ictihad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ictihad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2021 Perşembe

İSLAM HUKUKU / Fıkıhta Ölçülülük İlkesinin İslam’ın Doğru Algılanmasına Katkısı / Sayfa 432 - 445

ULUSLARARASI SEMPOZYUM
YANLIŞ ALGILAR ve
DOĞRU İSLÂM
28-30 Ekim 2016
ŞanlıUrfa / TÜRKİYE
Sayfa: 432 - 445
İSLAM HUKUKU
Fıkıhta Ölçülülük İlkesinin
İslam’ın Doğru Algılanmasına
Katkısı
Cemalettin ŞEN *

     Özet
     Ölçülülük, duygu, düşünce, ahlak ve davranışlarda ölçülü ve dengeli olma durumu olarak tanımlanır. Ölçülülük, ifrat ve tefrit denilen iki aşırı uç arasındaki normal ve olması gereken hâl ve tavrı ifade eder. Dinin ibadet ve hukuktan ibaret amelî yönüne ilişkin ölçülülük, “fıkıhta ölçülülük” olarak isimlendirilebilir. İslam’ın algılanmasında teorik yönün yanı sıra pratik cihet de önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla İslam’ın doğru algılanması, fıkhi konu ve hükümlerin Müslümanlarca doğru bilinmesi ve aşırılıklardan uzak, olması gerektiği gibi uygulanmasıyla mümkündür. Sonuç olarak, İslam’ın insana, mala, barışa, aileye, bilime, düşünce özgürlüğüne vs. bakışının doğru algılanabilmesi için fıkıhta bireysel ve toplumsal anlamda teorik ve pratik açıdan ölçülülük ilkesinin çok büyük katkısının olduğunu söyleyebiliriz.

     Anahtar Kelimeler:
     İslam, fıkıh, ölçülülük, ifrat, tefrit, algı.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnot:
* Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı.
~~~~ * ~~~~

     Giriş
     İslam’ın “doğru olarak algılanması”, (1) “algılanması” meselesinden çok daha önemlidir. Başka bir deyişle İslam’ın “yanlış bir şekilde algılanması”, “algılanmamasından” daha kötü sonuçlar üretmektedir.
     Nihayetinde zihinsel bir faaliyet olan algılama, her şeyden önce duyumlara (2) dayandığı için İslam’ın doğru algılanmasında görme, işitme vb. yetilerin birincil etkisi vardır.
     İslam algısının öznesi, dar anlamda sadece Müslüman olmayanları ifade etse de geniş anlamda bütün insanları içermektedir. Dolayısıyla İslam’ın doğru veya yanlış algılanmasından bahsedildiğinde bir yönüyle İslam’a davet, (3) diğer yönüyle de Müslümanların kendi dinlerini tanımaları söz konusu olmaktadır.
     Kaynağı itibariyle ahlaki bir kavram olan ölçülülük, fıkıh alanında da pek çok usul, ibadet ve hukuk içerikli konularda doğrudan veya dolaylı olarak dile getirilmektedir. Bu nedenle fıkıh sahasındaki ölçülülük, özellikle ahlaki değerler bakımından İslam’ın algılanması noktasında önemli bir etkiye sahiptir.
     Kısaca ifade etmek gerekirse bu çalışmada, fıkıhta ölçülülük ilkesinin, İslam’ın doğru algılanmasına, hangi konularda, kimleri nasıl etkileyerek katkı sağladığı sorunu çözümlenmeye çalışılacaktır.
     Dolayısıyla ilk olarak bu meselenin anlaşılması ve çözümlenmesi noktasında kilit role sahip olan “fıkıhta ölçülülük” kavramının açıklanması gerekmektedir.

     I. Fıkıhta Ölçülülük Kavramı
     Türkçe bir kelime olan “ölçülülük”, dilimizde ayrıca “ılımlılık” kelimesiyle de karşılanmaktadır. (4)

~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Algı (perception) bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varmak demektir. http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Algı hakkında geniş bilgi için bk. Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 4. basım, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1978, ss. 124-146; Hançerlioğlu, Orhan, Ruhbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988, ss. 17-20; Selçuk Budak, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2000, ss. 43-44; Rasim Bakırcıoğlu, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, Anı Yayınları, Ankara, 2012, ss. 23-24; Rıza Tevfik Bölükbaşı, Kâmûs-ı Felsefe, haz. Recep Alpyağıl, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2015, ss. 241-243.
2) Duyu (sense), insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneğidir. http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Bir duyu gücünün herhangi bir etkenle uyarılmasına ise duyum denir. Hayati Hökelekli , “Duyu”, DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 8.
3) Da’vet, İslam dinini yayma ve Müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma anlamına gelen İslami bir terimdir. Mustafa Çağrıcı, “Da’vet”, DİA, c. IX, Ankara, 1994, s. 16. 4) http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Yüce Allah’ın evrensel kanunlarından birisi de ölçülülüktür. Canlı ya da cansız bütün varlıkların yaratılışında bu kanunun etkinliğini açıkça görmenin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Cemalettin Şen, “Şemsüleimme es-Serahsî’nin el-Mebsût Adlı Eserinin Hacmi Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXI, sy. 2, Bursa, s. 24. Ayrıca bk. elBakara 2/187, 229; en-Nisâ 4/14; el-Mâide 5/87; et-Tevbe 9/112; et-Talâk 65/1.
~~~~ * ~~~~

