10 Haziran 2021 Perşembe

YANLIŞ ALGILAR ve DOĞRU İSLÂM / Sayfa 152 - 174 / İSLÂM ve BATI / Batı Medyasında İslam ve Hz. Muhammed (sav) Tasavvuru

ULUSLARARASI SEMPOZYUM
YANLIŞ ALGILAR ve
DOĞRU İSLÂM
28-30 Ekim 2016
ŞanlıUrfa / TÜRKİYE
Sayfa: 152 - 174
İSLÂM ve BATI

     Batı Medyasında İslam ve Hz. Muhammed (sav) Tasavvuru
Fikret KARAMAN*

     Özet
     Bugün İslam coğrafyasının kalbi niteliğinde olan Ortadoğu’da, izahı zor olaylarla karşı karşıyayız. Bu ürpertici görüntüleri, rahmet ve barış dini olan İslamiyet’le özdeşleştirmek mümkün değildir. Bölgede problemler, zincir halkaları gibi uzayıp gitmektedir. Olup biten olaylara baktığımızda İslam dininde yeri olmayan, yanlış ve şaşırtıcı bir tablo ile karşılaşmaktayız. Bu tuhaf, garip ve ürpertici gelişmeler karşısında İslam âleminin tutum, davranış ve açıklamaları ise yeterli değildir. Ne yazık ki her geçen gün, İslam dünyasının hareket kabiliyeti ve alanı daralmaktadır. Batı ve dünyanın uç noktalarında bulunan devletler, bölgede daha etkin bir rol oynamaktadırlar. İslam ülkelerinin kendi aralarındaki ihtilaf ve çekişmelerinden yararlanan bu güçler, bölgenin demografik ve etnik yapısına göre, yeni haritalar çizmek dâhil birçok seçeneği masaya koymuşlardır.

     Anahtar Kelimeler: Batı, Doğu, Din, İslam, Hıristiyanlık, Barış
     Giriş
     Bugün İslam coğrafyasının kalbi niteliğinde olan Ortadoğu’da, izahı zor olaylarla karşı karşıyayız. Bu ürpertici görüntüleri, rahmet ve barış dini olan İslamiyet’le özdeşleştirmek mümkün değildir. Bölgede problemler, zincir halkaları gibi uzayıp gitmektedir. Olup biten olaylara baktığımızda İslam dininde yeri olmayan, yanlış ve şaşırtıcı bir tablo ile karşılaşmaktayız. Bu tuhaf, garip ve ürpertici gelişmeler karşısında İslam âleminin tutum, davranış ve açıklamaları ise yeterli değildir. Ne yazık ki her geçen gün, İslam dünyasının hareket kabiliyeti ve alanı daralmaktadır. Batı ve dünyanın uç noktalarında bulunan devletler, bölgede daha etkin bir rol oynamaktadırlar. İslam ülkelerinin kendi aralarındaki ihtilaf ve çekişmelerinden yararlanan bu güçler, bölgenin demografik ve etnik yapısına göre, yeni haritalar çizmek dâhil birçok seçeneği masaya koymuşlardır. Batı 19. Asrın başından itibaren uzaklara müdahale etmenin adını ”Yeni Dünya Düzeni” olarak açıklamaktadır. 21. asrın başında ise başka ülkelerin topraklarında bulunmanın adını da “Barış ve Huzur” koymuşlardır.

     Batı Hindistan, Afrika ve sömürgeleştirdiği diğer ülkelere, görünürde yardımcı olmak gibi masumane bir mazeretle gitmiştir. Asıl amaçları, makine egemenliğini daha uzaklara taşımaktır. Varsa o bölgelerin petrollerini yer altı madenlerini ve deniz limanlarını keşfedip ülkelerine katma değer sağlamaktır. Ucuz işçilik elde etmek ve kendilerine yeni pazar alanları açmaktır. Doğal olarak bütün bu maddi ve dünyevi kazançları elde ettikten sonra onların inanç, örf ve adetlerini de kedilerinkine benzetmektir. Bunu başarmak ve gerçekleştirmek için kendilerine her şey serbest ve mubah olmalıdır. Bu gerçeği bir Afrika yerlisi şöyle dile getirmiştir: “Batılılar Afrika’ya geldiklerinde, onların elinde İncil bizim elimizde topraklarımız vardı. Şimdi bizim elimizde İncil onların elinde topraklarımız var.” (1) Aradan iki asır geçti. Hala o devletler, kabile ve sömürge olarak Batı’nın arka bahçesi gibi varlık içinde yokluk yaşamaya devam etmektedirler. Batı ise kendine yeni alanlar için, meşruiyet zemini hazırlamaya devam etmektedir. Tıpkı ABD’nin 2000 yıllarından itibaren Irak’ın iç olaylarını gerekçe göstererek Batı ülkeleriyle birlikte oluşturdukları koalisyon güçleriyle on beş yıldan beri bölgede kalmaları gibi. Yine bu süre içinde barış ve insan hakları adına Libya’yı bir daha toparlanamayacak şekilde darmadağınık edilerek aşiret devleti haline getirilmiştir. Şimdi ise aynı oyun, Suriye üzerinde daha derin ve genişletilerek oynanmaktadır.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Şaban Ali Düzgün, Müslüman İmajı “Batı’daki İslam İmajını Oluşturan Temel Etkenler”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s.259.
~~~~ * ~~~~

     Bu hızlı gelişmeler karşısında İslam dünyası artık zaman kaybetmeden olup bitenleri mercek altına almak zorundadır. Aksi halde her geçen gün batı kamuoyu, İslam dini ve onun temel değerleri hakkında ilmi gerçeklerle örtüşmeyen istismarlara devam edecektir. Bu çalışmada; tarihi süreçte yaşanan Doğu, Batı ilişkileriyle ilgili geriye doğru bir yolculuk yapılarak İslam ve Hıristiyan dinlerine mensup iki toplumun birbirlerine yaklaşımları ve tavırları üzerinde durulacaktır. Bu arada, son çeyrek yüzyılda batıda Salman Rüşdü’nün tahrik amaçlı yazdığı “Şeytan Ayetleri”, Danimarka karikatürleri, ABD ikiz kuleleri ve Fransa Charlie Hebdo gazetesinin maksatlı yayınlarının tepkilerine yer verilecektir. Özellikle son yıllarda Avrupa ülkelerinde ve basın yayın organlarında genelde İslam dini özel de ise Hz. Muhammed tasavvuru ile ilgili yayınlanan resimler hakkında batı ülkelerinin lehte ve aleyhteki düşünceleri irdelenecektir. Yine söz konusu olayların uzantısı olarak Danimarka, ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi batının öncü devletleri konumundaki ülkelerin oluşturmak istedikleri “İslam imajı” hakkındaki isnat ve iftiralarına dikkat çekilecektir.

     Batı ve İslam Algısı
     Batı düşüncesinde doğu denince İslam dini ve mensupları Müslümanlar akla gelmektedir. Bu nedenle tarih boyunca batı dünyası Doğu’ya, İslam dinine ve Hz. Muhammed (sav)’e ön yargılı yaklaşmıştır. Bu ön yargılı tutumu nedeniyle bilimsel kaynaklara itibar etmemiş, duygusal ve yüzeysel bir zemin üzerinden seyretmiştir. Örneğin Batı İslam dışındaki Buda, Hinduzim ve Şintoizm gibi orta doğu dinlerinin menşei, içeriği ve mensupları hakkında hiç eleştirileri olmamıştır. Halen yaşayan diğer dünya dinerini de, ne geçmişte ne bugün problem olarak görmemiştir. Fakat İslam dini söz konusu olunca şartlar değişmiştir. İslam dinine karşı, Kur’an’ının içeriğine ve Hz. Muhammed’(sav)’in nübüvvetine karşı şüpheci sorgulayıcı ve inkârcı bir üslupla yaklaşmıştır. (1) İngiliz sömürgeciliğini övdüğü için ilk Nobel ödülünü alan şair Rudyard Kipling (1865-1936) bir şiirinde şöyle diyor: “Batı batıdır/ doğu doğudur. Bu ikili hiçbir zaman bir araya gelmeyecektir. Ta ki yer ve gök, Tanrı’nın büyük hüküm kürsüsünde hazır bulunana kadar.” Bu örnekten yola çıkarak Batı’nın Doğu’yu ve İslâm dünyasını “öteki” olarak görmesi şeklindeki düşüncesini, İslâm’ın ilk yıllarına kadar götürmek mümkündür. (2) 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, (Tercüme, M. Said Mutlu) İrfan Yayınevi, İstanbul, 1972, s.154.
2) İbrahim Kalın, İslam ve Batı, İSAM, İstanbul, 2008, 13.
~~~~ * ~~~~

     Nitekim VII. Yüzyılda Şam’da yaşayan Ortadoğu Hristiyanlarından St. John, Hz. Peygamber (sav) için “sahte peygamber” ifadesini kullanmıştır. Aynı düşüncenin uzantısı olarak 2000 yılında Amerikalı Evangelist Jerri Fahwel ise, Hz. Peygamber (sav) ‘in “terörist” olduğunu söylemiştir. (1) Aslında Batı’nın, bu iki tarih arasında geçen sürede, İslam dini hakkındaki düşüncesi çok değişmemiştir. Sadece dönemlere göre renk tonları ve kullandığı argümanlar farklı olmuştur.
     Batı topraklarında yetişen misyonerler, yazarlar basın mensupları Hz. Peygamber (sav)’ı cahil, çok evlilik, savaş taraftarı, şiddet ve terörle ilişkilendirecek kadar taşkınlıklarda bulunmuşlardır. Kur’an’ı Kerimin de Peygamber tarafından yazıldığını iddia etmişlerdir. Bu ve daha benzeri aşırılıklar, iftiralar hız kesilmeksizin son yıllarda ifade özgürlüğü ve siyaset zemininde tahrik amaçlı artarak devam etmektedir. Dünya barışını zedeleyen bu gelişmelere batı, ya sesiz kalmakta veya zımnen meşru saymaktadır. İslam ülkelerinde ise, ne yazık ki bu taşkınlıklara bilim, düşünce ve siyaset alanında dur diyecek bir kamuoyu henüz oluşmamıştır. (2) İslam dünyası, diplomasi ve siyasi arenada olması gereken bir seviyeye henüz ulaşamadığı bir gerçektir. Son yarım asırdan bu yana İslam ülkelerindeki bu boşluğun mevcudiyeti. Batı âleminin iştahını iyice kabartmıştır.
     Bugün dünyada 1,7 Milyar civarında Müslüman yaşamaktadır. Bunların %73 kadarı bağımsız devlet halinde varlığını sürdürmektedir. Geriye kalan %27 kadarı ise bulundukları ülkelerin yönetimine ya azınlık veya o ülkenin vatandaşı konumundadır. Artık 21. Asırda insan unsurunun yaşadığı her yerde, Müslümanlar da aynı toplumla iç içedir.3 Bulundukları ülkelerde azınlık statüsünde olsalar bile evrensel insan hakları bağlamında bu kitlenin inanç değerlerine saygılı davranmak insani ve hukuki bir zorunluluktur. Oysaki son çeyrek yüzyılda Avrupa’da 10 Milyondan fazla Müslüman yaşamasına rağmen batı medyası Hz. Muhammed (sav) başta olmak üzere İslami değerlere, sembollere, hakaretlerde bulunarak adeta şiddet, terör ve kargaşa ortamına davetiye çıkarmaktadır.
     Batı’nın İslam imajı hakkında bilgi sahibi olmak için, öncelikle bu dünyanın İslam âlemine bakışını bilmek gerekir. Buna göre Batı, İslam imajını oluşturmak amacıyla belirleyici bazı faktörleri birlikte harekete geçirmektedir. Bu belli başlı faktörlerle; medya organları, akademisyenler, uzmanlar, gözlemciler, araştırma kurumları, lobi şirketleri, film yapımcıları, edebiyat insanları, siyasetçiler gibi güçlü ve yaygın bir ağ örmektedir. Böylesine karmaşık bir ağın oluşturduğu imajlar, bir müddet sonra “yalan” yahut “kasıtlı” olmanın ötesinde bir gerçeğe dönüşmektedir. Artık insanlar kendilerine sunulan imajlara çoktan inanmaya başlamışladır. Sonuçta Batı bu imaj bulutları üzerinden Müslümanların iç işlerine müdahale etme gibi bir meşruiyet zeminini hazırlamıştır. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İbrahim Kalın, a.g.e. s.14.
2) Şaban Ali Düzgün, Müslüman İmajı “Batı’daki İslam İmajını Oluşturan Temel Etkenler”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s.259.
3) Fikret Karaman, İslami İnanç Değerleri ve Çağdaş Dini Akımlar, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2015, s.59. 
~~~~ * ~~~~

     Fransa’daki bir görevim esnasında kendisini ziyaret edip bir röportaj yaptığımız filozof Rouge Garoudi, Batı’dan bakılınca doğu nasıl görünüyor? Şeklindeki bir sorumuza şöyle cevap vermiştir. “Batı Medyası doğuya daima şaşı bakmış ve gerçekleri çarpıtmıştır. Zira Batı, İslam denince üç görüntü üzerine yoğunlaşmaktadır. Bunlar; Kurban bayramında kesilen kurbanları bahane ederek televizyonlarda oluk gibi kan akıtmayı, Afganistan’ın dağlarında gezen Taliban’ın görüntülerini ve İran’ın idama mahkûm ettiği suçluların darağacını ekranlara yansıtmaktır.
     Deneyimler göstermiştir ki Avrupa’nın Müslümanlarla ilgili “öteki” algısı hem ortaçağda hem modern dönemde devam etmiştir. Katolik kilisesinin dışında kurtuluşun olmadığına inanan Hıristiyanlar İslâm’ı daima bir hasım olarak görmüştür. Haçlı seferleriyle birlikte Hz. Muhammed (sav) hakkında aşırı taşkınlıklarda bulunmuşlardır. Papa II. Urban 1095 yılında Fransa’nın Le Puy şehrinde Avrupa’yı, kutsal toprakları Müslümanlardan almak için savaşmaya teşvik etmiştir. Kudüs’ün içinde bulunduğu kutsal toprakların, Hristiyanlar ait olduğunu, Hz. İsa’nın burada doğduğunu belirterek bu bölgelerin de Hıristiyan idaresine geçmesini istemiştir. (1)

     İslam’da Peygamberlik İnancı
     İslam dini peygamberlik inancını, imanın temel şartlarından biri olarak kabul etmiştir. Bu nedenle Kur’an, birkaç yerde Allah’a ve ayırım yapılmaksızın bütün peygamberlere iman etmeyi emretmiştir: “Şu halde Allah’a ve Peygamberlerine iman edin” (2) Bu ayet Yahudileri ve Hıristiyanları ikaz ederek Allah’ın birliğini kabul etmeye ve onun gönderdiği peygamberlerin tamamına inanmaya davet etmektedir. Fakat ne var ki Yahudiler ve Hıristiyanlar sadece sözde kendi peygamberlerine inanmışlar diğer peygamberleri inkâr etmişlerdir. (3) Oysaki İslam dini, peygamberler arasında bir ayırım yapmadan hepsine iman etmeyi emretmiştir. Hz. İsa ve Hz. Musa ehl-i kitabı, tevhit inancına davet ettikleri halde, bunlar sonradan sapmışlardır. Öte taraftan son Peygamber Hz. Muhammed (sav) ‘ın sağlam ve aydınlatıcı açıklamalarını da kabul etmemişlerdir. (4)
     Yüce Allah ilk insanın yaratılışından itibaren Hz. Muhammed (sav)’e kadar gelip geçmiş her topluma bir peygamber göndermiştir. Bu husus Kur’an’da şöyle açıklanmıştır: “Hiçbir millet yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.” (5) “Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a kulluk edin, sahte tanrılardan uzak durun” diye bir elçi gönderdik. Onlardan kimini Allah doğru yola iletti, kimileri de saptırılmayı hak ettiler. Yeryüzünü dolaşın da hak dini yalanlayanların akıbetinin ne olduğunu görün.” (6)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İbrahim Kalın, a.g.e. 65.
2) Nisa, 4/171.
3) Fahrüdddin Razi, et-Tefsiru’l Kebîr, Darü’l Kütübü’l İlmiyye, Beyrut, 1990, c. 11/92.
4) Ali Özek vd, Kur’an-ı Kerim Ve Açıklamalı Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s.104.
5) Fatır, 35/24.
6) Nahl, 16/ 36.
~~~~ * ~~~~

