K Ü T Ü B - İ S İ T T E
İKİNCİ BÂB: DUANIN KISIMLARI (İki kısımdır)
BİRİNCİ KISIM: SEBEBE VE VAKTE BAĞLI DUALAR (Yirmi fasıldır)
BEŞİNCİ FASIL: UYUMA VE UYANMA DUÂLARI
1. (1820)- Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) yatağına girdiği zaman şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımızı görüp bizi barındıran Allah´a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"
[Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizî, Daavât 16, (3393); Ebû Dâvud, Edeb 107, (5053).
2. (1821)- Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: "Hz. Peygamber (s.a.v.) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn´i ve Kul hüvallahu ahad´i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi".
[Buhârî Fedâilu´l-Kur´ân 14, Tıbb, 39, Daavât 12; Müslim, Selâm 50, (2192); Muvattâ, Ayn 15, (2, 942); Tirmizî, Daavât 21, (3399); Ebû Dâvud, Tıbb 19, (3902).]
AÇIKLAMA:Hz. Peygamber (s.a.v.)´in Kur´ân-ı Kerim´i hastalığı sırasında şifa için okuduğu, mevsuk rivayetlerde gelmiştir. Esasen Kur´ân´ın mü´minler için maddî ve mânevî şifa olduğu âyet-i kerimede belirtilmiştir:
"Kur´ân´dan, iman edenlere rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz, O, zâlimlerin ise sadece kaybını artırır" (İsra 82).
Keza: "Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifa, mü´minlere doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir" (Yunus 57).
3. (1822)- Hz. Huzeyfe İbnu´l-Yemân (r.a.) anlatıyor:
"Resûlullah (s.a.v.) yatağını görünce şu duayı okurdu: "Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm". Sabah olunca da şu duayı okurdu: "Bize öldürdükten sonra tekrar hayat veren Allah´a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O´nadır".
[Buhârî, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizî, Daavât 29, (3413); Ebû Dâvud, Edeb 177, (5049).]
AÇIKLAMA:Hadiste, uyku ölüme benzetilmektedir. Bu durumu, şârihler farklı yorumlara tâbi tutmuşlardır. Ebû İshâk ez-Zeccâc şunu söyler: "Uyku sırasında insandan ayrılan nefs, temyize mahsus olan nefstir. Ölüm sırasında bedenden ayrılan nefs ise hayata mahsus olan nefstir, bunun ayrılmasıyla teneffüs de ortadan kalkar". Nihâye´ye göre uyku, "ölüm" diye isimlendirilmiştir, zîra onunla birlikte akıl ve hareket ortadan kalkmaktadır, ölüde de bu iki vasıf olmadığı için arada bir benzetme (teşbih) kurulmuş olmaktadır. Tîbî´ye göre burada, ölüm´den muradın sükûn olması da muhtemeldir. Zîra Araplar mesela, مَاتَتِ الرِّيحُ "rüzgar öldü" diyerek rüzgârın kesilip sükunete erdiğini ifade ederler. Şu halde uyuyana ölüm ıtlak edilmesi de böyledir. Onun hareketinin sükunete ermiş olmasını kasdetmek mânasında bir teşbihtir. Nitekim âyet-i kerimede: "Size geceyi, sükuna eresiniz diye karanlık; ve gündüzü, çalışasınız diye aydınlık yaratan O´dur" (Yunus, 67). Tîbî ilaveten demiştir ki: "Bazan fakirlik, zillet, dilencilik, ihtiyarlık, masiyet ve cehalet gibi fena ve zor durumlar için de ölüm istiaresine başvurulmuştur".
Kurtubî, el-Müfhim´de der ki: "Ruhun bedenle olan alakasının kesilmesi işinde ölüm ve uyku birleşirler. Bu, ya zahiren olur ki, uyku böyledir ve bu sebeple de: "Uyku ölümün kardeşidir" denmiştir, ya da bâtınen olur ki ölüm böyledir. Öyle ise, uykuya ölüm ıtlak edilmesi mecazdır, ruhun bedenle ilgisinin kesilmesinde müşterek oldukları için değildir".
