18 Ağustos 2021 Çarşamba

TASAVVUF / Tasavvuf Kültüründe Duâ Algısının İnsan Üzerindeki Müsbet Etkileri / Sayfa 547 - 556

ULUSLARARASI SEMPOZYUM
YANLIŞ ALGILAR ve
DOĞRU İSLÂM
28-30 Ekim 2016
ŞanlıUrfa / TÜRKİYE
Sayfa: 547 - 556
TASAVVUF
Tasavvuf Kültüründe
Duâ Algısının
İnsan Üzerindeki
Müsbet Etkileri
Abdulvahap YILDIZ *

     Özet
     Yaratılış itibariyle aciz ve zayıf-güçsüz olan İnsan, dünya ve ahirette huzurlu ve mutlu yaşamak için her zaman duâya ihtiyaç duymaktadır. İşlediği günâh ve hatalara karşı istiğfar etmek, kendisinden daha kudretli ve her şeye gücü yeten Allah’ın kendisine verdiği nimetlere karşı O’nu zikretmek, hayatı boyunca karşılaştığı keder, sıkıntı, âcizlik, çâresizlik ve hastalıklara karşı duâ etmek, kişiye psikolojik açıdan huzur vermektedir. Duânın, ebedî hayattaki sevabı insana ayrı bir huzur verdiği gibi, dünyada da ayrı bir mutluluk kazandırmaktadır. Yapılan bazı bilimsel araştırmalara göre, çaresiz kalmış bazı hastalarda duânın şifâ verici tesiri olduğu ispatlanmıştır.
     Sûfîler, Allah Teâlâ’dan af, cehennemden kurtulma, cennete girmeyi isteme gibi duâlarla yalvarıyorsa da, onlar daha çok rızâ-yı ilahîye nail olmak ve Allah sevgisini kazanmak ve ahirete Cenâb-ı Hak’ın cemâlini seyretme mutluluğuna varmak için duâ ederler ve bunda da huzur ve mutluluk duyarlar.
     Bu bildiride, duâ konusunda bazı yanlış algılar ve tasavvuf kültüründe duâ algısının insan üzerindeki müspet etkilerine değinilecektir.

     Anahtar Kelimeler:
     Duâ, algı, Allah, insan, Pozitif.

     Giriş
     Duâ, çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek, Allah Teâlâ’ya yalvarmak, O’ndan dilekte bulunmak anlamına gelir. İslâm literatüründe ise duâ, Allah’ın azameti karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lütuf ve yardımını bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek yalvararak, yakararak ondan istek ve dilekte bulunma, ibadet etme, Allah’ın birliğini tanımayı ifade der. Duâ ibadetin özü kulluğun da önemli bir esasıdır. Arapçada kullanıldığı edatlara göre, bir kimse için hayır duâda veya bedduâda bulunmak anlamlarını da ifade eder. Kısaca duâ kulun halini Cenâb- Hak’a arz etmesi ile ona niyazda bulunmasıdır. (1) Tasavvufta ise duâ Allah ile kulu birbirine bağlayan en güçlü iletişim tarzı, muhabbet göstergesi, kalbi Cenab-ı Hak’a açmak ve onunla manevî bağ kurmaktır. (2)
     İnsan yaratılış itibariyle âciz, zayıf ve güçsüz olduğundan, duâ etme isteği insanda yaratılıştan mevcuttur. Kendisinden daha kudretli ve her şeye gücü yeten bir varlığa inanan insan, hayatı boyunca karşılaştığı keder, sıkıntı, âcizlik, çaresizliğe karşı, işlediği günâh ve kusurlar sebebiyle bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunur, O’ndan yardım ister. (3)
     Hemen hemen bütün dinlerde duâ vardır. Semavî dinlerde ise duânın önemine daha çok vurgu yapılmıştır. Nitekim İslâm dininde duâ ibadetin özü, ruhu ve esası kabul edilmektedir. Hadis-i şerif ve Ayet-i kerimelerde duâya çok yer verilmiş ve duânın fazileti adabı, kabul edilmesi mümkün olan ve olmayanlar, duâ için uygun zamanlar ve mekanlar hakkında bilgi verilmiştir. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
* Doç.Dr., Harran Üniversitesi Fen-Ededebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.
