir.

     C) Giriş Sınavının Değerlendirilmesi
     Giriş sınavının yazılı ve sözlü aşamasında başarılı olan adayların, yazılı ve sözlü sınav puanlarının aritmetik ortalaması alınmak suretiyle giriş sınavı başarı puanı tespit edilir.

     BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
     Büyükdere Caddesi, No:106 Şerbetçi İş Merkezi, Esentepe,
     Şişli/İSTANBUL

     Tel: 0 (212) 214 52 09 - 58 76

     Not: Giriş sınavına ilişkin gerekli görülen bilgilendirmeler, Kurumun resmi internet adresinden veya gerek görülmesi halinde ilgililere iletişim adresleri üzerinden duyurulacaktır.

3 Kasım 2021 Çarşamba

Sağlık: Öksürüğü Dindirmenin 10 Etkili Yolu

Öksürüğü Dindirmenin


10 Etkili Yolu


     Kış mevsiminde hastaneye başvurma sebeplerinin başında gelen yakınmalardan biri olan öksürük en sık sinüzit, farenjit, larenjit, nezle ile soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle ortaya çıkıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında ve sonrasında öksürük haftalarca, bazen aylarca devam edebiliyor. Peki ama üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle geliştiği belirlenen öksürüğü dindirmek için neler yapmak, nelerden kaçınmak gerekiyor? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu Demir, öksürüğü dindirmenin 10 etkili yolunu anlattı.

   1. YUDUM YUDUM SU İÇİN
   Su içmek havayollarının nemini korumasını sağlıyor. Mukus varsa inceleterek kolayca çıkmasını katkıda bulunuyor. Tüm Öksürük şuruplarını ve suyu sıralarsak, en güçlü şurubun su olduğu aşikar. Bu nedenle yaz kış demeden en az 2 litre, fazla kilomuz varsa her 10 kilo için ek birer bardak daha su içmemiz gerekiyor.

   2. IHLAMUR VEYA KUŞBURNU ÇAYI  TÜKETİN   Öksürük şiddetlendiğinde öncelikle bol bitki çayları ve sıvı alımı önem taşıyor. Çünkü bitki çayları boğazı yumuşatıyor, sıvı alımını arttırıyor, öksürüğü hafifletiyor. İçerdiği vitamin ve minerallerle bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ihlamur ile kuşburnu gibi bitkisel çaylar sayesinde kuru öksürük azalıyor. Bal ve limon ekleyerek bu çayları günde üç dört fincan tüketmenizde fayda var.

   3. ZERDEÇAL VE ZENCEFİLİ ALIŞVERİŞ LİSTENİZE ALIN
   Zerdeçal sadece mutfakta değil, eczanelerde de yerini aldı. Zerdeçal vücutta gerek iltihap gelişimini gerekse kötü huylu hücrelerin savaşını baskılıyor. Zencefil de virüs ve bakterilerle savaşan bir diğer gıda takviyesini oluşturuyor. Bunları taze olarak yemeklere karıştırabileceğiniz gibi, çaylarını da içilebilirsiniz. Ancak günde en fazla iki üç bardak içmeniz tavsiye ediliyor.

   4. SICAK DUŞ ALIN   Duş; özellikle burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve boğazda kuruluk ile gıcık hissi olduğu durumlarda rahatlama sağlıyor. Ayrıca havayollarının nemini artırarak öksürüğe karşı etkili oluyor.

   5. SİGARADAN UZAK DURUN
   Nefes alıp verdikçe havayollarımıza toz ile partiküller giriyor. Havayollarımızı döşeyen buradaki toz ile kiri süpüren tüylü hücreler mevcut. Tüylü hücreler yukarı doğru salınarak akciğerdeki yabancı cisimleri yukarı doğru süpürüyor. Her bir sigara da bu tüylü hücrelerin bacaklarını bir saat boyunca felç ediyor. Yani akciğerlerimiz korunmasız kalıyor, temizlenemiyor. Sadece sigara içmek değil, pasif olarak sigaraya maruz kalmak da havayollarını tahriş ediyor, iyileşmeyi geciktiriyor.

