21 Ocak 2021 Perşembe

Jandarma 5 Bin Sözleşmeli Uzman Erbaş Alacak. Başvuru Tarihi: 21-31 Ocak 2021

Jandarma
5 Bin Sözleşmeli Uzman Erbaş Alacak

     Jandarma Genel Komutanlığı, 5 bin sözleşmeli uzman erbaş almak için ilana çıktı.

     1. GENEL BİLGİLER:
     a. Jandarma Genel Komutanlığına 3.770'i Jandarma (Komando-Asayiş), 925'i Lojistik Alt Branşlı (Mesleki Nitelikli), 265'i Muhabere, 14'ü At Bakıcısı, 13'ü Bot Serdümeni, 10'u Havacılık, 3'ü Kurbağa Adam (Dalış Amiri) branşlarında olmak üzere toplam 5.000 Sözleşmeli Uzman Erbaş (erkek) temin edilecektir. COVİD-19 salgını nedeniyle sınav tarihleri ve diğer aşamalarla (Sınav sonuçlarının duyurulması, sağlık raporlarının alınması vb.) ilgili hususlar ayrıca duyurulacaktır.

     b. Başvurular, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel/öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından 21-31 Ocak 2021 (saat 23.59'a kadar) tarihleri arasında başvuru formunun doldurulması suretiyle yapılacaktır.

     c. Başvuru yapan adaylardan Tablo-6'daki lisans, ön lisans, lise ve ortaöğretim (Ortaokul) programlarına, seçme sınavlarına çağrılma öncelikleri ile Tablo-7'deki branşlara göre kontenjan miktarının beş katı aday sınava çağrılacaktır.

     ç. 2021 yılı Sözleşmeli Uzman Erbaş teminine yönelik başvuru yapacak;

     (1) Ortaöğretim (Lise), Ön Lisans ve Lisans mezunu adaylar (Mesleki Nitelikli branşlara müracaat edecek Ortaöğretim (Lise), Ön Lisans ve Lisan mezunu adaylar da dahil) KPSS puanı ile başvuru yapabileceklerdir. KPSS puanı olmayan Lisan, Ön Lisans ve Ortaöğretim (Lise) mezunu adaylar başvuru yapamayacaklardır. Adayların 2019-2020 yıllarından herhangi birine ait KPSS puanının 50 ve üzeri olması gerekmektedir. Adaylardan her iki yıl için puanı olanların ise yüksek olan puanı kullanılacaktır. Adayların mezuniyeti ile KPSS puan türünün uyumlu olması önem arz etmektedir. (Lisan mezunlarının P3, Ön lisans mezunlarının P93, Lise mezunlarının P94 türünde puanı olacaktır.)

     (2) İlköğretim (Ortaokul) mezunu adaylardan KPSS puanı aranmayacak olup, başvuru kılavuzunun 4'üncü maddesinde belirtilen esaslara göre sınavlara çağrılacaktır.

     (3) Başvuru yapacak adaylar öğrenim seviyelerine göre TEK TERCİH yapabileceklerdir.

     d. Temin edilecek tüm branşlardaki uzman erbaş adayları, kurumun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak diğer branşlarda (emniyet ve asayiş/komando) görev icra eden birliklerde de görevlendirilebilecektir.

     e. Başvuruları uygun görülen adayların seçme sınavlarının ne zaman, nerede ve ne şekilde icra edileceği, kontenjana girmeye hak kazanmaları halinde ve sınav ücretini yatırmalarına müteakip ayrıca bildirilecektir.

     f. Sınav tarihleri https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanacaktır. Adaylara posta ile tebligat yapılmayacaktır. Adaylara bildirilen sınav tarihi değiştirilemeyeceğinden, adaylar kendileri için belirtilen sınav tarihi ve saatinde sınav yerinde hazır bulunacaktır. Bildirilen tarihte sınava katılmayan adaylar, başka bir tarihte sınava alınmayacaktır.

     g. Kılavuzun tamamını okumadan internetten Başvuru Formu doldurulmayacak, Başvuru Formuna girilen bilgilerin doğruluğundan ve yanlış/eksik beyan edilen bilgiler neticesinde doğacak sonuçlardan adayın kendisi sorumlu olacaktır. Eksik ya da yanlış bilgilerle başvuru yapan adaylar sınava alınmayacaktır. Sınavda başarılı olmuş hatta, "Uzman erbaş olarak göreve başlamış olsalar dahi, daha sonra bu Yönetmelikte belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılanlar hakkında fesih işlemi yapılır." maddesi uygulanacaktır. (Uzman Erbaş Yönetmeliği Madde 13)

     ğ. Sözleşmeli Uzman Erbaş sınavına katılacak adayların, kılavuzda belirtilen başvuru koşullarının yanı sıra 2'nci maddede belirtilen mevzuatları da incelemeleri faydalarına olacaktır.

     2. YASAL DAYANAK:
     Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini Kılavuzu;
     . 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanunu,
     . Uzman Erbaş Yönetmelik ve Yönergesi,
     . 2803 Sayılı J. Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu,
     . 1111 Sayılı Askerlik Kanunu,
     . 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ve Yönetmeliği,
     . Sağlık Bakanlığı Sağlık Raporları Usul ve Esasları Hakkında Yönerge,
     . TSK, J.Gn.K.lığı, Sahil Güvenlik K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ile, Uzman Erbaş teminini kapsayan diğer mevzuat, olur, onay ve emirler doğrultusunda hazırlanmıştır. Temin faaliyeti belirtilen mevzuat doğrultusunda icra edilecektir.

     3. GİRİŞ KOŞULLARI VE BAŞVURU ŞARTLARI:
     a. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve erkek olmak,

     b. Başvuru yapacak adaylarda mezuniyet şartı ile ilgili olarak, Jandarma branşından (Komando-Asayiş) başvuru yapacak adaylarda en az Ortaöğretim (Lise) mezuniyeti şartı aranmakta olup, tüm lise, ön lisans ve lisans bölümlerinin tamamı başvuru yapabileceklerdir. Diğer branşlar için ise Tablo-6' da belirtilen eğitim seviyesinden mezun olma şartı aranacaktır.

     c. Nüfus kaydına göre müracaat yapılan yılın Ocak ayının ilk günü (01 Ocak 2021) itibarıyla yirmi (20) yaşından gün almış olmak ve yirmi yedi (27) yaşını bitirmemiş olmak [01 Ocak 2002 (dahil) - 01 Ocak 1994 (dahil) tarihleri arasında doğanlar]

     ç. Askerlik hizmetini yapma şartı aranmamaktadır. Ancak, askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenler için (Sözleşmeli erbaş ve er olarak görev yapanlardan müracaat edenler dahil) Birlik Komutanlıklarınca düzenlenen Tablo-2'deki Nitelik Belgesinden seksen (80) puan ve üzeri not almış olmak,

     d. Askerlik hizmetini yapmakta iken 'Askerliğe elverişli değildir' raporu alarak terhis edilmemiş olmak,

     e. Askerlik hizmetini yapmış olan adaylar için müracaat tarihinin son günü (31 Ocak 2021) itibariyle, terhisinin üzerinden beş yıldan fazla süre geçmemiş olmak (31 Ocak 2016 tarihi ve sonrasında terhis olmak.),

     f. Müracaat edecek adayların hem yirmi yedi (27) yaşını bitirmemiş, hem de terhisinin üzerinden beş (5) yıldan fazla süre geçmemiş olması gerekmektedir.

     g. Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç (3) yıl görev yapmış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve 01 Ocak 2021 tarihi itibari ile yirmi dokuz (29) yaşını bitirmemiş olmak, [(01 Ocak 2002 (dahil)- 01 Ocak 1992 (dahil)] tarihleri arasında doğanlar)

     ğ. Sözleşmeli erbaş ve er olarak halen görev yapanların, başvurunun ilk günü olan 21 Ocak 2021 tarihi itibariyle üç (3) yılını doldurmuş ve müteakip dönem için sözleşme imzalamış olması gerekmektedir. Adaylar gelirken ilk sözleşme tarihi, sözleşme bitiş tarihi ve yeni sözleşme tarihini gösterir belgeyi yanında getireceklerdir.

     Sözleşmeli erbaş ve erlerden uzman erbaşlığa geçenlerin sözleşmeleri kendiliğinden son bulur. Uzman erbaş olarak atananlar atandığı eğitim birliğine doğrudan katılmak zorundadır.

     Üç (3) yılını doldurmuş, ancak müteakip dönem için sözleşmesini yenilemeyenlerin müracaatları diğer adaylar ile birlikte aynı şartlarda (27 yaş ve diğer şartlar) kabul edilecektir.

     Üç (3) yılını doldurmadan tek taraflı sözleşmesi feshedilmiş ya da ayrılmış olanların müracaatları kabul edilmeyecektir. (Söz.Erb.ve Er Yönetmeliği 28/1A değişiklik) (Bu hususta yanlış veya eksik beyanda bulunduğu anlaşılan adayların işlemleri temin faaliyetinin hangi aşamasında olursa olsun sonlandırılacaktır.)

     h. Seçme sınavlarını başarı ile geçmek, sevk edildikleri hastanelerden TSK, J.Gn.K.lığı ve Shl.Güv.K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine uygun olarak (Yönetmeliğin 23'üncü maddesi kapsamında ve EK-D çizelgede belirtilen esaslar çerçevesinde (Komando Sağlık Yeteneklerini Karşılayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR" kayıtlı sağlık kurulu raporu almış olmak (Ek:Resmi Gazete-15/4/2020-31100-Cumhurbaşkanlığı Kararı-2413/4 ve 5'nci maddeler)

     ı. En az 164 cm ve en fazla 210 cm boyunda olmak koşuluyla, kilosu Tablo-1'de Boy-Kilo Tablosunda oranları belirtilen değerler içerisinde bulunmak. (Boy uzunluğu çıplak ayakla, ağırlık ise spor şortu/eşofman ile ölçülür.)

     i. Askeri öğrencilikle ilişiği kesilmemiş olmak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, J.Gn.K.lığında ve Sahil Güvenlik K.lığında daha önce subay, astsubay, uzman jandarma veya uzman erbaş olarak istihdam edilmemiş olmak, (Bu hususta yanlış veya eksik beyanda bulunduğu anlaşılan adayların işlemleri temin faaliyetinin hangi aşamasında olursa olsun sonlandırılacaktır.)

     j. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olmak,(Güvenlik soruşturması için adayların Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olan adres bilgileri kullanılacaktır. Bu nedenle adayların halen ikamet ettiği güncel adres bilgileri, il/ilçe nüfus müdürlüklerince kullanılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olması gerekir.),

     k. Verilen ceza, ertelense, seçenek yaptırımlara çevrilse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilse veya affa uğrasa dahi; Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabii mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları ile askerlik hizmeti sırasında firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı yahut 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan mahküm olmamak,

     l. Taksirli suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adli veya askeri mahkemeler tarafından otuz (30) günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahküm olmamak,

     m. Taksirli suçlar nedeniyle altı (6) ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahküm olmamak,

     n. Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine gölge düşürmemiş, askerliğin şeref ve haysiyeti ile bağdaşmayacak eylemlerde bulunmamış, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi, yıkıcı ve bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş olmak,

     o. Vücut yapısı düzgün, her bakımdan sağlam ve fiziki görünüşü kusursuz olmak (Göğüs kafesi ve omurgasında şekil bozukluğu bulunmamak, düz taban olmamak, vücudunun daimi açık yerlerinde, kol, ön kol ve el bölgesinde, baş-boyun bölgesinde, diz altında dövme bulunmamak, vücudunun herhangi bir yerinde kendine zarar verme işareti olan jilet, sigara yanığı izleri bulunmamak.)

     ö. Dilinde pelteklik, tutukluk ve kekemelik gibi konuşma özrü bulunmamak,

     p. Tablo-6 ve 7'de kontenjanları belirtilen branşlara ilişkin olarak karşılarında belirtilen niteliklerden en az birine sahip olmak.

     r. Her branşa ait kontenjan miktarının 5 katı aday, seçme sınavlarına 4'üncü maddede belirtilen kriterler doğrultusunda çağrılacaktır.

     ÖNEMLİ UYARI: HER NE SEBEPLE OLURSA OLSUN, SÖZLEŞMESİ FESHEDİLEREK TSK, J.GN.K.LIĞI VE SAHİL GÜVENLİK K.LIĞI İLE İLİŞİĞİ KESİLEN UZMAN ERBAŞLAR TEKRAR UZMAN ERBAŞ OLARAK GÖREVLENDİRİLMEZLER.

     4. BAŞVURU YAPAN ADAYLARIN SINAVLARA ÇAĞIRILMA ESASLARI:

     a. Her eğitim seviyesinde başvuru yapılabilmesi maksadıyla Tablo-6 ve 7'de, alt branşlara ait öğrenim seviyesi kontenjanları belirtilmiş olup, bu kontenjanlar doğrultusunda adaylar müracaat edebileceklerdir.

     b. Belirtilen kontenjanlardan üst öğrenime ait kontenjanın doldurulamaması durumunda boş kalan kontenjan miktarı sırasıyla bir alt öğrenim seviyesindeki [(Lisans, Ön Lisans, Ortaöğretim (Lise), İlköğretim (Ortaokul)] kontenjana, alt öğrenim seviyesindeki kontenjanının doldurulamaması durumunda boş kalan kontenjan ise sırasıyla bir üstteki (Lise, Ön Lisans ve Lisans öğrenim seviyelerine aktarılacaktır.) kontenjana aktarılacaktır.

     c. KPSS notu ile lisans, ön lisans ve ortaöğretim (Lise) eğitim seviyelerinde başvuru yapan adaylarda KPSS notu yüksek olanlardan başlayarak sırasıyla, İlköğretim (ortaokul) seviyesinde başvuru yapan adaylarda ise yaşı küçük olan adaylara öncelik verilecektir.