1) Osman Cilacı, Duâ, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, IX, 529; Selâhattin Parladır, İslâm’da Duâ, Diyanet İslâm Ansiklopediesi, İstanbul, 1994, IX, 530-532; Adil Bebek, Din ve Düşünce Açısından Duâ, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998, s.13-17; Ayhan Tekineş, Duâ Nedir, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 9-101; Abdullah,Yıldız, Duâ, Pınar Yayınları,3. Basım, İstanbul, 2014., s.19-2 0 2 Esma Sayın, Tasavvuf ve Psikoloji Açısından Duânın Terapileri, Batman Üniversitesi Uluslar Arası Katılımlı Bilim ve Kültür Sempozyumu 18-20 Nisan, s. 424. 3M. Sait Şimşek, Duâ. 
~~~~ * ~~~~

     Hz. Peygamberin duâları bizdeki gibi maddî olarak ihtiyaç duyulan şeyleri isteme değildir. Onun duâlarında güzel ahlak ve insani faziletler toplumun huzur içinde yaşaması, adalet, alçaklık, zillette olmamak, zülüm altında yaşamaktan ve insani zayıflıktan kurtulma isteği vardır. (1) Hz. Aişe (r.a)’nın rivâyetine göre, Hz. Resulullah (s.a.v)’ın duâları özlü ve kapsamlı idi. (2) Buna bağlı olarak bazı sûfiler de duâlarını kısa tutarlardı. Hatta yedi kelimeyi geçirmemeye çalışırlardı. (3) Ebû Talib el-Mekkî (ö, 386/1006) “Secilli ve uzun duâların bid’at olduğunu söyler. (4)
     İslâm dininde duâ her yerde ve her zaman yapılabildiği halde, bazı İslâmî kaynaklarda duâ konusunda zaman, mekan ve bazı şartlara riayet edilmesi tavsiye edilmektedir. (5) Bu hususlar kısaca şöyle sıralanabilir:
     1- Seher vaktinde, namazlardan sonra bilhassa sabah namazından sonra, saat-i icabede, ezan ve kamet arasında, oruçlu iken, arefe ve Cuma günlerinde secde halinde, üç aylarda, mübarek gecelerde, Ramazan gecelerinde, Kadir gecesi gibi mübarek vakitlerde yapmak evlâdır.
     2- Arafatta, cami ve mescit gibi mübarek yerlerde duâ etmek evlâdır.
     3- Duâ eden kişi maddî ve manevî kirlerden temizlenmeli, özelikle kibir, gösteriş, kabalık ve gaflet gibi ahlaki kusurlardan temizlenmeli huşu içinde tazarruda bulunmalıdır. İstek ve arzularını kesin bir dil ile belirtip kabulü için acele etmeden duâsına devam etmelidir. İmkânsız ya da haram bir şey istemek gibi aşırıya gidilmemelidir. Duâya başlamadan önce Allah’a hamdu senâ edip peygamber (s.a.v)’a selât u selâm getirmak, ondan sonra duânın kabul edileceğine tereddüt etmeden içtenlikle inanarak huşu ve huzur-ı kalple kıbleye yönelerek ellerini kaldırıp Kur’ân ve hadisten gelen; "Allah’ım senden ve onun için dünyada ve ahirette af ve afiyet istiyorum” (Bakara, 2/201) (6) “Ey Rabbimiz bize dünyada ve ahirete hayırlar ver ve bizi cehennem ateşinin azabından koru.”  gibi tesirli duâlarla duâ etmek ve sonunda tekrar Resulullah’a salavat getirmek ve amin deyip ellerini yüzüne sürerek duâyı bitirmek. (7) Zirâ Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadiste şöyle buyurur: “Duâ edene istediği şey; ya dünyada hemen verilir veya ahirete saklanır ya da üzerinden, istediği iyilik kadar bir kötülük giderilir.” (8)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Görmez, Mehmet, Kalbin Erbaini, Otto yayınları, Ankara, 2015, s.179.
2) Parladır, IX,554.
3) Süleyman Uludağ, Tasavvufta Duâ Anlayışı, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, IX,536
4) Gazâli, İhyâ, I,879.