   6. EV İÇİNDEKİ NEM ORANI YÜZDE 40-60 ARASINDA OLSUN
   Kış aylarında evlerin ısıtılmasıyla birlikte nem oranı da çok azalıyor. Ev içi ideal nem oranı yüzde 40- 60 arasında olmalı. İdeal ev içi ısısı 21 derece, diğer odalar da 18 derece civarında kalmalı. Evin içi kuru ise camlara kaynayan su buharını tutmanız bile yeterli olacaktır.

   7. SÜT ÜRÜNLERİNİN TÜKETİMİNİ AZALTIN
   Erişkinlerde aşırı inek sütü ve peynir tüketmenin mukus yapımını artırdığı, mukusu koyulaştırdığı biliniyor. Bu nedenle öksürüğe balgam eşlik ettiğinde veya sürekli geniz akıntısı olduğunda süt ürünlerini azaltmanızda fayda var.

   8. TÜKETTİĞİNİZ GIDALARIN DENGESİNE DİKKAT EDİN
   Bağışıklık sistemimizin güçlü olması için her gıdadan dengeli olarak almanız gerekiyor. Mümkün olduğunca boyalı, katkı maddeli, işlem görmüş, paketli gıdaların tüketiminden kaçının. Bunlar özellikle alerjik yapısı olan kişilerde astım, kurdeşen ve bağırsak fonksiyonlarında bozukluğa neden olabiliyor. Vitaminler arasında bağışıklığı arttırdığı bilinen D vitamini de önemli. Bağışıklık sisteminizin güçlü olması için D vitaminini gıda veya ilaç takviyesi olarak alın. C vitamini tüketimiyle ilgili ise çelişkili veriler mevcut. Ancak suda eriyen bir vitamin olduğu için fazlası idrarla atılıyor. Taze meyve ve sebzelerle vitamin gereksiniminizi karşılamaya çalışın. Son yıllarda çinkonun da bağışıklık üzerine etkili olduğu bildiriliyor. Probiyotik tüketimi de öksürüğün arttığı durumlarda öneriliyor. Probiyotik kaynağı olarak kefir ve evde mayalanan yoğurdu tercih edin.

   9. KESKİN KOKULARDAN KAÇININ
   Keskin kokular bronşlarda kasılmaya neden olarak öksürüğü tetikleyebiliyor. Parfüm, deodorant ve oda spreyleri de öksürüğü tetikleyebilen etkenlerden. Ayrıca temizlikte kullanılan deterjanlar karıştırılarak temizlik yapıldığında astım benzeri tabloya neden olabiliyorlar. Bu nedenle deterjanların karıştırılmasından kaçınmak gerekiyor.

   10. YATMADAN 3 SAAT ÖNCE BESLENMEYİ BIRAKIN
   Reflü en sık öksürük yapan nedenlerden biri. Reflü sorununuz varsa yatmadan 3 saat önce sıvı ve katı gıda tüketimini kesin. Bunun nedeni ise gıdaların midemizi bu süreç içinde terk etmeleri. Ayrıca yatağınızın ayaklarını yükseltin. Çiğ sebze ve meyveyi abartılı miktarlarda tüketmekten de kaçının.

   3 haftayı geçmişse, dikkat!
   Öksürük genellikle üst solunum yollarının belirtisi oluyor. “Ancak 3 haftayı geçen öksürük yakınması varsa, öksürükle birlikte kan veya balgam geliyorsa, eşlik eden nefes darlığı veya göğüs ağrısı mevcutsa mutlaka bir göğüs hastalıkları uzmanı hekimine başvurmak gerekiyor” bulunan Doç. Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Çünkü öksürük zatürree, tüberküloz, kalp hastalıkları, akciğer kanseri, gırtlak kanseri ile yemek borusu kanseri gibi önemli hastalıkların da belirtisi olabiliyor. Altta yatan hastalığın teşhisinde geç kalındığında da hastalık ilerleyebiliyor ve tedavisi zor bir noktaya dönüşüyor”




