19 Aralık 2020 Cumartesi

PERSONEL ALIMI: Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Sözleşmeli 145 Personel Alacak

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü
Sözleşmeli 145 Personel Alacak

     Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünden:
     TARIM İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞRA TEŞKİLATINDA ÇALIŞTIRILACAK 399 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE TABİ SÖZLEŞMELİ TEKNİK PERSONEL GİRİŞ SINAVI İLANI

     I- SINAVA İLİŞKİN BİLGİLER:
     Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatında İstihdam Edilecek Ziraat Mühendisi, Veteriner Hekim, Tekniker ve Teknisyen Pozisyonlarına Ait Sınav ve Atama Yönetmeliği hükümleri uyarınca 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında çalıştırılmak üzere aşağıdaki pozisyonlara yazılı ve sözlü sınav neticesinde açıktan atama yapılacaktır.

     II - SINAVA BAŞVURU ŞARTLARI:

     Giriş Sınavına katılmak isteyenlerin aşağıdaki şartları taşımaları gerekir;

     a) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinde belirtilen genel şartları taşımak,

     b) Fakültelerin/Yüksekokulların/Meslek Liselerinin veya denkliği Yükseköğretim Kurulunca onaylanmış, yurtiçi veya yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarının pozisyonu belirtilen bölümlerinden mezun olmak,

     c) Son başvuru tarihi itibarıyla 2020 Kamu Personeli Seçme Sınavından KPSSP3(lisans mezunları için), KPSSP93 (önlisans mezunları için) ya da KPSSP94 (ortaöğretim mezunları için 24.12.2020 tarihinde açıklanan sonuç geçerli olacaktır.) puan türünden en az yetmiş(70) puan ve üzeri almış olmak,

     III - SINAV YERİ VE TARİHİ:

     1) Giriş sınavının yazılı bölümü, 06.02.2021 Cumartesi günü saat 10.00'da Gazi Üniversitesi Ölçme ve Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Ankara'da tek oturumda yapılacaktır. Sınav, çoktan seçmeli 80 sorudan oluşmakta ve sınav süresi 100 dakikadır.

     2) Giriş sınavının yazılı bölümüne katılmaya hak kazanan adaylar, ilanda belirtilen mezun olunan programa göre KPSSP3, KPSSP93 ya da KPSSP94 puan türünden en yüksek puanı alan adaydan başlamak ve atama yapılması planlanan pozisyon sayısının 10 (ON) katını geçmemek üzere sıralamaya tabi tutularak belirlenir. Mezun olunan programa göre KPSSP3, KPSSP93 ya da KPSSP94 puan türü itibariyle en son adayın aldığı puanla aynı puana sahip adaylar da giriş sınavına çağrılır. Sıralamaya giren adaylar Genel Müdürlüğün ilan panosundan ve internet sitesinden ilan edilir. Ayrıca sınava kabul edilen adaylara elektronik ortamda bildirim yapılır.

     3) Yazılı sınava girmeye hak kazanan adaylar, Gazi Üniversitesi Ölçme ve Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin http://gaziodm.gazi.edu.tr/ adresi üzerinden sınav başvuru işlemlerini yaparak kişi başı sınav ücreti olan 100 TL(YüzTürkLirası) sınav başvurusu esnasında kredi kartı ile ödeyeceklerdir.

     4) Adaylar sınava gelirken Gazi Üniversitesi Ölçme ve Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından verilen sınav giriş belgesi ve özel kimlik belgelerinden herhangi birini {T.C. Kimlik No yazılı güncel fotoğraflı nüfus cüzdanı, Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı (Yeni Kimlik), süresi geçerli pasaport, Mavi Kart/Pembe Kart veya Geçici Kimlik Belgesi (Yeni kimlik çıkartmak için)} yanlarında bulunduracaklardır. Sınav giriş belgesi yanında özel kimlik belgelerinden herhangi birisi olmayan veya adayın tanınmasını zorlaştıracak kadar deforme olmuş veya resmi kimlik özelliklerinden yoksun kimlik belgesine sahip (soğuk damga olmaması, mühür olmaması vb.) adaylar ve sınav başlama saatini izleyen ilk 15 dakikadan sonra gelen hiçbir aday sınava alınmayacaktır.

     5) Sınav binalarına, siyah kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, şeffaf şişe içerisinde su, peçete (şeffaf ambalaj içerisinde veya ambalajsız), özel kimlik belgesi ve sınav giriş belgesi dışında hiçbir eşya, çanta, cüzdan, cep telefonu, hesap makinesi vb. elektronik aygıt alınmayacaktır.

     6) Adaylar, Gazi Üniversitesi Ölçme ve Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin belirlediği sınav kurallarına uymakla yükümlü olacaklardır.

     7) Yazılı sınavda başarılı olan adaylar Ankara'da sözlü sınava tabi tutulacak olup, sözlü sınav tarihi, yeri ve saati TİGEM (www.tigem.gov.tr) internet sayfasında ayrıca ilan edilecektir.

     IV - SINAV BAŞVURUSU:

     1) Başvurular, 21.12.2020-31.12.2020 tarihleri arasında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire Başkanlığına elden veya posta (İadeli taahhütlü veya kargo) ile yapılacaktır. Postayla başvuru durumunda, gerekli belgelerin en geç başvuru süresinin bitim zamanı itibariyle, başvuru yerine ulaşması gerekmekte olup, başvuru süresinin bitiminden sonra belgeleri, Başkanlığa ulaşacak başvurular dikkate alınmayacaktır.

     Başvuru sırasında istenilen belgeler:

     - Diploma veya mezuniyet belgesinin onaylı (Noter ya da okul tasdikli ya da e-Devlet çıktısı) örneği, (Eğitimine yurtdışında tamamlamış olanlar için diploma denklik belgesinin örneği)

     - KPSS puanını gösteren sonuç belgesinin bilgisayar çıktısı,

     - Bir adet vesikalık fotoğraf,

     - Nüfus cüzdan fotokopisi,

     - Sınava başvuracak adaylar arasında herhangi bir özür durumuna sahip olan var ise sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi,

     - Başvuruda bulunacak adayların Genel Müdürlüğümüz internet sitesinden alınacak olan iletişim ve e-posta bilgilerini içeren bilgi formu.

     V - SINAVIN ŞEKLİ VE KONULARI:

     1) Yazılı sınav konuları;

     A- Tüm Teknik Personel İçin Ortak Alan Soruları 15 SORU

     a) TİGEM'in Ana Statüsü

     b) 657 sayılı DMK

     c) 399 sayılı KHK

     d) TİGEM Organizasyon Şeması

     e) İnkılap Tarihi

     B- Mühendis Pozisyonu İçin Ortak Alan Soruları 20 SORU

     a) Genel Bitkisel Üretim Faaliyetleri

     b) Genel Hayvansal Üretim Faaliyetleri

     c) Genel Tarımsal Mekanizasyon Faaliyetleri

     d) Genel Tarımsal Yapılar ve Sulama Faaliyetleri

     e) Tarım ve Çevre ilişkileri

     C- Mühendis (Tarla-Bahçe-Bitki Koruma) Alan Soruları 45 SORU

     a) Kuru ve sulu tarım koşullarında toprak işleme faaliyeti

     b) Hububat ve mısır yetiştiriciliğinde ekim faaliyeti

     c) Yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkilerinde ekim ve bakım faaliyeti

     d) Hububat ve mısır yetiştiriciliğinde hastalık ve zararlılarla mücadele

     e) Hububat ve yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tohumluk üretimi ,tohumluk teknolojisi ve sertifikasyon işlemleri

     f) Hububat ve yem bitkileri (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tarımında bitki besleme faaliyeti

     g) Hububat ve mısır tarımında hasat faaliyeti

     h) Yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) hasat işlemeleri

     ı) Endüstri bitkileri (pamuk, ayçiçeği, soya) yetiştirme ve hasat faaliyet.

     D- Mühendis (Tarımsal Yapılar ve Sulama) Alan Soruları 45 SORU

     a) Sulama ile İlgili Temel Konular

     b) Sulama Sistemleri

     c) Drenaj

     d) Arazi Islahı ve Tesviye

     e) Derin Kuyular

     E- Mühendis (Tarımsal Mekanizasyon) Alan Soruları 45 SORU

     a) Toprak İşleme Aletleri

     b) Ekim Makinaları

     c) Gübreleme Makinaları

     d) Mücadele Makinaları

     e) Çayır Mera Makinaları

     f) Hayvancılık Makinaları

     g) Hasat Harman Makinaları

     h) Tesisler

     F- Veteriner Hekim-Zootekni Ortak Alan Soruları 20 SORU

     a) Mevzuata Tabi Zoonoz Hastalıkları

     b) Hayvan Yetiştirme

     c) Hayvan Besleme

     d) Türkiye Hayvancılığının Sorunları

     G- Veteriner Hekim Alan Soruları 45 SORU

     a) Bakteriyel ve Viral Hastalıklar

     b) Non Enfeksiyöz İç Hastalıkları

     c) Neonatal Buzağı Hastalıkları

     d) Protozooloji ve Helmintoloji Hastalıkları

     e) Doğum ve Jinekoloji

     f) Besleme ve Beslenme Hastalıkları

     g) Genel Zootekni Konuları

     h) Dölerme ve Suni Tohumlama

     ı) Ayak Hastalıkları

     j) Meme Hastalıkları ve Sağlığı

     k) Farmakoloji

     l) Koruyucu Hekimlik ve Sürü Sağlığı (Aşılamalar ve Biyogüvenlik, Ahır Hijyeni)

    H- Mühendis (Zootekni) Ortak Alan Soruları 45 SORU

     a) Türkiye Hayvancılığı

     b) Hayvan Yetiştirme İlkeleri

     c) Yemler Bilgisi ve Teknolojisi

     d) Hayvan Besleme Fizyolojisi ve Metabolizması

     e) Küçükbaş Hayvan Yetiştirme

     f) Büyükbaş Hayvan Yetiştirme,

     g) Hayvan Islahı

     h) Ruminant Besleme

     ı) Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

     j) Zooteknide Araştırma ve Değerlendirme

     k) Hayvancılıkta Projelendirme ve Proje Sunma

      i- Veteriner Sağlık Teknisyeni Alan Soruları 65 SORU

     a) Enfeksiyon Hastalıkları

     b) Aşılar ve Aşı programı

     c) Suni Tohumlama

     d) Doğum ve Doğum Bilgisi

     e) Hayvan Yetiştiriciliği Genel ilkeler

     J- Tekniker (Elektrik) Alan Soruları 65 SORU

     l) AG Dağıtım ve Kompanzasyon Panoları 18 SORU

     a) Kurulu güç Hesapları

     b) Akım trafosu özellikleri, kullanımı ve hesapları,

     c) AG panosunda (bara, TMŞ. ölçüm cihazları vs.) malzeme seçimi ve bağlantı şekilleri

     d) Kompanzasyon yapılma nedeninin sorgulanması

     e) Kompanzasyon hesapları

     f) Kompanzasyon panosunda kondansatör, reaktör ve kontaktör seçimi,

     g) Kompanzasyon panosunda seçilecek sigorta tipi ve değerinin tespiti

     h) Reaktif güç kontrol rölesi ve kullanımı

     ı) Elektrik sayacı çeşitleri ve bağlantıları

     i) Elektrik sayaçları için sayaç çarpanı hesapları

     j) Aktif güç, reaktif güç, görünür güç hesapları ve ilişkileri

     2) iç Tesisat Yönetmeliği ve Dağıtım Panoları 17 SORU

     a) Tek fazlı ve üç fazlı devrelerde gerilim düşümü hesabı

     b) iç Tesisat Yönetmeliğine göre kolon hatları, priz linye ve sortileri. Aydınlatma linye ve sortileri ile bunların tesis edilmesi

     c) Kablo ısınma, kısa devre ve kesit hesapları

     d) Kaçak akım röleleri ve kullanım amaçları

     e) Topraklama tesis edilmesi ve ölçülmesi

     f) Kablo tipleri ve kullanım alanları

     g) Diversite, talep faktörü, talep gücü bilgisi ölçme ve değerlendirme

     h) Konut ve sanayi tesislerinde kullanılan otomatik sigortaların açma karakteristiğine göre seçimi

     3) Asenkron Motorlara Yol Verme ve Motor Kumanda Teknikleri 17 SORU

     a) AC motorlarda devir sayısı değiştirme yöntemleri

     b) Yıldız üçgen yol verme güç ve kumanda devresinin çizimi

     c) Yıldız üçgen yol vermede şebeke akımı, motor akımı hesabı, termik röle, kontaktör ve ana TMŞ seçimi

     d) Frekans inverteri bağlantıları

     e) Frekans inventeri hız kontrol yöntemleri (V/F kontrol)

     f) Soft starter ile yol verme

     g) Gerilim koruma rölesi kullanma amacı ölçme ve değerlendirme

     h) Faz sırası rölesi kullanma amacı ölçme ve değerlendirme

     ı) Zaman rölesi ve tipleri bilgisi ölçme ve değerlendirme

     4) Yüksek Gerilim Hatları 13 SORU

     a) Yapıldığı malzemeye göre direk çeşitleri, görevleri ve özellikleri

     b) Projede kullanım yerlerine göre direk çeşitleri

     c) İzolatör özellikleri ve kullanım yerleri ölçme değerlendirme

     d) OG gerilim ve akım trafosu kullanma nedeni ölçme değerlendirme

     e) OG gerilim trafolarının ölçüm sınıflarına göre kullanımı

     f) Bakım onarım çalışmalarında iş güvenliği bilgisi ölçme değerlendirme

     g) Dağıtım trafoları güç hesabı, özellikleri, bakımı ve parçaları

     K- Teknisyen (Elektrik) Alan Soruları 65 SORU

     1) AG Dağıtım ve Kompanzasyon Panoları 18 SORU

     a) Kurulu güç Hesapları

     b) Akım trafosu özellikleri, kullanımı ve hesapları,

     c) AG panosunda (bara,TMŞ. ölçüm cihazları vs) malzeme seçimi ve bağlantı şekilleri

     d) Kompanzasyon yapılma nedeninin sorgulanması

     e) Kompanzasyon hesapları

     f) Kompanzasyon panosunda kondansatör, reaktör ve kontaktör seçimi,

     g) Kompanzasyon panosunda seçilecek sigorta tipi ve değerinin tespiti

     h) Reaktif güç kontrol rölesi ve kullanımı

     ı) Elektrik sayacı çeşitleri ve bağlantıları

     i) Elektrik sayaçları için sayaç çarpanı hesapları

     j) Aktif güç, reaktif güç, görünür güç hesapları ve ilişkileri

     2) İç Tesisat Yönetmeliği ve Dağıtım Panoları 17 SORU

     a) Tek fazlı ve üç fazlı devrelerde gerilim düşümü hesabı

     b) İç Tesisat Yönetmeliğine göre kolon hatları, priz linye ve sortileri. Aydınlatma linye ve sortileri ile bunların tesis edilmesi

     c) Kablo ısınma, kısa devre ve kesit hesapları

     d) Kaçak akım röleleri ve kullanım amaçları

     e) Topraklama tesis edilmesi ve ölçülmesi

     f) Kablo tipleri ve kullanım alanları

     g) Diversite, talep faktörü, talep gücü bilgisi ölçme ve değerlendirme

     h) Konut ve sanayi tesislerinde kullanılan otomatik sigortaların açma karakteristiğine göre seçimi

     3) Asenkron Motorlara Yol Verme ve Motor Kumanda Teknikleri 17 SORU

     a) AC motorlarda devir sayısı değiştirme yöntemleri

     b) Yıldız üçgen yol verme güç ve kumanda devresinin çizimi

     c) Yıldız üçgen yol vermede şebeke akımı, motor akımı hesabı, termik röle, kontaktör ve ana TMŞ seçimi

     d) Frekans inverteri bağlantıları

     e) Frekans inventeri hız kontrol yöntemleri (V/F kontrol)

     f) Soft starter ile yol verme

     g) Gerilim koruma rölesi kullanma amacı ölçme ve değerlendirme

     h) Faz sırası rölesi kullanma amacı ölçme ve değerlendirme

     ı) Zaman rölesi ve tipleri bilgisi ölçme ve değerlendirme

     4) Yüksek Gerilim Hatları 13 SORU

     a) Yapıldığı malzemeye göre direk çeşitleri, görevleri ve özellikleri

     b) Projede kullanım yerlerine göre direk çeşitleri

     c) İzolatör özellikleri ve kullanım yerleri ölçme değerlendirme

     d) OG gerilim ve akım trafosu kullanma nedeni ölçme değerlendirme

     e) OG gerilim trafolarının ölçüm sınıflarına göre kullanımı

     f) Bakım onarım çalışmalarında iş güvenliği bilgisi ölçme değerlendirme

     g) Dağıtım trafoları güç hesabı, özellikleri, bakımı ve parçaları

     L- Tekniker (Radyoloji) Alan Soruları 65 SORU

     a) Tıbbi Görüntüleme Yöntemleri

     b) Radyoloji Fiziği

     c) Tıbbi ve Radyolojik Terminoloji

     d) Anatomiye Giriş

     e) Fizyolojiye Giriş

     f) Temel İngilizce

     g) Bilgisayara Giriş

     h) Radyasyon Güvenliği ve Radyasyondan Korunma

     ı) Radyolojik Anatomi

     j) Radyoterapi

     k) Temel İlkyardım

     M- Tekniker (İnşaat) Alan Soruları 65 SORU

     a) Yapı Teknolojisi

     b) Mekanik ve Statik

     c) Proje ve Etüt Uygulaması

     d) Yapı Malzemeleri

     e) Beton Teknolojisi

     f ) Şantiye Organizasyonu

     N- Tekniker (Ziraat) Alan Soruları 65 SORU

     a) Kuru ve sulu tarım koşullarında toprak işleme faaliyeti

     b) Hububat ve mısır yetiştiriciliğinde ekim faaliyeti

     c) Yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkilerinde ekim ve bakım faaliyeti

     d) Hububat ve yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tohumluk üretimi, tohumluk teknolojisi ve sertifikasyon işlemleri

     e) Hububat ve yem bitkileri (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tarımında bitki besleme faaliyeti

     f) Hububat ve mısır tarımında hasat faaliyeti

     g) Yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) hasat işlemeleri

     h) Endüstri bitkileri (pamuk, ayçiçeği, soya) yetiştirme ve hasat faaliyet.

     O- Teknisyen (Ziraat) Alan Soruları 65 SORU

     a) Kuru ve sulu tarım koşullarında toprak işleme faaliyeti

     b) Hububat ve mısır yetiştiriciliğinde ekim faaliyeti

     c) Yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkilerinde ekim ve bakım faaliyeti

     d) Hububat ve yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tohumluk üretimi, tohumluk teknolojisi ve sertifikasyon işlemleri

     e) Hububat ve yem bitkileri (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) tarımında bitki besleme faaliyeti

     f) Hububat ve mısır tarımında hasat faaliyeti

     g) Yem bitkilerinde (yonca, korunga, fiğ ve buğdaygil yem bitkileri) hasat işlemeleri

     h) Endüstri bitkileri (pamuk, ayçiçeği, soya) yetiştirme ve hasat faaliyet, konularını kapsar.

     2) Sözlü sınavda adaylar;

     a) Giriş sınavı ilanında belirtilen konular ve mesleki alan bilgisi ile birlikte Genel Müdürlüğün faaliyet alanıyla ilgili konular,

     b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,

     c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu, ç) Genel yetenek ve genel kültür düzeyi,

     d) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı açısından değerlendirilir.

     VI - DEĞERLENDİRME:

     1) Yazılı sınavın değerlendirmesi yüz tam puan üzerinden yapılır. Sınavda başarılı sayılabilmek için en az yetmiş puan almak gereklidir.

     2) Yazılı Sınav MERKEZ tarafından optik okuyucu sistemi ile değerlendirilecektir. Değerlendirme 100 (yüz) tam puan üzerinden yapılacaktır. Sınavda 100 (yüz) tam puan üzerinden en az 70 (yetmiş) puan alanlar başarılı sayılacaktır. Değerlendirmede sadece doğru cevaplar dikkate alınacak, yanlış cevaplar doğru cevapları götürmeyecek, bu durum soru kitapçıklarının ön yüzünde belirtilecek ve sınavdan önce adaylara hatırlatılacaktır. Sınavda yer alacak soruların puanları eşit olacaktır. Puan hesaplamasında;

     Puan = [Doğru Sjy|s'l * 100 formülü kullanılacak, puanlarda yuvarlama yapılmayacak, - ,puanın küsuratlı olması halinde virgülden sonra iki hane dikkate alınacaktır.

     3) Yanlış cevap/cevapların doğru cevaplara bir etkisi olmayacaktır. Bu husus soru kitapçığında belirtilecektir. Sınavda yer alacak her soru puan olarak eşit ağırlığa sahiptir.

     4) Sınav sorularına yapılan itirazların değerlendirilmesi sonucunda itirazın haklı görülmesi durumunda MERKEZ tarafından hatalı soruların olduğunun tespit edilmesi halinde hatalı sorular (çift doğru seçenekli sorular dahil) iptal edilerek, iptal edilen sorulara tekabül eden puanlar EŞİT OLARAK diğer sorulara dağıtılacaktır.

     5) Sınav sonrasında adaylara ilan edilen cevaplı sınav kitapçıklarında, doğru seçenek olarak sehven yanlış seçeneğin doğru seçenek olarak ilan edilmesi durumunda, doğru cevap seçeneği düzeltilerek değerlendirme yapılacaktır.

     6) Yazılı sınavdan yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alan adaylardan; yazılı sınavda en yüksek puandan başlamak üzere atama yapılması planlanan pozisyon sayısının ÜÇ KATI kadar adayın isimleri (son sıradaki adayla eşit puan alanlar dahil), sözlü sınav tarihi ve yeri de belirtilerek Genel Müdürlüğün internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca, sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylara elektronik ortamda bildirim yapılacaktır.

     7) Sözlü sınavda adaylar;

     a) Giriş sınavı ilanında belirtilen konular ve mesleki alan bilgisi ile birlikte Genel Müdürlüğün faaliyet alanıyla ilgili konular,

     b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,

     c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,

     ç) Genel yetenek ve genel kültür düzeyi,

     d) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, esas alınarak (a) bendi için elli, (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinin tamamı için elli olmak üzere toplam yüz puan üzerinden değerlendirilecektir. Sınav Komisyonunun her bir üyesi tarafından verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir ve üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalaması alınarak personelin sözlü sınav puanı tespit edilecektir. Sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılacaktır.

     8) Sınav Komisyonu tarafından yazılı ve sözlü sınav notlarının aritmetik ortalaması alınarak nihai başarı listesi hazırlanırken yarışma sınavında başarılı olan adaylar arasından gerekli görülen sayıda yedek aday belirlenecektir. Asıl ve yedek listelerinde sıralama yapılırken, adayların giriş sınavı puanının eşit olması halinde mezun olunan programa göre KPSSP3, KPSSP93 ya da KPSSP94 puanı yüksek olan adaya öncelik tanınacaktır.

     9) Başarı listesi Genel Müdürlüğün ilan panosunda ve internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca, başarılı olan adaylara sonuç yazılı olarak tebliğ edilecektir.

     VII- İtirazlar

     Adaylar, sınav sorularına ve uygulamasına ilişkin itirazlarını, soru ve cevap anahtarlarının yayımlanmasından itibaren 3 (üç) iş günü içerisinde https://odeme.gazi.edu.tr adresinden T.C. Kimlik Numarası girilerek 40 TL sınav sorularına ve uygulamasına ilişkin itiraz ücretini banka/kredi kartı ile (kart numarası girilerek) ödeyecekler (Havale, EFT veya diğer yollarla yapılan ödemeler işleme alınmaz), https://basvuru.gazi.edu.tr/itiraz adresine tıklayıp T.C. Kimlik Numarası ve parola girilerek "İşlemler>İtiraz" menüleri altında sınav sorularına ve uygulamasına ilişkin itiraz formunu doldurup "Gönder" butonu ile evrakı elektronik ortamda göndermiş olacaklar. İtiraz süresi içerisinde itirazlarında değişiklik yapmak isterlerse, herhangi bir ücret ödemeden itirazını güncelleyebilecektir.

     Adaylar, yukarıda belirtilen adımları duyuruda belirtildiği tarihler arasında gerçekleştirebilecektir. İlgili alanları eksik olan formlar ve/veya ne talep edildiğinin açıkça belirtilmediği formlar işleme alınmaz. Aday İşlemleri Sisteminde yukarıdaki adımları gerçekleştirerek kayıt oluştururken adayın kullandığı bilgisayar sisteminden ya da MERKEZ'in bilişim altyapısından kaynaklanabilecek herhangi bir sorunun zamanında giderilebilmesi adına yukarıda bahsedilen tüm işlemlerin son tarihten önce tamamlanması adayın yararına olacaktır. Belirtilen son tarihten itibaren başvuru kabul edilmeyecektir. MERKEZ'e faks, e-posta ve/veya diğer biçimlerde ulaştırılan formlar işleme alınmayacaktır.

     MERKEZ bu itirazları 3 (üç) iş günü içerisinde inceleyip sonuçlandıracak ayrıca TİGEM'e bildirecektir.

     Sınav sonuçlarına ilişkin itirazlar, sonuçların ilan edildiği tarihten itibaren 3 (üç) iş günü içerisinde https://odeme.gazi.edu.tr adresinden T.C. Kimlik Numarası girilerek 20 TL sınav sonuçlarına itiraz ücretini banka/kredi kartı ile (kart numarası girilerek) ödeyecekler (Havale, EFT veya diğer yollarla yapılan ödemeler işleme alınmaz), https://basvuru.gazi.edu.tr/itiraz adresine tıklayıp T.C. Kimlik Numarası girilerek sınav sonuçlarına itiraz formunu doldurup "Gönder" butonu ile evrakı elektronik ortamda göndermiş olacaklar.

     İtiraz başvuruları MERKEZ tarafından incelenerek kesin olarak karara bağlanacak ve sonuçları TİGEM'e bildirilecektir. Gazi Üniversitesi'ne ulaşmayan, ilgili alanları eksik olan formlar, süresi geçtikten sonra yapılan itirazlar ile ne talep edildiği açıkça belirtilmeyen formlar, Üniversiteye faks, e-posta ve/veya diğer biçimlerde ulaştırılan formlar işleme alınmayacaktır.

     VIII- DİĞER HUSUSLAR

     1) Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.

     2) Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler, Giriş Sınavında başarılı olsalar bile, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmış olsa dahi bu atamalar iptal edilir ve bu kişiler hiçbir hak talep edemezler.

İrtibat Bilgileri:
ADRES: Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)
İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire Başkanlığı
Karanfil Sok. No: 62 Bakanlıklar/ANKARA
Telefonlar: (0 312) 417 84 70 (10 hat) / 242 - 244 - 249 - 250
10373/1-1

17 Aralık 2020 Perşembe

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER ♥ ✿ܓ ♥ KOMŞU HAKKI VE BUNUNLA İLGİLİ TAVSİYELER

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(39)

KOMŞU HAKKI ve
BUNUNLA İLGİLİ TAVSİYELER

  • Âyet-i Kerime:
     “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın.” Nisâ sûresi (4), 36

     Bu âyet-i kerîmede mü’minlere on görev verilmektedir.
     Bunlardan birincisi insana her şeyi esirgemeden vermiş olan Allah Teâlâ’ya ibadet etmek ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamak. Peygamber Efendimiz, bir hadîs-i şerîfte bu görevimizi, “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı” diye ifade buyurmuştur.
     İkincisi anaya babaya saygıda kusur etmemek ve onlara karşı evlatlık görevini yapmak. Evlatlık görevinin, kulluk görevinin hemen peşinden zikredilmesi üzerinde dikkatle düşünülmelidir. Üstelik bu sıranın daha başka âyetlerde de gözetilmesi son derecede mânalıdır.
     Üçüncüsü akrabayı koruyup gözetmek ve onlara iyi davranmak. Yukarıda sözünü ettiğimiz önem sırası burada da söz konusudur. Ana babadan sonra kendilerine karşı ahlâkî sorumluluk taşıdığımız kimseler akrabalardır. Tanımadığımız birine yaptığımız yardım bir iyilik sayıldığı hâlde, akrabaya yapılan yardım iki iyilik sayılmaktadır.
     Dördüncüsü yetimlere sahip çıkmak. Kendilerini himâye eden yakınlarını kaybetmiş olan yetimlere kol kanat germek, onlara sahip çıkmak insânî bir görevdir.
     Beşincisi fukaraya yardım etmek. Zaruri ihtiyaçlarını giderecek maddî imkâna sahip olmayanların sıkıntısını gidermek, bu imkâna sahip olanların Allah’a şükran borcudur.
     Altıncısı yakın komşuya iyilik etmek. Evi bize yakın olan veya hem yakın komşu, hem akraba, hem de din kardeşi olan kimselere el uzatmak Allah Teâlâ’yı hoşnut eder. Aşağıdaki hadislerde bu konu işlenecektir.
     Yedincisi uzak komşuya iyilik etmek. Evi uzak olan veya akrabalık bağı bulunmayan yahut müslüman olmayan kimselere de yardım etmeyi dinimiz tavsiye etmiştir.
     Sekizincisi yanındaki arkadaşa yardım etmek. Okul arkadaşı, sanat arkadaşı, yol arkadaşı, hatta hayat arkadaşı olan kimseleri koruyup kollamak makbul birer ibadettir.
     Dokuzuncusu yoldan gelen kimseye ve misafire ikram etmek. Memleketine veya gitmekte olduğu yere ulaşabilecek imkânı bulamamış kimselere yardımcı olmak, onları yurtlarına yuvalarına kavuşturmak ne güzel bir iyiliktir.
     Onuncusu köle ve câriye gibi himayeye muhtaç olanlara yardım etmek. Kölesi ve câriyesi bulunanlar, onları kendi kardeşleri ve birer Allah emaneti sayacak, yediğinden onlara da yedirecek, giydiğinden giydirecektir.
  • Hadis-i Şerifler:
     305. İbni Ömer ve Âişe radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.”
Buhârî, Edeb 28;
Müslim, Birr 140-141.
Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 28;
İbni Mâce, Edeb 4

  • Açıklamalar
     Hadîs-i şerîfteki “Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım” ifadesinin anlamı, Cebrâil bu konuda Allah Teâlâ’dan bir emir getirecek ve miras taksiminde -tıpkı akraba gibi- komşuya da hak tanıyacak sandım demektir.
     Komşularımız, ev halkımızdan sonra yüzlerini en çok gördüğümüz kimselerdir. Bu sebeple onların dindar ve iyi ahlâklı kimseler olması arzu edilir. Fakat kendilerini seçmek elimizde olmadığı için komşularımızın gayri müslim ve kötü ahlâklı olmaları da mümkündür.
     Kimler komşu sayılır?
     Bu konuda Hz. Ali’den gelen rivayete göre, birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşu sayılır.
     Hz. Âişe meseleye daha geniş bakmış ve evin her cephesinden kırkar hânenin komşuluk hakkı bulunduğunu söylemiştir. Konumuzun başındaki âyet-i kerîmede zaten komşular “yakın komşu ve uzak komşu” diye iki grupta ele alınmıştır. Üzerimizde en fazla hakkı olan komşu, bu âyet-i kerimede sayılan özelliklerden en fazlasına sahip olan komşudur.
     Komşuluk hakkı nedir? Komşular bazan bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır. Buna ilave olarak zaman zaman birbirlerine hediye göndermeleri, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne gülüp selamlaşmaları, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi iyi komşuluk esaslarını saymak mümkündür.
     Komşunun gayri müslim olması, bir müslümana, ona karşı komşuluk hakkını gözetmeme yetkisini vermez. Komşunun yahudi, hıristiyan veya hiçbir dine inanmayan bir müşrik olması bu prensibi değiştirmez.

     Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber Efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır:
     Bir hakkı olan komşular: Müşrikler gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
     İki hakkı olan komşular: Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.

     Üç hakkı olan komşular:
     Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır (İbni Hacer, Fethü’l-bârî, X, 456).
     Abdullah İbni Amr İbni Âs bir koyun kestirmişti. Hizmetçisine: “Yahudi komşumuza verdin mi? Yahudi komşumuza verdin mi?” diye telaşla sorduktan sonra, konu başlığımız olan hadîs-i şerîfi okuyarak bunu Hz. Peygamber’den bizzat duyduğunu söylemişti (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 52, bâb 57).
     Komşuluk hakkını gözetmeyenlerin mükemmel bir imâna sahip olmadıkları, aşağıda gelecek hadislerde görülecektir. Peygamber Efendimiz’in “Allah’a ve âhiret gününe inanan bir kimse komşusuna eziyet etmesin, iyilik etsin” buyruğu, iyi mü’minin iyi komşuluk yapan kimse olduğunu göstermektedir.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Komşuluk hakkı, saygı duyularak gözetilmesi gereken önemli bir görevdir.
     2. Cebrâil aleyhisselâm’ın gelip gittikçe bu konu üzerinde ısrarla durması ve Peygamber Efendimiz’in komşunun komşuya mirasçı kılınacağını zannetmesi çok anlamlıdır.
     3. Komşularla iyi geçinmeli, onlara zarar vermemeli, sevinç ve kederlerine ortak olmalıdır.

     306. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”
Müslim, Birr 142.
Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ıme 58;
Tirmizî, Et`ıme 30
     Müslim’in Ebû Zer’den diğer bir rivayeti şöyledir:
     Dostum Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle vasiyet etti:
     “Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde sun!”
Müslim, Birr 143

  • Açıklamalar
     Komşuların birbiri üzerinde hakları vardır. İçlerinden birinin aç açık kalması hâlinde diğerleri bundan sorumludur. Resûlullah Efendimiz “Allah’a ve âhiret gününe imân eden komşusuna iyilik etsin” buyurduğuna göre, komşuyu koruyup gözetmek, sıkıntısını gidermeye çalışmak mü’min olmanın bir gereğidir.
     Bu hadîs-i şerîfte yemeklerin en sâdesi olan çorbadan bahsedilmesi mecâzîdir. Hiçbir şeyin olmasa da sadece çorban bulunsa bile, komşularına ondan da bir pay ayır, denmek istenmiştir. İmkânın ne kadar kıt olursa olsun, komşularını şöyle bir gözden geçir ve o çorbaya ihtiyacı olanlara gönder, anlamınadır. Varlıklı kimseler, evlerinde sık sık yendiği hâlde fakirlerin tadamayacağı güzel yiyecekleri onlara ikrâm etmekle, Allah’ın lutfettiği zenginliğe en güzel şekilde şükretmiş olurlar.
     Çorbaya su katma ifadesinde ince bir mâna daha vardır. Çorbaya su katıldığı zaman, yemeğin tadı ve nefâseti büyük ölçüde kaybolur. Efendimiz bu sözüyle, etrafındaki yoksulların karnı açken senin ağız tadı, damak zevki araman uygun olmaz. Sen zevk peşinde koşacak adam değilsin. Sen mü’minsin. Açları, yoksulları sen gözeteceksin, komşun açken tok yatamazsın demektir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz “Komşusu açken tok yatan kimse mü’min değildir” buyurmuştur (Heysemî, Mecme`u’z-zevâid, VIII, 167).
     Pişirilen yemek ne kadar basit ve sâde olursa olsun, pişerken etrafa yaydığı koku, aç insanlar üzerinde en nefis yemek tesiri bırakır. Hele çocukların o yemeğe duydukları özlemi dile getirmeleri, yoksul anne babayı derin kederlere boğar. Böyle bir durumda kapılarının çalınıp o yemeğin kendilerine ikrâm edilmesi, fakir komşuyu minnettar bırakır. Varlıklı komşularına karşı gönüllerinde derin bir sevgi ve muhabbet meydana gelir. Bir tabak yemek onları birbirine sevgiyle bağlar.
  • Hadisten Öğrendiklerimiz:
     1. Komşuların birbiri üzerinde hakları vardır.
     2. Yoksul komşusunu gözetmek, varlıklı insanların görevidir.
     3. Komşuların birbiriyle hediyeleşmesi, aralarında sevgi bağı oluşturur.

     307. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm:
     - “Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz” buyurdu.
     Sahâbîler:
     - Kim imân etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular.
     - “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” buyurdu.
Buhârî, Edeb 29;
Müslim, Îmân 73.
Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 60
     Müslim’in bir rivayetine göre ise:
     “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez” buyurdu.
Müslim, Îmân 73
  • Açıklamalar
     Cebrâil aleyhisselâm’ın komşuya iyi davranma konusundaki devamlı tavsiyesi, Peygamber Efendimiz’i “Acaba komşular birbirine mirasçı mı kılınacak?” diye düşündürmüştü. Halbuki vahiy meleğinin maksadı, komşuların birbirine akraba kadar yakın ve samimi olması gereğini vurgulamak, karşılıklı bir anlayış ve güven içinde bulunması icap ettiğini ortaya koymaktı. Komşuların karşılıklı bir güven ve emniyet içinde olmaması, güzel dinimizin yerleştirmek istediği bu anlayışa ne kadar aykırıdır. İşte bu sebeple Resûl-i Ekrem Efendimiz, şerrinden komşusu emin olmayan kimsenin imânında hayır bulunmadığını yeminle, üstelik üç defa tekrarlayarak belirtmiştir.
     Cennete girmek bütün mü’minlerin en büyük arzusudur. Zira Allah Teâlâ’nın iyi kulları için hazırladığı sayısız nimetler oradadır. Bu nimetlerin en üstünü olan Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini seyretmek, ancak cennete girmekle mümkündür. Komşusuna güven vermemek, onu hep şüphe ve tedirginlik içinde bırakmak ve hele ona zulüm ve fenalık yapmak insana cenneti kaybettirecek kadar büyük bir günahtır.
     Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, komşuya eziyet eden kimse doğrudan cennete giremeyecektir. Herkes cennete girmeye başladığı zaman, onun girmesi engellenecektir. Eğer Allah Teâlâ onu affetmezse, cezasını tamamlayana kadar cehennemde kalacaktır. Komşuya zulmeden kimse, yaptığı bu haksızlığın hiçbir günahı olmadığını kabul ediyorsa, o mutlaka cehenneme girecek ve cezasını görecektir.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Bir hükmü teyit etmek ve önemini belirtmek için -Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi- yemin edilebilir.
     2. Komşusuna güven vermeyen, onu rahatsız eden kimsenin imânı son derece zayıftır.
     3. Komşusuyla iyi geçinen kimsenin iyi bir imân ve güzel bir ahlâk sahibi olduğu anlaşılır.

    308. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Ey müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!..”
Buhârî, Hibe 1, Edeb 30;
Müslim, Zekât 90.
Ayrıca bk. Tirmizî, Velâ’ 6
  • Açıklamalar
     Hadisimiz komşuların birbiriyle hediyeleşmesini tavsiye ediyor. Tirmizî’deki rivayet, konumuza daha fazla açıklık getiriyor. Buna göre Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyuruyor:
     - “Birbirinize hediye veriniz. Çünkü hediye gönüllerdeki dargınlığı yok eder. Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey azıcık bir koyun paçası bile olsa!..”
     Efendimiz, özellikle mü’min hanımların komşularıyla hediyeleşmesini istemekte, hediye edilecek şeyin değerli veya değersiz olmasının hiçbir önemi bulunmadığını hatırlatmakta, pişirdikleri yemek son derece sade olsa bile “canım bundan da hediye mi olurmuş!” diye düşünmeden komşuya göndermelerini tavsiye etmektedir. Cömertlik elde olandan yapılır, anlamında “el-Cûd mine’l-mevcûd” diye güzel bir söz vardır. Hediyenin mutlaka değerli ve pahalı şeylerden olması gerekmez. “Çam sakızı, çoban armağanı” atasözümüz bu mânayı ne iyi ifade eder.
     Efendimiz’in müslüman hanımlara olan bu tavsiyesi, hem hediye vereni hem de alanı ilgilendirmektedir. Kendisine hediye gönderilen kimsenin, hediyeyi küçük görmemesi istenmektedir.
     Dünyada hatırlanmak kadar güzel şey yoktur. İnsanın yaşadığı muhitte binlerce insan, yüzlerce komşu varken, bunlardan birinin bizi gönlünden geçirmesi, ailesi için yaptığı yemekten bizim de tadmamızı istemesi ne güzel bir davranış ve vefâ örneğidir. Gönderilen şeyi olduğu gibi, gönderilen miktarı da küçümsememek lâzımdır. “Az veren candan, çok veren maldan” diye boşuna söylenmemiştir.
     Mâdemki hediye -Peygamber Efendimiz’in buyurduğu gibi- hediye veren kimseye duyulan kin, haset, dargınlık gibi olumsuz duyguları yok edebiliyor, öyleyse komşuların birbirine hediye verip alması gereklidir. Özellikle önemsiz sebeplerden dolayı sık sık birbirine gücenen kapı bir komşuların bu tavsiyeyi her zaman uygulaması lâzımdır. Bu hadîs-i şerîf 126 numarada ayrıca açıklanmıştır.
  • Hadisten Öğrendiklerimiz:
     1. Hediyeleşmek sünnettir. Peygamber Efendimiz bu sünnetinin, komşu hanımlar tarafından yaşatılmasını istemektedir.
     2. Hediye edilen şeyi küçük görüp burun kıvırmak doğru değildir.

