KÜTÜB-İ SİTTE
HADİS-İ ŞERİFLER
KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER
BÖLÜMÜ
İkinci Bab: Kıyamet Ahvali
İkinci Fasıl: HAŞR HAKKINDA
1. (5057)-
Süheyl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Kıyamet
günü insanlar beyaz, bembeyaz, has unun çöreği gibi bir yerde toplanacaklar.
Orada hiç kimsenin bir işareti (evi, bağı vs.) olmayacak."
[Buhârî, Rikak 44; Müslim,
Münafıkûn 28, (2790).]
AÇIKLAMA:
1- Burada
mevkıf da denen haşir meydanı, yani kıyametin kopmasından ve ruhların cesedlere
üflenmesinden sonra hesap vermek üzere insanların toplanacağı haşir meydanı
tasvir edilmektedir: Burası beyaz, bembeyaz (veya kızıla çalan) bir beyaz renk
taşıyacaktır. Afrâ kelimesi için "lekesiz beyaz",
"bembeyaz", "kızıla çalan beyaz", "şiddetli
beyaz" gibi manalar verilmiştir. "Beyaz" dedikten sonra "kızıla
çalan beyaz" manası değil, "bembeyaz" manası da uygun
gözükmektedir. Nitekim has un da beyazdır.
2- Haşir
meydanının ikinci vasfı, düz oluşudur. Orada dünyanın sathını andıran dağ,
dere, ev, bağ, bahçe, ağaç vs. olmayacaktır. Maksad, yeryüzünün tamamen yok
olduğunu ve mevkıfın tamamen başka bir hüviyette bir meydan olduğunu
belirtmektir.
İbnu Ebî Cemre: "Bu
ifade de, mevkıf sahasının, bu dünyadan çok daha büyük olduğuna da işaret
vardır" der. İbnu Hacer de: "Bunda dünya arzının yok olup ortadan
kalktığına, mevkıf arzının yeni olduğuna işaret vardır" der ve selefin bu
meseleyle ilgili olarak
"O gün ki arz başka bir arza, gökler
de (başka göklere) tebdil olunacaktır..." (İbrahim 28) ayetinin
te'vilinde ihtilaf ettiklerini belirtir. Buradaki tebdilin manası dünyanın
zâtının ve sıfatlarının değişmesi midir, yoksa sadece sıfatlarının değişmesi
midir? İbnu Hacer, sadedinde olduğumuz hadisin birinci şıkkı te'yid ettiğini
söyler. İbnu Mes'ud'dan bu ayetle ilgili olarak: "Arz öyle bir arza
dönüşür ki, bu arz sanki gümüş gibi (saf ve tertemizdir), üzerinde haram kan
dökülmemiş ve hiçbir günah işlenmemiştir." Bu hadis mevkuf ise de merfu
olarak da rivayet edilmiştir. Beyhakî bunu İbnu Mes'ud'un bir yorumu olarak
anlayıp: "Mevkuf olması daha sahihtir" demiştir. Taberî, Hz. Enes'ten
merfu olarak "Allah arzımızı,
üzerinde günahların işlenmediği gümüşten bir arza tebdil eder"
hadisini rivayet eder. Başka rivayetler de var. Hülasa, arzın kıyamet günü beyaz,
temiz, günahsız bir arza çevrileceği manasını te'yid eden (Resulullah'tan)
merfu rivayetler de mevcuttur.
2. (5058)- İbnu Abbas
(radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sizler Allah'a yalınayak, bedenleriniz çıplak ve
kabuklu (sünnet edilmemiş) olarak haşr olunacaksınız!" buyurdular.
3. (5059)- Bir diğer
rivayette İbnu Mes'ud şöyle demiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
va'z etmek üzere aramızda doğruldu ve dedi ki:
"Ey insanlar! Sizler
(kıyamet günü) Allah'ın yanında yalın ayak, çıplak ve kabuklu olarak
toplanacaksınız. [Sonra şu ayeti okudu:] "İlk yaratışa nasıl başladı
isek, üzerimizde hak bir vaad olarak yine onu iade edeceğiz..."
(Enbiya 104). Haberiniz olsun! Kıyamet günü mahlukattan ilk giydirilecek
İbrahim aleyhisselam'dır. Haberiniz olsun, o gün ümmetimden bazı kimseler
getirilir ve sol tarafa alınırlar. Bunun üzerine ben:
"Ey Rabbim! Bunlar
ashabımdır!" derim. Bana:
"Sen bilmiyorsun,
bunlar senden sonra neler yaptılar" denilir. Ben salih kul (İsa)'nın
dediği gibi diyeceğim:
"Ben içlerinde
bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat vakta ki sen beni
(içlerinden) aldın, üstlerinde nigehban yalnız sen oldun. (Zaten) sen (her
zaman) her şeye hakkıyla şahidsin. Eğer kendilerine azab edersen şüphe yok ki
onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak galib ve yegâne hüküm ve
hikmet sahibi olan da hakikaten sensin sen" (Maide 117-118).
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
devamla dedi ki:
"Bunun üzerine bana:
"Onlar, sen aralarından ayrıldığın günden beri, dinden yüz çevirmeye hiç
ara vermediler!" denilecek."
