23 Eylül 2020 Çarşamba

PSİKOLOJİ (4)

DİNİ PSİKOLOJİ ve
İSLAM PSİKOLOJİSİ BAĞLAMINDA
DİN PSİKOLOJİSİNİ
YENİDEN DÜŞÜNMEK
*4*
Dr. Sevde Düzgüner
Psikoloji | Biruni Üniversite Hastanesi
     Burada şu noktayı netleştirmek gerekir. Wundt, psikolojinin ayrı bir bilim olması gerektiğini söyleyerek ve bir psikoloji laboratuvarı kurup buradan yüksek lisans öğrencisi yetiştirerek psikolojinin bilim dalı haline gelmesini sağlamıştır. Ancak o, dini tecrübe dahil insanın pek çok tecrübesinin deneysel çalışmalarla açıklanamayacağını savunarak psikolojinin alanını deneyle sınırlı tutmadığı için bilimsel açıdan eleştirilmiştir. Bu kadar eleştirilmesine rağmen Wundt’un, psikolojinin resmen kurucusu sayılması, zamanın ruhuna işaret etmektedir. Çünkü o dönemde psikolojinin temel konuları ele alınmaya başlamış, farklı yaklaşımlar ortaya çıkmış ve psikolojini ayrı bir disiplin olarak kurulması yönünde yaygın bir kanaat oluşmuştur.
     Katı pozitivisit yaklaşımı kabul etmese de Wundt’un laboratuvarı bu kanaatin fiiliyata dökülmesi şeklinde tarihe geçmiştir. Wundt’un laboratuvarında yetişmiş ve deneysel araştırmalara önem veren pek çok araştırmacı dünyanın farklı yerlerinde psikoloji laboratuvarları kurarak psikolojinin gelişmesine ciddi katkı sağlamıştır. Örneğin bu araştırmacılardan ilki olan G. Stanley Hall, Harvard Üniversitesi’nde psikoloji eğitimi alarak 1883 yılında Johns Hopkins Üniversitesi’nde Amerika’daki ilk psikoloji laboratuvarını kurmuştur. Dört yıl sonrasında Amerika’nın ilk psikoloji dergisini yayınlamaya başlamıştır. Dahası o, 1892 yılında –psikoloji alanında otorite olma özelliğini bugün dahi koruyan- 1892’de Amerikan Psikoloji Derneği’nin (American Psychology Association, APA) kurulmasına büyük destek vermiş ve başkanlığına seçilmiştir.
     İleride değinileceği üzere Hall, din psikolojisi alanında da öncü adımlar atmıştır. Bilim dalı haline gelişinin ardından psikoloji çalışmaları pek çok üniversitede yapılmaya başlanmıştır. İlk dönem psikoloji çalışmaları olarak nitelendirilebilecek bu dönemde ele alınan konular daha ziyade görme, duyma, dokunma duyuları, tepki ve algı süreleri, dikkat ve kelime çağrışımı üzerine yoğunlaşmıştır ve iç gözlem metodu benimsenmiştir.
     Bu araştırmalar, deneysel psikoloji, bilişsel psikoloji ve insan ve hayvan davranışlarının ölçülmesi alanlarının gelişmesine yardımcı olmuş ve psikolojinin temel konuları böylece ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu görüş psikolojinin sadece gözlenebilen davranışlara odaklanması gerektiğini savunan davranışçı yaklaşıma kadar böyle devam etmiştir.
     Wundt’tan günümüze kadar psikolojinin ele aldığı konu, metod ve teoriler çok gelişmiş ve farklı yönlere doğru evirilmiştir. 19. Yüzyıl psikoloji için kuruluş yüzyılı, 20. Yüzyıl ise farklı yaklaşımların ortaya çıkması neticesinde gelişme yüzyılı olmuştur. Bu ekollerin psikolojiye kazandırdığı yeni teori, bulgu ve ölçekler bilim dalını çok daha farklı noktalara taşımıştır. Psikolojinin konusu da insana dair farklı yaklaşımlara dayalı olarak değişiklik göstermiş ve zaman içerisinde çeşitlenmiştir. Örneğin Wundt’un içe bakış yöntemini bilimsel olmadığı gerekçesiyle eleştiren davranışçı yaklaşım psikolojinin sadece gözle görülebilen ve ölçülebilen davranışları konu edinmesi gerektiğini iddia etmiştir. Psikanalitik yaklaşım ise bilinçaltı süreçlere işaret ederek psikolojinin konusunu bilinçten bilinçaltına doğru genişletmiştir. İnsanın olumlu yönlerine ve kendini gerçekleştirme potansiyeline vurgu yapan Hümanist yaklaşım ise bilincin ötesine işaret ederek, psikolojinin kapsamını daha farklı bir yöne doğru uzatmıştır. Yapıcı ve yıkıcı özellikleri bir arada bulunduran insanı ele alma iddiasındaki psikolojinin kapsamının, yaklaşımların çeşitlenmesi aslında doğal bir sonuçtur. Günümüzde psikoloji, en genel haliyle, insanın duygu, düşünce ve davranışlarını ele alan bilim dalı olarak tanımlanmaktadır.
     Ortaya çıktığı günden bu yana psikoloji, her bir yeni çalışmayla geliştiği için kısa süre içerisinde farklı yaklaşım ve çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Bu dalların ortaya çıkışı da zamanın ruhunun izlerini taşımaktadır. Nitekim insanın belli bir yönüne odaklanan çalışmalar derinleştikçe ortaya münferit bir araştırma alanı olacak kadar bulgu ve sonuç çıkmaktadır. Alanın isminin verilmesi, çoğu zaman bu çalışmaları sistematik olarak ele alınması için yeni bir sınıflamaya gidilmesinin son aşamasıdır. Bilişsel psikoloji, gelişim psikolojisi, eğitim psikolojisi, kültürel psikoloji, sosyal psikoloji, nöro-psikoloji ve din psikolojisi, bunların bazılarıdır. Her bir alt dal, spesifik bir araştırma alanına işaret etmektedir. Örneğin gelişim psikolojisi, insanın farklı yaşlardaki psikolojik özelliklerine odaklanırken sosyal psikoloji bireyin duygu, düşünce ve davranışlarının diğer insanların varlığından etkilenmesine odaklanır. Din psikolojisi ise bireyin bir dini inanca bağlanmayı tercih edip etmemesinin onun hayatı üzerindeki etkilerini inceler.

     İnsanın yüce bir güce yönelik inancı da kendini anlama çabası kadar eski bir olgudur. Tarih boyunca insanlar, kutsal gördükleri birtakım varlık ve manalara inanmış; hayatlarını bu inanç çerçevesinde belirlemişlerdir. İsimleri, içerikleri ve pratikleri değişse de dini veya mistik inançlar, her dönem ve kültürde var olmuştur. Bu inançlar, bireyi etkileme, onu değiştirme, dönüştürme ve yeniden inşa etme gücüne sahiptir. Dolayısıyla insanın duygu, düşünce ve davranış örüntüsü, dini inancının etkisiyle şekillenmektedir.
     Din ile kültür arasındaki sıkı ilişki, dini inancın sosyal boyutuna da dikkat çekmektedir. Dini inancın bireysel ve toplumsal hayatta göz ardı edilemeyecek etkisinin farkında olan psikologlar da ilk dönemden itibaren dini, psikolojik araştırmanın konusu olarak görmüşlerdir. Psikoloji alanında dine yönelik yaklaşımlar, dinin lehine veya aleyhine olacak şekilde farklılık gösterse de psikoloji ile dinin her zaman ilişki içinde olduğu söylenebilir. Köse’nin “bir dargın bir barışık kardeşler” olarak betimlediği din ve psikoloji ilişkisi günümüzde güçlenerek sürmektedir.
     Psikolojinin bir bilim olarak kabul edilmesi ile onun bir alt dalı kabul edilen din psikolojisinin ortaya çıkışı neredeyse eş zamanlıdır. Nitekim psikolojinin kurucusu kabul edilen Wundt’tan günümüze kadar olan süreçte James, Watson, Skinner, Freud, Jung, Fromm ve Maslow gibi psikolojinin öncülerinin hepsi din ile ilgili konularla ilgilenmişler, bu konuda kendi teorilerini ileri sürmüş ve çeşitli araştırmalar yapmışlardır.
     Burada şu husus hatırda tutulmalıdır ki tıpkı insanın kendi hakkındaki sorgulamasında olduğu gibi din ile ilgili konularda da tarih boyunca pek çok düşünür sayısız eser vermiştir. Ancak din psikolojisi, dini inancın psikolojik açıdan ele alınmasını kapsamaktadır. James’in 1902 yılında yayınladığı eseri Varieties of Religious Experience (Dini Tecrübe Çeşitleri), din-psikoloji ilişkisini bilimsel bir çerçevede sunduğu için bu alanın başlangıcı kabul edilmektedir. Bu eser, James’in 1901-1902 yıllarında Doğal Din başlığı altında Edinburg Üniversitesi’nde vermiş olduğu bir dizi konferansın yayınlanmasıyla oluşmuştur. Lord Gifford sponsorluğunda yürütüldüğü için “Gifford Konferansları” ismiyle anılan bu konferanslardan oluşan eser, bugün din psikolojisinin en temel konuları sayılan dua, mistisizm, din değiştirme, din ve ruh sağlığı gibi konuları içermektedir.
     Psikoloji açısından James’i diğer düşünürlerden ayıran, onun organize dini kurumlardan ziyade bireysel dini tecrübeye odaklanmasıdır. Ona göre din, “bireylerin ilahi olduğunu düşündükleri herhangi bir şey ile kendilerini ilişki içinde görmeleri bakımından tek başlarına yaşadıkları duygular, eylemler ve tecrübeler” bütünüdür. Dahası o, kiliseye giderek ibadet etmediğini, İncil’in Tanrı’nın kutsal sözü olduğuna inanmadığını belirterek dinin kurumsal boyutunu ilgi alanı dışına iterek bireysel deruni tecrübeyi öne çıkarmıştır.
     Onun bu vurgusu, din psikolojinin halen geçerli olan ilkelerinin temelini oluşturur. Kutsal olanın mahiyeti, dini inanç ve uygulamaların doğruluğu veya yanlışlığı gibi konular, din psikolojisinin alanı dışındadır; din psikolojisi sadece inanç ve inançsızlığın bireyin hayatındaki yansımalarını psikolojik araştırma yöntemleriyle inceler.
     Dinin değil dini tecrübenin araştırılmaya başlanmasıyla din psikolojisinin kapsam ve yöntemi de belirmeye başlamıştır. Din psikolojisinde yorumcu (interprative) ve istatistiksel-deneyci (statistical-empirical) olmak üzere iki temel geleneğin olduğu ileri sürülmüştür. James, din psikolojisinde yorumcu yaklaşımın öncüsü sayılırsa G. Stanley Hall da deneyci geleneğin öncüsüdür. Wundt’un laboratuvarında yetişen ilk öğrencilerden olan Hall, aynı zamanda James’in de ilk doktora öğrencisidir. Ancak James’in aksine o, ampirik araştırmalara önem vermiştir. Dini gelişim ve ifade biçimlerini merak eden Hall, Galton’un anket metoduna dayanarak çocuk ve ergenler üzerine bir araştırma yapmıştır ve böylece istatistiksel analizlerin din psikolojisi alanında kullanılmasında ilk adımı atmıştır.
     Hall, daha çok ampirik çalışmasıyla anılsa da yorumcu yaklaşımda eserler de vermiştir. İki ciltlik son eseri, Psikoloji Işığında İsa Mesih (Jesus, the Chirst in the Light of Psychology, 1917) isimli kitabında o, İsa peygamber ve ona inananları temel psikolojik kavramlar kullanarak yorumlamıştır. Hall’ın alana katkıları bunlarla da sınırlı değildir. O 1904 yılında Amerikan Dini Psikoloji ve Eğitim Dergisi’ni (The American Journal of Religious Psychology and Education) kurmuş, 1912 yılında ise derginin ismini Dini Psikoloji Dergisi (Journal of Religious Psychology) olarak değiştirmiştir. Ancak iki yıl sonra derginin başkanının vefatının ardından dergi yayınına son vermiştir.
     Diğer taraftan Hall, Amerikan Psikoloji Derneği’nin (American Psychology Association, APA) yanı sıra Clark Üniversitesi’nde, Clark Dini Psikoloji Okulu’nun (Clark School of Religious Psychology) da ilk başkanıdır. Din psikolojisi ona ve onun açtığı yolda ilerleyen öğrencilerine çok şey borçludur.

     Din Psikolojisini Yeniden Düşünmek
     Görüldüğü üzere psikolojinin kurulmasının ardından olduğu gibi din psikolojisinin kurulmasının ardından da farklı yaklaşımlar kısa sürede ortaya çıkmıştır. Din psikolojisinin kurucusu olan James, dinin kurumsal boyutuna değil de kişinin inandığı varlıkla kurduğu kişisel iletişim deneyimine odaklanarak temel bir yaklaşım ortaya atmıştır. Diğer taraftan Hall, Hristiyan öğretiyi esas alan çalışmalar da yapmış, dergi ve araştırma merkezinde de dini psikoloji ifadesini kullanmıştır.
     Din psikolojisi ile dini psikoloji farkını sonraki çalışmalarda da görmek mümkündür. Hall dini psikoloji yaklaşımını benimsese de öğrencileri tercihlerini farklı yönde kullanmışlardır. Örneğin hem James hem de Hall’ın öğrencisi olan Starbuck’ın 1899 yılında yayınladığı Din Psikolojisi (Psychology of Religion) isimli eseri, alanın ismini taşıyan ilk eser olarak önemlidir. Nitekim Hall daha ziyade dini psikoloji ismini tercih etmişti. Ancak Starbuck din psikolojisi ifadesini popüler hale getirmiştir. Onun 1912 yılında, son ergenlik dönemindeki 1200 Protestan üzerinde anket çalışması kayda değer bir araştırmadır. Bu çalışma, kendinden sonraki çalışmalara örnek teşkil etmiştir. Hall’ın Clark Okulu’nda yetişen Leuba ise, din değiştirme konusunu mülakat yöntemiyle incelemiştir.
     Bu arada belirtmek gerekir ki hocası Hall’ın aksine Leuba, dine olan inancını yitirmiş ve Dinin Psikolojik Kökeni ve Doğası (Psychological Origin and the Nature of Religion, 1921) isimli eserinde dinin insan zihninin bir ürünü olduğunu açıkça iddia etmiştir. Böylece dini inanca bağlılığını koruyan Hall, dini bir inanca sahip olmayan Leuba veya dini kurumlardan bağımsız bireysel dini inancı savunan James gibi psikologların bakış açılarıyla din psikolojisinin kapsamı genişlemiştir. James’in öğrencisi olan Pratt ise, Dini İnancın Psikolojisi (The Psychology of Religious Belief, 1907) isimli tezinde, farklı dini tutum, değer ve ilişkilere sahip kişilerden oluşturduğu örneklemiyle neyin dini inanç olarak kabul edileceğini neyin edilmeyeceğini belirlemeye çalışmış ve dini inançta duygu ve heyecanların önemine dikkat çekmiştir.
     Ardından yayınladığı Dini Bilinç (Religious Consciousness, 1920) isimli eseri de, din psikolojisinin temel kavramlarını yansıtması açısından James’in Dini Tecrübenin Çeşitleri isimli eserinden sonra ikinci önemli eser olarak kabul edilmiştir. Böylece din psikolojisi, dinin psikolojik kökenleri, din değiştirme, dini inancın yapısı ve dini bilinç gibi konularla netleşmeye başlamıştır. Diğer taraftan din psikolojisi çalışmaları içerisinde dini psikoloji çalışmalarını da görmek mümkündür.

Aynı Eserden alınan önceki Konular:



Hiç yorum yok:

02 - 07 Temmuz İstanbul & Güneydoğu Anadolu - GAP Turu

02 - 07 Temmuz Güneydoğu Anadolu - GAP Turu 3 Gece Otel Konaklamalı 5 Gün Gezi       Mezopotamya, bazı kaynaklarda medeniyetlerin beşiği ola...