     Arapçada i’tidâl, (1) İngilizcede ise “moderation” (2) kelimeleriyle ifade edilen ölçülülük, “duygu, düşünce, ahlak ve davranışlardaki denge” (3) olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle ölçülülük, ahlaki davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar (4) anlamındaki ifrat ile ahlaki davranışlarda itidal noktasının altında kalan sapmalar (5) manasındaki tefrit adı verilen iki aşırı tutum arasındaki orta hâl olarak karşımıza çıkmaktadır. Adâlet (6), denge (7), iktisâd (8), istikâmet (9), istivâ (10) ve tavassut (11), ölçülülük; gulüv (12), israf (13),  i’tidâ (14),  taaddî (15), tecâvüz (16), teşdîd (17) ve tuğyân (18), ifrat; taksîr (19)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Serdar Mutçalı, İngilizce - Türkçe - Arapça Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul, 2001, s. 298.Fıkıh kitaplarında i’tidâl ifadesi, bazen namazın kıyam, rükû ve secde gibi rükünlerini yerli yerinde, acele etmeden ve sükûnet içinde yerine getirmeyi ifade eden ta’dîl-i erkân anlamında da kullanılır. Şemsüleimme es-Serahsî,, el-Mebsût, I-XXX (15 mücellette 30 cilt), 2. basım, Dârü'l-Ma'rife, Beyrut, 1406/1986, c. I, s. 188; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid ve nihâyetü'l-muktesıd, I-II (1 mücellette 2 cilt), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1985, c. I, s. 105; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî ve edilletüh, IVIII, 3. basım, Dârü'l-Fikr, Dımaşk, 1409/1989, c. I, s. 657; AbdullahKahraman, “Ta’dîl-i erkân”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 366; el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV, Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'lİslâmiyye, Küveyt, 1404/1983-1426/2006, c. V, s. 203.
2) Resuhi Akdikmen –Ekrem Uzbay –Necdet Özgüven, Langenscheidt Standart Sözlüğü: English - Turkish Turkish - English, I-II (1 mücellette 2 cilt), 4. basım, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1989, c. I, s. 336; Oxford Ansiklopedik Sözlük: İngilizce-Türkçe, I-IV, yay.y., İstanbul, ts., Sabah'ın hediyesidir, c. III, s. 1098.
3) Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 456. Ayrıca bk. Ömer Nasuhi Bilmen, Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmûsu, I-VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985, c. VIII, s. 206; Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I-XXIV, Milliyet Gazetecilik A.Ş., İstanbul, 1992, c. XVII, s. 9021; Ali Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2007, s. 529; YaşarÇağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük: Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı, I-V, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007, c. IV, s. 3687.
4) “İfrat”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 513. Ayrıca bk. Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta’rîfât, nşr. Abdurrahman Umeyre, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut, 1407/1987, s. 54.
5) “Tefrit”, DİA, c. XL, Ankara, 2011, s. 281. Ayrıca bk. Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta’rîfât, s. 55.
6) Mustafa Çağrıcı, “Adâlet”, DİA, c. I, Ankara, 1988, s. 341.
7) Çağrıcı, “İtidal”, s. 456.
8) Şah Veliyyullah, Hüccetullâhi'l-bâliğa, I-II, nşr. Muhammed Şerîf Sükker, 2. basım, Dâru İhyâi'lUlûm, Beyrut, 1413/1992; c. II, ss. 53;İsmail Durmuş, “Mübalağa”, DİA, c. XXXI, Ankara, 2006, s. 425.
9) Mustafa Çağrıcı –Süleyman Uludağ, “İstikamet”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 348.
10) Yavuz, Yusuf Şevki, “İstivâ”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 402; el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV, Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'l-İslâmiyye, Küveyt, 1404/1983-1426/2006, c. V, s. 203.
11) İbrâhîm b. Mûsâ eş-Şâtıbî,, el-Muvâfakât fî usûli'ş-şerî’a, I-IV, nşr. Muhammed Abdullâh Dirâz, Dârü'l-Ma'rife, Beyrut, ts., c. IV, s. 258.
12) Yusuf Şevki Yavuz, “Gulüv”, DİA, c. XIV, Ankara, 1996, s. 192.
13) Mustafa Çağrıcı, “Cimrilik”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, s. 4; Cengiz Kallek, “İsraf”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 178; İlmihâl, I-II, 6. basım, Divantaş, İstanbul, 1999, c. II, s. 544.
14) Yavuz, “Gulüv”, s. 192.
15) Yavuz, “Gulüv”, s. 192; İbrahim Çelik, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 283.
16) Durmuş, “Mübalağa”, s. 426.
17) Yavuz, “Gulüv”, s. 192.
18) İbrahim Çelik, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 283.
19) Mustafa Çağrıcı, “Fazilet”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, s. 269.
~~~~ * ~~~~

tefrit; aşırılık (1), dalâlet (2) dengesizlik (3) fesâd (4) i’vicâc (5), ölçüsüzlük (6) ve sapma (7) ise hem ifrat ve hem de tefrit ile eş veya yakın anlamlı olarak kullanılmaktadır.
     İslam’ın inanç, ibadet, ahlak ve hukuktan ibaret dört ana unsurunun ikisini ifade eden ve bu açıdan bakıldığında “İslam ibadet ve hukuk ilmi”8 olarak tanımlanan fıkıh, ölçülülük ile ilişkisi açısından bakıldığında üç temel durumla karşımıza çıkmaktadır: Fıkıhta ölçülülük, fıkıhta ifrat ve fıkıhta tefrit.

     1) Fıkıhta Ölçülülük
     Fıkıhta ölçülülük (moderation in fiqh), “İslam’ın ibadet ve hukuktan ibaret amelî yönüne ilişkin, aşırılıklardan uzak orta hâl” olarak tanımlanabilir.
     Dolayısıyla fıkıhta ölçülülük, mükellefin amelî hükümler konusunda ifrat ve tefritten sakınmasını gerektirmektedir. İmamın namaz kıldırması örneğinde görülebileceği gibi çok hızlı (ifrat) ve çok yavaş (tefrit) hareket edilmediği, bu ikisinin arasındaki (orta) hızla namaz kıldırıldığı zaman ölçülülük ortaya çıkmaktadır.
     Ahlak ilminde “insanın iyilik yapmasını ve kötülükten uzak durmasını sağlayan ruhi yetenekler, erdem” olarak tanımlanan fazilet (الفضيلة,(9 her zaman için bir ölçülülük anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçülü olmak, erdemli olmanın vazgeçilmez şartıdır.
     Buradan hareketle fıkıhta ölçülülüğün kişinin ahlaki güzelliğine önemli bir katkı sağlayacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta ölçülü olan birey, erdemli olma yolunda önemli bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde iyiyi ve güzeli önerir.
     Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta ölçülülük, mükellefin, ibadet ve hukuk alanında normal, meşru, iyi, güzel ve helal kabul edilebilecek biçimde orta, dengeli ve aşırılıklardan uzak davranması ve düşünmesi durumudur.
     Fıkıhta ölçülülük ilkesi (الفقه فى اإلعتدال قاعدة) (moderation principle in fiqh) ise “fıkıhta ölçülülüğü tanımlayan temel önerme ve kural” olarak tanımlanabilir.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) “Fazilet”, s. 269.
2) Ömer Faruk Harman, “Dalâlet”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, s. 427.
3) Süleyman Uludağ, “Aşk”, DİA, c. IV, Ankara, 1991, s. 15.
4) İlhan Kutluer, “Fesad”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, s. 421.
5) Çağrıcı –Uludağ, “İstikamet”, s. 348.
6) Ayverdi, İlhan, Asırlar Boyu Tarihî Seyri İçinde Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, I-III, haz. Kerim Can Bayar, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2005, c. III, s. 2422; Uludağ, “Aşk”, s. 15.
7) Harman, “Dalâlet”, s. 428.
8) Hayreddin Karaman, “Fıkıh”, DİA, c. XIII, Ankara, 1996, s. 1.
9) Çağrıcı, “Fazilet”, s. 268.
~~~~ * ~~~~

     2) Fıkıhta İfrat
     Fıkıhta ifrat (الفقه فى اإلفراط) (excess in fiqh), “İslam’ın ibadet ve hukuktan ibaret amelî yönüne ilişkin, itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar” olarak tanımlanabilir.
     Dolayısıyla fıkıhta ifrat, mükellefin amelî hükümler konusunda fazlalık yönünde aşırıya kaçmasını belirtir. İmamın namaz kıldırması örneğinde görülebileceği gibi çok hızlı namaz kıldırıldığı zaman ifrat ortaya çıkmaktadır.
     Ahlak ilminde “faziletin karşıtı olarak kötü huy, erdemsizlik” olarak tanımlanan rezilet (1) her zaman için bir ölçüsüzlük anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçüsüz olmak, erdemsiz olmanın vazgeçilmez şartıdır.
     Buradan hareketle fıkıhta ifratın kişinin ahlaki çirkinliğine büyük bir katkı yapacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta ifrat sahibi olan birey, erdemsiz olma yolunda büyük bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde kötüyü ve çirkini yasaklar.
     Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta ifrat, mükellefin, ibadet ve hukuk alanında anormal, gayrimeşru, kötü, çirkin ve gayrihelal kabul edilebilecek biçimde ortanın üstü, dengesiz ve aşırı fazla davranması ve düşünmesi durumudur.

     3) Fıkıhta Tefrit
     Fıkıhta tefrit (الفقه فى التفريط) (shortage in fiqh), “İslam’ın ibadet ve hukuktan ibaret amelî yönüne ilişkin, itidal noktasının gerisinde kalan sapmalar” olarak tanımlanabilir.
     Dolayısıyla fıkıhta tefrit, mükellefin amelî hükümler konusunda eksiklik yönünde aşırıya kaçmasını belirtir. İmamın namaz kıldırması örneğinde görülebileceği gibi çok yavaş namaz kıldırıldığı zaman tefrit ortaya çıkmaktadır.
     Ahlak ilminde “faziletin karşıtı olarak kötü huy, erdemsizlik” olarak tanımlanan rezilet (2) her zaman için bir ölçüsüzlük anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçüsüz olmak, erdemsiz olmanın öncelikli şartıdır.
     Buradan hareketle fıkıhta tefritin kişinin ahlaki çirkinliğine büyük bir katkı yapacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta tefrit sahibi olan birey, erdemsiz olma yolunda büyük bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde kötüyü ve çirkini yasaklar.
     Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta tefrit, mükellefin, ibadet ve hukuk alanında anormal, gayrimeşru, kötü, çirkin ve gayri helal kabul edilebilecek biçimde ortanın altı, dengesiz ve aşırı eksik davranması ve düşünmesi durumudur.
     Çalışmamızın bel kemiğini oluşturan fıkıhta ölçülülük kavramını, ilgili diğer terimlerle birlikte ele aldıktan sonra fıkıhta ölçülülüğün teorik (kuramsal, nazari) ve pratik (uygulamalı, amelî) açıdan İslam’ın doğru algılanmasına nasıl katkı sağladığını örneklerle açıklayabiliriz. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) “Rezîlet”, DİA, c. XXXV, Ankara, 2008, s. 46.
2) “Rezîlet”, s. 46.
~~~~ * ~~~~

     II. Fıkıhta Ölçülülüğün İslam’ın Doğru Algılanmasına Teorik Açıdan Katkısı 
     Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman fıkıh tarihi ve usulüne ilişkin düşünce ve kabullere bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına teorik açıdan katkı sağlamaktadır.
     1) Fıkıh Tarihi Açısından
     a) Fıkıh mezheplerine bakış tarzı:
     Benimsenen mezhep görüşünün yanlış olduğu ispatlansa dahi körü körüne savunulması anlamındaki taassub (1) (fanaticism) yani bağnazlık ve mensup olduğunun dışındaki mezheplere hayat hakkı tanımama ifrattır. Aksine asırların fıkhi bilgi ve tecrübe birikimi olan mezhepleri yok sayarak doğrudan naslardan hüküm çıkarmaya çalışmak da tefrittir. Bu konuda ölçülülük, tek bir mezhebin metot ve görüşlerine bağlı kalmayıp meseleleri gerektiğinde mezhepler üstü ve delil odaklı bir bakışla mukayeseli olarak ele almaktır. (2)
    Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilgiye, tecrübeye ve düşünce özgürlüğüne verdiği önemin ifadesi olarak algılanabilir.

     b) Fıkıh bilginlerine bakış tarzı:
     Fıkıh bilginlerinin aşırı derecede övülmesi (3), tarihsel gerçeklerle uyuşmayan niteleme ve veriler ışığında hak etmedikleri özelliklere sahip olarak gösterilmeleri ifrattır. Çünkü bir şeyin altını çok çizmek bazen o şeyin altını kazımak anlamına gelebilir. Aksine bu bilginlerin sırf gözden düşürmek gibi nedenlerle gereksiz yere eleştirilmeleri, hakikate aykırı bilgi ve beyanlarla karalanmaları da tefrittir. Bu konuda ölçülülük, gerektiğinde bütün fıkıh bilginlerini, doğru ve güvenilir bilgilere dayalı olarak hak ettikleri şekilde ve bilimsel terbiye sınırlarını aşmadan övmek ve eleştirmektir.
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilim insanlarına, hakikati arama duygusuna ve vefaya verdiği önemin ifadesi olarak algılanabilir.

     c) Zamana bakış tarzı:
     Fıkıh kavram, kural ve uygulamalarının hayata yansıtılmasında tamamen modernist bir bakış açısıyla gelenekten koparak ve ahkâmın değişmesi (4) meselesinde sınır tanımaksızın hareket etmek ifrattır. Aksine bu konuda geleneği vazgeçilmez olarak kabullenip çağını okuyamamak, yeniliğe, güncellenmeye karşı durmak ve ahkâmın değişmesi meselesinde sınırları gereksiz yere daraltmak da bir tefrittir. Bu konuda ölçülülük, gelenek ve çağın gereklerini dengeli bir şekilde değerlendirip mümkün olduğu ölçüde yenilenmenin, değişmenin ve güncellenmenin yollarını açık tutmaktır.
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların yeniliğe, geleneğe, değişime ve çağın gereklerini anlamaya verdiği önemin ifadesi olarak algılanacaktır.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Mustafa Çağrıcı, “Taassup”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 285. Fıkıh mezhepleri açısından taassup hakkında geniş bilgi için bk. Hayreddin Karaman, İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul, 1988-1992, c. II, ss. 715-721.
2) Hacı Mehmet Günay (ed.), Günümüz Fıkıh Problemleri, 4. basım, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2013, ss. 18-19.
3) Övgüde aşırı gidilmemesi gerektiğine dair bk. Mustafa Çağrıcı, “Medih”, DİA, c. XXVIII, Ankara, 2003, s. 304.
4) Ahkâmın değişmesi meselesindeki ifrat, tefrit ve mutedil görüşler hakkında bk. Mehmet Erdoğan, İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990, ss. 97-106.
~~~~ * ~~~~