5) Parladır, IX, 355.
6) El-Hakim, el-Müstedrek,I/517.
7) Gazzâlî, Kimyâ-yı Sadet, s.246-250; Gazzâlî, İhyâ, I, 874-883; İbn Kayyim el- Cevziyye, Duâ ve Yaşam, Çeviren: Osman Arpa Çükürü, 5. Baskı, İlke Yayıncılık, İstanbul, 2025, s. 26-27; Nûrsî, Mektubat, s.354-355; Yıldız, Abdulvahap, Mebudî’nin Tefsirinde Tasavvuf, Sır Yayınları, Bursa, 2012, s 162.
8) İbni Hanbel, III, 18
~~~~ * ~~~~

     Duâ Konusunda Bazı Yanlış Algılar
     Duâ konusunda geçmişten günümüze ortaya çıkıp devam eden, gerek algılama ve gerekse uygulama konusunda yüzeysel, amiyane ve cahilane, hurafeci anlayışlara dayanan bid’a ve yanlışlar bulunmaktadır. Bunlardan biri duânın mahiyetini algılama biçimidir. (1)
     Duâ bir ibadettir. Niçin ibadet eder, kullukta bulunuruz? Kulluk vazifemizi yerine getirirken beklentilerimiz nelerdir? Dünyevî mi uhrevî mi? Evet Allah Teâlâ emrettiği için ibadet ederiz ve ibadetimizin neticesi olarak da sadece onun rızasını taleb ederiz. Bizi duâya sevk eden asıl sebep bu iki şey olmalı: Allah emrettiği ve onun rızasını kazanmak için. Duânın asıl varlık nedeni bu iki esastır. Bir nevî kulluk olan duânın merkezinde emr-i ilahî ve rızâ-i ilâhî olmazsa ve bazı dünyevî maksatlar duâlara esas yapılırsa o ubudiyetin sırrı bozulur, ruhu kaçar dünyevî beklentilerin bir aleti hükmüne geçer. Bu sebepten dolayı bazı duâ, evrâd ve zikirle alakalı selef-i salihinden ve aktabtan rivayet olan sevap ve sonuçları görülmemiş olur. Ne yazık ki günümüzde duâ, dünyevîleşmenin yerkürede yalancı bir cennet inşa etmenin aracı kılınmakta ve böylelikle bir eksen kaymasına uğratılmaktadır. Bu yanılgıdan kurtulmanın çaresi duâlarımızı ihlâs eksenine oturtmaktır. Bediüzzaman said Nursî (1878-1960), “Yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü'l-Kebîr'i, dünyevî faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki, böyle hâysiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rıza-yı İlâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve Selef-i Salihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hattâ inkâr da eder” der. (2)
     Görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen yani fiili duâsını yapmayan bir kulun sıkıntılarını, arzularını, sadece kavlî (sözlü) olarak Cenab-ı Hak’a arz etmesi yetmez. (3)  Kuşeyrî (ö.465/1072) , “Duâ, ihtiyacın anahtarıdır. Bu anahtarın dişleri ise, helâl lokmadır. Kabul edilmesi ihtimali en fazla olan duâ ise; sadece dil ile değil, hal ile yapılan duâdır” der. (4) Zirâ sadece dil ile yapılan duâ, kalbe inmez. Niyazsız ve gönülsüz yapılan duâ, soğuktur. Gönülsüz yapılan duâ ise, hâli etkilemez ve dilde kalır. (5)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Bebek, s. 84.
2) Nursî, Bediüzzaman Said, Mesnevi-i Nuriyye, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2015, s. 242.
3) Yıldız, Abdullah, Duâ, Pınar Yayınları, 3.basım, İstanbul 2014, s. 179
4) Kuşeyrî, Ebu’l-Kasım Abdulkerim, er-Risaletü’l-Kuşeyriye,Daru’l-Hayr Mat.,Beyrut, 1413/1993,s.365
5) Esmâ Sayın, Tasavvuf ve Psikoloji Açısından Duânın Terapileri, Batman Üniversitesi Uluslar Arası Katılımlı Bilim ve Kültür Sempozyumu 18-20 Nisan, 2012, Batman, s. 424.
