Rüya İle SosyoPsikoloji Köşesi...
TOPLUMUN BİREYLERE ETKİSİ
Dinimizi de neslimizi de ayakta tutacak yegane güç ahlaktan, ahlaklı olmaktan geçiyor. Bizleri silahla yenemeyeceklerini anlayan düşmanlarımız dinimiz ve ahlaki yapımız üzerinden bizi çökertmenin yollarını ve çeşitli hilelerini aramakta... Kendi nefsim nezdinde şunu söyleyebilirim ki; hepimiz sırat-ı müstakimden ayrılmadan Allah'a layık kul, Peygamber Efendimize layık ümmet olma yolunda örnek teşkil etmeliyiz. Başkalarını eleştirmek, yargılamak hepimize en kolay gelen yol... Oysa her birimiz önce kendimizi düzelttiğimizde, denize atılan bir taşın önce kendi etrafında oluşan küçük halkaların giderek büyümesi gibi toplumu kaplayan, etkileyen bir iyilik hareketi başlatmış olacağız inşAllah...
Toplumun ahlaki ve manevi yapısı bireylere bağlıdır. Bireyler ahlaklı ise toplum da ahlaklı olacaktır. Birbirimizi Allah için sevmeli, hoşgörülü ve en önemlisi merhametli olmalıyız. Kendimiz için istediğimiz bütün güzellikleri, iyilikleri; diğer insanlar için de istemeli ve bunun için gayret göstermeliyiz.
Durkheim’a göre, insanlar arasında uzlaşma, karşılıklı özveri, dayanışma ve bağlılık duygusu gibi ahlâkî nitelikler olmadan toplum var olamaz. Toplumun hangi ahlâkî ilkeler etrafında bütünleşeceği ise koşullar tarafından belirlenir. Koşullar değişince toplumun ahlâkî öncelikleri değişebilir. Gerek inanç ortaklığına, gerekse işbirliğine dayalı olsun, “her toplum, ahlâkî bir birliktir”.
Yapısı gereği ahlâkî bir olgu olan toplum, oluştuğu andan itibaren ahlâkî bir otoriteye dönüşür ve bireylerin toplumsal davranışları üzerinde denetim kurar. Durkheim sosyolojisinde "toplumsal olgular, ahlâkî olgulardır" varsayımı, toplumsal davranışlar dışsal zorlamaların ürünüdür varsayımı ile desteklenmiştir.
Toplum, ödüllendirme ve cezalandırma gibi yöntemler kullanarak bireylerin ahlâkî değerleri içselleştirmelerini, olmazsa da; bu değerlere –en azından- biçimsel olarak uyum sağlamalarını hedefler. İçselleştirilmiş olan ahlâkî değerlerin işlevsizleştiği veya ahlâkî denetim sağlayan toplumsal mekanizmaların güç kaybettiği büyük dönüşüm anlarında toplumsal sorunlarda artış görülür. Sorunlardaki artış, toplumun yeni bir ahlâkî yapılanmaya yönelimini gerekli kılar.
Durkheim; yeni ahlâk düzeninin, meslek ahlâkının canlandırılması ve düzenleyici otorite haline gelmesiyle sağlanabileceğini savunur. Çünkü artık bireyler günlük yaşamlarının çok önemli bir bölümünü ahlâkî kontrolü sağlayan, aile, mahalle, akrabalık gibi topluluklar içinde değil, ahlâkî kontrolün bulunmadığı sanayi ve ticaret ortamlarında geçirmektedir. İnsanların meslek arkadaşlarıyla geçirdiği süre, aile fertleriyle geçirdiği süreden çok fazladır. Bu durum, ailenin ve diğer toplulukların ahlâkî kontrol yeteneğini zayıflatır. Ekonomik ilişkiler ise ahlâkî ilkelerle düzenlenmemektedir.
Ekonomi alanının ahlâkî kontrolün dışında kalması, genel ahlâkı ve topluma karşı “ödev duygusu”nu da zayıflatmaktadır. Durkheim’a göre, bu ahlâkî çöküşün nedeni işbölümü değil, sanayi toplumlarında toplumsal işlevlerin kendi aralarında bir denge kuramamış olmasıdır. Bu dengenin sağlanması, Durkheim sosyolojisinin temel sorunudur. Toplumsal işlevlerin birbirine bağımlı ve uyumlu olması, maddi ve manevi yönden bireylerden üstün olan bir gücün (ona göre bu güç ancak kurulu bir toplumda bulunabilir) düzenleyici, disiplin sağlayıcı kurallar koymasına bağlıdır.
Toplum, bireysel çıkar çatışmaları arasında hakemlik yapabilecek manevi bir kişiliğe sahiptir. Çünkü toplum, hem bireylerin tümümün oluşturduğu hem de bireysel kişiliklerin üzerinde bir güçtür. Toplum, kural koymakla bireyler arasındaki çatışmayı önlemenin ötesinde kendi düzenini ve devamlılığını da sağlamış olur.
Sosyolojik ve dini yönüyle baktığımızda acaba Türkiye'mizde ve özellikle İstanbul'umuzda ahlâkî boyut ne durumda? Sizin gözlemleriniz neler? Tavsiyeleriniz neler olabilir? Hep birlikte daha iyisi için neler yapmalıyız? Bu konu üzerinde birkaç ay duralım istiyorum. Sizlerle birlikte etkileşim halinde, çözüm odaklı bir şeyler yapalım istiyorum.
Özellikle başlattığımız bir imza kampanyası var. Toplumun ahlâkî değerlerine sahip çıkmamız için gerekirse daha başka imza kampanyaları da başlatabiliriz. Eğer kıyamete kadar camilerimizden, mescitlerimizden Kelimei Tevhid seslerinin yükselmesini istiyorsak birlik olup, en önemli unsur olan ahlâk değerlerine sahip çıkmamız gerekiyor.
Bu günkü beraberliğimizi Hz. Alinin duasıyla noktalayalım;
"Ya Rabbi! Beni insanların zannettiklerinden hayırlı kıl. Beni övdükleri sözlerle muaheze kılma ve benim onların bilmedikleri birtakım kusur ve kötülüklerimi de af ve mağfiret ayle..."
AMİN..
İlahi ya Rabbi!
Hakkı hak görüp tabi olmakla bizi rızıklandır. Batılı batıl olarak görebilmek ve ondan kaçınabilmekle bizi nasiplendir. Rızkımıza mani olacak ahvalden bizi uzaklaştır. Cümlemizi ve cümle Ümmet-i Muhammedi merhametinle islah eyle..!
Aminn, aminn, amin…
Allah'a emanet olunuz, sağlık ve selametle kalınız !
Rüya Şahinoğlu