     Evrensel bir hukuk sistemi olan İslam hukukunun, bilimsel değişim ve gelişmelere uyum sağlayamaması düşünülemez. Bu bağlamda İslam hukukçularına önemli görevler düşmektedir. Asırların birikimi birçok değişim ve gelişimin, İslam hukukuna hakkıyla yansıtılamaması ve neticede İslam hukukunun, zamanımızda uygulanması mümkün olmayan ve sadece tarihsel çalışmaların malzemesi olarak görülen bir hukuk sistemi hâline dönüşmesini istemiyorsak, İslam hukukunu zamanın diliyle konuşturmak mecburiyetindeyiz. (1)

     2) Fıkıh Usulü Açısından
     a) Şer’î delillere bakış tarzı:
     Nasları temel olarak ele aldığımızda Kitap ve Sünnet’i delil olarak alıp re’yi ve bunun en önemli unsuru olan kıyası, sahâbî kavlini ve tâbiîn fetvalarını kabul etmemek ifrattır. Aksine sadece Kitap ve re’ye dayanıp Sünnet’i delil kabul etmemek de tefrittir. Bu konuda ölçülülük, Kitap ve Sünnet’in yanı sıra icmâ, kıyas vb. delilleri de belli bir denge ve hiyerarşi gözeterek kabul etmektir. (2)
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların naslardan kopmadan akli delilleri de kullandığına, vahiy-akıl dengesini (3) bozmadığına dolayısıyla İslam’ın temellerinin sağlam ve akla uygun olduğuna yönelik olumlu bir algı oluşturabilir.

     b) İctihad ehliyetine bakış tarzı:
     İctihad ehliyetine ilişkin şartları (4) âdeta ictihad kapısının kapanmasına (5) sebep olacak ölçüde ağırlaştırıp müctehid potansiyeli taşıyan insanları ilme küstürmek ifrattır. İctihad ciddiyetini temelinden sarsacak derecede bu şartları gevşetip ulu orta sözde müctehidlerin türemesine sebep olmak da tefrittir. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Cemalettin Şen, Bilinç ve Etkisi: İslam Hukukunda Bilincin Hak ve Sorumluluklara Etkisi, Emin Yayınları, Bursa, 2010, ss. 43-44.
2) Ehl-i hadîs (II. (VIII.) yüzyıldan sonra ortaya çıkan ve daha çok hadise ağırlık veren Medine merkezli fıkıh ekolüdür. Salim Öğüt, “Ehl-i hadîs”, DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 508. Ehl-i re’y (II. (VIII.) yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh ekolüdür. M. Esad Kılıçer, “Ehl-i re’y”, DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 520. Müfrit ve mutedil ehl-i hadîs ve ve ehl-i re’y hakkında bk. HayreddinKaraman, Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul, 1989, ss. 175-176.
3) Mehmet Erdoğan, Vahiy-Akıl Dengesi Açısından Sünnet, 3. Basım, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009, ss. 281-282.
4) Hayreddin Karaman, İslam Hukukunda İctihad, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1975, ss. 175-182; H. Yunus Apaydın, “İctihad”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 437-439.
5) Karaman, İslam Hukukunda İctihad, ss. 183-203; Apaydın, “İctihad”, ss. 443-445.
~~~~ * ~~~~

     Bu konuda ölçülülük, makul, meşru ve dengeli bir şartlar listesi sunmaktır. (1) Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilimsel yeniliklere açık olduğu, İslam’ın her zaman ve zeminde uygulanmaya elverişli olduğu algısını oluşturabilir.

     III. Fıkıhta Ölçülülüğün İslam’ın Doğru Algılanmasına Pratik Açıdan Katkısı
     Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman ibadet ve hukuka ilişkin kural ve uygulamalara bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına pratik açıdan katkı sağlamaktadır.

     1) İbadetler Açısından
     a) Namaz:
     İmamın namazı çok yavaş kıldırması veya kıraatte çok uzun bir sure okumak suretiyle uzatması ifrattır. Aksine imamın namazı çok hızlı kıldırması veya bazı sünnetleri göz ardı ederek kısaltması da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, imamın namazı sünnete uygun bir şekilde cemaatin durumunu da gözeterek orta bir sürede kıldırmasıdır (2).
     Bu şekildeki ölçülü davranış, insan sevgisi, merhamet, çocuk, hasta, yaşlı vb. özel durumları olan insanların da cemaate teşvik edilmesi gibi güzelliklerin Müslümanlar için ibadet kadar önemli olduğu algısını oluşturabilir.

     b) Oruç:
     Kişinin, dinî, ailevi, toplumsal vb. görevlerini aksatacak şekilde çok oruç tutması ifrattır. Aksine dinî görev kapsamındaki oruçları özürsüz tutmamak da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, meşru bir mazereti olmayan mükellefin dinen sorumlu olduğu oruçları tutması fakat savm-ı dehr (3) başta olmak üzere dinî, ailevi, toplumsal vb. işlerini aksatabilecek şekilde çok oruç tutmaktan sakınmasıdır (4).
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların aileye ve topluma verdiği değerin algılanmasını sağlayabilir.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Benzer ifadeler için bk. Esen, Bilâl, Hanefi Usulcülerinde İctihad Teorisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2012, ss. 116-122.
2) Hz. Peygamber’in (sav) namazını orta uzunlukta tuttuğuna dair bk. Müslim, “Cum’a”, 41. Ta’dîl-i erkân terkibi fıkıh terimi olarak namazın kıyam, rükû ve secde gibi rükünlerini yerli yerinde, acele etmeden ve sükûnet içinde yerine getirmeyi ifade eder. Kahraman, “Ta’dîl-i erkân”, s. 366.
3) Savm-ı dehr yasaklanılan bayram günleri de dâhil olmak üzere tam bir sene boyunca hiç ara vermeden oruç tutmaktır. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998, s. 397. Bu oruca savm-ı ebed de denilmektedir. Vecdi Akyüz, Mukayeseli İbadetler İlmihâli (İslam Fıkhında İbadetler), I-IV, İz yayıncılık, İstanbul, 1995, c. II, s. 392.
4) Hz. Peygamber’in (sav) gündüzleri sürekli oruçlu olan Abdullah b. Amr’ı (ra) uyardığına dair bk. Buhârî, “Savm”, 54. “Sürekli oruç tutan oruç tutmamış olur.” Buhârî, “Savm”, 57.
~~~~ * ~~~~

     c) Zekât:
     Kişinin, kendisini fakirleştirecek ölçüde veya malının tamamını zekât olarak vermesi ifrattır. Aksine kişinin hiç zekât vermemesi veya zekâtını eksik ödemesi de tefrittir. Bu hususta ölçülülük, mükellefin zekâtını meşru ve makul sınırlar içinde dengeli bir oranda vermesidir (1).
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların mala, fakirlere, aileye ve toplumsal adalete verdikleri önemin algılanmasını sağlayabilir.

     d) Hac:
     Hac sırasında büyük taşlar atmak ifrattır. Aksine hiç taş atmamak veya meşru olmayan cisimler atmak da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, sünnete uygun şekil ve ölçüde taşların atılmasıdır. (2)
    Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların insana verdiği değerin ve merhamet duygusunun algılanmasını sağlayabilir.

     2) Hukuk Açısından
     a) Devletler hukuku:
     İslam devletinin, diğer devletlerle olan dostane ilişkilerini abartarak ülke menfaatlerinin zedelenmesine neden olması ifrattır. Aksine dost ülkelere dahi düşmanca davranmak da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, dostluğun da düşmanlığın da kalıcı olmayabileceği ihtimaliyle temkinli hareket etmektir (3).
     Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların diğer ülkelerle dostane ilişkileri esas aldığı fakat menfaatlerini koruma noktasında da daima uyanık olduğu algısını oluşturabilir.

     b) Ceza hukuku:
     Kişinin nefsani arzularına aşırı düşkünlük göstermesi ve bu nedenle zina etmesi ifrattır. Aksine lezzet duyarsızlığı olarak ifade edilen durum ve bunun sonucu olarak helal olan ilişkilerden de kaçınması tefrittir. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Hz. Peygamber’in (sav) malının tamamını tasadduk veya vasiyet etmeyi yasakladığına dair bk. Buhârî, “Vesâyâ”, 2; Müslim, “Vesâyâ”, 7-8; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39. “Sadakanın hayırlısı, kişiyi fakir düşürmeyecek olanıdır.” Buhârî, “Zekât”, 18, “Vesâyâ”, 9; .Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39.
2) Hz. Peygamber (sav), hac sırasında büyük taşlar atarak diğer insanlara zarar verebilecek kimseleri uyarmış ve bunun dince benimsenmeyen aşırı bir davranış olduğunu belirtmiştir. İbn Mâce, “Menâsik”, 63; Nesâî, “Menâsikü’l-hac”, 217.
3) “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.” Tirmizî, “Birr ve’s-sıla”, 60. “Düşmanını küçük gören aldanır.” İbn Hibbân, Ravzatü’l-ukalâ ve nüzhetü’l-fuzalâ, Beyrut, 1397/1977, s. 95.
~~~~ * ~~~~

     Bu hususta ölçülülük, helal sınırları içerisinde kalması, kendisine helal olanı haram kabul etmemesidir (1) Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların iffet anlayışının ve aileye verdiği önemin algılanmasını sağlayabilir.

     c) Aile hukuku:
     İddetin bir yıl gibi uzun bir süre olarak esas alınması ifrattır. Aksine kadının hiç iddet beklememesi veya yetersiz bir süre iddet beklemesi de tefrittir. Bu hususta ölçülülük, makul ve meşru bir süre iddet beklemektir (2
      Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların aile hayatına, vefa duygusuna ve iffet anlayışına verdiği önemin algılanmasını sağlayabilir.

     Sonuç
     Bu çalışmada öncelikle fıkıh edebiyatına ilave edilebilecek yeni kavramlar olan “fıkıhta ölçülülük”, “fıkıhta ifrat” ve “fıkıhta tefrit” tanımlanmış ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. İslam’ın “doğru algılanması”, “algılanması” meselesinden daha önemlidir. Fıkıhta ölçülülük,
    İslam’ın Müslüman olsun olmasın bütün insanlar tarafından doğru algılanması imkânını sağlar.
     Ölçülülük, kaynak itibariyle ahlaki bir kavramdır. Dolayısıyla fıkıhta ölçülülük, kişinin ahlakını olumlu yönde etkilemesi nedeniyle doğru bir algının oluşmasına katkı sağlar.
     Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman fıkıh tarihi ve usulüne ilişkin düşünce ve kabullere bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına teorik açıdan; kimi zaman da ibadet ve hukuka ilişkin kural ve uygulamalara bağlı olarak pratik açıdan katkı sağlamaktadır.
     Fıkıhta ifrat ve tefrit, İslam’ın yanlış algılanmasına yol açar. Bu nedenle bu iki aşırılıktan sakınmak gerekir.
    Fıkıhta ölçülülük, İslam’ın ve Müslümanların bilgi, tecrübe, düşünce özgürlüğü, hakikati arama duygusu, vefa, insan sevgisi, merhamet, aile, toplumsal adalet, dostluk, iffet vb. değerlere bakışının doğru olarak algılanabilmesini temin eder. İslam’ın her zaman ve zeminde herkesçe uygulanabilecek yegâne din oluşu gerçeğinin algılanabilmesi için fıkıhta ölçülülük ilkesinin bireysel ve toplumsal boyutta teorik ve pratik açıdan hayata geçirilmesinin çok büyük katkısı vardır.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Ahlak kitaplarında “nefsani arzulara aşırı düşkünlük” anlamındaki şehvet gücünün ifratına şereh, Fârâbî’nin “lezzet duyarsızlığı” dediği tefritine humûd, dengeli ve ılımlı işleyişine de iffet denilmiştir. Mustafa Çağrıcı, “İffet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 506.
2) İslam öncesi Hicaz Arap toplumunda kocası ölen kadın bir yıl süreyle iddet bekler ve yas tutardı. Boşanmış kadınların ise iddet beklemesi ve yas tutması gerekli görülmezdi. Mustafa Baktır, “İhdâd”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 530. İslam hukukuna göre kocası ölen kadın hamile değilse beklemesi gereken süre dört ay on gündür. el-Bakara 2/234. Boşanmış kadınlar hamile değilseler ve hayız da görüyorlarsa Hanefî mezhebine ve Hanbelî mezhebinde ağırlık kazana görüşe göre üç hayız süresince iddet beklerler. bk. Halil İbrahim Acar, “İddet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 467-468.
~~~~ * ~~~~