~~~~ * ~~~~

    Gazzâlî (ö.505/1111) Allah takdir etiyse çıkar etmediyse çıkmaz diyerek tohumu toprağa
ektikten sonra toprağı sulamamak Allah’ın takdirine uymak değildir. (1) Hadis-i şerifte de belirtildiği gibi önce deveyi bağlayıp sonra Allah’a tevekkül etmek gerekir. (2) Allah Teâlâ bir çok âyet-i kerimede kullarının sadece kendisine duâ etmelerini, zatından başka hiçbir varlıktan yardım istememelerini emir buyurmuştur. (A’râf, 7/29, 56, 180; Mu’min, 40/65,14.) Zatından başkasına duâ edilmesinin şirk olduğunu ikaz etmiş ve şiddetle men etmiştir. (Fatiha, 1/2; Yunus,10/106; Şu’râ, 26/13; el-Kasas, 28/88.; Enâm, 6/63; Müminûn, 23/117; Ahkâf, 46/5; el-Hac, 22/12-13.) “Bana duâ edin, duânıza cevap vereyim” (Mu’min,40/60); Rabbinize yalvara yakara ve gizlice duâ edin (A’râf, 7/55) Yine bir hadis-i kudside “Kim bana duâ ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim” (3) buyurur. Bu âyet ve hadislerden anlaşıldığı gibi her türlü yardımın kaynağı ve başvurulacak merci Cenab-ı Hak’tır. Ondan başkasından yardım dilemek küfre kadar götürebilir. Yalnız duâlarımızda Allah’ın isimlerini, Peygamberlerin salih kimselerin zatını işlenen salih amelleri sadece vesile kılabiliriz.
     Yine kaza, bela, sıkıntı, hastalık duânın vakitleridir. Bu zamanda duâya ısrar ve sabırla devam etmek gerekir. Duâ belayı sıkıntıyı gidermek ve hastalığın iyileşmesi için yapılmaz; duânın vakti tahakkuk ettiği için ve sırf rıza-yı ilahi için duâ edilmeli. Meselâ, Yağmursuzluk, yağmur namazının vaktidir. Yağmur namazı, yağmurun yağması için kılınmaz. Duâda dünyevî işler niyet edilse, duâ halis olmadığı için kabule lâyık olmaz. (4)
     Duâ verilen hüküm ve gelecek olan belaların önlenmesi için etkisi vardır. Zirâ duâ belânın geri çevrilmesinde bir sebeptir. Duâ rahmete mazhar olmaya vesiledir. Nitekim nasıl ki kalkan gelen okları önlüyor, tehlikeyi bertaraf ediyorsa, nasıl ki su, topraktan bitkilerin yeşermesi için bir sebep ise, duâ da kaza ve belaların önüne geçer. Allah’ın kazasını ve kaderini kabullenip, karşısında tedbir almamak gibi bir yanlışa düşmemek gerekir. Zirâ “Allah’ın kazası böyledir, o halde ben ne yapabilirim?” dememelidir. (5) Nitekim Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîme’de şöyle buyurur: “Ey imân edenler! Tedbirinizi alın.” (Nisâ, 4/71) Bir de duâ sadece kaza, bela ve sıkıntılar olduğu zaman yapılmamalıdır. Dua bir ibadet olduğu için sık sık yapılmalıdır.

     Duânın Müsbet Etkileri
     Duâ, ihtiyaç anahtarı olduğu gibi, İhtiyaç sahiplerinin dinleneceği, çaresiz kalanların sığınacağı ve ümit sahiplerinin kendisi ile nefes almasıdır. (6) Duânın gerek fert gerekse toplum üzerinde müsbet etkileri vardır. 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Gazzâlî, Duâ ve Zikir, Tecüme, Harun Ünal, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2015,s.203-204.
2) Tirmizi, Kıyâmet, 60.
3)Buhari, Tevhid 35, Teheccüd 14, Da'avat 13, Müslim, Salatu'l-Müsafirin 166, (758), Muvatta, Kur'ân 30, (1, 214), Tirmizi, Da'avat 80, (3493), Ebu Davud, Salat 311, (1315).
4) Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2012, s .506.