     309. Yine Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Hiçbiriniz duvarına ağaç çakmak isteyen komşusuna engel olmasın”

     Ebû Hüreyre hadisi rivayet ettikten sonra oradakilere:
     Neden bu sünneti yerine getirmekten çekiniyorsunuz? Vallahi ben bu sünneti size benimsetene kadar uğraşacağım, dedi.
Buhârî, Mezâlim 20, Eşribe 24;
Müslim, Müsâkât 136.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Akdıye 31;
Tirmizî, Ahkâm 18;
İbni Mâce, Ahkâm 15
  • Açıklamalar
     Ebû Hüreyre vali olduğu sırada meydana gelen bir olay sebebiyle, bu hadîs-i şerîfi rivayet etmişti. Orada bulunanlar, bir kimsenin komşunun duvarına ağaç koyarak onu rahatsız etmeye hakkı olmadığını düşünüyorlardı. Fakat buyruk Peygamber aleyhisselâm’dan geldiği için itiraz edemediler. Ama tepkilerini, başlarını yere eğerek gösterdiler. Kendilerine bir Peygamber sünneti anlatılınca müslümanların böyle garip bir tutum içine girmesi Ebû Hüreyre’nin tuhafına gitti. Resûlullah’ın bir sünneti tavsiye edilince, işlerine gelmedi diye müslümanlar nasıl olur da böyle davranabilirdi? Ebû Hüreyre bu tutuma çok kızdı. Ben bu sünneti başınıza vura vura yaptıracağım veya hoşunuza gitmese bile bu Peygamber tavsiyesini sık sık tekrarlayarak başınızı ağrıtacağım, diyerek onları uyardı.
     Ebû Hüreyre’nin muhâtapları ya sahâbîler veya tâbiîler idi. Peygamber diliyle övülmüş bu iki kutlu neslin, bir hadîs-i şerîf karşısında burun kıvırması veya onu tatbik edilemez bulması elbette düşünülemez. Belki onlar bazı kötü komşuların haksız davranacaklarını, bu insânî buyruğu kötüye kullanacaklarını düşünerek böyle davranmışlardır. Nitekim İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu, bu buyruğun komşuya zarar vermediği takdirde uygulanabileceğini söylemişlerdir.
     İnşaat yaptıran komşulardan biri, bitişik komşunun duvarından faydalanmak zorunda kalırsa, onun iznini almalıdır. Yapacağı işin bir sakıncası bulunup bulunmadığını en iyi komşusu bileceğine göre, onun kararına saygı duymalıdır. İzin verirse, ona teşekkür ederek bu kolaylıktan faydalanmalıdır; şayet izin vermezse, onu zorlayıp kalbini kırmamalıdır.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. Komşular birbiri hakkında iyi şeyler düşünmeli, birbirine müsamahakâr davranmalıdır.
     2. Komşunun isteği kendisine zarar vermediği takdirde, diğer komşu onu anlayışla karşılamalıdır.
     3. İnsanlar bir sünnetin inceliğini kavramadıkları zaman hemen pes etmemeli, onu anlayacakları şekilde tekrar tekrar anlatmalıdır.

     310. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikak 23;
Müslim, Îmân 74, 75.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123;
Tirmizî, Kıyâmet 50;
İbni Mâce, Edeb 4
     Hadîs-i şerîf 311 numaralı hadisle birlikte açıklanacaktır.

    311. Ebû Şüreyh el-Huzâ`î radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
     “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
Müslim, Îmân 77
  • Açıklamalar
     Hadisimiz İslâm ahlâkının üç önemli konusunu ele almaktadır.
     Birincisi komşuya iyi davranmak ve onu hiçbir şekilde rahatsız etmemek. 310 numaralı hadiste zikredilen kaynakların bir kısmında Resûl-i Ekrem Efendimiz’in Allah’a ve âhiret gününe imân eden kimselerin “komşusuna ikram etmesini”, bir kısmında “komşusunu rahatsız etmemesini” tavsiye ettiği, bu hadiste ise “komşusuna iyilik etmesini” öğütlediği görülmektedir.
     Komşuya yapılacak iyilik ve ikramların neler olduğu Peygamber Efendimiz’e nisbet edilen bazı rivayetlerde tafsilatlı şekilde belirtilmektedir. Buna göre şu davranışlar komşuya iyilik sayılmaktadır:
  • Borç veya ödünç bir şey isteyince vermek.
  • Yardım isteyince yardımına koşmak.
  • Hastalanınca ziyaret etmek.
  • Maddî sıkıntıya düşünce gözetip kollamak.
  • Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olmak.
  • Ölünce kabre götürüp defnetmek.
  • İzni olmadan evinin bitişiğine rüzgârını kesecek şekilde bina yapmamak.
  • Kokusu komşunun evine gidecek bir yemek yapınca ona da bir miktar göndermek.
  • Meyva alınca komşuya da hediye etmek, hediye etmeyecekse onu komşuya göstermemek, çocuğunun da o meyvayı dışarıda yiyerek komşu çocuğuna göstermesine meydan vermemek [İbn Hacer, Fethü’l-bârî, X, 460 (Edeb 31); Ali el-Kârî, Mirkât, IV, 391].
     İkincisi misafire ikram etmek. İslâm’ın ilk devirlerinde müslümanlar çok fakirdi; büyük geçim sıkıntısı çekerlerdi. O zamanlar misafire ikramda bulunmak, yolluğunu vermek farz kılınmıştı. Fetihler çoğalıp müslümanlar rahat yaşamaya başlayınca, misafire ikram konusu eskisi gibi farz değil, Peygamberimiz’in bir sünneti olarak kabul edilmeye başlandı.
     Dilimizde yaygın olan “Tanrı misafiri” sözü, aziz milletimizin misafire verdiği değeri, ona gösterdiği itibarı ortaya koymaktadır. Ecdâdımız, misafire ikram edilecek şeylerin aile bütçesini daraltmayacağı anlayışını ortaya koymak için “Misafir kendi kısmetiyle gelir” demişlerdir. Kendi yemeyip misafirine yediren eli dar fakat gönlü geniş insanların, yeteri kadar ikram edemedim diye üzülmemesi için de “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” demişlerdir.
     Hâlâ köylerimizde misafirlerin ağırlandığı “oda”lar bulunmaktadır. Hâli vakti yerinde olan köylülerimiz, tanımasalar bile, Tanrı misafirini burada yedirir, yatırırlar. Misafirden para almayı asla düşünmezler. Geleneklerimizi bilmediği için para vermeye kalkanları da ayıplarlar.
     Misafire ikram konusu 708. hadiste tekrar ele alınacaktır.

     Üçüncüsü ya faydalı söz söylemek veya susmaktır.
     Dinimizde insanlara faydalı olmak esastır. İnsanlara faydalı olamayan kimse, başkalarına zarar vermemeye gayret edecektir.
     Konuşmak isteyen kimse önce düşünmelidir. Söyleyeceği sözün kendisine veya başkasına fayda getirip getirmeyeceğine bakmalıdır. Faydalı ise söylemeli, değilse susmalıdır. Çünkü faydasız söz hem kendine, hem de başkalarına zarar verir. Susmak suretiyle zarardan korunmak da bir faydadır.
     Ağzımızdan çıkan her sözün hesabını vereceğimizi şu âyet-i kerîme belirtmektedir: “İnsan ne söylerse, mutlaka yanında, ağzından çıkanları yazan bir melek vardır” [Kaf sûresi (50), 18].
     Faydasız konuşmalar çoğu zaman bizi günaha götürür. Mânasını düşünmeden söylediğimiz bir söz Allah Teâlâ’yı gücendirebilir; insanları birbirine düşürebilir. Unutmamalıdır ki, büyük günahları hazırlayan da gereksiz ve faydasız konuşmalardır. Dilini tutan, kendini fenalıklardan korumuş olur. “Kendisini ilgilendirmeyen işleri yapmamak, insanın iyi bir müslüman olduğunu gösterir” hadîs-i şerîfi ne derin mânalar ihtiva etmektedir. (bk. 68 numaralı hadis)
     Yeri gelince doğru ve faydalı söz söylemek ise bir ibadet olur. Yerinde söz söyleyerek bir haksızlığı ortaya koymak, insana Allah rızasını kazandırır.
     Peygamber Efendimiz bu üç ahlâk esasından her birini ortaya koyarken “kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa” buyurmakla bu konuların önemini belirtmek istemiştir. Esasına bakılırsa, Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimselerin yapması gereken davranışlar bunlardan ibaret değildir. Resûlullah Efendimiz bu üç tavsiyeyi tutan kimselerin mükemmel bir imâna sahip olduklarını anlatmak istemiştir.
     Dilin insana ne büyük zararlar verdiği, onun zararından kendini ve başkalarını korumak gerektiği, 1514-1530. hadisler arasında geniş bir şekilde ele alınacak, hadisimiz de 316 ve 707 numarayla tekrar görülecektir.
  • Hadis-i Şeriflerden Öğrendiklerimiz
     1. Bazı davranışlar insanın mükemmel bir imâna sahip olduğunu gösterir.
     2. Komşuya zarar vermemek, daha da iyisi komşuya faydalı olmak mü’minlerin göstereceği bir davranıştır.
     3. Misafire elinden geldiğince ikrâm etmek de böyledir.
     4. İyi mü’minin ağzından faydalı söz çıkar. Faydalı konuşmayacağını düşünen kimse susmayı tercih etmelidir.

     312. Hz. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
     - Yâ Resûlallah! İki komşum var. Hangisine hediye vereyim? diye sordum.
     - “Kapısı sana daha yakın olana ver” buyurdu.
Buhârî, Şüf`a 3, Hibe 16, Edeb 32
  • Açıklamalar:
     Peygamber Efendimiz komşuların hediyeleşmesini tavsiye edince, Hz. Âişe annemiz bir konuyu merak etti. Hediye verirken acaba komşulardan hangisine öncelik tanımalıydı? Veya hangi komşusunu daha çok gözetmeliydi? Bunu öğrenmek için Resûl-i Ekrem Efendimiz’e, iki komşusundan hangisine hediye vermesi gerektiğini sordu. Efendimiz de ona, kapısı daha yakın olanı gözetmesini tavsiye buyurdu.
     Kapı bir komşular içli dışlı olurlar. Birbirlerine daha sık gider gelirler. Bunun sonucu olarak da komşusunun sevincini ve üzüntüsünü herkesten önce onlar öğrenirler. Bu sevince ve kedere herkesten önce onlar ortak olurlar. İşte bu sebeple yakın komşuların birbirleri üzerindeki hakları daha fazladır.
     Hediye verirken kapısı bize daha yakın olanın gözetilmesinin bir gerekçesi budur. Bir diğer gerekçesi de, komşunun evine giren yiyecek, içecek cinsinden şeyleri öncelikle onların görmeleri, komşunun mutfağında pişen şeylerin kokusunu herkesten önce onların almalarıdır. Böylesine bir yakınlık, kapı bir komşuları öncelikle gözetmeyi gerekli kılar.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
     1. İnsan bir işe başlamadan önce, Hz. Âişe’nin yaptığı gibi, bilmediklerini sorup öğrenmelidir.
     2. Bütün komşularına hediye verme imkânına sahip olmayanlar, en yakın komşularına öncelik tanımalıdır.
     3. Yakın komşusunun maddî sıkıntı çektiğini bilenler, ona yardım etmelidir.

     313. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Allah Teâlâ’ya göre arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.”
Tirmizî, Birr 28
  • Açıklamalar:
     İyilikle kötülüğü, fayda ile zararı, hayır ile şerri en iyi bilen, şüphesiz Allah Teâlâ’dır. Zira her şeyi olduğu gibi bunları da yaratan O’dur. Bu sebeple de kimin iyi kimin kötü, kimin faydalı veya zararlı olduğunu en doğru şekilde O tespit edebilir.
     Yüce Rabbimiz, iyi insan, iyi arkadaş, iyi komşu olmanın ölçüsünü hayırlı ve faydalı olmaya bağlamıştır. İnsanlara ve yakınlarına hayrı ve faydası dokunmayan kimsenin iyi bir insan olamayacağını belirtmiştir.
     Komşular için de durum böyledir. Komşusu için iyi şeyler düşünen ve her fırsatta ona faydalı olmaya çalışan, komşusuna zarar vermediği gibi, onun uğrayacağı fenalıkları elinden geldiği ölçüde uzaklaştırmaya çalışan kimse, hayırlı komşudur.
  • Hadisten Öğrendiklerimiz:
     1. İnsan dost, arkadaş ve komşularına faydalı olmalıdır.
     2. Onların bulunmadığı zamanlarda bile kendilerini savunmalı, başlarına gelecek zararı engellemeye çalışmalıdır.

15 Aralık 2020 Salı

SOSYOPSİKOLOJİ KÖŞESİ 💫 DEPRESYON / Ruhsal çöküntü

DEPRESYON
(Ruhsal çöküntü)
     Depresyon her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Majör Depresyon (büyük depresyon) nöbetlerle gelen ve tam düzelen bir özelliğe sahiptir. 
Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur.  Yaşam boyunca her 100 erkekten 10′unun ve her 100 kadından 20’sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.
     Depresyondaki bir hasta çevresine ve hekime “çok üzgünüm, sanki daha önceki kişiliğimi yapımı kaybettim. Hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bu sıkıntı, keder bitmeyecek. Hayat bana ağır geliyor. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyorum. Sabırsız, tahammülsüz bir insan oldum. Kimse gelsin - gitsin istemiyorum. Sessiz - sedasız bir odada yalnız başıma kalmak istiyorum. Çocuklarıma bakamıyorum; bazen onları boğasım bile geliyor. Bazen de artık yaşamanın bir anlamı kalmadı diye düşünüyorum. Bir şey öğrenemiyorum, her şeyi unutuyorum. Zaman zaman sebepsiz ağlıyorum. Çok sıkılıyorum, daralıyorum, baş ağrılarım sıklaştı. İştahtan kesildim, kilo verdim. Uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, bazen erkenden sıkıntı ile uyanıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Karar veremiyorum… ” şeklinde yakınmada bulunur.

     Uluslararası Depresyonları önleme ve tedavi komitesinin depresyonlu hastaların tanınması amacıyla hazırladığı tanı ölçütlerinden yola çıkarak hazırlanan maddelerin 4-5 tanesine evet diyorsanız Depresyonda olabilirsiniz.
  • Hayattan eskisi kadar zevk almıyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor.
  • Son zamanlarda karamsar, ümitsiz, kötümser düşünüyorum.
  • Kendimi yorgun, bitkin, halsiz hissediyorum.
  • Uyku düzenim bozuldu.
  • İştahım azaldı kilo kaybettim.
  • Bedenimde ağrılar, sızılar başladı, göğsüme baskı oluyor, mideme kramplar giriyor.
  • Son zamanlarda cinsel ilgimi kaybettim.
  • Hafızam zayıfladı, hiçbir şeyi aklımda tutamıyor, öğrenemiyorum.
  • Zaman zaman intihar etmek istiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum.
  • Depresyon geçiren bir insandan; düşünce ve duygu, davranış, motor faaliyetlerde, biyolojik yaşamsal fonksiyonlarda değişiklikler olur.
  • Duygu durumundaki değişiklikler.
  • Keder, elem, üzüntü, sıkıntı, karamsarlık.
  • Olağan faaliyetlere karşı ilgisizlik.
  • Hiç bir şeyin zevk vermemesi, hayatın anlamsız gelmesi.
  • Ağlama isteği veya ağlama.
  • Konuşmaya dahi isteksiz olma.
     Düşünce içeriğindeki değişiklikler:
     En başta umutsuzluk, karamsarlık düşünceleri (kendisini değersiz, günahkar, suçlu kabul etme, ciddi depresyonlarda kişi bu düşüncelerle intihar eder...)

     İntihar fikirleri:
     Ağır depresyonlarda bazen gerçeği değerlendirme, muhakemede kısmi bozukluklar görülebilir. Şahıs organlarının olmadığını, çürüdüğünü, bu nedenle yeme-içmesinin anlamsız olduğunu söyler ve kötülük göreceği şeklinde hezeyanları olabilir.

     Depresyonda Hafıza:
  • Dikkat toparlanamaz
  • Konsantrasyon bozulur.
  • Unutkanlık başlar
  • Yeni şeyler öğrenilemez
  • Bu nedenle bir iş performansı ciddi şekilde düşer.
     Depresyonda Biyolojik-Vital fonksiyonlar
  • Uykuya dalmada güçlük
  • Sık sık uyanma, sabahları erken uyanma
  • İştahsızlık ( Perhizde değilken 1 ayda kilosunun %5′inden fazlasını kaybetme)
  • Cinsel istekte azalma
  • Hareketlerde faaliyetlerde yavaşlama, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik.
     DEPRESYON TÜRLERİ
  • Maskeli Depresyon
     Sınıflamalarda yer almamakla birlikte klasik kitapların çoğunda yer alır. Bu durumda klasik depresyon belirtileri yerine: Bedenin değişik yerlerinde ağrılar, sızılar, uyuşma, karıncalanmalar, hissiyat azlığı, karakter bozuklukları, Seksüel alanda ve beslenme ile ilgili davranışlarda bozukluklar, alkolizm, madde bağımlılığı gibi sorunlar ön plandadır. Yani temeldeki depresyon bu şekilde dışa yansımıştır.

     A tipik depresyon
  • Hastada depresif duygu durum dikkati çekmekle beraber, diğer belirtiler “tipik” depresyon belirtilerine uymaz.
  • Gün içi değişmeler görünür.
  • Kişilik yapısı takıntılara saplantıları yatkın insanlarda takıntılar, saplantılar, kuruntular ön plana çıkar. Örneğin; su muslukları, tüpün düğmesi, ütü fişi sürekli kontrol edilir. Bazen yoldan dönülüp tekrar tekrar bakılır.
  • Bedendeki fizyolojik değişiklikler organlardaki bozukluğun habercisi gibi değerlendirilir ve bedensel uğraşlar artar.
  • Çeşitli korkular gelişir.
  • Dışarıdan gösteri, rol gibi algılanacak davranışlar görülebilir.
  • A tipik depresyonlu insanlar her zamankinden fazla uyur ve fazla yemek yerler. Aşırı kilo alırlar.
  • Kollarda ve bacaklarda aşırı güçsüzlük vardır.
  • Beklenmedik bir şekilde alkole, maddeye, kumara düşkünlük.
  • Aile ve iş yaşamından uzaklaşma
  • Açıklanması güç cinsel uyumsuzluklar dikkati çeker.
     Çocuklarda ve gençlerde depresyon
     Çocuklarda ve gençlerde tipik depresyon belirtileri olmayabilir. Daha çok davranış ve tutum değişiklikleri belirgindir. Aşırı ağlama, hırçınlık, asi davranışlar, çabuk sinirlenme, alkol ve uyuşturucu kullanımına başlamanın temelinde depresyon olabilir.