Bir rivayette şu ziyade var: "Ben:
"Rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!" derim."
[Buhârî, Rikak 45, Enbiya
8, 44, Tefsir, Maide 14, 15, Tefsir, Enbiya 2; Müslim, Cennet 57, (2860);
Tirmizî, Kıyamet 4, (3329); Nesâî, Cenaiz 118, (4, 114).]
4. (5060)- Ebu Hureyre
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Kıyamet günü
insanlar üç sınıf olarak haşrolunurlar:
* Yayalar sınıfı,
* Binekliler sınıfı,
* Yüzü üstü sürünenler
sınıfı."
Aleyhissalâtu vesselâm'a
soruldu: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar yüzleri üzerine nasıl yürürler?"
Şu cevabı verdiler:
"Onları ayakları
üzerine yürüten Zat-ı Zülcelal, yüzleri üzerine yürütmeye de kadirdir. Ancak
bilesiniz, bu yüzleri üstü yürüyenler, önlerine çıkan her engele, her dikene
karşı kendilerini yüzleriyle korumaya çalışırlar."
[Tirmizî, Tefsir Benî İsrail (İsra), 3141).]
[Tirmizî, Tefsir Benî İsrail (İsra), 3141).]
AÇIKLAMA:
Kıyamet günü, ebedî
menzillerine gitmek üzere, herkes amel ve imanlarının derecesine göre
farklı süratte yol alacaklardır. Aleyhissalâtu vesselâm bunları üç grupta ifade
buyurmuştur: Yayalar, binekliler, yüzü üzeri sürünenler. İlk iki sınıf
ehl-i imandır, üçüncüsü ise kâfirlerdir. Ehl-i iman da iki grupta
ele alınmıştır:
Yayalar. Bunlar gidişte
meşakkat çekecekler, ama sürünenlerinkinden çok hafif.
Bazı alimler, önce
yayaların zikredilmiş olmasını, ehl-i imandan yayan yürüyecek olanların
çoğunluğu teşkil etmeleriyle izah etmiştir.
En şerefli sınıf binekli
olanlardır. Bunların da, dünyada bile bineklerin sürat ve konforca
çeşitlilikleri gözönüne alınınca, kendi aralarında farklılıklar arzedeceği
anlaşılır.
Yüz üstü sürünecek
olanlarla ilgili şu ayeti de hatırlatabiliriz: "Biz onları kıyamet günü
körler, dilsizler, sağırlar olarak yüzü koyun haşredeceğiz. Onların
varacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça biz onun alevini
artırırız" (İsra 97).
el-Kâdi der ki:
"Yüzleriyle korunurlar, ifadesi; onların ne kadar alçaltılıp hakir
kılınacaklarını beyan eder. Allah eza veren şeylere karşı, onları,
ellerine ve ayaklarına bedel yüzleriyle korunmaya mecbur kılacaktır.
Hedefe gidişi ayağa bedel yüzleriyle yaptırması da, onların dünyada
iken yüzlerini yaratıp şekillendiren Zat için secdeye koymamalarından
dolayıdır."
5. (5061)- Hz. Ebu
Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"İnsanlar kıyamet günü üç hal üzere haşrolunurlar:
"İnsanlar kıyamet günü üç hal üzere haşrolunurlar:
1) İstekliler, korkanlar,
2) İki kişi bir deve
üzerinde olanlar, üç kişi bir deve üzerinde olanlar, dört kişi bir deve
üzerinde olanlar, on kişi bir deve üzerinde olanlar.
3) Geri kalanları, ateşe
tapanlar. Cehennem, onların kaylûle yaptığı yerde onlarla kaylûle yapar,
geceledikleri yerde onlarla birlikte geceler, onların sabahladıkları yerde
onlarla sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar."
[Buhârî, Rikak 48; Müslim, Cennet 59 (2861); Nesâî, Cenaiz 118, (4, 115, 116).]
[Buhârî, Rikak 48; Müslim, Cennet 59 (2861); Nesâî, Cenaiz 118, (4, 115, 116).]
6. (5062)- Yine Ebu
Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"İnsanlar kıyamet
günü öylesine ter akıtırlar ki, bu terler yerin içinde yetmiş zira'lık
derinliğe kadar iner ve bu ter (yer üstünde de birikerek insanları konuşamaz
hale getirmek üzere ağızlarına) gem vurur ve kulaklarına kadar ulaşır."
[Buhârî, Rikâk 47; Müslim, Cennet 61, (2863).]
[Buhârî, Rikâk 47; Müslim, Cennet 61, (2863).]
AÇIKLAMA:
Kıyamet günü, hesap verme
esnasındaki ahvalle ilgili olarak muhtelif hadisler gelmiştir. Bunların
bir kısmı ter hadisesi ile ilgilidir. Sadedinde olduğumuz hadis,
insanların, hesap vermenin sıkıntısıyla yerin dibine yetmiş arşın inecek ve
yerin üstünde de kulaklara kadar yükselip insanları konuşamaz hale getirecek
bir derya teşkil edecek kadar çok terleyeceklerini ifade etmektedir.