     Bu ayetlerde açıkça ifade edildiği üzere Yüce Allah her topluma peygamber göndermiştir. Kur’an’ı Kerim ve hadisler bu hususu teyid etmektedir. Buna göre nübüvvet misyon olarak, kendisine vahyolunanı tebliğ etmek üzere Allah tarafından insanlara gönderilen nebinin vasfıdır. Aynı şekilde Risâlet de bu gaye doğrultusunda Allah’ın insanlara gönderdiği resulün niteliğidir. (1) Dolayısıyla Risâlet ve nübüvvet eş anlamlı kelimelerdir. (2) Risâlet vasfı bazen de müstakil bir kitap ve yeni bir şeriat sahibi olan peygamberler için tahsis edilmiştir. Buna göre Risâlet, nübüvvetten daha özel bir anlam içermektedir. (3) Nübüvvetin ispatı, hem aklen hem gönderilen peygamberlerden sudur eden mucizelerle sabit olmuştur.
     Nübüvvetin varlığı aklen de mümkündür. Zira Cenâb-ı Hakk’ın varlığı zorunludur. O, görünen, var olan her şeyi kemâline, kıvamına erdirip ona devam, beka bahşeden ve iyiliği bol olan zattır. O halde Cenabı Hakk’ın canlı türlerinden üstün kılınan seçkin bir insana ihsanda bulunup ona insanların saadetini ve güzel akıbeti (4) sağlayan bazı hükümler vahyetmesi, (5) mümkün olan bir husustur. Allah’ın insanlara, bütün hâllerini tanzim edip dünyada mutluluğa ermelerine, ahirette de güzel bir sonuca ulaşmalarına vesile olan dinî hakikatleri, kendilerinden olan bazı seçkin zatlara vahyedilmesi ve bu şekilde onları nübüvvetle görevlendirmesi akıl ve âdet bakımından son derece doğaldır. Zira din duygusu, insanî içgüdünün zorunlu bir gereğidir. Dindarlık düşüncesi, insanların fıtrî hayal tablolarından silinemez. Bundan dolayıdır ki insanlık tarihinin hiçbir dönemi Tanrı düşüncesinden kopuk olmamıştır. Ancak insanlar, yüce tanrının şanı hakkında yanılgıya düşüp zaman zaman putlara tapmışlardır. İşte Peygamberler, bu yanılgıları düzeltmek için gönderilmesilerdir. (6)
     Nübüvveti destekleyen diğer bir delil de onların mucizeleridir. Çünkü her peygamberin mucizesi çağdaşlarınca bilinen ve yaygın olan olaylar türünden olmuştur. Hz. Musa zamanında sihir, Hz. Davut zamanında musiki, Hz. İsa zamanında tıp ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)zamanında hikmet ve belagat üzerinden meydana gelmiştir.7 Bu bağlamda ehl-i sünnet’e göre nübüvvetin hükmü, Allah tarafından kullarına verilen bir lütuf ve rahmettir. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Abdullatif Harputî, Tenkihu’l Kelam Fî Akaidi Ehli’l İslam, ( Tercüme ve sadeleştirme; Fikret Karaman), Çelik Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 210.
2) Hadis imamlarındanİbn Hibban’ınEbu Zer (ra)’den rivayet ettiği bir hadiste nebilerin sayısının yüz yirmi dört bin, resullerin sayısının da Bedir savaşına katılan Sahabenin sayısı gibi üç yüz on üç olduğunu bildirmiştir.
3) Abdullatif Harputî, a.g.e. s. 199.
4) Abdullatif Harputî, a.g.e s. 200
5) İlham,Allah’ın, kullarının kalplerine feyz yoluyla bazı hüküm ve haberleri yerleştirmesidir. Vahiy ise Allah’ın peygamberlere emir, nehiy ve hükümlerini melek, rüya ve ilham gibi vasıtalarla haber vermesidir.
6) Son dönem filozofları, insanların dine ihtiyaç hissetmelerini; gıdaya olan ihtiyacı hissetmeleri gibi zarurî ve fıtrî olduğunu açıklayarak nübüvvetin ve peygamberlerin gönderilmesinin akıl ve âdet bakımından, vacip ve zarurî olduğunu itiraf etmişlerdir.
7) Mu’tezileye göre, eşyanın hüsün ve kubhünde belirleyici olan şeriat değil akıldır. 
~~~~ * ~~~~

     Zira insanların nefisleri ancak peygamberlerin gönderilmesiyle mümkün olan ilâhî marifet sayesinde olgunlaşır ve fıtrî istidatları ölçüsünde herkes, ideal ahlâk ile süslenir. Böylece kulların dinî ve dünyevî bütün durumları iyiliğe kavuşur. Netice itibariyle nübüvvet, Cenâb-ı Hakk’ın dilediğine bahşettiği ilâhî bir hikmet, (1) lütuf, ihsan ve rahmettir. “(Allah), kendi içlerinden birini resûl yapmakla, mü’minlere büyük bir lütuf ve inâyette bulunmuştur.” (2) , “... Fakat Allah rahmetini dilediğine seçip ihsan eder. Allah büyük lütuf sahibidir. (3) Görüldüğü üzerebu ayette belirtildiği gibi nübüvvet, Cenâb-ı Hakk’ın dilediğine bahşettiği ilahî hikmettir. “... O, hikmeti dilediğine verir.” (4)
     Yukarda yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı üzere Peygamberlik İslam’ın temel şartlarından biridir. Allah insanlardan dilediğini peygamber olarak seçip görevlendirmiş ve ona hikmeti vermiştir. Hikmet Kur’an’ı anlamak ve bilmektir. (5) Ayrıca peygamberlik görevi verilen kişi beşer olmakla beraber, tebliğ, sıdk, emanet, ismet ve fetanet gibi bazı sıfatlara da sahiptir. Allah’ın kendilerine bu vasıfları verdiği peygamberler, hata işlemezler. Kendilerine verilen ilahi emaneti ümmetlerine ulaştırmakla görevlidirler. Bir gün merhum, Necip Fazıl Kısakürek vapurla Kadıköy’e geçerken, yanına birisi yaklaşıp: “Üstad”, Peygamberlere ne diye gerek duyuldu? Biz yolumuzu bulabilirdik” demişti. Bunun üzerine Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: O zaman sen ne diye vapura bindin ki? Cevabını vermiş. Yüzerek karşıya geçebilirdin!” (6)

     Batı ve Peygamberlik Tasavvuru
     Batı Hıristiyanlık dinini, İsevî bir din olarak kabul etmiştir. Çünkü dinin merkezinde Hz. İsa vardır. Zira Hz. İsa, Hıristiyanlar için sadece bir peygamber değil, o aynı zamanda Tanr’ının oğlu, kelimesi ve tecessüm etmiş halidir. Bu yüzden Hristiyan teolojisinde din ile dinin kurucusu aynı ontolojik öneme sahiptir. Bu bakış açısını İslâm’a yönelten Hıristiyanlar, İslâm’ı bir Muhammedilik” olarak görmüşlerdir. Hristiyanlıkta Hz. İsa’ya verilen rolün İslam’da da Hz. Muhammed’e verileceği varsayımından hareket etmişlerdir. Oysa bu İslam dini açısından mümkün değildir. Çünkü Hz. Muhammed (sav)’e hiçbir zaman herhangi bir ülûhiyet sıfatı verilmedi.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Nübüvvetin elde edilmesinde halvet, riyazet ve çok ibadet yapmak gibi sebeplere tevessül etmenin veya bizzat peygamberlerin kesb ve isteklerde bulunmalarının bir rolü yoktur. Çünkü nübüvvet, kesbî değil vehbîdir ve tamamen ilâhî bir lütuftur. “...Allah peygamberliği kime vereceğini pekiyi bilir...”(En’am, 6/124) mealindeki ayet de, nübüvvetin vehbî olduğuna açıkça delâlet etmektedir.
2) Al-i İmrân, 3/164.
3) Bakara, 2/10, 5.
4) Bakara, 2/269.
5) Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988, c.1/468
6) Cengiz Erşahin, Hayata Yön veren 2000 Söz, Tutku Yayınları, Ankara, 2012, s.100.
~~~~ * ~~~~

     Hıristiyanlar için, Kur’an’ın Hz. İsa’ya ve Hz. Meryem’e yaptığı atıflar şaşırtıcı olmuştur. Çünkü İslam Hz. İsa’yı tanrının oğlu değil elçisi olarak kabul etmiştir. Doğumu mucizevî bir şekilde gerçekleştiği doğrudur. Fakat ne Hz. İsa ne de Hz. Meryem ilahi özelliklere sahip değillerdir. İslam inancına göre Hz. İsa büyük peygamberlerden biridir. Ona bu şekilde iman eder ve saygı duyarlar. Yine Kur’an’a göre Hz. İsa çarmıhta ölmemiş, Allah’ın katına yükseltilmiştir. Onun yerine çarmıhta bir başkası ölmüştür. Hz. Meryem, İncil’de bir defa, Kur’an’da ise, birkaç defa zikredilmiştir. Nitekim Kur’an’ın 19. suresi de, Meryem ismini taşımaktadır. (1)

     İslam ve Batı Dünyası
     Hz Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettiklerinde, yerleşik halkın arasında Yahudiler ve Hıristiyanlar vardı. İlk yıllardan itibaren bu iki dinin mensupları, Hz. Muhammed (sav)’in nübüvvetini ilan ettiğini ve son din olarak İslâm’ı tebliğ ettiğini duymuşlardı. (2) Medine’nin etrafında Yahudiler çoğunlukta idi. Hıristiyanlar da kısmen Medine ve çevresinde bulunmakla beraber çoğunluğu doğu ve kuzey Arabistan bölgelerinde yaşıyorlardı. Kur’an’ın Ehl-i Kitap olarak tanımladığı bu toplumların bir kısmı, Hz. Peygamber ( sav) döneminde bireysel ve bazen de küçük gruplar halinde Müslüman olmuşlardı. Fakat önemli bir kesimi kendi dinleri üzerinde kalmayı tercih etmiş ve İslam dini hakkındaki yanlış inançlarında ısrar etmişledir. Doğu Hıristiyanların bu tutumu zamanla batıya da yansımıştır. Böylece doğu ve batı Hıristiyanları tarih boyunca İslam’ın barış, huzur, güven ve güler yüzünü kabul etmemişlerdir. Orta çağdan itibaren bunların Hz. Muhammed (sav) hakkındaki algıları aynı çizgi üzerinde devam etmiş ve onu peygamber olarak kabul etmemişlerdir. Katolik Kilisesi İslamiyet diye bir dinin ortaya çıktığını ilk kez, Medine’ye gelen Hıristiyan tüccarlar vasıtasıyla öğrenmiştir. Kilisenin bu habere ilk tepkisi, “İslam’ın Hıristiyanlıktan bir tür sapma” olduğu şeklinde olmuştur. Bu tarihten itibaren Hıristiyan din adamları ve yetkilileri, Hz. Muhammed (sav)’in nübüvvetine en ağır sözlerle karşı çıkmışlardır. Bu itibarla müsteşriklerin, yazarların, felsefecilerin ve düşünürlerin de İslam’a yaklaşım tarzları çoğunlukla ön yargılı olmuştur. Batılıların genelde İslamiyet özelde Hz. Muhammed (sav) hakkındaki algıları değişmemiştir. Bu eylemlerini yazılı ve sözlü yayınlarına da yansıtmışlardır. (3) Şimdi yeri gelmişken son çeyrek yüzyılda batıda meydana gelen Salman Rüşdi olayı, Karikatür krizi, ABD ikiz kule çılgınlığı ve en son Paris’te bir derginin Hz. Peygamber hakkındaki çirkin yayını ile bunların doğu ve batı üzerindeki yankılarını biraz daha açmaya çalışalım.

     Salman Rüşdi Olayı
     Salman Rüşdü 1988 yılında yazdığı “Şeytan Ayetleri” (The Satanic Verses) Romanında Hz. Muhammed (sav)’e ve onun ashabına ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu olay bir bakıma batının Hz. Muhammed Hakkındaki algının bir kez daha dışa vurumu olarak yorumlanabilir. Salman’ın roman şeklinde yazdığı kitabını, tamamen bilinçli bir iftira, tahrik ve tahkir niyetiyle hazırlamıştır. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İbrahim Kalın, a.g.e, s. 55.
2) Safiyyürrahman el- MUbarek Furî, er- Rahiku’l Mahtum, Mektebetü, Cidde.
3) Karikatür Krizi Raporu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2006, s. 8 vd. 
~~~~ * ~~~~

     Asıl amacı batı medyasını İslam’a karşıtahrik etmek buna karşılık Avrupa’da yaşayan Müslüman azınlık başta olmak üzere bütün dünya Müslümanlarını rencide etmek ve var olan gerginliği tırmandırmaktır. (1) İddiaya göre, Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed (sav)’e bir adı vahiy meleği diğer adı şeytan olan Cebrail tarafından getirilmiştir. Ayrıca o dönemde Hz. Muhammed (sav) tebliğ esnasında Müşriklerin direnciyle karşılaşmıştı. Bunun üzerine Lat, Menat ve Uzza gibi büyük putları da birer Tanrı olarak kabul etmek istemişti. Ancak önde gelen sahabenin direnmesi üzerine en azından onları Tanrı’ının kızları olarak kabul etmek üzere vahiy için Cebrail’e gittiği belirtilmektedir. Salman bu düşüncesiyle İslam’ın ortaya çıktığını tasvir ederek söz konusu hezeyanları modern dünyaya taşımak istemiştir. (2)
     Söz konusu kitabın yayınlanması, İslam dünyasının büyük tepkilerine neden olmuştur. Buna karşılık doğuda, batıda birçok makale ve kitap yazıldı, televizyon programları yapıldı. Siyasi ve diplomatik gerginliklere neden oldu. Özellikle 14.04.1989 tarihinde İran’da Ayetullah Humeyni’nin Salman Rüşdi ve kitabı yayınlayanlar hakkında ölüm fetvası vermesiyle mesele çok daha girift bir hal almıştır. Bu arada batı dünyası da ölüm fetvası üzerine boş durmamış birçok yazar ve medya kuruluşları düşünce özgürlüğünü bahane ederek Salman Rüşdi’ye sahip çıkmışlardır. Nitekim daha sonra ortaya çıkan karikatür krizi de aynı kurumlar tarafından ifade özgürlüğü şemsiyesi altında savunulmuştur. (3) Salman Rüşdi’inin bu iftiracı ve kışkırtıcı tavrına karşı, Alman kökenli araştırmacı Bayan Anna Maria Schimmel (1922-2003) batı medyasını etkileyecek açıklamalar yapmıştır. İslam’ın hoşgörülü ve güler yüzünü anlatmıştır. Katıldığı bir televizyon programında; “Salman Rüşdi’nin haysiyetsiz bir şekilde milyonlarca Müslümanın dini duygularını rencide ettiğini buna karşılık onların tepkilerine saygı duyulması gerektiğini” belirtmiştir. Schimmel bu cesur ve başarılı açıklamalarından dolayı uzun süre Batı kamuoyunda tartışılmış ve çok sert eleştirilere muhatap olmuştur. Almanya Cumhurbaşkanlığı tarafından Schimmel’in gerek İslamiyet gerekse diğer akademik çalışmaları takdirle karşılanmış ve ödüle layık görülmüştür. Bazı çevreler bu ödülün verilmemesi için bir kampanya başlatmışlarsa da sonuçta Alman Cumhurbaşkanı Herzog kararını değiştirmemiş ve hak ettiği ödülü kendisine vermiştir. (4) 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İbrahim Kalın, İslam ve Batı, İSAM Yayınları, İstanbul, 2007, s.149.
2) Salman Rürshdie, The Satanic Verses, Viking Press, London, 1988, s.91-125.
3) Karikatür Krizi Raporu, s. 31.
4) Nimetullah Akın, Anna Maria Schimmel, Doğu ile Batı Arasında Bir Aşk Hikayesi, İslamiyat Dergisi, Eki Bülten, Ankara, 2003, c.6, Sayı:1. 
~~~~ * ~~~~

     İslâm’a Yönelik Eleştiriler
     Az önce ifade edildiği üzere Batı, İslam dininin doğuşunu kendi teolojik anlayışına uygun görmemiştir. Hal böyle olunca İslam dininin bu kadar mensubunun olması da kabul edilemezdi. Bundan dolayı devam ede gelen inkâr ve tenkit politikasını, İslam’ı tebliğ eden Hz. Muhammed (sav) üzerinde yoğunlaştırmıştır. Hiç bitmeyen bu eleştirilerin sebeplerini şöyle açıklamak mümkündür:
     a) Batı dünyası kendi kutsalları ve teolojik anlayışları içerisinde İslam dinine uygun bir yer bulamamıştır. Bu dinin vahye dayandığını ve Allah tarafından gönderildiğini kabul etmemişlerdir. Onlara göre İslam, Hıristiyanlığın Tanrı’sına rağmen ortaya çıkan bir dindir.
     b) Batı İslam’ın, Hz. Muhammed (sav) tarafından oluşturulduğunu ileri sürmüştür. Buna göre Kur’an’ı da Hz. Peygamber kendisi yazmıştır.
     c) İslam’a yönelik saldırıların Hz. Muhammed (sav) üzerinden yapılmasının bir sebebi de, Kur’an’ın Yahudiler ve Hıristiyanlar hakkındaki ayetleridir. Çünkü Kur’an’ın ehli kitap olarak vasıflandırdığı Hıristiyanlar, bu hükümlerin Hz. Peygamber (sav) tarafından konulduğunu iddia etmektedirler.
     d) Batılılar daha da ileri giderek, Hz. Muhammed (sav) ile ilgili yalancı, sihirbaz, şehvet, şiddet ve menfaatin düşkün gibi çirkin sıfatlarla iftiralarda bulunmuşlardır.
     e) Son yarım asırdan bu yana İslam’ın değerlerine açıktan haksızlık yapılmasına rağmen Müslümanlar her coğrafyada varlıklarını1 sürdürmektedirler. Bugün batı, gündeme gelen göç ve iltica hareketleriyle birlikte Müslüman nüfusunu potansiyel suçlu görmüştür.
     f) Batı dünyasında insanlar, kendi dinleriyle mutlu olamamaktadırlar. Kazanç ve paylaşım belli merkezlerde birikmektedir. Bu nedenle İslam’ı kabul edenlerin sayısında artışlar olunca İslam dinine yönelme hareketi, batılıları endişelendirmiştir. (2)

     Karikatür Krizi
     Hatırlanacağı üzere; 30 Eylül 2005 tarihinde, Danimarka’da yayınlanan JylandsPosten adlı gazetenin Hz. Muhammed ile ilgili hakaret içeren karikatürleri yayınlaması doğu ve batı arasında bir gerginliğe neden olmuştur. Daha sonra krize dönüşen bu olay, dünya çapında yayılmış ve küresel bir problem halini almıştır. Özellikle kamuoyunun lehte ve aleyhteki tartışmalarıyla birlikte din, siyaset, akademik ve diplomatik çevreler başta olmak üzere birçok alanda yeni sesler yükselmiştir.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Ömer Faruk Harman, Üçüncü 1000’e Girerken İslam, “Dinlerarası Diyalog çalışmaları ve Misyonerlik Faaliyetleri” Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2005, s.295.
2) Karikatür Krizi Raporu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2006, s. 35.
~~~~ * ~~~~

      Jyllands-Posten gazetesinin kültür editörü, fikir ve basın özgürlüğüne destek vermek için, 40 karikatürcüye başvurarak, Hz. Muhammed (sav)i kendi anlayışlarına göre çizip gazeteye göndermelerini istemiştir. Kendilerine mektup gönderilen ve iki tanesi kendi gazetesinin karikatürcüsü olan kırk karikatürcüden sadece on iki kişi olumlu cevap vererek çizdikleri karikatürleri göndermiştir. Gazete bunları “Muhammed’in yüzleri” başlığı ile yayınlamıştır. Karikatürlerin yayınlanmasından sonra, gazeteye Danimarka içinden ve dışından elektronik posta ile yüzlerce eleştiri ve protesto gelmiştir. Danimarka başbakanı Rasmussen, önceleri bu karikatürleri “ifade özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirmiş ve hükümetin olaya müdahalesinin söz konusu olmadığını açıklamıştır. Diğer yandan Danimarka’daki 11 Müslüman ülkenin büyükelçilikleri karikatürlerin İslam’a ve Müslümanlara hakaret içerdiğini; bunun dinlere ve uluslararası ilişkiler açısından son derece tehlikeli olduğunu ve konuyu görüşmek üzere başbakan Rasmussen’den randevu istemişlerdir. İnsani ve diplomatik teamüllere uygun olan bu talep başbakan tarafından olumlu karşılanmamıştır. Karşılıklı ilişkiler ışığında başvurulan bir dizi girişime rağmen Danimarka hükümeti geri adım atmamıştır.
     Buna karşılık İslam Ülkeleri Kültürel İşbirliği Teşkilatı(ISESCO), 27 Aralık 2005 tarihinde aldığı bir kararla karikatürler nedeniyle 51 üye ülkenin Danimarka ile iktisadi ve siyasi işbirliğini kesmesi talebinde bulunacağını beyan etmişti. Diğer taraftan açılan davalarda da Danimarkalı yargı organları hükümetin tutumuna destek vermiştir. Nihayet 2006 yılına gelindiğinde bir takım Müslüman dernekler, dünya çapında geziler düzenleyerek olaya karşı tepkilerini sürdürmüşler ve geniş kitlelere yayılan bir düzeyde Danimarka ürünlerine boykot etmişlerdir. Yine karikatürler Norveç’te ve bazı Avrupa ülkelerinde tekrar basılmış ve Orta Doğu ülkelerinde Danimarka bayrakları yakılmıştır. Hatta Büyükelçilikler kundaklanmıştır.
     Başlangıçta özür dilemeyen Danimarka başbakanı ilerleyen zaman diliminde olayın ciddiyetinin farkına varmış ve dünya Müslümanlarını rencide etmek niyetinde olmadıklarını anlatmaya çalışmıştır. Ancak bu açıklama bile İslam ülkelerinde her geçen gün büyüyen kitlesel protestoların hızını ve şiddetini kesmemiştir. İslam ülkelerinde Danimarka mallarına karşı uygulanan boykotlardan dolayı ekonomik anlamda zarara uğrayan şirketler, gazeteye ve hükümete baskı uygulamaya başladılar. Sonuçta dünyaya yayılan bu hadise nedeniyle “ 16 Şubat 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu basın özgürlüğünün korunması gereken Avrupa değerlerinin merkezinde yer aldığını, basın özgürlüğünün diğer dinler ve halklara saygıyı da içerdiğini beyan eden ortak bir karar aldı. Alınan kararda Danimarka büyükelçiliklerine yapılan saldırıların kınandığı ve aşırılığa karşı Avrupa Birliği’nin Danimarka’nın yanında yer aldığı bildirilmiştir.” Karikatürler çerçevesinde gelişen tartışmalar Mart 2006 tarihine kadar uzayıp gitmiş ve beraberinde birçok soruyu da gündeme getirmiştir. Aradan geçen bu süre içinde bütün AB ülkelerinin devlet yetkilileri, kilise temsilcileri, akademisyenler ve basın yayın organları karikatür krizinin lehinde ve aleyhinde çeşitli açıklamalarda bulunmuşlardır.
     Şimdi bunlardan bir bölümünü örnekler halinde verelim: (1)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2006, s. 35.
~~~~ * ~~~~

     Hollanda ve Tutumu:
     Danimarka Karikatür Krizinde, Hollanda kamuoyunda eleştiriler olduğu gibi olayı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirenler de olmuştur. Ancak bir karşılaştırma yapıldığında krize destek verenlerin daha çoğunlukta olduğu görülmüştür. Karikatürlerin yayınlanmasını tasvip edenlerin görüşlerine bakıldığında genel olarak basın ve düşünce özgürlüğünü savunmuşlardır. Bunlara göre özgür bir toplumda dinler, tartışılabileceği gibi karikatürize de edilebilir. Müslümanların bundan rahatsız olmamaları gerekir. Herkes özgür bir siyasi sistem içinde yaşamanın sonuçlarına razı olmalıdır. Dolayısıyla Danimarka’nın baskı sonucu geri adım atmasının yanlış olacağı, ticari kaygıların özgürlüğe engel olamayacağını açıklamışlardır. (1)

     Dönemin Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende, Danimarka’da yayınlanan ve İslam dünyasını rahatsız eden karikatürler konusunda, ülkedeki Müslümanların soğukkanlılıklarını korumalarından mutluluk duyduğunu ifade ettikten sonra şunları söylemiştir: “Farklılıklarımız en değerli hazinelerimizdir. Ama bunu da abartmamak gerekir. Farklı konuştuğumuz konulara tahammül edilmelidir. Gerekirse barışçı olmak koşulu ile protesto da edilebilir. Daha ileri gitmek gerekiyorsa bu kez çözüm yeri mahkeme olmalıdır.” (2)
     Teoloji Profesörü Wasif A. R. Shadid, barışçı protestoların olabileceğine işaretle şöyle diyor. “Basın ve ifade hürriyeti laik bir toplumda ne kadar kutsalsa, dini metinler, ritüeller ve şahsiyetler de o dinin mensupları tarafından kutsal olarak algılanır. “ Shadid daha sonra Batı medyasının “kendilerini etkileyebilecek konularda oldukça hassas davrandığı ancak 11 Eylülden sonra İslam hakkında pervasızlaştığı” tespitinde bulunuyor. Şiddet içeren protestoların Batı’daki basmakalıp Müslüman imajını beslediğini ve Batı medyasının gösterilen bu imajı beslemek için ön plana çıkardığını iddia ederek boykot ve barışçıl protestoların önemine dikkat çekmiştir. (3)
     Aynı dönemde Hollanda medyasında aşırı ve tahrik edici yayınlar da olmuştur. Türkiye karşıtlığı ile bilinen Hollanda Milletvekili Geert Wilders, bir küstahlık yaparak Web Sayfasına Danimarka’da yayınlanan 12 karikatürü aynen koymuştur. Bu haberin duyulmasından kısa bir süre sonra Web sayfası çökmüştür. Olay bununla da kalmamış daha büyük tepkiler gösterilmiştir. Sonuçta adı geçen milletvekili bir süre gizlenmek zorunda kalmıştır. (4)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2006, s. 39.
2) Karikatür krizi raporu, s. 40.
3) Karikatür Krizi Raporu, s. 44.
4) Karikatür Krizi, s. 45.
~~~~ * ~~~~

     Almanya’nın Tutumu:
     Almanya’nın dini, siyasi, akademik ve basın- yayın kuruluşlarının karikatür konusundaki tutumu; hem Avrupa Birliği hem bu ülkede yaşayan 4 milyon Müslüman açısından önem arz etmektedir. Almanya Hz. Muhammed (sav)’in karikatürlerinin yayınlanması üzerine farklı görüşler ortaya koymuştur. Bir kısmı basın ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkarırken bir kısmı da dini cemaatlere, inançlara ve geleneklere saygılı davranılması gerektiğini belirtmiştir. Bazıları bu tür dini duyguları aşağılayan, rencide eden yayınları çirkin ve saygısız bir hareket olarak kınamışlardır. Buna karşılık bazı İslam ülkelerinde meydana gelen şiddet olaylarını da ağır bir şekilde eleştirmişlerdir. (1)
     Alman Yeşiller Partisi Başkanı Claudia Roth şu açıklamada bulunmuştur: “Düşünce ve basın özgürlüğü dışlanamaz ve korunması gerekir. Bununla birlikte dünya dinlerinden birinin kurucusunun Usame bin Ladin gibi terörist gösterilmesi de, çirkin ve kabul edilmez bir davranıştır. Çünkü bir dinin ya da inancın, kurucusunun aşağılanması o din veya inanca mensup tüm insanları da aşağılamak olduğunu belirtmiştir.”Roth daha sonra Danimarka yönetimini ve basınını şöyle tenkit etmiştir. “Danimarka peynirinin satılmasının düşünce özgürlüğünden daha üstün geldiğini, bu nedenle Danimarka yöneticileri ve medyası, basın ve düşünce özgürlüğünü savunurken samimi olmadıklarını açıklamıştır. (2)
     Almanya Başbakanı Merkel ise; “karikatürlerin yayınlanmasının kabul edilemez olduğunu, buna karşılık Müslümanların yapmış olduğu protesto gösterilerini anlayışla karşıladığını, fakat gösteriler esnasında şiddet Hareketlerine kesinlikle hoş bakmadığını, insanların duygularının yaralanmış olabileceğini ancak bunun şiddet için bir neden olamayacağını” belirtmiştir. (3)
     Papalık ve Barış Konseyi Başkanı Kardinal Martino ise, Müslüman dünyasını karikatür krizinde savunmuş ve meydana gelen öfkeyi “dini bir hassasiyet” olarak değerlendirmiştir. “Zengin ve kalkınmış ülkelerde bir küstahlığın geliştiği ve diğer kültürlere karşı bir saygının kalmadığı, ucuz bir derginin başkalarının kültürüne saldıran bir karikatür çizmesinin bir küstahlık olduğu tartışmanın açık bir şekilde suiistimal edildiğini düşünmektedir. Kardinal Yahudi ve İslam kültüründe Allah’ın resmedilmesinin yasak olduğunu ve İslamiyet’te Hz. Muhammed (sav)’in resmedilmesinin yasak olduğunu bildiğini” (4) ifade etmiştir.
     Alman yazar ve Hür üniversitesi onursal doktoru Günther Grass da karikatürlerin yayınlanmasını eleştirmiştir. Bu hareketin bilerek ve planlanarak yapılmış bir kışkırtma olduğunu belirtmiştir. Çünkü bu yayınları yapanlar Allah ve Hz. Muhammed (sav)’in resmedilmesinin İslam’da yasak olduğunu bildiklerini açıklamıştır. Buna rağmen söz konusu gazetenin aşırı sağcı, yabancı düşmanlığı yaptığı ve şiddet olaylarını körüklediği herkes tarafından bilinmektedir. (5)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, s. 49.
2) Marian Lau, “Geschmacklos”, Die Welt, 02.02.2006.
3) Karikatür Krizi Raporu, s. 50.
4) Paul Badde, Die Weld, “İmWesten erwacht eine Arroganz” 13.02. 2006.
5) Karikatür Krizi Raporu, s. 54.
~~~~ * ~~~~