     ç. Yaşı küçük aday sıralamasında ilköğretim (ortaokul) mezunları için zorunlu olarak istenen belgelere [(Milli Eğitim Bakanlığı onaylı (MEB onaylı olmayan sertifika ve belgeler geçersiz sayılacaktır.) Ustalık, Kalfalık, Çıraklık, İş Yeri Açma Belgesi)] sahip olmayan adaylar kontenjana dahil edilmeyecek ve sınavlara çağrılmayacaktır.

     d. Adaylar kendi mezun olduğu bölümün/alanın Tablo-6'daki bölümlerinden birine denk olduğunu iddia ediyorsa ilgili kurumdan (lise alanları için MEB veya ön lisans ve Lisans bölümleri için ise YÖK'ten) aldığı denklik belgesini hem ön başvuru esnasında www.jandarma.gov.tr internet adresindeki personel temin sistemine yükleyecek, aynı zamanda seçme sınavlarına gelirken de yanında getirecektir.

     e. Denklik belgesinin sistemden yüklenmesi adayın başvurusunu geçerli hale getirmeyecektir. Denklik belgesinin kontrolü seçme sınavları aşamasında yapılacaktır. Denklik belgesinin aslını seçme sınavlarına gelirken getirmeyen adaylar sınavlara alınmayacaktır.

     5. BAŞVURUNUN YAPILMASI:

     a. Başvurular sadece https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinden ''Personel / öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yapılacaktır. İnternet ortamı dışında posta yoluyla veya şahsen yapılan başvurular dikkate alınmayacaktır.

     b. Adayların başvuru kılavuzunun tamamını okuduktan sonra başvurusunu yapması kendi yararlarına olacaktır. Kılavuzu okumamaktan kaynaklanan mağduriyet adayın kendisine aittir.

     c. Başvurular; 21 Ocak 2021 günü başlayıp, 31 Ocak 2021 günü saat 23.59'da sona erecektir.

     ç. Başvurular Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemine e-Devlet kapısı üzerinden yapılacaktır. e-Devlet sistemine e-devlet şifresi, mobil imza, e-imza, T.C. kimlik kartı veya internet bankacılığı seçeneklerinden birisi ile giriş yapılacaktır.

     d. Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemi'ne giriş yapıldıktan sonra adaylar tarafından başvuru yapılabilmesi için, sayfanın sol tarafındaki menü içeriğinde bulunan "Profil Bilgileri" bölümünden;

     (1) Kimlik bilgilerinin güncellenmesi, (Sadece MERNİS'ten güncelleme yapılabilecektir.)

     (2) Fotoğraf yüklenmesi, (Fotoğraf vesikalık olacaktır)

     (3) Adres bilgisinin ve iletişim bilgilerinin girilmesi, (Adres bilgisi MERNİS'ten çekilerek veya elle girilerek yapılacaktır.Güvenlik soruşturması ve Arşiv Araştırması işlemlerinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla adres bilgilerinin doğru girilmesi ve değiştirilmemesi gerekmektedir. SMS ile duyuru yapılabilmesi için en az bir cep telefonu numarası girilmesi zorunludur. Başvuruda beyan edilen cep telefonu numarası değiştirilmeyecektir. Numara değişiklik talepleri dikkate alınmayacaktır.)

     e. Eğitim bilgilerinin yüklenmesi, [(Eğitim bilgileri "MEB'ten Al", "YÖK'ten Al" veya "Belgeye Dayalı" şeklinde girilecektir. Adaylar diplomasını YÖK onaylı, denklik belgesi olan adaylar ise denklik belgesini (Taranmış olarak veya resim olarak) sisteme yükleyecektir.)]
     (Personel teminine ilişkin olarak Tablo-6'da belirtilen lisans, ön lisans bölümlerinden ve lise alanlarından birisine kendi mezun olduğu bölüm/alanın ilgili kurumdan alınmış denklikleri varsa eğitim bilgileri girişinde "bölüm adı" kısmına Tablo-6'da yazılan bölümü seçerek "Belgeye dayalı" olarak denklik belgesini yükleyecektir.)


     f. KPSS notu "KPSS Sınav Bilgilerim" bölümünde "Yıl Seçiniz" kısmından adayların "2019-2020" yıllarına ait puan/puanları seçilerek "ÖSYM'den Sorgula" butonuna basılarak yüklenecektir. Adayın belirtilen yıllara ait almış olduğu tüm sınav notları sisteme yüklenecektir.

     g. Askerlik durumunun beyan edilmesi, (Sözleşmeli erbaş ve er olarak halen görev yapanların, üç yılını doldurmuş ve müteakip dönem için sözleşme imzalamış olması gerekmektedir. Adaylar gelirken ilk sözleşme tarihi, sözleşme bitiş tarihi ve yeni sözleşme tarihini gösterir belgeyi yanında getireceklerdir.)

     ğ. Boy-kilo bilgisinin beyan edilmesi, (Boy en az 1.64 cm ve en fazla 2.10 cm olmak koşuluyla, kilosu Tablo-1'de belirtilen kilo aralığında olmak zorundadır.)

     h. Adaylar tarafından "Diğer Bilgi/Belgelerim" kısmından "belgeye dayalı" olarak Tablo-6'da karşılarında belirtilen niteliklere dair (Ustalık, Kalfalık, Çıraklık, İş Yeri Açma Belgesi) gerekli belgenin yüklenmesi işlemlerinin yapılması zorunludur. (MEB onayı olmayan sertifika ve belgeler geçersiz sayılacaktır.)

     ı. Profil bilgilerim kısmındaki bilgi girişleri tamamlandıktan sonra ''Başvurularım'' kısmından ''Başvuru Sürecindekiler'' kısmı seçilerek ''2021 Yılı Jandarma Genel Komutanlığı Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini'' ''Başvuru Yap'' butonuna basılarak başvuru süreci başlatılacaktır.

     i. ''Başvuru Yap'' butonuna basıldıktan sonra başvuru şartları bilgilendirme ekranı çıkacak ve adaylar tarafından bu ekranda çıkan bilgilerin tamamı okunduktan sonra sol alt köşede yer alan ''Okudum ve onaylıyorum'' kutucuğu işaretlenerek ''Başvuruyu Tamamla'' butonuna basılarak, ''Okudum ve onaylıyorum'' kutucuğunun işaretlenmesi ile adaylar bu ekranda yazılı olan tüm sınav şartlarını taşıdıklarını kabul etmiş olacaktır.

     j. ''Devam Et'' butonuna basıldıktan sonra branş seçimi ekranı gelecek ve adaylar tarafından durumlarına uygun olarak ''2021 Yılı Jandarma Genel Komutanlığı Sözleşmeli Uzman Erbaş Temini " başvurusunda TEK BRANŞ tercih edilecek ve ''Başvuruyu Tamamla'' butonuna basılarak başvuru tamamlanacaktır.

     Ancak, internet üzerinden başvuruda bulunmak, adaylara sınava katılma hakkı vermez. Başvuru yapan adayların başvuru yaptığı branşa ilişkin kontenjanın 5 katı aday kılavuzda belirtilen kriterlere göre sınava çağrılacaktır.

     k. "Başvuruyu Tamamla" butonuna basıldıktan sonra ekrana "Aday Bilgi Formu" gelecektir. Aday tarafından formdaki bilgiler kontrol edilerek "PDF" olarak indirilecek ve iki suret çıktısı alınarak kendisi tarafından imzalanacaktır. SINAV ÇAĞRISI YAPILAN ADAYLAR TARAFINDAN BU FORM İMZALI VE İKİ NÜSHA OLARAK SINAVA GETİRİLECEKTİR. Bu belge adaylar seçme sınavlarına geldiklerinde giriş kapısında kontrol edilecektir.

     l. Başvurunun tamamlanması ile tüm profil bilgileri başvuru bilgileri olarak sistem tarafından saklanacak ve adayların başvuruları bu bilgiler üzerinden yapılacaktır. Başvuru sonrasında yapılacak değişiklikler bu başvuru bilgisini değiştirmeyecektir. Bu sebeple profil bilgilerinin değiştirilmesi veya güncellenmesi durumunda; ''Başvuru Sürecindekiler'' kısmından mevcut başvurunun silinerek başvurunun tekrar yapılması gerekmektedir. Başvurunun güncellenmemesi durumunda profil bilgileri değiştirilmesi veya güncellenmesi yapılmasına rağmen başvuru bilgileri değişmeyecek ve adayın başvurusu eski bilgiler üzerinden yapılacaktır.

     m. Sistem tarafından başvuru işlemleri sırasında adayların profil bilgileri ile başvuru şartları karşılaştırılmakta ve sadece şartları uyan adaylar başvuru işlemlerini tamamlayabilmektedir. Bu sebeple adayların başvurularını doğru ve sorunsuz yapabilmeleri için ekranlarda yazılı olan ve işlemler sırasında ekrana gelen uyarı ve hata mesajlarını çok dikkatli okumaları, talimatlara uymaları önem arz etmektedir.

     n. Sisteme girilen tüm bilgi/belgelerin doğruluğundan ve sonrasında doğabilecek hukuki sorumluluklardan aday sorumludur. Girilen bilgi/belgelerin kılavuzda yer alan başvuru şartlarına uygun olmadığının tespit edilmesi durumunda temin sürecinin hangi aşamasında olursa olsun aday elenmiş kabul edilecek ve uzman erbaş olarak ataması yapılmış olsa dahi adayın işlemleri iptal edilecektir.

     o. Temin edilecek branşlar için genel ve özel şartları taşıyan adaylara https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresi üzerinden "Seçme Sınavlarına Çağrılma" duyurusu, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Personel Temin Sistemi "Sonuç Bilgileri" kısmı altında "Sonuçlarım" kısmından yapılacaktır. Adaylar başvuruların bitiminden sonra bu internet adresini takip edecektir.

     6. SINAV ÜCRETİNİN YATIRILMASI :

     a. Başvurusu kabul edilerek sınavlara katılmaya hak kazanan/çağırılan adaylar ile ilgili olarak;

    (1) Adaylardan 50 Türk lirası sınav ücreti alınacaktır. (Sınav ücretinin hangi hesap numarasına ne şekilde yatırılacağı başvuru sonuçları ile birlikte adaylara bildirilecektir.)

    (2) Sınav ücretini yatırmayan adayların başvuruları geçersiz sayılacaktır.

    (3) Sınav aşamalarından önce belgelerin kontrol edilmesi işlemi esnasında sınav ücretini yatırdığına dair (T.C. Kimlik numarası, adı, soyadı ve sınav adı bilgisinin yer aldığı) dekont beyan edilecek olup;

    (a) Sınava girmeyen, giremeyen, sınava alınmayan, sınavdan çıkarılan, sınavı geçersiz sayılan,

    (b) Sınav aşamalarının herhangi birinde başarısız olan,

    (c) Sağlık raporu ve güvenlik soruşturması/arşiv araştırması aşamalarının herhangi biri olumsuz sonuçlanan,

    (ç) Sınav ücretini kendi adına yatırmayan adayların, sınav ücretleri iade edilmeyecektir.

     b. Sınav ücretlerinin yatırılması ve sonrasında sınav takvimi ve diğer duyurular https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresi Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Personel Temin Sistemi ''Sonuç Bilgileri'' bölümü altında ''Sonuçlarım'' kısmında yapılacaktır. Adaylar temin takvimine göre duyuruları takip etmekle sorumludur. Adayların adreslerine herhangi bir tebligat gönderilmeyecektir. Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Personel Temin Sisteminde yapılacak duyurular ile SMS bildirileri resmi tebligat niteliği taşımaktadır.

     NOT: Şehit ve vazife malullerinin eş ve çocuklarından başvuru yapacak adaylar sınav ücreti yatırmayacaktır. Başvuru sırasında ''Diğer Bilgi/Belgelerim'' bölümünde yer alan onaylı "Şehit Gazi Yakınlık Belgesi"ni (taranmış olarak veya resim olarak) sisteme yükleyecektir. (Verilen şehitlik veya vazife malullüğü belgesinin Kurum veya Valilik onaylı veya Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından verilen belge, Emniyet Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve TSK personeli şehit veya vazife malullerinin eş veya çocukları ile 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu 21/j maddesi kapsamında olanlar) Adaylar sınava gelirken belgenin aslını yanında getirecektir.

     7. UZMAN ERBAŞ ADAYLARININ SEÇME SINAVLARINA GELİRKEN GETİRECEĞİ BELGELER:

     a. Adaylar seçme sınavlarına gelirken, Tablo-8'de örneği bulunan bir adet yarım kapaklı karton (Plastik dosya getirilmeyecektir.) dosyanın içinde takılı olarak aşağıdaki belgeleri sırasına göre dizmek suretiyle ve dosyanın ön yüzüne kurşun kalem ile T.C. Kimlik Numarası, Adı ve Soyadı yazılmış olarak getirecektir.

     b. Adaylar sınava gelirken yanlarında;

     (1) Başvuru Belgesi: İnternetten (https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris) yapılan başvuruya ait "Aday Bilgi Formu"nun bilgisayar çıktısı,

     (2) Nüfus Cüzdanı: Aslı (Yeni çipli kimlik kartı),

     (3) Nitelik Belgesi: Halen silahaltında bulunan adaylar için (Sözleşmeli erbaş ve er olarak görev yapanlardan müracaat edenler dahil) Tablo-2'de belirtilen esaslara göre tanzim edilen nitelik belgesi, [(Nitelik belgesine adayın kuvveti, sınıfı ve branşı ile muhtemel terhis tarihi de yazılacak, açık olarak getirilen nitelik belgeleri kabul edilmeyecektir. Seçim aşaması sınav tarihleri, dağıtım iznine denk gelen adaylar, nitelik belgelerini acemi eğitimi gördükleri eğitim birliğinden alacaklardır. Aday bir (1) suret nitelik belgesini kapalı, mühürlü zarf içerisinde getirecektir). Nitelik belgesine iyi, orta, zayıf gibi değerlendirme kriteri yazılmayacak, sadece rakamla notlar yazılacaktır.)] (Nitelik belgesini yanında getirmeyen sözleşmeli erbaş ve erler ile silahaltında bulunan erbaş ve erler sınava kabul edilmeyecektir).