Tîbî der ki: "Uykuya ölüm denmesinin hikmetine gelince: İnsanın hayattan istifadesi, Allah´ın rızasını aramak, O´na ibadet etmek, gazabından, ikabından içtinab etmek gayeleriyle gayret sarfetmekle olur. Öte yandan uyuyan kimse bu istifadeden mahrum kalmakta, dolayısıyla ölü hükmüne geçmektedir. Öyleyse uyanan kimse, uyku manisinin ortadan kalkmasıyla önüne açılan Allah´ın rızasını kazanma nimetine hamdetmektedir".
4. (1823)- Hz. Berâ (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim, sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvârım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab´a, gönderdiğin Peygamber (s.a.v.)´e iman ettim".
"Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun".
[Buhârî, Daavât 7,9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizî, Daavât 76, (3391); Ebû Dâvud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048).]
Tirmizî´nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (s.a.v.), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: "Allahım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azâbından koru".
"Resûlullah (s.a.v.) yatağını görünce şu duayı okurdu: "Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm". Sabah olunca da şu duayı okurdu: "Bize öldürdükten sonra tekrar hayat veren Allah´a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O´nadır".
[Buhârî, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizî, Daavât 29, (3413); Ebû Dâvud, Edeb 177, (5049).]
AÇIKLAMA:Hadiste, uyku ölüme benzetilmektedir. Bu durumu, şârihler farklı yorumlara tâbi tutmuşlardır. Ebû İshâk ez-Zeccâc şunu söyler: "Uyku sırasında insandan ayrılan nefs, temyize mahsus olan nefstir. Ölüm sırasında bedenden ayrılan nefs ise hayata mahsus olan nefstir, bunun ayrılmasıyla teneffüs de ortadan kalkar". Nihâye´ye göre uyku, "ölüm" diye isimlendirilmiştir, zîra onunla birlikte akıl ve hareket ortadan kalkmaktadır, ölüde de bu iki vasıf olmadığı için arada bir benzetme (teşbih) kurulmuş olmaktadır. Tîbî´ye göre burada, ölüm´den muradın sükûn olması da muhtemeldir. Zîra Araplar mesela, مَاتَتِ الرِّيحُ "rüzgar öldü" diyerek rüzgârın kesilip sükunete erdiğini ifade ederler. Şu halde uyuyana ölüm ıtlak edilmesi de böyledir. Onun hareketinin sükunete ermiş olmasını kasdetmek mânasında bir teşbihtir. Nitekim âyet-i kerimede: "Size geceyi, sükuna eresiniz diye karanlık; ve gündüzü, çalışasınız diye aydınlık yaratan O´dur" (Yunus, 67). Tîbî ilaveten demiştir ki: "Bazan fakirlik, zillet, dilencilik, ihtiyarlık, masiyet ve cehalet gibi fena ve zor durumlar için de ölüm istiaresine başvurulmuştur".
Kurtubî, el-Müfhim´de der ki: "Ruhun bedenle olan alakasının kesilmesi işinde ölüm ve uyku birleşirler. Bu, ya zahiren olur ki, uyku böyledir ve bu sebeple de: "Uyku ölümün kardeşidir" denmiştir, ya da bâtınen olur ki ölüm böyledir. Öyle ise, uykuya ölüm ıtlak edilmesi mecazdır, ruhun bedenle ilgisinin kesilmesinde müşterek oldukları için değildir".
Tîbî der ki: "Uykuya ölüm denmesinin hikmetine gelince: İnsanın hayattan istifadesi, Allah´ın rızasını aramak, O´na ibadet etmek, gazabından, ikabından içtinab etmek gayeleriyle gayret sarfetmekle olur. Öte yandan uyuyan kimse bu istifadeden mahrum kalmakta, dolayısıyla ölü hükmüne geçmektedir. Öyleyse uyanan kimse, uyku manisinin ortadan kalkmasıyla önüne açılan Allah´ın rızasını kazanma nimetine hamdetmektedir".
4. (1823)- Hz. Berâ (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim, sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvârım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab´a, gönderdiğin Peygamber (s.a.v.)´e iman ettim".
"Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun".
[Buhârî, Daavât 7,9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizî, Daavât 76, (3391); Ebû Dâvud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048).]
Tirmizî´nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (s.a.v.), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: "Allahım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azâbından koru".
5. (1824)- Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: "Hz. Peygamber (s.a.v.) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allah'ım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".
[Ebû Dâvud, Edeb 108, (5061).]
[Ebû Dâvud, Edeb 108, (5061).]
6. (1825)- Hz. Ali (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v.) yatacağı sırada şu duayı okurdu:
"Allah'ım, kerim olan Zât´ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım. Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın. Allah'ım senin ordun mağlub edilemez, va´dine muhalefet edilemez. Servet sahibine serveti fayda etmez, servet sendendir. Allah'ım seni hamdinle tesbih ederim".
[Ebû Dâvud, Ebed 107, (5052).]
AÇIKLAMA1- Hadiste geçen vech kelimesini Zât olarak tercüme ettik, zîra vech (yüz) Arapça´da birçok durumlarda zat´ı ifade eder. Nitekim كُلُّ شَىْءِ هَلِكٌ إَِّوَجْهَهُ âyetinde vech´ten murad
Zât-ı İlahî´dir ve meâli şöyledir: "Allah´tan başka herşey yok olacaktır" (Ankebût 88).
2- Eksiği olmayan kelimeler diye tercüme ettiğimiz كَلِمَاتُكَ التَّامَّةُ tâbiri ile Allah´ın isim ve sıfatları veya Kur´an-ı Kerim kastedilmiş olmalıdır.
3- Borç diye tercüme edilen mağrem ile günahlar mukabili hasıl olan (Allah´a ve insanlara karşı çeşitli) borçların kastedilebileceğine de dikkat çekilmiştir.
4- Yatağa girerken hayvandan istiâze, zararlı ve zehirli hayvanlara karşı bir korunma talebidir. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) yatağa girmiş olması muhtemel olan zararlılara karşı, yatmazdan önce, yatağın izar yardımı ile çırpılmasını tavsiye eder ve: "Bilemezsiniz, yatağa sizden sonra ne girdi (toz, toprak, böcübörtü, haşerat vs.)" buyurur.
Perçemlerinden tutulmuş olması, bütün zararlıların Allah´ın tasarrufunda, idaresi altında olduğunu beyan eder.
Hadiste geçen اَلْجَدُّ gına yani zenginlik ve servet olarak anlaşılmıştır. Mâna: "Servet sahibine, onun zenginliği sana karşı hiç fayda etmez, azabını, belasını servetiyle defedemez. Nasıl etsin ki, serveti veren zâten sensin" demektir.
7. (1826)- Büreyde (r.a.) anlatıyor: "Bir gün, Hâlid İbnu Velîd el-Mahzumî (r.a.):
"Ey Allah´ın Resûlü, bu gece hiç uyuyamadım" diye Hz. Peygamber (s.a.v.)´e yakındı.
Resûlullah (s.a.v.) ona şu tavsiyede bulundu: "Yatağına girdinmi şu duayı oku: "Ey yedi kat semânın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlûkâtının şerrine karşı, bana himâyekâr ol! Ol ki hiç birisi, üzerime âni çullanmasın, saldırmasın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilâh da yoktur, ilâh olarak sâdece sen varsın".
[Tirmizî, Daavât 96, (3518).]
8. (1827)- İmam Mâlik´ten rivayete göre, ona şu haber ulaşmıştır: Hâlid İbnu´l-Velîd (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.)´e:
"Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz )" diye sordu. Ona şu tavsiyede bulundu:
"Allah´ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O´nun gadabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (beni kötülüğe atan) beraberliklerinden Allah´a sığınırım! de!".
[Muvatta, Şi´r 9, (2, 950).]