     Fransa’nın Tutumu:
     Fransa basını da 30 Eylül 2005 tarihinde Danimarka’da gerilime sebep olan karikatürleri bir müddet izlemiş ve 3-4 ay sonra gazetelerinde yer vermişlerdir. France Soire gazetesi, “hiçbir dini dogma kendini demokratik ve laik topluma kabul ettiremez.” İfadelerine yer verdikten sonra 01 Şubat 2006 günü karikatürleri yayınlamıştır.
     Charlie Hebdo, haftalık bir mizah ve hiciv gazetesidir. Karikatürlerin tamamını 08 Şubat 2006 tarihinde yayınlamıştır. Yayın direktörü Philippe Val, “dayanışma ve prensip” gereği karikatürleri yayınladıklarını bildirmiştir. Oysaki daha önce normal trajı 100.000 olan bu gazete karikatürlerle trajını 700 000’e çıkarmıştır. Bu da gösteriyor ki gazete ekonomik yönden önüne çıkan bir fırsatı değerlendirmek istemiştir.
     Fransa’nın önde gelen gazetelerinden biri olan Le Monde da, olaydan bir müddet sonra karikatürlerden iki tanesini yayınlamıştır. Aslında bu gazete Fransa’nın en eski ve çok okunan gazetelerden biridir. Buna rağmen tarafsızlığını koruyamamış ve iki karikatürü yayınlayarak safını belirlemiştir. Le Canard Enchaine haftanın Çarşamba günleri çıkan bir hiciv gazetesidir. 8 Şubat 2006 tarihinde karikatürlerin bir bölümünü mühürlenmiş olarak yayınlamıştır. Altında da “özgürlüğe saygı için mücadele ve peygamber için altı ölü” ifadesini yazmışlardır. (1)
     Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac; tartışma konusu karikatürlerin Fransa basınında yer almasını tasvip etmemiş ve bakanlar konseyinde, “Tehlikeli bir şekilde öfkeleri körüklemeye yol açacak her türlü provokasyonu kınıyorum” diyerek tepki göstermiştir. Chirac ayrca Fransa İslam Konseyi başkanı Dalil Boubakeur’i kabul etmiş ve ifade özgürlüğü ile inançlara saygı arasındaki dengenin korunması gerektiğine dikkat çekmiştir. Fransa Ulusal Cephe Partisi başkanı ve ırkçılığı savunan Le Pen, ister Hıristiyan ister Yahudi ister Müslüman olsun inananlara karşı, kendi inançlarına saygı esprisi içinde hareket edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
     Fransız akademisyenlerinden Türkiye, İran ve İslam dünyası uzmanı Oliver ROY Le Monde gazetesinde yayınlanan “Öfkenin Jeopolitiği” başlıklı makalesinde şu hususlara değinmiştir: “Yaşanılan karikatür krizinin özgürlükçü Batı ve buna karşı olan İslam medeniyeti arasında bir çatışma şeklinde sunulması doğru değildir. Böyle bir iddia ve eylem cahilane bir davranış olur. Olaylara gösterilen tepkilerin demokratik olup olmamasından hareketle, Avrupa Müslümanları ile Ortadoğu Müslümanlarının konumuna dikkat edilmelidir. Çünkü Avrupa Müslümanları aynı zamanda Avrupa vatandaşlarıdır. Avrupa’nın son üç yılda Ortadoğu politikasını değiştirmesi karşısında bir hesaplaşma ve şiddet zeminine hizmet etmektedir. (2)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, s. 58.
2) Karikatür Krizi Raporu, s. 69.
~~~~ * ~~~~

     İngiltere’nin Tutumu:
     Karikatür olayı İngiliz görsel ve yazılı yayın organlarında da yer almıştır. BBC1 ve Channel 4’te haberlerin sunumunda karikatürlerin gösterilmesi üzerine Müslümanlardan tepki almışlardır. Ancak sözü edilen haber kaynaklarının amaçları izleyicileri, doğru bilgilendirmek olduğunu ifade etmişlerdir. Genelde İngiliz toplumu olayı ifade özgürlüğünü savunma hakkı ile ötekinin inancına saygı arasındaki ilişkinin felsefi ve pratik temelleri üzerinden tartışmıştır.
     Başbakan Tony Blair ve Dış İşleri Bakanı Jack Straaw, karikatürlerin yayınlanmasını kabul edilemez olduğunu beyan ederek kamuoyunu teskin etmek için; ”ifade özgürlüğü vardır ve biz buna saygılı olmak zorundayız. Ancak ifade özgürlüğü kullanılırken hakaret etmek veya tahrik etmek gerekmez. Karikatürlerin yeniden yayınlanması ise gereksizdir. Başlangıçtan itibaren bu iş yanlış yapılmıştır.” Şeklinde konuşmuşlardır. İngiltere Hümanist Partisi de bir basın bildirisi yayınlayarak, olayı tasvip etmediğini, Müslümanların kutsallarına dokunulduğu için Müslümanların üzüldüğünü belirtmişlerdir. (1)

     Karikatürlerin İçeriği:
     Karikatürlerin içeriği kin, nefret, rencide edici çizgi ve yazılardan oluşmaktadır. İncelendiğinde anlaşılacağı üzere bunlar kasıtlı ve tahrik amaçlı hazırlanmıştır. Özellikle Hz. Muhammed (sav)’ı ve Müslümanları küçük düşüren, şiddet ve terörü çağrıştıran görüntüler söz konusudur. Toplam 12 adet olan karikatürlerin ortak paydası İslam karşıtı olan kişilere sipariş verilerek hazırlattırılmış olmasıdır. Olayın ifade özgürlüğünden çok ideolojik, dinin kutsallarını hafife alan ve rencide edici bir görüntü söz konusudur. Birinci karikatür, Hz. İsa, Hz. Muhammed, Buda, bir Hint gurusu, bir hippi, Danimarkalı bir iş kadını ve bir gazeteciyi karakolda, cam bölmeli “suçlu teşhis odası” ında yan yana çizilen resimler içermektedir. Bir diğer karikatürde cennette bulutlar arasında bir “imam” var. Karşısında da hala dumanı tüten canlı bombalar duruyor. İmam “durun burada huri kalmadı” diye bağırıyor. Bir başka karikatürde ise Hz. Muhammed (sav) iki tarafında çarşaflara bürünmüş kadınların arasında görülüyor. Bazı çizimlerde de Hz. Peygamber kara sakallı, çatık kaşlı ve şiddet yanlısı olarak gösterilmiştir. (2) Kısacası olaya hangi cepheden bakarsanız bakınız tam bir istihza, inkâr ve küfür işaretlerini taşıdığı anlaşılmaktadır.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, s. 69.
2) Karikatür Krizi Raporu, s. 167-169.
~~~~ * ~~~~

     Vatikan’ın Tutumu:
     Vatikan, Batı medyasında Hz. Muhammed (sav)’in karikatürlerinin yayınlanmasını ve buna karşılık İslam ülkelerinde gösterilen şiddet hareketlerini kınamış ve konu ile ilgili on beş maddelik resmi bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiride; “İnsan hakları sözleşmesinde güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü inananların dini hislerine saldırmayı içermez. Bu ilke bütün dinler için geçerlidir. Buna karşılık şiddet içeren olaylara da müsamaha edilmemelidir. Bu tür olaylarda nihai sözü hükümetler söylemelidir. Sonuç olarak karikatürlerin yayınlanması ne kadar yanlış ise aynı şekilde karikatürlere tepki olarak gösterilen, şiddet içeren protestolar da esef vericidir. Saldırı şeklinde gösterilen reaksiyon bütün gerçek dinlerin ruhunu zedelemektedir” (1) şeklinde bazı görüşlere yer verilmiştir.

     Dünya Kiliseler Birliği:
     Dünya Kiliseler Birliği Başkanı Samuel Kobia, Hz Peygamber(sav) ile ilgili olarak yayınlanan tartışmalı karikatürlerin ardından yükselen ateşi söndürmek için Hıristiyanlarla Müslümanların beraber çalışması gerektiğini vurgulamıştır. Şiddet içeren tepkilerin uzun sürmesi ve bu eylemin ifade özgürlüğünün bir parçası olarak görme arzusu, ateşe benzin dökmeye benzer. Bu olayda semavi dinlerin mensupları toleransı ön plana çıkarma ve diğeri hakkında bilgi alma sorumluluğunu da ön plana çıkarmaktadır. İfade özgürlüğü temel insan haklarından olmakla beraber, bu hak insanların değerlerini ve izzeti nefislerini aşağılamada kullanıldığında, bu hakkın dayandığı temelleri yerle bir etmektedir.” (2)

     ABD 11 Eylül saldırıları:
     Amerika Birleşik Devletleri'nde, 11 Eylül 2001 tarihinde iki farklı hedefe intihar saldırısı düzenlemiştir. Dünya olağanüstü yankı yapan bu olay, bir müddet sonra ElKaide'ye bağlı kişiler tarafından işlendiği açıklanmıştır. Saldırıda 19 hava korsanı ve 2.996 kişi hayatını kaybetmiş ve 10 milyar dolar maddi hasar meydana gelmiştir. Hatırlanacağı üzere 11 Eylül günü, Amerika Birleşik Devletleri'nde iç sefer gerçekleştiren dört yolcu uçağı, 19 kişi tarafından kaçırılmış, New York'ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey ve güney kulelerine çarpmıştı. İki saat içinde 110 katlı her iki bina ile Dünya Ticaret Merkezi'nin de arasında bulunduğu yapılar yıkılmıştır. Bazıları da hasar görmüştür. Kaçırılan üçüncü bir uçak ise, Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı karargâhı Pentagon'a çarptırılmıştır. Saldırı sonucunda binanın batı cephesinin bir kısmı yıkılmıştır. Kaçırılan dördüncü uçak da, yolcuların müdahaleleri sonrasında Pensilvanya eyaleti, Shanksville yakınlarına düşmüştü.
     FBI tarafından yürütülen araştırma neticesinde saldırıları gerçekleştiren kişilerin, Usame bin Ladin'in liderliğindeki el-Kaide ile bağlantılı olduğu belirlenmiştir. Saldırıdan birkaç gün sonra yaptığı açıklamayla eylemin sorumluluğunu reddeden bin Ladin, 2004 yılında yayınladığı videoyla birlikte saldırıların sorumluluğunu kabul etti. Olay sonrasında Amerika Birleşik Devletleri tarafından Terörizmle mücadele adı verilen bir kampanya başlatılmış, bir süre sonra, bin Ladin'in yaşadığı ve Taliban'ın koruması altında el-Kaide'nin etkin olarak faaliyet gösterdiği Afganistan'a karşı, birçok ülkenin de desteklediği savaşa girişilmiştir. Usame bin Ladin ise Mayıs 2011'de Amerika Birleşik Devletleri kuvvetleri tarafından düzenlenen bir operasyonla Pakistan’da öldürülmüştür.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Karikatür Krizi Raporu, s. 152.
2) Karikatür Krizi Raporu, s. 153. 
~~~~ * ~~~~

     Charlie Hebdo Saldırısı:
     Charlie Hebdo, haftalık bir hiciv gazetesidir. Dini ve kutsal değerleri hafife almayı, din büyüklerinin resim ve karikatürlerini çizmeyi adeta meslek haline getirmiştir. Birkaç kez ekonomik kriz nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Ancak her defasında aykırı yayınlarla satışını yükselterek ekonomik durumunu düzeltmiştir. Nitekim 7 Ocak 2015 tarihinden önce gazete yine maddi yönden kapanma noktasına gelmiştir. Bu konuya dair resmî açıklama olmamakla birlikte derginin krizden kurtarılması için bir çalışma başlatılmıştır. İslam’ı eleştiren ve Hz Muhammed’i resmeden çizimler yayınlandığında konu ile ilgili tepkilerin ve tehditlerin artacağı hesaplanmıştır. ADB CIA'in emekli temsilcisi Michael J. Morell de, saldırının asıl sebebinin " Hz. Muhammed'e hicivli yaklaşan bir medya organizasyonu olduğunu” söylemiştir. Gerçekten plan, beklendiği gibi gelişmiş ve bu saldırıyı fırsata dönüştüren Charlie Hebdo gazetesi bir hafta boyunca satış miktarını yüz binden beş milyona çıkarmasını başarmıştır.
     Diğer taraftan bu tahrik sonucu, 7 Ocak 2015 tarihinde saat 11.30 da Paris merkezinde meydana gelen olayda, isimleri Said ve Cherif Kouachi olduğu ifade edilen iki kardeş Charlie Hebdo'nun Paris'teki ofisine bir saldırı düzenlemişlerdir. Bu silahlı saldırıda 11 kişi hayatını kaybetmiş, 11 kişi yaralanmıştır. Daha sonra Île-de-France’ da 5 kişinin ölümü ve 11 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan ikinci bir saldırı meydana gelmiştir. Saldırıyı yapan silahlı kişiler kendilerini El kaide örgütünün Yemen koluna ait olduklarını söylemişlerdir.

     Kutsalı Anlamak ve Ona Saygı Duymak:
     Bütün dinlerde, kutsala karşı bir saygı ve sevgi anlayışı bulunmaktadır. Modern dünyada kutsallığın etkisini kaybettiği söylense de, pratikte görülen olaylar bu tezi desteklememektedir. Halen dünyada, en yoğun nüfus kitleleri kutsala bağlılığını ifade etmektedir. Bu anlayış, sosyal hayatımıza güç katan bir değer olarak devam etmektedir. Çağımızda kutlanan dini, milli bayramlar, anmalar, sosyolojik ve psikolojik açıdan bu hususu doğrulamaktadır.
     İslâm dini açısından “Kuddüs veya Kutsiyet” Allah’ın bir ismidir. İslam bilginleri bu ismin; “her türlü eksiklikten, kusurdan münezzeh ve mübarek olmak, temiz olmak ” manasına geldiğini açıklamışlardır. (1)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İsmail Karagöz, Esma-i Hüsna, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007, s.137. 
~~~~ * ~~~~