     (4) Denklik Belgesi: Lise öğrenimlerini yurt dışında bitirenler için Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından onaylanmış denklik belgesinin aslı ve sureti, Lisans ve Önlisans için YÖK onaylı denklik belgesinin aslı ve sureti.

     (5) Öğrenim Durum Belgesi (Diploma), (E-Devlet çıktısı ya da onaylı sureti)

     (6) Askerlik hizmetini bitirenler için Terhis Belgesi, (Aslı veya E-devlet çıktısı)

     (7) Adaylar barfiks, mekik, uzun atlama ve 400 metre spor testlerine katılacaklarından; herhangi bir sağlık kuruluşundan alacakları tek hekim imzalı,''Spor yapmasında sakınca yoktur. (Durum bildirir hekim raporu)'' ibareli rapor (Son bir hafta içerisinde alınmış olan),

     (8) Fiziki yeterlilik sınavları esnasında yaşanabilecek sağlık problemleri ile ilgili sorumluluk adaya ait olup, adaylar Tablo 5'deki muvafakat yazısı örneğini imzalayacak ve sınava gelirken getireceklerdir.

     (9) Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç (3) yıl görev süresini tamamlamış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve 01 Ocak 2021 tarihi itibarıyla yirmi dokuz (29) yaşını bitirmemiş olanlardan birliklerinden alacakları ilk sözleşme belgeleri ile birlikte sınava çağrıldığı gün hala görevde olduğunu gösteren onaylı belgenin aslı ve fotokopisi, (Bu belge Personel Temin Sistemine de yüklenecektir.) İlk sözleşme başlangıç tarihini gösterir belgeyi getirmeyenler sınava kabul edilmeyecektir.

     (10) Askerlik hizmetini yapmayanlar için, örneği Tablo-5'de bulunan "Muvafakat Yazısı Örneği"ni (İmzalı olacak ve belge incelemesindeki görevli personele teslim edilecektir) getirecektir.

     (11) Sürücü belgesi, spor dalında sertifika, yabancı dil sertifikası vb. belgelere sahip olan adaylar, ayrıca bu belgeleri de sınava gelirken yanlarında getireceklerdir.

     (12) Hangi branşa dair tercih yapılmışsa onunla ilgili istenen tüm belgelerin aslı ve ilgili kurum veya noter onaylı fotokopisini getirecektir. Eksik/hatalı belge getirenlerin adaylıkları sonlandırılacaktır.

     (13) Belge incelemesi ve sınav sonucunda 2, 4, 5, 6 ve 11 numaralı belgeler adaya iade edilecektir.

     8. UYGULANACAK SINAVLAR:

     a. Başvuruları uygun görülen adayların seçme sınavlarının ne zaman, nerede ve ne şekilde icra edileceği, başvurusu kabul edilerek kontenjana girmeye ve sınav ücretini yatırmalarına müteakip ayrıca bildirilecektir. Adaylar sınavlara gelirken yanlarında; cep telefonu, hesap makinesi, çağrı cihazı, fotoğraf makinesi ve benzeri eşyalar getirmeyecektir. Sınavlar beş aşamada icra edilecektir. Her bir aşamada başarılı olan adaylar bir sonraki aşamaya geçebilecektir.

     (1) Ön sağlık muayenesi;

     (a) Adayların Tablo-1'de belirtilen boy ve kilo standartları ile adayların genel fiziki kusurlarının olup olmadığı kontrol edilecektir. İlgili şartları taşımayanlar müteakip aşamalara alınmayacaktır.

     (b) Adaylar, giriş koşullarında belirtildiği şekilde; genel vücut yapısı, ağız, çene ve diş yapısının düzgün olması, frengi, kellik, yüzünde fazla miktarda çiçek bozukluğu, çıban, yara ve yanık izleri, vücudunda dövme, dilinde pelteklik, tutukluk, kekemelik ayağında düz tabanlık ve gözünde şaşılık, renk körlüğü vb. sağlık kusurlarının bulunmaması yönünden muayeneye tabi tutalacaktır.

     (2) Yazılı sınav;

     (a) İlköğretim (ortaokul) mezunu adaylara yazılı sınav uygulaması yapılacaktır. Sözel (Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi vb.) ve sayısal (Matematik, Genel Yetenek vb.) konulardan yapılacak olan sınav (20) puan üzerinden değerlendirilecek ve adayların en az (10) puan alması gerekmektedir.

     (b) Lisans, önlisans ve lise mezunu adaylara yazılı sınav yapılmayacak olup, yazılı sınav notu olarak KPSS puanının %20'si alınacaktır.

     (3) Fiziki Yeterlilik Sınavı (FYS) (spor testi);

     (a) Adaylara uygulanacak FYS konuları ve baraj değerleri Tablo-3'te belirtilmiştir. Belirtilen FYS barajlarını geçen adaylar mülakat ve uygulama sınavına katılmaya hak kazanacaktır.

     (b) Adaylar yanlarında eşofman, şort ve spor ayakkabısı getirecektir.

     (c) Fiziki Yeterlilik Sınavına katılacak adaylar, herhangi bir sağlık kuruluşundan alacakları en az bir hekim imzalı "Adayın spor yapmasında sakınca yoktur." ibareli durum bildirir hekim raporu getirecektir (Son bir hafta içerisinde alınmış olan),

     (ç) Fiziki Yeterlilik Sınavının yapılacağı günde sağlık durumu itibariyle testlere katılamayacak durumda (Devlet hastanelerinden alınan en az üç hekim imzalı raporla) olan adaylar dilekçe ve raporları ile önceden müracaat etmeleri durumunda sınav takvimi içerisindeki başka bir günde sınava alınıp alınmayacakları hususu değerlendirilecektir.

     (4) Uygulamalı Meslek Bilgisi Sınavı;

     (a) Uygulama sınavı gerektiren branşlara müracaat eden adaylar hangi branşa müracaat etmişse o branşta uygulamalı meslek sınavına tabi tutulacaktır. Uygulamalı meslek sınavı 30 puan üzerinden değerlendirilecek, adayın başarılı olabilmesi için 15 ve üzerinde puan alması gerekmektedir (Uygulama sınavından 15 puanın altında not alanlar mülakat sınavına alınmayacaktır).

     (b) Adayların uygulamalı ve yazılı sınavdan başarılı sayılabilmesi için; Lisans, Önlisans ve Lise mezunları için KPSS notunun %20'si, İlköğretim (Ortaokul) mezunları için ise yazılı sınav notunun Uygulamalı Meslek Bilgisi sınav notu ile toplanması sonucunda elde edilen puanın, 25 puan ve üzerinde olması gereklidir.

     (5) Mülakat Sınavı;

     (a) Yazılı, Ön Sağlık Muayene, FYS (Spor) ve uygulamalı meslek bilgisi sınavlarında başarılı olan adaylar, mülakat sınavına alınacaktır.

     (b) Mülakatta; adayın konuşma yeteneği, ses tonu, heyecan durumu, çok yönlü düşünme, davranışlardaki denge, kendine güven gibi hususlar gözlenerek elde edilen bilgiler Mülakat Komisyonunca değerlendirilecektir. Sınav mülakat komisyonu ile aday arasında yüz yüze, sözlü iletişim şeklinde, soru-cevap yöntemi uygulanarak gerçekleştirilir.

     (6) Sınavlara İtiraz; Belge İnceleme, Ön Sağlık ve Fiziki Yeterlilik sınavında elenen ve başarısız olan adayların sınav komisyonlarına itiraz hakkı bulunmaktadır. İtirazlar aynı gün komisyonlarca neticendirilir ve bu karar kesindir. Mevzuat hükümleri gereğince yazılı sınav ve mülakat sınavlarına itiraz edilemez.

     (7) Değerlendirme İşlemleri;

     (a) Mesleki Nitelikli Branşlar için;

     (1) Lisans, Önlisans ve Lise mezunu adayların değerlendirilmesi KPSS puanının %20'si+Uygulama Sınav Notu+ FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notu,

     (2) İlköğretim (Ortaokul) mezunu adayların değerlendirilmesi ise Yazılı Sınav Notu+Uygulama Sınav Notu+FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notunun alınması şeklinde değerlendirilecektir.

     (b) Diğer branşlar için; KPSS notunun %50'si+ FYS (Fiziki Yeterlilik Sınavı)+Mülakat Notunun alınması şeklinde değerlendirilecektir.

     b. Belge İnceleme, Ön sağlık muayenesi, Yazılı sınav, Fiziki Yeterlilik Sınavı (spor testi), Uygulamalı Meslek Bilgisi Sınavı ve Mülakat Sınavı aşamalarında başarılı olarak kontenjana giren adaylardan, yaptırılacak güvenlik soruşturmaları olumlu olanlar ile uygun sağlık raporu alanların atamaları yapılacak ve atama duyurusu www.jandarma.gov.tr internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanacaktır.

     c. Sınavı kazanan adaylara, posta yoluyla yazılı herhangi bir belge veya davet yazısı gönderilmeyecek, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından yayımlanan duyuru tebliğ niteliğinde olacaktır. Bu açıdan internet sitesinin takip edilmesi, başvuru sırasında belirtilen cep telefonlarının açık olması ve telefon numarasının değiştirilmemesi önem arz etmektedir. Bu hususta dilekçe ile sonradan yapılan müracaatlara işlem yapılmayacaktır.

     9. BİRLİK KOMUTANLIKLARI TARAFINDAN YAPILACAK İŞLEMLER (SADECE SİLAHALTINDA OLANLAR VE SÖZLEŞMELİ ERBAŞ VE ERLER İÇİN):

     a. Halen silahaltında bulunan ve sınava girecek adaylara (sözleşmeli erbaş ve erler dahil) ilişkin olarak; Tablo-2'de örneği bulunan nitelik belgesi doldurulacak, varsa mahkeme evrakları ile birlikte mühürlü zarf içerisine konulmuş bir şekilde adaylara teslim edilecek ve adaylar seçme sınavlarına gelirken bu dosyayı yanlarında getirecektir. Ayrıca adaylara zarfı açmaması gerektiği ve seçme sınavlarına gelirken bu zarfı getirmesi hususu tebliğ edilecektir.

     b. Nitelik belgesi seksen (80) puanın altında olan adaylara nitelik belgesi tebliğ edilecek, düzenlenen tebliğ ve nitelik belgesi şahsi dosyasına konulacaktır. Bu adaylara ilişkin işlemler yapılmayarak adaylar sınavlara gönderilmeyecektir. Sınavlara sadece nitelik puanı seksenin (80) üzerinde olan adaylar gönderilecektir. Nitelik belgesine iyi, orta, zayıf gibi değerlendirme kriteri yazılmayacak, sadece rakamla notlar yazılacaktır.

     c. Haklarında adli ve/veya askeri mahkemelerde (disiplin mahkemesi dahil) işlem yapılanlara ait belgeler, varsa RDM sürecine ait tespitler ile arşiv araştırma sonucu da bu zarfın içerisine konulacaktır.

     ç. Sınav tarihleri dağıtım iznine denk gelen adaylar için nitelik belgesi, acemi eğitimi gördükleri eğitim birliği tarafından doldurulacaktır.

     d. Silah altındaki adaylara seçme sınavları ve sağlık raporu işlemleri süresince izin verilmesi hususunda kolaylık sağlanması önem arz etmektedir.

     e. 2803 Sayılı J. Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanununun Ek-13'üncü maddesinde (Muvazzaf askerlik yükümlülüğüne başlamadan Jandarma Genel Komutanlığında uzman erbaşlığa kabul edilenler ile beş yıllık sözleşme yapılır ve her türlü askerlik işlemleri ertelenir.) hükmü bulunduğundan, kazanan adaylar için geçici terhis belgesi düzenlenecektir.

     f. Sözleşmeli erbaş ve erlerden uzman erbaşlığa geçenlerin sözleşmeleri kendiliğinden son bulur. Uzman erbaş olarak atananlar atandığı eğitim birliğine doğrudan katılmak zorundadır.

     10. SAĞLIK RAPORU VE GÜVENLİK SORUŞTURMASI İŞLEMLERİ İLE İLGİLİ HUSUSLAR:

     a. Seçme sınavlarını başarılı olan adaylar, sevk edildikleri hastanelerden TSK, J.Gn.K.lığı ve Shl.Güv.K.lığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine uygun olarak (Yönetmeliğin 23'üncü maddesi kapsamında ve EK-D çizelgede belirtilen esaslar çerçevesinde) (Komando Sağlık Yeteneklerini Sağlayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR" kayıtlı sağlık raporu alacaktır. [(Ek:Resmi Gazete-15/4/2020-31100-Cumhurbaşkanlığı Kararı-2413/4 ve 5'nci maddeler) (Uzman Erbaş Olamaz/Komando Olamaz kararlı Sağlık Kurulu Raporları kabul edilmeyecektir.)]

     Sağlık raporu için adaylar yapılacak sınav sonuç duyurusunu müteakip, ASIL ve YEDEK olarak kazanan adaylar ikamet ettikleri yerdeki İl J.K.lıklarına müracaat ederek alacakları sevk belgeleri ile birlikte (3) iş günü içerisinde Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş hastanelere [(Komando Sağlık Yeteneklerini Sağlayan) "UZMAN ERBAŞ OLUR "] kararlı sağlık kurulu raporu almak üzere başvuracaktır.

     b. Sevk belgelerinin geçerlilik süresi (3 iş günü) içerisinde hastaneye başvurmayan ve sevk belgesini herhangi bir aşamada kaybeden, yırtan ve kullanılamaz hale getiren adaylara yeni sevk belgesi verilmeyecektir. (İlk verilen sevk belgesinden sonra herhangi bir kuruma, silah altında olan adayların birliklerinden almış oldukları sevk belgeleri de dahil olmak üzere alınan sevk belgeleri geçersiz sayılacaktır.)

     c. Sağlık kurulu raporu "Olumsuz" olan adayların, sağlık kurulu işlemlerine itiraz etme hakkı bulunmaktadır. İtiraz işlemleri için, adayın "Olumsuz" olarak aldığı sağlık raporu ile (3) iş günü içerisinde İl Sağlık Müdürlüğüne başvuru yapması gerekmektedir.

     ç. Hastane tarafından verilecek olan raporda bulunan karar hanesi ve bilgilerinizi kontrol etmeniz gerekmektedir. Hatalı karar verilen, karar hanesi elle yazılan adaylar sağlık raporlarını ilgili hastanelere müracat ederek düzelttirmekten sorumludurlar. (Aksi halde rapor geçersiz sayılacaktır.)

     d. İtiraz sonucu İl Sağlık Müdürlüğünce sevk edildiği hastane tarafından "Olumlu" sağlık raporu alan adaylar, 3'üncü bir hastaneye (yani hakem hastanesine) sevkini yaptırmak üzere yine üç iş günü içerisinde İl Sağlık Müdürlüğüne tekrar başvuracaktır. Hakem hastane tarafından da "Olumlu Rapor" alınması durumunda sırayla;
     İlk hastaneden alınan "Olumsuz Rapor", itiraz muayenesinde (ikinci hastane) alınan "Olumlu Rapor" ile hakem hastaneden alınan "Olumlu Rapor" olmak üzere toplam üç raporun JSGA Bşk.lığı Personel Temin Merkez Komutanlığına ulaştırılması gerekmektedir.

     Hastaneler tarafından sağlık kurulu raporlarının uygun/hatasız şekilde düzenlenmemesinden, Personel Temin Merkezi Komutanlığına zamanında ulaştırılmamasından ve posta kanalıyla gönderimlerde gecikmelerden Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi sorumlu olmayacaktır.

     e. Adayın hastaneye sevk tarihinden itibaren sağlık raporu işlemleri en geç 45 gün içinde tamamlanacaktır.

     f. Sağlık raporlarının bir (1) nüshası, ilgili hastane tarafından JSGA Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığı Beytepe/Çankaya/ANKARA adresine gönderilecektir.

     g. Adayların hastanelerden aldığı ön rapor ile işlem tesis edilemeyeceğinden, ön sağlık raporları JSGA Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığına gönderilmeyecektir. Adaylar, kati sağlık raporlarının onaylı suretlerini zaman geçirmeksizin posta veya kargo ile JSGA Bşk.lığı Per.Tem.Mrk.K.lığı Beytepe/Çankaya/ANKARA adresine ulaştıracaktır. Olumsuz sağlık raporu olan adaylar da aynı şekilde hareket edecektir. Hastaneler tarafından gönderilen ya da aday tarafından ulaştırılan kati sağlık raporlarına göre işlem yapılacaktır.

     ğ. Adayın sağlık durumu ve sağlık raporuyla ilgili herhangi bir tereddüt oluştuğunda, ataması yapılmış olsa dahi idare tarafından gerekli görülmesi halinde tekrar sağlık kurulu raporu almaya gönderilebilir, olumsuzluk olması durumunda ise adaylığı iptal edilecektir.

     h. Sağlık raporlarının alınması, Personel Temin Merkez Komutanlığına ulaştırılması aşamalarında meydana gelebilecek aksaklıkların takibi ve sorunun ilgili hastaneye başvurarak giderilmesi adayın kendi sorumluluğundadır.

      (ÖNEMLİ UYARI: İLK RAPORU OLUMSUZ OLAN ADAYLARIN, İTİRAZ ETMELERİ DURUMUNDA İKİ FARKLI HASTANEDEN ALACAKLARI OLUMLU RAPOR İLE BİRLİKTE, İLK ALDIKLARI OLUMSUZ RAPORU DA AYNI ZARFA KOYARAK TOPLAM ÜÇ RAPORU PERSONEL TEMİN MERKEZ KOMUTANLIĞINA ULAŞTIRMASI GEREKMEKTEDİR.)

      ı. Sevk edildikleri ilk sağlık kuruluşundan olumsuz sağlık kurulu raporu alan adayların İTİRAZ ve HAKEM hastane süreci yukarıda açıklanmıştır. İtiraz süresi geçen ve herhangi bir şekilde İl Sağlık Müdürlüğünden itiraz süresi dışında tekrar sevk alan adayların raporları kabul edilmeyecektir.
i. Sınavların tüm aşamalarında başarılı olan adaylar hakkında yürürlükte olan ilgili mevzuat esaslarına göre güvenlik soruşturması yaptırılacaktır.

     11. KAYIT KABUL İŞLEMLERİ:

     a. Sonuçlar, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından duyurulacaktır. Başarılı olan adayların hangi işlemleri yapması gerektiği ve izleyecekleri yol bu duyuruda ayrıntılı olarak yer alacaktır.

     b. Başarılı olan adaylara, posta yoluyla yazılı herhangi bir belge veya davet yazısı gönderilmeyecek, internetten yayımlanan duyuru tebliğ niteliğinde olacaktır. Bu açıdan internet sitesinin takip edilmesi, başvuru sırasında belirtilen cep telefonlarının açık olması ve telefon numaralarının değiştirilmemesi önem arz etmektedir.

     c. Tüm seçme sınav aşamalarında başarılı olsa dahi, kayıt kabul işlemleri sırasında herhangi bir giriş koşulunu taşımadığı tespit edilen veya eksik belge getiren adayların işlemleri iptal edilecek ve kayıt kabul işlemleri yapılmayacaktır.

     ç. Uzman erbaş olarak göreve başlamış olup da daha sonra giriş koşullarında belirtilen şartlara sahip olmadığı anlaşılanlar hakkında, Uzman Erbaş Yönetmeliği 13/ğ maddesine göre fesih işlemi yapılacaktır.

     12. ATAMA İŞLEMLERİ:

     Adayların atanması için uygun sağlık raporunun Personel Temin Merkezine ulaşması ve güvenlik soruşturmasının "Olumlu" olarak sonuçlanması gerekmektedir. Bu süreç 4-5 ay gibi bir zaman dilimini kapsarken bazı adaylar için bu süre 8-9 ayı da aşabilmektedir.

     Bu sebeple, sınavlardan sonra sağlık raporu ve güvenlik soruşturması olumlu olan adayların isim listesi, eğitim birliklerine atamalarının yapılması maksadıyla Jandarma Genel Komutanlığına gönderilmektedir.

     Eğitim birliklerinin kapasitesi ve eğitim süresi de göz önünde bulundurulduğunda tüm adayların aynı anda atanması mümkün olmamaktadır. İşlemlerin (sağlık raporu ve güvenlik soruşturması) bitiş sırasına göre listeler oluşturulmaktadır. Bu durum, aynı dönem sınava giren adaylardan bazılarının farklı zamanlarda eğitim birliklerine sevk edilmesine yol açmaktadır.

     Adaylar mağduriyet yaşamamak için atama işlemi tamamlanıp eğitim birliğine katılıncaya kadar sisteme girdikleri cep telefon numaralarında kesinlikle değişiklik yapmayacak ve bu hususta talepte bulunmayacaktır.

     Adayların durumları internet ortamında yayımlanacağından https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından takip edilmesi önem arz etmektedir.

     Tüm seçme sınav aşamalarından başarılı olup eğitim birliğine ataması yapılan adaylardan eğitim birliğine katılıp bırakanlar ve ilişiği kesilenler ile eğitim birliğine katılmayıp, müteakip dönemlerde tekrar atama isteyenlerin dilekçesi dikkate alınmayacaktır. Adayların tek atama hakkı olduğundan tekrar atamaları yapılmayacaktır.

      Seçme sınavlarında YEDEK olarak kontenjana giren adaylara sıra gelmesi durumunda, https://vatandas.jandarma.gov.tr/PTM/Giris internet adresinde ''Personel /öğrenci alım başvuruları ve sonuçları'' kısmından duyurulacaktır. YEDEK olarak sıra gelmeyen adaylara ise ayrıca duyuru yapılmayacaktır. İnternet duyuruları dışında dilekçe ile yapılan başvurulara cevap verilmeyecektir.

     13. İLETİŞİM VE ULAŞIM BİLGİLERİ:

     a. İletişim İçin:

     Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi (JSGA) Başkanlığı Personel Temin Merkez Komutanlığı;
TEL: (0312) 464 4836
Faks: (0312) 464 4848

     Jandarma Lojistik Komutanlığı;
     Şehit Orgeneral Eşref BİTLİS Kışlası Batıkent / Yenimahalle / ANKARA
TEL: (0312) 510 5555

20 Ocak 2021 Çarşamba

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ZÎNET

KELİMELER ~ KAVRAMLAR
ZÎNET
ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDEN
     Takı, süs eşyası.
     Süslenmek insan tabında varolan arzulardan biridir. İnsanoğlu, daha güzel görünmek için en eski zamanlardan beri altın, gümüş, bakır vb. kıymetli madenler veyahut, inci, elmas, zümrüt vb. kıymetli taşlardan zinet eşyası yapmış ve bunları takı olarak takmak suretiyle süslenmiştir. Kadınlarda erkeklere göre daha fazla olan bu âdeti İslâm bazı prensiplere bağlamıştır. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
  1. Aşırılığa kaçmamak şartıyla zînet kullanımı caizdir.
  2. Kişinin, zînetle süslenmesinden ziyade hayatını, takva ve güzel ahlâkla süslemesi daha iyidir.
  3. Zînetin, cinsel çekicilik aracı olarak kullanılması haramdır.
  4. Kadınlar zînet eşyalarını örtmeli, namahremlere göstermemelidir. Zînet, örtülmesi gereken azalar gibidir.
  5. Erkeklerin altından mamul zinet eşyası kullanmaları caiz değildir. Ancak nişan, madalya, arma vb. cinsinden olup zînetten ziyade alamet niteliğiyle takılan eşyaların altından olmasında bazı alimler bir sakınca görmemiştir.
  6. Kıymetli taşlardan mamul zînet eşyası zekâta tabi değildir (Ayrıca bk."Süslenme" mad).
Şamil İslam Ansiklopedisi
Akif KÖTEN
ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİ-8 CİLT--A.AĞIRAKÇA

KELİMELER ~ KAVRMLAR
ZÎNET
(Süslenmek)
DİYANET İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDEN

     Kişinin süslerden ve zarafet kazandırıcı maddî-mânevî unsurlardan yararlanarak kendini daha güzel ve hoş duruma getirmesini ifade eden süslenme Arapça’da tezeyyün ve tecemmül kelimeleriyle karşılanır. Türkçe’de daha çok “süs” anlamıyla kullanılan ziynet (zînet) “bir şeyi takıyla, elbiseyle veya şekil verme yoluyla güzelleştirmek” demektir (M. Abdürraûf el-Münâvî, s. 391).
     Kur’ân-ı Kerîm’de süs ve güzellikle ilgili birçok kelime yer alır. Bunlardan ziynet ve aynı kökten türeyen kelimeler gerek maddî gerekse mânevî anlamda süsü ve süslenmeyi anlatmak üzere kullanılmıştır.
     Meselâ Allah’ın, imanı müminlere sevdirip kalplerine sindirdiği belirtilirken, “Onu tezyin etti” (güzel gösterdi) (el-Hucurât 49/7); namaza hazırlık amacıyla veya mescide girmek için güzelce giyinilmesi istenirken, “Ziynetinizi takının” (el-A‘râf 7/31); Kārûn’un zenginlikten kaynaklanan bir ihtişam içinde kavminin karşısına çıktığı anlatılırken “ziyneti içinde” (el-Kasas 28/79); Allah’ın kulları için yaratıp yasaklamadığı elbise veya her türlü maddî süsten söz edilirken (Fahreddin er-Râzî, XIV, 52) “zînetallah” (el-A‘râf 7/32) ifadeleri geçer.
     Başka âyetlerde de yıldızlar, yeryüzünü süsleyen her şey, dünya hayatı, saltanat ve hâkimiyet, mal ve çocuklar, binek hayvanları, altın, gümüş vb. takılar, el ve yüzde bulunan süs, ayrıca vücut güzelliği ziynet diye adlandırılmış ve Firavun zamanında kutlanan bayram günü “yevmü’z-zîne” olarak anılmıştır (Yûnus 10/88; en-Nahl 16/8; el-Kehf 18/7, 46; Tâhâ 20/59, 87; en-Nûr 24/31; es-Sâffât 37/6; el-Hadîd 57/20; ayrıca bk. Taberî, XVIII, 117-118; M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “zyn” md.).
     “Altın, nakış, resim vb. süsler” mânasındaki zuhruf kelimesi bu anlamları yanında “dışı süslü, içi boş aldatıcı söz; yeryüzünü güzelleştiren yeşillik, ağaç ve ekin” mânalarında kullanılmıştır (el-En‘âm 6/112; Yûnus 10/24; el-İsrâ 17/93; ez-Zuhruf 43/35). Hilye, hulî (huliyy) ve aynı kökten türeyen kelimeler “altın ve gümüş bilezik, inci gibi süs takıları” anlamında geçer (el-A‘râf 7/148; er-Ra‘d 13/17; en-Nahl 16/14; el-Kehf 18/31; el-Hac 22/23; Fâtır 35/12, 33; ez-Zuhruf 43/18; el-İnsân 76/21). “Kuş tüyü” mânasındaki rîş bir âyette “süslü elbise” veya “mal ve zenginlik” manasındadır (el-A‘râf 7/26; Taberî, VIII, 147-148). Bitkinin renginin güzelliğini ve canlılığını ifade eden behcet, “güzel ve canlı” anlamındaki behîc (el-Hac 22/5; en-Neml 27/60; Kāf 50/7), “güzellik” mânasındaki hüsn ve cemâl kelimeleriyle türevleri de birçok âyette geçmektedir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥsn” ve “cml” md.leri).
Hadislerde ziynet kelimesi ve türevleri maddî ve mânevî süs ve güzellikler için kullanılmıştır. Hz. Peygamber, “Allahım, bizi iman süsüyle süsle!” diye dua etmiş (Nesâî, “Sehiv”, 62), başka bir hadiste, “Kur’an’ı seslerinizle süsleyin” (Ebû Dâvûd, “Vitir”, 20) ya da, “Seslerinizi Kur’an’la süsleyin” (Hâkim, I, 762) buyurmuştur.
     Zuhruf kelimesi, camilerin süslenmesinin tasvip edilmediğini belirten ve cennetin güzelliğini tasvir eden bazı hadislerde ve sahâbî sözlerinde geçer (Buhârî, “Ṣalât”, 62; İbn Mâce, “Mesâcid”, 2; Tirmizî, “Ṣıfâtü’l-cenne”, 7).
     Hilye, hulî ve aynı kökten türeyen kelimeler birçok hadiste “takı, süs, güzellik” gibi anlamlarda yer alır (Wensinck, el-Muʿcem, “ḥly” md.).
     Rîş kelimesinin çoğulu “riyâş” Resûl-i Ekrem’in yeni bir elbise giydiği zaman yaptığı, “Bana topluluk içinde dış görünümümü güzelleştirecek ve vücudumu örtecek elbiseler veren Allah’a hamdolsun” duasında görülür (Müsned, I, 157). Behcet, cemâl, tecemmül, hüsn vb. kelimeler yukarıdaki anlamlarıyla birçok hadiste geçmektedir (Wensinck, el-Muʿcem, “bhc”, “cml”, “ḥsn” md.leri).
     Kur’an’daki kullanımlarından hareketle konuya ilişkin temel kavramları açıklayan Râgıb el-İsfahânî’ye göre gerçek ziynet insanı dünyada ve âhirette çirkinliklerden koruyan süstür; insanı sadece bazı durumlarda ve belli şartlarda güzel gösteren süsler ise geçici ziynetlerdir.
Genel anlamda ziynet üç kısımdır:
     İlim ve doğru inanç gibi ruhanî ziynet, fizikî güç ve boylu boslu olma gibi bedenî ziynet, mal ve makam gibi hâricî ziynet (el-Müfredât, “zyn” md.).
Hüsn sıfatı fizikî görünüm, varlıklar, olaylar ve ahlâkî özellikler hakkında kullanılmıştır. Bu bakımdan akıl, nefis ya da duyuların hoş gördüğü her şeye hasen (güzel) denebilir (a.g.e., “ḥsn” md.).
     Cemâl ise güzelliğin “yüksek düzeyde olması” anlamındadır. Bu da iki kısımdır. Biri insanın kendine mahsus olan, ruhunda, bedeninde yahut fiillerindeki güzellik; diğeri bir varlıktan başkasına ulaşan güzelliktir (a.g.e., “cml” md.).
     Yaratılmışlar âlemindeki bütün güzellikler Allah’ın cemâl sıfatının tecellîleridir. Nitekim bir hadiste, “Allah güzeldir, güzelliği sever” buyurularak (Müslim, “Îmân”, 147) bütün güzelliklerin kaynağının Allah olduğuna işaret edilmiştir (ayrıca bk. İLMÜ’l-CEMÂL). Buna göre Allah’ın yeryüzünde halife kıldığını (el-Bakara 2/30) ve en güzel şekilde yarattığını (el-İnfitâr 82/7-8; et-Tîn 95/4) bildirdiği insanın güzelliği ve ziyneti sevmesinin tabii karşılanması gerekir. Ancak insanın bu konudaki tutumunu belirlemede var oluşundaki eksikliğin, mükemmeli aramasının ve ilâve süslerle bu eksikliği gidermeye çalışmasının etkili olduğu, dolayısıyla bazan tabii güzellikleri bozup güzeli çirkinleştirmeye yönelebildiği belirtilmelidir. Bu sebeple kişinin yaratılış amacına ve özelliklerine uygun bazı süslenme biçimleri helâl ve dinen makbul sayılırken yaratıcının beğendiği güzellikleri nefsin ve şeytanın hoşlandıklarıyla değiştirme şeklindeki süslenmeler yasaklanmış, Allah’a ait olan yaratılışın süslenme amacıyla da olsa bozulması şeytanın fiilleri arasında sayılmıştır (en-Nisâ 4/118-119; Buhârî, “Tefsîr”, 59/4).
     Fakihler, âyet ve hadislerde ziynete yapılan olumlu atıflardan süslenmenin (makyaj) ilke bakımından kadın ve erkek için câiz olduğu, hatta teşvik edildiği anlamını çıkarmış, ancak bunun sınırları ve istisnaları bulunduğuna dikkat çekmiştir. Öncelikle, “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o onlardandır” hadisindeki uyarı sebebiyle (Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4) bir müslümanın müslüman olmayanların sembolü (şiâr) haline gelmiş şeylerle süslenmesi câiz görülmemiş, meselâ erkeklerin sadece enselerini tıraş etmelerinin Mecûsîler’e benzeme anlamı taşıdığı durumlarda bu fiil mekruh sayılmıştır. Yine konuya ilişkin hadislerden hareketle (Buhârî, “Libâs”, 62; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4, 27) kadınların erkekler gibi, erkeklerin de kadınlar gibi süslenmesi, kibir ve gurur göstergesi olan her türlü giyim ve süslenme haram diye nitelenmiştir.
     Ayrıca gerek erkek gerekse kadının süslenmede aşırıya kaçması mekruh, bunun israf düzeyine varması haram sayılmış; bu konularda ölçünün örfe bakılarak belirleneceği bildirilmiştir. Karı kocanın birbiri için süslenmesi müstehap görülmüş, bu bağlamda, “Kadınların da mâkul ve meşrû ölçülerde ödevlerine denk hakları vardır” meâlindeki âyeti (el-Bakara 2/228) tefsir ederken İbn Abbas süslenmenin aile içinde sadece kadına ait bir görev gibi düşünülmemesi, erkeğin de eşi için süslenmesi gerektiğini ifade etmiştir (Taberî, II, 453). Ebû Yûsuf’tan da buna yakın bir ifade nakledilir (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 359). Ric‘î talâkla boşanan kadının evliliği devam ettirmek amacıyla iddet süresi içinde boşandığı eşi için süslenmesi de müstehap sayılmıştır. Buna mukabil kocası ölen kadının iddeti bitinceye kadar süslenmesi haramdır (bk. İHDÂD).
     Giyim kuşam hususunda temiz olmanın yanında düzgün ve güzel görünmeyi de önemseyen Hz. Peygamber, bir yere gönderilen görevliler heyetinin üst başlarını düzeltmelerini ve süslenmelerini isteyip bu açıdan kendisinin örnek alınmasını tavsiye ederken, “Çünkü Allah çirkinliği ve bilerek çirkin görünmeyi sevmez” buyurmuştur (Ebû Dâvûd, “Libâs”, 25). Kural olarak altın ya da ipekle süslenmek erkeklere haram, kadınlara helâldir (Ebû Dâvûd, “Libâs”, 11; ayrıca bk. ALTIN; İPEK). Gümüş yüzük kullanmak ise erkekler için de câiz görülmüştür (Buhârî, “Libâs”, 45-48; Müslim, “Libâs”, 56-62). Giyim kuşamın ve bu konudaki süslenmenin dinde öngörülen örtünme kurallarıyla da bağdaşır ölçüler içinde olması gerekir (bk. TESETTÜR).
     Bu bağlamda özellikle kadının güzelliğini, süsünü ve süründüğü kokuyu mahremi olmayan erkekler için cinsel çekicilik aracı haline getirmesi yasaklanmıştır (en-Nûr 24/31; el-Ahzâb 33/33; Tirmizî, “Edeb”, 35-36). Fakihler saç sakal bakımı, kadın ve erkeğin saçını boyaması vb. konularda da bazı kurallar belirlemiştir (bk. BIYIK; SAÇ; SAKAL). Sürme çekme kadınlara ait bir süslenme şekli olmakla birlikte bazı durumlarda erkekler için de câiz görülmüştür.
Genel olarak fıtratı bozma niteliğindeki süslenmeler haram veya mekruh, bozulan yaratılışı düzeltme amacıyla yapılan veya fıtrata uygun olan süslenme ve vücuda müdahalede bulunma câiz görülmüştür. Ancak güzelleşmek için boya maddesiyle cilt üzerinde kalıcı şekiller yaptırma (bk. DÖVME), saça saç ekleme, kaşları kökünden yolma, dişleri seyreltmek amacıyla törpüleme gibi süslenmeler fıtratı bozma anlamına geleceği için Resûl-i Ekrem tarafından yasaklanmıştır. Kadınlar için yüzlerinde biten sakal ve bıyık benzeri tüylerin yolunması, kaşlar arasındaki tüylerin alınması, uzayan kaşların ucunun makasla kırpılması ve normalde kıl bitmeyen yerlerdeki kılların temizlenmesi ve erkekler için kaşlarının uzayan uçlarından alınması câiz görülmüştür.
     Küpe için kız çocuklarının kulaklarını delmek çoğunluk tarafından câiz kabul edilirken bazı fakihler bunu fıtratı bozma şeklinde görüp mekruh saymıştır (İbn Âbidîn, VI, 420). Kına vb. boyalarla el ve ayak gibi organları boyamak Hz. Peygamber döneminde bilinen bir süslenme türü olup erkek ve kadın için câiz görülmüştür.
     Tırnakların uzatılması ve süslenmesi hususunda çağdaş bilginlerce genellikle temizliğe ve fıtrata aykırı, dinî temizliğe engel oluşturacak uygulamalardan kaçınılması gerektiğine dikkat çekilmekte, zararlı olmaması ve ihtiyaç duyulması halinde lens kullanılabileceği belirtilmektedir. Herhangi bir sebeple bozulan fıtratı düzeltme ve tedavi amaçlı operasyonların izlerinin kalmaması için yapılan estetik ameliyatlar câiz, hatta müstehap sayılırken sadece estetik amaçlı ameliyatlar câiz görülmemiştir.
     Hac ibadeti yerine getirilirken erkeklerin ve kadınların süslenmeleri yasaklanmış, süslenmenin derecesine göre sadaka veya kurban gibi cezalar öngörülmüştür (bk. İHRAM). Hz. Peygamber tarafından cami ve mescidlerde sadeliğe uyulması tavsiye edilmiş ve mâbedleri süslemek yahudi ve hıristiyanların âdeti sayılmıştır (Abdürrezzâk es-San‘ânî, III, 152-154).
    Bununla birlikte sonraki âlimler cemaatin çoğalmasını sağlamak ve malların gereksiz yerlerde ve haksız şekilde harcanmasını önlemek amacıyla camilerin süslenmesine belli sınırlamalarla cevaz vermiştir (İbn Nüceym, II, 39).
44 ciltlik 'İslam Ansiklopedisi' artık internette

17 Ocak 2021 Pazar

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER ♥ ✿ܓ ♥ ANA BABAYA İYİLİK ve AKRABAYI ZİYARET * 3

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(40)
باب بر الوالدين وصلة الأرحام
ANA BABAYA İYİLİK ve
AKRABAYI ZİYARET
3

     324. Yine Abdullah İbni Amr İbni Âs’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    “Akrabasının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten adam, kendisiyle ilgiyi kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.”

Buhârî, Edeb 15.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 45;
Tirmizî, Birr 10
  • Açıklamalar:
     İyilik etmenin başlıca üç şekli vardır:
     Birincisi, iyiliğe iyiliktir. Yapılan bir iyiliğe en azından teşekkür etmek, insanın en tabii görevidir. Bundan daha değerlisi, iyiliğe benzeri bir iyilikle karşılık vermektir.
     İkincisi, karşılık beklemeden iyilik etmektir. Böyle davrananlar birinci basamaktakilerden daha üstün kimselerdir.
     Üçüncüsü de kötülük edene iyilik etmektir. İyiliklerin en değerlisi budur. Zira:
     İyiliğe iyilik her kişinin kârıdır.
     Kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır.
     Er kişinin kârı olduğu için de, kötülük edene iyilik edenler pek azdır.
     Efendimiz bu hadîs-i şerîfte, akrabalık bağlarına değer vermeyen kimselerle ilgiyi büsbütün kesmemeyi tavsiye ediyor. Böyle bir akrabanın kötülüğüne iyilikle, kabalığına incelikle, hayırsızlığına hayırlı ve faydalı olmakla cevap vermek gerektiğini belirtiyor.
     Aramızda akrabalık bağı bulunmayan kimselerin iyiliğine iyilikle karşılık vermek bir insanlık görevidir. Akrabamızın yaptığı iyiliğe yine aynı şekilde bir iyilikle karşılık vermenin hiçbir ayrıcalığı ve üstün yanı yoktur. Akraba olmanın gereği onlara daha iyi davranmak, iyiliklerine fazlasıyla karşılık vermektir. Onlar bizim nezâketimize kabalıkla, candan davranışımıza ilgisizlikle cevap verseler bile, akrabalık bağını koparmamaya gayret etmeliyiz. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in bizden istediği budur.
     Kabalıklara aynı davranışla cevap verenler, kaba dedikleri kimselerden farklı olmadıklarını göstermiş olurlar. Halbuki Allah Teâlâ bu gibi durumlarda bizden farklı davranış beklediğini şöyle belirtiyor:
     “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel davranışla önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost gibi olur” (Fussilet sûresi (41), 34).

     Resûl-i Ekrem Efendimiz Ukbe İbni Âmir’e bazı ahlâk esasları tavsiye etmişti. Bunlardan konumuzla ilgili olanları alalım ve iyi insanın bazı özelliklerini görelim:
     “Seninle ilgisini kesenden sen ilgini kesme!
     Sana vermeyene sen ver!
     Sana kötülük edeni bağışla!” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 148, 158).
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Yapılan her işte Allah rızasını ön plânda tutmalı, kimseden bir karşılık beklememelidir.
     2. Akrabaya iyi davranmalı, onlara faydalı olmaya çalışmalıdır.
     3. Akrabanın iyiliğine aynen karşılık vermek yeterli değildir. İnsan akrabasından gördüğü iyiliğe fazlasıyla karşılık vermelidir.
     4. Mükemmel insan, akrabasıyla hiçbir şekilde ilgisini kesmeyen kimsedir.


     325. Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Akrabalık bağı Arş-ı âlâ’ya tutunarak şöyle demiştir: Beni koruyup gözeteni, Allah koruyup gözetsin. Benimle ilgisini kesenden Allah rahmetini kessin.”
Buhârî, Edeb 13;
Müslim, Birr 17
  • Açıklamalar:
     Bütün varlıklar yaratılınca akrabalık bağı dediğimiz rahim Allah Teâlâ’nın huzurunda ayağa kalkmış, onun ilgisini ve merhametini çekmek için Arş-ı âlâ’ya sarılarak bir dilekte bulunmuştur. Akrabalık bağının istediği şey, kendisine değer veren yâni akrabalarıyla ilgisini devam ettiren kimseleri Allah Teâlâ’nın koruyup gözetmesi, yardımını ve merhametini onlardan eksik etmemesi, akrabalarıyla ilgisini kesen kimselerden sevgi ve merhametini kesmesidir. Cenâb-ı Hak rahmin bu niyâzını kabul etmiş ve ona:
     “Ey akrabalık bağı! Seni gözeteni gözetirim. Seninle ilgiyi kesenden ben de ilgimi keserim” buyurmuştur.
     Kâinâtın Sâhibi Yüce Rabbimiz insanları dar çerçevede akrabalar ve hısımlar, geniş çerçevede milletler ve kabileler hâlinde yaratmıştır. Allah Teâlâ hiçbir şeyi boşuna yaratmaz, yaptığı her işte binlerce hikmet vardır. Herkesin bu hikmete saygı duyması, onun önünde başeğmesi lâzımdır.
     Rahimin Allah Teâlâ’nın huzurunda Arş’a tutunup yalvarması ister mecâzî, ister hakikî bir anlatım olsun, bizi ilgilendirmesi gereken husus, Allah Teâlâ’nın akrabalık bağına böylesine büyük önem vermesidir. Şu hâlde bize düşen akrabalarımızı arayıp sormak, gönüllerini almak, kendilerini unutmadığımızı söylemektir. Bugünün görüşüp konuşma vasıtaları eskiye göre daha kolaylaşmıştır. Telefonu çevirdiğimiz zaman akrabalarımızın sesini duymamız ve onlara duyduğumuz sevgiyi bütün sıcaklığıyla aynı anda aktarmamız mümkündür. Böylesine kolaylıklar varken, uzağı yakın eden görüşüp konuşma imkânları elimizin altında dururken akrabalık bağını, Yüce Mevlâmızın bizden istediği şekilde canlı tutmamız son derece kolaydır.
     Varlıklı kimselerin sıla-i rahmi yâni akrabalarıyla ilgiyi devam ettirmesi daha başka türlü olmalıdır. Onlar Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine lutfettiği imkânlardan akrabalarını da faydalandırmalıdır. Yardıma muhtaç yakınlarına maddî yardımda bulunmaları, işlerini tâkip etmek gerekiyorsa onlar nâmına koşuşturmaları, problemlerini çözmeye ve sıkıntılarını gidermeye çalışmaları gerekir.

     317 numaralı hadis de aynı konudadır.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Akrabaları ziyaret ederek gönüllerini almalıdır.
     2. Yardıma muhtaç olanlarına yardım etmelidir.
     3. Akrabalarla hiçbir şekilde ilgiyi kesmemelidir.
     4. Akrabasını unutanların ilâhî rahmet ve merhametten mahrum kalacaklarını unutmamalıdır.

     326. Mü’minlerin annesi Meymûne Binti’l-Hâris radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Meymûne Peygamber aleyhisselâm’a haber vermeden bir câriye âzâd etmişti. Kendi nöbet gününde Resûl-i Ekrem yanına gelince:
     - Yâ Resûlallah! Farkına vardın mı, câriyemi âzâd ettim, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
     - “Gerçekten mi?” diye sordu. Hz. Meymûne:
     - Evet, gerçekten âzâd ettim, deyince:
     - “Eğer câriyeyi dayılarına hediye etseydin daha çok sevap kazanırdın” buyurdu.
Buhârî, Hibe 15, 16;
Müslim, Zekât 44
  • Meymûne Binti’l-Hâris
     Meymûne annemiz Peygamber Efendimiz’in amcası Hz. Abbas’ın hanımı Ümmü’l-Fazl Lübâbe’nin kızkardeşidir. Hâlid İbni Velîd ile Abdullah İbni Abbas’ın da teyzesidir.
     Hz. Meymûne daha önce iki defa evlenmiş ve dul kalmıştı. Peygamber Efendimiz hicretin yedinci yılında (629) Umretü’l-kazâ’ya giderken Hz. Abbas ona baldızıyla evlenmesini teklif etti. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de Mekke’ye iki sahâbîsini dünürcü gönderdi ve böylece Hz. Meymûne ile Medine dönüşünde Seref denilen yerde evlendi.
     Meymûne annemizin asıl adı Berre idi. Berre “cömert, dürüst, itaatkâr” anlamına geldiği için, “Bir insanın kendini tezkiye etmesi doğru değil” diyerek Peygamber Efendimiz onun adını Meymûne olarak değiştirdi.
     İlâhî takdire bakın ki, vâlidemiz hicretin 51. yılında 80 yaşında iken, Efendimizle evlendiği Seref’de vefat etti ve oraya defnedildi.
     Kendisinden 46 hadis rivayet edilmiştir. Yeğeni Abdullah İbni Abbas daha çocuk denecek yaşlarda iken birçok gece onun evinde kalmış, geceleri Hz. Peygamber’in nasıl ibadet ettiğini görmüş ve bize rivayet etmiştir. Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar:
     Bir iyilik yapılacağı zaman, öncelikle akrabayı düşünmek gerekir. Yapılacak o iyiliğe ve yardıma akrabadan hangisinin daha çok ihtiyacı var diye onları en yakından uzağa doğru gözden geçirmelidir.
     İkinci bir husus da, insan bir hayır yapacağı zaman, tıpkı yatırım peşinde olan bir tâcir gibi, nasıl davranırsam daha çok sevap kazanırım diye düşünüp araştırmalıdır.
     Şüphesiz Meymûne annemiz, câriyesini sevap kazanmak için âzâd etti ve yaptığı hayrın karşılığını aldı. Fakat câriyesini âzâd etmeden önce Peygamber Efendimiz’e danışıp fikrini almadı. Şayet Resûl-i Ekrem Efendimiz’e danışsaydı, câriyeyi dayılarına hediye etmekle daha çok sevap kazanacağını öğrenecek ve elbette ona göre hareket edecekti. Peygamber Efendimiz’in Hz. Meymûne’ye câriyeyi dayılarına hediye etmesinin daha uygun olacağını söylemesi, o kimselerin bir hizmetkâra ihtiyaçları bulunduğunu bilmesi sebebiyledir.
     Bazı rivayetlerde “dayılarına” kelimesi yerine “kardeşinin kızına” ifadesi geçmektedir. Belki de Peygamber Efendimiz, Hz. Meymûne’ye, hizmetkâra ihtiyacı olan bazı akrabalarını hatırlatmıştır. Şu hâlde yardım etmeden önce, o yardıma muhtaç durumda bulunan akrabayı birer birer düşünüp en münasibini bulmalı ve ona yardım etmelidir.
     Burada dikkat etmemiz gereken şudur:
     Bir köleyi âzâd etmek, değerli bir ibadettir. Yardıma muhtaç olan akrabaya hediyeler sunmak ve sıkıntılarını gidermek, köle âzâd etmekten daha üstün bir ibadettir. Hayır yaparken akrabaya öncelik tanımanın insana kazandıracağı sevabı Peygamber Efendimiz şöyle dile getirmiştir:
     - “Yoksula verilen sadaka bir sadaka sayıldığı hâlde akrabaya verilen sadaka iki sadaka sayılır. Biri sadaka sevabı, diğeri akrabayı koruyup gözetme sevabı” (Tirmizî, Zekât 26).

     Dilimizde, “etimizin parçası” diye sımsıcak, muhabbet dolu bir deyim vardır. Bu güzel deyimle yakınlarımızın, akrabamızın bizim ayrılmaz bir parçamız olduğunu anlatmak isteriz. Onları başkalarına muhtaç durumda bırakmak, bizi yaralar, gönlümüzü kanatır. Cenâb-ı Hakk’ın bize verdiği imkânlardan öncelikle onların faydalanması kadar tabii ne olabilir?
     Yardıma akrabalarından başlama prensibinin bir faydası da şudur:
     Herkes yakınlarını daha iyi tanır. Onların muhtaç olup olmadığını veya fakir iseler ne ölçüde ihtiyaçları bulunduğunu akrabaları daha iyi bilir. Herşeyin sahibi olan Yüce Mevlâ’nın, şu fâni dünyada kendilerine mal mülk verdiği kimseler şayet akrabalarına sahip çıkarlarsa, bu denge kendiliğinden kurulur. Yoksulların sayısı azalır. Hâlini kimseye bildirmek istemeyen iffetli fakirler korunup gözetilmiş olur.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Kendi malı veya eşinin malı üzerinde harcama yapan bir hanımın, kocasına bu konuda bilgi vermesi uygun olur.
     2. Önemli bir hayır yapılacağı zaman, o konuyu iyi bilen kimselerin görüşü alınmalıdır.
     3. Yardım edilirken, öncelikle fakir ve yardıma muhtaç akraba düşünülmelidir.
     4. Akrabaya yardım etmek, köle âzâd etmekten daha üstün bir hayırdır.


     327. Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
     İslâmiyet’i kabul etmemiş olan annem Resûlullah zamanında yanıma gelmişti. Resûlullah’ın görüşünü almak için:
     - Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordum.
     Peygamber aleyhisselâm:
     - “Evet, annene iyi davran!” buyurdu.
Buhârî, Hibe 29, Cizye 18, Edeb 8;
Müslim, Zekât 50.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 34

  • Hazreti Esmâ
     Hz. Ebû Bekir’in büyük kızı, Hz. Âişe’nin de anne bir kardeşidir. Esmâ on sekizinci müslüman olarak bilinir. Babasıyla Resûl-i Ekrem Efendimiz’in hicret edecekleri gece onların yol azıklarını hazırlamışlar, fakat azığı koydukları dağarcığı bağlayacak bir ip bulamamışlardı. Esmâ hiç düşünmeden belindeki kuşağı çözüp ortadan ikiye bölmüş, biriyle hazırlanan azığı sarmış, diğer yarısını beline dolamıştı. O günden sonra iki kuşaklı anlamında “zâtü’n-nitâkayn” diye anıldı.
     Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Zübeyr İbni Avvâm ile evlendi. Yezid İbni Muâviye’nin ölümünden sonra Mekke-i Mükerreme’de dokuz ay halifelik yapan ve Haccâc-ı Zâlim’e karşı yiğitçe çarpışıp şehid olan Abdullah İbni Zübeyr’i o dünyaya getirdi.
     Abdullah’ın zor günlerinde annesiyle yaptığı istişâre dillere destandır. Haccâc Mekke’yi kuşatmış, Ebû Kubeys Dağı’ndan bu mübarek şehri mancınıklarla taşa tutmuştu. Kuşatmanın altıncı ayında Mekkelilerin yiyecekleri tükenmişti, taraftarları Abdullah’ı terk etmeye başlamıştı. Abdullah’ın yanında pek az adamı kalmıştı. Haccâc ona, teslim olduğu takdirde kendilerine bir şey yapılmayacağına dair haber salmıştı. Abdullah İbni Zübeyr annesinin yanına giderek dedi ki:
     - Anneciğim! Halk beni terk etti. Hatta kendi oğlum bile beni bırakıp gitti. Yanımda az bir adam kaldı. Onlar da en fazla bir saat dayanabilir. Bu herifler bana ne istersem verecekler. Ne yapmamı uygun görürsün?
     Hz. Esmâ ona şunları söyledi:
     - Oğlum! Sen kendini daha iyi bilirsin. Dâvânın hak olduğundan ve halkı Hakk’a çağırdığından eminsen, diren. Senin bütün adamların, arkadaşların Hak yolunda öldüler. Boynunu Benî Ümeyye oğlanlarının ellerine teslim edip oynatma! Eğer bunu dünyalık kazanmak için yapacaksan, sen ne kötü bir kulmuşsun! Böylece hem kendini hem de senin yanında yer alanları mahvetmiş oldun demektir. Eğer “Ben doğru yoldaydım. Fakat arkadaşlarıma bezginlik gelince gücümü kaybettim” diyorsan, bu yiğitlerin yapacağı iş değildir. Dünyada daha ne kadar yaşayacaksın? Ölmek daha iyidir...
     Esmâ bu târihî konuşmadan bir müddet önce gözlerini kaybetmişti. Bu uzun konuşmanın sonunda oğluyla vedalaşırken, onun üzerinde zırh bulunduğunu anladı. “Bu şehitlik isteyenlerin yapacağı iş değildir” diyerek üzerindeki zırhı çıkarmasını istedi.
     Yüz on sene yaşamış olan Hz. Esmâ, oğlunun 73 (692) yılında Haccâc’a yenilerek şehid olmasından beş on gün sonra Mekke’de vefat etti. Kendisinden seksen beş hadis rivayet edilmiştir.
     Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar:
     Hz. Esmâ’nın annesinin kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Onun İslâmiyet’i kabul edip etmediği de belli değildir. Müslümanlarla Mekkelilerin birbirleriyle savaşmamak üzere Hudeybiye’de anlaşma yapmalarından sonra kızını ziyarete geldiği rivayet edilmektedir. Hz. Ebû Bekir’in Câhiliye döneminde boşadığı da söylenen bu kadın İslâmiyet’i kabul etmediği gibi, bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre bu din hakkında iyi düşüncelere sahip değildi. Belki de maddî sıkıntıya düştüğü bir zamanda hem kızını hem de onun yardımını görmek arzusuyla yanına gelmişti.
     Hz. Esmâ annesi de olsa bir müşrikeyi evine alıp alamayacağını, ona yardım edip edemeyeceğini bilmiyordu. Bütün sahâbîler gibi o da, bilmediği konuda kendi başına hüküm vermek istemediği için kalktı, Resûl-i Ekrem’in evine geldi ve problemini ona arzetti. Kâinâtın Efendisi Hz. Esmâ’ya, annesi müşrike de olsa onu evine kabul etmesini, iyilik ve ikramda bulunmasını söyledi.
     Bu bahsin başında altıncı olarak zikrettiğimiz âyette Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu görmüştük:
     “Biz insana, ana ve babasına iyi davranmayı emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple bana, ana ve babana şükret, diye tavsiye ettik” [Lokman sûresi (31), 14].
     Âyetin devamında, müslüman olmayan anne ve babaya ancak Allah’ı inkâr etmek için zorladıkları takdirde itaat edilmemesi emredilmekte, hemen peşinden de “Onlarla dünyada iyi geçin!” buyurulmaktadır.
     Demekki anne ve baba hangi dinde bulunursa bulunsun, müslüman bir evlâdın görevi onlara saygıda kusur etmemek, aynı zamanda kendilerine iyilik ve ikramda bulunmaktır.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. İnsan bilmediği bir konuda hata etmemek için, o konuyu bilen birine sormalıdır.
     2. Kâfir olan anne ve babaya ikramda bulunmak sakıncalı değildir. Gerektiğinde onların geçimini sağlamak müslüman bir evlâdın görevidir.


     328. Abdullah İbni Mes`ûd radıyallahu anh’ın karısı Zeynep es-Sekafiyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre birgün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     - “Ey kadınlar! Zînet eşyânızdan bile olsa sadaka veriniz” buyurmuştu.
     Zeynep sözüne devamla dedi ki: Bunun üzerine ben Abdullah İbni Mes`ûd’un yanına dönerek:
     - Sen eli dar bir adamsın. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize sadaka vermemizi emretti. Ona git de bir soruver. Sadakamı sana vermekle bu emri yerine getiriyorsam ne âlâ. Şayet olmuyorsa başkasına vereyim, dedim. Abdullah:
     - Kendin git sor, deyince ben de gittim. Hz. Peygamber’in kapısına varınca, ensârdan bir kadının orada beklediğini gördüm. Meğer onun derdi de benimkinin aynıymış. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna girmeye de pek çekinirdik.
     İçeriden Bilâl çıkıverince ona:
     - Hz. Peygamber’e git de, “Kapıda iki kadın bekliyor ve kocalarıyla kendi yetimlerine verecekleri sadakanın kabul olup olmadığını soruyorlar, de!. Ama bizim kim olduğumuzu söyleme!” dedik.
     Bilâl hemen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna girerek meseleyi anlattı.
     Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
     - “Kim onlar?” diye sordu.
     Bilâl de:
     - Ensârdan bir kadınla Zeynep, deyince, Resûlullah salllallahu aleyhi ve sellem:
     - “Hangi Zeynep’miş o?” diye sordu. Bilâl:
     - Abdullah’ın karısı, dedi.
     Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     - “Onlar -böyle yapmakla- iki sevap birden kazanırlar. Biri yakınlarını himâye sevabı, diğeri de sadaka sevabı.”
Buhârî, Zekât 48;
Müslim, Zekât 45.
Ayrıca bk. Buhârî, Zekât, 44;
Nesâî, Zekât 82;
İbni Mâce, Zekât 24

  • Zeyneb Binti Muâviye:
     Abdullah İbni Mes`ûd’un hanımı Zeyneb hakkında fazla bilgi yoktur. Babasının adının Muâviye veya Abdullah olduğu söylenmektedir. Hz. Peygamber’den başka kocası Abdullah’tan ve Hz. Ömer’den pek az sayıda hadis rivayet etmiştir. Onun en çok bilinen rivayeti, okumakta olduğumuz bu hadîs-i şerîftir. Bundan başka bir rivayeti Sahîh-i Buhârî’de, biri de Sahîh-i Müslim’de bulunmaktadır.
     Hz. Peygamber Zeyneb’in şahsında kadınlara şöyle hitap etmiştir:
     - “Herhangi biriniz yatsı namazına giderken koku sürünmesin!” Allah ondan razı olsun.
  • Açıklamalar:
     Peygamber Efendimiz zaman zaman kadınlara va`z ederdi. Bu va`zların birinde onlara sadaka vermelerini emretmiş, verecek bir şeyiniz yoksa zînet eşyânızı veriniz, buyurmuştu.
     Başka rivayetlerden öğrendiğimize göre Peygamber aleyhisselâm bu konuşmalardan birinde hanım sahâbîlere yine aynı şekilde hitâb etmiş, onlar da kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri, parmaklarındaki yüzükleri çıkarıp atmışlardı. Peygamber Efendimiz’in emriyle bunları toplayan Bilâl-i Habeşî’nin eteği zînet takımlarıyla dolmuştu.
     Yine bir rivayetten öğrendiğimize göre Peygamber Efendimiz Abdullah İbni Mes`ûd’un hanımı Zeyneb’i Mescid’de görünce, ona hitaben:
     - “Zînet eşyânızdan bile olsa sadaka veriniz!” buyurmuştu (Müslim, Zekât 46).

     Zeyneb san’atkâr bir hanımdı. Elinden iş gelir ve para kazanırdı. Fakat kocası Abdullah fakirdi. Bu sebeple Zeynep kazandığını kocasına ve oğluna harcardı.
     Buhârî’deki bir başka rivayetten öğrendiğimize göre (Zekât 44), bir bayram günü Hz. Peygamber kadınlara va`z ederken, onlara sadaka vermelerini emredince, Zeynep zînet eşyasından bir kısmını sadaka etmek istedi. Kocası Abdullah İbni Mes`ûd ise, onu kendilerine harcamakla sadaka sevabı kazanacağını söyledi. İbni Mes`ûd Dört Halife’den sonra en iyi fıkıh bilen sahâbî olarak tanınmasına rağmen, Zeynep bu konuda iyice emin olmak istedi. Sadece kocasına ve oğluna değil, aynı zamanda kardeşlerinin yetim kalmış çocuklarına da yardım ediyordu. Acaba bu yardımları sadaka yerine geçer miydi?
     İkisinin adı da Zeynep olan iki hanım sahâbî, bu meseleyi bizzat Hz. Peygamber’e sorarak öğrenmek istediler. Bunlardan biri Abdullah İbni Mes`ûd’un karısı Zeynep, diğeri Ebû Mes`ûd el-Ensârî’nin karısı Zeynep idi. İkisi de birbirinden habersiz Resûl-i Ekrem’in evine geldiler. Peygamber aleyhisselâm’ı soru yağmuruna tutmanın Allah Teâlâ tarafından yasaklandığı dönemde olmalı ki, bu hanımlar Efendimiz’in huzuruna girmeye çekindiler. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz pek mütevâzi olduğu hâlde bütün sahâbîler ona duydukları derin hürmet sebebiyle kendisini rahatsız etmekten çekinirlerdi. Huzuruna girince, sanki başlarında bir kuş varmış da onu ürkütmek istemiyorlarmış gibi saygıyla otururlardı. Derken Bilâl’in dışarıya çıktığını görünce sevindiler. Sorularını Hz. Peygamber’e arzetmesini, fakat adlarını vermemesini istediler. Bilâl-i Habeşî onlara adlarını saklı tutacağına dair söz vermekle beraber, Resûl-i Ekrem “Kim onlar?” diye sorunca, söylemek zorunda kaldı.
     Efendimiz bu hanımlara verdiği cevapta, yakınlara verilecek sadakanın çok makbul olduğunu ve insana iki misli sevap kazandırdığını belirtti. Zira fakirlere sahip çıkılıp onlara yardım edilmesini emreden İslâm dini, aynı zamanda akrabanın korunup gözetilmesini de emrediyordu. Durum böyle olunca, bir insan sadakasını akrabaya vermekle, bu iki emri birden yerine getirmiş oluyor, bir taşla iki kuş vuruyordu.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Akrabayı himâye etmek, yapılacak yardımlarda onlara öncelik tanımak gerekir.
     2. Akrabaya verilen sadaka, daha sevaptır.
     3. Bir kadın kocasına ve çocuklarına bakmak (onlara nafaka vermek) zorunda olmadığı için kendilerine yaptığı harcamalar sadaka yerine geçer. Bir erkek de kendilerine nafaka vermek zorunda olmadığı yakınlarına sadaka verebilir.
     4. Kadın kocasına sormadan, kendi malını dilediği gibi harcayabilir.
     5. Bilmediği dinî konuları öğrenmek erkeğe olduğu gibi kadına da farzdır.
     6. Bir kadının dinî konuları öğrenmek için evinden çıkmasında hiçbir sakınca yoktur.

     329. Ebû Süfyân Sahr İbni Harb radıyallahu anh’den -Herakliyus kıssasına dair uzun hadiste- rivayet edildiğine göre, Herakliyus Ebû Süfyân’a Peygamber aleyhisselâm’ı kastederek:
     - O size ne emrediyor? diye sordu.
     Ebû Süfyan der ki:
     - Ben de onun bize, sadece Allah’a ibadet ediniz; ona hiçbir şeyi denk tutmayınız; dedelerinizin taptığı şeyleri bırakınız dediğini, bize namaz kılmayı, doğru ve iffetli olmayı, akrabayı görüp gözetmeyi emrettiğini söyledim.
Buhârî, Bed’ü’l-vahy 6, Salât 1, Zekât 1,
Cihâd 102, Şehâdât 28, Edeb 8,
Tefsîru sûre (3) 4;
Müslim, Cihâd 74
  • Açıklamalar:
     Peygamber Efendimiz hicretin altıncı yılının sonları ile yedinci yılın başlarında komşu hükümdarlara birer mektup göndererek onları İslâmiyet’e dâvet etmişti. Bizans kıralı Herakliyus’a da Dihye İbni Halîfetü’l-Kelbî’yi göndermişti. Herakliyus, Efendimiz’in mektubunu alınca konuyu araştırmak istemiş ve adamlarına:
     Mekke’den gelen kimi bulursanız alıp yanıma getirin, demişti.
     İşte o günlerde Ebû Süfyân başkanlığında otuz kişilik bir ticaret kafilesi Şam’a giderken Gazze şehrine uğramıştı. Herakliyus’un adamları onları almış, o sıralarda Kudüs’te bulunan İmparator’un huzuruna çıkarmıştı. Herakliyus tüccarlara:
     - Peygamberim diyen bu zâta içinizde soyca en yakın olan hanginiz? diye sordu. Ebû Süfyân:
     - Soyca en yakınları benim, dedi. Bunun üzerine Herakliyus ile Ebû Süfyân arasında uzun bir konuşma geçti (bk. Buhârî, Bed’ü’l-vahy 6). Bu arada Herakliyus ona Peygamber Efendimiz’in ailesine, hayatına, ahlâkına, ona inanan kimselerin durumuna dair pek çok soru sordu. Aldığı cevapları yine onların yanında değerlendirdi ve:
     - Eğer dediklerin doğruysa, o zât şu ayaklarımın bastığı yerlere yakında sahip olacaktır. Zaten onun ortaya çıkacağını biliyordum, ama sizden olacağını tahmin etmiyordum. Onun yanına varabileceğimi bilsem, kendisini görebilmek için her türlü zahmete katlanırdım. Yanında olaydım, hizmetinde bulunur ve ayaklarını yıkardım, dedi.
     Daha sonraki birgün Herakliyus ileri gelen hıristiyanları sarayında topladı ve onlara Peygamber Efendimiz’in gönderdiği mektubu okudu. Onların bu teklif karşısında âdeta dehşete kapıldıklarını görünce: “Sizi denemek için böyle yaptım ve dininize ne kadar bağlı olduğunuzu gördüm” diyerek meseleyi kapattı.
     Demek ki Peygamber Efendimiz insanlara iman ve ibadet esaslarını anlatıp bu esaslara uymalarını istediği gibi, doğruluk, iffet ve akrabaları koruyup gözetmek gibi ahlâk esaslarını da öğretiyordu. Araplar eskiden beri yalan söylemeyi sevmezlerdi. Doğru sözlü olanlara değer verirlerdi. İffet duygusu pek zayıflamış olmakla beraber, iffetli yaşayanlara saygı gösterirlerdi.
     Asıl konumuz olan akrabalık duygusuna gelince, bu özellik onlarda ileri derecede gelişmişti. Bir kabileyi meydana getiren fertlerin hemen hemen tamamı birbirinin akrabasıydı. Akrabaları için çekinmeden canlarını verirlerdi.
     Her devirde yaşaması gereken iyi ve güzel her şeye sahip çıkan İslâmiyet, doğruluk, iffet ve akrabaları koruyup gözetme huylarını yaşatmaya devam etti.
     Bu hadis-i şerif “Doğruluk” konusunda da geçmişti (bk.57 numaralı hadis).
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Güzel dinimizin insanlardan istediği birinci görev; yalnız Allah’a inanıp ibadet etmeleri, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaları, inanç konusunda taklitçiliği bırakmaları ve doğruyu bizzat arayıp bulmalarıdır.
     2. Onlardan beklediği ikinci görev; doğru, dürüst, iffetli olmak ve akrabaya sahip çıkmak gibi ahlâk esaslarına uymalarıdır.


     330. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Siz (bir para birimi olan) kîrâtın kullanıldığı bir yeri mutlaka fethedeceksiniz.”

     Diğer bir rivayete göre ise şöyle buyurdu:

     “Siz kîrâtın kullanıldığı Mısır’ı fethedeceksiniz. Oranın halkına iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira onlara bir ahid ve eman görevimiz, bir de akrabalık bağımız vardır.”

     Bir diğer rivayete göre şöyle buyurdu:
     “Siz orayı fethettiğiniz zaman, halkına iyi davranın. Zira onlara bir ahid ve eman görevimiz, bir de akrabalık bağımız vardır” veya “ahid ve eman görevi ve hısımlık bağı vardır” buyurdu.
Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 226, 227

  • Açıklamalar:
     Nevevî bu hadisin hemen altında şöyle bir açıklama yapmıştır:
     “Âlimlerin belirttiğine göre, hadiste sözü edilen akrabalık bağı, Hz. İsmâil’in annesi Hâcer’in Mısırlı olması dolayısıyladır. Hısımlık bağı ise Peygamber aleyhisselâm’ın oğlu İbrahim’i dünyaya getiren Mâriye’nin onlardan olması sebebiyledir.”
     Bildiğimiz gibi Peygamber Efendimiz’in soyu Hz. İsmâil’e dayanmaktadır. Hz. İsmâil’in annesi Hz. Hâcer Mısırlı olduğu için Efendimiz Mısırlıları akraba saymakta, böylece kendisini onlarla ahid yapmış ve kendilerine emân vermiş kabul etmekte ve işte bu sebeple, Mısır fethedildiği zaman halkına iyi davranılmasını tavsiye etmektedir.
     Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in Mısırlılarla olan ikinci bağı ise, bir hısımlık bağıdır. Hatırlanacağı gibi Peygamber aleyhisselâm hicretin yedinci yılında komşu hükümdarları İslâm’a dâvet ederken Mısır kıralı Mukavkıs’a da bir mektup göndermişti. Mısır kıralı İslâmiyet’i kabul etmemekle beraber Resûl-i Ekrem’e bazı hediyeler göndermişti. Bu hediyeler arasında Mâriye ve Sîrîn adında iki de câriye vardı. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz Sîrîn’i şâir sahâbî Hassân İbni Sâbit’e vermiş, Mâriye’yi de yanında alıkoymuştu. Daha sonraları Mâriye Resûl-i Ekrem’in oğlu İbrahim’i dünyaya getirmişti. Böylece Mısırlılarla Resûlullah arasında, dededen gelen akrabalık bağından sonra bir de hısımlık bağı meydana gelmişti.
     Akrabalık bağı dediğimiz sıla-i rahime Peygamber Efendimiz’in ne kadar önem verdiğini biliyoruz. Burada dikkatimizi çeken husus, akrabalık bağı ne kadar uzak ve dolaylı görünse bile ona değer verilmesi, korunup yaşatılması gereğidir.
     Biz bugün iki göbek sonraki akrabamızı unutmaya başlıyoruz. Meselâ dedemizin amcasının oğlu, ninemizin kardeşinin kızı dendiği zaman, aramızda hiçbir bağ kalmamış gibi düşünebiliyoruz. Ne onlara gitmeyi, ne de onların bize gelmesini istiyoruz. Günümüzde maalesef yakın akrabaların bile unutulduğunu, onlarla ilginin koparılmaya çalışıldığını sık sık görüyoruz. Annemizin, babamızın ve hele dedemizin, ninemizin akraba anlayışı ile bizim anlayışımız arasında kıyas edilemeyecek kadar büyük uçurum var. Bizim çocuklarımız ve torunlarımız akrabalık bağını iyice daraltacak gibi görünüyor. Allah korusun, anne ve babalarını sadece yaş günlerinde hatırlayan Batılı ülkelere benzersek hâlimiz nice olur? Cenâb-ı Mevlâ bizi ve neslimizi böyle korkunç bir gidişten korusun (Âmin).
     Hadîs-i şerîfte dikkatimizi çeken bir husus da, Efendimiz’in bir mûcizesidir. Resûlullah Efendimiz ümmetinin ileride güçleneceğini, bazı zâlim milletleri yenerek ülkelerini ele geçireceğini ve özellikle Mısır’ı fethedeceğini yıllar öncesinden haber vermiş ve hicretten 38 yıl sonra (658’de), bir sahâbî olan Amr İbni Âs tarafından Mısır fethedilmiştir.
     Hadîs-i şerîfteki “Siz kîrâtın kullanıldığı bir yeri mutlaka fethedeceksiniz” cümlesinde geçen “kîrât”, şer’î ölçüsü 0,2 gram, örfî ölçüsü 0,20208 gram olan bir para birimidir. Diğer bir söyleyişle dinarın yirmide biridir. Buna göre hadisin mânası, tercümede belirttiğimiz gibi, ülkelerini fethedeceğiniz Mısırlılar, bir para birimi olan kîrâtı alış verişlerinde çok kullanırlar, demektir.
     Bazı âlimlere göre ise kîrât, Mısırlılar tarafından çokca kullanılan bir küfür ve sövüp sayma ifadesidir. Buna göre hadisin mânâsı, Mısırlılar ağzı bozuk insanlardır. Birbirlerine sövüp sayarlar. Onlara hoşgörülü davranın, demektir.
     Hadîs-i şerîfin Müslim’deki ikinci rivayetine göre Efendimiz sözünü şöyle tamamlamıştır:
     “Orada iki kişinin bir kerpiç yeri hakkında kavga ettiklerini görürsen, hemen oradan çık!”
     Bu cümle Mısırlıların kavgacı kimseler olduğunu, dolayısıyla kîrâtın bir sövgü ifadesi olabileceğini düşündürmektedir. Mısırlıların Hz. Osman’a karşı ayaklanmalarıyla başlayan ve daha sonraları devam eden muhtelif olaylarda onların kavgacılığı iyice anlaşılmış ve böylece Efendimiz’in bir mûcizesi daha gerçekleşmiştir.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Akrabalık ne kadar uzak da olsa, bu bağ korunmalı ve akrabaya iyi davranılmalıdır.
     2. Yıllar öncesinden Mısır’ın fethedileceğini haber vermesi, Resûl-i Ekrem’in bir mûcizesidir.

     331. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
     “Yakın akrabalarını uyar!” [Şu`arâ sûresi (26), 214] âyeti nâzil olunca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kureyş kabilesini toplantıya çağırdı. Onlar da geldiler. Peygamber aleyhisselâm kimine genel, kimine de özel olarak şöyle hitâb etti:
     “Ey Abdüşems oğulları! Ey Ka`b İbni Lüey oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
     Ey Abdümenâf oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
     Ey Hâşim oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
     Ey Abdülmuttalib oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
     Ey Fâtıma! Kendini cehennemden kurtar! Çünkü sizi Allah’ın azâbından kurtarmaya benim gücüm yetmez. Ama aramızdaki akrabalık bağı sebebiyle sizinle ilgimi kesmeyeceğim.”
Müslim, Îmân 348, 351.
Ayrıca bk. Buhârî, Tefsîru sûre (26) 2;
Tirmizî, Tefsîru sûre (27) 2;
Nesâî, Vesâyâ 6
  • Açıklamalar:
     Resûl-i Ekrem Efendimiz’e “yakın akrabalarını uyar!” âyeti nâzil olunca, onları yemeğe dâvet etti. Amcaları Ebû Tâlib, Hz. Hamza, Hz. Abbas ve Ebû Leheb ile birlikte kırka yakın akrabası evine geldiler. Yenilip içildi.
     Ebû Leheb onun konuşmasına fırsat vermeden söze başladı. Sen söyleyeceklerini daha önceleri bize söyledin. Bu dâvâyı bırak. Senin bize yaptığın kötülüğü hiç kimse yapmadı, gibi sözlerle Efendimiz’e hakaret etti. Onun konuşmasına fırsat vermedi. Sonra da herkes kalkıp gitti.
     Cebrâil aleyhisselâm tekrar geldi ve akrabalarını uyarması gerektiğini hatırlattı.
     Peygamber aleyhisselâm akrabalarını yine yemeğe dâvet etti. Sonra onlardan kendisini himâye etmelerini istedi. Muhtelif kimseler söz aldılar. Amcası Ebû Tâlib ile halası Safiyye onu Ebû Leheb’e karşı müdâfaa ettiler.
     Yakın akrabalarını daha geniş bir çerçevede uyarmak isteyen Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem birgün Safâ Tepesi’ne çıktı.
     Bütün yakınlarına “Ey Abdülmuttalib oğulları! Ey Abdümenâf oğulları! Ey Zühre oğulları!...” diye ayrı ayrı seslendi. Sesini duyanlar kalkıp geldiler. Resûlullah Efendimiz onlara önce Allah’a ve Resûlü’ne imân etmeleri gerektiğini hatırlattı. Daha fazla konuşmasına dayanamayan Ebû Leheb, Efendimiz’e fırlatmak üzere eline bir taş aldı:
     - Yuh sana! Bizi bunun için mi topladın? diye bağırdı.
     Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem onun bu kabalığına ve saygısızlığına bakmadan Kureyş kabilesinin bütün kollarını ve yakın akrabalarını birer birer sayarak kendilerini uyardı.
     “Kendinizi cehennemden kurtarın!” uyarısıyla Nebiyy-i Muhterem Efendimiz onları taptıkları putları bırakmaya, sadece Allah’a imân ve ibadet etmeye çağırmakta; Allah’a imân etmeden cehennem ateşinden kurtulmanın mümkün olamayacağını belirtmektedir.
     Hadîs-i şerîfin sonunda yer alan “Aramızdaki akrabalık bağı sebebiyle sizinle ilgimi kesmeyeceğim”, sözü konumuzla doğrudan ilgilidir. Efendimiz bu sözüyle, müslüman olmadı diye bir akraba ile ilgiyi kesmemek gerektiğini dile getirmektedir. Bir gün din kardeşimiz olması ihtimâl dâhilinde bulunan bir kimseyle ilgiyi kesmek, onu İslâmiyet’ten soğutmak anlamını taşır. Bu da doğru bir hareket değildir. Müslüman olmayan bir akraba sıkıntıya düştüğünde ona yardım etmek, başına bir kötülük geldiğinde ona el uzatmak müslüman olan akrabanın görevidir. Akrabalık bağı, işte böylesine önemlidir.
     Bazı rivayetlerde Peygamber aleyhisselâm’ın yakınlarını uyardıktan sonra onlara:
     “Malımdan neyi dilerseniz isteyin!” buyurduğu görülmektedir. Bu sözüyle Efendimiz onlara, siz benim en yakın akrabamsınız. Malım, mülküm size fedâ olsun. Benden dünya malı isteyin vereyim. Fakat sizi Allah’ın azâbından kurtarmaya gücüm yetmez, demiş olmaktadır.

     Hadisin bazı rivayetlerine göre Efendimiz akrabalarına hitaben:
     “Kendinizi Allah’tan satın alın! Yoksa sizi Allah’ın azâbından kurtarmak elimden gelmez” buyurmuştur. Efendimiz’in bu uyarısı ne kadar anlamlıdır! Bugün öyle kimseler vardır ki, benim babam hâfızdı. Dedem büyük âlimdi. Büyük annem şöyle Kur’ân-ı Kerîm okurdu diye onlarla iftihar ederler ve bu sözlerle dindar olduklarını anlatmaya çalışırlar. Böyle dindar insanların soyundan geldikleri için âhiret hayatını garantiye aldıklarını zannederler. Halbuki Peygamber Efendimiz en yakın akrabalarına “Kendinizi Allah’tan satın alın! Yoksa sizi Allah’ın azâbından kurtarmak elimden gelmez” diye seslenmekte ve kendisine güvenmemelerini hatırlatmaktadır. O dehşetli kıyamet gününde kimsenin kimseye fayda vermeyeceği bir gerçektir. Bu acı gerçeği unutmamak gerekir.
     “Yakın akrabalarını uyar!” âyeti geldikten sonra Peygamber Efendimiz’in müşrikleri böyle toplantılarla birkaç defa uyardığı anlaşılmaktadır. Nitekim bir defasında yine Safâ Tepesine çıkarak:
     - “Baskın vaar!” diye bağırdı. Sonra da Kureyş kabilesinin kollarına birer birer seslendi. Araplarda böyle bir âdet vardı. Önemli haberler böyle duyurulurdu. Müşrikler etrafına toplanınca:
     - “Ne dersiniz? Şu dağın eteğinden birtakım atlıların gelmekte olduğunu size haber versem, bana inanır mısınız? diye sordu.
     Müşrikler hep bir ağızdan:
     - Biz şimdiye kadar senin yalan söylediğini görmedik, dediler.
     Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
     –“Gelmekte olan şiddetli bir azâbı size haber veriyorum!” deyince Ebû Leheb öfkelendi:
     - Yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi topladın? diyerek çekip gitti. Bunun üzerine şu sûre nâzil oldu:
     “Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kendisi de helâk olsun!”
(Müslim, Îmân 355).

     Peygamber aleyhisselâm’a pek çok fenalık yapan bu amcası olacak herif ve şirret karısı, mü’minlerin diliyle Tebbet sûresi’nde on beş asırdır lânetlenip dururlar.
  • Hadisten Öğrendiklerimiz:
     1. Akrabalarla ilgiyi kesmemek, onlara kol kanat germek nasıl bir görevse, onlara dinî bilgi ve şuur vermeye çalışmak da bir görevdir.
     2. Büyük bir insanın akrabası olduğunu söyleyerek onlara güvenmek kimseye fayda sağlamaz. İnsanı kurtaracak olan imânı ve ibadetleridir.
     3. İslâm’ı tebliğe yakın akrabadan başlamak gerekir.


  • Bu Bölümün Önceki Sayfaları:

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...