     Kaynaklar
* “İfrat”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 513.
* “Rezîlet”, DİA, c. XXXV, Ankara, 2008, s. 46.
* “Tefrit”, DİA, c. XL, Ankara, 2011, s. 281.
* Acar, Halil İbrahim, “İddet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 466-471.
* Akdikmen, Resuhi - Uzbay, Ekrem - Özgüven, Necdet, Langenscheidt Standart Sözlüğü: English - Turkish Turkish - English, I-II (1 mücellette 2 cilt), 4. basım, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1989.
* Akyüz, Vecdi, Mukayeseli İbadetler İlmihâli (İslam Fıkhında İbadetler), I-IV, İz yayıncılık, İstanbul, 1995.
* Apaydın, H. Yunus, “İctihad”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 432-445.
* Ayverdi, İlhan, Asırlar Boyu Tarihî Seyri İçinde Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, I-III, haz. Kerim Can Bayar, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2005.
* Bakırcıoğlu, Rasim, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, Anı Yayınları, Ankara, 2012.
* Baktır, Mustafa, “İhdâd”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 530-532.
* Baymur, Feriha, Genel Psikoloji, 4. basım, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1978.
* Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmûsu, I-VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985.
* Budak, Selçuk, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2000.
* Buhârî, Muhammed b. İsmâil, el-Câmi'u's-sahîh, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I-XXIV, Milliyet Gazetecilik A.Ş., İstanbul, 1992.
* Cürcânî, Seyyid Şerif, et-Ta'rîfât, nşr. Abdurrahman Umeyre, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut, 1407/1987.
* Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük: Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı, I-V, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007.
* Çağrıcı, Mustafa – Uludağ, Süleyman, “İstikamet”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss. 348-349.
* (-----), “Adâlet”, DİA, c. I, Ankara, 1988, ss. 341-343.
* (-----), “Cimrilik”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, ss. 4-5.
* (-----), “Da’vet”, DİA, c. IX, Ankara, 1994, ss. 16-19.
* (-----), “Fazilet”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, ss. 268-271.
* (-----), “İffet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 506-507.
* (-----), “İtidal”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss. 456-457.
* (-----), “Medih”, DİA, c. XXVIII, Ankara, 2003, ss. 304-305.
* (-----), “Taassup”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, ss. 285-286.
* Çelik, İbrahim, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, ss. 283-284.
* Durmuş, İsmail, “Mübalağa”, DİA, c. XXXI, Ankara, 2006, ss. 425-427.
* Ebû Dâvûd es-Sicistânî, es-Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV, Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'l-İslâmiyye, Küveyt, 1404/1983-1426/2006.
* Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998.
* (-----), İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990.
* (-----), Vahiy-Akıl Dengesi Açısından Sünnet, 3. Basım, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009.
* Esen, Bilâl, Hanefi Usulcülerinde İctihad Teorisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2012.
* Günay, Hacı Mehmet (ed.), Günümüz Fıkıh Problemleri, 4. basım, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2013.
* Hançerlioğlu, Orhan, Ruhbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988.
* Harman, Ömer Faruk, “Dalâlet”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, ss. 427-428.
* Hökelekli, Hayati, “Duyu”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 8-12.
* İbn Hibbân, Ravzatü’l-ukalâ ve nüzhetü’l-fuzalâ, Beyrut, 1397/1977.
* İbn Mâce, es-Sünen, I-II, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid ve nihâyetü'l-muktesıd, I-II (1 mücellette 2 cilt), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1985.
* İlmihâl, I-II, 6. basım, Divantaş, İstanbul, 1999.
* Kahraman, Abdullah, “Ta’dîl-i erkân”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 366.
* Kallek, Cengiz, “İsraf”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss. 178-180.
* Karaman, Hayreddin, “Fıkıh”, DİA, c. XIII, Ankara, 1996, ss. 1-14.
* (-----), Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul, 1989.
* (-----), İslam Hukukunda İctihad, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1975.
* (-----), İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul, 1988-1992.
* Kılıçer, M. Esad, “Ehl-i re’y”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 520-524.
* Kutluer, İlhan, “Fesad”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, ss. 421-422.
* Mutçalı, Serdar, İngilizce - Türkçe - Arapça Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul, 2001.
* Müslim b. Haccâc, el-Câmi'u's-sahîh, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* Nesâî, es-Sünen, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* Oxford Ansiklopedik Sözlük: İngilizce-Türkçe, I-IV, yay.y., İstanbul, ts., Sabah'ın hediyesidir.
* Öğüt, Salim, “Ehl-i hadîs”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 508-512.
* Rıza Tevfik Bölükbaşı, Kâmûs-ı Felsefe, haz. Recep Alpyağıl, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2015.
* Serahsî, Şemsüleimme, el-Mebsût, I-XXX (15 mücellette 30 cilt), 2. basım, Dârü'lMa'rife, Beyrut, 1406/1986.
* Seyyar, Ali, İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2007.
* Şah Veliyyullah, Hüccetullâhi'l-bâliğa, I-II, nşr. Muhammed Şerîf Sükker, 2. basım, Dâru İhyâi'l-Ulûm, Beyrut, 1413/1992.
* Şâtıbî, İbrâhîm b. Mûsâ, el-Muvâfakât fî usûli'ş-şerî'a, I-IV, nşr. Muhammed Abdullâh Dirâz, Dârü'l-Ma'rife, Beyrut, ts.
* Şen, Cemalettin, “Şemsüleimme es-Serahsî’nin el-Mebsût Adlı Eserinin Hacmi Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXI, sy. 2, Bursa
* Şen, Cemalettin, Bilinç ve Etkisi: İslam Hukukunda Bilincin Hak ve Sorumluluklara Etkisi, Emin Yayınları, Bursa, 2010.
* Tirmizî, el-Câmi'u's-sahîh, I-V, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
* Uludağ, Süleyman, “Aşk”, DİA, c. IV, Ankara, 1991, ss. 11-17.
* Yavuz, Yusuf Şevki, “Gulüv”, DİA, c. XIV, Ankara, 1996, ss. 192-195.
* Zühaylî, Vehbe, el-Fıkhü'l-İslâmî ve edilletüh, I-VIII, 3. basım, Dârü'l-Fikr, Dımaşk, 1409/1989.
 
bus

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...