5) Gazzâlî, Duâ ve Zikir, s. 203.
6) Kuşeyrî, s. 265.
~~~~ * ~~~~

     Duâ kişinin şuur, huşu ve tazim ile Allah’a yönelmesi, bu yönelme bir kulluk eylemi olduğu için bilgi ve duygusunun canlanıp artması sebebiyle makbul ve muteber bir kişi olması sonucunu doğurur. (1) Kul duâsı sayesinde Allah katında değer kazanır. (2) Zirâ ayet-i kerimede şöyle buyurulur: “(Resulüm) De ki: Duânız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!” (Furkân, 25/77)
     Sıkıntılar ve hatalar sebebiyle Allah Teâlâ’ya duâ etmek, nimetleri yüzünden onu zikretmek kişide psikolojik olarak huzur ve rahatlık verir. (3) (Ra’d,13/28, elAlâ,87/15) Kendisini gören, duyan, içinden geçenleri bilen, her şeye gücü yeten Cenâb-ı Hak’a duâ eden kul, Allah’ın rahmeti, merhameti ve takdiriyle her şeyin üstesinden gelebileceğine inancıyla en zor zamanlarda bile huzur içinde olur. (4) Sıkıntı, stres ve depresyon anlarında okuyacağımız Duhâ, İnşirâh sureleri ve türlerindeki âyetler bize huzur ve ferahlık verir. (5) Fecr Suresinin nüzulünden sonra bir süre vahiy kesilmiş, müşriklerde: Hz. Peygamber (s.a.v)’a “Rabbin sana darıldı seni terk etti” dediler. Müşriklerin bu sözlerinden Resulullah çok sıkıldı ve üzüldü. Bunun özerine Cenâb- Hak Duhâ ve İnşirâh sürelerini indirip, Hz. Peygamber (s.a.v)’ı teselli etti. (6) Ayrıca duâ ahlakî arınmaya ve yücelmeye de yol açmakta ve şahsiyetin olgunlaşmasında yapıcı bir fonksiyon icra etmektedir. (7) Allahım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim. (8) Hadis-i şerifi buna işaret etmektedir.
     Sufîlere göre, duânın dünyevî sıkıntıların giderilmesinde etkisi vardır. Bununla beraber bir sûfî için duânın istek ve ihtiyaçların giderilmesinde etkili olması fazla önemli değildir. Asıl önemli olan duânın Allah’a duyulan iştiyakın dili ve O’nunla doğrudan haberleşmenin bir vasıtası olmasıdır. (9) Tasavvufta duânın adabı ve erkânı kitap ve sünnette belirlendiği şekliyle icrâ edilmekle birlikte, muhtevası açısında farklı bir nitelik kazanmıştır. İlk dönem zâhidleri, genel olarak Allah’ın azabından, cehennemden kurtulmak, cennete girmek için duâ ederken daha sonra gelen mutasavvıflar, duâlarında çoğunlukla rızâ-yı İlâhiye ermeyi, Allah’ın sevgisini kazanmayı ve rüyet-i ilahiyeyi temaşa etmeyi arzu ederler. Bunlar onların duâlarının özünü oluştururdu. (10) 
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Fahreddin er-Razi, Mefatihu’l-Ğayb, Beyrut, 1934, XXVI, 81.; Bebek, s. 95.
2) Görmez, s. 179.
3) Parladır, IX,533.
4) Seyyid Kutub, Fî zilâli’l-Kur’ân, c. I, Çeviren, Salih Uçan-Vahdettin İnce, Dünyâ Yayınları, İstanbul, 1991.
5) Esmâ Sayın, Dua Terapisi, Nesil Yayınları, İstanbul, 2011, 43.
6) Meybudî, Ebu’l-Fazl Reşîdu’d-dîn, Keşfu’l-Esrâr ve Uddetu’l-Ebrâr, (Çalışma: Zehrâ Hâlûî) http://www.sufi.ir/books/download/farsi/meybodi/kashfol-asrar-kamel.pdf  (30.03.2016.) s. 3106; Elmalı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Matbaa-ı Ebû Ziyâ, İstanbul, 1938, VIII, 5883-5886.
7) Parladır, IX,533.
