23 Kasım 2021 Salı

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ABDEST

 KELİMELER ~ KAVRAMLAR 

ABDEST

آبدست


     Abdest, Arapça’da “güzellik ve temizlik” mânasına gelen vudû’ (وضوء) kelimesiyle ifade edilir. Konuyla ilgili birçok hadiste zikredilen vudû’ Kur’ân-ı Kerîm’de geçmez. Kur’an’da temizlenme ve arınmayı genel olarak ifade eden kelimeler zekâ (زكى) ve tuhr (طهر) köklerinden türemiştir. İkinci kökten türemiş olan kelimeler bazı yerlerde maddî temizlik mânasına gelirse de her iki kökün müştakları daha çok mânevî bir arınmayı ifade eder. Bu dinî temizliği anlatmak için Türkçe’de kullanılan abdest kelimesi ise Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve “el suyu” mânasına gelen birleşik bir kelimedir. Fıkıhta, abdeste tahâret-i suğrâ (küçük temizlik), gusüle de tahâret-i kübrâ (büyük temizlik) denir. Abdest almayı gerektiren hallere hades-i asgar (küçük kirlilik), gusül yapmayı gerektiren hallere de hades-i ekber (büyük kirlilik) adı verilir.

     İslâmiyet’ten önce, gerek Yahudilik ve Hıristiyanlık, gerekse eski Mısır, Mezopotamya, Yunan, Roma ve Uzakdoğu dinlerinde, genellikle âyine bağlı ve sembolik yönleri ağır basan abdest benzeri bazı temizlik çeşitleri görülmektedir. Daha çok din adamları tarafından belli gün, olay ve yortular münasebetiyle yapılan bu dinî temizliklerdeki ortak husus, dinlere göre yer yer farklı olmakla birlikte, insan vücudunun ya bütününün veya yalnız ellerin ve ayakların veya sadece ellerin ve ağzın, hatta yalnız parmakların yahut da âyinle ilgili bazı eşyanın temizlik ve takdis niyetiyle yıkanmasıdır. Abdest almak için su, su ile tuz veya başka bir karışım, ayrıca kutsal yağ veya kutsal ineğin idrarının (Hindistan’da) kullanıldığı da görülür.

     Abdest konusunu ele alan bazı Batılı müellifler, İslâm’da gerek abdest gerekse temizlikle ilgili diğer hususların Hz. Peygamber tarafından yahudi, hıristiyan ve hatta putperest Arap kaynaklarından alındığını ve bu geleneklerin etkisi altında geliştiğini iddia etmektedirler (bk. İA, I, 25). Ancak bu iddialar, onların, İslâm’ın orijinal ve semavî bir din olmadığı, Hz. Peygamber tarafından sözü edilen kaynaklardan iktibas edilerek uydurulduğu tarzında öteden beri bilinen, ilmî olmaktan uzak art niyetli düşüncelerinin bir uzantısıdır. Bazı hadislerde de (Müsned, II, 98; Buhârî, “Büyûʿ”, 100) belirtildiği üzere, İslâmiyet esasen kendisinden önceki semavî dinlerde abdestin bulunduğunu doğruladığı gibi, bu hak dinlerdeki hükümler, Allah ve resulü tarafından neshedilmeyerek geçerliliklerini korudukları ölçüde, İslâm fıkhında şer‘î hükümlerin bir kaynağı sayılmıştır. Bu durum, İslâmiyet’in kendisini daha önceki semavî dinlerin doğrulayıcısı, mirasçısı ve Allah tarafından kemale erdirilmiş son şekli (bk. el-Mâide 5/3; es-Saff 61/6) olarak takdim etmesinin de tabii bir sonucudur. Hz. Peygamber’in bir defasında su isteyerek abdest uzuvlarını üçer defa yıkadıktan sonra, “İşte bu, benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir” dediği rivayet edilir (Müsned, II, 98; İbn Mâce, “Ṭahâret”, 47; Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 80). Bu hadis münasebetiyle, abdestin daha önceki semavî dinlerde yalnız peygamberlere mi mahsus olduğu, yoksa ümmetlerine de mi şâmil bulunduğu hususu müslüman âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Her ne şekilde olursa olsun, İslâmiyet, bu ilâhî dinlerin unutulan ve tahrif edilen birçok hükümleri gibi abdesti de kendine has orijinalitesi içinde, yeni bir şekil ve muhtevaya kavuşturarak teşrî kılmıştır.

     Kur’ân-ı Kerîm’de abdestle ilgili hükmü açıklayan, “Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın” (el-Mâide 5/6) meâlindeki âyet, Medine döneminde nâzil olmuştur. Namazın ise Mekke döneminde Mi‘rac gecesi farz kılındığı, Cebrâil’in Hz. Peygamber’e namaz ve abdesti öğreterek birlikte abdest alıp namaz kıldıkları ve söz konusu âyetin nüzûlünden önce asla abdestsiz namaz kılınmadığı, siyer âlimlerinin üzerinde ittifak ettikleri bir husustur. Abdestin ilgili âyetle farz kılındığı, daha önceleri ise namaz için abdest almanın mendub olduğu yolundaki münferit görüşler bir yana, bütün müslüman âlimler abdestin Cebrâil’in öğretmesiyle Mekke’de namazla birlikte farz kılındığını, zikredilen âyetin de mevcut bir hükmün ehemmiyetine binaen teyit ve takriri mahiyetinde olduğunu kabul ederler. Böylece abdest, üzerinde ihtilâf söz konusu olamayacak kesin ve müstakil bir nassa dayandırılmış olup, namaza bağlı tâli bir hüküm mülâhazasıyla zamanla önemsenmeyerek ihmal edilmesi ihtimali ortadan kaldırılmıştır. Bunun yanında, ilgili âyet nâzil oluncaya kadar Resûlullah’ın abdest almadan hiçbir iş yapmadığı ve hatta konuşmadığı rivayet edilmektedir (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, II, 1583). Âyet, abdestin her amel için değil, namaz için farz kılındığını açıklamakla aynı zamanda Resûlullah için de bir ruhsat getirmiş olmaktadır. Nitekim daha sonraları, abdestin yalnız namaz vb. ibadetler için gerekli olduğu çeşitli münasebetlerle Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir.

     Zâhirîler ile Şiîler, âyetin zâhirî mânasına dayanarak her namaz için ayrı abdest alınması gerektiğini ileri sürerler. Gerçi Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn’in genellikle her namaz için ayrı abdest aldıkları bilinmektedir. Ancak, Mekke’nin fethi gününde Hz. Peygamber aynı abdestle birden fazla vaktin namazını kılmış ve Hz. Ömer’in, daha önce böyle yapmadığını söyleyerek durumu sorması üzerine, bunu bilerek yaptığını belirtmiştir. Yine sahâbeden birçoklarının aynı abdestle birkaç vaktin namazını kıldıkları sahih hadislerle rivayet edilmektedir. Gerek bu rivayetler, gerekse abdestle ilgili âyetin devamında teyemmümden bahsedilirken, hadesin tasrih edilmesi gibi delillere dayanan dört Sünnî mezhep âlimleri, âyette geçen “namaza kalktığınızda” ifadesini, “abdestsiz olduğunuz halde namaza kalktığınızda” şeklinde yorumlayarak her namaz için ayrı abdest almanın farz değil, sünnet olduğunu kabul etmişlerdir. Bazı müsteşriklerin iddia ettikleri gibi (bk. İA, I, 25), hiçbir İslâm âlimi bu âyeti tefsir ederken, kendi anlayışını desteklemek gayretiyle Kur’an metni arasına ilâveler yapmış değildir. Müfessirlerin âyetleri yorumlarken mânanın anlaşılması için birçok yerde böyle takdirî ifadeler kullanmaları tabiidir.

     Namazdan başka, Kur’an’a dokunmak, Kâbe’yi tavaf etmek ve tilâvet secdesi yapmak gibi ibadet ve ameller için de abdest almak şarttır. Sünnî mezhepler bu konuda görüş birliği içindedirler. Kur’an’a dokunmak için abdestin farz olduğu hükmü Kur’an’a ve Sünnet’e dayanır (bk. el-Vâkıa 56/79; Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 87-88; bu delillerin değerlendirilmesi için ayrıca bk. KUR’AN). Abdestin Kâbe tavafı için vâcip oluşu ise yalnızca sünnetten kaynaklanmaktadır (bk. Müsned, III, 414; Nesâî, “Menâsik”, 136; Tirmizî, “Ḥac”, 112). Bunun dışında, fıkıh kitaplarında zikredilen diğer bazı durumlarda abdest almak müstehabdır. Yatmadan önce, vakit namazları için ayrı ayrı, cünüp olan kimselerin yemek-içmek istediklerinde abdest almaları bu cümledendir.

