Davet ve İrşad Kürsüsü
“Resulüm, de ki; işte bu, benim yolumdur. Ben insanları Allah’a körü körüne değil bir basiret üzere davet ediyorum. Ben de bana tabi olanlarda böyleyiz.” (Yusuf 108) Davet kelimesi “deave” fiilinden gelen bir mastar olup; çağırmak, seslenmek, nida etmek, dua ya da beddua etmek, adlandırmak anlamlarına gelmektedir.
Davet, İslam’a, Allah’a çağrıyı ve İslam’ı insanlara anlatarak benimsetmeyi ve uygulamasını sağlamayı ifade eder. Bu anlamda davet insanları Hakka, Hidayete, Allah’a ve O’na kulluğa bir çağrının yanında Allah’a yakarıştır.
İslami davetin ilgi alanı bütün insanlıktır. İslam’ın kapsamı içerisine olan bütün din ve dünya işleri de davetin kapsamı içerisindedir. İslam’a teslim olmuş Müslümanlara davet götürülebileceği gibi, münafıklara, kâfirlere ve hiçbir şeyden haberi olmayan kimselere de davet götürülmelidir. Çünkü Kuran’ın davet ettiği hidayet, yani en doğru yol her insan için gereklidir.
Davet; iman etmeye, imanı yaşamaya, günahlardan kaçınmaya ve iyi davranışlara yönelik olabilir.
Davet; bir açıdan nasihat, bir açıdan irşat, bir açıdan da marufu emretmek, münkerden sakındırmaktır. Buradan hareketle davetin hedefinin aslında, İslam’ın inanç esasları ve değerlerinin kabul edilerek uygulanmasının sağlanması olduğunu, dolayısıyla Müslüman veya gayrimüslim ayrımı yapmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
İyinin, güzelin, adaletin, insanlığın ve buna bağlı değerlerin kaynağı İslam’dır. Kuran, insanları bu değerlere çağıran, kendisi de salih ameller işleyen bu kimseleri doğru sözlü sadıklar olarak nitelendirmektedir. “İnsanları Allah’a çağıran, iyi işler yapan ve ben Müslümanlardanım diyenden daha doğru sözlü kim olabilir.” (Fussilet 33)
Bu şekilde davet edenlerin başında Allah’ın elçileri gelir. Onlar insanları Allah’a ve ona kulluğa çağırırlar. Onların çağrısı insanlara/insanlığa hayat veren şeyedir. “Ey iman edenler Allah ve Resulü sizi size hayat bahş edecek olan şeylere çağırdığı zaman hemen onlara icabet edin…” (Enfal 24)
Peki, bu davetin gerekliğine ve onun Peygamberlerden bize bırakılan bir görev olduğunu hatırlayarak bu sorumluluğu kim deruhte edecek? Kim “İnsanları kendilerine hayat sunacak olan şeye” çağıracak. Bu çağrıya kulak kabartarak ben diyeceklerin ise yapılacak olan davet çalışmalarının, içinde bulunduğumuz çağı ve çağın insanını ıskalamaması gerekir.
Bizler bir tek insanın hidayetine vesile olmayı, onu Cehennem’den Cennet’e yönlendirmeyi, üzerinde güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlı gören bir medeniyetin çocuklarıyız. Asli işimizin de; tebliğ ve davet olduğunu unutmamalıyız.
Muhammed Fesih KAYA Kimdir?
1967 yılında Van’a bağlı Çaldıran ilçesinde on iki çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.
Muhammed Fesih KAYA Kimdir?
1967 yılında Van’a bağlı Çaldıran ilçesinde on iki çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.
1976 yılında Van’da meydana gelen depremden dolayı ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etmek durumunda kaldı. Van’da başlamış olduğu ilkokulla birlikte ortaokul ve liseyi İstanbul’da bitirdi. İmkânsızlıklardan dolayı yüksek öğrenimine devam edemedi.
Evli ve altı çocuk babasıdır. 1983 yılından beri İslami çalışmaların içerisinde tebliğ ve davet faaliyetlerini devam etmektedir. Hali hazırda İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin farklı zeminlerinde sorumluluk üstlenmeye devam etmektedir.
Görseller:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder