1 Ekim 2020 Perşembe

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER ♥ ✿ܓ ♥ KADINLARA İYİ DAVRANMAK (2)

RİYÂZÜ'S SÂLİHÎN
(34)
KADINLARA İYİ DAVRANMAK
(2)


Hadis-i Şerifler:

     277. Ebû Hüreyre radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

     “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” Müslim, Radâ` 61

Açıklamalar:

     Dünyada kusursuz insan yoktur. Her insanın mutlaka birçok kusuru vardır. “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır” atasözü bu gerçeği dile getirmektedir.

     Kadın da bir insan olduğuna göre, elbette onun da kusurları bulunacaktır. “Kusursuz güzel olmaz” denmiştir. İnsan mükemmel yaratılmamıştır. Mükemmel olan sadece Allah Teâlâ’dır. Durum böyle olunca, karısında gördüğü kusurları büyüterek ondan nefret etmeye kalkan bir kimsenin bu davranışı normal sayılamaz. Pireyi deve yaparak hayat arkadaşını tenkid etmek, insaf ölçülerine sığmaz. Kendi hatalarını görmeyen, ele çuvaldızı batırmadan önce kendine iğneyi batıramayan kimse haklı bulunamaz. İşte bu sebeple insan, bazı davranışlarını beğenmediği için karısına haksızlık etmemelidir. Onun beğendiği yanlarını hesaba katmalı, iyi taraflarını görmeye çalışmalıdır. Meselâ şöyle düşünmelidir:

     Karım biraz hırçın ama, doğrusu dindar kadındır.
     O kadar güzel değil ama, namuslu kadındır.
     Benim istediğim kadar becerikli değil ama, güzel kadındır.
     Meseleye bir de kadın yönünden bakalım. Aynı gerekçeler şüphesiz kadın için de geçerlidir. O da durup dururken kocasını küçümsemeye kalkmamalıdır. Beğendiği bir kimsenin meziyetlerini eşinde görememek, ona kocasını beğenmeme hakkını vermez. Çünkü Allah Teâlâ insanları yaratırken her birine değişik özellikler vermiştir. Bazılarına da bizim bilemediğimiz sebeplerle, birkaç özellik birden lütfetmiştir. O’nun her işinde bir hikmet bulunduğu şüphesizdir. Bize düşen O’nun adaletine inanmak, hiçbir kuluna haksızlık etmeyeceğini kesinlikle bilmektir.

     Peygamber Efendimiz eşlerin birbirine düşmanca duygular beslemesini yersiz bulmaktadır. Birbirinin iyi yanlarını görmeye çalışmak artık fayda vermiyorsa, karşılıklı sevgi ölmüşse, eşlerden biri ötekinden soğumuşsa, demek ki yuvada ciddi bir problem vardır. Yapılacak iş bu kördüğümü çözmektir. Sevgi bağlarının koptuğu bir evliliği zorla götürmek zaten doğru değildir. İki tarafa da cehennem azâbı yaşatmanın anlamı yoktur. Dünyanın sonu gelmediğine göre, herkes huyunu suyunu beğendiği ve aradığı özellikleri kendinde bulduğu bir başkasıyla evlenir, olur biter.

Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz

1. Eşinin bazı özelliklerini beğenmeyen kimse, onun diğer güzelliklerini görmeye çalışmalıdır.
2. Bu konuda peşin hükümlü olmayanlar, eşlerinin iyi yanlarını görebilirler. Çünkü herkesin hem kötü, hem de güzel yanları vardır.
3. Ailede bir anlaşmazlık olunca insan hisleriyle hareket etmemeli, aklını hakem yapmalıdır.

~~~*~~~*~~~

278. Amr İbni Ahvas el-Cüşemî radiyallahu anh, Vedâ haccı’nda Peygamber aleyhisselâm’ı dinlediğini, Allah’a hamd ü senâ edip halka öğüt verdikten sonra Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu söylemektedir:

     “Ashâbım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir.
      Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer ahlâk dışı bir hareket yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın. Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın.
     Şunu bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.
     Sizin onlar üzerindeki haklarınız, yatağınızı yabancılardan korumaları, istemediğiniz kimseleri evinize almamalarıdır.

     Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyim kuşam ve yeme içme konularında kendilerine iyi imkânlar sağlamanızdır.”
Tirmizî, Radâ` 11.
Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3

Amr İbni Ahvas el-Cüşemî

     Amr’ın Vedâ haccında bulunduğu ve Hz. Ömer devrinde Yermük savaşına katıldığı bilinmektedir. Kendisinden oğlu Süleyman vasıtasıyla birkaç hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisler Kütüb-i Sitte’nin dört meşhur Sünen’inde bulunmaktadır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Allah ondan razı olsun.

Açıklamalar

     Erkekler kadınlara göre daha güçlüdür. Bu sebeple Allah Teâlâ kadınları onların şefkat ve himâyesine emanet etmiş ve ailede erkeklerin hem yönetici hem de koruyucu olduğunu belirtmiştir (Nisâ sûresi, 34).
     Erkek ailenin reisi olmakla beraber, kadın erkeğine itaat etmezse ve yuvada huzursuzluk çıkarırsa durum ne olacaktır? Âyet-i Kerîme bu probleme şöyle bir çözüm getirmektedir:

     “İyi kadınlar itaatli olanlardır.

     “Allah onların haklarını nasıl koruduysa, onlar da erkeklerinin haklarını öylece korurlar.

     “Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin. Vazgeçmezlerse, kendilerini yataklarında yalnız bırakın. Yine yola gelmezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine başka bir yol aramayın” (Nisâ sûresi, 34).

     Görüldüğü üzere hadisimiz, bu âyet-i kerîmenin şerhi durumundadır. Problemli kadınların islâh edilmesi için Allah Teâlâ, hafiften ağıra doğru giden üç kademeli bir yol tavsiye etmiştir.
     Bu ilâhî terbiye şeklinin doğru olmadığını iddia edenler çıkabilir. Şayet onlar Allah’ın insanı yarattığını kabul edecek kadar mantıklı iseler, kendileriyle anlaşma imkânı vardır.
     Şu bir gerçektir ki, bir makinanın özelliklerini en iyi onu icad eden bilir. İnsanı yoktan yaratan Allah olduğuna göre, insanın özelliklerini de en iyi Allah bilir. Kendi yarattığı eserde meydana gelecek aksamaları ve bunları giderme yollarını en iyi onun bilmesi son derece tabii değil midir?
     Hadisimizde temas edilen bir konu da, kadının erkeğin iffeti ve onun namusunun bekçisi olduğudur. İşte bu sebeple kadın ırz ve namusunun üzerine titreyecek, iffetine toz kondurmayacaktır. Eve girmesine kocasının izin vermediği kimseleri kapıdan içeri sokmayacaktır. Hatta görüşmesini kocasının uygun görmediği kadınlarla bile konuşmayacaktır.
     Buna karşılık erkek de karısının aleyhinde bir kötülük düşünmeyecek, onu toplum içindeki seviyesine uygun bir şekilde yedirip içirecektir.
     Bu kadar önemli bir başka nokta da, erkeğin karısının iç âlemine, ruh ve gönül dünyasına karşı saygılı olması gereğidir. Bir sonraki hadisi şerifte bu konu üzerinde özellikle durulacaktır.

Hadis-i Şerif'ten Öğrendiklerimiz

1. Kadınlar erkeklerin idaresi ve himayesi altındadır.
2. Kadınlarla iyi geçinmeli, onlara karşı zorbalık ve haksızlık yapılmamalıdır.
3. Problemli kadınlar, anlayacakları dille eğitilmelidir. Meselâ aynı yatakta yatmama tehdidi onlar üzerinde etkili olacaksa, bununla yetinmelidir.
4. Döverim diye korkutma onlar üzerinde etkili olacaksa, bu yola başvurulabilir. Bu da fayda vermiyorsa, gerektiğinde bir yerlerini incitmeden hafif bir şekilde dövme yolu da tutulabilir.
5. Kadın aile yuvasının mahremiyetini korumalı, kocasının uygun görmediği kimseleri evine almamalıdır.
6. Toplumdaki seviyesine uygun şekilde karısını yedirip giydirmek erkeğin görevidir.

~~~*~~~*~~~

     279. Muâviye İbni Hayde radıyallahu anh şöyle dedi:- Yâ Resûlallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? diye sordum. şöyle buyurdu:
     - ”Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, yaptıkları işin ve kendilerinin çirkin olduğunu söylememek, onları yataklarında yalnız bırakmak gerekirse, bu işi sadece evde yapmaktır.”
Ebû Dâvûd, Radâ` 41.
Ayrýca bk. İbni Mâce, Nikâh 3

Muâviye İbni Hayde
     Muâviye Basralıydı. Hz. Peygamber’e kabilesini temsilen gelmişti. Horasan’ın fethi için yapılan sefere katıldı ve orada vefat etti. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Allah ondan razı olsun.

Açıklamalar
     İslâmiyet’in kadını ezdiğini ve ona değer vermediğini ileri sürenlere bu hadisi göstermelidir.
     Resûl-i Ekrem Efendimiz kadının en vazgeçilmez ihtiyaçları olan yeme ve giyinme problemlerine öncelikle çözüm getirmektedir. Zira Peygamber Efendimiz’in yaşadığı devirde kadın pek önemsenmezdi. Dolayısıyla bu iki hayâtî ihtiyacı da gerektiği şekilde temin edilmezdi. Peygamberler sultanı bu ifadesiyle yeme içme, giyinip kuşanma gibi zaruri ihtiyaçlar bakımından erkekle kadın arasında fark bulunmadığını belirtmekte, herkesin karısını, kızını toplumdaki yerine göre yedirip içirme ve giydirme zorunda olduğunu ortaya koymaktadır.
     Kadının maddî ihtiyaçlarına çözüm getirdikten sonra onun rûhî cephesini ele almaktadır. Erkekleri, kadının hassas ruh dünyasına saygılı olmaya çağırmakta ve kadın psikolojisinin erkekten farklı ve daha hassas olduğuna dikkatleri çekmektedir. Kadın gönlünü hesaba katmayan, onu incitip kıran ve mânevî dünyasını alt üst eden kaba davranışlardan sakındırmaktadır.
     Kadını mânen yıpratan ve onu derinden yaralayan en acı söz, yüzüne karşı çirkin olduğunu söylemektir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz böyle ağır ve kaba sözlerle, onun kadınlık gururunun rencide edilmesine izin vermemektedir. Evlenmeden önce her iki tarafın birbirini beğenme veya beğenmeme hakkı vardır. Ama evlendikten sonra bu konuyu tekrar gündeme getirmenin bir mânası yoktur.
     Bir de kadının elinde olmayan bazı sebeplerle tabii güzelliği zaman zaman gölgelenebilir. Özel hâli ve gebeliği gibi gelip geçici durumlar buna yol açabilir. Ama bu durumlar kadının elinde olmayan, ona Allah tarafından verilen özelliklerdir.
     Meselenin şu yönü de unutulmamalıdır: İnsanlara kendini şekillendirme özelliği verilmemiştir. Herkesin yüzünü dilediği gibi yaratan Allah Teâlâ’dır. Allah’ın yaptığı bir işi, bir tasarrufu beğenmemeye kalkmak büyük küstahlıktır.
     Yüze vurmaya gelince, bu yasak sadece kadınlar için değil, çocuklar ve köleler için bile geçerlidir. Hatta Peygamber Efendimiz hayvanların yüzlerini dağlamayı şiddetle yasaklamıştır. Zira yüz insan şahsiyetinin simgesidir. Yüze vurmak, insana saygı göstermemek demektir. Kaldı ki, kadın için yüz ayrı bir önem taşır. Zira güzelliğini canlı tutmak üzere kadının en fazla ihtimam gösterdiği organı yüzüdür.
     Hadîs-i Şerîfin işaret ettiği bir diğer husus da, karısına darılıp ayrı yatmak zorunda kalan bir erkeğin, bu cezayı evin dört duvarı arasında uygulamasıdır. Çünkü bu sırrın ifşa edilmesi kadının izzet-i nefsini son derece zedeler. Öte yandan yuvanın yıkılmasını isteyen bazı fesatçılara, dedikoducu kimselere fırsat verilmiş olur. “Kol kırılır yen içinde” diyenler ne güzel söylemiştir. Evliliği sona erdirmeyi gerektiren bir durum olmadıkça, dostları üzen, düşmanları sevindiren bir davranışta bulunmamalıdır.

Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
1. Evin reisi olan erkek, yeme içme, giyip kuşanma konularında karısını kendisinden farklı tutmayacaktır.
2. Yüz, insanın en değerli organı olduğu için erkek karısının yüzüne vurmayacaktır.
3. Çirkin olduğunu söylemek kadını çok üzen bir suçlamadır. Erkek böyle bir kaba davranışla karısının gönlünü kırmayacaktır.
4. Karısından ayrı yatarak onu cezalandırmaya kalkan bir erkek, bu işi kendi evinde yapacak ve böylece sırlarını kimseye duyurmayacaktır.
~~~*~~~*~~~

     280. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
     “Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.”
Tirmizî, Radâ` 11. 
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 15;
İbni Mâce, Nikâh 50

Açıklamalar
     Her şeyin en iyisi, bir ölçüye vurularak anlaşılır. Altının, gümüşün hası da böyle bilinir. İyi mü’min olmanın ölçüsü, iyi huylu olmaktır. Huyu güzel olmayanın imânı noksan olur. İnsanlara iyi davranan, herkese iyilik düşünen, hatır gönül yıkmamak için gayret sarf edenler iyi huylu insanlardır. Peygamberler, veliler ve iyi Müslümanlar kabalıkları hoş görmeye ve insanlara katlanmaya çalışırlar. Uğradıkları sıkıntıları büyütmezler. Câhillerin kaba davranışları onların şefkat ve merhamet duygularını zedelemez. İşte bu sebeple en olgun imân, öyle kimselerde bulunur.
     Hasan-ı Basrî hazretleri güzel ahlâkı bir cümleyle şöyle anlatır.
     “Güzel ahlâkın esası, iyiliği yaygınlaştırmak, kimseyi rahatsız etmemek ve güler yüzlü olmaktır.”
     Mükemmel imânın ölçüsü iyi huy olduğu gibi, hayırlı olmanın ölçüsü de kadınlara iyi davranmaktır. Bunu bir başka hadîs-i şerifinde Efendimiz şöyle belirtir:
     “Hayırlınız, aile fertlerine hayırlı olandır. Ailesine en hayırlı olanınız benim” (İbni Mâce, Nikâh 50).
     Demek ki hayırlı insan, ailesine iyi davranan, onlara karşı eli açık olan, hoşgörüsü ve güler yüzüyle onları memnun eden kimsedir. Böyle olmayanlar ise hayırsız kimselerdir.
     Öyleleri vardır ki, dışarıda herkese karşı hoşgörülü, nâzik ve yumuşaktır. Fakat eve gelince sanki maskeleri düşer, dünyanın en kaba, en asık suratlı ve en müsâmahasız insanı olup çıkarlar. İşte bu hâl hayırsızlığın tipik örneğidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in evindeki hâlini dikkate alan İmâm Mâlik çok güzel bir prensip ortaya koymuştur. Der ki:
     “Bir kimse kendisini aile fertlerine, dünyanın en sevimli insanı olarak kabul ettirmelidir.”
     Peygamber Efendimiz’in hanımlarına karşı davranışlarını göz önünde bulundurarak, hayırlı bir insanın evinde nasıl davranması gerektiğini şöyle özetleyebiliriz:

1. Bir koca, hanımına duyduğu sevgiyi zaman zaman dile getirmeli, ona yapmayı düşündüğü iyiliklerden söz etmelidir.
2. Eski yeni bir takım meseleleri sohbet konusu yapmalı; gördüğü, duyduğu, okuduğu faydalı bilgileri hanımına anlatmalıdır.
3. Zaman zaman şakalar yapmalı, mizâhî konulara yer vermeli, evin içinde samimi bir hava meydana getirmelidir.
     Peygamber Efendimiz hayatının muhtelif dönemlerinde Hz. Âişe ile koşular yapmıştır. Bu yarışlarda ilk zamanlar Efendimiz’i geçen Âişe annemiz, daha sonraları kilo aldığı için Efendimiz onu geçmiş ve “Bu, o yarışın rövanşıdır” diye şaka yapmıştır (Ebû Dâvûd, Cihâd 61).
     Bu hadisi 629 numarayla tekrar okuyacağız.

Hadis-i Şeriften Öğrendiklerimiz
1. İnsan evinde güler yüzlü olmalı; karısına iyi davranmalı ve onu anlayışla karşılamalıdır.
2. Hz. Peygamber hanımlarına iyi davranır, nazlarını çeker, onları kırmazdı.                    

29 Eylül 2020 Salı

PSİKOLOJİ (5)

DİNİ PSİKOLOJİ ve
İSLAM PSİKOLOJİSİ BAĞLAMINDA
DİN PSİKOLOJİSİNİ
YENİDEN DÜŞÜNMEK
*5*
Dr. Sevde Düzgüner
Psikoloji | Biruni Üniversite Hastanesi

     Kaynaklar 1930 ile 1950 yılları arasında psikoloji alanında yapılan çalışmalarda din ile ilgili konulara yönelik ilginin azaldığını söylemektedir. Bunda psikoloji alanındaki farklı ekollerin güç kazanmasının payı olmuştur. Nitekim söz konusu yıllarda Watson ve Skinner’ın öncülük ettiği davranışçı ekol ile Freud’un öncülük ettiği psikanalitik ekol dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bu iki ekolün takipçilerinin dine mesafeli duruşları din psikolojisi çalışmalarını etkilese de bireyin inanç dünyasının psikolojik arka planına dair farklı bakış açıları da kazandırmıştır.
     Örneğin davranışçı ekole göre psikoloji, insanın sadece gözle görülebilen davranışlarına odaklanmalıdır. Hall’ın öncülüğünde kurulan Johns Hopkins Üniversitesi’nde Psikoloji profesörü olan Watson57, ilk olarak “Psychology as the Behaviorist Views It” (Davranışçı Bakış Açısıyla Psikoloji) isimli makalesinde psikolojinin davranış bilimi olması gerektiği savunmuştur. Onun çıkış noktası, psikolojinin doğa bilimleri gibi ölçülebilir, tekrarlanabilir ve objektif bilimsel bilgi üretmesi gerektiğidir. Bu nedenle bilincin kesin ve kullanılabilir bir kavram olmadığını ileri sürerek davranışları incelemeye odaklanır. Ekolün yaygınlaşmasında önemli yeri olan Skinner, fare, tavşan ve güvercinler üzerine yaptığı deneylerle meşhurdur. O, insanların da hayvanlar gibi şartlanma süreçlerine tabi olduklarını ve davranışların ödül-ceza etkisi altında ve pekiştireçler aracılığıyla tamamen çevre tarafından belirlendiğini iddia etmiştir. Görülebilen ve ölçülebilen üzerine odaklanan bu yaklaşım, eserlerinde din ile ilgili konulara oldukça az yer vermiştir. Dini fenomenlere değindiği yerlerde ise davranışçı bakış açısını korumuşlardır. Örneğin, aldığı korku temelli din eğitimin etkisiyle Skinner, dini sistemlerin bir kontrol mekanizması olduğunu ileri sürerek, her şeyi gören Tanrı kavramının cezadan kaçmayı imkansızlaştırarak dini davranışın devamını sağladığı ileri sürmüştür.
     Dolayısıyla dini inanç ve dini davranışlar, çevrenin etkisiyle yaşanılan şartlanma süreçlerinden ibarettir. Dünya psikoloji çevrelerinde davranışçı ekol kadar etkili olan diğer ekol ise Freud’un öncülük ettiği psikanalitik yaklaşımdır. Deneysel çalışmalardan çok vaka analizine önem veren Freud, insan davranışlarının kendinin daha farkında olamayacağı bilinçaltı süreçlerin etkisiyle ortaya çıktığını iddia etmiştir. Özellikle bebeklik döneminde bireyin yaşadığı travmatik tecrübeler, hayatı boyunca onun bilinçaltına etki eder. Freud, Hall’ın kendisini 1909 yılında Clark Üniversitesi’ne davet etmesi üzerine verdiği bir dizi konferans neticesinde meşhur olmuştur.
     Onun, kişiliğin id, ego, süperego şeklindeki unsurlardan oluştuğu, bilinçaltının buz dağının altındaki büyük bölüm ve etkili olduğu, en temel içgüdülerin cinsellik ve saldırganlık olduğu yönündeki iddiaları geniş yankı uyandırmıştır. Freud, insana dair yeni yaklaşımıyla öne çıktığı eserlerinde din ile ilgili konulara da oldukça yer vermiş bir isimdir. Ona göre dini inanç bir illüzyondan, dini davranış da bir obsesyondan ibarettir. Her şeye gücü yeten bir Tanrı inancı ise, ilkel insanların doğa karşısındaki çaresizliğinden ve bebeklik döneminde babaya karşı duyulan öfkenin bir süre sonra suçluluğa ve sonrasında yüceltmeye dönüşmesidir.
     Davranışçı ve psikanalitik ekolün dine olumsuz yaklaşımlarının psikoloji alanında yetişen yeni araştırmacıların üzerinde etkisinin olduğu görülmektedir. Genel olarak bilim özelde ise davranışçı ekolün öncülüğünü yaptığı psikoloji çevreleri dini, gözlenemeyen olgularla ilgili gördüğü için araştırma alanı dışında tutmuştur. Başta Freud olmak üzere o dönemde hakim olan diğer bir düşünce ise dinin çaresizlik ve güçsüzlük duygularından kaynaklandığı ve bilimin gelişmesiyle dinin ortadan kaybolacağı yönündeki kanaattir.
     Giderek yok olan bir fenomen de bilimsel dikkate değer bir konu değildir. Bugün dahi Türkiye’dekiler de dahil olmak üzere pek çok psikoloji bölümü, ders ve eserlerinde din ile ilgili konulara yer vermemektedir. Ancak batılı ülkelerde, özellikle din ile sağlık arasındaki olumlu ilişkiyi ortaya koyan çalışmalar sayesinde bu durum değişmiştir ve değişmeye devam etmektedir.
   Bu noktada belirtmek gerekir ki 1950’lerin sonlarına kadar dinin bilimsel çalışmalara konu olma oranı azalmış olsa bile öncü psikologlar eserlerinde din ile ilgili konulara her dönemde yer vermişlerdir. Dolayısıyla din ve psikoloji her zaman ilişki içinde olmuştur ancak bu ilişkinin yönü ve gücü dönem dönem değişmiştir. 1950’li yıllara gelindiğinde din ile psikolojinin yeniden bir arada anılmaya başlamasında, o dönemde yayınlanan önemli eserler ve yeni kurumlar etkili olmuştur.
     Burada psikoloji içerisinde dine yönelik ilginin yeniden uyandığı dönemlerde kaleme alınan bir eser özellikle zikredilmelidir. Allport’un 1950’de yayınlanan Birey ve Dini: Psikolojik Bir Yorum (The Indivi64 Fernald, Psychology, s. 15. 65 Bkz. Sigmund Freud, Dinin Kökenleri / Totem ve Tabu (çev. Selçuk Budak), İstanbul 2006; isimli eseri din psikolojisi açısından önemli bir eserdir. Bu eserinde o, din psikolojisini kişilik ve sosyal psikoloji alanları ile ilişkilendirerek alana yeni bakış açıları ve farklı konular katmıştır.