2 Kasım 2021 Salı

KELİMELER ~ KAVRAMLAR / ABD

 KELİMELER ~ KAVRAMLAR 
ABD
عبد
Hür veya köle olan insan, kul.
1
     Müellif:

     FIKIH.
     Sâmî menşeli olduğu için İbrânî ve diğer akraba dillerde de görülen abd, Arapça’da bazı mâna farklılıklarıyla birlikte rakīk, rakabe, kın, memlûk, vasîf, milk-i yemîn ve sadece “kadın köle” mânasına câriye, eme kelimeleriyle de ifade edilmiştir. Kelimenin kökünü teşkil eden ibâdet ve ubûdiyyet mefhumunda “kulluk” ve “itaat” mânası vardır. Kulluk ve itaat Allah’a yapılıyorsa abd “hür insan”, kula itaat ediliyorsa “köle” mânasına gelir. Kur’an’da, bütün müslümanlarca “insanların en faziletlisi” kabul edilen Hz. Muhammed için, ayrıca diğer peygamberler, cinler, hatta melekler için abd kelimesi kullanılmıştır (bk. en-Nisâ 4/172; el-İsrâ 17/1). “Köle” mânasında kullanılan abd için, “Mümin bir köle, hür bir müşrikten daha iyidir” denilmekte, câriye için de aynı ifade kullanılmaktadır (bk. el-Bakara 2/221). Abd ve ibâd, Kur’an’da ve hadiste bütün insanlar, hatta bazan diğer varlıklar (bk. el-A‘râf 7/194) için kullanılıyorsa da daha çok “mümin” mânasına gelmektedir. Özellikle izâfet yoluyla Allah’a nisbet edilen abd ve ibâd kelimeleri, “O’na iman eden, kendisinin de sevdiği kullar” anlamını taşımaktadır (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿabd” md.; Wensinck, el-Muʿcem, “ʿabd” md.).

     Abd ve ubûdiyyet (kul ve kulluk) mefhumları içinde teslimiyet ve itaatten başka şefkat, merhamet ve himaye mânaları da vardır. İnsan bütün samimiyeti ve tevazuu ile Allah’ın kulu olduğunu idrak edince Cenâb-ı Hak da kuluna merhamet eder ve onu himayesi altına alır. Hz. Peygamber “Allah’ın kulu” olduğunu iftiharla söyler ve bunu sık sık tekrarlardı. Gerek kendisi, gerek başkaları için dua ederken de ilâhî rahmete “senin kulun ...” niyazıyla tevessül ederdi. Özellikle kutsî hadislerde görüldüğü üzere Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği insanlara hitabı da “abdî, ibâdî” (kulum, kullarım) tarzındadır (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “ʿabd” md.).

     Râgıb el-İsfahânî abdin Kur’an’daki kullanılış tarzını dörde ayırmıştır:
     1. Hukuk açısından abd (bk. KÖLE).
     2. Yaratılması bakımından abd; bu “yaratma” sadece Allah’a nisbet edilebilir.
     3. Allah’a kulluk yapması açısından abd; hür olsun köle olsun, en şerefli insan.
     4. Dünyaya ve dünya servetine kul olan abd; hür de olsa köle de olsa, en kötü insan. Bu gruba Hz. Peygamber’in, “Altına, gümüşe ve lükse kul olan insan helâk olsun!” (Tirmizî, “Zühd”, 42; İbn Mâce, “Zühd”, 8) diye kınadığı kimseler girer.

     Kur’ân-ı Kerîm’de göklerde ve yerde mevcut olan herkesin Allah’ın huzuruna abd olarak çıkacağı haber verilir (bk. Meryem 19/93). Câhiliye devrinde pek az kullanılan Abdullah vb. şahıs adlarının, İslâm döneminde yaygın hale gelmesinin temelinde bu prensip vardır. Ayrıca bu ismin yaygınlaşmasında, İslâmiyet’teki vicdan hürriyeti ve tevhid anlayışının yanı sıra, en güzel ismin Abdullah ve Abdurrahman olduğunu bildiren hadisin de büyük rol oynadığını kabul etmek gerekir (bk. Müsned, IV, 178, 345).

     İnsanın başkalarına karşı isteyerek veya istemeyerek yerine getirdiği kulluk hizmetleri de vardır. Bu durumda söz konusu olan şey, istenen hizmeti ve verilen emri yerine getirmekten ibarettir. İnsan, Allah için ifa ettiği kulluk vazifesinde O’nun emirlerini yerine getirmekle yetinmez, aynı zamanda rızasını kazanmak üzere O’na mümkün olan en samimi söz ve davranışlarıyla saygı, sevgi ve bağlılık gösterir. İşte Allah’a yönelen bu söz ve davranışlara ibadet denilmiştir. Bu mânadaki abdin çoğulu ibâd (ibâdullah), insan hizmetindeki abdin çoğulu da abîd (abîdü’l-insân) şeklindedir.

BİBLİYOGRAFYA:
Müsned, IV, 178, 345.
İbn Mâce, “Zühd”, 8.
Tirmizî, “Zühd”, 42.
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ʿabd” md.
İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “ʿabd” md.
Lisânü’l-ʿArab, “ʿabd” md.
Wensinck, el-Muʿcem, “ʿabd” md.
M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿabd” md.
Abdullah Abbas en-Nedvî, Ḳāmûsü elfâẓi’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Cidde 1403/1983, s. 391-393.
Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 57 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
2
     Müellif:

     TASAVVUF.
     Sûfîler naslarda geçen abd mefhumunu derin tahlillere tâbi tutarak pek çok tasavvufî meseleyi bu terimle açıklamış, abdin âbidden, ubûdiyyetin de ibadetten üstün olduğunu ifade etmişlerdir. Onlara göre Hz. Peygamber’in biri abd, diğeri resûl olmak üzere iki vasfı vardır ve birinci vasfı ikincisinden üstündür. Nitekim kelime-i şehâdette abd vasfının resûl vasfından önce getirilmiş olması ve Hz. Peygamber’in de hükümdarlara gönderdiği mektupların ilk cümlesini “Allah’ın kulu ve resulü Muhammed’den...” tarzında yazdırması, bu telakkinin doğruluğunu göstermektedir. Ayrıca Resûl-i Ekrem, “Allah beni kul-peygamber olmakla sultan-peygamber olmak arasında muhayyer bıraktı, ben kul-peygamber olmayı tercih ettim” (Müsned, II, 291) demiştir. Bu sebeple, Hz. Peygamber’in sahip olduğu makamların en yücesi abdiyettir denilmiştir.
     Hür olanlar ücretle ve bir karşılık bekleyerek iş görürler. Oysa kullar ve köleler hiçbir şeye mâlik olmadıklarından sırf efendilerini memnun etmek için çalışırlar. Âbid hür, abd ise kuldur. Onun için âbid sevap kazanmak, ecir almak ve cennete girmek, abd sadece emri ifa etmek ve Allah’ın rızasını kazanmak için ibadet eder. Âbid nimete sahip olmak için, abd ise nimeti vereni memnun etmek için amel eder. Birinde nimete, diğerinde nimeti verene öncelik verilir.
     Efendisinin mülkiyetinde bulunan kulun her şeyi efendisinindir. Onun için kulun vasfı fakr ve ihtiyaçtır. Hiçbir şeyi bulunmayan, kendi varlığına bile mâlik olmayan kulun fakir oluşu “fani olma” mânasına gelir. Kulun fani oluşu da mevlâsının yanında “hiç” oluşu demektir. Aynı şekilde azîz ve kadîr olarak gördüğü mevlâsının huzurunda zelil ve âcizdir. Bunun böyle olduğunu idrak edince Allah’ın izzetiyle aziz olur ve zilletten kurtulur. Fakat sahip olduğu izzetin gerçek sahibinin kendisi değil, mevlâsı olduğunu bildiğinden aziz olduğunu iddia etmez. Mevlâsının huzurunda kulun iradesi de yoktur. Kul, mevlâsının iradesini kendi iradesi haline getirmiştir. Bu bakımdan o, tam mânasıyla cebir altındadır, onun hürriyeti kulluktadır; mutlak hürriyet ise yoktur. Sûfîlerin, “mürid iradesi olmayandır” demelerinin sebebi budur. Kul Allah’ın huzurunda ne kadar alçalırsa gerçekte o kadar yükselir. Bir hadiste “Allah tevazu göstereni, alçak gönüllü olanı yükseltir” (el-Muvaṭṭaʾ, “Ṣadaḳa”, 12) denilmiştir. Başka bir hadiste, kulun Allah’a en yakın olduğu anın secde hali olduğu ifade edilmiştir (bk. Müslim, “Ṣalât”, 215). Çünkü onun huzurunda en fazla alçaldığı durum secde halidir. Allah kendisine bu kadar çok yaklaşan kulun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli... olur (bk. Buhârî, “Reḳāʾiḳ”, 38). İbnü’l-Arabî bu durumu gölge-ışık misaliyle anlatır: İnsan, ışığın kaynağından ne kadar uzaklaşırsa gölgesi o kadar büyür, ona yaklaştıkça da gölgesi kısalır; ışığın tam altında bulunduğu zaman gölge âdeta belirsiz bir hal alır. Tıpkı bunun gibi, kul Allah’a yaklaştıkça küçülür; aczin bir ifadesi sayılan bu küçülmenin sonunda kul fenâ makamına ermiş olur. Hakiki fakr da budur.
     İbnü’l-Arabî’de abd ve ubûdiyyet terimleri vahdet-i vücûd görüşüne uygun olarak yeni mânalar kazanmıştır. İbnü’l-Arabî kâinatın bütünüyle Allah’ın kulu olduğunu söyler. Ona göre abd bir isim değil, bir sıfattır; zillet, ihtiyaç, cebr ve cehl bu sıfatın özünü meydana getirir. Abd ile rab, ubûdiyyet ile rubûbiyyet birbirinin karşısında yer alan ve sonsuza kadar uzandığı halde hiçbir noktada buluşmayan iki mertebedir. İnsan ezelden beri kuldur, ebede kadar da kul kalacaktır. Rab ise daima rabdır. Ancak insân-ı kâmil, kul olma mertebesine ulaşınca hür olur. Kâmil kul olma mertebesindeki kul, bütünüyle Hak olmuş bir halktır. Kâmil abd Hakk’ın suretiyle zâhirdir. Zira Hak, “onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli” olmuştur. Nefsini mâsivâya kul olmaktan kurtarana abd-i hâlis, hiçbir kimseye üstünlük taslamayana abd-i mahz, şeytanın etkileyemediği kimseye abd-i hâs, diğer insanlara abd-i umûm, ifası mecburi olan farzları yerine getirerek ibadet edene abd-i ızdırâr, ihtiyarî olan ibadetleri yerine getirerek kulluk yapana ise abd-i ihtiyâr denilir.

BİBLİYOGRAFYA:
el-Muvaṭṭaʾ, “Ṣadaḳa”, 12.
Müsned, II, 291.
Buhârî, “Reḳāʾiḳ”, 38.
Müslim, “Ṣalât”, 215.
Serrâc, el-Lümaʿ, s. 532.
Kuşeyrî, er-Risâle, s. 428, 460.
Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb (Uludağ), s. 244, 264.
İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, Kahire 1293, II, 8, 283.
Kâşânî, Iṣṭılâḥâtü’ṣ-ṣûfiyye, s. 80, 107.
el-Muʿcemü’ṣ-ṣûfî, “ʿabd” md.
Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 57-58 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
cizgi-hareketli-resim-0546

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...