11 Eylül 2020 Cuma

PSİKOLOJİ (3)

DİNİ PSİKOLOJİ ve
İSLAM PSİKOLOJİSİ BAĞLAMINDA
DİN PSİKOLOJİSİNİ
YENİDEN DÜŞÜNMEK
*3*
Dr. Sevde Düzgüner
Psikoloji | Biruni Üniversite Hastanesi
     Psikolojinin inceleme alanına dair çalışmaların sayısı artarken yeni yaklaşımların felsefi spekülatif yöntemin dışına doğru kaydığı gözlenebilir hale gelmiştir. Bu ihtiyaca ilk işaret kişinin, psikolojinin kurucusu kabul edilen Wilhelm Wundt’un olmaması ilginçtir. Aslen eğitim felsefecisi olan Herbart, 1825 yılında, Psikoloji’nin felsefenin bir dalı olarak değil, başlı başına bir doğa bilimi olarak kabul görmesi gerektiğini fikrinin ileri sürerek zihnin içeriğinin çok sayıda basit fikirden oluştuğunu, her bir fikrin enerji deposu olduğunu ve insan tecrübesinde yer edinmek için diğer fikirlerle mücadele ettiğini ileri sürmüştür.
     Onun geliştirdiği eğitim sürecinin beş basamağı olan hazırlık, sunum, ilişkilendirme, genelleme ve uygulama aşamaları günümüz eğitim psikolojisi için halen önem taşımaktadır.
     Herbart’ın psikolojik araştırmalarda matematiksel işlemlere ihtiyaç olduğu yönündeki iddiası Weber ve Fechner’i etkilemiştir. Bu iki araştırmacı psikofizik adını verdikleri bir araştırma alanında uyarıcının şiddetine organizmanın verdiği tepkiler üzerine deneyler yapmışlardır. Aynı dönemde Helmholtz, duyular üzerine pek çok deney gerçekleştirmiş, zihnin bedeni beyin aracılığıyla etkilediği düşüncesiyle nöronlar ve beyini incelerken fizikçi bakış açısını korumuştur.
     Görüldüğü üzere 19. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde, psikolojinin konuları istatistiksel olarak ve deney yöntemiyle ele alınmaya başlanmıştır. Yapılan deneysel araştırmalar ve fizyolojik ölçümler, insanın davranış ve düşüncelerine dair yeni teorilerin ileri sürülmesine neden olmuştur.
     Psikolojinin bağımsız bir bilim dalı olarak yoluna devam etmesinin bir ihtiyaç olduğu görüşü genel olarak kabul edilmiştir. Wundt’un, felsefe ve fizyoloji gibi alanlarda çalışsa da yeni bir bilim dalının sınırlarını çizdiğini iddia etmesi ve araştırmalarına sadece fizyolojik açıdan değil psikolojik açıdan da yaklaşması onu diğer düşünür ve araştırmacılardan ayırmıştır.
     Wundt, yeni bir bilim olarak psikolojiyle ilgili ilk düşüncelerini Beitrage zur Theorie der Sinneswahrnehmung (Duyusal Algılama Teorisine Katkılar, 1858) isimli kitabında kaleme almıştır. Ardından Psikoloji için önem arz eden diğer kitabı Vorlesungen über die Menschen-und Thierseele’yi (İnsan ve Hayvan Zihinleri Üzerine Dersler, 1863) yayınlanmıştır. Psikolojinin ayrı bir disiplin haline gelmesi gerektiğini savunan Wundt, nihayet 1874 yılında yayınladığı Grundzüge der physiologischen Psychologie (Fizyolojik Psikolojinin İlkeleri) isimli kitabının önsözünde de bu düşüncesini açıkça ifade etmiştir.
     İnsanın duyusal ve bilişsel süreçlerine odaklanmış olan çalışmalarıyla 1875 yılında Leipzig Üniversitesi’nde felsefe profesörü unvanı alan Wundt, 1879 yılında aynı üniversitede kurmuş olduğu psikoloji laboratuvarı ile psikolojinin ayrı bir disiplin olarak kurulmasını sağlamıştır. Leipzig Üniversite binasının son katında yer alan üç odadan ibaret olan laboratuvarın kuruluş yılı olarak 1879’un ilan edilmiş olması, odaların o tarihte laboratuvar haline getirilmesinden değil; bir yüksek lisans öğrencisinin ilk bağımsız araştırmasını bu yılda tamamlamış olmasından kaynaklanmıştır. Aslında Harvard Üniversitesi’nde fizyoloji dersleri veren ve sonraları psikolojiye ilgi duyan William James, bir dönem Wundt’u ziyaret etmiş ve ondan dört yıl önce 1875’te kendi laboratuvarını kurmuştur. Ancak James burayı, araştırma yapmak ve araştırmacı yetiştirmekten ziyade uygulama yapmak için kullandığından bilimsel psikolojinin kuruluşu James’e değil Wundt’a atfedilmiştir.
     Wundt, 1881 yılında, laboratuvarının yayın organı olan Philosophistiche Studien (Felsefe Çalışmaları) isimli dergiyi çıkarmaya başlamış; 1906 yılında da derginin ismini Psychologie Studien (Psikoloji Çalışmaları) olarak değiştirmiştir. Değinilen gelişmelere rağmen ayrı bir bilim dalı olan psikolojinin hızla kabul görüp yaygınlaştığı söylenemez. Çünkü 1879’da kurulan laboratuvar, alanın resmi başlangıcı kabul edilse de Alman üniversitelerinde psikoloji dersleri 1941 yılına kadar felsefe bünyesinde okutulmuştur. Leipzig Üniversitesi’nde psikiyatri derslerinin 1811 yılında okutulmaya başladığı göz önünde tutulursa psikolojinin kabulü ve gelişmesinin daha uzun sürdüğü söylenebilir.
     Bu noktada belirtmek gerekir ki tarih yazımı söz konusu olduğunda hemen hiçbir alanda tek tip bir anlatım yoktur. Psikolojinin bir bilim olarak kabul edilmesi konusunda da farklı görüşler mevcuttur. Görüldüğü üzere Wundt’a yakın dönemlerde duyum ve algı üzerine deneyler yapan başka araştırmacılar, kurulmuş laboratuvarlar ve hatta psikolojinin ayrı bir bilim dalı olması gerektiğini ileri süren başka isimler de vardır.
     Üstelik Wundt, psikolojiyi ayrı bir bilim dalı olarak görse bile onu bir doğa bilimi olarak görmemesi sebebiyle de eleştirilmiştir. Gerçekten de psikolojinin bilimsel kimliği, Wundt’tan sonra gelen psikologların ölçülebilir ve ampirik çalışmalara önem vermesiyle netleşmiştir. Wundt’un ciltler dolusu eseri Völkerpschologie (Topluluklar Psikolojisi, 1920) ve kullandığı içe bakış yöntemi sonraki yıllarda bilimsel bir yaklaşım içermemekle eleştirilmiştir.
     Eser uzun yıllar içerisinde tamamlandığı için birbiriyle tutarsız bölümler içerdiği, sağlam bir metodolojiye sahip olmadığı, üst düzey psikolojik fenomenlerin incelenmesinde deney yönteminin yetersiz olduğunu iddia ettiği ve bireysel psikoloji değil kolektivist psikolojiyi savunduğu için de eleştirilmiştir. Ancak psikolojinin ayrı bir disiplin olarak kurulmasının Avrupa ve Amerika’da genel olarak kabul görmüş olan gelişim süreci yukarıda değindiğimiz şekildedir.

Hiç yorum yok:

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...