     Diğer taraftan o yıllarda dini psikoloji yaklaşımı içerisinde değerlendirilebilecek bir gelişme yaşanmıştır. Psikoloji alanı din ile ilgili konulara çok ilgi duymasa da din alanı çalışanları psikolojiye ilgi duymaya başlamıştır. Pastoral psikoloji kavramı bu dönemde gelişmiştir. Amerikan Pastoral Danışmanlar Derneği (The Constitution of the American Association of Pastoral Counselors, AAPC) tarafından, “deneysel ve davranışsal düzeyde bireysel ve kolektif bağlamda teolojik bir bakış açısıyla insan hayatını araştırma, aydınlatma ve ona rehberlik etme” şeklinde tanımlanan pastoral danışmanlık, çoğunlukla papazların psikolojik destek sağlaması şeklinde uygulanmaya başlamıştır.
     1950’lerde Harvard İlahiyat Fakültesi (Harvard Divinity School), Richmond’daki Teolojik İlahiyat Fakültesi Birliği (Union Theological Seminary), New York’taki Teolojik İlahiyat Fakültesi Birliği (Union Theological Seminary), Güney Kaliforniya Üniversitesi Din Bölümü (The Department of Religion at the University of Southern California) gibi din eğitimi veren kurumlar pastoral psikolojiyi müfredatlarına dahil etmiştir.
     Bu gelişme, din ile psikoloji ilişkisi için önem taşısa da dinin bilimsel yöntemlerle ele alınması girişimi de aynı dönemde ancak farklı bir kanaldan gerçekleşmiştir. Nitekim yukarıda değinilen dinin bilimsel araştırma dışında olduğu görüşü, anti-tezini doğurmuş ve 1949 yılında Bilimsel Din Çalışmaları Derneği (Society of the Scientific Study of Religion) kurulmuştur. Kuruluşunda iki yıl sonra dernek, Bilimsel Din Araştırmaları Dergisi (Journal for the Scientific Study of Religion) isimli yayını hayata geçirmiştir.
    1951 yılında da Dini Araştırmalar Derneği (Religious Research Association) kurulmuş ve 1959’da Dini Araştırmalar Dergisi’ne (Review of Religious Research) sponsor olmuştur. Bu dergiler halen din psikolojisi alanının önemli yaygın organları arasında yer almaktadır. Pastoral psikoloji yaklaşımı ise yerini daha çok manevi bakım uygulamalarına bırakmış durumdadır. Günümüzde de dünyanın pek çok ülkesinde uygulanmakta olan manevi bakım hizmetleri, hastanın dini inancı veya dünya görüşü esas alınarak ona psikolojik desteğin sağlanmasını kapsamaktadır.
     Buradaki önemli nokta danışanın kişisel hayat görüşünden bağımsız olarak uygulamanın merkezine hastanın dünya görüşünün konmuş olmasıdır. Hastanın talebi doğrultusunda dini uygulamaların da danışmanlık sürecine dahil edildiği göz önünde tutulduğunda manevi danışmanlık ve rehberliğin, dini psikoloji yaklaşımına uzanan bir yönünün olduğunu söylemek mümkündür.
     Görüldüğü üzere din psikolojisi alanı içerisinde, bir dini öğretiyi esas alarak psikolojik değerlendirmelerde bulunan dini psikoloji yaklaşımı ile bir dini öğretiyi esas almaksızın insanın din ile ilgili konulardaki tecrübesine bilimsel araştırma geliştiren yaklaşımı bir arada var olmuştur. Zaman içerisinde de din psikolojisinin incelediği konular da çeşitlenmiştir.

Aynı Eserden alınan önceki Konular:


28 Eylül 2020 Pazartesi

KELİMELER ~ KAVRAMLAR: ZEVK

KELİMELER ~ KAVRAMLAR
ZEVK
     Sözlükte “bir nesneyi tatma, bir kimseyi deneme, birinin başına iyi veya kötü bir hal gelme, cinsel haz alma” ve mecazi olarak “ceza yahut mükâfatı tatma” anlamlarındaki zevk (Lisânü’l-ʿArab, “ẕvḳ” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “ẕvḳ” md.) psikolojide özellikle tatma duyusu için kullanılır (bk. DUYU). Fizyolojik ya da ruhsal ihtiyaç ve arzuların karşılanmasından duyulan hazlar Türkçe’de çoğunlukla zevk kelimesiyle ifade edilirse de literatürde bu anlamda en sık kullanılan ve terim haline gelen kavram lezzettir. Tasavvufta zevk terimi, burhan ve kesb ile yahut inanma ve taklit suretiyle elde edilen bilgilerin dışında sâlikin ahlâkî ve mânevî arınma sonucunda keşif ve ilham yoluyla kalbinde bulduğu, mânalarını tattığı, ancak anlatmaktan, nitelemekten âciz kaldığı bilgileri ifade eder (Dâvûd-i Kayserî, II, 15). Cürcânî zevki, “Allah’ın tecellî suretiyle velî kullarının kalbine attığı, kitaplarla uğraşmadan hak ile bâtılın ayırt edilmesini sağlayan irfan ışığı” diye tanımlar (et-Taʿrîfât, “Ẕevḳ” md.).

     Kur’ân-ı Kerîm’de altmıştan fazla yerde zevk kelimesinin türevleri geçer (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ẕvḳ” md.). Bunların çoğunda inkârcı ve günahkârların âhiret azabını tadacakları anlatılır. Bazı âyetlerde dünyevî ceza bağlamında “sıkıntı, kötülük ve cezayı tatma” gibi ifadeler yer alır (meselâ bk. el-En‘âm 6/148; en-Nahl 16/94; el-Kamer 54/37, 39). Dört âyette ölümü (Âl-i İmrân 3/185; el-Enbiyâ 21/35; el-Ankebût 29/57; ed-Duhân 44/56), bir âyette hayatın ve ölümün sıkıntılarını (el-İsrâ 17/75) tatmaktan söz edilir. Bazı âyetlerde Allah’ın inâyetinden ve nimetlerinden yararlanma “rahmeti tatma” diye ifade edilir (meselâ bk. Yûnus 10/21; Hûd 11/9; Rûm 30/33, 46). Hadislerde zevk kelimesi “bir nesneyi, bir kokuyu tatma, ölümü, korkuyu veya esenliği tatma, cinsel haz alma” mânalarında geçmektedir (Wensinck, el-Muʿcem, “ẕvḳ” md.). “Allah zevkine düşkün erkekleri ve kadınları sevmez” meâlindeki hadisle sık sık evlenip boşananların kastedildiği belirtilir (İbnü’l-Esîr, II, 172). Bir başka hadisin meâli de şöyledir: “Allah’ı rab, İslâm’ı din, Muhammed’i nebî ve resul tanıyan kimse imanın zevkini tadar” (Müsned, I, 208; Müslim, “Îmân”, 56). İbn Kayyim el-Cevziyye’ye göre bu hadiste imanın hakikatinin kavranması, onun kalpte meydana gelmesi, böylece kalbin imanla buluşması zevk kavramıyla ifade edilmiştir (Medâricü’s-sâlikîn, III, 91).

     Tasavvufun ilk devirlerinde zevk kelimesinin fazla yaygın olmadığı görülmektedir. Kuşeyrî’nin bildirdiğine göre sûfîler zevk ve şürb ile kalplerinde buldukları tecellî meyvelerini, keşiflerin sonuçlarını ve vâridâtın beklenmedik doğuşlarını kastederler. Bu hallerin başlangıcı zevk, devamı şürb, son noktası reydir (reyy: kanma). Herevî vecdden daha kalıcı olduğunu söylediği zevkin üç derecesinden bahseder. Birincisi ilâhî vaadleri tasdik etmenin sâlike verdiği zevk, ikincisi Allah ile ünsiyet kurma isteğinin verdiği zevk, üçüncüsü Allah ile ittisal, cem‘ ve görmeden (iyân) duyulan zevktir. Afîfüddin et-Tilimsânî buradaki görme zevkini “tevhid ve vahdâniyette fenâ” diye açıklar (Şerḥu Menâzili’s-sâʾirîn, II, 443-446).

     İslâm düşünce tarihinde Gazzâlî’den önce zevk, keşif, ilham, mârifet, sekr, vecd gibi kavramlarla tasavvufî bilgilerden söz edenler olmuşsa da duyular ve akıl yoluyla ulaşılan bilgilerin kesinliğini ilk defa epistemolojik bir çerçevede sorgulayarak tahlil ve tenkitten geçiren, sınırlarını ve alanlarını belirleyen, nihayet kendi bilgi felsefesini kurarken dinî hakikate ulaşmanın yolu olarak zevk kavramını modern felsefe dilindeki “dinî tecrübe” anlamında kullanan ve bu yolla kazanılan bilginin elde ediliş yöntemini, mahiyetini, değerini, vahiy ile ilişkisini ve diğer bilgiler karşısındaki durumunu sistematik biçimde inceleyen düşünür Gazzâlî olmuştur. Gazzâlî bu süreci bizzat yaşayarak tecrübe ettiğini belirtir. el-Münḳıẕ mine’ḍ-ḍalâl’in esas yazılış amacının belirtilen yönleriyle zevk bilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Yine kökleri eski İran gnostisizmine ve Yeni Eflâtunculuğa dayanan İşrâkī felsefenin İslâm düşüncesindeki ilk önemli kaynağı olarak gösterilen Mişkâtü’l-envâr’ın (Gazzâlî, Mişkâtü’l-envâr, neşredenin girişi, s. 33-34) başlıca konularından biri bu bilginin imkânı, mahiyeti ve değeriyle ilgilidir. Gazzâlî, başta İḥyâʾ olmak üzere diğer eserlerinde de zevk vb. kavramlarla bu bilgiye yer vermiştir. Buna göre zevk entelektüel bir çabaya bağlı olmadan, ilâhî bir lutuf olarak keşif ve ilham yoluyla gerçekleşen hakikat bilgisidir. “Tatmayan bilmez, ulaşmayan idrak edemez” özdeyişinde belirtildiği gibi bu sübjektif bir bilgi olup kanıtlar göstererek başkasına anlatılamaz (İḥyâʾ, III, 19; Miʿyârü’l-ʿilm, s. 141). Zevk bilgisini kazanmanın yolu peygamberin vahiy sürecinde yaptığı gibi güçlü bir ahlâkî arınma çabası göstermek, kalbi mâsivâdan temizlemek, namaza başlarken tahrim tekbiriyle namaz dışındaki işlerden alâkanın kesilmesi gibi her türlü dünya bağından kurtulup kalbi tamamen Allah’a yöneltmek, Allah’ta fâni olmaktır. Gazzâlî’ye göre peygamberliğin hakikatini ve velîlerin kerametlerini anlamanın yolu kendisinin zevk adını verdiği bu mânevî tecrübedir. Hazırlık aşamasında irade ve ihtiyarın payı varsa da zevk tamamen Allah vergisidir. Dinî konularda hakikate ulaşmanın en kesin yolunu, hakikati gözle görmek, elle tutmak gibi apaçık gösteren zevk halidir. Bunun altında aklî burhanla kazanılan ilim, en altta da “hakkında hüsnüzan beslenen birinden duyarak kabul edilen” anlamında iman gelir. Peygamberlerde bulunup diğer insanlarda hiçbir örneği görülmeyen mûcize benzeri bir hali insanın anlaması mümkün değildir. Eğer onun insanda -dış duyuların oldukça zayıfladığı uyku halinde iken bir tür gayb bilgisinin tezahürü şeklinde gerçekleşen sâdık rüya görme yeteneği gibi- bir örneği varsa o takdirde bu yetenekle peygamberdeki mûcizeye benzeyen haller zevk yoluyla tecrübe edilebilir. Ahlâkını geliştiren, bilgisini arttıran, kıraat ve zikir gibi ibadetlerle meşgul olan kimse uyanık halde iken de fenâ ve istiğrak derecesine ulaşıp zevk erbabından olabilir (İḥyâʾ, III, 14-24; el-Münḳıẕ mine’ḍ-ḍalâl, s. 122-143; Kitâbü’l-Erbaʿîn, s. 53-56; Mişkâtü’l-envâr, s. 77-78). Gazzâlî, Mişkâtü’l-envâr’da tasavvufî zevkin olabilirliğini kanıtlamak için şiir ve mûsiki zevkini örnek gösterir. Bazı insanlarda yüksek değerde estetik eserler ortaya koyma ve onlardan tat alma zevki son derece gelişmişken en akıllı kimselerin dahi bu zevkin ne olduğunu anlatmaktan âciz kalacakları derecede estetik zevke uzak olanlar da vardır.

     Zevk İşrâkī felsefenin de temel kavramlarındandır. Sühreverdî el-Maktûl’e göre kadim felsefe biri araştırma ve kanıtlamaya dayalı hikmet (el-hikmetü’l-bahsiyye), diğeri mistik tecrübe ve sezgiye dayalı hikmet (el-hikmetü’z-zevkiyye) şeklinde ikiye ayrılır. Bunlardan ilkinin önderi Aristo, ikincisinin önderi Eflâtun’dur. Sühreverdî, bahsî hikmetin değerini inkâr etmemekle birlikte hakikatin bilgisini veren asıl yöntemin zevkî hikmet olduğunu savunur. Çünkü ona göre felsefî bilgi tasavvurunda zevkî hikmet kurucu ve yönlendirici, bahsî hikmet ise açıklayıcı ve eleştiricidir. Bu sebeple İşrâkī felsefede düşüncenin merkezini zevkî ve keşfî bilgi oluşturur.

     Zevk kavramı, başta Muhyiddin İbnü’l-Arabî olmak üzere sonraki sûfî müelliflerce de sıkça kullanılmıştır. İbnü’l-Arabî sûfîlerin zevk kavramını “kulun kalbine âniden doğan bir hal” diye anladıklarını ve onu ilâhî tecellilerin ilk esası saydıklarını belirtir. Tecellilerin değişmesine göre zevk de değişir. Buna göre sûretlerdeki tecellinin zevki hayalî ve ilâhî, kevnî isimlerdeki tecellinin zevki aklîdir. Hayalî zevkin tesiri nefiste, aklî zevkin tesiri kalptedir (Fuṣûṣ, s. 107-109). Varlığın hakikatinin fikir ve nazarla değil keşf ilimleriyle bilinebileceğini belirten İbnü’l-Arabî (el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, I, 56, 59-60) ilimleri usulleri açısından aklî ilimler, ahval ilimleri, sırlar ilmi diye üçe ayırır. Ahval ilimlerine ancak zevk yoluyla ulaşılabilir (a.g.e., I, 33). Zevk ilminin metodu olmaz; çünkü mantıktaki gibi kalıplaşmış kuralları yoktur (Dîvân, s. 78). Gazzâlî gibi İbnü’l-Arabî de Allah’ın kendisini hakikat bilgisine keşfen muttali kıldığını (İnşâʾü’d-devâʾir, s. 1-2), ancak insanların çoğu bu ilâhî zevk ilmine yabancı olduğu için onlardan keşfî konularda kendisini tasdik etmelerini beklemediğini söyler (el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, II, 548). İbnü’l-Arabî’ye göre ehlullahta hâsıl olan ilâhî-zevkî ilimler onların bilgi güçlerine göre farklı görünse de aslında hepsi aynı gerçekliğin yansımalarıdır. Nitekim bir kutsî hadiste geçen, “Kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum” sözleri (Buhârî, “Riḳāḳ”, 38) farklı tezahürlerle aynı hakikatin tecellisine işaret etmiştir. Kulda organlar muhtelifse de hüviyet aynıdır. Suyun farklı bölgelere göre tadı değişmekle birlikte mahiyeti aynı olduğu gibi ilâhî-zevkî ilim de bir tek hakikate sahiptir (Fuṣûṣ, s. 107). Dâvûd-i Kayserî’ye göre İbnü’l-Arabî’nin ilâhî-zevkî ilimlerden kastı konusu Allah, O’nun sıfatları ve isimleri olan ilimlerdir. Bunlar ilâhî isimlerin hükümlerini, onlarla ilişkili bilgileri ve bu isimlerin türlü varlıklardaki zuhurunu içerir (Maṭlaʿu ḫuṣûṣi’l-kilem, II, 15).

     Mârifet, muhabbet, vecd, fenâ, zevk gibi tasavvufî kavramlar felsefî tasavvufa karşı olan bazı Selefî âlimlerce de benimsenmiştir. Meselâ İbn Teymiyye imanın tadından ve zevkinden bahseden hadisleri de zikrederek (Müsned, I, 208; Buhârî, “Riḳāḳ”, 9, 14; “İkrâh”, 1; Müslim, “Îmân”, 56, 66) iman zevkini ve dinî vecdi iman muhabbetinin zorunlu sonucu sayar. Söz konusu hadislerde zevkle vecdin farkını göstermek üzere iman zevkinin dinî esasları kabullenmeye (rıza), vecdin ise muhabbete bağlandığını, bundan dolayı Sehl et-Tüsterî’nin, “Kitap ve Sünnet’in onaylamadığı her vecd bâtıldır; çünkü bir şeyi sevenin ondan duyduğu zevk sevgisiyle orantılıdır” dediğini belirtir. Ancak İbn Teymiyye’nin iddiasına göre İbnü’l-Arabî, Sadreddin Konevî, Afîfüddin et-Tilimsânî gibi vahdet-i vücûdcu sûfîler bir zevk ve vecd hali yaşayınca ittihâdiyyenin yolunu tutup mevcûdata ulûhiyyet yüklemişler, bu kanaate vecd ve zevk yoluyla ulaştıklarını ileri sürmüşlerdir. Halbuki dinî kaynaklardaki bilgiler ve inançlarla uyuşmayan vecd ve zevk bâtıldır (Mecmûʿu fetâvâ, II, 452-479). İbn Kayyim el-Cevziyye de zevkin sadece tatma duyusundan ve maddî duyumlardan ibaret olmadığını belirtir. Nitekim bir hadiste imanı tatmanın zevkinden bahsedilmiş (Müsned, I, 208; Müslim, “Îmân”, 56), böylece ağzın yemekteki ve sudaki tadı alması gibi kalbin de imanı tatmanın zevkine vardığı bildirilmiştir (Medâricü’s-sâlikîn, III, 90-91). Buna göre imanın bir tadı ve halâveti bulunmaktadır ve bu tadı almanın adı zevk ve vecddir. Herevî’nin Menâzilü’s-sâʾirîn’inde zevk konusuna ayırdığı bölümü geniş bir şekilde şerheden İbn Kayyim onun, “Zevk vecdden daha sürekli ve şimşekten daha parlaktır” sözünü açıklarken yukarıdaki hadislerden bunun tersi bir mânanın çıkarılabileceğini de söyler. Çünkü bir şeyin tadına (zevk) varmak (vecd) onu tatmaktan daha özel olduğu için vecdi zevkten daha üstün saymak mümkündür. Gerçi tasavvuf erbabının çoğu, her tadılan şey tam bir zevk vermeyebileceği için zevkin vecdden üstün olduğunu düşünmüşse de İbn Kayyim’e göre bu düşünce isabetsizdir; zira vecd kavramında zevkin yanında sübût ve istikrar mânası da vardır (Medâricü’s-sâlikîn, III, 92-94).

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul'da basılan 44. cildinde, 308-310 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız. 
TÜRKİYE DİYANET VAKFI
İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
İlgili resim

25 Eylül 2020 Cuma

ADALET BAKANLIĞI 1200 HAKİM VE SAVCI ADAYI ALACAK

T.C.

ADALET BAKANLIĞINDAN

İLAN

    A- 2020 dönemi için tespit edilen ihtiyaç durumuna göre Bakanlığımızca yazılı yarışma sınavı ve mülâkat ile 9-5 dereceli kadrolara;

1) 1000 adlî yargı hâkim ve savcı adayı,

2) 100 avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adayı,

3) 100 idari yargı hâkim adayı, alınacak olup yazılı yarışma sınavları, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 21- 22 Kasım 2020 tarihlerinde, aşağıda belirtilen sınav merkezlerinde dört oturumda yapılacaktır.

     SINAV MERKEZLERİ:

010 ADANA

062 ANKARA

070 ANTALYA

160 BURSA

210 DİYARBAKIR

250 ERZURUM

270 GAZİANTEP

341 İSTANBUL-1 (KADIKÖY, MALTEPE, ATAŞEHİR)

343 İSTANBUL-3 (BEYOĞLU, ŞİŞLİ, BEŞİKTAŞ, KAĞITHANE, SARIYER)

352 İZMİR

380 KAYSERİ

420 KONYA

440 MALATYA

550 SAMSUN

610 TRABZON

650 VAN

     a) Sınavın Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Ortak Alan Bilgisi Testinin uygulanacağı 1. Oturumu, 21 Kasım 2020 tarihinde saat 10.15’te yapılacaktır. Adayların, sınavın Genel Yetenek ve Genel Kültür ile Ortak Alan Bilgisi Oturumu için sınav binalarına alınma işlemleri saat 10.00’da tamamlanacaktır. Adaylar, saat 10.00’dan sonra sınav binalarına alınmayacaklardır.

     b) Adli Yargı Sınavına başvuru yapan adaylar için sınavın Adli Yargı Testinin uygulanacağı 2. Oturumu, 21 Kasım 2020 tarihinde saat 13.45’te yapılacaktır. Adayların, sınavın bu oturumu için sınav binalarına alınma işlemleri saat 13.30’da tamamlanacaktır. Adaylar, saat 13.30’dan sonra sınav binalarına alınmayacaklardır.

     c) İdari Yargı Sınavına başvuru yapan adaylar için sınavın İdari Yargı Testinin uygulanacağı 3. Oturumu, 21 Kasım 2020 tarihinde saat 16.15’te yapılacaktır. Adayların, sınavın bu oturumu için sınav binalarına alınma işlemleri saat 16.00’da tamamlanacaktır. Adaylar, saat 16.00’dan sonra sınav binalarına alınmayacaklardır.

     ç) Adli Yargı-Avukat Sınavına başvuru yapan adaylar için sınavın Adli Yargı-Avukat Testinin uygulanacağı 4. Oturumu, 22 Kasım 2020 tarihinde saat 10.15’te yapılacaktır. Adayların, sınavın bu oturumu için sınav binalarına alınma işlemleri saat 10.00’da tamamlanacaktır. Adaylar, saat 10.00’dan sonra sınav binalarına alınmayacaklardır.

     B- Sınavlara Başvurular

     Sınava başvurular, 1-8 Ekim 2020 tarihleri arasında elektronik ortamda ÖSYM başvuru merkezleri aracılığıyla veya bireysel olarak internet aracılığıyla (ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden) yapacaklar ve sınav ücretini yatırarak başvurularını tamamlayacaklardır. Başvuru merkezleri listesi başvuru süresi içinde ÖSYM’nin internet adresinde sınava başvuru bilgileri içerisinde yer alacaktır.

     ÖSYM başvuru merkezleri başvuruları, resmi iş gününde ve resmi iş saatleri arasında alacaklardır. ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminde geçerli fotoğrafı (*) bulunan adaylar, başvuru işlemlerini bireysel olarak internet aracılığıyla (ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve aday şifreleri ile) veya ÖSYM Aday İşlemleri Mobil Uygulamasından veya diledikleri bir başvuru merkezlerinde yapacaklardır.

     ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminde geçerli bir fotoğrafı bulunmayan adaylar ise başvuru işlemlerini bir başvuru merkezinden yapacaklardır. Posta yoluyla başvuru alınmayacaktır.

     * Geçerli fotoğraf: Son 50 ay içerisinde herhangi bir başvuru merkezinden çekilmiş ve ÖSYM tarafından reddedilmemiş fotoğraflar geçerli fotoğraftır.

     Adayların eğitim bilgileri, Yükseköğretim Bilgi Sisteminden (YÖKSİS) alınarak başvuru ekranına yansıtılacaktır. YÖKSİS’te eğitim bilgisi bulunmayan (yurt dışı, askeri okul mezunları ile ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası edinen (0 ile başlayan Y.U. numarası) adaylar) adayların ise varsa ÖSYM Aday İşlemleri Sistemindeki eğitim bilgileri başvuru ekranına yansıtılacaktır.

     YÖKSİS kaynaklı olmayan eğitim bilgisinde (yurt dışı, askeri okul mezunları ile ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası edinen (0 ile başlayan Y.U. numarası) adaylar), düzeltme/değişiklik bulunan adaylar başvurularını bir başvuru merkezinden yapacaklardır.

     ÖSYM tarafından yapılan; başvuruların alınması, sınavın uygulanması, güvenlik önlemleri, sınav ücretinin yatırılması, sonuçlara itiraz vb. sınav ile ilgili güncel gelişmeler, başvuru tarihlerinde ÖSYM tarafından adaylara duyurulacaktır.

     Başvurusunu bir başvuru merkezinden yapacak adaylar, ÖSYM’nin internet adresinden edinecekleri Aday Başvuru Formunu (Sınava başvuru tarihlerinde yayımlanacaktır) doldurmuş olarak ÖSYM Başvuru Merkezlerine şahsen başvuracaklardır. Adayların başvurularını yaparken, doldurulmuş Aday Başvuru Formu ile birlikte nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaportlarının aslını yanlarında bulundurmaları zorunludur (Nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaport dışında Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar geçerli olan “fotoğraflı, imzalı-mühürlü/barkodlu-karekodlu” veya “fotoğraflı, barkodlu-karekodlu” Geçici Kimlik Belgesi de geçerli kimlik belgesi olarak kabul edilir). 

     YÖKSİS’te ve ÖSYM arşivinde eğitim bilgisi bulunmayan veya bu bilgilerinde düzeltme/değişiklik olan adayların hukuk fakültesinden mezun olduğuna dair diploma veya mezuniyet belgesi ile yabancı bir hukuk fakültesini bitirenlerin ise diploma veya mezuniyet belgesi ile Türkiye'deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarılı olduğuna dair belgeyi, hukuk fakültesinden mezun olanlar dışından alınacak adaylar bakımından, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idarî bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olduğuna dair belgeyi (Belgelerin onaylı örneği de kabul edilir) başvuruda yanlarında bulundurmaları ve belgelerinin onaylı bir örneğini başvuru merkezi görevlisine teslim etmeleri zorunludur.

     Başvuru ekranına yansıtılan YÖKSİS kaynaklı eğitim bilgileri, ÖSYM başvuru merkezlerinde değiştirilemez. YÖKSİS’teki eğitim bilgilerinde eksiklik/düzeltme olan adayların başvuru süresi içinde kendi üniversitelerine başvurarak bu bilgilerinin düzeltilmesini sağlamaları gerekmektedir.

     YÖKSİS’te eğitim bilgisi bulunmayan adaylardan (yurt dışı, askeri okul mezunları ile ÖSYM Aday İşlemleri Sisteminden yabancı uyruklu numarası (0 ile başlayan YU numarası) edinenler) ÖSYM arşivinde de eğitim bilgisi bulunmayan veya ÖSYM arşivindeki eğitim bilgilerinde düzeltme/değişiklik bulunanların bu bilgileri ÖSYM başvuru merkezlerince başvuru aşamasında değiştirilebilecek / düzeltilebilecektir.

     Başvuru merkezi görevlisi tarafından adayın Aday Başvuru Formundaki bilgileri ile birlikte web kamerayla alınacak fotoğrafı da elektronik ortama aktarılacaktır (ÖSYM kayıtlarında geçerli bir fotoğrafı (*) bulunan adayların fotoğraflarının çekilmesi sistem tarafından engellenmektedir) Fotoğraf, adayın fiziksel olarak tanınmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.

     Başvuruda adayların kimlik, eğitim, iletişim bilgileri ile birlikte hangi sınava katılacakları bilgisi de aşağıdaki şekilde alınacaktır:

• 2020-Adli Yargı Sınavına katılacağım.

• 2020-Adli Yargı-Avukat Sınavına katılacağım.

• 2020-İdari Yargı Sınavına katılacağım.

     Adaylar, başvuru şartlarını taşımaları halinde, formda ve sistemde yer alan kutucuklardan bir veya birden fazlasını işaretlemek suretiyle, birden fazla sınava başvuru yapabileceklerdir.

     Başvuru merkezi görevlisi adayın bilgilerini ve fotoğrafını elektronik ortama aktardıktan sonra yazıcıdan alacağı Aday Başvuru Kayıt Bilgileri formunu kontrol etmesi için adaya verecektir. Aday belgeyi kontrol edecek ve bilgiler doğru ise imzalayıp görevliye onaylaması için geri verecektir. Bu aşamadan sonra kişisel bilgilerin doğruluğundan aday sorumlu olacaktır. Belge üzerindeki onay kodu sisteme girildikten ve sınav ücreti yatırıldıktan sonra başvuru tamamlanacaktır. Onay kodu girilmeyen ve sınav ücreti yatırılmayan başvurular tamamlanmayacağı için geçersizdir ve sorumluluk adaya aittir.

     Bir başvuru merkezinden başvuru yapan adaylar, başvuru hizmeti ücreti ödeyeceklerdir.

     ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden bireysel olarak internet aracılığıyla başvuru yapan adayların başvurularının tamamlanması için başvuru ekranında “Başvuru İşlemi ÖSYM’ye Bildirilmiştir.” açıklamasını mutlaka görmeleri, sınav ücretini yatırmaları ve aday başvuru kayıt bilgilerinin bir dökümünü yazıcıdan alarak, başvurunun diğer aşamalarında gerekebileceğinden özenle saklamaları gerekmektedir.

    Adaylar başvuru işlemini yaptıktan sonra sınav ücretini ödeyerek başvurularını tamamlayacaklardır.

     Sınav ücreti; 1 sınava katılan adaylar için 225,00 TL, 2 sınava katılan adaylar için 337,50 TL, 3 sınava katılan adaylar için 450,00 TL’dir.

     Sınav ücreti, 1-9 Ekim 2020 tarihleri arasında ÖSYM’nin internet sayfasında yer alan “ÖDEMELER” alanından kredi kartı/banka kartı ile ÖSYM adına yatırılacaktır. Adaylar bankalardan sınav ücreti ödemesi yapmamalıdır. Ödeme işlemlerinden kaynaklanabilecek hatalardan ÖSYM ve Adalet Bakanlığı sorumlu olmayacaktır. Adaylar, başvuru işlemini yaptıktan sonra sınav ücretini yatırarak başvurularını tamamlayacaklardır. Sınav ücretini süresi içinde yatırmayan adayların başvuru kayıt bilgileri iptal edilecektir.

     Başvuru bilgileri sisteme kaydedilen ancak, sınav ücretini süresi içinde yatırmayan adayların başvuru kayıt bilgileri iptal edilecek ve bina/salon atamaları yapılmayacağından bu adaylara Sınava Giriş Belgesi düzenlenmeyecektir.

     Engel/sağlık sorunu olan adaylar, bir üniversite veya devlet hastanesinden alacakları sağlık kurulu raporları ile belgelendirmek kaydıyla engel/sağlık durumlarına uygun olarak “Engelli Salonu”nda sınava alınacaklardır.

     Adayların Aday Başvuru Formuna yazdıkları bilgilerin sorumluluğu kendilerine aittir. Aday Başvuru Formuna yazılan bilgilerdeki eksik ve yanlışlar yüzünden doğacak sonuçlardan aday sorumlu olacaktır. Bir adayın beyanının gerçeğe uymadığı tespit edildiği takdirde bu aday, aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir.

     C-Başvuru Koşulları

     2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre adaylığa atanacakların aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir:

     a) Türk vatandaşı olmak,

     b) Adli yargı hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim adaylığı için giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını (doğum tarihi 01.01.1985 ve daha sonra olanlar) doldurmamış olmak, Avukatlık mesleğinden alınacak adlî yargı hâkim ve savcı adaylığı için; yazılı yarışma sınav tarihi itibariyle avukatlık mesleğinde fiilen en az üç yıl çalışmış olmak, yazılı giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla 45 yaşını (doğum tarihi 01.01.1975 ve daha sonra olanlar) doldurmamış olmak,

     c) Adlî yargı – Avukatlık adlî yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye‘deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak,

     İdarî yargı adayları için; Hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye'de hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak, hukuk fakültesinden mezun olanlar dışından alınacak adaylar bakımından, her dönemde alınacak aday sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere, hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak,

     ç) Kamu haklarından yasaklı olmamak, 

     d) Askerlik durumu itibariyle askerlikle ilgisi bulunmamak veya muvazzaflık hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,

     e) Hâkimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya engelliliği, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi engeli bulunmamak,

     f) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak,

     g) Hâkimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak.

     Ç- Başvuru işlemini yapmayan, başvuru koşullarını taşımayan, başvuru koşullarını taşımadığı hâlde sınav ücretini yatıran, başvurusu geçersiz sayılan, birden fazla sınav ücreti yatıran, sınava girmeyen veya giremeyen, sınava alınmayan veya sınavdan çıkarılan, sınavda başarı sağlayamayan veya sınavı geçersiz sayılan, ücret gerektirmeyen bir işlem için ücret yatıran, aynı işlem için birden fazla ödeme yapan adayların ödedikleri ücretler iade edilmez/devredilmez.

    D- Adalet Bakanlığı tarafından başvurusu kabul edilerek T.C. Kimlik Numarası ÖSYM’ye bildirilen adaylar için ÖSYM tarafından (katılacağı oturumlara göre) Sınava Giriş Belgesi düzenlenecektir. Belge üzerinde adayın hangi bina ve salonda sınava gireceği ile adayın girmek istediği sınav/sınavlar, sınav tarihi ve saatleri yer alacaktır. Adaylar başvuru bilgilerine (katılacakları sınav/sınavlara göre) uygun olarak ayrı sınav binalarına atanacaklardır.

     E- Adaylar sınava, sınavın yapılacağı hafta içerisinde, ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numarası ve aday şifresi girerek edinecekleri Sınava Giriş Belgesi ve nüfus cüzdanı veya Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaportunun aslı ile kabul edilecektir. Nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaport dışında İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar geçerli olan fotoğraflı, imzalı-mühürlü/barkodlu-karekodlu veya “fotoğraflı, barkodlu/karekodlu” Geçici Kimlik Belgesi de geçerli kimlik belgesi olarak kabul edilecektir. Bunların dışındaki, sürücü belgesi, meslek kimlik kartları vb. diğer tüm belgeler sınava giriş için geçerli belgeler olarak kabul edilmeyecektir. Nüfus cüzdanında soğuk damga basılı olmalı, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğrafı ve T.C. Kimlik Numarası bulunmalı, pasaportun süresi geçerli olmalıdır. Üzerinde soğuk damga, güncel bir fotoğraf veya T.C. Kimlik Numarası bulunmayan (T.C. Kimlik Numarası elle veya daktilo ile sonradan yazılmış veya ilave edilmiş olmamalıdır) nüfus cüzdanları ile geçerlilik süresi bitmiş pasaportlar kabul edilmeyecektir. Bir aday bu belgeleri yanında olmadığı hâlde Sınav Koordinatörlerinin, ÖSYM Temsilcilerinin, bina veya salon görevlilerinin kararıyla herhangi bir salonda sınava alınmış olsa bile, bu adayın sınavı ÖSYM Yönetim Kurulunca geçersiz sayılacaktır.

     F- ÖSYM Aday İşlemleri Sistemine erişim için şifresini unutan adaylar, ÖSYM Sınav Koordinatörleri/yetkili Başvuru Merkezlerine nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaportları ile şahsen başvurarak ücreti karşılığında yeni şifrelerini edinebileceklerdir (Nüfus cüzdanı veya T.C. Kimlik Kartı veya geçerlilik süresi dolmamış pasaport dışında Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar geçerli olan fotoğraflı, 6 imzalı-mühürlü/barkodlu-karekodlu “Geçici Kimlik Belgesi”nin aslı geçerli kimlik belgesi olarak kabul edilir). Şifrenin edinilmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi ÖSYM’nin internet sayfasında bulunmaktadır.

     G- Bireysel olarak internet veya ÖSYM başvuru merkezleri (Tüm il/ilçe ÖSYM Sınav Koordinatörlükleri) aracılığıyla elektronik ortamda başvuru yaptıktan ve sınav ücretini ödedikten sonra; Avukatlık Mesleğinden Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavına Girmek İsteyenler;

     1) Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü internet sayfasından (http://www.pgm.adalet.gov.tr) temin edecekleri Avukatlık Mesleğinden Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı Başvuru Formunu (bu form eksiksiz bir şekilde doldurulup imzalanacaktır),

     2) Avukatlık Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavına başvuranların yazılı sınav tarihi itibariyle fiilen üç yıl avukatlık yaptığını tespit etmek amacıyla,

     a) Serbest Avukatlık Yapanlar İçin: aa)Fiilen avukatlık yapılan tarihleri gösteren kayıtlı olunan barodan alınacak baro yönetim kurulu kararının aslını,

     ab) Baroya kaydı devam ederken bir kurum veya kuruluşta çalışanlar, çalıştıkları kurum ve kuruluştan alacakları hizmet belgesi aslını, (Bu belgenin çalışma süresinin başlangıcını, çalışma bitmiş ise bitiş tarihini ve hangi unvanda çalışıldığını göstermesi gerekmektedir) b-)Kamu kurum ve kuruluşlarında avukatlık hizmetleri sınıfında kadrolu veya sözleşmeli olarak görev yapan avukatlar ile avukatlık ruhsatnamesine sahip hukuk müşavirleri için: ba)Avukatlık ruhsatnamesinin örneğini,

     bb) Avukat veya hukuk müşaviri olarak görev yaptığı süreleri gösteren ilgili kurumdan alınacak hizmet belgesinin aslını,

     bc) Kamu kurum ve kuruluşlarında avukatlık hizmetleri sınıfında kadrolu veya sözleşmeli olarak görev yapan avukatlar ile avukatlık ruhsatnamesine sahip hukuk müşavirleri, serbest avukatlıkta geçirdikleri süreyle birlikte fiilen üç yılı tamamlamaları halinde serbest avukatlık yaptıkları dönem için fiilen avukatlık yaptıkları tarihleri gösteren kayıtlı oldukları barodan alacakları baro yönetim kurulu kararının aslını,

     (Başvuru tarihi itibariyle üç yılı doldurmamakla birlikte yazılı yarışma sınavı tarihinde (22 Kasım 2020) bu süreyi dolduracak olanlar, yazılı sınava katılma hakkına sahiptirler. Ancak bu durumdaki ilgililerin mülâkata katılmaya hak kazanmaları halinde; başvuru tarihi ile yazılı yarışma sınavı tarihi arasındaki dönemde fiilen avukatlık yaptığını, mülâkattan önce ayrıca belgelemeleri gerekmektedir)

     3) Erkek adaylar için askerlik yaptığına veya ilişiği olmadığına ya da ertelendiğine yahut yedeğe geçirilmiş olduğuna dair belgeyi, (Askerlik yapılmış ise, alınacak olan belgenin askerliğin yapıldığı tarihleri gösterir olması gerekmektedir. Üç yıllık fiili avukatlık süresi hesaplanırken askerlikte geçirilen süreler hesaba dahil edilmeyecektir)

     13-19 Ekim 2020 tarihleri arasında pgm.adalet.gov.tr internet adresi üzerinden elektronik ortamda göndereceklerdir(**). Mülakata katılmaya hak kazanan avukatlık mesleğinden adli yargı hakim ve savcı adaylarından, istenilen ve elektronik ortamda gönderilen belgeler mülakat öncesinde ayrıca istenecektir. 

     ** Fiilen avukatlık yapılan süreleri gösteren baro yönetim kurulu kararı ve yukarıda belirtilen diğer belgelerin temin edilmesi zaman alabileceğinden, sınava başvuracak adayların hak kaybına uğramamaları açısından bu belgeleri 13 - 19 Ekim 2020 tarihlerinden önce temin etmeleri önem arz etmektedir.

     Avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adaylığına geçiş yazılı yarışma sınavı için adayların başvuru formuna yazdıkları bilgilerin sorumluluğu kendilerine aittir. Aday, Başvuru Formuna yazılan bilgilerdeki eksik ve yanlışlar yüzünden doğacak sonuçlardan sorumlu olacaktır. Mülakat öncesinde istenilen belgeleri teslim etmeyen, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, 2802 Sayılı Kanunda belirtilen nitelikleri taşımadığı tespit edilen adaylar mülakata alınmayacak olup aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir.

     Ğ- Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavına girecek adaylardan evrak istenmeyecektir.

     İdari yargı hakim adaylığı yazılı yarışma sınavına girecek adaylardan da yazılı sınav öncesi evrak istenmeyecektir. Ancak Hukuk Fakültesi mezunları dışından İdari Yargı Hakim Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavına başvuranlar için:

     Hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler, İdari Bilimler, İktisat ve Maliye alanlarından en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olan adayların anılan alanlardan mezun olup olmadığı ve programlarında hukuk bilgisine yeterince yer verilip verilmediğinin tespiti ÖSYM’den elektronik ortamda alınan veriler üzerinden yapılacaktır. Elektronik ortamda kontroller yapılırken tereddüt olması halinde adayların ÖSYM’ye bildirdikleri iletişim bilgileri üzerinden irtibat kurularak adaylardan ilgili belgeler istenecektir. Adaylar istenilen belgelerini elektronik ortamda Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne göndereceklerdir.

     Hukuk Fakültesi dışında hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler, İdari Bilimler, İktisat ve Maliye alanlarından en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olan ve mülakata katılmaya hak kazanan idari yargı hâkim adaylarından mülakat öncesinde transkript ile mezuniyet belgeleri ayrıca istenecektir. (belgelerin onaylı örneği kabul edilecektir) Mülakat öncesinde istenilen belgeleri teslim etmeyen, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, 2802 Sayılı Kanunda belirtilen nitelikleri taşımadığı tespit edilen adaylar mülakata alınmayacak olup aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir.

     H- Hukuk Alanında Doktora Yapmış Olup Mülakata Başvurmak İsteyenler

     Adli yargı hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim adaylığına hukuk alanında doktora yapmış ve giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibariyle (doğum tarihi 01.01.1985 ve daha sonra olanlar) otuzbeş yaşını doldurmamış olanlar ve Avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adaylığına geçmek isteyenlerden yazılı yarışma sınavının yapıldığı tarih itibariyle fiilen 3 yıl avukatlık ve hukuk alanında doktora yapmış olanlar giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibariyle (doğum tarihi 01.01.1975 ve daha sonra olanlar) kırkbeş yaşını doldurmamış olmak kaydıyla yazılı sınavdan muaftırlar. Bu şartları taşıyan adaylar sadece mülâkata tâbi tutulacaklardır. Bu nedenle başvuruları elektronik ortamda alınmayacaktır.

     Adli yargı hâkim ve savcı adaylığı ile idarî yargı hâkim adaylığına hukuk alanında doktora yapmış olup ve bu sebeple başvuranlar, lisans mezunu olduğunu ve hukuk alanında doktora yaptığını gösteren diploma suretiyle, başvuru formunu, (Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü internet sitesindeki formlar bölümünde yer alan ilgili Sınav Başvuru Formu)

      Avukatlık adlî yargı hâkim ve savcı adaylarından hukuk alanında doktora yapmış olanlar hukuk fakültesinden mezun olduğunu ve hukuk alanında doktora yaptığını gösteren diploma suretlerini ve fiilen avukatlık yaptığı tarihleri gösteren baro yönetim kurulu kararı aslı veya kamu kurum kuruluşlarında çalışmakta ise hizmet belgesinin aslı ve avukatlık ruhsatnamesi örneği ile başvuru formunu, (Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü internet sitesindeki formlar bölümünde yer alan ilgili Sınav Başvuru Formu)

     13-19 Ekim 2020 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü Hâkim ve Savcı Adaylığı Bürosuna vermeleri ya da masrafını ödemek şartıyla bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılacak işlemler sonrasında APS yoluyla göndermeleri gerekmektedir.

     Hukuk alanında doktora yapmış olup başvuruda bulunan adayların başvuru formuna yazdıkları bilgilerin sorumluluğu kendilerine aittir. Aday, Başvuru Formuna yazılan bilgilerdeki eksik ve yanlışlar yüzünden doğacak sonuçlardan sorumlu olacaktır. Mülakat öncesinde istenilen belgeleri teslim etmeyen, gerçeğe aykırı beyanda bulunan 2802 Sayılı Kanunda belirtilen nitelikleri taşımadığı tespit edilen adaylar mülakata alınmayacak olup aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir.

     I- Başvuru Koşullarının İncelenmesi ve Başvurusu Kabul Edilenlerin Duyurulması

     Eksik evrakı olan veya başvuru koşullarını taşımadığı tespit edilenlerin başvuruları kabul edilmeyecek ve ÖSYM’ye gönderilecek başvuru listesine dâhil edilmeyeceklerdir.

     Avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adaylığına geçiş ile idari yargı hâkim adaylığı yazılı yarışma sınavına girecek adayların başvuru koşullarının mevcut olup olmadığı açısından incelenecek, şartları taşıyanların adı ve soyadı yazılı liste Bakanlığımız www.pgm.adalet.gov.tr adresinde 30 Ekim 2020 tarihinde ilân edilecektir. Şartları taşımadığı tespit edilenlere durumları bildirilecek olup, bu adaylar yazılı sınava alınmayacaklardır.

     İ-Sınavın Yapılma Şekli ve Değerlendirilmesi

     Tüm adayların, Sınava Giriş Belgelerinde yazılı “Sınav Saati’nden en az 1 saat önce sınava girecekleri binanın önünde hazır bulunmaları zorunludur.

     Sınav için gerekli olan iki adet kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, peçete her bir aday için ÖSYM tarafından temin edilecektir. Tüm adaylar, 26 Eylül 2012 tarihli ve 28423 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş Koşullarına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine ve diğer ilgili mevzuata uymak zorundadır. Sınav bina/salonları ÖSYM tarafından kurulacak güvenlik kameraları ile izlenebilecektir. Kamera kayıtları gerektiğinde kanıt olarak kullanılacaktır.

     Adaylar testteki soruların cevaplarını optik okumaya elverişli cevap kâğıtlarına işaretleyecekler, cevap kâğıtları ÖSYM’de optik okuyucu ile okunacak ve bilgisayar ortamında değerlendirilecektir.

     Her aday sınavda, başvurduğu sınava ve diğer başvuru bilgilerine uygun soru kitapçığını ve kendisi adına düzenlenmiş cevap kâğıdını kullanacaktır. Cevap kâğıdında adayın adı, soyadı, T.C. Kimlik Numarası ve fotoğrafı yer alacaktır. Aday, verilen cevap kâğıdının kendisine ait olup olmadığını, sınava başlamadan önce kendilerine verilen sınav evrakı ile Sınava Giriş Belgelerindeki bilgilerin uyuşup uyuşmadığını kontrol edecektir. Bilgilerin doğruluğunu kontrol etmekten aday kendisi sorumlu olacaktır. Gerekli incelemeyi yaptıktan sonra sınav evrakı bilgisinde uyumsuzluk tespit eden aday, salon başkanına başvurarak Sınava Giriş Belgesindeki bilgilere göre düzenlenmiş sınav evrakını edinecektir. Gerekli kontrolü yapmadan kendisi için düzenlenmemiş sınav evrakını kabul edip kullanan, cevap kâğıdında kendisine ait olmayan bilgiler verdiği tespit edilen adayın sınavı geçersiz sayılır.

     Sınavda sorular çoktan seçmeli olacak ve aşağıdaki konulardan oluşacaktır:

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Ortak Alan Bilgisi Testi: Tüm adaylar için ortak ve zorunlu testlerden oluşur.

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi: Türkçe (6 soru), Matematik (6 soru), Türk Kültür ve Medeniyetleri (6 soru), Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi (6 soru) ve Temel Yurttaşlık Bilgisi (6 soru) konularıyla ilgili sorulardan,

     Ortak Alan Bilgisi Testi: Anayasa Hukuku (7 soru), İdare Hukuku (7 soru), İdarî Yargılama Usulü (7 soru), Hukuk Yargılama Usulü (7 soru) ve Medeni Hukuk (7 soru) konularıyla ilgili sorulardan oluşur.

     Adli Yargı Testi: Bu test, Adli Yargı Sınavına başvuran adaylar içindir. Adli Yargı Testi: Borçlar Hukuku (6 soru), Ceza Hukuku (6 soru), Ceza Yargılama Usulü (6 soru), Ticaret Hukuku (6 soru), İş Hukuku (5 soru), İcra ve İflas Hukuku (6 soru) konularıyla ilgili sorulardan oluşur.

     Adli Yargı-Avukat Testi: Bu test, Adli Yargı-Avukat Sınavına başvuran adaylar içindir. Adli Yargı-Avukat Testi: Borçlar Hukuku (6 soru), Ceza Hukuku (6 soru), Ceza Yargılama Usulü (6 soru), Ticaret Hukuku (6 soru), İş Hukuku (5 soru), İcra ve İflas Hukuku (6 soru) konularıyla ilgili sorulardan oluşur.

     İdari Yargı Testi: Bu test, İdari Yargı Sınavına başvuran adaylar içindir.

     İdari Yargı Testi: Borçlar Hukuku (Genel Hükümler, 7 soru), Ceza Hukuku (Genel Hükümler, 7 soru), Vergi Hukuku (7 soru), Vergi Usul Hukuku (7 soru), Maliye-Ekonomi (7 soru) konularıyla ilgili çoktan seçmeli sorulardan oluşur.

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi ile Ortak Alan Bilgisi Testinde 65 soru bulunacak ve cevaplama süresi 80 dakika olacaktır.

     Adli Yargı Testi, Adli Yargı-Avukat Testi ile İdari Yargı Testinde 35’er soru bulunacak ve cevaplama süresi her bir test için 50’şer dakika olacaktır.

     Adaylara her oturum için bir cevap kâğıdı ve bir soru kitapçığı verilecektir. Soru kitapçıkları ve cevap kâğıtları, her testin cevaplama süresi tamamlandıktan sonra adaylardan toplanacaktır.

     Her sınav kendi içinde değerlendirmeye alınacaktır. Değerlendirme sırasında yalnız doğru cevaplar dikkate alınacak, yanlış cevaplar dikkate alınmayacaktır.

     Sınavdan sonra ÖSYM Başkanlığı veya yargı mercileri tarafından iptaline karar verilen sorular değerlendirme dışı bırakılarak geçerli soruların puan değerinin yeniden saptanması suretiyle puanlama yapılacaktır.

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi/konuları yirmi (20) tam puan üzerinden;

     Alan Bilgisi Testi/konuları seksen (80) tam puan üzerinden ayrı ayrı değerlendirilecektir.

     Bu hesaplamada Alan Bilgisi Testi; Ortak Alan Bilgisi Testi (35 soru) ile Adli Yargı Testi (35 soru) / Adli Yargı-Avukat Testi (35 soru) / İdari Yargı Testi (35 soru) toplamını (70 soru) ifade eder. Bu değerlendirme yapılırken Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi konuları ile Alan Bilgisi Testi konuları kendi aralarında eşit olarak puanlandırılacaktır.

     Buna göre; Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nde bulunan 5 konu ile Alan Bilgisi Testinde bulunan 11 konu (İdari Yargı Sınavının Alan Bilgisi Testi 10 konu) ayrı birer alt test olarak değerlendirilecektir. Bu 16 alt test (İdari Yargı Sınavı 15 alt test) için adayların ham puanları ayrı ayrı hesaplanacaktır. Her alt test için sınava giren adayların ham puanları kullanılarak ortalama ve standart sapma değerleri bulunacaktır. Bulunan ortalama ve standart sapma değerleri kullanılarak her alt test için adayların ham puanları, ortalaması 50 ve standart sapması 10 olan standart puanlara dönüştürülecektir.

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nde bulunan 5 alt test için hesaplanan standart puanların her biri 1/5 ağırlıklandırma katsayısıyla çarpılarak toplanacak ve Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Ağırlıklı Puanı bulunacaktır.

     İdari Yargı Sınavı değerlendirme işlemlerinde; Alan Bilgisi Testinde bulunan 10 alt test için hesaplanan standart puanların her biri 1/10 ağırlıklandırma katsayısı ile çarpılarak toplanacak, Adli Yargı Sınavı ile Adli Yargı-Avukat Sınavının değerlendirme işlemlerinde ise Alan Bilgisi Testinde bulunan 11 alt test için hesaplanan standart puanların her biri 1/11 ağırlıklandırma katsayısı ile çarpılarak toplanacak ve Alan Bilgisi Testi Ağırlıklı Puanı bulunacaktır.

     Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Ağırlıklı Puanı, en büyüğü 20, en küçüğü Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi’nin bütününde hesaplanan en düşük ham puan değerinin 2/3 ile çarpılması sonucu bulunacak değer olacak şekilde puanlara dönüştürülecek ve bu puan Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Başarı puanı olarak adlandırılacaktır.

     Alan Bilgisi Testi Ağırlıklı Puanı, en büyüğü 80, en küçüğü Alan Bilgisi Testi’nin bütününde hesaplanan en düşük ham puan değerinin 8/7 ile çarpılması sonucu bulunacak değer olacak şekilde puanlara dönüştürülecek ve bu puan Alan Bilgisi Testi Başarı puanı olarak adlandırılacaktır. Genel Yetenek ve Genel Kültür Testi Başarı Puanı ile Alan Bilgisi Testi Başarı Puanı’nın toplanması ile Genel Başarı Puanı hesaplanacaktır.

     Bu hesaplamalar sonucu, adayların başvurularına ve aldıkları testlere göre;

     Adli Yargı Genel Başarı Puanı, Adli Yargı-Avukat Genel Başarı Puanı ve/veya İdari Yargı Genel Başarı Puanı hesaplanacaktır.

     Adayların, katıldıkları oturumlarda yer alan test veya testlerde hiçbir işaretleri bulunmaması durumunda ilgili adayların bu test veya testlerden 0 (sıfır) ham puan aldıkları kabul edilir.

     Adli Yargı Sınavında; Genel Başarı Puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere ilan edilen kadronun (1000) iki katı fazlası olan 3000 aday mülakata katılmaya hak kazanacaktır. 3000 inci aday ile aynı puanı alan adaylar da Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak mülakata çağrılacaktır. 70 ve üzeri puan alanların sayısı 3000’e ulaşmadığı takdirde sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar mülakata çağırılacaktır. 

     Adli Yargı-Avukat Sınavında; Genel Başarı Puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere ilan edilen kadronun (100) iki katı fazlası olan 300 aday mülakata katılmaya hak kazanacaktır. 300 üncü aday ile aynı puanı alan adaylar da Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak mülakata çağrılacaktır. 70 ve üzeri puan alanların sayısı 300’e ulaşmadığı takdirde sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar mülakata çağırılacaktır.

      İdari Yargı Sınavında; Genel Başarı Puanı sıralamasına göre en yüksek puan alan adaydan başlanmak üzere ilan edilen kadronun (100) iki katı fazlası olan 300 aday mülakata katılmaya hak kazanacaktır. 300 üncü aday ile aynı puanı alan adaylar da Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak mülakata çağrılacaktır. 70 ve üzeri puan alanların sayısı 300’e ulaşmadığı takdirde sadece 70 ve üzeri puan alan adaylar mülakata çağırılacaktır.

     Sınav sonuçları, her sınav için ayrı ayrı açıklanacak, ÖSYM’nin internet sayfasından duyurulacak, adayların adresine ayrıca sınav sonuç belgesi gönderilmeyecektir. Adaylar sınav sonuçlarını, ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve aday şifreleri ile öğrenebileceklerdir. İnternet sayfasında ilân edilen sonuç bilgileri adaylara tebliğ hükmündedir.

     Kontenjana giren adayların sınav sonuç bilgisinde, “Mülakata katılmaya hak kazandınız. Mülakat tarihlerini Adalet Bakanlığı’nın internet sayfasından takip ediniz.”; 70 ve üzerinde puan alan ancak, kontenjana giremeyen adaylar için “Kontenjan nedeniyle mülakata katılmaya hak kazanamadınız.”; 70 puanın altında puan alan adaylar için ise “Kazanamadınız.” ibaresi yazılacaktır.

     J-Sınava Geç Başvuru

     Geç başvuru günü, 23 Ekim 2020 tarihinde olup, adaylar başvurularını başvuru merkezinden veya https://ais.osym.gov.tr internet adresinden yapacaklar ve sınav ücretini yatırarak başvurularını tamamlayacaklardır.

     Geç başvuru gününde başvuru yapan adayların sınav ücreti, 1 sınava katılan adaylar için 337,50 TL, 2 sınava katılan adaylar için 506,25 TL, 3 sınava katılan adaylar için 675,00 TL’dir. Geç başvuru gününde yapılan başvurularda sınav ücreti, aynı gün saat 23.59’a kadar ÖSYM’nin internet sayfasında eİŞLEMLER’de yer alan "ÖDEMELER" alanından kredi kartı/banka kartı ile yatırılacaktır.

     Geç başvuru gününde sınava başvuru yapan ve sınav ücretini yatıran Avukatlık mesleğinden adli yargı hâkim ve savcı adayları G bendinde istenilen belgeleri 26 Ekim 2020 tarihinde pgm.adalet.gov.tr internet adresi üzerinden elektronik ortamda gönderecektir. Mülakata katılmaya hak kazanan avukatlık mesleğinden adli yargı hakim ve savcı adaylarından, G bendinde istenilen ve elektronik ortamda gönderilen belgeler mülakat öncesinde ayrıca istenecektir.

     Geç başvuru gününde sınava başvuru yapan ve sınav ücretini yatıran Hukuk Fakültesi dışında hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler, İdari Bilimler, İktisat ve Maliye alanlarından en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olan İdari Yargı hakim adaylarından, elektronik ortamda kontroller yapılırken tereddüt olması halinde adayların ÖSYM’ye bildirdikleri iletişim bilgileri üzerinden irtibat kurularak ilgili belgeler istenecektir. Adaylar istenilen belgelerini elektronik ortamda Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne göndereceklerdir.

     Hukuk Fakültesi dışında hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler, İdari Bilimler, İktisat ve Maliye alanlarından en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olan ve mülakata katılmaya hak kazanan idari yargı hakim adaylarından mülakat öncesinde transkript ile mezuniyet belgeleri ayrıca istenecektir. (belgelerin onaylı örneği kabul edilecektir).

     Mülakat öncesinde istenilen belgeleri teslim etmeyen, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, 2802 Sayılı Kanunda belirtilen nitelikleri taşımadığı tespit edilen adaylar mülakata alınmayacak olup aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybedecektir. 12 (Geç başvuru gününde Hukuk Fakültesi mezunu olarak İdari Yargı Hakim Adaylığı ve Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı yazılı yarışma sınavlarına başvuru yapan adaylardan herhangi bir belge istenilmeyecektir.)

     K-Sınav Sonucuna İtiraz

     Sınav sonucunun incelenmesini isteyen adaylar, sonuçların ÖSYM tarafından elektronik ortamda açıklanmasından itibaren en geç 10 gün içinde (sonuçların açıklandığı tarihten bir gün sonra başlamak üzere), ÖSYM’nin internet sayfasında yer alan “Adaylar Tarafından Dilekçe Gönderilmesi ve İşlem Ücretleri” konulu duyuru doğrultusunda Genel Amaçlı Dilekçe örneğini kullanarak ÖSYM’ye başvurmalıdırlar. Sınav sorularına ilişkin itirazlar ise, sınav tarihinden itibaren 3 iş günü içerisinde aynı şekilde yapılmalıdır (Yapılacak her türlü itiraz, adayın dava açabilme hakkı için geçerli 10 günlük dava açma süresini durdurmaz). Bu adayların inceleme masrafları karşılığı, ÖSYM'nin T.C. Halkbank Ankara Kurumsal Şubesi TR40 0001 2009 4520 0044 0002 07 numaralı hesabına gerekli ücreti yatırdıklarını gösteren dekontunu dilekçelerine eklemeleri gerekir. Dilekçe ÖSYM Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığı 06800 Bilkent/Ankara adresine ulaştırılmalıdır. ÖSYM süresi içinde yapılan itirazları inceleyecek, sonuçlarını adaylara ve gerektiğinde ilgili kuruma 10 gün içerisinde posta ile bildirecektir. Süresi geçtikten sonra yapılan itirazlar ile üzerinde adayın T.C. Kimlik Numarası, adresi, evrak referans numarası vb. bilgiler yazılı olmayan, imzalanmamış dilekçeler işleme alınmayacak ve cevaplandırılmayacaktır. Süre hesabında ÖSYM Genel Evrak kaydına giriş tarihi esas alınacaktır. ÖSYM, uygun gördüğü takdirde aday dilekçelerini, ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden alabilecek ve/veya adayların vermiş olduğu dilekçeleri https://ais.osym.gov.tr internet adresinden cevaplayabilecektir.

     L-ÖSYM’de bulunan her türlü sınav evrakının aslı veya sureti, yargı organlarının aksi kararları olmadıkça, aday dâhil hiçbir kişi ya da kuruma gösterilmez ve verilmez. Ancak; adaylar, “Adaylar Tarafından Dilekçe Gönderilmesi ve İşlem Ücretleri” konulu duyuru doğrultusunda adaylar, sınavda kullanmış oldukları kendi soru kitapçığı ve cevap kağıdının görüntüsünü ÖSYM’de (Ankara’da), her oturum ayrı ayrı olmak üzere ücreti karşılığı, 6114 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen imha süresi sona ermeden inceleyebileceklerdir.

     M-Sınavda uygulanacak soruların telif hakları ÖSYM’ye aittir. Sorular, ÖSYM Yönetim Kurulu tarafından yayımlanmasına karar verilenler hariç, hiçbir kişi veya kuruma verilmez. Sorular, basılı veya internet ortamında yayımlanamaz. ÖSYM’nin yazılı izni olmadan, hangi amaçla olursa olsun, tamamının veya bir kısmının kopya edilmesi, fotoğraflarının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, kullanılması veya yayımlanması yasaktır. Aksi yönde fiillere karşı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince kanuni yollara başvurulacaktır. Sınava giren adaylar, bu durumu kabul etmiş sayılırlar.

Kitap Tanıtımı ღ💗ღ Yazar Şüheda Derya Terzi ❀💗❀ A'MAK-I ERVAH

  Kitap Özgün <kitapokuyalim@gmail.com> okunmadı, 00:18 (10 dakika önce)     alıcı gonulerleri@googlegroups.com      2007 de birkaç...