Alimler, bu ter herkesin
kendi teri midir, müşterek terleri midir ihtilaf ederler, İyâz: "Bundan
kişinin müşahede ettiği korkunç haller nispetinde salacağı terin kastedilmiş
olması muhtemel olduğu gibi, hem kendi, hem başkasının teri kastedilmiş olması
da muhtemeldir. Böylece bir kısmına çok şiddetli, bir kısmına daha hafif
sıkıntı verir. Bütün bunlar, insanların izdiham ve birbirlerine sıkışmasından
terin yerin altına yetmiş arşın nüfuz etmesinden sonra, yer üstünde akıp
birikmesinden meydana gelir. Tıpkı suyun toprak tarafından emilmesinden sonra
bir vadide akması gibi" der.
İbnu Hacer, bu terleme
hadisesini, bir başka hadisin yardımıyla daha bir tavzih eder. Hadis şudur:
"Kıyamet günü güneş arza (bir mil kadar] yaklaşır. İnsanlar terlerler.
Kimi vardır, teri ökçesine kadar yükselir, kimi vardır ayağının yarısına kadar
yükselir; dizine kadar yükselenler, uyluğuna kadar yükselenler, böğrüne kadar
yükselenler, omuzuna kadar ve hatta ağzına kadar -ve eliyle işaret eder-
yükselenler, vardır. Ağzına kadar yükselen ter, sahibine gem vurmuş olur.
Bazılarını ter tamamen bürür -ve bunu söylerken elini başının üzerine
vurur.-"
Bazı rivayetlere göre hesap gününün sıkıntısı o kadar şiddetlidir ki, insanlar: "Ey Rabbimiz, cehenneme giderek de olsa bizi bundan kurtar!" diye talepte bulunurlar. Müslim'in bir rivayetinde tere batmanın, kişinin ameliyle mütenasib olacağı belirtilmiştir. Bir başka hadiste bu bekleme müddetinin kırk yıl olacağı; bir diğerinde bir günün yarısının, dünya zamanına göre ellibin yıl olacağı, ancak mü'mine bu günün, güneşin batma anı gibi hafif geleceği belirtilmiştir.
Bazı rivayetlere göre hesap gününün sıkıntısı o kadar şiddetlidir ki, insanlar: "Ey Rabbimiz, cehenneme giderek de olsa bizi bundan kurtar!" diye talepte bulunurlar. Müslim'in bir rivayetinde tere batmanın, kişinin ameliyle mütenasib olacağı belirtilmiştir. Bir başka hadiste bu bekleme müddetinin kırk yıl olacağı; bir diğerinde bir günün yarısının, dünya zamanına göre ellibin yıl olacağı, ancak mü'mine bu günün, güneşin batma anı gibi hafif geleceği belirtilmiştir.
Beyhakî'nin bir hadisinde
bu sıkıntılı halin kâfirlere mahsus olduğu tasrih edilmiştir. "O günün sıkıntısı kâfire çok şiddetlenir. Öyle ki ter onu
gemler!" Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü mü'minler nerede
olurlar?" Buyurdular ki: "Onlar altın kürsüler üzerindedirler, onlara
bulutlar gölge yapar." Bazı rivayetlerde de "amelleri gölge
yapar", bazı rivayetlerde de "güneşin, insanların başlarına iki yay
boyu yaklaşacağı" ifade edilmiş ise de, (imanda kemal sahibi) mü'minlere
bu hararetin zarar vermeyeceği belirtilmiştir.
Hülasa, hesap günü uzun
bir müddettir, sıkıntısı azimdir. Ancak mü' minler, amellerine göre o günün
sıkıntısını az veya çok az bir derecede atlatacaklardır. İbnu Ebî Cemre:
"Sadedinde olduğumuz hadis bu sıkıntının bütün insanlara şamil olacağını
ifade ederse de; başka hadisler, bunun onlar çoğunluk da olsa bir kısım
insanlara mahsus olduğunu tasrih eder; peygamberler, şehidler ve Allah'ın
diledikleri bundan istisna edilmiş, en şiddetli ter sıkıntısının da kâfirlere,
sonra kebair ehline, sonra bunları takip edenlere olacağı, mü'minlerin
kâfirlere nisbetle az oldukları belirtilmiştir."
İbnu Ebî Cemre, bu
hadislerden akla gelebilecek: "İnsanlar muhtelif bazda oldukları halde
hepsi nasıl kulaklarına kadar tere banar, bu arada ter bir kısmının ayağını
bürümez...?" gibi sorulara: "Bunlar uhrevî, gaybî ihbarlardır,
aklî izahı yoktur, kuvvetli iman sahipleri tasdik eder..." manasında cevap
verdikten sonra der ki: "Bu durumu haber vermenin maksadı
dinleyenleri uyarmak, mü'minleri bu korkunç hallere düşmekten kişiyi koruyacak
amellere teşvik etmek, günahlardan tövbeye sevk etmek, kerim ve bağışlayıcı olan
Rab Teala'ya iltica etmeye, bu hallerden ve ateşten koruyup, rahmet
ve cennetine dahil etmesini talep etmeye bir sevktir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder