13 Aralık 2012 Perşembe

KELİMELER - KAVRAMLAR / RİYA

KELİMELER - KAVRAMLAR
RİYA
 Aşağıdaki notlar, Şâmil İslam Ansiklopedisi'nden alıntıdır...
     İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma. Bu davranışta bulunan kimseye riyakâr veya müraî denir.

     Riya, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapılır. Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır. İnsan şeref ve haysiyetine hakarettir.
     Riyakâr kişinin söz ve davranışlarındaki samimiyetsizlikleri, diğer insanlar tarafından kısa zamanda anlaşılır. Bunlara kimse güvenmez.
     Riyanın her çeşidi ahlaksızlık olduğu halde, ibadetlerde riyakâr olmak çok daha büyük bir ahlâksızlıktır. Rasûlüllah Efendimiz; "Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır." (Tirmizi, Hudut, 24) buyurmuştur. İbadet, Allah için yapılır. Allah'ın rızası dışında bir amaçla; gösteriş olarak ibadet yapmak, Allah rızasını ortadan kaldırır. Gösteriş için ve bir çıkar düşüncesiyle Kur'ân okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, sadaka vermek, ibadetleri boşa çıkarır.
     Allah Teâlâ; "Ey iman edenler! Sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hâli, üzerinde az bir toprak bulunan bir kaya parçasının hâline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır" (el-Bakara, 2/264) buyurmuştur. Şu halde, Allah'ın emrini ve rızasını düşünerek değil de, dindar görünmek için ibadet etmek, âlim ve bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, cömert tanınmak için zekât ve sadaka vermek, riyadan ibaret kötü bir davranışın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir.
     Resûlullah şöyle buyurmuştur: "Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" (Müslim, Zühd, 38); "Şüphesiz riya şirktir" (İbn Mace, Fiten, 16).
     Dünyevî menfaat söz konusu olunca ameller boşa çıkar. Yine Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurur: "Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah'a şirk koşmuştur" (et-Tergib ve'r-Terhib, I, 32).
     Hadis-i Kudsî'de de Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "Ben ortakların ortaklığından en müstağnî olanıyım. Her kim bir iş yapar da, onda, benden başkasını ortak kılarsa onu da, o ortaklığını da terk ederim" (Müslim, Zühd, 46).
     Riya çok değişik şekillerde yapılmakla birlikte, bunlarda ortak özellik, dindarlık veya dürüstlük görüntüsü altında, insanlar arasında çıkar sağlamak, şan ve şöhrete ulaşmak arzusudur. Sevmedikleri kişileri seviyormuş gibi görünen, onlara yağ çeken, öven ve böylece menfaat sağlamaya çalışan riyakârlar hep olmuştur.
     Allah'a ve insanlara karşı samimi davranarak riyadan uzak durmak mümkün olduğu kadar ibadetleri gizli yapmak, Allah rızasını insanların övgüsü, isteği, yergisi, korkusu ve çıkar düşüncesine tercih etmek müslümanın prensibidir.

Şâmil İslam Ansiklopedisi

 Aşağıdaki notlar, Rehber Ansiklopedisi'nden alıntıdır... 

     Kötü huylardan biri. Kalbin mânevî hastalıklarından biri de riyâdır. Riyâ, Arapça bir kelime olup rü’yetten (görmekten) türemiştir. Lügatta, bir şeyi olduğunun tersine göstermek mânâsınadır. Kısaca, gösteriş demektir. Riyâ, iyi görünmekle insanların kalbinde yer almak istemektir. Yalnız ibâdetle insanların gönlünde yer almayı istemek demek, Allah’a yaptığı ibâdetle kulları kastetmektir. İbâdet ederek, başka insanların gönlünde yer almayı isteyen kimseye “Müraî veya Riyâkâr” denir.
     Riyâ, kalbin Allahü Teâlâ'dan başkasına bağlılığından hâsıl olan kötü bir huydur. Bu işi Allah için değil dünyâ menfaatlerine kavuşmak, şan, şöhret, makam, mevki kazanmak düşüncesiyle yapmaktır. Âhiret işlerini yaparak, âhiret yolunda olduğunu göstererek, dünyâ arzularına kavuşmak demektir. Kısaca riyâ, dünyâ kazancına dînî âlet etmektir. İbâdetlerini göstererek, insanların sevgisini kazanmaktır.
     Dinde, ibâdetleri riyâ ile yapmak yasak edilmiştir. Ölümle veya bir uzvunu yok etmekle tehdit edilen, zorlanan kimsenin riyâ yapmasına izin verilmiştir. Riyânın zıttı, aksi ihlâs’tır. İhlâs, dünyâ faydalarını düşünmeyip ibâdetlerini yalnız Allah rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de O, seni görmektedir.” buyruldu.
     İslâm dîninin, kötü huy saydığı ve böyle hareket edenlere acı azâb verileceğini bildirdiği riyâ, birçok işlerde ve ibâdetlerde olabilir.
     Başkalarının sevgisine ve övgüsüne kavuşmak için dünyâ işleriyle onlara iyilik yapmak riyâ olur. İbâdetle olan riyâ bundan daha fenâdır. Allah rızâsını hiç düşünmeden yapılan riyâ hepsinden daha fenâdır.
     İbâdetlerini başkalarına göstermek, onlara öğretmek ve teşvik etmek niyetiyle olursa riyâ olmaz ve çok sevap olur. Ramazan orucunu tutmakta riyâ olmaz. Allah rızâsı için farza başlayıp, sonradan hâsıl olan riyânın zararı olmaz. Riyâ ile yapılan farz ibâdetler sahîh, yâni geçerli olur. Fakat ibâdet borcu ödenmiş olur ise de sevâbı olmaz.
     Riyâdan korkarak ibâdet terk edilmez! Allah rızâsı için namaza durup, namazı bitirinceye kadar hep dünyâ işlerini düşünürse, namazı olur. Bu, riyâ olmaz.
     Allahü teâlâ, Mâûn sûresi 3, 4 ve 5’inci âyet-i kerîmelerinde meâlen; “Şiddetli azâb olsun (riyâ sûretiyle) namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gâfildirler. Namazlarını insanlar yanında riyâ ile kılıp, yalnızken terk ederler.” ve
     Kehf sûresi 110’uncu âyetinde meâlen; “Rabbine kavuşmayı isteyen sâlih (iyi, yararlı) amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibâdete hiç kimseyi ortak etmesin!” buyuruyor.
     Resûlullah’a, kurtuluş nededir? diye suâl edildiği zaman, cevâbında; “Kulun, Allahü Teâlâya olan ameli (iş ve ibâdeti) ile insanları murâd etmemesindedir.” buyurdu.
     Bir başka hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ meleklerine, bu kimse ameliyle beni murâd etmedi. Onu siccînde (Cehennemde) tutun buyurur.” buyruldu.
     Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir.” buyurunca, küçük şirk nedir, yâ Resûlallah? dediler. Reshulullah; “Cübb-il hüzn’den Allahü teâlâya sığınınız.” buyurdu. O nedir, yâ Resûlallah? dediler. “Cehennemde bir vâdidir. Riyâ ile Kur’ân-ı Kerîm okuyanlara hazırlanmıştır.” buyurdu.

     Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
     "Başkalarına gösteriş için namazını güzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmayan, Allahü teâlâyı tahkir etmiş olur."

     "Sizde bulunmasından en çok korktuğum şey, şirk-i asgara yakalanmanızdır. Şirk-i asgar, riyâ demektir."

     "Dünyâda riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevap yoktur. Dünyâda kimler için ibâdet ettin ise, sevaplarını onlardan iste, denir."

     "Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana şerîk eden, sevaplarını ondan istesin. İbâdetlerinizi ihlâsla yapınız! Allahü teâlâ, ihlâsla yapılan işleri kabul eder."

Hiç yorum yok:

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...