8) Müslim, Zikir 72; Tirmizî, Daavât 72; İbni Mâce, Duâ, 2.
9) Parladır, IX,53.
10) Uludağ, IX,535; Shimmel, s.146; Yıldız, Abdulvahap, Mebudî’nin Tefsirinde Tasavvuf, s.162.
~~~~ * ~~~~

     Ebû Ali Dekkak’a (ö.405/1014) göre, istemek, duâ etmek, övmek diye duânın üç derecesi vardır. İstemek, bu dünya nimetlerini isteyenler için, duâ etmek ahireti isteyenler için,övgü ise Cenâb-ı Hak’ı isteyenler içindir. (1) Serî Sakatî (ö. 251/865) “Allah’ım bana nasıl azap edersen et, yeter ki perdelenmiş olma zilletine beni duçar etme.” (2) Beyazıd-ı Bistamî (ö.234/848), ise “Allah’ım senden sadece seni istiyorum” (3) şeklinde duâ ederdi.
     Kavlî (dil ile yapılan) duâya fazla önem vermeyen sufiler belli bir makamda ve belli durumlarda hal dillerini huşu, ihlâs ve samimiyet ile ilahî dergaha arz ederek susmayı tercih eder ve teslimiyet ve rıza içinde bulunmayı uygun görürler. (4) Bu nevî duâ, kişinin kendisinde sabır ve tevekkül gibi duyguları geliştirir. Duâ eden kişinin maddî ve manevî sıkıntılı durumdan kurtulacağı inancı ile rahat ve huzura kavuşur. Yine duâ kişiye sükunet, moral, emniyet ve direnç gibi psikolojik kazanımlar sağlar. (5)
     Yapılan araştırmalara göre, duâ eden insanların, çoğunlukla etmeyenlere göre, daha huzurlu oldukları gözlenmiştir. Zira duâ, insanların çaresizlik hissiyle çöküşe düşmelerine mani olur. Ayet ve hadislerde zikredildiğine göre duâ kişiyi gerek dünyada gerekse ahirete mutluluğa ulaştırır. (6) Elinden her şeyi yerine getiren ve çaresiz kalan kişinin Allah Teâlâ’ya olan samimi yönelişi bazen ona mucizevî bir şifâ ve huzur verir. Zirâ çaresiz kalmış bazı hastalarda duânın şifâ verici etkisine şhit olunmuştur. (7)
     Bazı sufiler “Müslümanların menfaati için duâ edilmeli, şahsî menfaat konusunda ise rıza halinde bulunulmalıdır.” derler. Bu sebepten dolayı sufiler kendilerinden ziyade daha çok müminler için duâ etmişlerdir. Zirâ ayette buyrulduğu gibi bir başkası için yapılan duâ, hem yapana hem de edilen kişiye rahatlama, sabır ve tevekkül gibi olumlu kazanımlar sağlar. “Onlara duâ et. Çünkü senin duân onlar için sükûnettir.” (Tevbe, 9/103.) Duâ, erdemli, huzurlu bir toplumun meydana gelmesine katkı sağlar. (8) Nitekim bu hususta âyet-i kerîmde şöyle buyrulur: “Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Tevbe, 9/103).
     Ayrıca dinde insanlara başkalarıyla ilgili olarak yapılması öğütlenen duâlar, o öğütlere uyulduğu takdirde, toplum üyelerini birbirine bağlamada fayda sağlar. Sıkıntı ve kederlerini hafifletme düzgün bir yola yönlendirme sağlar. (9)
~~~~ * ~~~~
     Yukarıdaki Bölümdeki Dipnotlar:
1) Attar, s. 654-655.
2) Serrâc, Ebû Nasr Abdullah b. Ali et-Tusî, el-Luma’ fi’t-Tasavvuf,nşr: R. N. Nicholson, Matbaa-i Berîl, Leiden, 1914, Luma, s. 264.
3) Attar, s. 202.
4) Kuşeyri, s. 265-270
5) Bebek, s. 96.
6) Ali Çimen- Hakan Yılmaz, Bilimsel Açıdan Duanın faydalarıhttp://www.hastaadam.com/haber/2008/Nisan/30/duâ.faydalari.htm (19.10.2016.)