     Yaşlılarda ve Menopoz Sonrası depresyon
  • Kadınlarda daha sık görülür.
  • Depresyonun tipik belirtileri olmakla beraber; ağır bunaltı (anksiyete), sıkıntı, özellikle sabah sıkıntısı, uyku bozukluğu ön plandadır.
  • Aşırı telaş ve tedirginlik vardır.
  • Sıkıntıdan dolayı sürekli eller oğuşturulur ve yerinde duramama, dolaşma hali vardır.
  • Bedensel uğraşılar daha fazladır.
  • İntihar düşünceleri yoğundur.
  • Doğum Sonrası depresyonları
  • Doğumdan sonra annelerde görülen depresif tabloya “puerperal depresyon” denmektedir.
  • Bazı anneler doğumdan sonra : Gelip geçici ağlama nöbetleri, güçsüzlük , halsizlik, sıkıntı, üzüntü, bebeğe karşı ilgisizlikle karakterize “Bebek hüznü ” denen bir durum yaşar. Destekleyici tedavilerle olumlu yanıt verir.
  • Doğum sonrası bir ila 3 ay içinde gelişen karamsarlık , üzüntü, yetersizlik , hiçbir şeyden zevk alamama, çocuğa, ev işlerine bakmamak gibi hallerinde tam bir depresyon geçiriyor denmektedir. Ciddi tedavi gerekmektedir. Hastaların çoğu tedavi ile düzelir. Bazılarında depresyonun belirtileri uzun süre üzerinde kalabilir.
     Distimik Bozukluk
     Eskiden nörotik depresyon, depresif kişilik, nevrasteni diye nitelendirilirdi. Hastalarda en az iki yıl süren ve çok ağır olmayan depresyon belirtileri vardır. Uyku bozuklukları, hiçbir şeyden mutlu olamama, müzmin karamsarlık hali, yoĞunluk, istek ve ilgi azlığı, güvensizlik hissi, bedensel yakınmalar dile getirilir. Bu bozuklukta bir kaç gün , bir kaç hafta iyilik dönemleri görülebilir. Ancak bu iyilik dönemleri iki ayı geçmez.

     Postpsikotik depresyonlar
     Şizofreni gibi gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulduğu, “akıl hastalıklarında da zamanla depresyon gelişebilir.

     Organik nedenlere bağlı depresyon
     Bir çok fiziksel bozukluğa bağlı depresyonlar görülebilmektedir. Örneğin; Hormonal sistemdeki bozukluklar, Nörolojik bazı hastalıklarda ( Örneğin Parkinson, Multipl skleroz) kan hastalıklarında, kanserde, enfeksiyon hastalıklarının bazılarında, kaza ve ameliyetlardan sonra depresyon gelişebilmektedir. Uzun süre kullanılan tansiyon düşürücü, ülser giderici bazı ilaçlar bağımlılık yapan uyarıcı ve uyuşturucular, kortizollü ilaçlarda depresyon yapabilirler.
  • Depresyon nedenleri
  • Depresyona yol açan çok neden vardır.
  • Kalıtımsal nedenler
  • Biokimyasal değişiklikler
  • Hormonal bozukluklar
  • Tedavide kullanılan bazı ilaçlar
  • Bazı organik nedenler
  • Psiko-sosyal olaylar
  • Sosyo-kültürel etkenler
  • Bazı yaşam olayları depresyona neden olabilir.
  • Birçok insanın aynı şartlarda yaşamasına rağmen bazılarının depresyona girdiği, bazılarının girmediği araştırılıp, tartışılmıştır.
  • Biyolojik-genetik alt yapının depresyona yatkınlık gösterdiği kişilerin dış faktörlerle daha kolay depresyona girdiği ileri sürülmektedir.
     Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır
     Depresyon belirtileri 2 haftadan fazla sürüyorsa mutlaka bir psikiyatriste gidip tedavi olmak gerekir. Günümüzde depresyon giderici çok güçlü ilaçlar geliştirilmiştir. Psikiyatrislerin tedavide bir çok seçenekleri vardır. 2-3 aylık bir tedavi ile ciddi düzelmeler sağlanabilmektedir. Tedavinin süresi hastalığın ciddiyeti, süresi tekrar edip etmediğine göre ayarlanır. Psikoterapi ile birleştirilen ve sosyal düzenlemeler ile desteklenen tedaviler daha iyi sonuçlar vermektedir.

     DEPRESYON BİR HASTALIKTIR TANIYIN YENİN
     Depresyon ruhsal bir hastalıktır.
     Depresyon çok yaygın bir sağlık sorunudur. Ülkemizde yaklaşık her on kişiden birinde depresyon görülmektedir.
     Ancak halk ve doktorlar tarafından yeterince tanınmamaktadır.
     Depresyonlu kişinin iş verimi düşer, çalışamaz, insanlar ile olan ilişkileri bozulur.
     Aileye ve topluma getirdiği ekonomik yük çok büyüktür.
     Depresyon tedavi edilebilen ve tam olarak düzeltilebilen bir hastalıktır.
     Depresyon tedavi edilmezse intihar ile sonuçlanabilir. İntihar olgularının büyük bir bölümü depresyon geçiren hastalardır.
     Depresyonun tanınmamasının ve yeterince tedavi edilmemesinin hastaya ve topluma maliyeti çok yüksektir.
     Tanınması ve tedavi edilmesi halkın ve doktorların eğitimi ile mümkün olabilir.

SOSYOPSİKOLOJİ KÖŞESİ 💫 DEPRESYON ve PSİKOTERAPİ

DEPRESYON


Psİkoterapİ TedavİSİ


     Psikoterapi Nedir?
     Psikoterapi, geleneksel anlamda psikolojik sıkıntıları olan kişilere, sıkıntılarının ne olduğunu anlamalarına, kökenleri hakkında bir iç görü kazanmalarına ve bunlara uygun çözüm yollan bulmaları için öneriler getiren her türlü yöntem diyebiliriz.
     Psikoterapiye belli bir kuramın getirdiği, belli bir açıklama ve bu açıklamayla uyuşan bir çözümleme yolu olarak da bakabiliriz. Günümüzde çok farklı ve çok sayıda psikoterapiler kullanılıyor. Bunların birtakım ortak yönleri var ve bu ortak yönler de öncelikle kişinin problemini normalleştirmek, yani bu sıkıntıların başka insanlarda da olduğu ve bunlarla ilgili bilgi sahibi olunduğu söylenerek kişiye umut aşılamak, bu problemi sistemli bir yaklaşımla anlamak ve tedavi etmek diyebiliriz.

     Psikoterapi nin moral verici konuşmalardan ya da diğer rahatlatıcı şeylerden farkı ne?
     Aile ya da komşular da geçici rahatlamayı sağlayabilir; ama psikoterapiyi uygulayan psikoterapist her şeyden önce eğitimli biri ve sorunu olan kişiyle bireysel bir yakınlığı olmadığı için tarafsız davranabilir. Ayrıca, kişiye getirdiği iç görüler ve önerdiği çözüm yolları açısından da belli bir kuram ve araştırmalara dayalı ektin stratejileri uygulayabilir.

     Psikoterapi ortalama ne kadar sürer?
    Bu, kişiden kişiye ve yaklaşımdan yaklaşıma değişir. Son yıllarda yapılan araştırma bulgularına göre, depresyon tedavilerinde en etkili psikoterapi yöntemi bilişsel-davranışsal terapiler. Bu terapilerin özelliği, depresyonun en yoğun olduğu, tedavinin başında haftada l ya da 2 kere hastayla psikoterapistin bir araya gelmesi ve görüşmeler arasında kalan zamanda da ev ödevlerinin uygulanması. Bunlara hasta ve terapist birlikte karar verdikleri için daha yaygın etkileri olabiliyor bunların. Bu terapiler 14-20 hafta sürebiliyor. Bu, hemen hemen en kısa sürede en etkin terapi yöntemi, diğerleri daha uzun sürebilir.
     Birçok araştırmada bu terapilerin bazı durumlarda ilaç kadar etkili olduğu gözlenmiş. Bu alanda çok net sonuçlara ulaşmak zor olsa da, bilişsel-davranışsal terapiler bittiği zaman ilaçlarla aynı etkiyi veriyor, fakat daha uzun süre etkisinin devam ettiği görülüyor. İlaç alırken belki vücutta kimyasal değişim sağlanabiliyor ama, bilişsel terapide kişi kendi düşünce sistemini, kalıplarını fark edebilme, sorgulama ve değiştirebilme fırsatı buluyor. Kişinin belki çocukluğundan beri taşıdığı örneğin, yetersizlik duygusunu sorgulayarak değiştirebilmesi mümkün. Ama, dinamik oryantasyonlu dediğimiz, bilinçaltına itilmiş bazı anıların, düşüncelerin kişiyi rahatsız ettiği ve kişinin bunları fark edip çözümlemesi gerektiğini kabul eden yaklaşımlar çok daha uzun süren psikoterapi süreçleri gerektirebilir.

     Günümüzde depresyon tedavisinde en yaygın olarak bilişsel-davranışsal psikoterapi kullanılıyor.
     Bu farklı yöntemlerin amaçları ya da hedefleri de farklı mı?
     Psikoterapiler hemen hemen beş değişik düzey üzerinde çalışır. En üst düzeyde kişinin semptomlarını ya da çevreyi değiştirerek kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamaya yönelik; ikinci düzeyde, daha çok kişinin düşüncelerini değiştirmeye çalışarak iyileşmesini sağlayan; üçüncü düzeyde aileyi, sistemi değiştirmeye yönelik; daha alt düzeyde daha genel sistemler üzerine ve en alt düzeyde de derinde yatan çatışmaları çözmeye yönelik yöntemler olarak beş değişik düzeyde çalışır psikoterapiler. Bu nedenle süreleri de farklı olabiliyor.

     Psikoterapi her zaman etkili mi ya da tek başına yeterli olabilir mî?
     Psikoterapi her zaman herkese uygun olmayabilir. Bilişsel-davranışsal terapilerin uygun olması için her şeyden önce kişinin motivasyonu yüksek olmalı, terapistle iyi bir ilişkinin kurulabilmesi, kişinin bu modeli benimseyebilmesi ve içselleştirebilmesi, kendisini sözel olarak ifade edebilmesi gerekli ve kişinin psikoterapiden beklentileri önemli. Bir de kişiye psikoterapi pahalı gelebilir. Devlet hastanelerinde çok fazla hasta olduğu için uzun uzun psikoterapi yapılamıyor.
     Depresyonda bizim en fazla üstünde durduğumuz şey, ölüm düşüncesi ve intihar riski. Eğer hastada intihar riski varsa, mutlaka tedaviye ilaçla başlamak gerekir. Semptomlar hafifleyip, kontrol altına alındıktan sonra ve dikkati toparlandığında hasta, psikoterapiden yararlanabilir.

     Depresyon yineleyebilen bir rahatsızlık. Hasta psikoterapistine karşı bağımlılık geliştirebilir mi?
     Kişi bir psikoterapiden geçmişse, belli bir iç görü kazanmış oluyor ve yaşamla başa çıkarken belli yaklaşımlarının onu depresyona götürebileceğini ya da depresyona yatkınlığı olduğunu bildiği için terapiden sonra bir daha depresyona girme eşiğine geldiğinde kendisi bunun daha fazla farkına varabiliyor.
     Bilişsel terapiler aslında bir eğitim sürecidir. Kişiye çok fazla bakış açısı ve strateji öğretiliyor. Kişi kendi kendisine de onları uygulayabiliyor. Bu, ev ödevleriyle de pekiştirilen bir şey. Ayrıca, bilişsel terapilerde depresyonun yenilenmesinin önlenmesi için program yapılır.
     Diyelim kişi kendisini çok iyi hissediyor, testler de bunu doğruluyor. O kişiye depresyonunuz geçti gidin denmiyor; altı ay sonra bir daha görüşelim deniyor. Böylece kişiyi, eğer nüks etmeye yatkınlık görürse kendisinde o zaman neler yapabileceği konusunda önceden hazırlayan bir program yapılıyor. Bunlara aşılama seansları diyor ve altı ay sonra hasta bir daha görülüyor. Terapi tamamen kesilmiyor, bir takip sürecine giriliyor.
     Hasta eğer terapistine bağımlı hale gelmişse hem kötü bir terapi yapılmış, hem de terapi beklenen başarıya ulaşamamış diyebiliriz. Çünkü, depresyonda en önemli şeylerden biri bağımlı olmaya yatkınlık. İşbirliği ilkesi çok önemli modern terapilerde. Belirli amaçlarla verilen ve bu amaçların hastaya doğru bir biçimde anlatıldığı ev ödevleri de bu işbirliğini, ekip çalışmasını pekiştirir.
     Depresyona yatkınlığı etkileyen risk faktörleri olduğunu biliyoruz. Örneğin, kadınların sosyalleşmeyle öğrendikleri başa çıkma stratejilerinin onları depresyona daha yatkın hale getirmesi ya da küçük yaşta anne baba kaybı, fakirlik gibi etkiler var. Dolayısıyla, önleyici toplumsal çalışmaların yapılması gerektiği bilincinin yerleşmesi gerekiyor. Bireyleri depresyona karşı dayanıklı hale getirebilmek için neler yapılabilir türünden geniş çaplı çalışmalar yapılmalı.

     Antidepresanlar
     Her depresyon geçiren insan mutlaka ilaç tedavisi görmeli mi?
     Ortalama yaşam süresi dediğimiz 18-65 yaş arası insanların % 25′i tedaviyi gerektirecek düzeyde bir depresyon atağı geçiriyor. Bir başka yaygınlık göstergesi daha var o da, belirli bir anda, belirli bir toplulukta 100 kişiden 6-8 ‘inde ciddi ve tedavi gerektirecek bir depresyon durumuna rastlanıyor. Depresyon oldukça sık ve yaygın görülebilen bir ruhsal bozukluk. Peki her depresyon belirtisi, depresyon hastalığına mı işaret eder? Hayır, depresyon belirtilerinin bir bölümü ancak ortalama bir haftadan fazla sürüyorsa, kişinin günlük hayatının kalitesini bozuyorsa, verimliliğini, üretkenliğini etkiliyorsa ya da kişi kendisini ruh sağlığı anlamında iyi hissetmiyorsa ancak o zaman bir tedavi gerekebilir.
     Depresyonu iki ana gruba ayırabiliriz: yapısal, yani doğrudan kişinin çevresel sıkıntı ve streslerinden kaynaklanmayan, daha çok kendi yapısal, genetik ya da fizyolojik yapı sorunlarından kaynaklanan depresyon. Diğeriyse, reaktif dediğimiz ve stresli yaşam olaylarıyla baş etme sırasında yaşanan bir çökkünlük hali. Türü ne olursa olsun bunlar tedavi açısından pek fazla fark göstermiyorlar. Elimizdeki en önemli tedavi edici araç antidepresanlar dediğimiz ilaçlar. Bu ilaçlar konusunda çok büyük gelişmeler, atılımlar var.
     Değişik gruplara ayrılan antidepresanların da tedavi edici özellik açısından birbirlerine çok büyük bir üstünlükleri yok. Kabaca söylemek gerekirse, ilaçların başarısı % 65-70 gibi. Değişik antidepresanlar denenmesine karşın, hastaların aşağı yukarı % 25-30′u bu ilaçlara yanıt vermiyor. Modern anlayışta ilaç ve psikoterapi kombinasyonunun en etkili yöntem olduğuna inanıyoruz. Sadece ilaçları verip, hastanın kendi halinde iyileşmesi beklenmiyor. Antidepresanları verirken hastayla çok olumlu bir hasta-hekim ilişkisinin kurulması, psikoterapi desteğinin sunulması tedavi başarısını çok artırıyor. Ancak, reaktif tür dediğimiz bazı depresyonlar antidepresan kullanmadan da psikoterapiyle tedavi edilebilir. Depresyonu doğuran olumsuz koşullar devam ettiği için bu türde, ilaç bu etkileri ortadan kaldıramaz. Yapısal depresyonlarda bile psikoterapi yararlı ve gereklidir ancak, zorunlu değildir.

     İlaçların yan etkileri neler?
     Özellikle bu yeni SSRI (Seçici Serotonin Geriahm İnhibitörleri) denen ilaçların yan etkileri klasik anti-depresanlara oranlara çok daha az. Günlük hayatı çok fazla etkilemeden, bozmadan, uyuşukluk ya da bilinç durumunda değişiklik yaratmadan depresif semptomları azaltmak ya da geriletmek mümkün. Elbette su gibi, hiçbir yan etkileri yok diyemeyiz ama, terazinin bir kefesine depresyonla yaşamayı, diğerine bu ufak tefek yan etkileri koyduğumuzda depresyonla yaşamaktansa, ilaç tercih ediliyor. Bu tür antidepresanların avantajı çok uzun süre kullanılmaları. Giderek azalan dozda olmak üzere en az altı ay kullanılmalı ilaçlar. Hatta bu süre l ya da 2 yıla kadar uzatılıyor. Hastada ilk 1-2 ayda rahatlamanın etkisiyle ilacın bırakılması olayıyla çok karşılaşılır. Bu da hastalığın nüks etmesinin sık görülmesine yol açıyor. Zaten yeterli süre tedavi edilse bile, depresyonların tekrarlama olasılığı yüksektir. Nüks etmeyi ya da kronikleşmesini önlemek için ilaç kullanımı uzun tutuluyor.

     İlaç kullanımında nelere dikkat edilmeli?
     Klasik dediğimiz trisiklik antidepresanlar, yüksek dozda alındığında depresyonda intihar eğilimi riski de yüksek olduğu için bazen ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Bu klasik ilaçların toksik zehirlenme etkisi yüksek. Modern ilaçlarsa, oldukça güvenli ilaçlar, çok yüksek dozda kullanılsa bile ölüm olaylarının görülmesi çok nadirdir.

     İlaçlar bağımlılık yapar mı?
     Hastaların ve yakınlarının en sık sorduğu soru da bu. Klasik olarak bilinen şey antidepresanların fiziksel bağımlılık yapmadığı. Antidepresan kullanımı sırasında tolerans gelişmez. Tolerans gelişimi, sîze iyi gelen belli bir dozun bir süre sonra yeterli olmamasıdır. Antidepresanlar için bu söz konusu değildir. Tedavi edici bir doz uzun aylar boyunca artırılmadan hatta azaltılarak aynı etkiyi sürdürür. Ayrıca, yeterli süre kullandıktan sonra bu ilaçlar kesildiğinde yoksunluk belirtileri görülmez.

     Elektroşok tedavisi uygulamaları neye bağlı?
     Kolay kolay ilaca yanıt vermeyen ya da intihar riski çok yüksek yapısal depresyonların bazı türlerinde EŞT çok hızlı ve gayet etkin bir yöntem. Sıkıntılı, zahmetli ve birtakım önyargılara neden olduğu için hemen tercih edilen bir şey değil elbette. Ama, çok değişik tür antidepresanlara direnç gösteren hastalarda depresyonun şiddeti ağırsa ve intihar riski ya da yaşamsal tehlike varsa EŞT önemli bir tedavi aracıdır. Yan etkiler açısında da ilaçlardan daha güvenli. Anestezi halinde, kaslar gevşetilerek verilen EŞT’nin yan etkileri yok denecek kadar azdır. Her ne kadar EŞT ile depresyon hızlı iyileşebilirse de, EŞT depresyonun nüks etmesini önleyemez. EŞT ile depresyon atağı atlatılabilir ama, yine ilaçla takibi gerekir.
     Bir de depresyondan insanların öğrenebileceği çok şey olduğunu vurgulamak gerek. Özellikle reaktif depresyonlar, insanların kişiliğini, uyum yeteneklerini, yaşam planlarını gözden geçirmelerine aracı olabilir.
     Depresyon geçirmiş olmak, ruh hastası olmak anlamına gelmez. Çökkünlük ve kaygı çok insani duygulardır, önemli olan bu duyguların belirli bir dönem şiddeti, yoğunluğu ve süresidir. Bunlar organizmanın bir çeşit alarmı da olabilir. Ben taşıyamayacağımdan daha fazla yük altındaysam ve bunun bilinçli olarak farkında değilsem organizmam bir karşılık verir adeta. İnsan bundan çok şey öğrenebilir.
     Depresyon içinde olmak insana acı verir, yaşam kalitesini bozar; ama, bu tüm duygularımızı etkileyen bir şey olduğu için kendi hakkımızda da çok şey öğretebilir bize. "Ben nasıl yaşarsam, nasıl davranırsam, hayatımı planlarsam tekrarlayacak depresyonlardan kendimi koruya bilirimi?" öğretir en azından.

Nuray Karancı Prof Dr. ODTÜ Psikoloji Bölümü
Prof.Dr. Cengiz Güleç
Kaynaklar:
Baker R., “Kırılgan Bilim”, Güncel Yayıncılık, 2002
Geçtan E., “Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar”,
Remzi Kitapevi, 1993
Güleç C., “Psikiyatri ve Psikoterapil erin ABC”si, hyb Yayıncılık.

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...