     Abdest temiz su ile alınır; bu suyun vasıfları fıkıh kitaplarında anlatılmıştır. Suyun bulunmaması halinde veya kullanma imkânı olmayan durumlarda teyemmüm edilir.

     Abdestin farzları, âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere şunlardır: Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıkamak, başı meshetmek, ayakları topuklara kadar yıkamak. Sünnî dört mezhep bu şartlar üzerinde ittifak etmiştir. Ancak Şâfiîler bu şartlara, niyet ve tertibi de ilâve ederler. Hanbelîler tertibi ve uzuvların ara verilmeden ardarda yıkanmasını (muvâlât), Mâlikîler niyet ve uzuvların ardarda yıkanması yanında, uzuvların yıkanırken ovulmasını da (tedlîk) abdestin şartlarından sayarlar. Hanefîler’e göre, âyette zikredilen dört şart dışındaki bu ilâveler farz değil sünnettir. Bu şartlara riayet edilerek alınan bir abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bırakılmaması ve deri üzerinde suyun temasını engelleyecek bir şeyin bulunmaması gerekir. Abdestin şartları ve bu şartların mahiyetiyle ilgili diğer görüş ayrılıkları, konuya dair âyet ve hadislerin farklı yorum ve değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Burada zikredilmesi gereken bir husus da şudur: Sünnî dört mezhep ile Hâricîler ve Şîa mezheplerinden Zeydiyye’ye göre abdest alırken ayakları yıkamak farz olduğu halde, İmâmiyye (Ca‘feriyye) Şîası, ayakların yıkanmayıp çıplak olarak üzerlerine meshedilmesi gerektiği görüşündedir. Bu ihtilâf, abdestle ilgili âyette bulunan bir okuyuş (kıraat) farklılığından ileri gelmektedir. Abdest konusunda Hz. Peygamber ve ashabının tatbikatına aykırı olan İmâmiyye’nin bu görüşü diğer mezheplerce reddedilmiştir. Hz. Peygamber’in sünnetiyle sabit olan “mest üzerine meshetmek” ise Sünnî mezheplerce benimsenirken Hâricîler ve Şiîler tarafından kabul edilmemiştir.

     Abdestin Hz. Peygamber’in uygulamasına dayanan bazı sünnetleri de vardır ki başlıcaları şunlardır: Abdeste besmele ile başlamak, önce elleri bileklere kadar yıkamak, ağıza ve buruna su vermek (mazmaza ve istinşak), önce sağ organları yıkamak veya meshetmek, organları üçer defa yıkamak, kulakları ve boynu meshetmek, misvak kullanmak. Niyet, tertip, organları ardarda yıkamak ve ovmak da Hanefîler’e göre sünnettir. Abdestten sonra iki rek‘at namaz kılınması da Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmiştir. Abdest alırken kıbleye dönmek, suyu israf etmemek, zaruret olmadıkça başkasından yardım istememek, gereksiz yere konuşmamak, ağıza ve buruna suyu sağ elle vererek burnu sol elle temizlemek gibi hususlar abdestin âdâbından olup bunların aksini yapmak mekruhtur.

     Usul ve âdâbına uygun bir abdest şöyle alınır: Abdeste besmele ile başlanıp önce eller bileklere kadar üç defa yıkanır. İki elin parmak aralarının da iyice yıkanmasına dikkat edilir. Misvak veya fırça ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlendikten sonra, ağız sağ avuca alınan su ile üç defa çalkalanır. Üç defa da yine sağ elle buruna su çekilir ve sol elle sümkürülür. Oruçlu olmayan kimse avucuna bol su alarak suyun ağız ve burnun her yerine ulaşmasını sağlar. Oruçlu olanın ise daha tedbirli davranarak suyun boğaza kaçmamasına dikkat etmesi gerekir. “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” diye niyet edilerek yüz üç defa yıkanır (eller yıkanırken de niyet edilebilir). Sakalı olan kimse parmaklarını alttan yukarı sakalın arasına geçirerek kıl diplerine suyun ulaşmasını sağlar. Sonra sağ kol dirsekler de dahil olmak üzere üç defa yıkanır. Ardından sol kol aynı şekilde yıkanır. Sağ el ıslatılarak başın üstü bir defa meshedilir. Bu şekilde başın dörtte birini meshetmek yeterli ise de iki elle tamamının meshedilmesi sünnettir. Eller yine ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi meshedildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun meshedilir. Önce sağ, sonra sol ayak, parmak uçlarından başlayarak topuklar ve aşık kemikleri dahil olmak üzere bileklere kadar üçer defa yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özel dikkat gösterilir. Abdestten sonra kelime-i şehâdeti okumak, kıbleye yönelerek abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadr sûresini okumak abdestin âdâbındandır.

     Abdesti bozan şeyler: İdrar ve dışkı yollarından herhangi bir şeyin çıkması. Bayılma, delirme, sarhoş olma ve uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar. Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin gibi şeylerin çıkarak akması ve yaranın etrafına yayılması (Şâfiî ve Ca‘ferîler’e göre bu durumda abdest bozulmaz). Ağız dolusu kusmak. Kadın ve erkeğin tenlerinin birbirine değmesi (Hanefîler’e göre bu durumda abdest bozulmaz. Ancak, kişilerin birbirlerine mahrem olup olmamaları, cinsî haz ve kasdın bulunup bulunmaması gibi hususlarda Hanefîler dışındaki mezhepler arasında görüş ayrılıkları vardır). Bunlardan başka, mezheplere göre farklılık gösteren diğer bazı hallerde de abdest bozulur.

     Abdest, başlı başına bir maddî temizlik olması ve birçok tıbbî faydalar taşıması yanında, temelde bir mânevî temizlik ve arınma vasıtasıdır. Abdestin imanın yarısı olduğunu, abdest alırken yıkanan uzuvlardan günahların döküldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrılacaklarını ifade eden hadislerle, abdestin fazileti hakkındaki diğer birçok hadis bulunması, bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Abdestin, fıkıh ıstılahında, maddî kirliliği değil de mânevî kirliliği ifade eden hadesten temizlenme sayılması da onun bu özelliğini gösterir. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in temizlik ve arınmayla ilgili emir ve tavsiyeleri yanında, İslâmiyet’te en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde eda edilen namazın bir ön şartı olarak farz kılınan abdest, bu yönüyle, müslümanların her zaman maddî ve mânevî temizlik içinde bulunmalarını düzenli biçimde sağlayan bir temel unsurdur. Vücudun dış tesirlere daha açık ve dolayısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının temizlik ve sağlık açısından temin edeceği faydalar, açıklanmaya lüzum göstermeyecek kadar çoktur. Bunların yanında abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddî faydaların bazıları şöyle sıralanabilir:

     Vücut doku ve hücrelerinin iyi beslenebilmesi için kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korunmasında ve damar sertlikleri ile tıkanmalarının önlenmesinde abdestin rolü büyüktür. Vücutla farklı ısıdaki suyun deriye temas etmesiyle damarlar açılıp kapanarak esneklik kazanır. Damarlarda daralma ve tıkanmaya yol açan vücut dokularındaki birikmiş artık maddelerin daha çok el, ayak ve yüz bölgelerinde bulunduğu göz önüne alınırsa, abdest alırken, yıkanmak üzere bu organların seçilmesindeki hikmet daha iyi anlaşılır. Ağız, burun ve boynun iki yanının su ile teması da özellikle beyinde kan dolaşımının güçlenmesi bakımından çok faydalıdır. Bunun gibi vücudun temel korunma sistemi olan lenf dolaşımını sağlayan ve vücuda giren mikroplara karşı koyarak onlarla savaşan beyaz kan hücrelerini (lenfosit), dokuların en ücra köşelerine ulaştıran lenf damarlarının düzenli çalışmasında da abdestin büyük tesiri vardır. Abdestte el ve ayakların yıkanması, vücut merkezine uzak bölgelerdeki lenf damarlarının dolaşım hızını artırdığı gibi, lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burnun yıkanması da bu sisteme önemli bir masaj ve güç kaynağı olur. Diğer taraftan, insan vücudunda bütün hücrelerin çevresinde belli bir oranda bulunan ve vücut bütününde normal durumda hissedilmeyecek derecede denge arzeden statik bir elektrik vardır. Havada oluşan elektriklenme, özellikle zamanımızda yaygın olarak kullanılan plastikten yapılmış giyim eşyaları, taşıt araçları vb. şeyler vücudun dış yüzünde aşırı elektron artışına sebep olur. Bu durum, sinir sistemi üzerinde ciddi rahatsızlıklar doğuracağı gibi deri altındaki minik kasların yorulması ve esnekliklerini kaybetmesi sebebiyle yüzde ve diğer yerlerde kırışıklıklar ve sarkmalara da yol açar. Vücuttaki statik elektriğin fazlasını atmanın yollarından biri de su ile yıkanmak veya toprağa temas etmektir. Bu ise abdest ile teyemmümün vücudun elektrostatik dengesini korumadaki rol ve önemine işaret bakımından yeterlidir.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 68-70 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
cizgi-hareketli-resim-0546

Kitap Tanıtımı... Sosyoloji ve Din Açısından Cemaatler / Sıbğatullah Kaya / PINAR YAYINLARI

 Kitap Tanıtımı... 

 Sosyoloji ve Din Açısından
Cemaatler
PINAR YAYINLARI
     Günümüzde kendileri de itiraf edemedikleri bir cemaatin mensubu olan çoğu kimse cemaatlerin kişinin özgürlük ihtiyacı silikleştirdiğini devre dışı bıraktığını tekrar edip duruyor.
     Sıbğatullah Kaya’nın meseleyi dini ve sosyolojik açıdan ele aldığı Cemaatler kitabında öne sürülen argümanlar ve insanların cemaatle birlikte var olma süreçlerine eğilme tarzı oldukça ufuk açıcı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki tartışmaların yüzleşmelerin ve uzlaşmaların sürdürüldüğü bir diyalog zeminine dönüşmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Okurların başucunda tutacağı değerli tartışmalar içeren esercemaat kavramının çeşitli görünümlerini dikkate alarak tartışmayı başlatıyor. Cemaatin insanların zihinlerindeki anlamını dinle sınırlı olmaktan öte yüklendiği anlamlar irdeleniyor. Aslında böylece insanlar için gerekliliğini tarihsel ve sosyolojik bir yaklaşımla anlatıyor. En önemlisi de cemaatlerin hukuki statü kazanmasıyla ilgili tartışmaları masaya yatırarak genel geçer bir model öneriyor.
     Meselenin kavramasına yardımcı olacak yorumlarla dolu Cemaatler kitabı disiplinlerarası bir yaklaşımla zihinlerde yer eden cemaat algısının sınırlılıklarına işaret eden son derece önemli bir çalışma…
  ~~~~ * ~~~~   
Stok Kodu : 9789753525589
Boyut : 13,5 x 21
Sayfa Sayısı : 160
Basım Yeri : İstanbul
Baskı : 1
Basım Tarihi : 2020
Kapak Türü : Karton Kapak
Dili : Türkçe
Liste Fiyatı : 17,00TL
İndirimli Fiyat : 10,20TL

21 Kasım 2021 Pazar

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN (48) / İYİLERE EZİYET ETMEMEK

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(48)
İYİLERE EZİYET ETMEMEK
İYİLERE, ZAYIFLARA ve
FAKİRLERE EZİYET ETMEKTEN
SAKINDIRMAK
  • Âyet-i Kerimeler:
     1. “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir işten dolayı haksız yere eziyet edenler, şüphesiz büyük bir iftirâ etmiş ve açık bir günah yüklenmiş olurlar.”
Ahzâb sûresi (33), 58

     Nevevî’nin iyi kimselere eziyet etmekten sakındırmaya delil olarak mü’min erkek ve kadınlara işlemedikleri şeyler dolayısıyla sözle ve davranışla eziyet edilmesini yasaklayan âyetin getirilmesi, her şeyden önce iyi ve sâlih kimselerin, mü’min olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda âyetin nâzil olduğu toplumda, savunmasız kimseler denince, erkek ve hanım mü’minlerin hatıra geldiği anlaşılmaktadır. Eziyet ve işkence, gerek propaganda yoluyla sözlü veya doğrudan müdâhale yoluyla fiilî olsun her ikisi de Allah katında bu eziyeti yapanlar için büyük bir sorumluluk vesilesi olacaktır.
     Bir önceki âyette de “Allah ve Resûlü’nü incitenlere Allah, dünyada ve âhirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azâb hazırlamıştır” buyurulmaktadır [Ahzâb sûresi (33), 57].
     Tevhide ters düşen birtakım yakıştırmaları Allah hakkında ileri sürmek, peygamberlikle bağdaşması mümkün olmayan bazı sözleri Peygamber hakkında söylemek sûretiyle Allah ve Resûlü’nü incitenlerin, Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü sırasında yaşayan gayr-i müslimler olduğu bellidir. Allah onların âkıbetlerini de açıkça “lânet ve horlayıcı bir azâb” olarak bildirmiştir.
     Günümüzde birçok ülkede görüldüğü gibi savunmasız durumda bulunan müslümanlara, hiç alâkaları olmayan suçlar isnad ederek iftirada bulunanların açık bir vebâl altına girmiş oldukları bildirilmektedir. Dolayısıyla böylesi bir eziyet ve işkencenin, mü’minler arasında birbirlerine karşı kullanılmaması öncelikle istenmiş olmaktadır.

     2. “Yetimi sakın horlama ve dileneni asla kovma!”
Duhâ sûresi (93), 9-10

     Allah Teâlâ’nın özellikle Hz. Peygamber’e ihsân ettiği nimetleri dile getiren Duhâ sûresi’nin bu iki âyeti, Hz. Peygamber’in şahsında bütün müslümanlara yönelik emirler ihtivâ etmektedir. Kendisi de bir yetim olan Hz. Peygamber’e bu durum hatırlatıldıktan sonra, “O halde artık yetimi sakın horlama, mal veya ilim isteyeni de asla kovma” buyurulması, oldukça etkileyici ve dikkat çekicidir.
     Konu başlığındaki zayıflara, yetimlere ve fakirlere misâl olarak dilencilerin zikredildiği görülmektedir. O halde toplumun himmet ve sıcak ilgiye muhtaç kesimlerine olumlu bir şey yapılamadığı yerde hiç değilse kırıcı olmamak öğütlenmektedir. Bu gönlü kırık insanları kaba-saba söz ve tavırlarla incitmek, bu âyetlerde getirilen sınırları çiğnemek olacaktır. Bu ise, olgun mü’minlerden beklenen bir hareket değildir.
  • Hadis-i Şerifler:
     Konuya dair hadis-i şeriflere gelince onlar hayli çoktur. Meselâ, bundan önceki konuda geçen (387 numaralı) “Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harb ilan ederim” anlamındaki Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ın rivâyet ettiği hadis.
     Yine Yetimle İlgilenme konusunda yer almış bulunan Sa’d İbni Ebû Vakkas’ın rivâyet ettiği (263 numaralı) hadis ve o hadisteki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in;
     - “Ey Ebû Bekir! Eğer sen o fakirleri kızdırdınsa, bilesin ki Rabbini de kızdırdın demektir” sözü...
  • Açıklamalar:
     Müellif Nevevî burada daha önce geçmiş olan ve bizim de bu kitaptaki numaralarına işaret ettiğimiz iki hadis-i şerife atıfta bulunmakla yetinmektedir. İşaret edilen iki hadis ve yorumları bir kez de bu konu ile ilgileri noktasına dikkat edilerek okunmalıdır. Burada ayrıca bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyoruz.

     390. Cündeb İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
     “Sabah namazını cemaatle kılan kimse Allah’ın güvencesindedir. Sakın Allah, güvencesi altında olan bir şeyden dolayı sizi takibe almasın. Çünkü Allah güvence verdiği bir şeyden dolayı kimi takib ederse, onu yakalar sonra da onu yüzüstü cehennem ateşine atar.”
Müslim, Mesâcid 261, 262.
Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 51, Fiten 6;
İbni Mâce, Fiten 6
  • Açıklamalar:
     İyileri, zayıfları ve fakirleri incitmekten sakındırma konusuyla bu hadîs-i şerîfin alâkası, sabah namazını cemaatle kılan, cemaatin olmadığı yer ve zamanlarda da yalnız başına kılan kimsenin Allah’ın himâyesinde olması dolayısıyla, böyle bir müslümanı incitecek olanların Allah’ın koruması altında olan birine saldırmış kabul edilmeleridir. Allah’ın teminâtı ve güvencesi altında olan bir kimseye yöneltilen her saldırı ise, mutlaka takib edilir ve asla cezâsız bırakılmaz. Çünkü Allah Teâlâ’nın sorumlu tutup takibe aldığı kimsenin kurtuluşu yoktur. İşte bu sebeple müslümanları sahipsiz sanıp onları üzmeye kalkmamak gerekir.
     Bu mânasıyla hadisimiz, Allah Teâlâ’nın, dostlarına düşmanlık edenlere harb ilan edeceğini, fakir-fukarayı incitenlerin Allah’ı incitmiş ve gazabını üzerine çekmiş olacağını bildiren yukarıdaki iki hadis ile sonuçları itibariyle tam bir uyum içindedir ve onları desteklemektedir. Yani Allah Teâlâ, herhangi bir sebeple bir kulunu takibe alırsa, o kulun artık kurtuluşu yoktur. O yüzden, iyileri, zayıfları ve fakir fukarayı incitenler de bilmelidirler ki, bu insanlar, sabah namazını cemaatle (veya duruma göre tek başına) kılan müslüman gibi Allah Teâlâ’nın himâyesi ve güvencesi altındadırlar. Onlara yönelik haksızlıklar, Allah Teâlâ’nın takibiyle karşılaşır. Dolayısıyla sonuç, mutlaka yakayı ele vermektir. Bütün bu söylediklerimiz hadîs-i şerifteki “Sakın Allah, güvencesi altında olan bir şeyden dolayı sizi takibe almasın” ikâzıyla ifade edilmiştir.
     Nevevî merhum, müslümanlara eziyet vermeye kalkacakların bu ilâhî koruma ve takibi hatırdan çıkarmamalarını tenbih etmek için hadîs-i şerîfi burada zikretmiştir. Ayrıca hadîs-i şerîf 234 numarada geçmiş ve 1051 numarada da tekrar gelecektir.
  • Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz:
     1. Sabah namazını cemaatle kılan bir müslüman Allah’ın güvencesi altına girmiş demektir. Cemaatle kılma imkânı bulunmayan hal, yer ve zamanlarda sabah namazını yalnız başına kılanlar için de aynı himâye geçerlidir.
     2. Allah Teâlâ, bir kulu takibe alırsa, artık onun kurtuluşu yoktur.

19 Kasım 2021 Cuma

TEFSİR DERSLERİ ✿ܓ✿ ♥ܓ✿ Âl-i İmrân Suresi 84., 85., 86., 87. ve 88. Ayet-i Kerimelerin Meal ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi
84., 85., 86., 87. ve 88. Ayet-i Kerimelerin
Meal ve Tefsirleri

  • Âl-i İmrân Suresi 84. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "De ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene; kezâ İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, Îsâ ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız ve biz O’na teslim olmuşuzdur.”
  • Âl-i İmrân Suresi 84. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     Bir taraftan Hz. Muhammed’den kendinden önceki peygamberlerin getirdiklerinin doğruluğunu beyan etmesi, bir taraftan da müslümanlardan ona ve onun onayladıklarına iman etmeleri istenmektedir. Bunun yanı sıra 81. âyetle bu âyet arasında bağ kurularak geçmiş peygamberlere uyanların da Hz. Muhammed’e ve onun getirdiklerine iman etmelerinin istendiği düşünülebilir. Şöyle ki: 81. âyette “nezdinizdekini tasdik eden bir elçi geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz, diyerek söz alındığı” belirtilmişti. Bu âyete “de ki” hitabıyla başlanarak önce Resûlullah’tan, geçmiş peygamberlerin getirdiklerini tasdik etmesi istenmekte, böylece alınan sözün kendisine bağlandığı şart gerçekleşmektedir. Bu durumda geçmiş peygamberlere uyanların da Hz. Muhammed’e iman edip ona destek vermeleri gerekmektedir. Bu yorum âyette Allah’a imandan hemen sonra “bize indirilene” buyurularak Hz. Muhammed’e indirilen vahyin temel sayıldığı ve diğer ilâhî kitaplar tahrife uğradığından ona öncelik verildiği yorumuyla (bk. Râzî, VIII, 124) çelişmez. Zira ona iman edip destek verenler de artık İslâm dairesi içine, dolayısıyla anılan ifadenin kapsamına girmiş olacaklardır.

  • Âl-i İmrân Suresi 85. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır."
  • Âl-i İmrân Suresi 85. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     İslâm’dan başka din arama çabası içine girmenin hüsranla sonuçlanacak beyhude bir gayret olduğu belirtilmektedir. 83. âyette kullanılan “begā” fiili normal sınırın üstüne çıkan bir isteği, bu âyette kullanılan “ibtegā” fiili ise arayış çabası içine girmeyi ifade ettiğinden (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “bğy” md.), burada âyetin baş kısmına “kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse” şeklinde mâna verilmiştir.
     Râzî iman ve islâmın kapsamı konusunda bu âyetten çıkan anlamla Hucurât sûresinin 14. âyetinden anlaşılan mâna arasındaki farklılığa işaret eder ve bunların uzlaştırılması için birini dinî terim diğerini sözlük anlamına göre yorumlamayı önerir. M. Reşîd Rızâ bu yaklaşımı eleştirir ve onun bu konudaki açıklamalarını kapalı ve birbiri ile uyumsuz bulur (krş. Râzî, VIII, 126; Reşîd Rızâ, III, 358-361; bu konuda ayrıca bk. Hucurât 49/14, 17).

  • Âl-i İmrân Suresi 86. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "İman edip bu resulün hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık kanıtlar geldikten sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez."
  • Âl-i İmrân Suresi 86. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     Bu âyette Allah’ın hidayetine lâyık olma vasfını bütünüyle yitiren inkârcılar hakkında şu üç özellik bir arada zikredilmiştir: a) İman ettikten sonra, b) bu resulün hak olduğuna şahit olduktan sonra, c) kendilerine apaçık kanıtlar geldikten sonra inkâr yolunu seçme. Bu tür inkârcılık tam anlamıyla bir inatlaşma ve hakikatlere karşı bile bile direnme demek olduğundan, müteakip âyetlerde bu davranışın karşılığının da pek ağır olacağı bildirilmiştir. Nitekim bu tür inkârcılardan âyetin sonunda “zalimler” diye söz edilmiştir ki, bu, bilerek kendilerine yazık ettiklerine ve göz göre göre kendilerini uçurumdan aşağıya attıklarına işarettir. Bu âyete şu şekilde de mâna verilmiştir: “Bu resulün hak olduğunu bizzat görerek iman ettikten ve kendilerine apaçık kanıtlar geldikten sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez” (Râzî, VIII, 128). Öte yandan âyetin başı sonu dikkate alınarak ve mârife (belirli) olmasına binaen meâlinde “er-resûl” kelimesine “bu resûl” şeklinde mâna verilmiş olmakla beraber, bunu Hz. Muhammed’le sınırlandırmaksızın genel olarak “resul” (elçi) şeklinde anlamak da mümkündür.
     Âyetin “bu resulün hak olduğunu gördükten sonra” meâlindeki kıs­mında geçen “şehidû” fiilinden hareketle bazı müfessirler burada “şehâdet”in imana atfedildiğini, dolayısıyla bunların farklı şeyler olduğunu belirtip, imanın kalple tasdik, şehadetin ise dille ikrar olduğu anlayışına destek sağlamaya çalışırlar (meselâ Râzî, VIII, 128).
     Tefsirlerde âyetin nüzûl sebebiyle ilgili olaylar da zikredilir (meselâ bk. İbn Atıyye, I, 468; Zemahşerî, I, 200; Râzî, VIII, 126-127). Bunları rivayet edenlerin olayla âyetin ana fikri arasında uygun bir bağ bulunduğu kanaatinden hareketle âyetin iniş sebebi olarak aktarmış olmaları da muhtemeldir (Reşîd Rızâ, III, 362). Âyetten tereddüde yer bırakmayacak ve bütün zamanları kapsayacak şekilde anlaşılan mâna ise şudur: İman etme şerefine eriştikten sonra, kendi incelemeleriyle Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini kavradığı ve elçilerinin bildirdiklerinin gerçek olduğunu ayan beyan gördüğü halde inkâr yolunu tercih eden kişi, hidayet yolunu kendi eliyle kendisine kapatmış demektir. Fakat bu bilinçli tercihi yapanlar, bunun acı âkıbetini de iyi bilmelidirler. İşte 87 ve 88. âyetlerde bunun iyice bilinmesini sağlayan bir tasvir yapılmakta, 89. âyette de bu konudaki muhasebesini sağlıklı biçimde yapabilenler için bu kapıyı tekrar aralamanın yine kendi ellerinde olduğu gösterilmekte, 90-91. âyetlerde ise bu tür bir muhasebeye yanaşmayıp inkârı kendileri için bir amaç, bir ideoloji haline getirenler ve bu hal üzere dünya hayatını tamamlayanlar için kurtuluş çarelerinin tükenmiş olacağı haber verilmektedir (“hidayet” hakkında bk. Bakara 2/2; “irtidâd” ve “mürted” hakkında bk. Bakara 2/217).

  • Âl-i İmrân Suresi 87. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "İşte onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramalarıdır."
  • Âl-i İmrân Suresi 87. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     “Bütün, hepsi” anlamına gelen ecmaîn kelimesi meâlinde olduğu şekilde “insanlar”a bağlanabileceği gibi “Allah, melekler ve insanlar”a da bağlanabilir. Bu takdirde mâna şöyle olur: “İşte onların cezası hem Allah’ın hem meleklerin hem de insanların lânetine uğramalarıdır.” “Bütün insanların lâneti” şeklindeki mânaya, lânetlenenlerle aynı yolda bulunanları da lânetleyenler arasına kattığı gerekçesiyle itiraz edilmiş ve buna karşı değişik açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. İbn Atıyye, I, 468-469; Râzî, VIII, 129; Reşîd Rızâ, III, 365). Kanaatimizce burada tasvir edilen inkârcılığın “insan olma” sıfatıyla ve insanlığın mâşerî vicdanıyla bağdaşamayacağı vurgulanmaktadır.
     Allah’ın lâneti onları rızâsından ve âhiret nimetlerinden yoksun bırakıp ağır cezalara çarptırması, meleklerin ve insanların lâneti ise onları kötülükle anmaları şeklinde açıklanmıştır (Râzî, VIII, 129). Bu ve benzeri âyetlerden bazı Zeydiyye müfessirleri belirli olsun olmasın kâfirlere lânet okunmasının câiz olduğu sonucunu çıkarmış ve Nevevî hadislerin zâhirinden (meselâ Buhârî, “Fezâil”, 12; Tirmizî, “Tefsîr”, 3, 12) bunun haram olmadığı anlamının çıktığını söylemişse de, Gazzalî Allah’ın küfür üzere öldüklerini bildirdikleri dışındaki insanlara kâfir de olsalar insanlara lânet okumanın haram olduğunu belirtir (Kāsımî, IV, 882-883). Bazı hadislerde müminin kimliğini belirleyen özellikler sayılırken, lânetkâr olmanın mümine yaraşmayacağının ifade edilmesi de (Tirmizî, “el-Birr ve’s-sıla”, 48; Buhârî “Edeb”, 44, 45; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 50) bu anlayışı destekler.

  • Âl-i İmrân Suresi 88. Ayet-i Kerimenin Meali:
     "Ebedî olarak bu lânetin içine gömülüp gideceklerdir. Ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine fırsat tanınacaktır."
  • Âl-i İmrân Suresi 88. Ayet-i Kerimenin Tefsiri:
     İlk cümlede (“hâlidîne fîhâ”) geçen “hâ” zamirinin “lânet” kelimesinin yerine kullanıldığı anlayışından hareketle meâlinde bu cümle “Ebedî olarak bu lânetin içine gömülüp gideceklerdir” şeklinde tercüme edilmiştir. Bu zamirin daha önce geçmemiş olmasına rağmen “cehennem”i belirttiği veya “lânet”i belirtmekle beraber onun sonucunun yani yine cehennemin kastedildiği görüşü esas alınırsa bu cümleye “Ebedî olarak cehennemde kalacaklardır” şeklinde mâna vermek gerekir (krş. İbn Atıyye, I, 469; Râzî, VIII, 128-129).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 622, 626

İçişleri Bakanlığı 124 Sözleşmeli Personel Alacak. Son Başvuru: 02 Aralık 2021

İçişleri Bakanlığı
124 Sözleşmeli Personel Alacak.
Son Başvuru 2 Aralık 2021
İçişleri Bakanlığı 124 sözleşmeli personel alacak. Maaşları da açıklandı

     İçişleri Bakanlığından:
MERKEZ VE TAŞRA TEŞKİLATINDA
ÇALIŞTIRILMAK ÜZERE
4/B SÖZLEŞMELİ
PERSONEL ALIMINA İLİŞKİN

     GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAV İLANI:
     657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar ile Ek ve Değişiklikleri çerçevesinde; Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatı emrinde istihdam edilmek üzere aşağıdaki Ek-1 ve Ek-2 sayılı tablolarda adedi ve pozisyon unvanı belirtilen toplam 124 adet boş pozisyona 22-29 Aralık 2021 tarihleri arasında Ankara'da yapılacak giriş (sözlü) sınavı ile sözleşmeli personel alımı yapılacaktır.

     A) 657 sayılı DMK 4/B maddesine göre alınacak sözleşmeli personelin unvan ve boş pozisyonlarının dağılımı:

     C) GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAVINA BAŞVURU ŞARTLARI
     A) GENEL ŞARTLAR
     1)
 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48 inci maddesinin (A) bendinde belirtilen nitelikleri taşımak,
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
b) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
c) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahküm olmamak,
ç) Erkek adaylar için askerlik durumu bakımından; askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak veya askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,

     2) Sözlü sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olmak (01/01/1986 tarihinden sonra doğanlar),

     B) ORTAK ŞARTLAR
     1)
ÖSYM tarafından 2020 yılında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (B) Grubundan; lisans mezunları için KPSSP(3), ön lisans mezunları için KPSSP(93) puan türünden en az 60 ve üzerinde KPSS puanı almış olmak kaydıyla başvuruda bulunanlardan, KPSS puan türü ve tercih edilen pozisyon unvanı esas alınmak suretiyle yapılacak olan puan sıralamasına göre ilan edilen pozisyon sayısının en fazla 4 katı adayın içerisinde bulunmak,
     2) Başvurular sadece bir İl'e veya Bakanlığa yapılır, birden fazla pozisyon unvanına veya birden fazla İl'e ya da Bakanlığa yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.
     3) Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar'ın Ek-1 inci maddesinin dördüncü fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine göre sözleşmesini tek taraflı fesheden adayların başvuruda bulunmasında herhangi bir engel bulunmamaktadır.
     4) Avukat, Mühendis(İnşaat, Harita, Makine, Bilgisayar, Yazılım, Elektrik-Elektronik, Elektronik Haberleşme, Endüstri), Arşiv Uzmanı, Mütercim-Tercüman (İngilizce), Sosyal Çalışmacı ve Psikolog pozisyonlarından herhangi birine başvuruda bulunacak adayların aşağıda her pozisyon unvanı için belirtilen özel şartlara ilave olarak;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir 4/B sözleşmeli pozisyonda çalışanların, başvuruda bulunmak istedikleri sözleşmeli pozisyon unvanı ile halen görev yaptıkları 4/B sözleşmeli personel pozisyon unvanının aynı olmaması,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir 4/B sözleşmeli pozisyonda çalışmakta iken sözleşmesi feshedilen adayların, fesihten önce görev yaptıkları 4/B sözleşmeli personel pozisyonuyla aynı unvanlı pozisyona başvuruda bulunmaları halinde, son müracaat tarihi itibariyle bir yıllık bekleme süresini tamamlamış olmaları gerekmektedir.

     C) ÖZEL ŞARTLAR
     1) AVUKAT:
a)
 Hukuk Bölümünden mezun olmak,
b) Barodan veya noterden onaylı Avukatlık ruhsatına sahip olmak,

     2) ARŞİV UZMANI:
     Bilgi ve Belge Yönetimi, Dokümantasyon ve Enformasyon, Arşivcilik veya Kütüphanecilik lisans programından ya da programında Osmanlı Paleografyası, Arapça, Farsça derslerinden en az birine yer veren lisans bölümlerinden mezun olmak,

     3) MÜHENDİS:
   * Bilgisayar Mühendisi:
Fakültelerin Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * Yazılım Mühendisi: Fakültelerin Bilgisayar ve Yazılım Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği bölümlerinden mezun olmak.
   * Makine Mühendisi: Fakültelerin Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * Elektrik- Elektronik Mühendisi: Fakültelerin Elektrik- Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * Elektronik Haberleşme Mühendisi: Fakültelerin Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * Harita Mühendisi: Fakültelerin Harita Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * İnşaat Mühendisi: Fakültelerin İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olmak.
   * Endüstri Mühendisi: Fakültelerin Endüstri Mühendisliği, Endüstri ve Sistem Mühendisliği,  Endüstri Mühendisliği Programları, Endüstri Sistemleri Mühendisliği bölümlerinden mezun olmak.
     4) MÜTERCİM- TERCÜMAN (İngilizce):
a)
Fakültelerin İngiliz Dili ve Edebiyatı, İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat, İngiliz Dili ve Kültürü, İngiliz Dil Bilimi, İngiliz Dilbilimi, İngilizce Mütercim- Tercümanlık, İngilizce, Fransızca Mütercim ve Tercümanlık, Çeviribilim (İngilizce), bölümlerinden birisini bitirmiş olmak.
b) Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavından en az (B) düzeyinde İngilizce YDS belgesine sahip olmak veya buna denk kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan (CPE, CAE, TOEFL İBT ve PTE AKADEMİK) bir belgeye sahip olmak.

     5) PSİKOLOG:
     Fakültelerin Psikoloji bölümünden mezun olmak.

     6) SOSYAL ÇALIŞMACI:

a) Fakültelerin Sosyal Hizmet, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler bölümlerinden birisini bitirmiş olmak.

b) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmıyor olmak,
c) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken sözleşmenin feshedilmesi durumunda, son müracaat tarihi itibarıyla bir yıllık bekleme süresini tamamlamış olmak gerekmektedir.

     7) ÇAĞRI KARŞILAMA PERSONELİ:
     Ön Lisans Mezunları İçin (Diğer)
a)
Çağrı Merkezi Hizmetleri bölümü hariç ön lisans mezunu olmak,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmıyor olmak, Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken sözleşmenin feshedilmesi durumunda, son müracaat tarihi itibarıyla bir yıllık bekleme süresini tamamlamış olmak gerekmektedir.

     Ön Lisans Mezunları İçin (Çağrı Merkezi Hizmetleri Bölümü Mezunları)
a)
İki yıllık yüksekokulların Çağrı Merkezi Hizmetleri bölümünden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurumu tarafından kabul edilen bölümlerden mezun olmak,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmıyor olmak,
c) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken sözleşmenin feshedilmesi durumunda, son müracaat tarihi itibarıyla bir yıllık bekleme süresini tamamlamış olmak gerekmektedir.

     Ç) GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAV BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE TARİHİ
     1)
Adaylar; giriş (sözlü) sınav başvurularını e-Devlet üzerinden İçişleri Bakanlığı Kariyer Kapısı-Kamu İşe Alım ve Kariyer Kapısı https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr adresinden, e-Devlet şifresi ile elektronik ortamda yapacak olup, ayrıca adaylar başvuru tarihleri arasında Bakanlığımız https://www.icisleri.gov.tr adresli internet sitesinde yayımlanacak sınava ilişkin duyuru içeriğinde yer alan başvuru linki ile de başvuru yapabilmeleri için yönlendirilecektir.
     2) Başvurular 29 Kasım 2021 tarihinde saat:9:30'da başlayıp, 03 Aralık 2021 tarihinde saat:17:30'da sona erecektir.

     3) Kariyer Kapısı (https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr) adresi üzerinden başvuru yapmayan adayların talepleri dikkate alınmayacak olup, şahsen, kargo ya da posta yoluyla yapılan başvurularda kabul edilmeyecektir.

     4) Giriş (sözlü) sınavına başvuracak adayların mezuniyet bilgileri e-Devlet üzerinden Yükseköğretim Kurumundan otomatik olarak gelmektedir. Bilgilerinde, hata/eksiklik olan veya Yükseköğretim Kurumundan mezuniyet bilgileri gelmeyen adaylar başvuru güncel bilgilerini manuel olarak giriş yapıp, onaylı diploma örneği veya mezuniyet belgelerini pdf ya da jpeg formatında sisteme yükleyeceklerdir.

     5) Yurt içindeki veya yurt dışındaki öğretim kuramlarından mezun olup, bu ilanda aranılan öğrenim durumuna ilişkin denkliği olan adayların, diploma veya mezuniyet belgesi yerine denklik gösterir belgelerini pdf ya da jpeg formatında sisteme yüklemeleri gerekmektedir.

     6) Erkek adayların askerlik bilgileri Milli Savunma Bakanlığından otomatik olarak gelmektedir. Askerlik bilgilerinde hata olan adayların herhangi bir askerlik şubesinden askerlik bilgilerini güncellettirmeleri, bilgileri güncellendikten sonra da başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

    7) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel pozisyonlarında tam zamanlı olarak görev yapmakta iken kurumlarınca sözleşmesi feshedilen ya da sözleşmesini tek taraflı fesheden adayların, bir yılık bekleme süresini doldurduklarını belgeleyebilmeleri için görev yaptıkları eski kurumlarından alınmış onaylı hizmet belgesini pdf ve jpeg formatında başvuru sırasında yüklemeleri gerekmektedir.

     8) Avukat pozisyonuna başvuracak adayların barodan veya noterden onaylı Avukatlık ruhsatnamesini pdf ya da jpeg formatında sınav modülüne yüklemeleri gerekmektedir.

     9) Arşiv Uzmanı pozisyonuna başvuracak adaylardan; Bilgi ve Belge Yönetimi, Dokümantasyon ve Enformasyon, Arşivcilik veya Kütüphanecilik lisans programından herhangi birinden mezun olmayıp, programında Osmanlı Paleografyası, Arapça, Farsça derslerinden en az birine yer veren lisans bölümlerinden mezun olan adayların bunu gösterir onaylı transkript belgelerini pdf ya da jpeg formatında modüle yüklemeleri gerekmektedir.

     10) Mütercim-Tercüman(ingilizce) unvanına başvuran adayların YDS bilgisi otomatik olarak gelmekte olup, uluslararası geçerliğe sahip başka bir belgeden (CPE, CAE, TOEFL iBT ve PTE AKADEMİK) en az (B) düzeyinde yabancı dil bildiğini belgeleyen adaylar, söz konusu belgeleri sisteme yüklemek zorundadır.

     11) Kariyer Kapısı-Kamu işe Alım Platformu üzerinde "İşleminiz başarıyla gerçekleştirilmiştir..." ibaresi görülmeyen hiçbir başvuru değerlendirilmeye alınmayacaktır. Bu nedenle adaylar, başvuru işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol etmelidirler.

     12) Kariyer Kapısı-Kamu işe Alım Platformu üzerinden başvuru tarihleri içerisinde yapılan başvuru sırasında; "Başvurularınız" ekranındaki "Başvuru Durumu" sütununda yer alan "Başvuru Henüz Tamamlanmadı" sürecindeki başvurular "Güncelle" butonu ile güncellenebilecektir.

     13) Başvuru tarihleri içerisinde başvurusunu tamamlayan ancak başvurusunu tekrar güncellemek isteyen adaylar ise; "Başvurularınız" ekranındaki "Başvuru Durumu" sütununda yer alan "Başvuru Alındı" sürecindeki başvurusunu, öncelikle "işlem" sütununda yer alan "iptal Et" butonuna basarak "Başvurumu iptal Et" butonu ile mevcut başvurusunu iptal edeceklerdir. iptal işlemi gerçekleştirildikten sonra "Başvuru Durumu" sütununda "Başvuru iptal Edildi" ibaresi yer aldığında, ekranın sağ üst köşesinde bulunan "Yeni Başvuru" butonu ile de tekrar başvuru yapabileceklerdir.

     14) Başvuru işleminin hatasız, eksiksiz ve bu ilanda belirtilen hususlara uygun olarak yapılmasından, istenilen belgelerin başvuru aşamasında sisteme yüklenmesinden, başvuruda bulunan adaylar sorumludur. Bu hususlara riayet etmeyen adaylar herhangi bir hak talebinde bulunamayacaktır.

     15) Adaylar; istenilen bilgilerinin sınav başvuru aşamasında e-Devlet üzerinden gelmemesi halinde, bilgilerini beyan ederek belgelerini pdf ya da jpeg formatında yükleyeceklerdir.

     16) Başvurularını başarı ile gerçekleştiren adaylar başvuru sürecini tamamladıktan sonra "Başvuru Bilgileri" çıktısını alabileceklerdir.

     17) Usulüne uygun ve/veya zamanında yapılmayan başvurular kabul edilmeyecektir.

     18) Sınava katılma hakkını elde edemeyen başvuru sahiplerine herhangi bir bildirimde bulunulmayacaktır.

     D) ADAYLARA DUYURU ŞEKLİ

     Giriş (sözlü) sınavı ile ilgili duyurular; ihtiyaç duyulması halinde Bakanlığımız https://www.icisleri.gov.tr adresli internet sitesinin "Duyurular" bölümünden de yapılabilecektir. Bakanlığımız resmi internet sitesi ile Kariyer Kapısı- Kamu işe Alım Platformu üzerinden yapılan duyurular tebligat hükmündedir. ilgili adaylara ayrıca herhangi bir yazılı bildirimde bulunulmayacaktır.

     Adayların, Kariyer Kapısı- Kamu işe Alım Platformuna başvuru esnasında e- Devlet üzerinden otomatik olarak gelen (kayıtlı ve doğrulanmış) cep telefonu numarası ile e-posta adres bilgileri, gerekli durumlarda adaylar ile irtibatta dikkate alınacaktır.

     Söz konusu duyuruların takip edilmemesi nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarından adayların kendileri sorumlu olacaktır.

     E) BAŞVURULARIN DEĞERLENDiRiLMESi
     Müracaatlar tamamlandıktan sonra,
     1)
2020 yılı KPSS puan türü ve yukarıda belirtilen bölümler kapsamında her il ve pozisyon için KPSS puan türleri sıralamasına göre ilan edilen kadro sayısının en fazla dört katı içerisine giren adayların başvuruları ilgili sınav komisyonunca sistemde yer alan başvuru belgeleri üzerinden kontrol edilecektir. Bu nedenle adayların başvuru yaparken bilgilerinin ve sisteme yükledikleri evrakların doğruluğundan emin olmaları gerekmektedir.

     2) Başvuru şartlarını taşımadığı anlaşılan adayların başvuruları reddedilecek olup, adaylara başvurularının reddedildiği SMS ve e-posta yoluyla bildirilecektir. Hatalı bilgi nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarından adayların kendileri sorumlu olacaktır.

     3) Başvurusu kabul edilen adayların tercih ettikleri il ve pozisyon unvanlarına göre lisans mezunları KPSSP(3) puan türü, ön lisans mezunları KPSSP(93) puan türü esas alınarak en yüksek puana sahip adaydan başlanarak puan sıralamasına tabi tutulacak olup, sözleşmeli boş pozisyonların dağılımını gösterir Ek-l ve Ek-2 sayılı tablolara göre her il ve pozisyon unvanı için KPSS(B) grubu puan türlerine göre ilan edilen pozisyon sayısının en fazla 4 katı kadar aday arasına giren adaylardan başvurusu kabul edilen adaylar, giriş (sözlü) sınavına katılmaya hak kazanacaktır.

     4) İl ve unvan bazlı sınava katılmaya hak kazanan adaylardan; giriş (sözlü) sınavına katılabileceklerin günlü katılım bilgileri Bakanlığımız https://www.icisleri.gov.tr adresli internet sitesinin "Duyurular" bölümünde ve Kariyer Kapısı- Kamu İşe Alım Platformu üzerinde adayların bilgisine sunulacak olup, adaylara ayrıca yazılı bildirim veya tebligat yapılmayacaktır.

    5) Aynı puan türü ve pozisyon için başvuran adaylardan en son adayın aldığı puan ile aynı puana sahip adaylar da giriş (sözlü) sınavına katılmaya hak kazanacaktır. Aynı puana sahip adaylar soyadı sıralamasına tabi tutulacaktır.

    6) Adaylar, giriş (sözlü) sınavı ile ilgili durumlarını Kariyer Kapısı (https://isealimkariyerkapisi.cbiko.gov.tr) adresi üzerinden takip edebileceklerdir.

     7) Adayların giriş (sözlü) sınav saatinden en az yarım saat önce sınava girecekleri yerde hazır bulunmaları ve onaylı kimlik belgelerinden (T.C. kimlik kartı, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi veya geçerlilik süresi bitmemiş pasaport) herhangi birini yanlarında bulundurmaları gerekmektedir. Söz konusu belgeleri ibraz edemeyen adaylar sınava alınmayacak olup, bu adaylar konu ile ilgili olarak herhangi bir hak talebinde bulunamayacaklardır.

     F) İTİRAZ
     Bu ilanda belirtilen il ve pozisyonlar kapsamında KPSS puan türleri esas alınarak oluşturulan başarı puan sıralamasına göre belirlenen kesin olmayan değerlendirme sonuçlarına itirazlar; 13-14 Aralık 2021 tarihleri arasında hafta içi (09:30 17:30) mesai saatleri arasında,

     Kesin olmayan giriş (sözlü) sınav sonuçlarına itirazlar ise; sonuçların duyurulmasından itibaren üç iş günü içinde hafta içi (09:30 17:30) mesai saatleri arasında ilgili Sınav Komisyonuna yazılı olarak, itirazda bulunulan hususların belgelendirilmesi şartı ile kabul edilecektir.

     İtiraz için belirtilen tarih ve saat aralığı dışında Bakanlığımız evrak kaydına veya faksına iletilen itiraz dilekçeleri işleme alınmayacaktır.

     Sınav Komisyonunca itiraz üzerine yapılan inceleme sonucu, ilgili adaylara yazılı olarak bildirilecektir. İtiraz üzerine Sınav Komisyonunca verilen kararlar kesindir.

     G) GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAV KONULARI

     1) AVUKAT POZİSYONU İÇİN;
     657 Devlet Memurları Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, İdare Hukuku konularından,

     2) MÜHENDİS POZİSYONU İÇİN;
     Bilgisayar Mühendisi:
Programcılığa Giriş, Veri Yapıları, Bilgisayar Temel Bilgi, Algoritma Yapıları, Ağ (Network) Sistemleri, Veri Tabanı, Web Programcılığı, İşletim Sistemleri, Ağ Mimarileri konularından,

     Yazılım Mühendisi: Web Programcılığı, Network, Java, Excel, Sistem Yazılımı, C#, Veri Tabanı, Bilgisayar Temel Bilgi, Programcılık Giriş konularından,

     Makine Mühendisi: Malzeme Bilimi ve Akışkanlar Mekaniği, Havalandırma ve Soğutma Sistemleri, Yangın, İş Sağlığı ve Güvenliği konularından,

     Elektrik- Elektronik Mühendisi: Elektrik Elektronik Ölçme, Elektrik Devreleri, Devre Analizi, Sinyaller ve Sistemler, Elektrik Makineleri, İletkenler, Genel Network ve Bilgisayar Bilgisi, Elektronik Devre Elemanları, Güç Elektroniği, Mikro denetleyiciler, Lojik Devreleri, Haberleşme konularından,

     Elektronik Haberleşme Mühendisi: Temel Kavramlar ve Ölçme, Güç Elektroniği, Sinyaller ve Sistemler, Elektronik Devreler, Lojik Devre Tasarımı, Sayısal Haberleşme, Analog Haberleşme, Antenler ve Yayılma, Mikroişlemciler konularından,

     Harita Mühendisi: Harita Mühendisliği Pozisyonu İçin Lisans Eğitimine Ait Mesleki Bilgiler, Anayasa, 657 sayılı Devlet Memurluğu Kanunu Konularından,

     İnşaat Mühendisi: Malzeme Bilgisi, Betonarme, Hasar Türleri, Onarım, Güçlendirme, Çelik İnşaat, Geoteknik konularından,

     Endüstri Mühendisi: Veri Madenciliği, Karar Destek Sistemleri, Simülasyon ve Modelleme, Belgeleme, Proje Yönetimi, Anayasa, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu konularından,

     3) ARŞİV UZMANI POZİSYONU İÇİN;
     3473 sayılı Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak ve Malzemenin Yok Edilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Devlet Arşivleri Hakkında Yönetmelik, İçişleri Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Arşiv Hizmetleri Yönetmeliği, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Anayasa konularından,

     4) MÜTERCİM/TERCÜMAN (İNGİLİZCE) POZİSYONU İÇİN;

     Adayı Tanımaya Yönelik İngilizce Sorular, Adayın İş Tecrübesi ve Takım Çalışmasını Ölçmeye Yönelik İngilizce Sorular, Adayın Başvurduğu Alana Olan İlgisini Ölçmeye Yönelik İngilizce Sorular, Kendini İfade Edebilme, Açık ve Anlaşılır İletişim Yeteneklerinin Ölçülmesi İle İlgili İngilizce Sorular, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Anayasa, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi konularından,


     5) SOSYAL ÇALIŞMACI POZİSYONU İÇİN;

     Sosyal Çalışmacı pozisyonu için lisans eğitimine ait mesleki bilgiler ve Genel Kültür konularından,

     6) PSİKOLOG POZİSYONU İÇİN;
     Psikolojiye Giriş, Sosyal Psikoloji, Geçmişten Günümüze Psikoloji Bilimi, Psikolojide Kuramlar, Psikolojik Bozukluklar, Gelişim Psikolojisi, Sosyal Psikoloji, Davranış Psikolojisi Bilimsel Yöntemler ve Duygu, Stres ve Sağlık konularından,

     7) ÇAĞRI KARŞILAMA PERSONELİ POZİSYONU İÇİN

     İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Uluslararası Anlaşmalar, Coğrafya, Atasözü ve Deyimler, Genel Bilgiler ve Güncel Olaylar konularından,

     Ğ) GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAVININ ŞEKLİ VE USULÜ
     4/B sözleşmeli personel alımı sözlü olarak tek aşamada yapılır. Sözlü sınava girmeye hak kazanan adaylar, ilgili Sınav Komisyonunun her bir üyesi tarafından;
a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi (50 puan),
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü (10 puan) ,
c) Liyakati, temsil kabiliyeti, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu (10 puan),
ç) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı (10 puan),
d) Genel kültürü ve genel yeteneği (10 puan),
e) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, konularında (10 puan), olmak üzere 100 tam puan üzerinden değerlendirilir.

     Sözlü sınava katılmaya hak kazandığı halde ilan edilen sınav tarihinde sınava katılmayan adaylar, sınava katılma hakkını kaybetmiş sayılacaktır.

     H) GİRİŞ (SÖZLÜ) SINAV SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
     Giriş (sözlü) sınavında adaylar, sınav komisyonu başkan ve üyelerinin her biri tarafından ayrı ayrı 100 tam puan üzerinden değerlendirilecektir. Bu puanların aritmetik ortalaması giriş (sözlü) sınav notunu teşkil eder. Her aday için verilen sözlü sınav puanı adayın başarı puanını oluşturur. Giriş (sözlü) sınavında başarılı olabilmek için aday notunun 70'den aşağı olmaması gerekir. Başarı puanının aynı olması durumunda KPSS puanı en yüksek olan adaya sıralamada öncelik verilecektir.
     Giriş (sözlü) sınavı sonucuna göre, başarı puanı en yüksek puanlı adaydan başlanmak üzere sözlü sınava ilişkin kesin olmayan başarı listesi oluşturulacaktır. Adaylar Bakanlığımızın https://www.icisleri.gov.tr adresli internet sitesi üzerinden ve Kariyer Kapısı Platformu üzerinden bilgilendirilecektir.

     Bakanlık merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı ayrı olmak üzere her pozisyon unvanı için KPSS puan türüne göre ayrı ayrı ilan edilen pozisyon sayısı kadar asıl ve en fazla bir katına kadar yedek aday belirlenerek, adaylar Kesinleşmiş Giriş (sözlü) Sınavı Başarı bilgilerini Bakanlığımızın https://www.icisleri.gov.tr adresli internet sitesi üzerinden ve Kariyer Kapısı Platformu üzerinden öğrenebileceklerdir.

     Giriş (sözlü) sınavından en az 70 puan almış olmak, kesinleşmiş giriş (sözlü) sınav sonuçlarına göre asıl ve yedek aday sıralamasına giremeyen adaylar için herhangi bir hak teşkil etmeyecektir.

     I) ATAMA VE SÖZLEŞME İMZALAMAYA ESAS İSTENİLECEK BELGELER

     1) Diploma veya mezuniyet belgesinin aslı veya onaylı örneği,

     2) Yurt içindeki veya yurt dışındaki öğretim kuramlarından mezun olup, ilanda aranılan öğrenim durumuna ilişkin ilgili fakültelere denkliği olan adayların, denklik belgesinin aslı veya noterden onaylı fotokopisi,

     3) Bakanlığımız Personel Genel Müdürlüğünün http://personel.icisleri.gov.tr internet adresinin "Personel Kimlik Kartı" sekmesinin "Personel Kimlik Kartında Kullanılacak Fotoğraf Standartları" bölümünde yer alan özelliklere uygun olarak çektirilmiş 600*800 boyutlarında 300 dpi görüntü kalitesinde fotoğraf (CD ortamında),

     4) Kariyer Kapısı- Kamu İşe Alım Platformu üzerinden alınacak "Başvuru Bilgileri" çıktısı,

     5) 2020 yılı KPSS (B) grubu Sınav Sonuç Belgesi,

     6) Avukatlık pozisyonuna başvuracak adaylardan; Avukatlık ruhsatnamesinin baro veya noterden onaylı örneği,

     7) Yurt içindeki veya yurt dışındaki öğretim kuramlarından mezun olup, ilanda aranılan öğrenim durumuna ilişkin ilgili fakültelere denkliği olan adayların, denklik belgesinin aslı veya noterden onaylı fotokopisi,

     8) Kamu kurum ve kuruluşlarında 4/B sözleşmeli personel pozisyonlarında tam zamanlı olarak görev yapmakta iken kurumlarınca sözleşmesi feshedilen ya da sözleşmesini tek taraflı fesheden adayların, bir yıllık bekleme süresini doldurduklarını belgeleye bilmeleri için görev yaptıkları eski kuramlarından alınmış onaylı Hizmet Belgesi,

     9) http://personel.icisleri.gov.tr internet adresinin "Örnek Formlar ve Dilekçeler" sayfasından temin edilebilecek Mal Bildirim Formu ve Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi Formu,

     Bu bildirim tebligat hükmünde olup, ayrıca ilgili adaylara yazılı bildirimde bulunulmayacaktır. Bu bildirim tarihinden itibaren, giriş (sözlü) sınavını asıl olarak kazanan adayların yukarıda belirtilen atama belgelerini, Bakanlığımız merkez teşkilatını tercih eden adaylar için Personel Genel Müdürlüğüne, taşra teşkilatını tercih eden adaylar ise tercih ettikleri Valilik il Yazı İşleri Müdürlüklerine şahsen elden teslim etmeleri gerekmektedir. Posta, kargo veya kurye ile gönderilecek atama belgeleri dikkate alınmayacaktır.

     i) ATAMA VE SÖZLEŞME İMZALAMA İŞ VE İŞLEMLERİ

     İlan edilen pozisyonlar için Bakanlık merkez teşkilatını tercih eden adaylar için sınavı kazanan adayların atama iş ve işlemleri Bakanlığımız Personel Genel Müdürlüğünce, sözleşme imzalama iş ve işlemlerini ise Bakanlığın ilgili birimlerince gerçekleştirilecektir.

     Bakanlığımız taşra teşkilatında ilan edilen pozisyonlar için sınavı kazanan adayların atama ve sözleşme imzalama iş ve işlemleri ise adayların başvuru aşamasında tercih ettikleri Valilik İl Yazı İşleri Müdürlüklerince yapılacaktır.

     Geçerli bir mazereti olmadığı halde atama belgelerini istenilen süre içerisinde teslim etmeyenler ile gerekli şartları taşımadığı sonradan anlaşılanlar göreve başlatılmayacaktır. Bu adaylar için sınav sonuçları kazanılmış hak sayılmayacaktır.

     J) YEDEK ADAYLARIN ATANMASI

     Sınav sonucunun kesinleştiği ilan tarihinden itibaren bir yıl içinde herhangi bir nedenle boşalan pozisyonlara, başarı puan sıralamasına göre belirlenen yedek adaylar arasından atama yapılarak sözleşme imzalana bilecektir.

     K) DİĞER HUSUSLAR

     Gerçeğe aykırı beyanda bulunan adaylar ile giriş (sözlü) sınav şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılan adaylar; giriş (sözlü) sınavını kazanmış olsalar dahi sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmayacak, ataması yapılmış olanların ise atamaları ve sözleşmeleri iptal edilecektir. Ayrıca bu adaylar hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır.

     İlan metninde belirtilmeyen diğer hususlar hakkında ilgili mevzuat hükümlerine göre işlem yapılacaktır.

     Kamuoyuna ilanen duyurulur.

     11245/1-1

cizgi-hareketli-resim-0370

cizgi-hareketli-resim-0370cizgi-hareketli-resim-0370

16 Kasım 2021 Salı

Kitap Tanıtımı... Özgürlüğün Anlamı / Musa Duman

 Kitap Tanıtımı... 
Özgürlüğün Anlamı
Felsefi Bir Soruşturma

     Özgürlüğün Anlamı, özgürlük fenomenini tüm bu karineler üzerinden tartışmaya açıyor.

     Gerçekten özgür müyüz? Özgür bir iradeyle mi eyliyoruz? Modern dünya oluşurken özgürlük tecrübesi nasıl bir dönüşüm geçirdi?

     Salt yapıp etmeden çok daha geniş bir alana ait olan özgürlük gibi karmaşık bir soruna yaklaşmanın muhakkak birçok yolu vardır. Mevcut çalışma, olabildiğince, bu sorunu felsefesinin merkezine yerleştirmiş filozoflara yönelerek, felsefe tarihinde –Platon’dan Sartre’a– ortaya konmuş başat özgürlük tasavvurlarını eleştirel bir diyalogla incelemeye tabi tutuyor.

     Özgürlük, açıktır ki insanın varoluşu için en önemli meselelerden biridir. Felsefe tarihinde insan olmanın anlamı ve amacının, tüm yönleriyle zorlayıcı ve köklü bir problem haline geldiği her felsefi moment bize özgürlük fenomeni hakkında sahici karineler sunar. Bu bakımdan Kant, Fichte ve Kierkegaard oldukça önemli bir tecrübeyi temsil etmektedir; elbette, modernitenin şafağında Bruno ve Descartes, geç modern dünyada ise Sartre ile birlikte. Bu soruna yaklaşmanın bir temel yolu da, kısmen Hegel kısmen de Heidegger’den hareketle, özgürlüğü uzay-mekan tasavvuru üzerinden okumaya çalışmaktır.

Yazar: Musa Duman
Dizi: Düşünce
İlk Baskı Tarihi: 2021 Mart
Baskı: 1
ISBN: 9786057646521
Sayfa: 493
Ölçü: 14 X 23
Fiyatı: 46,00 TL
(23 TL)

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri & Grand Alfa Karadeniz Turu

14 - 18 Ağustos 5 gün (3 gece otelde konaklamalı) Gönül Erleri  &  Grand Alfa Karadeniz Turu      5 Gün - 4 Gecelik (3 gece otel konakla...