7) Parladır, IX,533.
8) Bebek, s. 96.
9) Bebek, 96.
~~~~ * ~~~~

     Duânın gücünü araştıran uzmanlar, şaşırtıcı veriler elde etmişlerdir. Klinik deneyler, insanın kendisi ya da bir başkası için ettiği duâların, hem eden hem kendisine duâ edilen kişinin fizikî ve ruhî yapısına olumlu yönde katkıda bulunduğunu gösteriyor. İngiltere’de, Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde hastalar için kurulan duâ kulüpleri gün geçtikçe artmaktadır. (1)
     Bediüzzaman, “Duânın en güzel, en lâtîf, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Duâ eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerîm Zât var, ona bakar,ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve O’nun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir Zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden ِمي َن atıp َعالَ ْ َح ْمبدِهللِ َر ِّب ال ْ ل َا ” der. (2)

     Sonuç
     Duâ bir nevî ibadettir. İbadet ise rızâ-yı ilâhi için, İhlas ve samimiyet ile yapılmalıdır. Duâ dünya ve ahiret mutluluğuna vesiledir ve fikirleri Cenâb-ı Allah’a çevirmeyi sağlar. Hz. Adem (a.s) ile başlayan duâ günümüze kadar gelmiş bir gerçektir. Duâ özlü ve kapsamlı olmalıdır. Kavlî duâdan önce fiili duâ yapılmalıdır. Bazı dünyevî maksatlar, duâya esas yapılırsa, duânın sevapları ve sonuçları kazanılmaz. Özelikle duâlarımızda başkasından yardım dilemek günâhtır. Hatta insanı küfre kadar götürebilir. Ancak duâlarımızda büyük zatları, esma-ı hüsnâyı, salih amelleri vesile kılabiliriz. Kaza, bela ve sıkıntı duâların vaktidir. Duâ bu sıkıntıların giderilmesi için yapılmaz. Duânın, ebedî hayattaki sevabı insana ayrı bir huzur verdiği gibi, dünyada da ayrı bir mutluluk kazandırmaktadır. Yapılan bazı bilimsel araştırmalara göre, çaresiz kalmış bazı hastalarda duânın şifâ verici tesiri olduğu ispatlanmıştır. Sûfiler, kendi şahıslarından ziyade başkalarına duâ ederler ve Allah’tan af, cehennemden kurtulma, cennete girmeyi isteme gibi duâlarla münacatta bulunuyorsalar da, onlar daha çok rızâyı ilahîye nail olmak ve Allah sevgisini kazanmak ve ahirete Allah’ın cemalini seyretme mutluluğuna varmak için duâ ederler ve bunda da huzur ve mutluluk duyarlar. Bazı mutasavvıflar ise kavlî duâ yerine teslimiyet ve rızâ halinde bulunmayı tercih ederler.

1) Ali Çimen -Hakan Yılmaz, Bilimsel Açıdan Duânın Faydaları http://www.hastaadam.com/haber/2008/Nisan/30/duâ.faydalari.htm (19.10.2016.)
2) Nursî, Mektubât, s 384-385.

     Kaynakça
* Altuntaş, İsmail Hakkı, Muhammedî Duâ, Buhara Yayınları, İstanbul, 2013.
* Attar, Feridüddîn, Tezkretü’l-Evliyâ, nşr:Muhammed İsti’lâmi, Çaphane-i Bânk, Tahran, 1346.
* Baykan, Erdal, Duâ Üzerine, Bilge adamlar Yayınları, İstanbul, 2009.
* Bayzan, Ali Rıza, Sûfî ile Terapist, Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2013.
* Bebek, Adil, Din ve Düşünce Açısından Duâ, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998.
* Buharî, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahihu’l-Buhari, c., I-VIII, Beyrut, 1991.
* Bulut, Duâ Engel Tanımaz, 41.baskı, Nesil Yayınları, İstanbul, 2014.
* Cevziyye, İbn Kayyim, Duâ ve Yaşam, Çeviri, Osman Arpaçukuru, 5. Baskı, İlke Yayıncılık, İstanbul, 2003.
* Cilacı, Osman, Duâ, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. IX, s. 529.