     Gazali de kutsiyeti; “Duyumun algılayabileceği, hayalin canlandıracağı, zihnin tasavvur edeceği, düşüncenin şekillendireceği veya gönülde doğabilecek her türlü nitelikten münezzeh olan ilahi birkudret” (1) şeklinde tanımlamıştır. Yaklaşık elli devletin üzerinde anlaştığı “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” nin 18. Maddesinde ise kutsala ve onun kaynağı olan değerlere atıfta bulunularak “din ve ibadet hürriyeti” teminat altına alınmıştır. (2) Yine dince kutsal sayılan değerleri korumak amacıyla birçok ülkenin anayasasında veya kanun metinlerinde benzer hükümler yer almıştır. Genel anlamda insanların algılamalarına bakıldığında; bazı mekânların, zamanların, varlıkların veya nesnelerin saygın ve kutsal kabul edildiği anlaşılmaktadır.
     Nitekim Kur’an-ı Kerimde de; bir takım mekânların kutsiyetine ve önemine dikkat çekilmiştir. İnsanlara bir rahmet ve hidayet olarak gönderilen peygamberlerin hayatları ve faaliyetlerinin cereyan ettiği yerler; diğerlerine göre daha fazla tanınmış ve anlamlı hale gelmiştir. Buna örnek olarak onların, doğum ve vefatlarının gerçekleştiği yerler, vahyin nazil olduğu mekânlar, savaş ve benzeri olağan üstü olayların yaşandığı bölgeler ile hicret ettikleri coğrafyalar gösterilebilir. Bu cümleden olarak Allah; Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’den Kâbe’yi inşa etmelerini ve temellerini yükseltmelerini istemiştir. Daha sonra bu kutsal yerin ve çevresinin, tavaf yapacaklar ve namaz kılacaklar için temiz tutulmasını emretmiştir. Çünkü burası, ziyaretçiler için bir huzur, güven ve emniyet yeri olduğu belirtilmiştir. (3)
     Başka bir ayette de insanlar için kurulan ilk ibadet evinin, bu şehirde âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe olduğu, orada apaçık deliller ve makamı İbrahim’in bulunduğu hatırlatılmaktadır. (4) Diğer taraftan insanlar hac ibadeti maksadıyla bulundukları Arafat’tan ayrılırken Meş’ar-i Haramda (Müzdelife’de) daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı anmaları gerektiğine işaret edilmiştir. Yine Hz. Muhammed (sav)’ın İsra ve Mi’rac mucizesini hatırlatan ayette de; hem Mekke’deki Mescid-i Haram’dan söz edilmekte hem de Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’nın çevresinin çeşitli nimet ve hikmetlerle bereketli kılındığı bildirilmektedir. Benzer bir olay da Hz. Musa (a.s.) için anlatılmaktadır. Zira Hz. Musa; ayakkabılarını çıkararak mukaddes bir vadi olarak nitelenen “Tuva”ya davet edilmiştir. (5) Diğer Peygamberler için de yaşadıkları mekânlarla ilgili benzer örnekler gösterilebilir.
     Yeryüzünde Allah’ın anılmasına ve O’na ibadet edilmesine vesile olan manastır, kilise, havra ve mescitlerin de önemine dikkat çekilmiştir. Hal böyle olunca bunların korunmasına yardımcı olmak ve içlerinde ibadet edilmesini sağlamak Allah’ın dinine yardımcı olmakla eş değer kabul edilmiştir. (6) Sevgili, peygamberimiz (sav) da şu üç mescidi ziyaret için yolculuk yapılmasını tavsiye etmişlerdir.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) İmam Gazâlî İhyâu Ulumi’d-din, (Terc. Ahmed Serdaroğlu) Bedir Yayınevi İstanbul, 1975, c.4/768.
2) Aslan Gündüz, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “İnsan Hakları” Maddesi, İstanbul, 2000, c. 22/323.
3) Bakara; 2/125-127.
4) Al-i İmran; 3/96-97.
5) Ta-Ha, 20/12.
6) Hac, 22/40.
~~~~ * ~~~~

     Bunlar; “Mescidu’l Haram, Mescidu’n-Nebevi ve Mescidu’l- Aksa”dır. (1) Mekke ile Medine’nin faziletine, kutsiyetine işaret eden başka ayet ve hadisler de vardır. Kudüs de; semavi dinlerce kutsal sayılan ve zengin hatıraları bağrında taşıyan bir şehirdir. Tarih boyunca bölgede meydana gelen olaylar, bu hususu doğrulamaktadır.
     Bazen kutsal bir zaman, insanlar için bir barış, huzur ve buluşma anı olabilir. İslâm’da cuma, kandil, bayram ve ramazan ayına gösterilen saygı ve nezaket bunun en güzel ifadesidir. Diğer taraftan karşılıklı hoş görü ile her insan kendi kutsalını önceleyebilir. Bundan kimse rahatsız olmamalıdır. Merhum Mehmet Akif Ersoy eğitim için Avrupa’ya giden bir gencin karşılaştığı bir olayı şöyle anlatmaktadır: Bu genç Avrupa’ya yeni gelmiş, gurbet hayatına alışmaya çalışmaktadır. Ev bulamadığı için, otelde ikamet etmektedir. Bir gece odasında yalnızlığın verdiği hüznü ve sıkıntıyı hafifletmek için yanındaki sazın tellerine hafifçe dokunur. Durumu fark eden bir otel görevlisi hemen odaya gelerek, bu gecenin Hrıstiyanlar için kutsal bir gece olduğunu belirtmiş ve sükûneti bozan davranışlardan uzak durması gerektiğini ifade etmiştir.
     Dinlerce kutsal sayılan varlıkların başında Tanrı inancı gelmektedir. Bu aynı zamanda kaynağı tabiatüstü sayılan varlığa teslim olma ve bağlanma halidir. Zira mümin; ihlas suresinde açıklandığı gibi Allah’ın varlığına, birliğine, her şeyi yarattığına ve her şeye gücü yettiğine inanır: “De ki: O Allah bir ve tektir.” Allah Sameddir. (Her şey O’na muhtaçtır. O, kimseye muhtaç değildir.) O’ndan çocuk olmamıştır. (Kimsenin babası değildir.) Kendisi de doğmamıştır. (kimsenin çocuğu değildir.)” (2) Diğer bir ayette ise O’nun varlığı, birliği, kutsallığı ve her şeyden münezzeh oluşu şöyle ifade edilmektedir: “O kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal ( her eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden, dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır.” (3)
     İslam’da, Allah’tan sonra en çok sevgi ve saygıya konu olan Hz. Peygamber (sav) dır. Nitekim Yüce Allah kendisini sevmenin ön şartı olarak Hz. Peygamber (sav)’e tabi olmamız gerektiğine işaret etmektedir. “ De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi, sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…” “De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah inkar edenleri sevmez.” (4) Aslında Hz. Peygamber (sav) da; kendisine olan sevginin gönüllere yerleşmesini istemiştir: “Hiçbiriniz, ben ona babasından da, evladından da, bütün insanlardan da sevgili olmadıkça tam anlamıyla iman etmiş olmaz.” (5) Gerçekten tarih ve kültürümüz; Hz. Peygamber (sav)a duyulan sevgi, saygı ve hoş görüyle yoğrulmuştur. Çünkü o, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Buhari; 21/2.
2) İhlas, 112/1-3.
3) Haşr; 59/ 23.
4) Al-i İmran; 3/31-32.
5) Buhari; İman, 8.
~~~~ * ~~~~

     Milletimizin Topkapı sarayında bulunan mukaddes emanetlere gösterdiği saygıyı bir batının anlaması mümkün değildir. Yavuz Sultan Selim 25 Temmuz 1518 tarihinde Mısır seferinden zaferle dönerken, beraberinde bir kısmı Hz. Muhammed (sav)’a, diğerleri de bazı sahabeye ait olduğu bilinen paha biçilmez emanetleri İstanbul’a getirmiştir. Kültür anlayışımızda, “Mukaddes emanetler” olarak bilinen bu emanetler şunlardır. “Hırka-i saadet, Uhud savaşında kırılan dişinin parçası, Nakş-i Kadem-i Şerif (taş üzerindeki ayak izi), Lihye-i Saadet, Name-i Saadet, teyemmüm taşı, Sancağı Şerif, Kur’an-ı kerimler, Hz. Fatıma’nın seccadesi, Kâbe’nin anahtar ve kilitleri, altınoluk, Hacer-i Esved muhafazalıkları ve kılıçlar gibi kıymetli eşyalardır. Yavuz bunları; aynı gece evine bile uğramadan uygun bir mekân olan Topkapı sarayı “Hırka-i Saadet dairesine” koymayı kararlaştırmıştır. (1) Söz konusu emanetlere olan saygı ve sorumluluktan dolayı aynı geceden itibaren Kur’an okunmasına başlanmış ve bu teamül hiç ara verilmeksizin 406 yıl boyunca gece ve gündüz devam etmiştir. Daha sonra Osmanlı hükümdarları başta olmak üzere bütün sorumlular ve halk bu kutsal emanetlerin bakımını yapmış, korumuş ve büyük saygı duymuşlardır. Aynı saygı ve ziyaret coşkusu asırlar boyunca devam etmektedir. Sultan Birinci Ahmed’in, Hz Peygamber(sav)’ın “Nakş-i Kadem-i Şerif”i için mavi zemin üzerine altın ile yazdığı şu kıt’a ile çalışmamızı tamamlayalım.

     “Nola tacım gibi başımda götürsem daim,
     Kademi resmini ol Hazreti Şah-ı Resulün
     Güli gülzarı nübüvvet o kadem sahibidir
     Ahmeda durma yüzün sür kademine o gülün.” (2)

     Sonuç
     Yukardaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere Batı dünyasının tarih boyunca İslâm hakkındaki düşüncesi sorunlu, endişeli ve ön yargılı olmuştur. Medine’de İslâm’ın çevre kabile ve devletlere yayıldığı bölgelerde, Yahudiler ve Hıristiyanlar vardı. Bu iki dinin mensubu kendi peygamberleri Hz. Musa ve Hz. İsa’ya iman etmekle beraber onlara gelen vahyin mahsulü olan kitapları koruyamamışlardır. Bunlar başlangıçta Hz. Muhammed (sav)’ın peygamberliğini merakla izlemişlerdi. Bir kısmı Hz. Peygamberin ve onun tebliğ ettiği İslâm dininin ilahî bir din olduğuna inanmıştır. Fakat çoğunlukla asırlardan beri devam ede gelen kendi dinlerinden vaz geçmek gibi bir karar alamamışlardır. Bu itibarla bölgedeki bazı Yahudiler ve Hıristiyanların Müslümanlara karşı direnç göstermişlerdi.
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dip Notlar:
1) Mustafa Müftüoğlu, Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Çile Yayınları, İstanbul, 1976, c. 4/27.
2) Mustafa Müftüoğlu, a.g.e. 4/28.
~~~~ * ~~~~

     Yahudiler Hz. Peygamber (sav)’e ve İslam dinine daha mesafeli durmuşlardır. Bu yeni Peygamber ve onun getirdiği dini kabul edecek gibi değillerdi. Hıristiyanlardan da en azından bir kısmı İslâm’ın yeni bir din olmadığını belki Hıristiyanlığın içinden bir mezhep olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu düşünce Medine ve çevresindeki ehl-i kitap ile insanlık tarihine geçmiştir. Aslında aynı düşüncenin ve inancın modern dönemlere kadar devam ettiğini söylemek mümkündür. Yaklaşım tarzı ve metotlar değişmekle beraber bugün koyu Katolik Hıristiyanlığı benimseyen Avrupa hala İslâm dini hakkındaki endişelerini korumaktadır.
     Batı İslâm dinini, dünyevileşme sürecini tamamlamamış bir din olarak kabul etmektedir. Bu anlayış, dinin tamamen sosyal hayattan uzaklaştırılmış olduğu anlamına gelir. Batı düşüncesinde Protestanlık ve Hıristiyanlık tamamen dünyevileşmiştir. Oysaki İslam değişmezlik fikrini benimseyen ve gelişmelere karşı direnen bir din değildir. İslam bilginleri bunu 12-16. asırlar arasında çok iyi değerlendirmişlerdir. Bu tarihler arasında İslâm dünyası bilim, sanat ve düşüncede altın bir çağ yaşamıştı. Yeni buluşlar ve eserler bunun en güzel kanıtıdır. Batı bu dönemde İslâm âlemini ilgi ve hayretle müşahede etmiş hatta İslam’ın bilim, kültür ve Medeniyetinden yararlanmıştır.

     Kaynaklar:
- Abdullatif Harputî, Tenkihu’l Kelam Fî Akaidi Ehli’l İslam, (Tercüme ve sadeleştirme; Fikret Karaman), Çelik Yayınevi, İstanbul, 2016.
- Akın Nimetullah, Anna Maria Schimmel, Doğu ile Batı Arasında Bir Aşk Hikayesi, İslamiyat Dergisi, Eki Bülten, Ankara, 2003, c.6, Sayı,1.
- Ateş Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988.
- Buhari, Muhammed bin İsmail, Sahih-i Buhari, Darü İhyaü’t-Turasü’Arabi, Beyrut.
- Erşahin Cengiz, Hayata Yön veren 2000 Söz, Tutku Yayınları, Ankara, 2012.
- Düzgün Şaban Ali, Müslüman İmajı “Batı’daki İslam İmajını Oluşturan Temel Etkenler”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996.
- Fahrüdddin Razi, et-Tefsiru’l Kebîr, Darü’l Kütübü’l İlmiyye, Beyrut, 1990.
- Gündüz Aslan, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “İnsan Hakları” Maddesi, İstanbul, 2000.
- Harman Ömer Faruk, Üçüncü 1000’e Girerken İslam, “Dinler arası Diyalog çalışmaları ve İmam Gazâlî İhyâu Ulumi’d-din, (Terc. Ahmed Serdaroğlu) Bedir Yayınevi İstanbul, 1975.
- Misyonerlik Faaliyetleri” Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2005.
- Kalın İbrahim, İslam ve Batı, İSAM, İstanbul, 2008.
- Karaman Fikret, İslami İnanç Değerleri ve Çağdaş Dini Akımlar, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2015.
- Karagöz İsmail, Esma-i Hüsna, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.
- Karikatür Krizi Raporu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2006.
- Müftüoğlu Mustafa, Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Çile Yayınları, İstanbul, 1976.
- Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, (Tercüme, M. Said Mutlu) İrfan Yayınevi, İstanbul, 1972.
- Özek Ali vd, Kur’an-ı Kerim Ve Açıklamalı Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.
- Safiyyürrahman el- MUbarek Furî, er- Rahiku’l Mahtum, Mektebetü, Cidde.
- Salman Rürshdie, The Satanic Verses, Viking Press, London, 1988.
 

8 Haziran 2021 Salı

YARGITAY BAŞKANLIĞI 214 SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALACAK

Yargıtay Başkanlığı 
Sözleşmeli 214
Personel Alacak

     Yargıtay Başkanlığı, son başvuru tarihi 11 haziran 2021, sözleşmeli 214 İşçi Alacak.

     Yargıtay Başkanlığından:
     SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI
     Başkanlığımız bünyesinde istihdam edilmek üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Değişik 4. maddesinin (B) fıkrası uyarınca 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların "Sınav Şartı" başlıklı Ek 2. maddesi gereğince, aşağıdaki tabloda belirtilen sözleşmeli pozisyonlara, 2020 yılı KPSS puanları esas alınarak, Başkanlığımızca yapılacak uygulamalı ve sözlü veya sözlü sınav sonucuna göre personel alınacaktır.


     II- BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE ZAMANI
a)
Adaylar başvurularını 07.06.2021 - 11.06.2021 tarihleri arasında saat 17.00'a kadar (https://www.turkiye.gov.tr/yargitay -is-basvurusu internet adresi üzerinden e-Devlet sistemine üye girişi yaparak elektronik başvuru yoluyla gerçekleştireceklerdir. Şahsen veya posta yoluyla yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
b) Adayların istenilen belgeleri sisteme eksiksiz ve tek tek yüklemek suretiyle başvuru işlemini tamamlaması gerekmektedir. Yüklenen belgelerdeki yanlışlıklar ile eksik belgelerden adaylar sorumludur.
c) Adayların başvuru işlemi tamamlandıktan sonra "Başvurularım" ekranından başvurularının tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol etmeleri gerekmektedir. "Başvurularım" ekranından "Başvuru Tamamlandı" ibaresi görülmeyen hiçbir başvuru değerlendirilmeye alınmayacaktır.

     III- BAŞVURU ŞARTLARI
    A- GENEL ŞARTLAR
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartlara haiz bulunmak,
b) Başvuru tarihi itibariyle 18 yaşını tamamlamış olmak,
c) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
d) Sosyal Güvenlik Kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almıyor olmak,
e) Zabıt Katibi, Çözümleyici, Programcı, Teknisyen, Tekniker, Kameraman pozisyonlarına başvuracak adayların başvurunun son günü olan 11.06.2021 tarihi itibariyle 35 yaşını bitirmemiş olmak. (Doğum tarihi 11.06.1986 ve sonrası olanlar müracaat edebilir.)
f) Koruma ve güvenlik görevlisi pozisyonuna başvuracak adayların başvurunun son günü olan 11.06.2021 tarihi itibariyle 30 yaşını bitirmemiş olmak. (Doğum tarihi 11.06.1991 ve sonrası olanlar müracaat edebilir.)
g) 2020 yılı KPSS(B grubu) sınavına girmiş olmak ve Lisans mezunları için KPSSP3 puan türünden, ön lisans mezunları için KPSSP93 puan türünden, ortaöğretim mezunları için KPSSP94 puan türünden en az 60 puan almış olmak. Zabıt katibi ve koruma ve güvenlik görevlisi pozisyonu için en az 70 puan almış olma şartı aranacaktır.
h) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu olumlu olmak,
i) Kamu kurum ve kuruluşlarında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre sözleşmeli olarak çalışmakta iken, son bir yıl içerisinde hizmet sözleşmesi esaslarına aykırı hareket etme sebebiyle herhangi bir Kurumca sözleşmesi feshedilmemiş olmak,
j) Sözleşme dönemi içerisinde 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen istisnalar hariç sözleşmesini tek taraflı feshetmiş olanlar, fesih tarihinden itibaren bir yıldan önce tekrar sözleşmeli pozisyonlarda istihdam edilemezler.

     B- ÖZEL ŞARTLAR
1- Zabıt katibi pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar
a) Fakülte veya yüksekokulların bilgisayar bölümü, adalet yüksekokulu, meslek yüksekokullarının adalet bölümü, adalet önlisans programı, adalet meslek lisesi veya diğer lise veya dengi okulların ticaret veya bilgisayar bölümlerinden mezun olmak.(Bu maddede sayılan öğretim kuramlarından mezun olanlardan daktilo veya bilgisayar sertifikası istenmeyecektir.)
b) Yukarıda sayılanlar dışında, en az lise veya dengi okul mezunu olup, daktilo ya da bilgisayar dersini başarıyla tamamladığını belgelemek veya en son başvuru tarihi itibarıyla Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı veya kamu kurum ve kuruluşlarınca düzenlenen kurslar sonucu verilen daktilo ya da bilgisayar sertifikasına sahip olmak. (eğitimi sırasında zorunlu/ortak/seçmeli bilgisayar/daktilo dersi alan ve bu hususu resmi olarak belgeleyen adaylardan bilgisayar/daktilo sertifikası istenmeyecektir.)
c) Başvurusu kabul edilen adayların tamamı, bilgisayar uygulama sınavına çağrılacaktır.
d) Uygulama sınavının tarihi, saati ve yeri Başkanlığımız internet adresinden duyurulacaktır.
e) Uygulama sınavında, sınav komisyonunca belirlenecek metinden bilgisayar ile imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun olarak, yanlışsız, vuruş hesabı yapılmadan, üç dakikada en az doksan kelime yazma şartı aranacaktır.
f) Doğru kelime sayısının hesabında; verilen metne sadık kalıp kalınmadığı, yanlış yazılan kelime sayısı ile yazı içerisinde kelime ve cümle tekrarları nedeniyle metnin anlam bütünlüğünün bozulup bozulmadığına dikkat edilecektir. (Bu işlem yapılırken yanlış yazılan kelime sayısının toplam yazılan kelime sayısına oranının % 40 tan fazla olması halinde yazılan metnin anlam bütünlüğü şartını taşımadığı kabul edilecektir.)
g) KPSS sınavından alınan puanın % 50'si ile bilgisayar uygulama sınavında yazılan en fazla kelime sayısı 100 puan kabul edilerek her bir doğru kelime karşılığı oluşan katsayı puanı ile yazılan kelime sayısının çarpımı suretiyle elde edilecek puanın % 50 sinin toplamı esas alınarak; en yüksek puandan başlanılarak, her öğrenim düzeyi için ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday sözlü sınavına çağrılacak olup, son sırada aynı puana sahip birden fazla adayın bulunması halinde, bu kişilerin tamamı sözlü sınava çağrılacaktır.
h) Uygulama sınavı sonuçları ile sözlü sınava katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.

     Sözlü sınav konuları
1. Atama yapılacak kadronun gerektirdiği mesleki bilgi 30,
2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 15,
3. Genel kültür 15,
4. Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği 20,
5. Özgüveni, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu 20 puan olmak üzere; toplam 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır.
6. Adayın alınacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi tespit edilirken; alınacağı kadronun gerektirdiği teknik bilgiye ilişkin konuların bir veya birkaçından soru sorulacaktır.

     Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
1. Adayların aldıkları KPSS puanının % 35'i ve uygulama sınav puanının % 35'i ile sözlü sınav puanının % 30'u esas alınarak, yapılacak hesaplama sonucunda, nihai başarı listesi belirlenecektir. Başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilanda belirtilen kadro sayısı kadar asıl aday atanmaya hak kazanacaktır. Asıl aday kadar yedek aday belirlenebilecektir.
2. Sınav sonuçları ve kadrolara atanmaya hak kazananlar Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir
2- Koruma ve güvenlik görevlisi (silahlı) pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar
a) 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunda belirtilen şartları taşımak,
b) En az lise veya dengi okul mezunu olmak,
c) Son başvuru tarihi itibarıyla geçerlilik süresi dolmamış özel güvenlik görevlisi kimlik kartına (silahlı ibareli) sahip olmak,
d) 1 yıl mesleki tecrübesi olmak,
e) Erkeklerde 175 cm, kadınlarda 165 cm'den kısa boylu olmamak,
f) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak, bedensel özürlü olmamak, şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmamak,
g) Boy uzunluğunun santimetre cinsinden son iki rakamı ile kilosu arasındaki fark 13'ten fazla, 17'den az olmamak, (Örneğin;180 cm boyunda olan bir adayın kilosunun 80+13=93'ten fazla, 80-17=63'ten az olmaması gerekmektedir.)

     Koruma ve güvenlik görevlisi başvuru sonuçlarının ilanı
1. Başvuruların incelenmesi sonrasında, sınava katılma şartlarını sağlayan adaylar KPSS puanlarına göre sıralanacak, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır. (Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
2. Sözlü sınava katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.
3. Sözlü sınava katılan adayların boy ve kilo ölçümü yapılacaktır. (Boy ve kilo şartını sağlamayan adayların başvuruları geçersiz sayılacaktır. Bu sebeple boy ve kilo şartını sağlamayan adayların başvuru yapmaması önem arz etmektedir.)

     Sözlü sınav konuları
1. Atama yapılacak kadronun gerektirdiği mesleki bilgi 30,
2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 15,
3. Genel kültür 15,
4. Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği 20,
5. Özgüveni, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu 20 puan olmak üzere; toplam 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır.
6. Adayın alınacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi tespit edilirken; alınacağı kadronun gerektirdiği teknik bilgiye ilişkin konuların bir veya birkaçından soru sorulacaktır.

     Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
1. Nihai başarı listesi; adayların merkezi ve sözlü sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre yapılacak olup, başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilanda belirtilen kadro sayısı kadar asıl aday atanmaya hak kazanacaktır. Asıl aday kadar yedek aday belirlenebilecektir.
2. Sınav sonuçları ve kadrolara atanmaya hak kazananlar Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.
3. Ataması yapılacak adaylardanilanın özel şartlar bölümünde belirtilen niteliklerin yanı sıra aşağıdaki hususları kapsayacak şekilde Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü Devlet hastanelerinden alınan "özel güvenlik görevlisi olur" ibareli sağlık raporu istenecektir.
a) Psikiyatri: Psikiyatrik bir hastalık veya kişilik bozukluğu (Psikopati); alkol ve uyuşturucu bağımlılığı olmamak,
b) Nöroloji: Özel güvenlik hizmetini yerine getirmesine engel teşkil edebilecek nörolojik rahatsızlığı olmamak,
c) Göz: Görme engeli, gece körlüğü veya renk körlüğü olmamak,
d) Kulak Burun Boğaz (KBB): Özel güvenlik hizmetini yapmasına engel teşkil edebilecek işitme kaybı olmamak.

     3- Çözümleyici pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar
a) En az dört yıllık bilgisayar, elektrik, elektronik, elektrik-elektronik, endüstri, fizik, matematik, haberleşme mühendislikleri ile fakültelerin matematik, istatistik, bilgisayar bilimleri, bilgisayar enformatik, bilgisayar enformasyon sistemleri, bilgisayar teknolojisi ve bilişim sistemleri, bilişim sistemleri ve teknolojileri, enformasyon teknolojileri, fizik, matematik-bilgisayar, yönetim bilişim sistemleri bölümlerinin birinden veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt dışı öğretim kurumlarından mezun olmak,
b) Java programlama dili ile diğer programlama dillerinden bir adedi güncel olmak üzere en az 2(iki) programlama dilini bildiğini belgelemek,
c) Kamu kurum/kuruluşlarında veya özel sektörde en az 1 (bir) yıl BİM'de programcı olarak çalışmış olmak.
d) Mesleki tecrübenin belirlenmesinde, çözümleyici, sistem programcısı ve programcı olarak 657 sayılı Kanuna tabi kadrolu veya aynı Kanunun 4/B maddesi ile 399 sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli statüdeki hizmetler ile SSK'na tabi özel kesimde geçtiği belgelenen hizmet süreleri esas alınır.
e) İngilizce dilinde, Yabancı Dil Sınavından (YDS) en az (D) düzeyinde puan almış olmak veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslar arası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmak
f) Yabancı dil sınav sonuçları (5) yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde yeniden sınava girmeyenlerin yabancı dil bilgi düzeyi (D) düzeyi olarak kabul edilir. (Yabancı dil sınav sonuç belgelerinin eşdeğerlikleri ve geçerlilik süresi ile ilgili ÖSYM'nin bu ilanın son başvuru tarihi itibariyle geçerli olan "Yabancı Dil Sınavları Eşdeğerlikleri" hakkındaki kararı esas alınacaktır.

     4- Programcı pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar
a) Yükseköğretim kurumlarının bilgisayar programcılığı ile ilgili bölümlerinden lisans düzeyinde mezun olmak,
b) Mesleki tecrübenin belirlenmesinde, bilişim personeli (Programcı) olarak 657 sayılı Kanuna tabi kadrolu veya aynı Kanunun 4/B maddesi ile 399 sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli statüdeki hizmetler ile SSK'na tabi özel kesimde bilişim personeli (Programcı) olarak geçtiği belgelenen hizmet süreleri esas alınır.
c) İngilizce dilinde, Yabancı Dil Sınavından (YDS) en az (D) düzeyinde puan almış olmak veya dil yeterliliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslar arası geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmak,
d) Yabancı dil sınav sonuçları (5) yıl süreyle geçerlidir. Bu sürenin bitiminde yeniden sınava girmeyenlerin yabancı dil bilgi düzeyi (D) düzeyi olarak kabul edilir. (Yabancı dil sınav sonuç belgelerinin eşdeğerlikleri ve geçerlilik süresi ile ilgili ÖSYM'nin bu ilanın son başvuru tarihi itibariyle geçerli olan "Yabancı Dil Sınavları Eşdeğerlikleri" hakkındaki kararı esas alınacaktır.)

     Çözümleyici ve programcı başvuru sonuçlarının ilanı
1. Başvuruların incelenmesi sonrasında, sınava katılma şartlarını sağlayan adaylar KPSS puanlarına göre sıralanacak, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır. (Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
2. Sözlü sınava katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.

     Sözlü sınav, değerlendirme, sözlü sınav sonuçlarının ilanı
1. Sözlü sınav, mesleki bilgiyi/uygulamayı ölçer nitelikte olacaktır.
2. Adayların sözlü sınavda başarılı sayılabilmeleri için 100 tam puan üzerinden en az 70 puan almaları gerekmektedir.
3. Başarılı aday bulunması durumunda, ilan edilen pozisyon sayısı kadar asıl ve aynı sayıda yedek belirlenecektir.
4. Sınav sonuçları Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.
5. En yüksekten başlamak üzere ilan edilen pozisyon kadar atama yapılacaktır.
6. Puan eşitliği halinde sırasıyla alanında yüksek lisans mezunu olanlar, İngilizce dil puanı yüksek olanlar, lisans mezuniyet tarihi önce olanlar ve yaşı daha büyük olanlar öncelikle yerleştirilecektir.

     5- Teknisyen pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar;
a) Asansör teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liseleri ve Elektrik Elektronik Teknolojisi Alanının Elektromekanik Taşıyıcılar Bakım Onarım /Asansör Sistemleri dallarından mezun olmak,
b) Elektrik teknisyeni (yüksek gerilim) için; Endüstri Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liseleri ve Anadolu Meslek Liselerinin; Elektrik Bölümünden mezun olmak veya Elektrik-Elektronik Teknolojisi Alanının Yüksek Gerilim Sistemleri dalından mezun olmak,
c) Elektrik teknisyeni (alçak gerilim) için; Endüstri Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liseleri ve Anadolu Meslek Liselerinin; Elektrik Bölümünden mezun olmak veya Elektrik-Elektronik Teknolojisi Alanının Elektrik Tesisat ve Pano Monitörlüğü dalından mezun olmak,
d) Endüstriyel Otomasyon teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liseleri ve Elektrik Elektronik Teknolojisi Alanının Endüstriyel Bakım Onarım dalından mezun olmak,
e) Görüntü ve Seslendirme teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liselerinin Elektrik Elektronik Teknolojisi Alanının Görüntü ve Ses Sistemleri, Güvenlik Sistemleri, Haberleşme Sistemleri dallarından mezun olmak,
f) Makine teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri,Teknik Liseler, Anadolu Teknik Liselerinin Makine Teknolojisi Alanının Makine Bakım ve Onarım dalından mezun olmak.
g) Mobilya teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler ve Anadolu Teknik Liselerinin Mobilya ve İç Mekan Tasarımı Alanının İç Mekan ve Mobilya Teknolojisi ve Ahşap Doğrama Teknolojisi dallarından mezun olmak.
h) Metal İşleriteknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler ve Anadolu Teknik Liselerinin Metal Teknolojisi Alanının Metal Doğrama, Kaynakçılık dallarından mezun olmak.
i) Sıhhi Tesisat teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler ve Anadolu Teknik Liselerinin Meslek Liselerinin Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Alanının Yapı Tesisat Sistemleri dalından mezun olmak,
j) Soğutma ve İklimlendirme teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler ve Anadolu Teknik Liselerinin Meslek Liselerinin Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Alanının Soğutma Sistemleri ve İklimlendirme Sistemleri dallarından mezun olmak,
k) İnşaat teknisyeni için; Meslek Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri, Teknik Liseler ve Anadolu Teknik Liselerinin Meslek Liselerinin İnşaat Teknolojisi Alanının Duvar ve Zemin Kaplamaları, Boya, Yapı Yüzey Kaplama, Restorasyon, Yapı İç Mekan Dekorasyonu dallarından mezun olmak,

     Teknisyen başvuru sonuçlarının ilanı/ uygulama sınavı
1. Başvuruların incelenmesi sonrasında, sınava katılma şartlarını sağlayan adaylar KPSS puanlarına göre sıralanacak, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday uygulama sınavına çağrılacaktır. (Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.) Uygulama sınavına katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.
2. Uygulama sınavı, meslek ile ilgili teknik ve pratik bilgiyi ölçer nitelikte yapılacaktır. Değerlendirme 100 puan üzerinden yapılacaktır. Uygulama sınavında 50 ve üzeri puan alan adaylar sözlü sınava alınacaktır. Sözlü sınavına katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.

     Sözlü sınav konuları
1. Atama yapılacak kadronun gerektirdiği mesleki bilgi 30,
2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 15,
3. Genel kültür 15,
4. Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği 20,
5. Özgüveni, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu 20 puan olmak üzere; toplam 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır.
6. Adayın alınacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi tespit edilirken; alınacağı kadronun gerektirdiği teknik bilgiye ilişkin konuların bir veya birkaçından soru sorulacaktır.

     Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
1. Nihai başarı listesi; Adayların aldığı KPSS puanının % 30'u, uygulama sınavı puanının %35'i, sözlü sınavı puanının % 35'i esas alınarak, yapılacak hesaplama sonucu nihai başarı puanına göre yapılacak olup, başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilanda belirtilen kadro sayısı kadar asıl aday atanmaya hak kazanacaktır. Asıl aday kadar yedek aday belirlenebilecektir.
2. Sınav sonuçları ve kadrolara atanmaya hak kazananlar Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.

     6- Tekniker pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar
a) Makine teknikeri için; Meslek yüksekokullarının Makine ön lisans programından mezun olmak, 2 yıl mesleki tecrübesi olmak,
b) Elektrik teknikeri için; Meslek yüksekokullarının Elektrik, Elektronik Teknolojisi ön lisans programlarının birinden mezun olmak, 2 yıl mesleki tecrübesi olmak,
c) İnşaat teknikeri için; Meslek yüksekokullarının İnşaat ve İnşaat Teknolojisi ön lisans programından mezun olmak, 2 yıl mesleki tecrübesi olmak,
d) Haberleşme teknikeri için; Meslek yüksekokullarının Elektronik Haberleşme, Telekomünikasyon, Haberleşme, Elektronik, Haberleşme Teknolojisi ön lisans programlarının birinden mezun olmak, 1 yıl mesleki tecrübesi olmak,
e) Bilgisayar ve elektronik teknikeri için; Meslek yüksekokullarının Bilgisayar programcılığı / Bilgisayar Teknolojisi, Elektronik Haberleşme Teknolojisi, Elektronik teknolojisi, Endüstriyel Elektronik ön lisans programlarının birinden mezun olmak, 1 yıl mesleki tecrübesi olmak,

     Tekniker başvuru sonuçlarının ilanı
1. Başvuruların incelenmesi sonrasında, sınava katılma şartlarını sağlayan adaylar KPSS puanlarına göre sıralanacak, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır. (Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
2. Sözlü sınava katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.

     Sözlü sınav konuları
1. Atama yapılacak kadronun gerektirdiği mesleki bilgi 30,
2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 15,
3. Genel kültür 15,
4. Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği 20,
5. Özgüveni, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu 20 puan olmak üzere; toplam 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır.
6. Adayın alınacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi tespit edilirken; alınacağı kadronun gerektirdiği teknik bilgiye ilişkin konuların bir veya birkaçından soru sorulacaktır.

     Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
1. Nihai başarı listesi; adayların merkezi ve sözlü sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre yapılacak olup, başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilanda belirtilen kadro sayısı kadar asıl aday atanmaya hak kazanacaktır. Asıl aday kadar yedek aday belirlenebilecektir.
2. Sınav sonuçları ve kadrolara atanmaya hak kazananlar Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.

     7- Kameraman pozisyonunda istihdam edilebilmek için aranacak özel şartlar;
a. Yükseköğretim kuramlarının fotoğrafçılık ve kameramanlık ön lisans programından mezun olmak,
b. Video düzenleme programlarından en az bir tanesini kullanabilmek,
c. Photoshop programlarından en az bir tanesini kullanabilmek,
d. Temel düzeyde Ofis programlarını kullanabilmek,

     Kameraman başvuru sonuçlarının ilanı
1. Başvuruların incelenmesi sonrasında, sınava katılma şartlarını sağlayan adaylar KPSS puanlarına göre sıralanacak, KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, ilan edilen pozisyon sayısının 10 katı aday sözlü sınava çağrılacaktır. (Eşit puan almış olmaları nedeniyle son sıradaki aday sayısının birden fazla olması halinde, bu adayların tümü sınava çağrılacaktır.)
2. Sözlü sınava katılacakların listesi, sınavın tarihi ve yeri Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir. Ayrıca tebliğ yapılmayacaktır.

     Sözlü sınav konuları
1. Atama yapılacak kadronun gerektirdiği mesleki bilgi 30,
2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 15,
3. Genel kültür 15,
4. Bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği 20,
5. Özgüveni, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu 20 puan olmak üzere; toplam 100 puan üzerinden değerlendirme yapılacaktır.
6. Adayın alınacağı kadronun gerektirdiği mesleki bilgi tespit edilirken; alınacağı kadronun gerektirdiği teknik bilgiye ilişkin konuların bir veya birkaçından soru sorulacaktır.

     Nihai başarı listesi ve sınav sonuçlarının duyurulması
1. Nihai başarı listesi; adayların merkezi ve sözlü sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına göre yapılacak olup, başarı puanı en yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle ilanda belirtilen kadro sayısı kadar asıl aday atanmaya hak kazanacaktır. Asıl aday kadar yedek aday belirlenebilecektir.
2. Sınav sonuçları ve kadrolara atanmaya hak kazananlar Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.

     IV- TÜM POZİSYONLAR İÇİN BELİRLENEN ORTAK HUSUSLAR
a) Adaylar yalnızca bir pozisyona başvurabilecektir.
b) Mesleki tecrübenin belgelenmesi gerekmekte olup, mesleki tecrübenin belirlenmesinde başvurulan mesleki alanda sosyal güvenlik kurumlarına prim ödemek suretiyle geçen hizmet süreleri dikkate alınır.
c) Sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylardan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması formunu doldurmaları ve ayrıca duyurulacak bir tarihte de Başkanlığımıza elden veya posta yoluyla ulaştırmaları istenecektir.
d) Adayların sözlü sınavda başarılı sayılabilmeleri için 100 tam puan üzerinden en az 70 puan almaları gerekmektedir.
e) Ataması yapılacak adayların, yapılacak tebligattan itibaren en geç 10 (on) iş günü içerisinde sözleşme imzalamak, sözleşmede belirtilen tarihte işe başlamak ve istenilen belgeleri teslim etmek üzere müracaatta bulunmaları gerekmektedir.
f) Adreslerine yapılan tebligatın tebliğ tarihinden itibaren 10 (on) iş günü içerisinde Başkanlığımıza müracaat etmeyen, sözleşme imzaladığı halde sözleşmede belirtilen tarihte işe başlamayan veya bu sürenin dolduğu gün itibariyle on beş gün içerisinde belgeyle ispat edilebilen kabul edilebilir mazeretini bildirmeyen adaylar, hakkından feragat etmiş sayılır.
g) Asıl adaylardan hakkından feragat etmiş sayılanların yerine ilan edilen yedek adaylardan işe başlama işlemleri hakkında da yukarıda belirtilen esaslar uygulanır.
h) İlan edilen pozisyonlara atanmaya hak kazanan adaylardan gerçeğe aykırı belge verenler ya da beyanda bulunduğu tespit edilenler ile istenilen şartlardan herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların sözleşmeleri yapılmış ise derhal fesih edilecektir. Ayrıca, gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında hukuki işlem yapılacaktır.


     Yargıtay Başkanlığından:
     SÖZLEŞMELİ BİLİŞİM PERSONELİ ALIM İLANI

     Yargıtay Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezi bünyesinde istihdam edilmek üzere, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 6'ncı maddesi ve bu maddeye dayanılarak 31.12.2008 tarihli ve 27097 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Büyük Ölçekli Bilgi İşlem Birimlerinde Sözleşmeli Bilişim Personeli İstihdamına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin 8'inci maddesi uyarınca, 2019 veya 2020 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavında alınan KPSSP3 puanının yüzde yetmişi (KPSS puanı olmayan veya belge ibraz etmeyen adayın KPSS puanı 70 (yetmiş) olarak dikkate alınır) ile YDS veya buna denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen puanın yüzde 30'unun toplamı esas alınarak (YDS veya dengi puanını ibraz etmeyenlerin yabancı dil puanı 0 (sıfır) olarak hesaplanacaktır) yapılacak sıralamaya göre en yüksek puandan başlanarak sözleşmeli bilişim personeli pozisyonunun 10 katı aday arasından, (Bu sıralamaya göre son sırada aynı puana sahip birden fazla adayın bulunması halinde bu kişilerin tamamı sınava kabul edilir.) Başkanlığımızca gerçekleştirilecek sözlü sınav başarı sırasına göre 2 sözleşmeli bilişim personeli alınacaktır.

     I. Başvuru Şartları
A- Genel Şartlar
a) Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde yazılı genel şartları haiz olmak,
b) Fakültelerin dört yıllık bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektrik mühendisliği, elektronik mühendisliği, elektrik ve elektronik mühendisliği ve endüstri mühendisliği bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,
c) (b) bendinde belirtilenler dışında kalan dört yıllık eğitim veren fakültelerin mühendislik bölümlerinden, fen-edebiyat, eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinin, bilgisayar ve teknoloji üzerine eğitim veren bölümleri ile istatistik, matematik ve fizik bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,
d) Yazılım, yazılım tasarımı ve geliştirilmesi ile bu sürecin yönetimi konusunda veya büyük ölçekli ağ sistemlerinin kurulumu ve yönetimi konusunda 375 sayılı KHK'de belirtilen sürelerde 2 kat için en az 3 yıllık mesleki tecrübeye sahip bulunmak. (Mesleki tecrübenin belirlenmesinde; bilişim personeli olarak 657 sayılı Kanuna tabi kadrolu veya aynı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendi ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi sözleşmeli statüdeki hizmetler ve özel kesimde Sosyal güvenlik kurumlarına prim ödemek suretiyle işçi statüsünde bilişim personeli olarak geçtiği belgelenen hizmet süreleri dikkate alınır.)
e) Bilgisayar çevre birimlerinin donanımı ve kurulan ağ yönetimi güvenliği hakkında bilgi sahibi olmaları kaydıyla güncel programlama dillerinden en az ikisini bildiğini belgelemek,
f) Hizmetin gerektirdiği niteliklere, muhakeme yeteneğine ve temsil kabiliyetine sahip, yoğun iş temposuna ayak uydurabilen ve takım çalışmasına yatkın olmak,
g) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu olumlu olmak,

     B- Özel Şartlar (Nitelikler):

     Sistem Uzmanı (2 Kişi - 2 Kat)
a. En az 1.000 aktif kullanıcıya sahip; Microsoft, UNIX, AIX veya Linux (Red Hat ya da Ubuntu Linux) işletim sistemlerinin sistem yöneticisi (admin) olarak toplamda veya herhangi birisi için en az 3 (üç) yıllık tecrübe sahibi olmak ve belgelemek,
b. Microsoft Windows sunucu ailesi bakım, izleme ve yapılandırma konularında tecrübe sahibi olmak, Windows sunucu ortamlarında problem çözme, log inceleme gibi konularda bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
c. Linux sunucu işletim sistemlerinin (Ubuntu 16 ve üzeri, Centos 6 ve üzeri, Fedora 25 ve üzeri) kurulum, yapılandırma, izleme, yönetim, başarım artırma ve sorun çözümlemelerini gerçekleştirmiş olmalıdır.
d. Linux Web Server ve uygulama sunucuları kurulum ve yönetimi konusunda deneyim sahibi olmak, (Nginx, Apache, vb)
e. Sunucu sanallaştırma (Microsoft Hyper-V, VMware, OpenStack vb.) konusunda kurulum, yapılandırma ve yönetim tecrübesine sahip olmak,
f. Veri depolama, sunucu RAID disk yapısı, SAN, NAS cihazları konusunda deneyimli olmak, bunların mevcut sistemler ile ilişkilerini kurabilmek ve yönetebilmek,
g. Yedekleme altyapıları konusunda ve bu sistemlerin kurulum, yönetim, problem giderme konularında bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
h. Failovercluster ve Always-on yapılandırmalar konularında bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
i. Replikasyon, İş Sürekliliği, Felaketten Kurtarma konularında bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
j. VB, WMI, Powershell veya Bash, Perl, Python Scripting konusunda bilgi sahibi olmak,
k. İlişkisel Veritabanı Yönetim Sistemlerinden (MySQL, T-SQL, PostgreSQL vb.) en az birisini iyi derecede bilmek,
l. Sistem Yönetimi kapsamındaki tüm işlemlerde, sorun çözümleme ve giderme (Troubleshooting) konusunda tecrübe sahibi olmak,
m. Güncel fiziksel sunucu donanımlarının konfigürasyonları ve yönetimi konusunda bilgi ve tecrübe sahibi olmak,
n. Yerel Alan Anahtarlama Cihazları (Switches), Yönlendiriciler (Routers), Firewall donanımları hakkında bilgi, kurulum ve yönetim tecrübelerine sahibi olmak,
o. Tercihen Microsoft Certified Solutions Associate (MCSA), Red Hat CertifiedSystem Administrator (RHCSA), Red Hat CertifiedEngineer (RHCE) sertifikalarından birine sahip olmak,

     II- Başvuru Şekli, Yeri ve Tarihi:
a) Adaylar başvurularını 21.06.2021 - 25.06.2021 tarihleri arasında saat 17.00'a kadar (https://www.turkiye.gov.tr/yargitay-is-basvurusu internet adresi üzerinden e-Devlet sistemine üye girişi yaparak elektronik başvuru yoluyla gerçekleştireceklerdir. Şahsen veya posta yoluyla yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
b) Adayların istenilen belgeleri sisteme eksiksiz ve tek tek yüklemek suretiyle başvuru işlemini tamamlaması gerekmektedir. Yüklenen belgelerdeki yanlışlıklar ile eksik belgelerden adaylar sorumludur.
c) Adayların başvuru işlemi tamamlandıktan sonra "Başvurularım" ekranından başvurularının tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol etmeleri gerekmektedir. "Başvurularım" ekranından "Başvuru Tamamlandı" ibaresi görülmeyen hiçbir başvuru değerlendirilmeye alınmayacaktır.

     III- İstenilen Belgeler
a) Ek'te yer alan başvuru formu (fotoğraflı),
b) Özgeçmiş ( Detaylı),
c) Mesleki tecrübeyi gösterir belge, (mesleki tecrübe sürelerinde lisans mezuniyeti sonrasındaki hizmetler dikkate alınacaktır),
d) Genel şartlar (e) bendinde belirtilen, güncel programlama dillerinden en az ikisini bildiğini gösteren belge (Onaylı transkript, sertifika vb. belgeler),

     IV- Başvuruların Değerlendirilmesi, Sözlü Sınava Çağırılacak Adayların Duyurulması
a) Başvuruların incelenmesi sonucunda genel ve özel şartları sağlayan adaylardan 2019 veya 2020 yılında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavında KPSSP3 puanının %70'i ile geçerli yabancı dil puanının yüzde 30' unun toplamı esas alınarak yapılacak sıralamaya göre en yüksek puandan başlanarak 10 katı aday, sözlü sınava çağırılacaktır.
b) Sözlü sınava girmeye hak kazanan adayların listesi www.yargitay.gov.tr adresinde ilan edilecektir. Ayrıca, yazılı bildirim veya tebligat yapılmayacaktır.

     V- Sözlü Sınav Yeri, Tarihi ve Değerlendirme
a) Sözlü sınav yeri ve zamanı www.yargitay.gov.tr adresinde ayrıca duyurulacaktır.
b) Sözlü sınavı, 100 tam puan üzerinden değerlendirilecek olup en az 70 ve üzerinde puan alanlar başarılı sayılacaktır. İlan edilen pozisyon sayısı kadar asil ve yedek belirlenecektir.

     VI- Sınavın Şekli ve Konuları:
a) Giriş sınavı, sözlü olarak tek aşamalı yapılacaktır.
b) Sınavda, adayların kimlik tespitinde kullanılmak üzere, fotoğraflı ve onaylı bir kimlik belgesini (nüfus cüzdanı, ehliyet veya pasaport) yanlarında bulundurmaları gerekmektedir. Aksi halde adaylar sınava alınmayacaklardır.
c) Sözlü sınav konuları pozisyonlara uygun olarak yukarıdaki genel ve özel şartlarda belirtilen tüm konulardır.

     VII- Sonuçların ilanı ve Atama
a) Sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylardan, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması formunu doldurmaları ve ayrıca duyurulacak bir tarihte de Başkanlığımıza elden veya posta yoluyla ulaştırmaları istenilecektir.
b) Ataması yapılacak adayların, yapılacak tebligattan itibaren en geç 10 (on) iş günü içerisinde sözleşme imzalamak, sözleşmede belirtilen tarihte işe başlamak ve istenilen belgeleri teslim etmek üzere müracaatta bulunmaları gerekmektedir.
c) Adreslerine yapılan tebligatın tebliğ tarihinden itibaren 10 (on) iş günü içerisinde Başkanlığımıza müracaat etmeyen, sözleşme imzaladığı halde sözleşmede belirtilen tarihte işe başlamayan veya bu sürenin dolduğu gün itibariyle on beş gün içinde belgeyle ispat edilebilen kabul edilebilir mazeretini bildirmeyen adaylar, hakkından feragat etmiş sayılır.
d) Asıl adaylardan hakkından feragat etmiş sayılanların yerine ilan edilen yedek adaylardan işe başlama işlemleri hakkında da yukarıda belirtilen esaslar uygulanır.
e) ilan edilen pozisyonlara atanmaya hak kazanan adaylardan gerçeğe aykırı belge verenler ya da beyanda bulunduğu tespit edilenler ile istenilen şartlardan herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların sözleşmeleri yapılmış ise derhal fesih edilecektir. Ayrıca, gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında hukuki işlem yapılacaktır.

     VIII- Ücret
     Aylık brüt sözleşme ücret tavanı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre istihdam edilenler için 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 3 üncü maddesinde tespit edilen sözleşme ücret tavanı olan Ocak-Temmuz 2021 tarihleri arası belirlenen brüt ücret 8.089,31 TL'nin aşağıda belirtilen cetvelde belirlenen katı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar olacaktır.

YARGITAY BAŞKANLIĞI 279 İŞÇİ ALACAK

Yargıtay Başkanlığı
279 İşçi Alacak
     Yargıtay Başkanlığından:

     SÜREKLİ İŞÇİ ALIM İLANI
     Başkanlığımız hizmet birimlerinde istihdam edilmek üzere; 657 sayılı Kanunun 4/D maddesi, 4857 sayılı iş Kanunu ve Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında İŞKUR üzerinden, Başkanlığımızca yapılacak sözlü sınav sonuçlarına göre 279 sürekli işçi alınacaktır.
     Sürekli işçi kadroları ve başvuru şartları İŞKUR internet sitesinde yayımlanacaktır. Şartları uyan adaylar, başvurularını 07.06.2021 - 11.06.2021 tarihleri arasında Ankara İŞKUR İl Müdürlüğüne - Çankaya Hizmet Merkezine şahsen veya www.iskur.gov.tr internet adresi üzerinden İş Arayan" linkine T.C. Kimlik numarası ve şifresi ile giriş yaparak başvuru yapabileceklerdir.

     I- BAŞVURU ŞARTLARI

     A) Genel Şartlar:
1.
2527 sayılı Türk Soylu Yabancıların Türkiye'de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya İşyerlerinde Çalıştırılabilmelerine İlişkin Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla Türk vatandaşı olmak,
2. Kamu haklarından mahrum olmamak,
3. Sınavın son başvuru tarihi itibariyle18 yaşını tamamlamış olmak,
4. Affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahküm olmamak,
5. Kamu kurum ve kuruluşlarından herhangi bir sebeple görevinden veya mesleğinden ihraç edilmemiş olmak,
6. Erkek adaylar için askerlik ile ilişiği olmamak, (yapılmış, tecilli veya muaf olmak)
7. Başvurulan meslek için belirlenen bir okuldan (bölümden/programdan) son başvuru tarihi itibariyle mezun olmak ve istenilen diğer sertifika/belgelere sahip olmak,
8. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almıyor olmak,
9. Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması sonucu olumlu sonuçlanmak,
10. İşe alınmada öncelik hakkına sahip olan adaylardan anılan Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen öncelikli durumlarını gösterir belgeye sahip olmak,

     B) Özel şartlar:

     II-AÇIKLAMALAR
1)
Her aday, ilan edilen kadrolardan yalnızca bir meslek koluna başvuru yapabilecektir.
2) Ankara ilinde ikamet edenler başvuru yapabilecektir. Başvurularda adayların Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminde kayıtlı olan birinci yerleşim yeri adresi dikkate alınacaktır. Başvuru süresi içerisinde ikametini talebin karşılanacağı yere taşıyan adayların başvuruları kabul edilmeyecektir. İkamet değişikliği ile ilgili olarak, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminden yapılan sorgulamada Nüfus Müdürlüğünde işlemin yapıldığı tescil tarihi esas alınacaktır. İkametini talebinin karşılanacağı yer içerisinde değiştiren adayların Nüfus Müdürlüklerinden alacakları Adres Bilgileri Raporunu başvuru süresi içerisinde Kurum ünitesine ibraz etmeleri halinde ilgili işgücü talebine başvurusu yapılacaktır.
3) Ön lisans düzeyindeki işçi talebimize, ilgili KPSS puan türünden 60 ve üzeri puan almış olanlar başvurabilecek olup, İŞKUR tarafından KPSS puanı en yüksek olan adaydan başlanılarak, açık iş sayısının 4 katı aday liste halinde Başkanlığımıza gönderilecektir. Bu adaylar için kura çekimi yapılmayacaktır.
4) İlköğretim ve Ortaöğretim düzeyindeki başvuruların tamamı kura çekimi için Başkanlığımıza gönderilecektir.
5) İŞKUR tarafından bildirilen başvurular arasından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesi gereğince, istihdam edilecek kadro sayısının dört katı aday asıl, dört katı aday yedek olarak, noter huzurunda çekilecek kura sonucunda belirlenecektir.
6) Mesleki tecrübenin belgelenmesi gerekmekte olup, mesleki tecrübenin belirlenmesinde başvurulan mesleki alanda sosyal güvenlik kurumlarına prim ödemek suretiyle geçen hizmet süreleri dikkate alınacaktır.

     III-KURA İŞLEMİ, KURA TARİHİ, YERİ VE SONUÇLARIN AÇIKLANMASI
1.
Noter Kurasına katılacakların isim listesi, kura tarihi, yeri, saati ve sonuçları www.yargitay.gov.tr adresinde ayrıca duyurulacaktır. Bu duyurular tebliğ mahiyetinde kabul edilir ve ilgililerin adresine posta yolu ile ayrıca tebligat yapılmaz.
2. Türkiye iş Kurumu (İŞKUR) tarafından gönderilen listelerde yer alan adaylar arasından, 18.06.2021 tarihinde saat 09.00' da Yargıtay Başkanlığı Konferans salonunda noter huzurunda kura çekimi yapılacaktır.
3. 09.08.2009 tarihli ve 27314 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında işçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesi gereğince, Türkiye iş Kurumu (iŞKUR) tarafından gönderilen listede yer alan adaylar arasından kura çekimi ile açık iş sayısının 4 (dört) katı asil ve aynı sayıda yedek aday belirlenecektir.

    IV- BELGE TESLİM TARİHİ VE YERİ
1-
Kura sonucunda belirlenen adaylar ile ön lisans düzeyindeki işçi talebimizle ilgili olarak İŞKUR tarafından bildirilen listede yer alan adaylar; eğitim durumu, tecrübe, öncelik durumu, mesleki belge, sertifika vb. belgelerini Kurumumuza ibraz edeceklerdir.
2- Belge teslim tarihi ve yeri, www.yargitay.gov.tr adresinden adaylara duyurulacaktır.
3- Durumlarını belgeleyemeyenler veya yanlış beyanda bulunanlar listelerden çıkarılacak ve yerlerine sıralamada yer alan diğer kişiler dahil edilecektir.

     V- SÖZLÜ SINAV, SINAV TARİHİ VE YERİ
1)
Kura sonucunda belirlenen adaylar ile ön lisans düzeyindeki işçi talebimizle ilgili olarak İŞKUR tarafından bildirilen listede yer alan adaylar; Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesi gereğince belgelerinin incelenmesi sonucunda aranan şartları taşıdıkları tespit edilenler, sözlü sınava tabi tutulacaklardır.
2) Sözlü sınavın gün, saat ve yeri ile sınava katılmaya hak kazanan adayların listesi Başkanlığımız internet sitesinde ilan edilecektir.
3) Bu duyuru, tebliğ mahiyetinde kabul edilecek, adayların adresine posta yolu ile ayrıca tebligat yapılmayacaktır.

     VI- SÖZLÜ SINAVA GİRMEYE HAK KAZANAN ADAYLARDAN İSTENECEK BELGELER
1.
Sözlü sınava girmeye hak kazanan adayların; hangi belgeleri teslim edeceği, belge teslim yeri, tarihleri ve diğer bilgilendirme işlemleri Yargıtay Başkanlığı internet adresinden (www.yargitay.gov.tr) ilan edilecek olup, ayrıca adaylara yazılı tebligat yapılmayacaktır.
2. Süresi içinde belge teslim etmeyen ve durumlarını belgeleyemeyenler ya da yanlış beyanda bulunanlar kura listesinden çıkarılacak ve yerlerine yedek olarak belirlenen adaylar sırasına göre dahil edilecektir.

     VII- SÖZLÜ SINAV, SÖZLÜ SINAV SONUÇLARININ AÇIKLANMASI, İTİRAZ, NİHAİ SONUÇLARIN AÇIKLANMASI
1) Sözlü sınav, adayların başvurdukları hizmet alanına ilişkin mesleki bilgi ve becerilerden, yürütmekle yükümlü olacakları vazifelerdeki yetkinliklerini ölçmeye yönelik ve eğitim düzeylerine uygun olarak yapılacaktır.
2) Sözlü sınava girmeye hak kazandığı halde ilan edilen sınav tarihinde sınava katılmayan aday, sınav hakkını kaybetmiş sayılacaktır.
3) Sözlü sınavda tüm adaylar 100 (yüz) tam puan üzerinden değerlendirilecek olup, adayların atanmaya esas başarı puanı ve başarı sıralaması bu puan üzerinden tespit edilecektir. Ancak, başarı puanının eşitliği halinde sırasıyla; yaşı büyük olana, yaşlarının aynı olması halinde diplomaları esas alınmak suretiyle daha üst öğrenimi bitirmiş olana, öğrenim düzeylerinin de aynı olması halinde mezuniyet tarihi itibarıyla önce mezun olmuş olana öncelik verilerek en yüksek puandan başlamak üzere başarı sıralaması belirlenecektir.
4) İlan edilen kadrolara iş başvurusunda bulunan adayların sınav yeri, sınav tarihi, sınav sonuçları, itiraz sonuçları, asıl ve yedek aday listeleri ile diğer her türlü duyurular Başkanlığımız internet adresinde ilan edilecek, bunun için adaylara herhangi bir yazılı tebligat yapılmayacak ve bu ilan tebligat yerine geçecektir.
5) Adaylar, sınav sonuçlarının ilanından itibaren 3 (üç) iş günü içinde sınav sonuçlarına ilişkin itiraz dilekçeleri sınav kuruluna sunulmak üzere Başkanlığımız evrak birimine yazılı olarak verebilecektir. İtiraz dilekçeleri ivedi olarak sınav kuruluna iletilecek ve 3 (üç) iş günü içinde itirazları sonuçlandırarak, Başkanlığımız internet adresinde nihai karar ilan edilecek, yazılı tebligat yapılmayacaktır.

     VIII- ATAMA İŞLEMLERİ
1-
Sınav kurulunca, başarı puanı en yüksek adaydan başlanmak suretiyle kadro sayısı kadar asıl ve aynı sayıda yedek aday belirlenecektir.
2- Yerleştirme sonucu atama için öngörülen niteliklere sahip olmayan adaylar ile yanlış, yanıltıcı veya yalan beyanda bulunmuş olup tercihlerine yerleşenlerin atama işlemleri yapılmayacaktır. Sehven yapılsa dahi atama işlemleri iptal edilecektir.
3- Yerleştirildiği kadroların nitelik ve şartlarını taşıdığı halde istenen belgeleri süresi içerisinde teslim etmeyen veya sınavda başarılı olup da ataması yapılanlardan işe başlamayanlar ile atanma şartlarını taşımadığı sonradan anlaşılarak işe başlatılmayanların yerine yedek listenin ilk sırasındaki kişiden başlamak suretiyle atama yapılacaktır.
4- Sınavda başarı göstererek atamaya hak kazanan adaylardan; doğum, askerlik vb. nedenlerle göreve başlayamayacak durumda olanların, bu durumlarını belgelendirerek Başkanlığımıza başvurmaları halinde, diğer atama şartlarını taşımaları kaydı ile göreve başlamalarına engel durumun sona ermesini müteakip en geç 30 (otuz) gün içinde göreve başlamaları sağlanacaktır.
5- Deneme süresi iki ay olup, bu süre içerisinde başarısız olanların iş akitleri feshedilecektir.

     IX- İLETİŞİM:
Tel : 0 312 416 00 87 - 0 312 416 02 88
Adres : Yargıtay Başkanlığı Vekaletler Cad. No: 1 Çankaya/ANKARA

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...