* Çimen, Ali - Hakan Yılmaz, Bilimsel Açıdan Duanın faydaları http://www.hastaadam.com/haber/2008/Nisan/30/dua.faydalari.html (19.10.2016 Danyıldız, Şener, Duâ Müminin Silahıdır, II:baskı, Osmanlı Matbacılık, Ankara, tarihsiz.
* Ebû Davûd es-Sicistanî, Sünen, c., I-II, Beyrut, 1989.
* Gazzâlî, Ebû Hâmid, İhyu Ulûmi’d-dîn, I, Tercüme, Ali Arslan, Merve Yayınevi, İstanbul, 1992. * __________, Kimyâ-ı Saadet, Tercüme, Abdullah Aydın-Abdurrahman Aydın, Aydın Yayınevi, İstanbul, tarihsiz.
* Gazzâlî, Duâ ve Zikir, Tecüme, Harun Ünal, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2015.
* Görmez, Mehmet, Kalbin Arbaini, Otto Yayınları, Ankara, tarihsiz.
* İbn Kayyim el- Cevziyye, Duâ ve Yaşam, Çeviren: Osman Arpa Çükürü, 5. Baskı, İlke Yayıncılık, İstanbul, 2025.
* İbn Mâce, Ebu Abdillah Muhammed, es-Sünen,c., I-II, el-Mektebetu’l-İlmiyye, Beyrut, ts.
* Kuşeyrî, Ebu’l-Kasım Abdulkerim, er-Risaletü’l-Kuşeyriye,Daru’l-Hayr Matbaası, Beyrut, 1413/1993.
* Meybudî, Ebu’l-Fazl Reşîdu’d-dîn, Keşfu’l-Esrâr ve Uddetu’l-Ebrâr, (Çalışma: Zehrâ Hâlûî) http://www.sufi.ir/books/download/farsi/meybodi/kashfolasrar-kamel.pdf 30.03.2016. Müslim b. el-Haccac, Sahîhu Müslim c. I-V, Beyrut, 1983.
* Nursî, Bediüzzaman Said, Mektubât, 2. Baskı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2016.
* __________, İşârâtü’l-İ’câz, 3. Baskı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2014.
* __________, Mesnevi-i Nuriyye, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2015.
* __________, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2012.
* Râzî, Fahreddin, Mefatihu’l-Ğayb, Beyrut, 1934, XXVI,
* Parladır, Selâhattin İslâm’da Duâ, Diyanet İslâm Ansiklopediesi, c. IX, İstanbul,1994. 
* Sayın, Esma, Tasavvuf ve Psikoloji Açısından Duânın Terapileri, Batman Üniversitesi Uluslar Arası Katılımlı Bilim ve Kültür Sempozyumu 18-20 Nisan 2012, Batman.
* __________, Dua Terapisi, Nesil Yayınları, İstanbul, 2011.
* Schimmel, Annemarie, Tasavvufun Boyutları, çeviren, Ender Birol, Adam Yayınları, İstanbul, 1982.
* Serrâc, Ebû Nasr Abdullah b. Ali et-Tusî, el-Luma’ fi’t-Tasavvuf,nşr: R. N. Nicholson, Matbaa-i Berîl, Leiden, 1914.
* Seyyid Kutub, Fî zilâli’l-Kur’ân, c. I, Çeviren, Salih Uçan-Vahdettin İnce, Dünyâ Yayınları, İstanbul, 1991.
* Süleyman Uludağ, Tasavvufta Duâ Anlayışı, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. IX, İstanbul, 1994.
* Şimşek, M. Sait Duâ, https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/dua (07.12.2016)
* Tekineş, Ayhan, Duâ Nedir, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007.
* Tirmizî, Ebû İsâ Muhammed, es-Sünen,c., I-IV, Beyrut, ts.
* Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, c. VIII, Matbaa-ı Ebû Ziyâ, İstanbul, 1938.
* Yıldız, Abdullah, Duâ, Pınar Yayınları,3. Basım, İstanbul, 2014.
* Yıldız, Abdulvahap, Mebudî’nin Tefsirinde Tasavvuf, Sır Yayınları, Bursa, 2012.
 
bus

Hiç yorum yok:

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...